TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ölmez ağaç ‘zeytin’

Sofralarımızın vazgeçilmezi olduğu kadar sağlık açısından da yararları saymakla bitmeyen zeytin, yaklaşık 2 bin yıllık ömrü olan, hem yapraklarından hem de meyvesinden yararlanılan önemli bir ağaçtır.

Haber Giriş Tarihi: 29.04.2017 13:56
Haber Güncellenme Tarihi: 29.04.2017 13:56
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
Ölmez ağaç ‘zeytin’

Serhat Şanlı

(ÖZEL HABER)

ADANA (İLKHABER) - Sofralarımızın vazgeçilmezi olduğu kadar sağlık açısından da yararları saymakla bitmeyen zeytin, yaklaşık 2 bin yıllık ömrü olan, hem yapraklarından hem de meyvesinden yararlanılan önemli bir ağaçtır.

Son yıllarda dünyada sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları yanında uzun yaşama olan ilginin artması, kozmetikte yararlanılması, insanların zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Üretici ülkeler için ekonomik ve sosyal açıdan önemli ürünlerden biri olan zeytin ve zeytinyağı aynı zamanda Akdeniz’i simgeleyen bir kültürün de parçası durumundadır.

Gıdadan kozmetiğe kadar hayatımızın hemen hemen her alanında yararlandığımız zeytinin önemi her geçen gün artmaktadır. İçeriğinde bulunan A,C,E vitaminleri bakımından zengindir. Zengin E vitamini içeriğinden dolayı cilt kanserlerine karşı da koruyucu özelliğine sahiptir.

Tarih boyunca insanlığın yararlandığı zeytin hakkında önemli açıklamalar yapan Ziraat Mühendisi Mustafa Pamuk, bugün gıdadan tutunda kozmetiğe kadar ve bütün sağlık alanlarında yararlanılan zeytinin değerinin günümüzde daha iyi anlaşıldığını söyledi.

Dünyada zeytin üretiminin yüzde 98’inin Akdeniz ülkelerinde üretildiğine vurgu yapan Pamuk, bir Akdeniz ülkesi olan ülkemizin de zeytine daha fazla önem vermesi gerektiğini belirtti.

Tüm dünyanın artık zeytinin önemini anladığını ve üretim yapamaya başladığını ifade eden Ziraat Mühendisi Mustafa Pamuk, ülkemizin de bu alanda çalışmalar yapıp zeytin üretimini arttırması gerektiğini ve bu doğrultuda fidan üretimine ağırlık verilmesi gerektiğini belirterek konuşmalarına şöyle devam etti;

ZEYTİN ÖLMEZ AĞAÇTIR

‘’Zeytin ağacı yaklaşık 700 ile 2000 yıla kadar yaşayabilen bir ağaç türüdür. Hatta 200 yıldan daha fazla zeytin ağacı olduğu da söylenmektedir. Yavaş yavaş büyüyen, ancak oldukça uzun ömürlü olan zeytin ağacının gövdesi de çürümeye karşı çok dayanıklıdır. Ayrıca ömrünü tamamladığında köklerinden yeniden filizlenmektedir. Bu nedenle zeytin ağacına ‘Ölmez ağaç’ denir. Zeytin, literatürlerde ailesinin ‘Oleaceae’ familyasından geldiği belirtilir. Fakir toprakların zengin ağacı olarak belirtilen zeytin, bulunduğu yerin iklim koşullarına kolay uyum sağlar. Yavaş büyür ve serpilip büyümesi 15-20 yılı bulur. 35 ve 150 yıl arasında ise olgunluk ve verimlilik döneminde olur. Dört mevsim yapraklarını dökmez. Sonra yüzlerce yıl sürecek olan yaşlanma dönemi başlar. Tarih boyunca medeniyetlerde hep zeytin ağacının yaprakları zafer, akıl ve barış simgesi olarak belirtilmiştir.

ZEYTİN AKDENİZ KUŞAĞI BİTKİSİDİR

Zeytin için en iyi ekolojik sartlar Akdeniz iklim kuşağındadır ve bu bölgeye ‘Zeytin Medeniyeti Diyari’ denmiştir. Anadolu’da, özellikle Kilikya Ovasi’nda (Adana civari), zeytin yetistiriciliği yapildiği konusundaki veriler Hitit metinlerinde geçmiştir. Yeryüzünde ilk kez M.Ö. 4 bin yıllarında Anadolu, Doğu Akdeniz ve Güney Ön Asya ile ifade edilen Mersin, Adana ve Gaziantep’ten başlayıp Suriye, Lübnan ve Israil’e kadar devam eden Akdeniz kıyı şeridinde gerçekleştirildiği ve bunu Samiler’in başardığı tahmin edilmektedir. Zeytinin anavatanının ve gen merkezinin Güneydoğu Anadolu olduğu eskiden beri bilinmektedir.

ZEYTİN AĞAÇLARININ YÜZDE 98’İ AKDENİZ ÜLKELERİNDE BULUNMAKTADIR

Zeytin ağaçlarının yüzde 98 gibi önemli bir bölümü Akdeniz ülkelerinde bulunmaktadır. Dünyada yaklaşık 10 milyon Hektar alan üzerinde 900 milyonu aşkın zeytin ağacı olduğu tahmin edilmektedir. Zeytincilikte İtalya ve İspanya başı çeken ülkeler arasında bulunmakta ve Yunanistan, Türkiye, Tunus, Portekiz, Suriye; Fas ve Cezayir, diğer önemli zeytin üreticisi ülkeler durumundadır.

Zeytin ve zeytinyağı, Yaklaşık 8 bin yıl öncesinden bu yana dünyaya güzellik, sağlık ve lezzet pınarı olarak hizmet veriyor.

TÜRKİYE2DE 170 MİLYON ZEYTİN AĞACI VAR

Yaklaşık 170 milyon zeytin ağacı bulunan Türkiye’de, son 5 yılda ortalama 500 bin ton sofralık zeytin, 172 bin ton zeytinyağı elde edildi. Türkiye’de 320 bin aile üreticisi konumundadır. İzmir, Aydın, Muğla, Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Gaziantep, Mersin bu üretimde en yüksek paya sahip olan illerdir. Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri önemli zeytin üreten bölgelerimizdir.

Son yıllarda dünyada sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları yanında uzun yaşama olan ilginin artması, kozmetikte yararlanılması, insanların zeytin ve zeytinyağı tüketimini arttırmıştır. Üretici ülkeler için ekonomik ve sosyal açıdan önemli ürünlerden biri olan zeytin ve zeytinyağı aynı zamanda Akdeniz’i simgeleyen bir kültürün de parçası durumundadır.

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ilaçlarından biri olan zeytin ve zeytinyağına ilginin giderek artması yurt içi ve yurt dışı talebin artmasında da önemli bir rol oynuyor. Dünyada zeytin tüketimi son beş sezonda yüzde 3 artarken Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 11 artmıştır. Türkiye’de ise kişi başı yıllık 2 litre ile zeytinyağı tüketimiyle çok gerilerde kalmıştır. Bu oran Yunanistan’da 24 litre, İspanya ve İtalya’da 14 litre, Tunus, Portekiz, Lübnan ve Suriye’de ise 8 litre civarındadır.

Türkiye’deki zeytin arazilerinin büyüklükleri genel olarak 5 hektarın altındadır (toplamın %74,6’sı). Tarım işletmelerinin büyük bir kısmı aile işletmeleridir, bu da zeytin sektörüne çok önemli bir toplumsal rol vermektedir. Zeytincilik sektörü 2-2,5 milyon kişiye doğrudan katkı yaptığı gibi, hasat zamanı üretici bölgelerde geçici mevsimlik işçilere de aynı zamanda kaynak sağlamaktadır

Ege Bölgesi’ni, Türkiye’deki toplam zeytin ağaçların yüzde 15,6’sına ve Türk zeytin üretiminin yüzde 11’ine sahip kuzeydeki Marmara Bölgesi yakından takip etmektedir. Genel olarak bu bölgede meyveleri siyah toplanmaya çok uygun olan Gemlik çeşidi yetiştirilmektedir.  Akdeniz Bölgesi, zeytin üretiminde üçüncü sırada yer almaktadır. Bu bölgede zeytin yetiştiriciliği çok eski zamanlara dayanmasına rağmen, narenciye, muz, sebze ve sera ürünleriyle rekabetten dolayı zeytincilik gelişememektedir.

Diğer iki bölgeye bakıldığında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde (toplamın yüzde 5’i) ve Karadeniz Bölgesi’nde (toplamın yüzde 0,4’ü) üretim yapılmaktadır

Türkiye’de kişi başına düşen zeytinyağı tüketimi 70’li yıllarda 2 kg iken, 90’lı yılların başında 800 grama düşmüştür. Günümüzde ise 1 kilo 200 gramdır.

Zeytinyağı ilk kez 1966 yılında Destekleme Alım kapsamına alınan 24 tarımsal üründen biri olarak, 1986 yılına kadar aralıksız olarak desteklenmiş, 1987-1990 yılları arasında destekleme kapsamından çıkarılmıştır. 1991 yılında yeniden destekleme kapsamına alınan zeytinyağı, 5 Nisan 1994 kararlarıyla birlikte tekrar destekleme kapsamı dışında bırakılmıştır. Uygulama zaman zaman yerini Birlik alım fiyatlarına bırakmış, 1998 yılından itibaren de destekleme ödemeleri prim ödemelerine dönüştürülmüştür.

Prim ödemeleri ile Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve AB Ortak Tarım Politikalarına uyum sağlamak, ekonomiyi kayıt içine alarak vergi gelirlerini arttırmak, tarımsal kayıt ve envanter tutulmasını sağlamak, üretici ve sanayiciyi aynı zamanda koruyup üretimi teşvik etmek ve sanayiye dünya fiyatlarından hammadde sağlamak amaçlanmıştır. Zeytinyağı üreticilerine, dönemsel olarak değişmekle birlikte “destekleme primi” adı altında doğrudan kg başına yapılan desteklerin tutarları belirlenirken, iç ve dış piyasa fiyatları, üretim maliyetleri, bütçe imkânları göz önünde bulundurulmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması çerçevesinde ülkemizce ihracat desteği verilebilecek 44 ürün/ürün grubu içerisinde yer alan zeytinyağı ve sofralık zeytin ihracatında ihracat iadesi ödemesi yapılmaktadır.

 

ÇUKUROVA ZEYTİNCİLİĞİNDE SON DURUM

Türkiye zeytinciliği geliştirme projesi adı altında Çukurova bölgesi için yapılan fidan desteğinin kontrolsüz ve yöresel çeşitler yerine, gemlik çeşidine destek verilmesi ve dağıtılan bu fidanların kontrolsüz bir şekilde isteyenin istediği yere hatta Çukurova’nın en verimli arazilerine bile zeytin fidanı dikilmesidir. Bu verimli arazilere dikilen zeytin fidanları, toprakların su tutma kapasitelerinin yüksek olması ve bitki besin elementi içeriği yönünden zengin olması dolayısıyla kısa sürede gelişmişler ancak meyve verme problemi oluşmuş ve meyvelerde mantar hastalıkları oluşmuştur. Bu verimli topraklara dikilen zeytin fidanları ağaç olduktan sonra sökülmek zorunda kalınmıştır. Zeytin ağacı, fakir toprakların zengin ağacıdır.

Bölgemizde sadece 2005 -2006 yılında yaklaşık 1 milyon beş yüz bin fidan dikilmesine rağmen bu fidanların meyve verme zamanı geldiğinde ürünlerin nasıl değerlendirileceği ile ilgili bir yönlendirmenin ve çalışmanın yapılmamış olmasıdır.  2012 sezonunda bol bir mahsul ile karşı karşıya kalan üretici, ürünlerinin satış fiyatı ile toplama fiyatını karşılayamayan üretici ürünlerini toplamaktan vaz geçmiş ürünleri ağaçlarda bırakmışlardır. Özellikle bölgede sadece zeytinyağı fabrikalarının açılması için verilen destek gereğinden fazla zeytinyağı fabrikasının kurulmasına sebep olmuş ve bu fabrikalar gerekli kapasitede çalışamadıklarından yatırımcı iş adamları da nerde yanlış yaptık diye düşünmeye başlamışlardır. Çukurova bölgesindeki zeytin bahçelerinin kurulum ve işletme maliyetleri diğer bölgelerdeki bahçelere göre yüksektir. Bölgedeki bahçelerin yüzde 75’inde damlama sulama sistemi olmakla birlikte, modern tarım teknolojilerinin uygulanmasına müsait arazilerdedir. Bu özellikler Çukurova bölgesinde yağlık zeytin üretimi yerine sofralık zeytin üretiminin ağırlıklı olmasını gerektirmekte ve bölgemizde sofralık zeytin üretimine ve işlenmesine dayalı yatırımların yapılması gerekmektedir. Başka bir deyiş ile Çukurova’da ki zeytin bahçelerinde yetişen ürünlerinin yüzde 25’den fazlası yağlığa giderse ekonomik getiri, bu bahçelerin devamlılığını sağlayamayacak ve sürdürülebilir tarımın yapılamayacaktır.

2014 sezonunda güzel bir çiçeklenme gerçekleşmiş ancak çiçeklenme sonrası çiçeklerin döllenmesi ve meyveye dönüşmesi döneminde, bölgemizde yaşanan olumsuz iklim koşulları özelikle kurak geçen bir çiçeklenme dönemi, nispi nemin düşük olması ve esen sıcak rüzgârların verdiği zarar sebebi ile çiçeklerin çoğu dalında kurumuş ve meyve oluşumu gerçekleşmemiştir. Diğer bir değiş ile Çukurova zeytinciliği bir yıl daha kayıp etmiştir.

Daha planlı programlı bir ilerleme sistemi oluşturduğumuzda Çukurova zeytinciliği Türkiye zeytinciliğindeki yerini en kısa sürede alacaktır. Özellikle sofralık zeytin üretiminde bölgesel olarak ön sıralarda yer alacak ve Türkiye deki kaliteli, kalibrasyonu yüksek sofralık zeytin üretimindeki açığı da kapatacaktır.

SORUN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Ülkemizde yıllara göre ürün miktarı değişkenlik göstermekte, yani var yılı yok yılı özelliği şiddetli yaşanmaktadır. Üretimimiz var yıllarında 170.000 – 200.000 ton, yok yıllarında 40.000 – 60.000 ton seviyelerinde seyretmektedir. Dolayısıyla, üründe yok yıllarında % 75 rekolte kaybı yaşanmaktadır. İspanya’da ise bu oran yüzde 35- 40 seviyelerinde kalmaktadır. Böylece, üretimde büyük dalgalanmalar önlenerek, sürekli bir ürün arzı sağlanabilmektedir. Ülkemizde var yılı yok yılı (periyodisite) etkisinin azaltılması için, zeytin çeşitlerinin ıslahının yapılması, sulama, ilaçlama ve gübreleme vb bakım işlemlerinin modernize edilmesi, bunun için zeytin üreticisinin desteklenmesi sağlanmalıdır. Üretimin arttırılması, bu doğrultuda fidan üretimine ağırlık verilmesi gerekmektedir.

Fidan üretiminde bölgesel adaptasyon önemli olup, coğrafi yöre ile özdeşleşmiş çeşitlerin diğer bölgelere dikimi engellenmelidir. Her bölgenin yerli çeşitleri arasından yüksek ürün ve ağaç özellikleri gösteren çeşitler seçilerek ıslah çalışmaları yürütülmelidir. Ülkemizin zeytin gen kaynaklarına sahip çıkılmalı ve fidan ithalatı yasaklanmalıdır.

Üretim bölgelerine yakın olan ve üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel laboratuarların sayıları arttırılmalıdır.

Kamu destekli bir program ile bölgelere ve zeytin çeşitlerine göre uygun budama tipleri belirlenerek toplu ve tek tip budama uygulamaları benimsetilmelidir. Yaşlı ağaçlar kademeli olarak gençleştirmelidir. Bu sayede ağaçlarımız makineli hasada uygun hale gelecek ve üretim maliyetinin azalması yönünde olumlu sonuçlar oluşacaktır.

Firesiz ve hızlı zeytin toplama için mekanik hasat özendirilmeli ve yardımcı malzemelerin temini ile üretimini kolaylaştıracak önlemler alınmalıdır. Böylece, dalından kopar kopmaz fermente olmaya başlayan zeytinin kalitesinin düşmesi önlenmiş olacaktır.’’

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.