TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

TANITIM ŞART!

Ergün Özfırıncı, televizyon seyircisinin, tiyatro seyircisinden daha fazla olduğunu belirterek, televizyon izleyicisini tiyatro salonuna çekme formülünü anlattı.

Haber Giriş Tarihi: 07.09.2014 16:58
Haber Güncellenme Tarihi: 07.09.2014 15:58
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
TANITIM ŞART!

Halil İbrahim UĞUR

 

ADANA (İLKHABER)- Adanalı Tiyatro ve Sinema Oyuncusu Ergün Özfırıncı, gazetemiz muhabirlerinden Halil İbrahim Uğur’un, tiyatro ile ilgili sorunlarını yanıtladı. Adana’da çok büyük bir tiyatro seyircisi kitlesinin olduğunu belirten Ergün Özfırıncı, bu potansiyeli harekete geçirmek için çok kaliteli oyunlar sergilenmesi gerektiğini söyledi.

 

Soru: Ergün Özfırıncı, tiyatro gösterilerinin yanı sıra, stand-up gösterileri ile gündeme gelen bir isim. Tiyatro oyunu ve stand-up gösterileri arasında ne gibi farklar var?

 

Ergün Özfırıncı: Tiyatro oyunları ile, stand-up arasındaki farklar şunlar; tiyatro oyununda bir metin var. Tiyatroda bu metine bağlı kalmak zorundasın ve sahnede karşında partnerin var. Partnerinle oynuyorsun. Fakat stand-up’ta öyle değil. Stand-up’ta sahnede tek kişisin, metne dayalı olan anlatımlar da var ama benimkiler genelde metne dayalı değil... Benimkiler genelde doğaçlama... Seyirci ile bire bir yapılan alışverişe bağlı ve içinde bir konu var. Fakat seyircinin tepkisine de bağlı, seyirciler farklı yerlerde farklı tepkiler gösterdiği zaman o seyirci ile beraber 5-10 dakika oynayabiliyorsun. Mesela sen bir laf ediyorsun, o sana bir laf ediyor.... Ama tiyatro oyununda bunu göremezsin çünkü seyirci ile pek fazla göz teması yapılmaz. Bir oyun oynarsın, bir hikaye vardır. O hikayeyi canlandırırsın ama stand-up öyle değil. Stand-up’ta seyirci ile direkt göz teması kurabilirsin. En büyük fark bu olsa gerek.

 

Soru: Tiyatro oyunu mu, yoksa stand-up gösterisi mi sahnelemek daha zordur?

 

Ergün Özfırıncı: Stand-up’ta biraz daha rahatsın. Ama stand-up yapmaz zor tabi. Tek kişilik gösterileri sahnelemek her zaman zordur. Tek kişilik tiyatro oyunları da vardır tabi ama, tamamen metne dayalıdır. Yani oyuncu, metni ezberler ve oyuncu kendi değildir. Ben kendi adıma söyleyeyim, Ergün Özfırıncı tek kişilik bir tiyatro oyununda oynarsa orada Ergün Özfırıncı’yı oynamıyor. O oyundaki karakterlerden bir tanesini canlandırıyor. Fakat stand-up’ta öyle değil. Stand-up’ta sahnede Ergün Özfırıncı var, Ergün Özfırıncı hikayeler anlatıyor. Seyircilerden gelen reaksiyonlara göre, onlara tepkilerini sunuyor ve hikayelerini böyle anlatıyor.

 

Soru: Adana’da Ergün Özfırıncı’dan başka stand-up gösterisi yapan yar mı?

 

Ergün Özfırıncı: Adana’da benden başka stand-up gösterisi yapan 3-5 arkadaşım var, çok da iyi yapıyorlar. Fakat sanıyorum kendilerini pek tanıtamıyor. Belki de şundan kaynaklanıyor; stand-up yapan var ama istikrarlı bir şekilde yapmıyorlar... Ben Adana’da stand-up gösterisi yapanların içerisinde neden öndeyim? Ben biraz daha cesurum galiba... Diğerleri korkak demek istemiyorum. Şundan yola çıkarak bunu söylüyorum; ben 13 yıldır istikrarlı bir şekilde stand-up gösterisi yapıyorum. Yani ayda bir mutlaka stand-up yapıyorum ve benim yaptığım stand-up’ların haberleri; gazete ve televizyonlarda çıkıyor. Diğer arkadaşlarım da yapıyor, fakat belirli aralıklarla yapıyorlar. Mesela bir sezon yapıyorlar, 3-5 sezon yapmıyorlar. Bu da ister istemez seyircide, “Acaba bir daha yapar mı, yapmaz mı, keyif için mi yapıyor, keyfi olduğu zamanlar mı yapıyor?” gibi düşüncülerin doğmasına neden oluyor. Fakat bende stand-up’a hobi olarak başladım. Sonra iş olarak üzerime aldım ve 13 yıldır çok istikrarlı bir şekilde stand-up yaptığım için Adana’da benim adımın biraz daha ön planda olduğunu düşünüyorum.

 

Soru: Stand-up gösterilerine nasıl başladınız?

 

Ergün Özfırıncı: 1997 yılında İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde Leman Kültür gibi yerler vardı. Böyle küçük odalı, küçük salonlu tiyatrolar vardı. Aslında bu iş biraz insanın içinde olan bir şey...  Önce yapabilir miyim diye düşünüyorsunuz? Çünkü önümüzde çok büyük bir örnek var. Cem Yılmaz gibi bir adam var. Şimdi Cem Yılmaz, çağ atlatır ya... Yani karşında, önünde öyle bir adam olduğu zaman sen stand-up yapmaya çekiniyorsun. Onun gibi yapamazsam ne olacak? Ki, yapamazsın da zaten. Onlar uzayda yaşıyorlar, yani bu dünyadan değiller. Çok zeki adamlar çünkü... Onları izledim, onlara baktım. Sonra dedim ki, benimde hikayelerim olsun. Sonra ben hikayeler yazmaya başladım. ‘Acilen zengin bir eş aranıyor’ adında bir stand-up gösterisi yazdım. Onla başladım. 2001 yılında Adana’ya geldim. Hemen stand-up gösterilerine başladım ve sonra devam etti. Önce hobi olarak başladım, çünkü meslek olarak edinirsem çok ağırdır ve her insan taşıyamaz. Sahnede tek başınasın, insanlar gülüyor eğleniyor ama, sahnede komik duruma da düşebilirsin. Bir seyirciyi güldürmek vardır, bide sahnede komik duruma düşmek vardır. Hani seyirci gülmez, koltuğunu gıcırdatır, senden sıkılır, işte o bittiğin andır. Ancak ben başardım ve 2001 yılında hobi olarak başladığım stand-up gösterilerime gelen tepkiler çok iyi, yani seyircilere bir şeyler gönderebiliyorum. Seyirciler alıyor onları, gülüyor ve sıkılmıyorlar. Sıkılmayınca dedim ki tamam ben bu işi yaparım dedim ve 13 yıldır profesyonel olarak stand-up  yapıyorum.

 

Soru: Unutamadığınız bir oyun, sahnede yaşadığınız bir olay var mı? Ayrıca Ergün Özfırıncı’yı sahnede en mutlu eden şey nedir?

 

Ergün Özfırıncı: 50’ye yakın sosyal sorumluluk projesinde stand-upçı olarak yer aldım. Örneğin Balcalı Hastanesi beni çağırıyor, lösemili çocuklar yararına bir gösteriye gidiyorum. Balcalı hastanesindeki doktorlara, hemşirelere oynuyorum.  Türkiye Sakatlar Derneği Adana Şubesi ve diğer engelli dernekleri için gösteri yapıyorum. Benim yaptığım stand-up gösterilerinden elde edilen bilet paraları ile tekerlekli sandalyeler alınıyor, işte engelli arkadaşlara veriliyor. Zihinsel engelli çocuklar için çok fazla çalışmalarım oldu. Bunları unutamam tabi ve bunlar gerçekten benim en mutlu olduğum anların başında geliyor.

 

Soru: Tekrar tiyatro oyunlarına dönecek olursak, Adana’da çok sayıda özel tiyatrolar var. Bunların bazıları amatör tiyatro toplulukları. Adana’da özel tiyatro topluluklarının kurulduktan kısa bir sonra kapandığını görüyoruz. Neden böyle oluyor?

 

Ergün Özfırıncı: Adana’da özel tiyatro adı ile, 5-6 tane tiyatro var. Yeni bir tane daha açıldı. Şimdi bir defa, hani bu hemen açılıyor kapanıyor değil. Bir oyun sergileyip, sahneleyip kapanmıyorlar. Seslerini pek fazla duyuramıyorlar galiba. Mesela Kaktüs Sanat Merkezi, Gösteri Sanatları Merkezi ve Akşen Sahnesi var ve bunlar çok eski özel tiyatrolardır. Bir de yeni açılan Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu’nun emekli oyuncusu Akil Yıldırım’ın açtığı Tiyatro Mavra var ki bu da uzun soluklu olacağa benziyor. İstanbul’daki ve Ankara’daki gibi oda tiyatroları gibi çok lüks bir yer açtılar. O yüzden biz, Akil Yıldırım’a teşekkür ediyoruz, Adana’da tiyatro salonu açmak, cesaret isteyen bir şey. Adana’da özel tiyatroların bence şöyle bir eksikleri var; Adana’daki çoğu özel tiyatro gazete, dergi, televizyon ve sosyal medyayı hiç kullanmıyor. Belki de kullanmak istemiyor. Ancak bunu Kaktüs Sanat Tiyatrosu çok iyi yapıyor. Mesela, Kaktüs Sanat Tiyatrosu gazete ve dergilerde haber yaptırıyor kendini, ya da sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Ben mesela, Adana’nın bölgesel gazetelerini şöyle bir karıştırdığım zaman, Mersin, Gaziantep, Osmaniye’nin özel tiyatrolarının haberlerin görüyorum, fakat bizdeki özel tiyatroların haberlerini görmüyorum. Niye? Bunu yapabilirler, belki ellerinde bunu yapacak yetide adam yoktur. Fakat bizden yada bir gazeteciden destek isteyebilirler. Yada basın mensuplarını bir oyunlarının prömiyerlerine çağırabilirler, yeni oyunlarını tanıtabilirler. Biz çocukken, Gösteri Sanatları Merkezi’ni, devlet tiyatrosu ya da şehir tiyatrosu sanıyordum. Bu kadar özel oyuncuları vardı. Şimdi de özel oyuncuları var ama şimdi biraz daha böyle içlerine çekildiler.

 

Soru: Özel tiyatrolarda tanıtım nasıl yapılmalı? Tiyatro oyunlarının reklamı ya da tanıtımı nerelerde yapılması gerekiyor?

 

Ergün Özfırıncı: Bence her özel tiyatronun ‘Basın-Yayın’ ya da ‘Halka ilişkiler’den sorumlu bir adamının olması gerekiyor. Bu adamın sahnede yapılan bir espriyi bile özellikle sosyal medyada haber yapması gerekiyor. Çünkü artık insanlar, tamamen gözlerini gazetelere, dergilere, televizyonlara ve sosyal medyaya çevirmiş durumdalar. O yüzden seyirciyi tiyatroya çekebilmemiz için bizim gazete, dergi, radyo, televizyon ve sosyal medyayı çok iyi kullanmamız gerekiyor. Gerekirse, tiyatro oyunlarından birer parça video çekimi yapıp, sosyal medyada paylaşmak gerekiyor. Artık herkesin birer facebook ve twitter sayfası var. Sinema filmleri gibi sizde yeni tiyatro oyunlarını tanıtacak, fragman benzeri videolar hazırlayacaksınız ve bu görüntüleri özellikle sosyal medya aracılığı ile paylaşacaksınız, paylaşacaksınız ki, insanlar bunları görecek. Ve sonra merak edip, gelip sizi sahnede izleyecek. Bunu yapamadığın zaman özel tiyatro izleyicisini kaybedersiniz. Şimdi bazı filmler var sadece fragmanı ile satış yapıyor. Televizyon ve sosyal medyada fragmanları dönüyor, “Eyvah, ben bu filmi kaçırmayayım.” deyip gidiyorsun ve 2 saat uyuyorsun. Çünkü sadece fragman güzelmiş. Ama işte satış bu, özel tiyatroların da böyle satış yapması gerekiyor.

 

Adana’daki şehir tiyatroları ve devlet tiyatrosu seyirci çekmek için neler yapıyor? Devlet Tiyatrosu’nun basın yayın, halkla ilişkiler müdürleri var ve onlar çalışıyorlar. Kurumsal firmalara gidiyorlar, oyunlarını tanıyorlar. Biletlerini ve davetiyelerini bırakıyorlar. Yani bir şekilde, devlet ve şehir tiyatroları bunları yapıyorlar. Bu tanıtımları yapmak zorundasın, çünkü bu çağ öyle bir çağ... Seyircisinin ayağına gideceksin, oyununu tanıtacaksın, sosyal medya, gazete ve televizyonları iyi kullanacaksın ve seyirciyi tiyatroya çekeceksin. Çünkü seyirci artık gözünü televizyona dikmiş ve tiyatro biraz ağır geliyor.

 

Soru: Adanalı tiyatroyu seviyor mu, tiyatro gösterilerine ne sıklıkla gidiyor?

 

Ergün Özfırıncı: Adana’da tiyatroya büyük bir ilgi var. İşte, Adana’da işsizlik var deniyor. Ama işçi arayanda çok. İşçiyi ve işveren ikilisini bir yerde buluşturmamız gerekiyor. Bu da şeye benziyor; Adana’da tiyatro seyircisi var, tiyatro solanlarında seyirci yok. Bir yerde buluşturmamız gerekiyor bunu. Tiyatro seyircisini, tiyatro salonlarına çağırmamız gerekiyor. Sinemanın doğduğu Adana’da, Yılmaz Güney’lerin, Yaşar Kemal’lerin ve Abidin Dino’ların olduğu bir Adana’da tiyatroya ilgi olmaz olur mu? Adana bu anlamda çok zengin ve bu noktada bizlerin kaliteli oyunlar çıkartıp, bu kaliteli oyunlarla birlikte, iyi reklam ve tanıtım yaparsan dışarıda bekleyen tiyatro seyircisini tiyatro salonlarına çekmeye başlarsın.

 

Soru: Bazı tiyatro oyunlarının kapalı gişe oynadığını görüyoruz. Burada tiyatro oyuncusunun bir önemi var mı?

 

Ergün Özfırıncı: Turne tiyatroları biraz daha ilgi görüyor. Çünkü turne tiyatrolarında daha çok oyundan ziyade, ünlü kişilerle görüşmek, ünlü kişilerle fotoğraf çektirmek, ünlü kişileri videoya almak, paylaşmak yada facebook yada twitter’de “Ben şuan tiyatro salonundayım” diyerek sosyal aktivite yapıyorum mesajı vermek var. Adana’da tiyatro seyircisi yok demek büyük bir yanlış ve tembellik olur. Adana’da tiyatro seyircisi var, sen kaliteli işler yaparsan, tiyatro seyircisi oyunlarına gelir.

 

Soru: Ülkemizde önümüzdeki günlerde yeni tiyatro sezonu açılışı yapılacak. Açılış töreni çok kalabalık ve coşkulu olacak. Bir kaç oyun kapalı gişe oynayacak ve sezonun ortalarına doğru ilgi giderek azalacak. Bu neden böyle oluyor? Sezon başında tiyatroya giden seyirci sezonun sonuna doğru neden gitmiyor?

 

Ergün Özfırıncı: Bir oyun çıkartıyorsun ve o oyunu sezon boyunca sahneliyorsun. Devlet Tiyatroları, haftanın 6 günü boyunca 5’i akşam olmak üzere 6 gün oynuyor. Şimdi bir oyunu bir kaç ay oynadığın zaman seyircinin tabi haliyle sayısı azalır. İlk oyuna çok fazla sayıda seyirci gelir, sonra o oyunu izleme oranı azalabilir. Bu doğal bir şey ve bundan daha doğal bir şey olamaz. Sonra devlet tiyatroları ve şehir tiyatroları hemen ikinci oyunu çıkarırlar, o ikinci oyun da ilk 10-15 gösteri de dolu dolu dolar ve sonralara doğru seyirci azalır. Çünkü, seyirci zaten o oyunu izledi. Bu durum sinemalarda da öyle, bir film vizyona girdiği zaman, ilk bir hafta dolu dolu geçer, sonra salondaki kişi sayısı azalır ve sonunda izleyicisi kalmayınca o film vizyondan kaldırılır. Tiyatro oyunları da işte böyle. Tiyatroyu dinamik tutmak adına, oyunlarını sürekli yenilemeli ve çok hızlı bir şekilde kaliteli oyunlar çıkartıp seyirciyi sürekli salonu çekmek gerekiyor. Erdal Beşikçioğlu gibi bir adam ‘Bir delinin hatıra defteri’ni oynuyor, adam bin defa oynasa salon bin defa doluyor diyebiliriz. Aslında bu şundan kaynaklanıyor; Adamın ismi var, Erdal Beşikçioğlu’nu bir kaç defa izlemeye gidenler var. Ya da tiyatro seyircisi gidiyor, ayrıca televizyon seyircisi de gidiyor. Ya zaten televizyon seyircisinin sayısı çok fazla, o yüzden ben birazda da şundan yanayım. Özel tiyatrolarda, şehir tiyatrolarında, devlet tiyatrolarında sanki böyle işlerini aksatmadan, tiyatro kimliklerinden ödün vermeden tiyatrodaki işlerini, aksatmadan, böyle dizilerde, filmlerde oynayan adamların sayısı fazla olunca, tiyatroya daha çok seyirci çekeriz.

 

Soru: Peki tiyatro oyunu yazmak zor mu? Herkes tiyatro oyunu yazabilir mi?

 

Ergün Özfırıncı: Evet, tiyatro oyunu yazmak zor. Her tiyatro oyuncusu, “Ben bir tiyatro oyunu yazabilirim.” diyemez. O başka bir yetenek, bunla ilgili ‘Yazarlık Okulu’ var mesela. İnsanlar o yazarlık okullarına gidiyorlar. Tiyatro oyunu yazacak kişinin hayal gücünün çok zengin olması gerekiyor. Başlangıcı, gelişmesi, sonu ve karakteri bindirmek gerçekten zor. Tiyatro oyunu yazanlara çok büyük saygı duyuyorum.

 

Soru: Televizyon kanallarına baktığımız zaman, ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ ve ‘Güldür Güldür’ gibi değişik tiyatro oyunlarının adeta birer dizilere çevrildiğini görüyoruz. Peki bir tiyatro oyunun, böyle bir dizi şekline ya da televizyon formatına çevirmek doğru mu?

 

Ergün Özfırıncı: Bu durum kimine göre doğru, kimine doğru yanlış. Doğru şöyle doğru; televizyon seyircisini tiyatro salonlarına çekemiyorsan, tiyatroyu televizyon seyircisinin karşısına getir, bu doğru bir yöntem. Ve BKM’nin yaptığı ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ daha çok böyle ortaokul yada lise öğrencisine yönelikken, mesela ‘Güldür Güldür’ daha profesyonel ve daha böyle yetişkinlere yönelik.

 

Bu durumda yanlış ise; televizyon seyircisi, tiyatroyu da ekranlarda gördüğü gibi zannediyor. Yani skeçlerden kurulu ve oyuna gittiği zaman sürekli kendisini güldüren öğeler var sanıyor. Öyle bir yanılgıya düşürüyor tiyatro seyircisini... Yani ‘Güldür Güldür’ü izleyen televizyon seyircisi, “Aaa şöyle bir oyun geliyor, ona gidelim.” diyor mesela, ancak tiyatroya gittiğinde umduğunu bulamıyor.

 

Soru: Tiyatro seyircisi, sahnede ne tür oyunları görmek istiyor. Yani seyirci tiyatro da daha çok gülmek mi, gerilmek mi yoksa üzülüp-ağlamak mı istiyor?

 

Ergün Özfırıncı: Son zamanlarda seyirci gülmek ve eğlenmek istiyor. Televizyon ve tiyatroda dram, acıklı hikayeler ve ağlatana öğeler çok önemliydi ama artık seyirci dram ve gözyaşı istemiyor. Seyircilerin, sinemayı tercih etme sebeplerinden bir tanesi de bu. Sinema güldürüyor, eğlendiriyor, sinema görsel efektleri ile şaşkınlık yaratıyor. Sen böyle 2 saat boyunca farklı bir dünyaya gidiyorsun. Tiyatrolarda böyle olma zorunluluğu hissediyor bir yerde. Şimdi tiyatrolarda da artık özel efektler, ışıklar ve müzik kullanılıyor. Çünkü zaman artık öyle bir zaman. Zaman; çok hızlı ve tiyatro seyircisi de bu hızlılığı takip etmek, görmek istiyor. Tiyatro seyircisi de artık görsellik istiyor. Tiyatro için sıra dışı işler yapmak gerekiyor.

 

Soru: Peki gerek büyükşehir belediyelerinde gerekse de ilçe belediyelerinde şehir tiyatrosu olmalı mı? Şehir tiyatrolarının performansını nasıl buluyorsunuz?

 

Ergün Özfırıncı: Belediyelerin hepsi kendi bünyesinde şehir tiyatroları kurmalı. Dışarı da çok oyuncu var ve belediyeler bu oyuncuları şehir tiyatrosunun kadrolarına alarak, kaliteli işler yapmak zorundalar. Ama şehir tiyatroları kurulurken, özel tiyatroları da fazla yıpratmamak gerekiyor. Yani özel tiyatrolarda şöyle bir düşünce yaratabilir; “Şehir tiyatroları kuruluyor, biz iş yapamıyoruz.” Onlarla birlikte yapılabilir bazı işler. Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, müthiş işler yapıyor, müthiş oyuncuları var. Çukurova ve Seyhan belediyeleri şehir tiyatroları müthiş işler yapıyorlar. Her yıl yeni yeni oyunlar çıkarıyor, bu seyirciler için farklılık yaratıyor. Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda bir oyun izliyor, sonra Çukurova ve Seyhan’da başka başka, yeni yeni oyunlar izliyor. Bu durum Adana’da çokluluk yaratıyor. Bence belediyeler tiyatroya daha çok önem vermeli, çünkü tiyatro insan ile yapılan bir iş ve insanla göz teması kurularak yapılıyor ve o yüzden tiyatrolar belediyelerin vazgeçilmezi olmalı. Son zamanlarda çocuklar tiyatroyla çok ilgili... Çocuk oyunlarında salonlar tıklım tıklım doluyor ama yetişkinler biraz tembel ama. Tiyatroyu ayakta tutacak bir nesil geliyor diyebiliriz.

 

Soru: Ergün Özfırıncı bugünlere nasıl geldi? Tiyatrocu olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyeleri var?

 

Ergün Özfırıncı: Şimdi benim adım Özfırıncı, benim babam fırıncı ustasıydı, Adıyamanlı Abdurrahman Usta... Kime sorsanız, hangi fırıncıya sorsanız ayağa kalkıyor, bu beni sevindiriyor. Bizim meslek fırıncı aslında, yani ben fırında katiplik de yaptım. Fırının diğer işlerinde de çalıştım. Mesela 8 yıl konfeksiyonda çalıştım, terzilik de var bende... 1 sene balıkçıda çalıştım, balık temizledim, yani yapmadığım meslek kalmadı. Annem geçen gün saydı, 32-33 tane iş var ve bunları okurken yapıyorum. Hani 8-9 ay okuyorsun, yaz döneminde çalışıyorsun değil. Benim ki şöyle; İlkokulda, ortaokulda, lisede ve üniversitede hep böyleydi... Eğer öğlenciysem sabah saat 08:00’de işe gidiyorum, 11:30 geliyorum, yemeğimi yiyorum, önlüğümü giyiyorum ve okula gidiyorum. Sabahçıysam, sabah saat 08:00’de okula gidiyorum, 12:00’de eve geliyorum, önlüğümü çıkarıyorum, yemeğimi yiyorum, işe gidiyorum ve akşam eve geliyorum. Bu ömrüm boyunca hep böyle oldu. 8 sene konfeksiyonda, balıkçıda, marangozda, markette ve oralarda buralarda çalışıyorsun nereden doğdu tiyatro? İşte buradan doğdu tiyatro. Yani o kadar zengin bir kültür ile yetiştim ki, her mesleğe girdim çıktım, her mesleği gördüm, her meslekten usta, müşteri, kalfa ve çırak arkadaşlarım ile tanıştım. Bide benim iki ağabeyimde tiyatro ile uğraşıyordu. Ve sürekli onları izliyordum. Tiyatro salonlarına gidiyordum. 23 Nisanlarda vazgeçilmez bir adamdım, sürekli sahneye çıkıp taklit yapardım, sunumları ben yapardım. Böylelikle tiyatro sevdası doğdu zaten. Lise tiyatrosuna girdim ve tiyatro ile tanıştım. Sonra 1996 yılında Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Sonrasında İstanbul’da bir kaç Akatlar Kültür Merkezi’nde tiyatro eğitimine devam ettim. Orada tiyatro oyunlarına çıktım. Tekirdağ Kültür Merkezi’nde yer aldım. Benim amacım İstanbul’da kalmaktı. ‘Haneler’ vardı, orada yabanı oynayan Fırat Doğruloğlu vardı. Fırat ile 1998-2001 yılları arasında biz ev arkadaşıydık. Onla beraber ajanslara gidiyorduk, tiyatro oyunlarında oynuyorduk. Onla beraber, yürüyorduk. Sonra babam vefat edince Adana’ya geldim. Askere gittim geldim, evlendim, Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na girdim. Stand-up’a başladım. Stand-up, şehir tiyatrosu ve çocuk tiyatroları, işte Adana’daki yerel ve bölgesel televizyon ve radyolarda program yapmaya başladım. Böyle gelişti.

 

Benim gençlere önereceğim tabi bu işin sırrı, tabi ki yetenek, hayal gücü, duygu yoğunluğu ama en öncelik çok çalışılması. Tiyatro oyuncusu olmak istiyorlar fakat, hani ailelerini de üzmemek adına çünkü orta halli yada fakir ailelerin çocuklarını görüyorum bazen... Geliyorlar günlerini hep bizim orada geçiriyorlar. Harçlıkları falan yok ama tiyatro sevdaları var. Tamam tiyatro sevdası olsun, başka işler de yap, para kazan, tiyatroyu yine yaparsın, tiyatro senin. Bak biz onlarca iş yaptık mesela ama yine tiyatrocuyuz işte. Şuan tiyatrolar, radyolar ve televizyonlar kapatılsa, yada bana sırt çevirse benim yapabileceğim 10 tane meslek sayabilirim mesela... Bir kere donanımlı olmak zorundasın.

 

Soru: Ergün Özfırıncı son zamanlarda radyo programlarına da başladı. Peki Ergün Özfırıncı nasıl bir radyo programı yapıyor? İzleyicilerine neler anlatıyor? TRT radyolarında önceden ‘Arkası Yarın’lar olurdu, böyle bir program yapmayı hiç düşündünüz mü?

 

Ergün Özfırıncı: Lokum FM’de 3 aydır “Ah be kadın, vah be adam” isimli mizah programı yapıyoruz. Mizah programı bu ve biz bu programa “Bol kahkaha, bol eğlence” sloganı ile yola çıktık. Kadın erkek ilişkileri üzerine kurulu bir program. Lokum FM’de her akşam hafta içi canlı olarak 18:00-19:00 saatleri arası, hafta içi sabah 07:00-08:00 arası tekrar, Cumartesi günü 23:00-01:00 arası iki saat özel bölüm, Pazar günleri de 16:00-18:00 arası yine özel bölüm var. Radyolarda artık, program eksikliği vardı. Bu radyoda programlar yapılıyor ama diğer radyolarda yapılmıyor. İnşallah önümüzdeki günlerde TRT tiyatroları gibi, ‘Arkası Yarın’lar bu radyoda da olabilir. 3-5 deli tiyatrocu bir araya gelip, bir şeyler yazıp, o eski TRT radyolarında yapılan ‘Arkası Yarın’ları belki bu radyo kanalında yeniden yapabiliriz. Bu bir başlangıç olabilir.

 

 

 

Ergün Özfırıncı Kimdir?

 

Ergün Özfırıncı, 1975 yılında Adana’da dünyaya geldi. Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda 11 yıldır çalışan Ergün Özfırıncı, tek kişilik oyunlar yazarak sahneliyor. Bazı dizi ve sinemalarda rol alan Ergün Özfırıncı ayrıca kısa metrajlı filmler yazıp bunlarda da rol alabiliyor. 11 yıldır evli olan Ergün Özfırıncı, İngilizce bilmektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.