TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

En sağlıklı diyet beyni doyurmaktır

Haber Giriş Tarihi: 02.05.2017 15:45
Haber Güncellenme Tarihi: 02.05.2017 15:45
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
En sağlıklı diyet beyni doyurmaktır

En sağlıklı diyet beyni doyurmaktır

Diyet sezonunuz açıldı değil mi? Yaz sezonu geldi çünkü. Kibrit kutusu büyüklüğünde peynirler, üç beş zeytin, yağsız 50 gram et, salata vs… Peki bunlar zayıflamak için yeterli midir ya da bu tür diyetler sağlıklı mıdır? Doç. Dr. Zafer YÖNDEN, üç beş günde 15-20 kilo verdiren mucizevi diyetlerin olmadığını belirtiyor ve diyetin beyini doyurmak anlamına geldiğini söylüyor. Yönden, “Sindirim sistemimizle besleniriz ama doyduğumuza karar veren beyindir. Yani asıl ikna edilmesi gereken organ beyindir diyetlerde” diyor.

RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM.

 

Yaz mevsimine girdik ve en önemli sorun kilolar. Dolayısıyla en önemli uğrak yerleri diyetisyenler. Öncelikle diyet nedir, neden yapılır, diyet yapılmalı mıdır?

 

Güneş güzel yüzünü göstermeye başlayınca güzel görünme ihtiyacımız da daha şiddetli bir hal alır. Bir kış boyunca biriktirdiklerimiz, yazlık tişörtler ve ilerleyen günlerde mayolar ile ortaya çıkmaya başlayınca bir telaş alıyor hepimizi. Çok zamanda aldıklarımızı tez zamanda vermek için çalmaya başlarız değişik kapıları. İnternet tararız, gazete köşelerinden ve televizyonlardan öneriler toparlarız, sonuç almış eş-dost-akraba geçmiş diyet notlarını alırız veee önümüzdeki ilk pazartesi ‘’diyet’’e aşkla başlarız..! Harika birkaç yeni keşif meyve illa ki olmalıdır diyette. 6 ayda biriktirdiğimiz göbek çevremizi 6 günde eritecek, metabolizmayı hızlandırıp yağ yaktıracak mucize bir bitki –ki her yıl güncellenir bu isimler ve egzotiklerindendir meyvelerin- avuç avuç tüketilir. Kibrit kutusu büyüklüğü ile ölçülen, yağdan ve dahi kaloriden fakir olduğu iddia edilen menüler tabağımızda ve ara öğünlerde yerini alır- tabağımızı ve midemizi yeterli ölçüde dolduramasalar da-. Ve açlıkla mücadele edilerek, irademiz bir daha bir daha sınanarak verdiğimiz savaşın galibi genelde midemiz ve doyurulmayı isteyen beynimiz olur. Mücadelenin şiddetine göre, verilen 5-10 kiloluk kayıp, tez zamanda fazlasıyla geri gelir bedene ve geçici diyetlerle kaybedilen kilolar kalıcı olarak bizle yolculuğunu sürdürür bir iki kilo artışla.. Bir diyet denemesi daha çok büyük bir yüzdemizde başarısızlıkla sonuçlar yani.Ve bir sonraki diyet teşebbüsümüze kadar, başarısızlığın özgüvenimizde oluşturduğu hasarlara bir yenisini daha eklemiş oluruz. Bir dahaki mucizevi 21 günlük diyeti bulana kadar sırtımızda kilolarımız, derinlerdeki mutsuzluğumuzla yaşar gideriz, aslında her attığımız adımın sağlığımızı adım adım bozduğunun farkına varmadan. ‘Kendimi böyle de beğeniyorum’ yalanımıza kendimiz dahi inanmayarak ama bir daha bir daha kendimizi kandırarak, kilolarımıza kilolar ekleyip sağlığımızı her geçen gün biraz daha bozarak yaşamaya devam ederiz ‘sağlıcakla’..!!!

 

Peki suçlu kim bu denklemde?

Henüz bulunamadı.!

O zaman ne yapmalı bu kısırdöngüyü kırmak için?

Bir yerden başlamalı..!

Ama nerden??

Yıllar yılı biriktirdiğimiz yanlış önyargıları yıkmakla başlamalı bence.

Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım.

En baştan başlayalım: Yıkılacak önyargılar listesini gözden geçirerek..

 

 

‘Mucize bir diyet’ önyargısı..

 

Mucizevi bir diyet yoktur.! Ömür boyu sürdürebileceğiniz doğru beslenme alışkanlığı edinmeniz en mucize diyet şeklidir.

Diyet Fransızca kökenli ‘diéte’ kelimesinden gelir ve kelime manası: ‘sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni’dir. Yani kısa süreliğine yapılan ve bırakılan geçici bir beslenme şekli değildir. Diyetten anlamamız gereken şey kendimizi daha dinç, formda ve mutlu tutacak bir beslenme şekli için yaşam tarzımızda yapacağımız köklü ve kalıcı bir değişim olmalıdır. Sürdürülebilir olmayan hiçbir diyet türü, kesinlikle sağlıklı bir beslenme şekli değildir. Doğru olan, kendi vücudumuz için gerekli besin maddelerini doğru zamanda doğru miktarda ve doğru zaman aralıklarında organizmamıza vermektir. Sağlıklı bir beyin ve zinde bir bedene ömür boyu sahip olmanın en önemli yolu da bence budur. 3 günde beş kilo veya 21 günde 10 kilo verdiren mucizevi bir bitki veya yöntem yoktur. Doğru beslenme şekliyle ve makul sürelerde ancak ideal kilonuza ve ölçülerinize kavuşabilirsiniz. Yattığınız veya oturduğunuz yerden mucizevi bir bitkiyi tüketerek 3-5 yılda biriktirdiğiniz kiloları üç beş günde vermeniz ve bunu korumanız mümkün değildir. Bazı ölümcül diyetlerle verdiğimiz tek haneli kilolar diyeti bıraktığımızda hızla gelir. Hatta fazlasıyla geri gelir bu kilolar. Vitamin/mineral, yağ/protein/karbonhidrat dengesi yapılmadan gerçekleştirilen bu diyetler sağlığımızda genellikle kalıcı hasarlar oluşturur ve hatta bazen ölümle sonuçlanabilir.

 

‘İdeal ölçüler’ önyargısı..

 

Tüm bayanlar veya erkekler için ideal olan boy kilo oranı veya vücut ölçüleri yoktur. Her insanın metabolizması, parmak izi gibi kendisine özeldir. Boy ve kilo kullanılarak hesaplanan Vücut Kitle İndeksi (VKİ) veya Bel Çevresi Kalça Çevresi (BÇ/KÇ) oranları her kişi için özel olarak hesaplanması gereken ve takiplerde kullanılan ölçülerdir. Fakat her bireyin kendi özel değerini bir sağlık profesyoneli yardımı ile bulması ve takiplerle idealini koruması, hayati önem taşımaktadır. Bunlara ilave olarak laboratuvarlarımızda yaptığımız tahlillerle kan değerlerimiz üzerinden de bu takiplerin yapılması gerekmektedir. Yani ideal ölçü, tüm bu başlıkların düzenli bir şekilde takip edildiği sürdürülebilir bir sağlıklı olma halidir. Bunun için yapmamız gereken tabağımızdaki protein/yağ/şeker oranını ile vücudumuzdaki protein/yağ/şeker oranını dengelemektir. Biz de kantarın topuzu şekerden yana bozulmakta ve durum hem ideal ölçülerimizin hem sağlığımızın kaybına yol açmaktadır. Reflü- ülser-gastrit,kronik kabızlık, tiroit rahatsızlıkları,  hipertansiyonve şeker hastalığı gibi birçok rahatsızlığın temelinde bu bozulan denge yatmaktadır.

 

İnsanlar diyet yaparken sağlık konusunu mu ön plana alıyorlar yoksa estetik kaygıları mı?

Bence bunun birisini diğerine tercih etmiyor insanların geneli. Yani hem sağlık kaygıları var hem estetik. Hangisi daha ön planda olmalı derseniz bana, ben tabi ki sağlık derim. Çünkü doğru beslenme ve egzersiz uygulamaları ile insanlar sağlıklarına kavuşurken estetik bonus olarak yanında gelecektir. Benim uyguladığım doğru beslenme yöntemleri ile insanlar sağlıklarına kavuşurken, fazla kiloları kendiliğinden gitmekte, bel çevreleri incelmekte ve sürekli beyinleri tok bir şekilde yaşamlarına devam etmektedirler. Yani hepimizin önem vermesi gereken beden estetiği, sağlıklı beslenmenin ayrılmaz bir yol arkadaşıdır. Sağlam estetik, sağlıklı vücutta zaten kendiliğinden oluşur.

 

Diyet için verilen listeler sizce sağlıklı beslenmeye uyuyor mu? Yoksa kişi için bir eziyet mi?

Genellikle gördüklerimin sağlıklı beslenmeyle uzaktan yakından alakası yok ve çoğu zaman eziyet oluyor uygulamak isteyenlere. İnsanlar başka türlü bu acıya uzun süreli tahammül edemiyorlar olsa gerektir ki günlerle ve haftalarla sınırlı tutuluyor bu diyetlerin birçoğu. Ölçülerimizin en meşhuru kibrit kutusu büyüklüğü. Yeme ile yememe arasında, açlığa daha yakın duran bu menüler, ne karnımızı ne beynimizi doyuruyor. Bilimsellikten ve gerçeklikten çok uzak ‘az az ve sık sık’ beslenme tavsiyeleri hem sinirlerimizi hem metabolizmamızı bozuyor. Glisemik indeksi yüksek besinlerle bir daha bir daha insülin salgımızın uyarılması ne doyurucudur ne de kalıcı bir şekilde kilo verdirir.

Diyet türleri çok mudur? Nelerdir?

Piyasada çok sayıda diyet türü kendisine müşteri bulmaktadır. Meşhur olanları var bunların: Karatay Diyeti, İsveç diyeti ve Dukan diyeti gibi. İnternetten dökümanlarına ulaşılan, kitapları olan ve kişilerin kendi kendine yapmaya çalıştığı diyet türleri bunlar.  Bir de, bu derece meşhur olmayan ama daha yaygın bir şekilde uygulanan, her diyetisyenin kendi klinik pratiğine göre uyguladığı standart diyet uygulamaları var. Bunların dışında GAPS diyeti gibi, kişinin sağlık durumunu önceleyen, hekim veya diyetisyen gibi bir sağlık profesyonelinin takibinde uygulanabilen, kronik bazı hastalıkların tedavi süreçlerine kalıcı diyet düzenlemeleriyle çözüm getiren özel diyet türleri var. Çok sayıda bulunan ‘YO YO’ diyetlerin listesi de var ve oldukça uzun. Her deniz sezonunda bunlar yeniden güncellenmekte ama bir daha ki sezon daha yenilerine(!) sürekli  ihtiyaç duyulmaktadır. Onları ben hiç diyet kategorisine sokmuyorum ve bu listede saymıyorum.

Kişiye göre diyet herhalde en mantıklısı olsa gerek. Hangi kişiye nasıl bir diyet uygulanacağının ölçütleri nelerdir?

Bu konuda size katılıyorum. Kişiye göre diyet uygulaması en mantıklı olanı. Öğünleri ve ara öğünleri standart olarak yazılmış matbu diyet reçetelerini herkese uygulamaya kalkarsanız hata yaparsınız. 6 yaşında ‘obezite’ tanısı konulmuş bir kız çocuğu ile ergenlik çağında hormonal dengesi bozuk, fazla kilolu ve sivilceli bir gence uygulayacağınız diyet standart olamaz. Tiroidnodülleri olan, metabolizması çok yavaş çalışan ve Huzursuz Barsak Sendomlu (IBS) orta yaşlı bir bayanla; Tip 2 Diabeti olan ve kronik kabızlık sorunu yaşayan kırklı yaşlarda bir baya, fazla kilolarını azaltmak için aynı diyet uygulamasını yapamazsınız. Post-menapozda ve kemik erimesi sorunu olan bir bayanla,  geçirdiği kalp krizi sonrası baypasla koroner damarları değiştirilmiş altmış yaşlarında bir baya, göbek çevresinde oluşmuş yağları eritmek için aynı listeyi verirseniz uyguladığınız diyet akıldan da bilimsellikten de bence oldukça uzaktır. Şunu da belirtmek isterim ki kilo fazlalığı sadece görselliğimizi bozan ve estetik kaygılardan dolayı azaltılması gereken bir durum değildir aksine tek başına bir hastalıktır. Bu durum obezite, metabolik sendrom gibi isimlerle tanılandırılmakta ve ciddi bir şekilde takip ve tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Ama çoğu zaman yanlış diyet reçeteleriyle bu kişiler diyetleri uygulayamamakta ve kötü beslenme alışkanlıklarına geri dönmektedirler. Kalp krizi, inme, iyileşmeyen ayak yaraları, diyaliz ihtiyacı duyulan böbrek rahatsızlıkları kapıyı çalana kadar da bu sorunu görmezden gelmek zorunda kalmaktadırlar. Sorunuzun ikinci kısmındaki ölçütlere gelecek olursak, her kişi kendi özelinde klinik ve laboratuvar parametreleri açısından değerlendirilmeli, kilo fazlalığı neden sonuç ilişkisi içinde ele alınmalı, kişiye özel bir diyet programı çıkartılmalı ve düzenli bir şekilde takipleri yapılarak yaşam boyu sürecek doğru beslenme alışkanlığı kişiye kazandırılmalıdır. 

Siz diyeti nasıl algılıyorsunuz ve bu konuda nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

Benim diyet tarifim, kalıcı ve sürekli bir sağlıklı olma hali için gerekli besin maddelerinin uygun zamanda uygun miktarlarda tüketilmesidir. Beslenme en fazla keyif aldığımız eylemlerimizden birisidir. Yaşamak için ön şarttır. Doğayla uyumlu bir şekilde, metabolizmamız için gerekli besin maddelerini, doğru kaynaktan, doğru zamanda ve uygun miktarda doğadan en doğal haliyle almaktır.

‘Doğa hastalıkların hekimidir.’ der M.Ö. 450’li yıllarda yaşayan ve tıbbın babası olarak anılan İyonyalı hekim.

Benim beslenmeye dair ilk kurduğum cümlelerden birisi: ‘Beyninizi doyurun’dur.! Sindirim sistemimizle besleniriz ama doyduğumuza karar veren beyindir. Yani asıl ikna edilmesi gereken organdır diyetlerde. Beyniniz ancak iyi beslenirse yiyeceği unutur. Yetersiz ya da yanlış beslendiğinizde beyniniz endişeli ve bencil bir hal alır. Öncelikli düşüncesi bir sonraki öğün üzerinde yoğunlaşır. Tembelleştiğiniz zaman sebep, kendi enerji kaynaklarını korumak için beyninizin fiziksel faaliyeti engellemesidir. Ve bu durumda vücudunuz yağ yakmıyor demektir. Öte yandan, iyi beslenen bir beyin, iştahınızı azaltarak bedenin hareket etmesini keyif duyulacak bir hale getirir ama kötü beslendiğinde size yemeye devam etmenizi emreder. O yüzden ben, süt çocukluğu dönemi ve ağır tip 2 diyabet vakalarının dışında, insanları az az ve sık beslenmenin saçma bir diyet yöntemi olduğuna inanmıyorum.

Ben nasıl bir yöntem uyguluyorum? Öncelikle şunu belirtmek isterim: Her insan ve onun metabolizması özeldir ve diyeti de ona göre düzenlemek gerekir. Kişinin nasıl bir uygulamaya tabi tutulmasına karar vermek için iyi bir tıbbı özgeçmiş alıyorum. Fazla kiloların sebebi nedir? Ne zaman kilolar artmaya başlamıştır? Kişinin tiroit bezleri metabolizmayı düzenler bu yüzden bu bezin nasıl çalıştığını bilmek gerekir. Sindirim sisteminin durumu nasıldır? Barsaklar sindirim ve emilimi sağlıklı bir şekilde yapabilmekte midir? Ve daha kişiye özel onlarca sorunun cevabı bulunmalıdır. Daha sonra değişik laboratuvar testleriyle metabolik durum ortaya konmalıdır. D vitamini, demir, çinko ve B vitaminlerinin durumu tespit edilmelidir. Bunlar belirlendikten sonra kişiye eksiklerine göre gerekli destekler verilmeli ve kişiye özel diyet düzenlenmesi yapılmalıdır. Sadece listeleri ve destekleri verip kişiyi kendi haline bırakmak ta olmaz, düzenli takiplerle makul kilo seviyelerine gelene kadar kişi izlenmelidir. Ben takip ettiğim kişilerinin diyet düzenlemesi ve takiplerini bu şekilde yapıyorum kabaca özetlersek.

Diyet her yaş grubu için uygulanabilir mi diye soracak olursanız cevabım şudur: Benim uyguladığım diyet yöntemleri yeni doğan döneminden çok ileri yaşlara kadar herkeste yapılabilir ve yapılmalıdır. Yani Diyet tüm yaş grupları için uygulanabilir.

Biyokimya son yıllarda hepimizin gündemine girdi. Nedir tam olarak biyokimya ve diyetteki etkisi nedir?

Biyokimya yani hayatın kimyası. Canlıda yani organizmamızda meydana gelen tepkimelerin bütünü. Proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler ve mineraller vücudumuzda hangi görevleri yapmaktadır bunları inceleyen tıbbi bilim dalı. Beyinden barsaklara, karaciğerin detoks sistemlerinden savunma sisteminin oto-immun hastalıklarına kadar çok geniş bir yelpazede insan vücudunu anlayan, anlatan ve araştırmalarla daha iyi anlaşılmasına çalışan bilim dalı. Tıp eğitiminin hem preklinik hem klinik kısmında dersleri okutulan, hem de çok geniş bir parametre bütününü laboratuvarında üreten bir disiplindir. Örneğin, diyetinizle aldığınız şekerin sindirilmesinden emilmesine nasıl yollardan geçtiğini inceler. Anlık olarak artan kan şekerimizin insülinle nasıl düşürüldüğünü, kandan çekilen bu şekerin öncelikle karaciğerde glikojen olarak depolandığını artan kısmının trigliserit formatında yağ olarak depolandığını anlatan bilim dalıdır.  Aldığımız şeker glukoz formundaysa daha geç, früktoz formundaysa daha çabuk yağa dönüştüğünü anlatır biyokimya. Bu mekanizmalar bozulmaya başladığında öncelikle ortaya çıkan insülin direncini sonra birbiri ardınca oluşan metabolik sendrom, obezite ve diyabetin (şeker hastalığı) oluşum mekanizmalarını inceler. Hastalıkların oluşmaması için yapılması gerekenleri, oluştuktan sonra tekrar iyileştirme süreçleri için gerekli olanları inceler. Bu hastalıkların tedavisin de kullanılacak ilaçların geliştirilmesi için değişik bilim dallarıyla multi-disipliner çalışmalar yapar. Adrenalinden insüline, serotonindenleptine birçok hormonun işleyişini inceler ve biyokimya laboratuvarlarında bunların kan ve idrar değerlerini ölçerek tanıdan tedaviye geniş bir perspektifte insanın sağlık durumuna katkıda bulunur.

Kısaca özetlemeye çalıştığım ve yaklaşık 20 yıldır içinde keyifle ve her geçen gün daha da heyecanlanarak çalıştığım bilim dalıma ilginin artması da ayrıca güzel. Bu ilginin nedeni bence artık tıbbın uzmanlık dallarının çok artması sonucunda insana ve sağlığa bütüncül bakışın bozulmasıdır. Çağımızın kronik ve ölümcül hastalıkları artık bütüncül bir bakış olmadan çözülememektedir. Metabolizma toptan ele alınmadan yapılan tedaviler semptomatik olmaktan ileriye geçememektedir. Örneğin artık farkettik ki depresyonu tedavi etmek için barsakları da düzeltmemiz lazım. Tiroit bezi fonksiyonlarını düzeltmeden obeziteyi önleyemiyoruz ya da tedavi edemiyoruz. Diyette bulunan göz önünde bulundurmadan, barsaklarınpre ve probiyotik durumu düzenlenmeden Huzursuz Barsak sendromu, Ülseratif kolit, Chron hastalığı ve kronik kabızlığı iyileştirmemiz mümkün değil. D vitamini seviyeleri düzenlenmeden immun sistemin (bağışıklık yani savunma sistemi), demir düzeyleri düzeltilmeden aneminin (kansızlığın) tedavi edilemeyeceğini biliyoruz. Bunların keşfedilmesiyle hem tıbbın ve tıp hekimlerinin hem de araştırmacı diyetisyenlerin ilgisi biyokimyaya karşı artmaktadır.

Diyetle alakasında da gereken cevap sanırsam bu açıklamalarda var. Bir kişinin neden kilo aldığının nedenleri biyokimyasal olarak ortaya konmadan tedavi bence mümkün değildir. Ortaya konduktan sonra düzelme süreci de yine biyokimyasal parametrelerle düzenli aralıklarla takip edilmelidir. Kan değerlerine göre eksik olan vitamin, mineral ve eser elementler verilmelidir. Karaciğerin detoks, barsakların sindirim ve emilim kapasitesi sürekli takip edilerek kişiye en uygun diyet şekli oturtulmalı ve ömür boyu sürdürebileceği doğru beslenme şekli öğretilirken aynı zamanda sağlığına kavuşturulmalıdır. Yoksa yaptığınız uygulamalar ‘YO YO Diyet’ olmadan öteye geçemez. Onuncu veya yirminci diyetini deneyen insanların suçu, biyokimyasal bir bakış açısıyla bu hastalarla ilgilenmeyen biz hekimlerdedir. Bence, bu bakış açısıyla yaklaşınca her yaştan insan kendi metabolik durumuna göre kalıcı diyetini bulacak, hem mevcut hastalıklarından kurtulacak hem de oluşabilecek muhtemel hastalıklara karşı da koruyucu bir hekimlik yapılmış olacaktır.

Özetle, diyet internet sayfalarından devşirilen standart diyet listeleriyle evde herkesin kendi başına uygulayabileceği bir durum değildir. Öyle olsaydı bugün dünya internet çağının zirvesinde çığ gibi büyüyen obezite karşısında bu kadar çaresiz olmazdı. Doğru yöntem, diyet uygulamalarının bir sağlık profesyoneli kontrolünde yapılmasıdır. Mevsimlik alıp vermelerin olduğu ‘YO YO’ diyetleri yapmak değil, kişiye ömür boyu sürdürebileceği bir yaşam biçimi kazandırmak olmalıdır diyetten murat:J

Doç. Dr. Zafer YÖNDEN, MD (MedicalDoctor) Kimdir?

Hayatla tanışıklığı: 20. Yy, 1975, Kadim topraklar, ADANA

Öğrencilik Hayatı: Anadolu lisesi, Fen lisesi

Tıbbiye Serüveni:

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi—Başlangıç

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi—Bitiş

Klinik Biyokimya (Metabolizma) Uzmanlığı:

S.Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi

Uzman Hekimlik:

Şanlıurfa, Doğum ve Çocuk Hastanesi

Adıyaman, Devlet Hastanesi

Konya, Asker Hastanesi

Akademik Kariyer:

Yardımcı Doçentlik: Hatay, Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Doçentlik: Hatay, Mustafa Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Halen:

Bil-ge Lab.,  Biyokimya Uzmanı

Özel Adana Duyu Bütünleme Merkezi, Tıbbi Danışman

Uzmanlık Tezi:

Alzheimer Hastalığı, Nikotin Bant tedavisi

Yayınlar, kurslar, dersler:

40’tan fazla Yabancı Makale (SCI)

50’den fazla yerli, yabancı bildiri

Çok sayıda kurs, seminer, eğitim toplantısı

Epeyce yüksek lisans, Doktora öğrencisi

Çoktan epeyce çok lisans ve lisan  üstü ders

 

 

İlgi Alanları:

Beslenme Biyokimyası

Nörobiyokimya

OksidatifStress ve Hastalıklar

Antioksidanlar

Metabolik Hastalıklar

Vitaminler

Mineraller

Toksik Metaller

Biyomalzemeler

Fitokimyasallar

Fitoterapi

Yaşlanma biyokimyası

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.