TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Elektro Zober bağımlılık yapıyor

Bir arkadaş dinlememi tavsiye etmişti, onun tavsiyesiyle Savaş ve Cafer’i dinlemeye Şinasi Efendi’deki Fil Cafe’ye gittim. O gün bugündür bu iki adamı dinliyorum. Alışılmışın dışında bir repertuvar, saund, sahne ne ararsanız var. Adeta bağımlılık yapıyorlar. Bana biraz Pet Shop Boys’u da anımsatıyorlar. Siz de tanışın istedim ve Savaş ve Cafer’le röportaj yaptım. Elektro Zober hakkında bilmek istediğiniz her şeyi de bu satırlara taşıdım.

Haber Giriş Tarihi: 28.04.2017 17:45
Haber Güncellenme Tarihi: 28.04.2017 17:45
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
Elektro Zober bağımlılık yapıyor

Elektro Zober bağımlılık yapıyor

 

 

RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM

 

 

Grubunuz  ne zaman kuruldu nasıl kuruldu?

Aslında 2000 yılından beri farklı rock barlarda, farklı grup ve müzisyenlerle beraber çaldık.  Electro Zober projesi  uzun zamandır aklımızda olan fakat bir türlü hayata geçiremedigimiz bir projeydi, Bu tarzı icra edebilecegimiz konseptte bir mekan bulamadık, ayrıca zamansal sıkıntılarımız vardı.

Geçtiğimiz Mart ayında, bu grup ile ilk performansımızı gerçekleştirdik ve çok olumlu geri dönüş aldık, bu yönde yoğunlaşmaya karar verdik.  Hala hafta sonları Şinasi Efendi sokağında Fill Coffee & Bar’da akşamları çalıyoruz.

Electro Zober’i tanıyabilir miyiz?

Savaş Söyler - Vokal

Cafer Can Sengonul - Elektronik perküsyon

Selcuk Can Güven – Sampler/Synth

Şu an performanslarda 2 kişi olarak çalıyoruz, Selcuk İstanbul’da yaşıyor ve işi gereği Türkiye’yi gezerek konferanslar veriyor, boş zamanlarında geliyor. 

Yaptığınız müziğin tanımı nedir? . Bunun dışında kendi besteleriniz var mı mesela, albüm yapmayı düşünüyor musunuz?

“Elektronik müzik” demek daha genelleyici olur, repertuarımızda: house, deep house, electro funk, rave, future bass gibi çeşitli tarzlarda şarkılar var, genelleme yapacak olursak “Dans müziği” ya da “Elektronik müzik” diyebiliriz.

Bestelerimiz var, Eski grubumuz Poligami’nin yıllar önce yayınlanmış demoları, yayınlanmamış bir sürü şarkısı var.  Bu proje ile ilgili de beste fikirlerimiz var ama şu an bir albüm düşüncemiz yok.  Diger grup elemanımız Selcuk İstanbul’da, o gelince bu tarz 1-2 kayıt yapacagız. Belki ilerde bir Single yayınlarız ama bunlar henüz sadece düşünce, şu anki önceliğimiz canlı performansımıza yoğunlaşmak.

 

Albüm demişken, aslında artık pek albüm falan yapılmıyor. Geniş kitlelere ulaşmak için özellikle genç müzisyenler daha çok sosyal medyayı kullanıyor. Sosyal medya hedefe ulaştırır mı?

Tabii ki ulaştırır, bunun bir çok örneği var, mesela benim (Cafer) idolelrimden birisi olan davulcu KJ Sawka kendi videolarını youtube’a yükleyerek dikkat çekti ve şimdi Pendulum/Destroid gibi büyük elektronik gruplarda çalıyor.  Artık günümüzdeki en etkili iletişim alanı sosyal medya, Müzik işi için de bu böyle, artık sanatcılar, gruplar 10-13 sarkılık albüm cıkarıp masrafa girmektense, single olarak,digital ortamlarda yayınlanmak üzere şarkı yapıyorlar.  Eskisi kadar CD basılmamakta, Plak şirketleri fiziksel ürün yerine Spotify, Youtube, Deezer, Apple müzik gibi platformlardan dinlenme başına alınan paralarla kar ediyorlar. 

Büyük festivallerde çıkan gruplar artık festivalin yapılacagı yerde yaşayan insanların o sanatçıyı takip etme sayısına ya da sosyal medyada bahsedilme sayısına göre belirleniyor.  Konserlerde yer almanın artık en büyük şartı Tıklanma ve bahsedilme sayısı.  Bir organizatör örnegin #electrozober hashtaginin ne kadar paylaşıldıgına, hangi bölglerde, hangi yaş aralıgındaki insanların paylaştıgı bilgisine ulaşabiliyor ve konserde çıkıp ne kadar seyirci çekebilecegini belirli algoritmalar sayesinde karar verebiliyor.

Bir de bu sosyal medyada milyonlarca tıklandığını falan iddia edenler var. Bununda mı bir hilesi var acaba?

Var, internette siz de rastlamışsınızdır, bir kaç dolara bir kaç bin begenme satan yerler var.  Hatırlarsanız geçtigimiz yıllarda Youtube da bir çok Türk sanatçının izlenme sayıları silindi sebebi ise Youtube’dan “royalty fee” denilen dinlenme başına alınan ücreti arttırması için demin bahsettigim sitelerden robot yazılımlarla kendi tıklanma sayılarını arttıdıklarının meydana çıkmasıydı.

Bunu yapmalarının bir diger sebebi ise Konser etkinliklerinde menejerlerin elini güçlendirmesi, Konser için konuşurken “X diye bir sataçım var yeni single’ı Youtube’da milyonlarca kez dinlendi, şu an çok popüler” diyerek kaşelerini arttırması.  Kısacası sahtekarlık diyebiliriz buna.

Günümüzde bir parçanın tutması için biraz para ve reklam yeterli sanırım. Katılıyor musunuz?

Kısmen öyle, kısmen degil.  Pazarlamada 4P diye bilinen bir kuralı vardır bunlar: Fiyat, Ürün, Yer ve Promosyondur. Eger ki bu dördünü de iyi yaparsanız satarsınız.  Müzik piyasasında “Fiyat” artık sabitlenmiştir. Her şarkı aynı fiyattadır.  Yer olarak sosyal medyada artık insanların %99’ı Youtube, Spotify, Deezer, Apple müzik kullanıyor, dolayısıyla “Yer” de aynıdır.  Promosyon ve Ürün kısmında ise işler değişiyor, “Ürün” yani şarkı’nın iyi olması göreceli bir kavram, bir şarkıyı milyonlarca insan beğenebilir siz beğenmezsiniz, ya da Youtube’da dinlenme sayısı 1000’i geçmemiş bir şarkı hayatınızın şarkısı olabilir.  Burda en belirleyici etken “Promosyon” kalıyor, sataçılar/menejerler artık sosyal medyada reklam yapabilmek için servis satın alıyorlar, ve burada harcadığınız rakam bir fark yaratıyor.

En kötü sesler bile gelişen teknolojiyle birlikte dinlenilir hale gelebiliyor. Bu durumda biz gerçekten sesi güzel ya da yetenekli insanları nasıl ayırt edeceğiz?

Edemiyeceksiniz, Teknoloji gelişiyor ve daha da gelişecek bunun önüne geçemiyecegiz, ilerde teknolojiyi iyi kullanan insanlar da güzel sesli sanatçılar kadar degerli olacaktır.  Artık önemli olan iyi beste kötü beste ayrımı, yani iyi şarkınız varsa dinlenirsiniz, iyi ses kötü beste ile fark yaratamazsınız.

Bizce müzikten keyif almaya bakmak lazım, tarz, kullanılan teknoloji, şarkının çalım zorluğu gibi kalıpları düşünmeksizin müzik dinleyin keyif almaya bakın, eninde sonunda “İyi Müzik” her şekilde kendini dinlettirecektir.

Bar müziği yapan müzisyenler genelde kendilerini pek yenilemiyorlar. Aynı repertuvar, şarkı sıralamaları bile değişmiyor. Çok mu zordur repertuvara yeni parçalar eklemek. Bir parçayı çıkarmak ne kadar zaman alır?

İşte bu yüzden iki kişiyiz J.  Grup müziği yapmanın zorluklarından biri de bu, 4 ya da 5 kişinin, kendi hayatlarından / işlerinden ödün vererek, aynı zaman diliminde buluşup müzisyen arkadaşlarıyla vakit geçirebilmesi gerek.  4 kişi müsaitken birinin işi çıkması durumunda prova ertelenir. Bizim grubun en büyük avantajı bu sanırım, prova yapmak için tek mesajla bulusabiliyoruz.  Elektronik davul ile çaldığımız için prova yapmaya stüdyo kiralamaya ya da bara gidip çalmaya gerek kalmıyor, Evde kulaklıklarımızla prova yapabiliyoruz, bu yüzden Fil Coffee Bar’da başladığımızdan bu yana her hafta 2-3 yeni şarkı ekleyebildik.

Bunun dışında grup olarak aynı şarkıyı aynı şekilde hissetmek de bir problem, bu her zaman olmuyor örneğin bir grup elemanının çok sevdigi bir şarkıyı, diger eleman begenmeyebiliyor ve en kötü müzik begenmedigin şarkıyı çaldıgında ortaya cıkar. Bizim 90lardan beridir dinledigimiz gruplar ortak oldugu icin aynı şeyleri hissedebiliyoruz. Dolayısıyla şarkı seçmek daha kolay oluyor.

Adana’da çok sayıda müzisyen var. Adana’nın kapasitesi kaldırıyor mu?

Aslında müzisyen sayısı çok fazla degil, yıllardır aynı kişilerle çalıştık, zaten bar sayısı da çok az dolayısıyla aynı kişiler sürekli farklı grup ve barlarda çalmak zorunda kalıyor. Toplasak 30-40 kişi var ve geçtiğimiz 10-15 yılda olabiliecek bütün permutasyonlarda gruplar kuruldu ve barlarda bu gruplar çaldı/çaldık.  Şu an barlarda müzik yapabilecek genç müzisyen sayısı az, piyasada hep aynı yüzleri görmenizin sebeblerinden birisi de bu. Adanaya sanırım biraz daha genç müzisyen lazım.

Esinlendiğiniz sanatçı ya da gruplar kimlerdir?

Biraz klişe ama her tarz müzik dinlemekteyiz, Depeche Mode, Deftones, Deadmau5, A Perfect Circle, Jan Blomqvist, The Prodigy, Pendulum, Daft Punk, Moderat, Korn, Linkin Park, The Climb, David Bowie, Slipknot, Gorgon City, Calvin Harris, Limp Bizkit,Michael Jackson, The Weeknd, Placebo... Daha bunlar gibi yüzlerce sayabiliriz sanırım..

Çoğu zaman müzisyenler sahnedeyken, müşteriler kendi sohbetlerinde olabiliyor. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu? Yani, “Ya biz burada bunlar için söylüyoruz. Adamlar kendi aralarında konuşuyor” dediğiniz oluyor mu?

Aslında etmiyor, sonucta dışarı birlikte çıkan insanlar beraberce vakit geçiriyorlar ve bizi dinleyerek zaman geçirmeleri bizi memnun eder, Tabii ki bize odaklanıp karşılıklı eelktrik paylaşımı bizi çok daha memnun eder fakat diger türlü olması da pek bir sorun değil.

Makyaj yapıyorsun. Tepki aldığın oluyor mu?

Şimdiye kadar bir tepki almadım, hatta yakıştığını söylüyorlar J Dave Gahan (Depeche Mode), Brian Molko (Placebo), Marilyn Manson, David Bowie gibi dinlediğim/idol olarak benimsedigim bazı sanatçılardan etkilenerek ben de yapmaya başlamıştım, hala da yapmayı seviyorum.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.