TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#hasat

İLKHABER-Gazetesi - hasat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hasat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP'li Gürer: Buğday taban fiyatı en az 15 bin tl olmalı Haber

CHP'li Gürer: Buğday taban fiyatı en az 15 bin tl olmalı

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, buğday hasadının yaklaştığını ve buğday taban fiyatının en az tonunun 15 bin TL olması gerektiğini söyledi. Simit, ekmek üzerinden değerlendirme yapan Gürer, “1 kilo buğday için 1 yıl emek gerekli, ekmek ve simit girdi artışını yansıtırken çiftçi girdi maliyetleri görmeden fiyat hesaplanamaz “ dedi. Gürer, buğday taban fiyatının en az 15 bin TL/ton olarak bir an önce açıklanmasını istedi. Undan mamül ürünleri bu ürünlerin fiyatları üzerinden yaptığı karşılaştırmayla buğday üreticisinin emeğinin karşılığını almasının da bu kapsamda ele alınması gerektiğini belirtti. Gürer ayrıca, taban fiyatın dünya piyasalarında düşük seyreden buğday fiyatlarına bakarak 15 bin TL/ton altında belirlenmesinin çiftçiyi mağdur edeceğini ifade etti. GÜRER: İTHAL YERİNE KENDİ ÇİFTÇİMİZ ÜRETSİN CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2022 yılında 1 ton buğday için verilen taban fiyat 6 bin 50 liraydı. Yüzde elli seçim döneminde artış yapıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi 2023 yılının taban fiyatını ekmeklik buğday için tonunu 8.250 lira olarak açıkladı. ÇKS kayıtlı olan çiftçiye ton başına da bin lira verildi, ÇKS kaydı olmayan çiftçi 8.250 liradan Toprak Mahsulleri Ofisine buğdayını teslim etti. O süreçte yurt dışından ithal gelen buğday nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları dolu olunca alımda sorunlar oluştu. Randevu sistemi düzenli işlemedi, çok sayıda çiftçi Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermekte zorlandı. Yaklaşık 12 milyon tona yakında Toprak Mahsulleri Ofisi alım gerçekleştirdi. Bu seferde ödemelerde sorunlar oluştu. 3 ay sonra yapılan ödemeler oldu. Çiftçi neden Toprak Mahsulleri Ofisine ürününü verdi? Çünkü tüccar piyasayı düşük tuttu. Çiftçi 6 bin 500 lira ila 7 bin lira aralığında küçük çiftçi ürününü tüccara vermek zorunda kaldı. İlacının, mazotunun borcunu ödeyecekti. Bir de tüccarda nakliye ücreti yoktu. Tarlada ürünü aldı. Bu sebeple ürününü tüccara verdi. Tüccar da 10 milyon tona yakın ürün aldı. Toplam 22 milyon ton geçtiğimiz yılda ürün üretildi. Bunun yanında da dahilinde işleme rejimi kapsamında da 10 milyon tona yakında buğday ithal edildi. Bu rakam son yıllarda ithalatın artışını gösteriyor. Sanayiciye bu yolla bir olanak tanınıyor. Un ve makarna olarak bu ürünler işlenip yurt dışına satılıyor. Ama bir kısmı da Türkiye’ye katma değerli ürüne dönüşüp tekrar girişi sağlanıyor. Türkiye'de buğdayın ekim alanının daha çok geliştirilmesi, bu açığın ortadan kalkması sağlanmadı. Şu anda yine yurt dışından DIR kapsamında buğday ithal edildi. Böylece de dövizimiz yurt dışına gidiyor.” şeklinde konuştu. GÜRER: ÇİFTÇİNİN TABAN FİYAT KAYGISI ARTIYOR CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yıl aldığı buğdayı makarnalık 10 bin lira ekmekliği de 9bin 800 liradan ton fiyatı satmaktadır. Borsada ise Gaziantep borsa fiyatlarını çıkardık, ekmeklik 9800'den makarnalı 10.500 liradan son fiyatı sürüyor. Dünyada buğday fiyatları ülkelere göre değişiyor, arz açığı olan ülkeler buğdayı daha yüksek fiyatla temin etmek zorunda kalıyor, üretim fazlası olanlar da değişkenliğe göre üretim sürecini izleyip ona göre belirliyorlar, genelde dünyada gıda ürünlerindeki fiyatlarda bir düşmeden söz edebiliriz. Bu durumda İthal buğdayı da Toprak Mahsulleri Ofisi tonunu 9.700 liradan satıyor, yani Türkiye'deki çiftçiden aldığı fiyattan daha aşağı fiyatlar satıyor. Arpa için geçen yıl 7000 lira ton fiyatı vermiş, 500 lira da destek açıklamıştı. Bu süreçte ithal arpayı da 7.500 liradan satışını gerçekleştiriyor. üretici için ürettiği ürünün girdi maliyetleri esas, bu yıl buğday taban fiyatının bir an önce açıklanmasını istiyor. Geçtiğimiz yıllarda hasat öncesi fiyat açıklamaları gerçekleşiyordu, geçen yıl Haziran ayında açıklandı. Böyle olunca da çiftçinin kaygısı artıyor.” dedi. GÜRER: BU YIL BUĞDAY ALIM HEDEFİ 3,5 MİLYON TON CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer geçtiğimiz yıl 12 milyon tonun üzerinde buğday alan Toprak Mahsulleri Ofisi, bu yıl 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef olarak üç buçuk milyon ton alım yapacağı görülüyor. Yani bu durumda 3 kat daha geçen yıl altında buğday alımı öngörülüyor, bu durum çiftçiyi kaygılandırıyor. Onun için bir an önce taban fiyatın açıklanması isteniyor. Taban fiyatı belirlerken neler kriter alınmalı? enflasyonun karşısında üreticinin girdi maliyetleri hangi boyuta erdi? Burada da kuru tarım bölgelerinde ve sulu tarım bölgelerinde fiyat değişkenliği var. Kuru tarım yapılan alanda TÜİK ortalamasına göre 270 kilo bir dönümde ürün alınıyor, ama sulu tarımda bu 500 kilonun üstünde gerçekleşiyor. Bir buğday tarlası ile ilgili fiyatlandırma yaparsak ele almamız gereken kriterler şunlar: kuru tarım yapılan alanda tarla kirası 1500 lira dekarı, sulu da ise 3.000 lira dekara. İlk sürüm, ikileme, üçleme, tohum bedeli, ekim masrafı, taban ve üst gübre, işçilik bedeli, geniş ve dar yapraklı ot ilacı, pas ilacı, sigorta, biçerdöver ve traktör gideri, bakım gideri, tarım sigortası, bakım arıza servis ücreti, yemek ücreti ve BAĞ-KUR primi gibi giderler dikkate alındığında. Ayrıca bir de tarladan satış noktasına ürün gittiğinde fiyat değişkenlik gösteriyor. 90 dekar alanda 40 ton buğday üretimi esas alındığında kuru tarım için belirlenmesi gereken fiyatın bu masrafları karşılayan bir fiyat olması isteniyor. Buğdayda istenen taban fiyat şu anda buğdaydan mamul ürünlerin fiyatlarının mukayese edilerek fiyat saptanmalıdır. Şu anda Ziraat odalarıyla yaptığım görüşmede bir dönüm kurak tarım alanında maliyet 12 lira 68 kuruş, sulu tarımda tarla kirasının daha yüksek olması nedeniyle maliyet 13 lira 30 kuruş. Böyle olunca kuru tarımda 400 kilo altında, sulu tarımda 500 kilodan başlayan, bölgeye göre Çukurova'yı kıstas alırsak üretim verimi değişiyor. Bu durumda çiftçilerimizin istediği taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bunun gerekçesi giderlere dayanıyor.” şeklinde konuştu. SİMİT, EKMEK HESABI CHP’li Vekil  Ömer Fethi Gürer, “ Undan mamül ürünlerde durum ne? fırında bir adet simidi 15 liradan aldım. Mecliste normal simit 11 liradan satılıyor, halk ekmeğin simidi ise 7,5 lira. Esas almamız gereken ise fırında satılan simit. Fırında satılan simitin doğal olarak diğer simitlerden daha fiyatlı olmasının birden çok nedeni var.1 kilo buğdaydan %20 fire hesaplandığında 800 gram un elde ediliyor, 8 tane simit elde ediliyor, 15 lira ile çarptığımızda maliyet rakamı oldukça yüksek çıkıyor. Ama fırıncı ile konuştuğunuz zaman yerine ve bölgesine göre kira fiyatı, maya, üzerindeki susam, tuz, işçilik, nakliye giderleri ile bu fiyattan bu ürünü sattığı zaman para kazanamadığını ifade ediyor. Onun için fırında simit üretenin de kendine göre bir haklılık payı var. Yine ekmek, 1 kilo buğdaydan 800 gram un elde ediliyor, bir kilo undan ise 200 gramlık 5 ekmek çıkıyor, ekmeğin kilosu 40 lira. Ama bu ekmeğin kilosu 40 lira. Örneğin siyez buğdayından ekmek almaya kalkarsanız bunun en az 4 katı para ödemek durumundasınız. Bu durumda ekmek için de kira, işçilik, su, nakliye, enerji giderleri, odun ve yakıt gideri maliyetleri hesap alındığında 8 liradan da bu ekmeğin satışı gerçekleştiriliyor, Öte yandan buğdayın üretimi 1 yıllık bir emeği gerektiriyor. 1 yılın sonunda çiftçi emeğinin karşılığı olarak 1 kilo buğdaya istediği fiyat kiloda 15 lira. Mamül ürün ekmek ve simit üretenler ne yapıyorlar? Yıl içinde kendilerine gelen yükü doğal olarak tüketiciye yansıtıyorlar. Hasat döneminde ürünü ne kaldıran çiftçi bunu bir kere satıyor. 1 yıl sonrasında ekim yapmaya gittiğinde kendisinin sattığı fiyattan hiçbir girdi maliyeti durmadığı için zorlanıyor. Bunun için de bankalara ve piyasaya çiftçi borçları 700 milyar lirayı geçmiş durumda, borçla çiftçilik sürdürülebiliyor, faizlerin bu kadar arttığı ortamda çiftçinin üretimini sürdürebilmesi için istenen taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bu nedenle başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere siyasi iktidarı uyarıyorum, görünen o ki taban fiyat düşük tutulmak istenecek uygulamalar geçmişte bunun örnekleri ile sabit. Bu süreç devam ederse önümüzdeki süreçte buğday ekim alanlarının daralmasına, daha çok ithalata zorunluluğumuz ortaya çıkar. Bugün ithal için yurt dışından fiyat uygun görülebilir, ama küresel iklim değişikliği başta olmak üzere farklı ülkelerde yaşanan sorun nedeniyle mutlak suretle yerli üreticinin korunması gerekir. Onun için de yerli üreticiyi koruyalım. Nasıl ki simiti üreten kişi günlük gelen zamları gider artışlarına yansıtarak ayakta kalmaya çalışıyorsa, çiftçimiz için de bir yıllık emeğinin karşılığı olan ürününün fiyatı, geçen yıl ÇKS’li çiftçi için tonu 9250 lira destekle verilen fiyat en az bu yıl 15 liraya çıkararak çiftçimizi korumayı sağlayalım. Bu bağlamda yapacakları taban fiyat mutlak suretle gerçekçi maliyet giderlerine içine almalı ve onun dışında fiyat belirlenmemeli, maliyet fiyatlarının altında verilecek bir fiyat çiftçimizi mağdur eder. Şuna sığınmasınlar, dünya piyasalarında buğday şu anda düşük seyrediyor, bu düşük seyir nedeniyle Türkiye'de taban fiyatı düşük tutmak gerçekçi bir yaklaşım değil. Çünkü enflasyonun varlığı yanı sıra çiftçinin borçlanarak üretim yaptığı dikkate alındığında çiftçinin mutlaka korunması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Taban fiyat ne zaman açıklanacak? Taban fiyatlar daha önceki bakanlar döneminde alışılageldiği üzere, hasat öncesinde açıklanarak çiftçi destekleniyordu. Geçtiğimiz yıl ise bu uygulamadan vazgeçildi ve Haziran ayında açıklandı. Normal koşullarda, Mayıs ayından önce açıklanmalı. Çukurova’da hasat Mayıs’ın 15'inde başlayıp farklı bölgelerde Ağustos'a kadar devam eder. Şu anda Türkiye, halen buğday ithal etmeye devam ediyor. Buğday ithal ettikleri için de yurt dışındaki buğday fiyatlarının daha uygun olduğu noktasında davranış biçimi sergiliyorlar. 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef 3,5 milyon ton Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yapacağı alım. 2023 yılında 12 milyon ton alım yapılmıştı. Bu durumda, bu hedef doğrultusunda çiftçinin büyük bir ihtimalle taban fiyat düşük tutularak Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermesi yerine tüccara yönlendirilecek. Tüccar da piyasayı düşük tuttuğu için özellikle küçük çiftçi mağduriyet yaşayacak. Çünkü küçük çiftçinin stoklama olanağı yok, depolayamayacak, tarlada ürününü satacak. Tarlada ürününü sattığı zaman tüccarın verdiği fiyata razı olacak, onun akaryakıta, ilaç, tohum, gübre borcu var. Borcunu kapatmak isteyecek. Böylece küçük aile tipi dediğimiz işletmeler, hayvancılıktan sonra çiftçilikte de büyük bir mağduriyet yaşayacaklar. Onun için en az 15.000 lira ton fiyatı açıklanmalı, Simite bakarsanız, ekmeğe bakarsanız ortaya çıkan tabloda simitte de ekmeğe de kendini koruyan bir süreç satıcı için devam ediyor, burada mağdur olan bu ekmeği alan simidi alanın yaşadığı mağduriyet esasında. Çünkü bu fiyatlardaki artış ailenin tüketimi üzerinden hesaplarsak ikiye katlanmış durumda. Bir emekli 10.000 lira maaş alıyor, 10.000 lira maaş alan bir emeklinin bu simidi alma durumu kalmadı. Bir de bakınız, 15 liralık simit geçen yıl kaç liraydı? 7.5 liraydı. 15 liralık simidin yarısı 7,5 lira. Peki bu simiti bir daha böldük, aşağı yukarı bir lokma, üç buçuk lira. Bir lokma simit, bir lokma simidin üç buçuk lira olduğu yerde emekli ne yapsın, sabit gelirli dar gelirli ne yapsın, yoksul insanlar ne yapsın? bunları üretenleri de korumak devletin sorumluluğu orada. Tohumu sübvanse edebilir, mazotta ÖTV'yi KDV'yi kaldırabilir, çiftçiye destek verebilir, maliyeti tarlada düşürür, rafa gelecek ürünün fiyatını da engeller. Fırın sahibi, susamın yanına varamazsa, maya yanına varamazsa, odunun fiyatı katlarsa, bunu satan kişi de doğal olarak maliyet artışını dolayı fiyatını arttırır. Yani Türkiye'deki sorun şu, üretim sürecinde hayvancılık yapan da çiftçilik yapan da yüksek girdiler nedeniyle pahalıya o işi yapmak zorunda kalıyor ki kendi emeğini katmadan fiyat belirliyor. Rafa gidinceye kadar bu işin üretiminin içinde olanlar kendi zararlarını kabullenmiyorlar ve sürekli olarak her artışı yansıtıyorlar. Bu artışın yansıtınca da bir yıl önceki simit 7,5 liraya aldığımız simit bugün 15 lira oluyor. Olay bu. Enflasyon sorumlusu çiftçi değil. Çiftçi korumazsak sorun artar” dedi.

Mersin'de açıkta çilek hasadı başladı Haber

Mersin'de açıkta çilek hasadı başladı

Türkiye'nin yaş sebze ve meyve üretiminde ilk sıralarda yer alan Mersin'de örtü altında turfanda birçok ürünün kış mevsiminde hasat edilmesinin ardından açıkta hasatlara başlandı. Özellikle 20 bin dönüm arazide yılda yaklaşık 80 bin ton çilek üretiminin gerçekleştirildiği Silifke ilçesinde ise açıkta hasada geçildi. Açıkta hasadın başlamasıyla fiyatlar da düştü. Yaklaşık 1 ay öncesinde kadar market ve pazarlarda 120 TL'ye kadar satılan çileğin fiyatı 50 TL'ye kadar geriledi. Yüzlerce kadına ekmek kapısı olan çilek hasadı, aynı zamanda üretici için iyi bir gelir kapısı oluyor. Üretilen çilekler Türkiye'nin her tarafına gönderilirken, bazı ülkelere de ihraç ediliyor. Geçen yıl Eylül ayında ekimin yapıldığını belirten işçi çavuşlarından Mevlüt Coşkun, "Bu ay itibarıyla da hasadını yapmaktayız. Zaten Silifke'miz çileği ile meşhur herkes bilir. Haziran'ın 15'ine kadar sürekli hasadımız devam edecek. Dönüm başına sezonda 4-5 ton hasat yapılıyor" dedi. İlçelerinde kışın topraksız tarım ve seralarda da çilek üretiminin yapıldığına dikkat çeken Coşkun, ilkbahar ve yazın ise açıkta üretimlerin sürdüğünü kaydetti. Açıkta çilek hasadına başladıklarını belirten üretici Rukiye Kuz, "Bahçemizi Ağustos ayında hazırladık, Eylül ayında diktik. Diktiğimiz günden itibaren de uğraşıyoruz. Şu anda 50-60 TL'den satıyoruz. Bizim yetiştirdiğimiz çilek hem yurt içine hem de yurt dışına gidiyor" ifadelerini kullandı.

Çukurova'nın bereketi Malatya'ya ulaşıyor: Tarımda ramazan mesaisi Haber

Çukurova'nın bereketi Malatya'ya ulaşıyor: Tarımda ramazan mesaisi

Çukurova’nın bereketli topraklarında üretilen turp, ıspanak ve pırasa deprem bölgesi Malatya için hasat ediliyor. Bölgede yetişen ürünlerin hasadı sürerken, kadınlar Ramazan ayında zorlu mesailerini sürdürüyor. Kozan’da üretilen ve ramazan ayında zorlu mesailerini sürdüren tarım emekçileri bölgede ürettikleri ıspanak turp ve pırasaları hasat ederek tazyikli sularda yıkayarak kasalarla deprem bölgesi Malatya için hasat ediyor. Kadınlar bölgede üretilen pırasa, turp ve ıspanakları topraktan sofralara ulaştırmak için mesai yaparken erkekler kasalarla kamyonlar ile nakliyelere hazırlıyor. Gün boyu suyun içinde süren zorlu mesai Ramazan’da devam ederken, ürünler deprem bölgesi Malatya’ya sevk ediliyor. Kadın üreticilerden Necla Peksoy, zorlu mesai sürdürdüklerini kaydederek, “Sabah saat 7’de mesaiye başlıyoruz. Gün boyu mesaimiz sürüyor. Kozan’da ürettiğimiz ıspanak, pırasa ve turpları tüketiciler için hazırlıyoruz” dedi. Mevsimin sıcak geçtiğini, hasadın zorlaştığını söyleyen Murat Doğanay ise, “Ramazan’da zor oluyor ama ürünler bereketli bölgeden talep görüyor. 16 saat boyunca biz yolda oluyoruz. Haftada 3 sefer olmak üzere bölgeleye geliyoruz. 8 ila 10 ton arasında hasat bölgeye ulaşıyor. Bu toprakların bereketli olması maddi açıdan avantajlı olması deprem bölgesinden rağbet görüyor” diye konuştu. Tarlada kilosu 10’TL’den alıcı bulan ıspanaklar deprem bölgesi Malatya için özenle hazırlanıyor.

İncefikir: Tüketiciler karpuzda orta boy tercih ediyor Haber

İncefikir: Tüketiciler karpuzda orta boy tercih ediyor

İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Dünyanın önemli karpuz üretim merkezlerinden Türkiye'de en erken turfanda karpuz ekimi ve hasadının yapıldığı Adana'da, karpuz fideleri toprakla buluştu. Normalde Ocak ayında başlanan ekimde, bu yıl mevsimsel nedenlere gecikme yaşanırken, bu gecikmenin karpuz hasadına engel olmayacağı belirtiliyor. Adana’da Ocak sonu ve Şubat döneminde karpuz fideleri toprakla buluşurken, Mayıs ayının ikinci haftasında ise hasat edilip pazarda ilk tescilli karpuz olarak yerini alacak. Kentte geçtiğimiz yıl 100 bin dekar alanda ekimi yapılan karpuzda, bu yıl ise yaklaşık 130 bin dekarlık olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte son yıllarda tüketiciler büyük boy karpuz yerine, orta boy türüne yönelme söz konusu.. Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, karpuz hakkında üreticilerine uyarıda bulunurken, erken hasat ve üreticilerin özellikle orta boy karpuz üretimi yapmasını istiyor. İncefikir, “Karpuz üretiminde Çin'den sonra ikinci sırada yer alan ve Türkiye'de Adana ili bu oranın yüzde 20-25 ini karşılıyor. Bugün öncelikle tadı, aroması, kokusu ve rengiyle ünlü Adana’nın karpuzu ilk turfanda olarak hasat ediliyor. Erkenci olarak özellikle kumul alanlar olarak Adana’da karpuz en çok Karataş ilçesi başta olmak üzere Yüreğir ve ardından Ceyhan, sonrasında ise yukarı kesimlerde ekimi yapılmakta.. Burada üreticilerimizin dikkat etmesi gereken şey, öncelikle normal hasat yapması.. Yani ham karpuz toplayıp piyasaya sürmesinler. Çünkü öncelikle tüketicilerin bölgemiz ürünlerine olan güveni sarsacaktır. Bunu hiçbir zaman ve hiç kimse istemez. Bu hepimize büyük zarar verir. İkincisi, son yıllarda değişen taleple beraber artık en çok orta boy karpuz türü tercih ediliyor. O eski dönemlerdeki gibi koca koca karpuzlar istenmiyor. İstenen 8-10 kiloluk karpuz değil, en fazla 4-6 kilo aralığındakiler tercih edilmekte.. O nedenle üreticilerimiz hasat dönemini ona göre ayarlamalı..” diye konuştu. Çukurova’da karpuzun üreticiler için önemine dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, şu açıklamalarda bulundu; “Tarla ürünleri içerisinde yöresel olarak en erkenci ürün olması nedeniyle bölgemizde karpuz ürünü üreticilerimiz için önemli gelir kaynağına sahip ürün olarak karşımıza çıkıyor. 2020’de Türk Patent ve Marka Kurumu'nca Adana karpuzuna verilen ‘Coğrafi İşaret Belgesi de ayrı bir özellik olarak ürüne katkı koydu. 2023’TE ADANA KARPUZ ÜRETİMİNE TÜRKİYE’DE BİRİNCİ OLDU 2023 yılında Adana’nın 554 bin ton karpuz üretimi ile Türkiye’nin toplam karpuz üretiminin yüzde 17,6’sını karşılandı ve bunun sonucunda üretimde Türkiye birincisi oldu. Bu yıl için batığımızda mevsimler değişimlerle beraber Ocak sonu ve Şubat ayı ile karpuz fideleri toprakla buluştu. Bin bir emekle ekimi yapılan karpuzlar, hava sıcaklığının mevsim normallerinde gitmesi halinde Mayıs ayında hasat edilecek. Geçen yıl 100 bin dekar alanda ekilen karpuz, bu sene 130 bin dekar alanda ekildi. ÜRETİCİLER DESTEKLENMELİ Burada devletimizin destek vermesi önem arz ediyor. Çünkü karpuzun bir dönüme maliyeti 18-20 bin lira civarında.. Ayrıca sık sık en büyük gider olan yakıttaki fiyat artışların da eklersek bu maliyetin daha da artacağı ön görülüyor. O bakımdan üreticilerimize destek verilmesi gerekiyor. Karpuz para eder ve destek de alırsa para kazanacaktır. Para kazanan üreticiler, doğal olarak işine devam edecek, yeni ürünler yetiştirecek. Yani sürdürülebilirliği sağlamış olacağız. İKLİMDEN ÇOK ETKİLENİR Karpuz öncelikle çok maliyetli olmasının yanında, sıcaklık değişimlerinden de en çok etkilenir. O bakımdan devletimiz yüksek girdi maliyetli karpuz için üreticilerimizi desteklemelidir. Sonuçta tarım doğaya bağlı ve büyük riskli bir alandır. Fırtına ve dolu olayları, aşırı sıcaklar vs. gibi durumlar bir anda tüm ürünü yok edebiliyor. Bunu önceki yıllarda yaşadık. İşte tüm bunlar çiftçilerin zorluklarını gösteriyor. Üreticilerimizin işlerine devam edebilmesi, ülkemizin ekonomisine katkısı için onları korumalı ve desteklememiz gerekmektedir. Dışarıdan ithalata değil, kendi üretimimize önem vermeliyiz ki, ülkemiz, milletimiz kazansın ve sürdürebilirlik sağlansın. HASAT ZAMANI DİŞARIDAN KARPUZ GİRMESİNE İZİN VERMEMELİYİZ Mayıs ayında karpuz hasadı yapılmaya başlanır. Öncesinde ise yurt dışında karpuz getirildiğini görmekteyiz. Üreticimiz, hasat dönemine çok önem verilmeli, karpuzda erken hasattan kaçınılmalı, devletimizi de dışarıdan karpuz getirilmesine izin vermemelidir. Ham karpuz piyasaya sürüldüğünde güvensizlik ve ürün talebinin azalmasına neden olurken, hasada yakın zamanda özellikle İran'dan veya Afrika ülkelerinden ithal edilen karpuz, yerli çiftçinin emeğinin karşılığını alamamasına neden olmakta.. Bugün ülkemizde üretilen yaklaşık 4 milyon ton karpuzun yüzde 20'sinin yetiştirildiği Adana’da bu gibi durumda karşılaşılacak sorunu düşünmek lazım. Tarla ürünleri içinde yöresel olarak en erkenci ürün olması nedeniyle üretici için karpuz önemli gelir kaynağına sahiptir. Üretici kazanacak ki, bir sonraki ürünü için hazırlığını yapsın. Zaten ithal edilen bizim ürün kadar güzel değildir. Nasıl yetiştirildiği, neler kullanıldığını bilmiyoruz ancak kendi ektiğimiz ürünlerin ne olduğunu biliyoruz. Sonuçta bakanlığın denetiminde ekimi yapılıyor ve üründe hangi ilaçların kullanıldığı, tutanağı, çizelgesi bellidir. Evet! Zaman yaklaşıyor. Kendi ektiğimiz karpuz hasadına çok bir şey kalmadı. Tüm üreticilerimize bereketli bir sezon diliyorum.”

Hasadına başlanan Finike portakalının yüzde 20'si Almanya'ya ihraç ediliyor Haber

Hasadına başlanan Finike portakalının yüzde 20'si Almanya'ya ihraç ediliyor

Antalya'da bu yıl hava koşulları nedeniyle erken hasat edilmeye başlanan Finike portakalı bir yandan yurt içi pazarına sevk edilirken bir yandan da Almanya'ya ihraç ediliyor. Tat ve aromasıyla damakta ayrı bir lezzet bırakan coğrafi işaretli "Finike portakalı"nın hasadına bu yıl Akdeniz Bölgesi'nde havaların sıcak gitmesi nedeniyle erken başlandı. Çoğunlukla Washington Navel cinsi portakal üretiminin olduğu Finike ilçesindeki portakal bahçelerinde hasat hareketliliği yaşanıyor. Havanın durumuna göre günde 300 ila 500 ton arası toplanan portakalın hasadı mayısa kadar sürüyor. Bahçeden kasalarla traktörlere yüklenen portakallar, ilçedeki tesislerde yıkanıp paketlendikten sonra naklediliyor. Üretimin yaklaşık yüzde 80'i İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere iç pazara sunuluyor, yüzde 20'lik bölümü de Almanya'ya ihraç ediliyor. Finike Ziraat Odası Başkanı Halil Sarıçobanoğlu, AA muhabirine, ilçede 30 bin dekar alanda portakal üretildiğini söyledi. Ekim ayı sonunda erkenci portakalların toplanmaya başlandığını belirten Sarıçobanoğlu, "Finike portakalı, 3 tarafı dağ, önü de deniz olan bir bölgede yetişiyor. Buranın havası ve toprağının alüvyon olması diğer portakallara göre fark oluşturuyor. Finike portakalının, aroması ve şeker oranı yüksek, çok sulu ve yendiği zaman ağızda asla posası kalmıyor." dedi. Pazarlardaki bütün portakalların "Finike portakalı" diye satılmasına tepki gösteren Sarıçobanoğlu, "Antalya'nın diğer ilçeleri ve Muğla bölgesindeki portakallara da 'Finike portakalı' damgası vurulup satıldığını görüyoruz. Bu da gerçek Finike portakalının değerini düşürüyor." diye konuştu. Kentte son haftalarda yaşanan fırtına ve soğuk rüzgarların geç hasat edilecek bazı portakallara zarar verdiğini aktaran Sarıçobanoğlu, "Bahçelerde yüzde 25 oranında zarar var. İklim değişikliği nedeniyle her yıl ya hortum ya sel ya da fırtınadan portakallar zarar görüyor. Bu yıl 250 bin ton rekolte bekliyoruz. Bahçeden 6 ila 7,5 lira arasında satılıyor. İstanbul'da ise pazarlarda 40 liraya kadar satıldığını görüyoruz. Finike portakalını Almanya'ya ihraç ediyoruz. Özellikle o pazarda portakalımız rağbet görüyor, seviliyor." ifadelerini kullandı. İki yıl önce olumsuz hava koşulları nedeniyle 200 bin ton rekolte elde ettiklerini kaydeden Sarıçobanoğlu, geçen yıl ise 250 bin ton üretim gerçekleştirdiklerini bildirdi. Portakal ihracatı yapan bir firmanın sahibi Ali Delen ise bahçelerden toplanan portakalları yıkayıp paketledikten sonra hem yurt dışına hem de büyükşehirlerdeki bazı manav ve büyük marketlere gönderdiklerini kaydetti. Finike Portakalı, 2008 yılında coğrafi işaretle tescillenmişti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.