TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Aile şirketinde başarı sırrı: Aile anayasası

Adana Sanayi Odası ve Üç Kalem Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş. iş birliği ile Adana iş dünyasına yönelik “Aile anayasası, şirket değerlemesi, şirket ortağı ve kanuni temsilcilerin vergisel yükümlülükleri” konularının ele alındığı kapsamlı bir panel gerçekleştirildi.

Haber Giriş Tarihi: 20.10.2016 15:28
Haber Güncellenme Tarihi: 20.10.2016 15:28
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
Aile şirketinde başarı sırrı: Aile anayasası

Aile şirketinde başarı sırrı: Aile anayasası

 




ADANA (İHA) - Adana Sanayi Odası ve Üç Kalem Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş. iş birliği ile Adana iş dünyasına yönelik “Aile anayasası, şirket değerlemesi, şirket ortağı ve kanuni temsilcilerin vergisel yükümlülükleri” konularının ele alındığı kapsamlı bir panel gerçekleştirildi. 
Adana Sanayi Odası Toplantı Salonu’ndaki panelde; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kırca “Şirketler ve Aile Anayasası”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Çelik “Şirket Değerinin Tespiti ve Ortaklar İçin Önemi”, Üç Kalem Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş‘den Yeminli Mali Müşavir Nihat Ceylan “Şirketlerde Ortakların ve Kanuni Temsilcilerin Vergisel Yükümlülükleri” konularında sanayici ve işadamlarına bilgiler verdi.

“Aile şirketleri ekonominin temeli”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kırca, aile şirketlerinin, tüm dünyada ekonominin temelini oluşturduğunu söyledi.
Türkiye’de tüm işletmelerin yüzde 95'inin aile şirketi olduğunu ifade eden Kırca, bu oranın ABD'de yüzde 80, Kanada'da yüzde 70, İspanya'da yüzde 80, İtalya'da yüzde 95 ve İsviçre'de yüzde 85 olduğunu belirtti. Kırca, “Şirketlerin çoğunun aile şirketi olması, ekonomide katma değerin buralarda oluşturulduğu anlamına gelir. Bu kapsamda Türkiye’de GSMH'nın yüzde 75'inin üstünde bir bölümünün aile şirketleri tarafından yaratıldığı hesaplanmaktadır. Bu oran diğer ülkelerde de aşağı yukarı aynı düzeylerde seyretmektedir” dedi.

İkinci nesilde, aile şirketlerinin sadece yüzde 5’i ayakta kalıyor
Aile işletmelerinde, işletmenin yönetiminin kurucu nesilden veya ilk sahibinden ikinci nesle devrinin oldukça problemli bir süreç olduğunu aktaran Prof. Dr. İsmail Kırca, dünyada aile şirketlerinden ikinci nesilde yaşamını devam ettirebilenlerin oranının yüzde 5'i geçemediğini vurguladı. Türk aile işletmelerinde, işi bir sonraki kuşağa devretme konusunda çoğunlukla erteleme eğilimi gözlemlendiğine de işaret eden Kırca, “Bunun temel sebebi olarak da kurucu liderlerde, bir sonraki kuşakla ilgili, liderlik yapacak kişi veya kişilerin çekingenliği ve olgunluğa erişmediği düşüncesinin yer almasıdır” ifadelerini kullandı.

Şirket varlığının devamı için aile anayasası şart
Aile işletmelerinin varlığını devam ettirebilmesi için aile ve iş arasındaki ilişkilerine önem vermesi ve bu ikisi arasındaki dengeyi kurabilmesinin gerekli olduğunu dile getiren Kırca, şöyle devam etti:
“Bu noktada aile işletmelerinin kurumsallaşması işletmeyi geleceğe taşımanın en etkin yolu olarak gösterilmektedir. Kurumsallaşmanın en önemli göstergelerinden biri ve aynı zamanda temel kilometre taşı ise aile anayasasıdır. Aile şirketi anayasası, esasen işleyişin kurallı hale gelmesini sağlayan bir araçtır. Aile anayasaları ortakları veya aile üyelerini aynı zeminde buluşturan kuvvetli bir araçtır. İyi bir aile anayasası şirketin devamlılığını sağlama ve aileyi bir arada tutabilme adına büyük önem taşımaktadır” dedi.

Ölçülemeyen hiçbir şey yönetilemez
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Çelik de, sunumunda, ölçülemeyen hiçbir şeyin yönetilemeyeceğinin altını çizdi.
Bir varlık olarak şirketin de değeri olduğunu, bu değerin sadece şirket satılırken veya alınırken ölçülmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Çelik, “Önemli kararları verirken, verilecek kararın değere etkisini bilmek gerekir. Bazen muhasebe kazancının şirket değeri ile aynı olduğunu söyleyen uzmanlar görürüz. Muhasebe kazancı ile şirket değeri bazen ilişkili olsa bile muhasebe kazancı hiçbir zaman şirketin değer yaratma hikayesini tam olarak açıklayamaz. Ayrıca çok fazla kazanç artışına odaklanmak, genellikle, şirketi değer oluşturma yolunda yavaşlatır” açıklamasını yaptı.

Gerçek başarı şirketin değer artışı
Şirket sahibi, ortak ve yöneticilerinin vereceği kararların, atacakları adımların başarısının uzun dönemde şirketin değerini artırıp artırmadığı ile ölçüldüğüne dikkati çeken Çelik, “Gerçek başarı şirketin değerinin ne kadar arttığıdır. Bir karar, özellikle stratejik karar, uzun dönemde şirket değerini artırmıyorsa başarıdan söz edilemez. Bu şekilde şirketin güçlü ve zayıf yanları daha kesin bir şekilde tespit edilebilir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Orhan Çelik, şirketin oluşturduğu değerin, uzun dönemde sadece sahip ortaklara değil; çalışanlar, yöneticiler, tedarikçiler, müşteriler ve devlete de fayda sağladığını belirterek, şirket ne kadar çok değer oluşturursa paydaşların şirketteki faydalarının o kadar çok arttığını ifade etti.
Değer yaratan şirketlerin daha fazla istihdam imkanı sunduğunun da altını çizen Çelik, son 15 yılda Avrupa ve ABD’de en çok istihdam artışı gösteren şirketlerin, en fazla değer yaratan şirketler olduğunun tespit edildiğini, bu şirketlerin aynı zamanda kaliteli iş gücü istihdam ettiğini sözlerine ekledi.

Vergisel yükümlülükler
Üç Kalem Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş’den Yeminli Mali Müşavir Nihat Ceylan ise, paneli izleyenlere, “Şirketlerde Ortakların ve Kanuni Temsilcilerin Vergisel Yükümlülükleri” konusunda bilgiler verdi. Ceylan, şirketlerin kendi tüzel kişiliklerinin vergi kanunları açısından nasıl vergilendirileceği önemli olmakla birlikte, şirketlerin kanuni temsilcileri ve gerçek kişi ortaklarının şirketle olan bağı nedeniyle vergi kanunları açısından nasıl bir kapsamda olduklarının da önem arz ettiğini belirtti.
Yeminli Mali Müşavir Nihat Ceylan, şirket ortağı için vergilendirmenin sınırlarına bakıldığında, öncelikle şirketten elde edilen karın dağıtılma aşamasında yapılan vergilendirmenin önemli olduğunu kaydetti. Ceylan, “Bu oran yüzde 15’tir. Karın sermayeye ilavesi durumunda vergilendirme olmayacaktır. Diğer yandan kar payı elde eden gerçek kişi, ortak elde ettiği bu kar payının beyan sınırının üzerinde olması durumunda GVK 75. maddesinde belirtilen menkul sermaye iradı olarak beyan edecektir” dedi.
Ortaklık paylarının devrinden kaynaklı kazancın vergilendirilmesi konusuna da değinen Ceylan, şunları kaydetti:
“Vergi kanunları, anonim şirket ortaklık payı (hisse senedi) ve limited şirketin ortaklık paylarının devrini farklı hükümlere bağlamıştır. Şöyle ki; anonim şirketlerde hisse satışı, GVK Mükerrer 80/1. maddesinde ‘İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve 2 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin değer artış kazancına tabi olmadığı belirtilmiştir. Dikkat edilmesi gereken husus anonim şirket ortağının hisse senetlerini iktisap eder etmez hisse senedi veya ilmühaber bastırması gerekliliğidir. Hisse senedi ya da geçici ilmühaber bastırmamış bir anonim şirketin ortağı olan gerçek kişi hisse senedini ister 5 yıl ister 20 yıl sonra satsın bu istisnadan yararlanamıyor. Limited şirketlerin hisse satışında ise GVK Mükerrer 80/4. maddesinde ‘Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancıdır’ hükmüne göre limited şirketlerde hisse senedi veya ilmühaber çıkartılamadığı için limited şirket ortaklarının ortaklık paylarının satışları her halükarda değer artış kazancı dolayısıyla vergiye tabi oluyor.”

KDV açısından durum
KDV açısından bakıldığında ise 3 farklı durumun söz konusu olduğunu dile getiren Nihat Ceylan, “Şirket ortağı gerçek kişi şahısların hisse senedi satışları hiçbir şekilde KDV’ye tabi değil. İlmühaberi veya hisse senedi bastırarak başka bir firmanın ortağı konumundaki bir tüzel kişinin hisse senetlerini satması durumunda 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-g maddesi uyarınca KDV hesaplanmayacaktır. Zira ilgili kanun maddesinde damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil, varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarının tesliminin KDV’den müstesna tutulduğu belirtilmiştir” ifadelerini kullandı.
Ceylan, iştirak edilen anonim şirketin hisse senedi ya da ilmühaberi bastırılmadığı durumlarda, edinme tarihinden itibaren 2 yıl içinde elden çıkartılan hissenin yüzde 18 KDV’ye tabi olduğunu belirterek, “Limited şirket ya da başka bir şirkete ait hissenin edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkartılması da yine yüzde 18 KDV’ye tabi” diye konuştu.

Şirket ortağı ve kanuni temsilcinin sorumluluğu
Yeminli Mali Müşavir Nihat Ceylan, şirket ortağı ve kanuni temsilcinin sorumluluğu konusunda da şunları anlattı:
“Bilindiği üzere şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan bir amme borcu söz konusu olduğunda, ilk önce ortakların veya yöneticilerin bu borç dolayısıyla sorumlu olup olmadıkları tartışılır. Limited şirketlerin amme borçlarında; ortak sıfatıyla sorumluluk 6183 Sayılı Kanunun 35. maddesinde, ‘amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar’ hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere limited şirketlerde ortaklar açısından genel kural sermaye hisseleri oranında sorumluluktur.”
Nihat Ceylan, kanuni temsilci sıfatıyla sorumluluğun ise; 6183 Sayılı Kanunun Mükerrer 35. maddesi uyarınca yönetici ve temsilciler açısından şirket borcunun tamamını kapsayacak şekilde müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre belirlendiğini ifade etti.

Anonim şirkette borç sorumluluğu
Ceylan, anonim şirketlerin amme borçları sorumluluğuyla ilgili de şunları kaydetti:
“Ortak sıfatıyla sorumluluk; şirketin kamu borçları açısından, ortakların şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye dışında hiçbir sorumlulukları yoktur. Şirket mal varlığından alınmayan kamu borçlarından sorumluluk ise yönetim kurulu üyelerine aittir. yönetim kurulu üyeleri, şirket mal varlığından tahsil edilememesi kaydıyla şahsi mal varlıklarıyla da sınırsız ve müteselsil olarak sorumludurlar. Ancak bu noktada önemli bir husus, şirkette murahhas üye veya dışarıdan atanmış bir müdürün bulunup bulunmadığıdır. Şayet şirketi temsil yetkisi murahhas üye veya üyeler ile şirkette pay sahibi olmayan sorumlu müdürlere bırakılmış ise, takip ve tahsil işlemleri bu kişiler için yapılır. Diğer yönetim kurulu üyeleri için takip yapılmaz. Temsil yetkisi murahhas üyelere veya pay sahibi olmayan müdürlere bırakılmamış ise, yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci olarak kabul edilir ve amme alacağının ödenmesinden yönetim kurulu üyeleri şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olurlar.”
Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Müdürü Mustafa Keskin, Adana Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Ali Farsak ve Adana Sanayi Odası Genel Sekreteri Bora Kocaman’ın da izlediği panel, konuşmacıların katılımcıların sorularını yanıtlamasıyla sona erdi.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.