TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Avukat

İLKHABER-Gazetesi - Avukat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Avukat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kiracı tahliye taahhüdü ile evden çıkarılabilir mi? Tahliye taahhüdü geçerli mi, geçersiz mi? İşte Detaylar Haber

Kiracı tahliye taahhüdü ile evden çıkarılabilir mi? Tahliye taahhüdü geçerli mi, geçersiz mi? İşte Detaylar

Türkiye'de kiracı-ev sahibi ilişkileri, özellikle ekonomik zorluklar nedeniyle sık sık gündeme geliyor. Kira artışlarını belirleyen düzenleme ise henüz uzatılıp uzatılmayacağı belirsiz olan bir süreçte. Peki, tahliye taahhüdü nedir?, ne zaman geçerlidir?Ya da geçersizdir? Tahliye taahhüdü nedir? Tahliye taahhüdü, kiracının belirli bir tarihte evden çıkacağını yazılı olarak bildirmesi ve bunu anlaşmayla taahhüt altına alması anlamına gelir. Ancak tahliye taahhüdünün geçerli olabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir. Hürriyet'e konuşan Avukat ve arabulucu Burcu Akar Muratoğlu, tahliye taahhüdünün geçerliliği için gereken şartları 5 maddede sıraladı: Tahliye taahhüdü yazılı olmalıdır. Kiralananın teslim edilmesinden sonra ve kira sözleşmesindeki tarihten sonraki bir tarihe ilişkin olarak verilmelidir. Bizzat kiracı veya yetkili temsilcisi tarafından yapılmış olmalıdır. Tahliye için belirli bir tarih belirtilmelidir. Tahliye taahhüdü serbest iradeyle verilmelidir. Son dönemde, ev sahipleri kira sözleşmesi yaparken kiracıya tahliye taahhüdü de imzalatmaktadır. Ancak bu, hukuka aykırı ve geçersizdir. Tahliye taahhüdünün geçerlilik şartlarını taşıması durumunda ise ev sahibi, herhangi bir neden belirtmeksizin kiracıyı evden çıkarabilir. Öte yandan, ev sahibi kiracıya boş kağıda imza attırarak tahliye taahhüdünü sonradan doldurabilir. Ancak kiracı, bu belgenin boş olarak verildiğini ve sonradan doldurulduğunu ispatlayabilirse, mahkeme kiracıyı ıslak imzası nedeniyle sorumlu tutabilir ve tahliye kararı verebilir.

Mesleğe yeni başlayacak Avukatlara öneriler Haber

Mesleğe yeni başlayacak Avukatlara öneriler

Avukatlık mesleği, hukukun adaletin teminatı olduğu bir alanı temsil ederken, zaman içinde karşılaşılan zorluklar ve mesleğin dinamikleri de değişiyor. 8 Mart 2018'de mesleğe başlayan Av. Muharrem Kaya, deneyimleri üzerinden bu değişimleri ve mesleğin zorluklarını ele aldı. Mesleğe ne zaman başladınız? Mesleğe yeni adım atmış avukatlara tavsiyeleriniz nelerdir? Kaya, mesleğe yeni başladığında üniversitedeki teorik bilgiler ile uygulamadaki gerçeklik arasında büyük farklar olduğunu belirtiyor. ''8 Mart 2018 tarihinde mesleğe başladım. Mesleğe ilk başlayınca insan boşluğa düşüyor. Üniversitede bize öğretilen hayat ve meslekle karşılaştıklarımız arasında çok fark var. Bize eğitim hayatımızda öğretilenler genelde teorik fakat uygulamada baya zorluklar yasadık bununla alakalı. İşleyiş ve usul bize anlatılan konulardan biraz farklı olabiliyor. Ofiste tecrübe kazanmak gerekiyor.  ''Avukatlık mesleği her ne kadar önemli ve anlamlı olsa da, içinde birçok zorluk barındırıyor. Ancak, doğru yönlendirme ve kararlılıkla, yeni başlayan avukatlar bu zorlukların üstesinden gelebilir ve mesleklerinde başarılı olabilirler.'' ''Günceli takip etmeli'' ''Güncel gelişmeleri takip etmek oldukça önemli. Özellikle Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar, beklenmedik şekilde kanunlara aykırılık tespit edebilir ve bu da önemli değişiklikler yapabilir. Mesela, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi, avukatlık kanununda stajla ilgili bazı maddeleri iptal etti. Benzer gelişmeleri takip etmek, mesleğinizi icra ederken daha güncel ve bilgili olmanıza yardımcı olacaktır. Bu nedenle, yeni başlayan arkadaşların bu tür gelişmelere dikkat etmeleri ve takip etmeleri önemlidir.'' Yeni avukatlara önerilerde bulunan Kaya, karamsarlık yaşamamalarını ve kariyer seçeneklerini değerlendirmelerini öneriyor.  Ayrıca, yeni başlayan avukatlara iş potansiyelini görmelerini ve kovalamalarını, kendi alanlarında uzmanlaşmalarını tavsiye ediyor. Mesleğinizin zorlukları nelerdir? Karşılaştığınız kötü bir olay oldu mu? ''Yeni meslektaşlarım mesleğe ilk başladıklarına bir karamsarlık yaşayabilirler. Bir ikilem yaşayabilirler acaba kamu avukatımı olayım yoksa özel meslekte mi çalışayım veya kendi şahsi ofisimi kurayım. Kendi tavsiyem ilk olarak bir havayı koklamaları. İş potansiyelini görmek ve kovalamak çok önemli. Ve aynı zamanda kendilerinin başa çıkabilecekleri dava türlerine yoğunlaşmalarını tavsiye ederim.'' Hukuk Fakültelerinde yoğun bir artış söz konusu bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? ''Hukuk fakülteleri çok fazla mezun vermeye başladı. Eski meslektaşlarımızın rahatsız olduğu konulardan biri bu. Liyakat sahibi avukatların sayısının azalmasına sebebiyet veriyor.  Hemen hemen Türkiye’nin her yerinde hukuk fakülteleri açılmaya başladı. Ayrıcalıklı bir bölüm olan Hukuk’un herhangi bir ayrıcalığı kalmadı. Avukat sayısının fazlalığı mesleğe yeni başlayanlar için bir dezavantaj oluyor. Bununda önüne geçmek için kişinin kendisini diğerlerinden bir adım öne çıkarması ve daha çok geliştirmesi gerekiyor. Son yıllarda avukat arkadaşlarımdan sıkıntılarını çok duydum. Bu da avukat sayısının fazlalığı ve giderlerin artmasından kaynaklı olarak avukatlık haricinde başka alana yönelen çok sayıda meslektaşımın olduğunu biliyorum.'' Meslek hayatınız boyunca karşılaştığınız kötü bir durum oldu mu? ''Avukatlık mesleğinin de her meslek grubu bilgi zorluğu var. Mesleğe ilk başladığımda icra dosyasına hacze gittiğimde tehdide maruz kaldım. İcra dosyalarına kesinlikle kolluk kuvvetleri ile gidilmesi gerekiyor. Bazen gerekmediğini düşünebilirsiniz ama ne olut ne olmaz talepte bulmalısınız, nasıl bir muameleyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. '' Avukat cinayet işlemiş bir zanlıyı neden savunur? ''Biz avukatlar bazı kişileri savunduğumuz için bazen linç yiyebiliyoruz. Herkesin savunulmaya ihtiyacı var. Savunma hakkı kutsaldır. Bize ilk öğretilen ilkelerden biride buydu. Fakat maalesef bazı kesimler sanki davanın bir tarafıymışız haksızlığa sebebiyet veren bizmişiz algısı oluşturuyor. ''

25 stajyer avukat daha ruhsatını aldı Haber

25 stajyer avukat daha ruhsatını aldı

Adana Barosu’nda staj dönemlerini gerçekleştiren ve bu dönemi başarıyla tamamlayan avukatlar ruhsatlarını almaya hak kazandı. Ruhsat almaya hak kazanan 25 stajyer avukat, Adana Adliyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle ruhsatlarını aldı. Törende Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz başta olmak üzere; baronun yönetim kurulu üyeleri, avukatlar, avukatların aileleri ve yanlarında staj yaptıkları büro avukatları yer aldı. Törende açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz, avukatlık mesleğine adım atan meslektaşlarını, ailelerini ve büro avukatlarını kutladı, meslekte başarılarının devamını diledi. AV. GÖKAYAZ: RUHSAT ALACAK YENİ MESLEKTAŞLARIM İÇİN BUGÜN HAYATLARININ DÖNÜM NOKTASI Bir arada olmanın mutluluğunu yaşadıklarını kaydeden Av. Gökayaz, “Birazdan ruhsat alacak yeni meslektaşlarım için bugün hayatlarının dönüm noktası. Bizim mesleğimiz çok onurlu ve kutsal bir meslek. Mesleğe yeni adım atan arkadaşlarımın bu mesleğin vakarına uygun davranacağına olan inancım tamdır. Bugün bu törenle birlikte aramıza katılan meslektaşlarıma meslek heyecanlarının hiç solmadığı güzel bir mesleki yaşamı diliyorum. Aramıza hoş geldiniz” şeklinde konuştu. Konuşmasının devamında son 24 saatte 7 kadının ayrıldığı ya da boşanma aşamasında olduğu eşleri tarafından öldürülmesine tepki gösteren Av. Gökayaz, ülkedeki 38 milyon silahın sadece 4 milyonun ruhsatlı olmasının altını çizdi. Av. Gökayaz, konuşmasının devamında şu cümleleri kullandı: "Dün, 7 kadın, erkekler tarafından vahşice katledildi ve artık kadına yönelik sistematik hale gelen kadın cinayetlerinin önlenmesi için dayanışma ruhuyla yılmadan mücadele edilmeli. Devlet, bu konu kapsamında tüm imkanlarını seferber ederek kadına yönelik şiddetin sebeplerinden biri olan bireysel silahlanmanın önüne geçmeli. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için, cezasızlık politikaları da son bulmalı. Bu konuda yargılamanın hızlandırılmasına ve cezaların infazı noktasında suç işlemekten caydıran bir sisteme ihtiyaç vardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra yayımlanan 1 Numaralı Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nde bulunan 37 kararı iptal edildiğine dikkat çeken Başkan Av. Gökayaz, “Ne yazık ki bu ülkede geçiş aşamasında bakanlıklar da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi himayesinde kuruldu. Geçtiğimiz yıl 6 Şubat'ta hep beraber çok ağır bir deprem yaşadık ve AFAD gibi bir kurum bile kararnameyle kuruldu” dedi. Başkan Av. Gökayaz’ın konuşması sonrasında ruhsat almaya hak kazanan 25 avukat toplu şekilde yemin etti. Ettikleri yeminlerle de avukatlık mesleğine adım atan stajyer avukatlar, ailelerinin gururlu bakışları altında cübbeleri giyerek, ruhsatlarını teslim aldı. Avukatlara cübbeleri ise büro avukatları tarafından giydirildi ve tören, ruhsat alan avukatların duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri sonrasında son buldu.

Eşin Rızası Olmadan Daire Tahliyesi: Avukattan Uyarı ve Hukuki Ayrıntılar Haber

Eşin Rızası Olmadan Daire Tahliyesi: Avukattan Uyarı ve Hukuki Ayrıntılar

Avukat Fırat Bilici, eşin rızası olmadan imzalanan tahliye taahhütnamesiyle, evin tahliye edilmesinin hukuka aykırı olduğunu bildirdi. Kira uyuşmazlıklarıyla son dönemde hukuk alanında çokça karşılaşıldığını bildiren avukat Fırat Bilici, bu konulardan birisinin de tahliye taahhütnamesiyle konutların boşaltılması olduğunu söyledi.  “Taahhüt tarihi, kira sözleşmesi tarihiyle aynı olmamalı” Tahliye taahhüt tarihinin, kira sözleşmesi tarihiyle aynı olmaması gerektiğini belirten Bilici, “Yargıtay, tahliye taahhüdünü kira sözleşmesi yapılsın diye verildiği görüşünde olmakla birlikte, taahhüdün tarihinin kira sözleşmesi tarihiyle aynı olmadığı durumlarda, taahhüttü geçersiz saymaktadır” dedi.  “Eşin rızası bulunmalı” Aile konutu olarak kiralanan dairelerde hakkında da bilgi veren Bilici, “Aile konutu, eşlerin ve varsa çocukların yaşamsal faaliyetlerini sürdürdüğü ev olarak tanımlanabilir. Eğer kiralanan taşınmaz bir aile konutu olarak kiralanacaksa, bu durumda tahliye taahhüdünde eşin rızası da bulunmalıdır” dedi.  Konuyla ilgili kanuni düzenlemenin Medeni Kanun 194/1 maddesinde yer aldığını hatırlatan Bilici şöyle devam etti: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Kanun maddesinden hareketle taşınmazı kiralayan eş, diğer eşin rızası olmaksızın kira sözleşmesini feshedemeyeceği açıktır. Tahliye taahhüdü, aynı zamanda aslında kira sözleşmesini sona erdiren fesih amacını taşıdığı için, diğer eş, aile konutu itirazında bulunma hakkına sahiptir.” Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin kararını hatırlatan avukat Bilici, “Tahliye taahhütnamesine dayalı takibe konu olan taşınmaz, aile konutu olarak kullanılıyorsa ve 'aile konutu şerhi düşmemiş olsa bile, taahhütnamede her iki eşin imzası bulunmuyorsa, tahliye gerçekleştirilemez' denilmiştir” ifadelerine yer verdi. “Tahliye taahhüdünde eşlerden birinin aile konutuna dair rızasının yer alması zorunlu” Avukat Fırat Bilici, daireden tahliye aşamasında taahhüdü içeren belgede eşin rızasının bulunmasının zorunluluğuna dikkat çekerek, "Sonuç olarak, tahliye taahhüdü içeren belgede, eşlerden birinin aile konutuna dair rızasının yer alması zorunlu olup söz konusu açık rızanın bulunmaması durumunda ev sahipleri maalesef tahliyeyi gerçekleştiremeyeceklerdir. Tahliye taahhütnamesine dayalı olarak başlatılan icra takibi ya da açılan dava durumunda, rızası olmayan eşin, kiralanmış taşınmazın aile konutu olarak kabul edilmesinin tespiti için dava açması gerekmektedir" dedi.  Ayrıca Bilici, tahliye taahhüdü ile başlatılan icra takibine, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde itiraz edilmesi gerektiğini vurguladı.

14 avukat daha mesleğe ilk adımını attı Haber

14 avukat daha mesleğe ilk adımını attı

Adana Barosu’nda staj dönemlerini başarıyla tamamlayan 14 avukat daha mesleğe ilk adımlarını attı. Mesleğe ilk adımlarını atan avukatlara Adana Barosu Avukatlar Salonu’nda gerçekleşen törenle ruhsatnameleri teslim edildi. Törene Adana Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz başta olmak üzere; yönetim kurulu üyeleri, avukatlar ve ruhsatnamelerini yeni avukatlarla birlikte aileleri de katıldı. Tören renkli anlara sahne oldu. Törende açılış konuşmasını Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz yaptı. Av. Gökayaz, bu törende olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek sözlerine başladı ve ruhsat alan meslektaşlarını kutladı. Can Atalay’la da ilgili konuşan Adana Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz, bu hukuksuzluğu teşhir etmenin ve buna itiraz etmenin yalnız baroların değil tüm yurttaşların görevi olduğuna vurgu yaptı. Av. Gökayaz, “Yurttaş olarak bizi birbirimize bağlayan şey Anayasamızdır. Anayasa’nın ihlal edilmesiyle tüm yurttaşların haklarını ortadan kaldırır. Ki buna itiraz etmek de yine yurttaşlık görevidir” dedi. Meslektaşlarına öncelikle sağlıklı bir ömür temenni ettiğini bildiren Av. Gökayaz, çoğu meslektaşının bir ameliyat olduktan sonra veya başka bir sebeple tesadüfen kendine tanınan imkanlardan haberi olduğunu öğrendiğini vurguladı. Av. Gökayaz, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Şu anda 44 meslektaşımız büyük bir moralle, heyecanla ve dayanışmayla Uyum Büromuzda mesleki faaliyetlerini yürütüyor. Başka bir planlaması olmayan meslektaşlarımın Uyum Bürosu’nda mesleğe başlamaları deneyim açısından önemli bir kazanç sağlayacaktır. Mesleğimiz, meslektaşlarımız adına ve ülkede hukukun egemen olması için çalışmaya durmadan devam edeceğiz. Bugün aramıza resmi olarak yeni katılan meslektaşlarımıza hoş geldiniz diyor, başarılı bir meslek yaşamı diliyorum.” Törende; Dilara Altaş, Abdullah Ceylan, Esra Tuğçe Uzun, Çağrı Bozcalar, Büşra Yıldız, Mehmet Eren, Buse Dönmez, Nur Selin Ergüder, Can Erdem, İshak Çağatay Uçak, Ömer Cirit, Muhammet Bilgehan Kara, Afra Yörükoğlu ve Yusuf Taştı ruhsat alan avukatlar oldu.

Emre Belözoğlu'nun avukatı Mosturoğlu, "Paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacak" Haber

Emre Belözoğlu'nun avukatı Mosturoğlu, "Paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacak"

Yüksek karlı fon vaadiyle Fatih Terim gibi isimlerin de bu fona dahil olduğunu söyleyerek Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan gibi ünlü futbolcuların da aralarında bulunduğu kişileri milyonlarca dolandırdığı iddia edilen Denizbank Levent Şubesi eski Müdürü Seçil Erzan geçtiğimiz günlerde ikinci kez hakim karşısına çıkmıştı. 12 Ocak’taki duruşmaya uzayan saatlerin ardından 15 Ocak’ta devam edilirken tanıkların dinlenmesi ve Erzan’ın ifadelerinin ardından duruşma 8 Mart tarihine ertelendi. Davada Emre Belözoğlu ve kuzeni Volkan Bahçekapılı’nın avukatlığını yürüten Avukat Şekip Mosturoğlu da süreci değerlendirdi. Mosturoğlu, duruşmaya gelemeyen kişilerin anlatacaklarının davaya yön verebileceğini ifade ederken tutarsızlıkların sürdüğüne dikkat çekti. Şekip Mosturoğlu, “Çelişkinin artık bir şekilde giderilmesi gerekiyor” Davadaki son gelişmeleri değerlendiren Emre Belözoğlu ve kuzeni Volkan Bahçekapılı’nın Avukatı Şekip Mosturoğlu, “Emre Belözoğlu’nun fon adı altında yatırdığı paranın kimlere, ne şekilde dağıldığını anladık. İlk defa bu duruşmada açık açık banka müdürü olmasa bu işlemin kendisiyle yapılmayacağını söyledi. Emre Belözoğlu ile ilgili çok net olarak ‘Bu sistemin tek mağduru odur’ dedi. Tatmin olmadığım konular da var, mahkeme de bence olmadı. Büyük ölçüde çelişen sayılar, kişiler, yer ve zaman belirtti. Hatta mahkeme başkanını da sinirlendirdi, başkan da bunun yazılı olarak verilmesi gerektiğini söyledi, bir dahaki duruşmaya yine vereceğini söyledi. Duruşmanın sonunda tutuklu banka müdürünün avukatı bence enteresan bir savunma yaptı. Çok geniş kapsamlı bir tanık listesi verdi. Uzayacağa benziyor çünkü her duruşmada yeniden sanıklar olayı genişleterek, ilk ifadelerini değiştirerek açıklamalarda bulunuyorlar. Seçil Erzan’ın ilk ifadesinde bankanın hiç sorumluluğu yok, 2‘nci ifadesinde tek sorumlu banka, 3’üncü ifadesinde banka hiç yok, son duruşmalarda yine banka sorumlu. Bu çelişkinin artık bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Elinde not olmadığı için onu da şöyle izah ediyor; 'Konuyla ilgili defterlerime, belgelerime banka tarafından el kondu, bende yok' diyor. Mahkeme onların da celbini istedi. Paranın dağılımını söylüyor, 1 saat sonra başka bir ifade sırasında değiştiriyor. İlk duruşmada kendisiyle bu eyleme katıldıkları için yargılanan kişilerle ilgili daha pozitifti, aklayıcı konuşuyordu şimdi çok daha suçlayıcı konuştu. Onların da sorumluluğunun kendisi kadar olduğunu söyledi. Tutuklu banka müdürü ‘Beni ilk bankaya davet ettiklerinde, banka kendi sorumluluğu içerisinde mağdurların mağduriyetini gidereceğini söyledi’, mağdurların mağduriyeti giderildiğinde banka hiçbir hukuki süreç yaşatmadan tutuklu banka müdürü normal hayatına devam edecekti diye düşünüyordu herhalde kendisi ‘Ben buna güvenerek onların istediği yönde, gerçek olmayan bir ifade verdim’ gibi bir şey anlatıyor. Nasıl güvenmiş, anlayamadım ama bir pazarlık yapacak durumu yok zaten ceza davaları açılmış, iddianameler düzenlenmiş, hukuk davaları devam ediyor. Bu saatten sonra zaten banka onunla pazarlık yapacak bir durumda olamaz, olsa da bankaya bir faydası olamaz” şeklinde konuştu. Avukat Mosturoğlu, "Mesajlar suç işlendiğini bilen çok sayıda kişi olduğunu bize gösteriyor" Seçil Erzan'ın telefonunda yer alan mesajlarla ilgili konuşan Avukat Mosturoğlu, "Çözülen Whatsapp mesajlarındaki diyaloglar aslında bu suçun işlenmesi kapsamında yardım eden, iştirak eden veya suç işlendiğini bilen çok sayıda kişi olduğunu bize gösteriyor. Mahkemeden talepte bulundum, duruşmadaki sorgu tutanakları, Whatsapp mesajları, sanıkların Whatsapp mesajlarındaki ifadeleri bir araya getirilip savcılığa yeni bir iddianame hazırlanması konusunda suç duyurusunda bulunsun dedim, mahkeme taraflar yapabilir dedi, biz de yapabiliriz. Whatsapp mesajlaşmasında adı olan, tanık olarak dinlenilen 2 kişi, 14 Mart’ta Seçil Erzan’ın kendilerine her şeyi anlattığını, itirafta bulunduğunu, bunun bir fon olmadığını, sistemin nasıl çalıştığını anlatıyor. Müvekkilim Emre Belözoğlu sisteme 17’sinde dahil ediliyor. Bu kişiler emniyete veya bankanın üst yetkililerine bu suç işlendiğini bildirseler, ceza kanunumuzda işlenen bir suçu bildirmemek de suç, Emre Belözoğlu bu istemde olmayacaktı. 4 milyon 200 bin dolar zararı olmayacaktı, bu tanıklar açısından orada çok normalmiş gibi anlatılan bir durum. Aylarca süren inanılmaz olaylar olmuş bu banka şubesinde ve şubede hiç kimse bunu görmemiş, duymamış çalışanlar da öyle ki mahkeme bütün çalışanların isimlerini istedi, muhtemelen onları da dinleyecek. Tabi bunlar bankanın şu an çalışan insanları, banka aleyhine ifade vermek istemeyeceklerdir muhtemelen. Bu kadar ciddi, Türkiye’nin önemli bir bankasında yaşanan böyle bir olayın anlaşılamaması veya duyulmaması konusunu kabul edemiyorum. Burada en kritik delillerden bir tanesi; kamera görüntüleri, günler sonra savcılığa teslim edildi ve bir bölümünün içeriği yok. Emre Belözoğlu günlerce gitmiş oraya, diğer mağdurlar anlatıyorlar, parayı bankada vermişler. Paranın verildiği orada da kameralar var ama onların hiçbir tanesinin görüntüsü yok. Bu dahi aslında kuşku uyandırıyor ki bununla ilgili bir soruşturma var, delillerin karartılmasıyla ilgili bakalım" dedi. "Bir dahaki duruşmaya kesin gelecek, onların anlatacakları belki davaya yön verecek" Emre Belözoğlu'nun duruşmaya gelememesine yönelik konuşan Mosturoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Emre’nin maç trafiğiyle ilgili gelemedi, yine bir trafik sıkıntısı çıkabilir çünkü cumaya duruşma, daha lig takvimi açıklanmadı. Bu sefer gelecek, kesin gelecek. O da gelmeyi çok istiyor, hatta bir ara biz ona SEGBİS imkanıyla Ankara’da ifade versin diye teklifte bulunduk, ‘Yok, ben bizzat gelip ifade vereceğim’ dedi. Bir dahaki duruşmaya gelecek, onların mağduriyeti, anlatacakları belki davaya yön, şekil verecektir. Süren soruşturmalar var, o soruşturmalar bu dosyayı başka bir boyuta taşıyacak. Atıyorum; tefecilikle, bu fazla para alanlarla ilgili orada muhtemelen MASAK araştırması var. Delillerin karartılmasıyla ilgili bir dosya var, banka müdürünün darp edilmesi, alıkoyulmasıyla ilgili bir dosya var. Onun için sadece bu davaya odaklanıp çok büyük beklentiye girmemek gerekiyor. Bu paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacaktır. Erzan, bazen çok profesyonel bir bankacı, bazen sıradan, sokaktaki bir insan ve bu anlattıkları büyük çelişki oluşturuyor. Aldığı paralarla ilgili belge düzeninde birtakım sıkıntılar var ama verdiği paralarda mesela olmaması gerekir diye düşünüyorsunuz. Tahmin ediyorum önümüzdeki duruşmalarda daha ayağı yere basan, anlaşılabilir, daha kabul edilebilir savunmalar yapacak. Bugün para nerede sorusu sorulduğunda o da salona dönüp ‘Para nerede’ diye soruyor”

Rukiye Çinkılıç Çukurova’dan belediye başkan aday adayı oldu Haber

Rukiye Çinkılıç Çukurova’dan belediye başkan aday adayı oldu

Adana Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin Yerel Seçimler için Aday Adaylığı  aday adaylığı başvuru süreci 5 Aralık itibariyle tamamlandı. Son başvuruyu yapanlardan bir tanesi de Avukat Rukiye Alpay Çinkılıç oldu. Düzenlenen törenle başvurusunu yapan Çinkılıç’ı eşi Avukat Mustafa Çinkılıç’da yalnız bırakmadı. Başvuru esnasında bir konuşla yapan CHP Adana İl Başkanı Anıl Tanburoğlu,  5 Aralık Türkiye'nin siyasi tarihinde en önemli kırılma noktalarından birine işaret ettiğini söyledi. Bu kırılmanın negatif bir anlamı içermediğini dile getiren Tanburoğlu, “Bazen yollar öyle bir farklı yöne çekilir ki bizim de Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu ve bence kadınların Türkiye'deki yaşamına en önemli yönü verebilmiş olan liderimizin de öngörülüğü, demokrasi inancı sayesinde, kadın-erkek eşitliği ve topluma katılımı konusundaki vizyonu sayesinde 5 Aralık 1934’te kadınlara kendi hak ettikleri hakkı verilmiş. Bugün Kadın Kolları eski Başkanımız ve bugüne kadar kadın mücadelesinin içerisinde ve politik mücadelesinde kadınların, yoksulların, emekçilerin coğrafyasına bütüncül bakabilen bir aday adayıyla bir araya geldik” dedi.  Çukurova Belediye Başkan Aday Adayı Av. Rukiye Alpay Çinkılıç ise,  neden başkan olmak istediğini anlattı. Evrak teslim etmek için 5 Aralık’ı bilinçli olarak seçtiğini  dile getiren Çinkılıç, “Siz de biliyorsunuz ki kadına seçme seçilme hakkının verildiği bir gün. Biz kadınlar için çok da değerli, çok da kıymetli, çok da özgürleştiren seçen değil aynı zamanda seçilen de olma hakkını elde ettiğimiz, karar verici mekanizmalara taşınmamızı sağlayan bir gün bu. O kadar kıymet o kadar değerli ama 89 yılda ne yazık ki kadın belediye başkan adayımızı, kadın meclis üyesi sayımızı, kadın milletvekili sayısını arttıramamışız. Bize biçilen bir rol var. Son dönemde iktidarın da bize biçtiği bir rol. Ailenin içinde olacaksınız. Kadın adınız zikretmeyeceksin. Kadın ailenin içinde eriyen bir varlık olacak. Saçını, eşi, çocukları ve eşinin ailesi, kendi ailesi için süpürge edecek. Edelim, edelim ama biz de burada bir de sözümüzü diyelim dedik. Ve yola çıktık. Ataerkil ailede büyümüş biri olarak bir kadının adaylaşması çok zor. Doğduğumuz andan itibaren her aşamada, her kademede biz mücadele vererek bugünlere geliyoruz. Daha doğduğum anda kız çocuğu olarak doğmam sebebiyle iki gün babamın eve gelmedi. Ama bu babamın beni sevmediğinden değil, toplum baskısının etkisiyle, bir erkek çocuğunun olmaması nedeniyle olmuştur” diye konuştu. 35 yıllık meslek hayatının 25 yılını yerel yönetimlerde geçirdiğinin altını çizen Çinkılıç, “Bu iki evladıma da aynı hakları aynı olanakları sağlamaya özen gösterdik. Çok şükür onları yetiştirdik, büyüttük ve vatana, millete hayırlı evlatlar haline getirdik. Fakat bizim mücadelemiz kendimizi kurtarmakla bitmiyordu. Bitmemeliydi. Biz bu yaşadıklarımız sıkıntılarımızı diğer kadınlarımızın, diğer kız kardeşlerimizi, kızlarımızın yaşamaması için biz yola çıkalım dedik. Partiye geldiğimde de yirmi yıllık memuriyet hayatımın sonunda iş hayatında karşılaştığım mobbingleri ve baskıları hiç demiyorum. Bunları zaten her birimiz ayrı ayrı kendi hayatlarımızda yaşıyoruz ve yaşadık. Ne amirlik verildi, ne müdürlük verildi, ne müsteşarlık verildi, ne müşavirlik verildi. Kadınların bunları yapamayacağına inandı erkekler. Bizim adımıza karar verme hakkını kendilerinde gördüler. Aslında Mustafa Kemal Atatürk daha Cumhuriyeti kurduğu anda kadın erkeğin eşit olması gerektiğini belirtmişti. Ama biz bu anlayışı sürdüremedik. Bugüne getiremedik. Bugün niye buradayım? Bugün Cumhuriyet Halk Partisi kadınlara ve gençlere yeniden çağrı yapıp ‘Baba evine dönün’ dediği için buradayım. ‘Bugün kadınları adaylaştıracağız’ dediği için buradayım. Bu anlayışa bir il başkanım olduğu ve bizi sıcak karşıladığı için buradayım. Bu çıkış sadece benim adaylaşmam için değil, bütün kadınlar içindir. O nedenle burada adaylığımı yapıyorum. Sadece kadın olduğum için mi aday oldum? Evet, bir yanı bu. Ama sadece kadın olduğum için değil. Yerel seçime gidiyoruz. 35 yıllık meslek ömrümün 25 yılını yerel yönetimlerde geçirdim. Düz bir personel olarak başladım. 1989 yılında Büyükşehir Belediyesi'nde avukat olarak başladım. Son beş yıldır da Seyhan Belediyesi'nde Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyorum. Belediyenin her kademesinde her aşamasında hem personel olarak hem yönetici olarak yer aldım” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.