TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“24 saat değil, 54 saatim olsa onu da doldururum”

Detaycı, mükemmeliyetçi, programlı ve disiplinli çalıştığımı düşünürdüm ki Esin Parlak’ı tanıdıktan sonra ne kadar rahat ve savruk iş yaptığımın farkına vardım Esin Parlak’ın yaptığı işler insanın adeta başını döndürüyor. Aile şirketlerini yönetiyor, sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alıyor, birçok derneğin ya başkanlığını, ya fahri üyeliğini ya da onursal başkanlığını yürütüyor. Kent için önemli bulduğu etkinliklerde sunuculuk yapabiliyor. Eşi ve iki çocuğunun hep yanında yer alıyor. Ve bu kadar işinin arasında oğlunun yeni saç modeline sinirlenebiliyor. Bir ayağı Adana’da, bir ayağı İstanbul’da bir ayağı yurt dışında. Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Ve, “24 saatim değil 54 saatim olsa onu da doldururum” diyor.

Haber Giriş Tarihi: 14.05.2017 17:19
Haber Güncellenme Tarihi: 14.05.2017 17:19
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
“24 saat değil, 54 saatim olsa onu da doldururum”

“24 saat değil, 54 saatim

 olsa onu da doldururum”

 


RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM

Birçok yönünüz var ama önce iş kadını profilinizden başlayalım? Esin Parlak hangi sektörde hangi şirketlerin yöneticisi?

1993 yılından beri aile şirketi olan İsmail Parlak Şirketler gurubunda aktif olarak çalışıyorum. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerde iç işlerle yani finans ve muhasebe konuları ile ağırlıklı olarak ben ilgileniyorum. Uzun yıllardır birlikte çalıştığım bir ekibim var. Her biri oldukça donanımlı ve işini bilen insanlar. Kendimi yönetici olarak değil de, adeta takım lideri gibi görüyorum. Çünkü hepsi üstlerine düşeni yapma konusunda oldukça titizler. Karbondioksit üretimi, sınai ve tıbbi gazlar, yangın söndürme sistemleri, sınai gaz tüpleri dolum ve testi konusunda sektörümüzde etkin bir yere sahibiz. Kadınların çok fazla yer almadığı bu sektörde, eşim ve kayınpederimin yol göstericiliğinde oldukça fazla bilgi ile donanma fırsatım oldu. İşe başladığım günden bu yana 3 farklı iş kolunda da faaliyet gösterdim. Perde ve dekorasyon mağazasının yanı sıra, seçkin markaların satışının yapıldığı mağaza işletmeciliği de yaptım. Ama sonuç olarak asıl işim olan aile şirketindeki görevim daima benim için öncelikli oldu.

Yönetici olmak bir kadın için avantaj mı dezavantaj mıdır?

Bence bu soruyu yanlış kişiye sordunuz. Ben kadınların aktif iş hayatı içerisinde etkin rol oynamaları gerektiği konusuna gönülden inanan biriyim. Yönetici olmak cinsiyetle alakalı değildir, bilakis kişinin donanımı ve yetkinliği ile alakalı bir konudur. Hatta kadınların empati duygusunun daha yoğun olduğunu düşündüğümden, personelleri ile daha iyi iletişim kurabildiklerine inanıyorum. Sektörden sektöre farklılıklar gösterebilse de, özellikle kadınların daha detaycı yönünün ön plana çıktığı, finans, muhasebe, insan kaynakları ve halkla ilişkiler konusunda, kadın yöneticilerin daha etkin olabileceğini düşünüyorum. Şahsım olarak yöneticilikte kadın olmanın dezavantajını yaşamadığım gibi, avantajlarını kullandığımı söyleyebilirim.

İş yaşamınızın yanı sıra birçok derneğin ya yönetimindesiniz ya da fahri üyesisiniz ya da onursal başkanısınız. Bu derneklere sizi bağlayan şey nedir? 

Sanırım derneklerle uğraşmak benim için bir anlamda terapi. Occupational Therapy yani Türkçe olarak "Uğraşı Terapisi" diye ifade edebiliriz. Bu benim boşluktan kendime uğraş aradığım anlamına gelmesin, tam tersi o kadar yoğunum ki, bazen nefes alacak vakit bulamıyorum. Ama derneklerin çatısı altında yaptığım sosyal sorumluluk ve toplumsal farkındalık çalışmaları bana çok ayrı bir huzur veriyor. İnsanların hayatlarına bir nebze bile olumlu bir katkı koymak, bir tebessüm, bir teşekkür ya da minnet dolu bir bakış, benim için her şeye bedel oluyor. Gönüllülük esasına dayalı yapılan ya da yapılmaya çalışılan her iyi niyetli girişimin, er ya da geç bir şeylere ya da birilerine ufak da olsa bir katkı sağlayacağına inananlardanım. Bende var olduğuna inandığım becerilerimi, paylaşmayı ve toplum yararına kullanabilmek için çalışmalar yapmayı çok seviyorum.

Sosyal sorumluluk projelerine verdiğiniz desteği biliyoruz. Sizce yapılan çalışmalar ya da organizasyonlar gerçekten farkındalık yaratıyor mu?

Keşke hepsi için cevabım evet olabilseydi. Ne yazık ki, destek olunmak istenen kesimin ihtiyaçları ile derneklerin imkanları bazen doğru orantıda olamayabiliyor. Bu projelerde yapılmak istenen çok fazla şey olsa da, olanaklar yetersiz kaldığında , hedeflerin sadece bir kısmına ulaşılabiliniyor. Ama yine de, unutmayalım, bir sıfırdan büyüktür ve iyi niyetle ortaya bir sosyal sorumluluk projesi koyup, onun için çalışmalar yapmak, daima hiçbir şey yapmamaktan çok daha olumlu bir yaklaşımdır. Ben dernekler, şahıslar, kamu ve kuruluşlar tarafından yapılan sosyal sorumluluk projelerinin her daim aynı büyüklükte etki yaratmasa da, yine de topluma örnek olma açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Basit bir lobicilik ve savunmacılık faaliyetinin bile, bazı konulara dikkat çekme açısından ne kadar etkili olabileceğinin farkındayım.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da “Engel Olma Destek Ol” defilesinde bizi kırmayarak sunuculuğu üstlendiniz. Sonra Fashion VİP gecesinin sunumunda gördük sizi. Yakında sunuculuğunuz iş kadınlığınızın önüne çıkacak gibiJ) Bu projeyle ilgili düşünceleriniz ve projeye sağladığınız katkıları sizden dinleyebilir miyiz?

Sanırım bu gidişle sunuculuk üzerime yapışıp kalacak! Bu konuda aldığım övgüleri ne kadar hak ediyorum bilemem ama, açıkçası, sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol almaya başlayana kadar böyle bir yeteneğimin olduğunun ben de farkında değildim. Galiba projeleri yürütürken, insanları organize etmeye çalışırken ve yapılan doğru şeyleri topluma aktarırken, ben tamamen mikrofon korkusundan sıyrılmışım (!) 'Engel Olma Destek Ol' projesi bugüne kadar parçası olduğum onca proje içerisinde çok özel bir yere sahip. Geçtiğimiz yıl sahnede sunum yaparken, gelen konuklara ve özel çocukların ailelerine baktığımda gördüğüm tek şey 'mutluluktu'. Podyumda yürüyen, gösteri yapan ve projenin bir parçası olan çocukların ve ailelerinin mutluluğunu görmek, inanın tarifi mümkün olmayan bir duygu fırtınası yarattı içimde. Zaten ilk defa yaptığım bir işten geriye aklımda sadece o gülen, mutluluk dolu yüzler kalmasaydı, bugün yine bu projenin parçası olmazdım. Oysa şimdi bundan inanılmaz bir mutluluk ve haz duyuyorum...

İNANDIĞIM PROJENİNİÇİNDE YER ALIRIM

Sosyal sorumluluk projeleri yapmanın birkaç önemli sebebi olabilir. İnsanların hayatına direkt dokunabilmek, toplumla kaynaşım sağlamak, bazı maddi ihtiyaçlara kaynak yaratabilmek, kanayan yaralara dikkat çekebilmek, farklı yapılardaki insanları bir hedef çatısı altında birleştirebilmek ve doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlarla bir arada olarak, birlikten doğan güç ile hedef kitle yararına pozitif sonuçlar doğurabilmektir.  'Engel Olma Destek Ol' projesi kapsamında gerçekleştirilecek ve çok özel bir modacı olan Sayın Ertan Kayıtken'in kreasyonlarının yer aldığı bu defilenin, bu yıl da sunumunu kabul etmemin en önemli sebebi, bu projenin tüm bu saydıklarıma hitap etmesindendir.

TÜM ÜYELER BAŞARIYA ODAKLANDI

Defilede Adana'nın iş ve cemiyet hayatının toplum gönüllüsü kadınları podyuma çıkacak. Onlarla birlikte özel gereksinimli çocuklarımız podyumda yürüyecek. Daha ilk buluşmada toplum gönüllüsü kadınlarımız ve çocuklar arasında kurulan bağ, direkt olarak insana, ne kadar doğru bir iş yaptığını gösterir nitelikteydi. Bu insanların ve tabi ki, ikinci başkanı olduğum Artı Özel Eğitim Gönüllüleri Derneğinin tüm üyelerinin bu gecenin başarısına kilitlenmiş olmaları da ayrı bir mutluluk.

PROJE EMPATİ DUYGUSUNU HAREKETE GEÇİRECEK

Projenin engelliler haftasına denk gelmesi doğru bir zaman. Derneğin hedefi de, sponsorların katkısı ile gerçekleşecek olan bu geceden sonra, yine derneğin amaçları doğrultusunda engelliler ve ailelerine yönelik, özellikle eğitimin ön plana çıktığı projeler yapmak. Bu da herkesi bir hedef çatısı altında toplamış durumda.
Özel gereksinimli çocuklarımızın ve ailelerinin okul dışında da toplumla kaynaşmalarına vesile olmak, çok özenilerek hazırlanan bir organizasyonun parçası olmalarını sağlamak da, apayrı bir hissiyatı yaşamamın özel sebepleri arasında...
Nitekim, inanılmaz ses getiren bu projenin, izlemeye gelen konuklar arasında da farkındalık yaratacağına olan inancım sonsuz. Birçok kişinin, o geceden sonra, hayatları çeşitli zorluklarla dolu olan çocuklarla ve ailelerinin durumları ile ilgili empati duygularının devreye gireceğinden eminim.

İş kadınısınız, sosyal sorumluluk projelerinde varsınız, 2 çocuk annesisiniz, bakımlısınız. Bunların hepsini aynı zaman dilimine nasıl sığdırıyorsunuz? 24 saatin yetmediği kişilerden misiniz?

Sanırım gün 24 değil de 54 saat olsa ben yine onu doldururdum!!!
Benim biraz mükemmelliyetçilik takıntım ve bir iş yapmaya karar verdiysem, o işin olabileceğinin en iyisi olması ile ilgili bir saplantım var. Gün yetiyor desem yalan olur. Öncelik sıralamam belli, hayatımın mihenk taşı; eşim, çocuklarım ve ailem... İşim, sosyal çevrem ve derneklerim bunu takip ediyor. Kişisel bakım sanırım çok gerilerde kalıyor.(!) Farkında değilim ama uyardıkları için biliyorum. Sürekli bir koşturma halinde olduğumdan, normal yürümeyi bile unutmuşum.
Yine de şunu açıkça söylemek isterim, annemin ve babamın üzerimdeki etkisi büyüktür. Çocukluğumdan itibaren iç disiplinin, planlamanın ve verilen sözlerin tutulmasının önemini vurguladılar. Bunca yıl içerisinde verdikleri bu mantalitenin faydalarını gördüm. Onlara çok büyük bir minnet borcum var. Hele ki anneler günü haftasına denk gelen bu röportajda özellikle anneme duyduğum minnet ve sevgiyi bir kez daha ifade etmek isterim.

Dobrasınız, dominatsınız, detaycısınız, başka bilmediğimiz yönleriniz var mı? Siz Esin Parlak’ı nasıl tanımlarsınız

Bunlar sanırım sizin benim şahsımla ilgili gözleminiz. Dobrayım ...ama kalp kırmaktan hiç hoşlanmam. Detaycıyım....çünkü mükemmelliyetçilik takıntım var. Dominant mıyım.....bence kesinlikle hayır! Sadece ve özellikle peşinde koştuğum sosyal sorumluluk projelerinde, organizasyonların kusursuz yürümesi için arada bir hafif diktatörlük yapmayı deniyorum. Ama ruhumda olmadığından, onu da yaparken , özürün bini bir para mantığı ile etrafımdakilerden hoşgörü talebinde bulunuyorum.
Esin Parlak için farklı olarak şunu diyebilirim; Göründüğünden daha duygusal, aşırı evcimen, meraklı, araştırmacı, kafasına koyduğunu yapan, kolay yılmayan, duyarlı ve kuralcı biridir!

ESİN PARLAK KİMDİR

Ben aslen Trakyalıyım. Çorlu doğumluyum ve ailem tarafındaki tüm akrabalarımın neredeyse tümü Trakya’da. İlkokulu Ankara'da okudum. Annem maliye müfettişiydi, babam da Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde görevliydi. 1982 yılında Adana'ya taşındık. Adana Anadolu Lisesini(ALA) oldukça iyi bir derece ile bitirdim. Çocukluğumun geçtiği Ankara'yı çok sevdiğim için tek tercih yaparak ODTÜ'de okumak üzere tekrar Ankara'ya döndüm. Son sene eşimle tanıştım ve aşktan başım dönse de, ODTÜ'yü de çok iyi bir ortalama ile bitirdim.
1993 yılında evlendim. Farklı alternatiflerim olsa da, eşimle omuz omuza çalışmayı tercih ettim ve aile şirketlerinde çalışmaya başladım. Annem Adana'nın ilk kadın Yeminli Mali Müşaviridir. Babam  İse, Çukurova Üniversitesi’nden yaş haddinden emekli olduktan sonra, Çağ Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini üstlenmiş, yazdığı kitaplar ve resim çalışmaları ile hala aktif olarak yaşamın içerisinde yer alan biridir. Kız kardeşim Esra da babamın izinden gitmiş ve akademisyen olmuştur. İstatistik doçenti olmasına rağmen, şimdi de Bio istatistik konusunda ikinci doçentliğini almaya hazırlanmaktadır. Kızım Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nde okumaktadır. Oğlum ise Final Okulları’nda eğitimini sürdürmektedir.
1993 yılından, yani evlendiğim yıldan bu yana, aile şirketlerinde aktif olarak çalışmaktayım. Süregelen işimin yanı sıra, farklı sektörlerde de çalışmış olsam da, aslolan daima aile şirketlerindeki görevim oldu. Birikimimi ve toplumda şans diye nitelendirilen özelliklerimi yine topluma döndürebileceğim pozisyonları değerlendirme konusunda son derece duyarlıyım.
Hepsinden öte, Adana'yı çok seviyorum ve bu şehirde yaşamaktan çok mutluyum. Bir Cumhuriyet kadını olarak, fırsat bulduğumda sahip olduğum değerleri paylaşabilmekten dolayı onur duyuyorum.
Benimle projelerini paylaşan, sohbet fırsatı yakalamak için beni arayan, karşılaştığı yerde fikir almak isteyen gençlere müteşekkirim. Onlar benim için can damarı ve bu röportajla onlara bir kez daha hitap edebilme imkanı bulduğum için size çok teşekkür ediyorum.
Kapalı bir dünyada ot gibi yaşamak yerine, her türlü mücadeleyi layığı ile veren insanların bir parçası olmak bence insanların geride bırakacakları en büyük hazine olacaktır!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.