
ADANA (İLKHABER) - Adana Ekoloji Platformu üyeleri Çernobil faciasının 37. Yıl dönümü nedeni ile bir araya gelip basın açıklaması yaptı.
Çernobil Nükleer Santralindeki yaşanan dünyanın en büyük nükleer felaketinin üzerinden tam 37 yıl geçti. 1986 yılında, o dönem Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Ukrayna'nın Pripyat kentindeki Çernobil Nükleer Santralin 4 numaralı reaktöründe yaşanan patlamada 31 işçi ve itfaiyeci hayatını kaybetmişti. Ardından ise binlerce kişi daha radyasyon kaynaklı hastalıklardan ölmüştü. Çoğunlukla Ukrayna, Belarus ve Rusya olmak üzere binlerce kilometre karelik alan radyoaktif madde yayılmıştı.
Aradan geçen tam 37 yıllık sürenin ardından Adana Ekoloji Platformu üyeleri kentte konuyla ilgili basın açıklaması yaptı. Abidin Dino Parkı’nda biraya gelen Adana Ekoloji Platformu adına platform sözcüsü Çağla Özgenç Türk konuştu. 37 Yıl önce Çernobil Nükleer Santrali’nde dünyanın gördüğü en büyük nükleer felaket yaşandığını anlatan Çağla Özgenç Türk, “İkinci dünya savaşı sırasında nükleer teknoloji, ilk olarak bir silah olarak geliştirildi ve hiç gerekmediği halde, teslim olmamakta direnen, köşeye sıkışmış durumdaki Japonya üzerinde denemesi yapıldı. Hiroşima ve Nagazaki kentlerine nükleer bomba atılarak, yüz binlerce insan öldürüldü” dedi.
Savaş bittikten sonra da ellerindeki bu teknolojiyi elektrik enerjisi üretmek için kullanmaya karar verdiklerini dile getiren Çağla Özgenç Türk, “Büyük reklam ve vaatler eşliğinde nükleer santraller kurulmaya başlandı. Çok değil, yirmi yıl sonra nükleer santral ile elektrik üretme yolunun ne kadar riskli, pahalı ve tehlikeli olduğu anlaşıldı. Santrallerden çıkan nükleer atıkların zararsız hale getirilmesi mümkün değildi, on binlerce yıl özel olarak korunması gerekiyordu ve bu işlem çok pahalıya mal oluyordu. Nükleer santraller kapitalist mantıkla çalışan sigorta şirketleri tarafından sigortalanmıyordu. Yakıt olarak kullanılan uranyumun üretim süreci çok kirleticiydi ve kaynaklar sınırlıydı. Nükleer santralleri soğutmak için çok miktarda suya ihtiyaç duyuluyordu ve bu yüzden deniz veya akarsu kenarına kurulmaları gerekiyordu. Oysa, küresel ısınma sonucunda sular giderek ısınıyor ve soğutma işlevini göremez hale geliyordu. Nükleer santrallerin normal çalışma şartlarında bile ekosisteme radyasyon saldığı yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştı” şeklinde konuştu.
Felaketler ve kazaların art arda gelmeye başladığını savunan Çağla Özgenç Türk, “Bütün bunlar yetmezmiş gibi, nükleer santrallerde üst üste kazalar yaşanmaya başladı. Bu kazaların en büyüğü 37 yıl önce, 26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil’de yaşandı. Tam bir felaketti ve insan hatası sonucunda meydana gelmişti. Yüz binlerce insan öldü, yüz binlercesi aşırı radyasyona maruz kalarak hastalandı ve acı çekti. İçinde koca bir şehrin bulunduğu 600 bin metrekare alan boşaltıldı. Çernobil’de durum halen ciddi tehlike barındırıyor, patlama yaşanan ünitede çekirdek erimesi devam ediyor ve bunun ne kadar devam edeceğini kimse bilemiyor. Ardından Fukuşima nükleer felaketi geldi. 180 km. uzakta, denizde meydana gelen depremin yarattığı tsunami dalgaları nükleer santrali bastı ve iki ünitede çekirdek erimesinin başlaması önlenemedi. Japon hükümeti ve kurucu şirketin bütün gayretlerine ve şu ana kadar 200 milyar dolar harcanmasına rağmen Fukuşima’da halen durum kontrol altına alınamadı” diye konuştu.
Çağla Özgenç Türk sözlerini şöyle sürdürdü;
“Nükleer santral macerasının bugün geldiği nokta işte, yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu iflas durumudur. Söküm ve tasfiye masrafları kuruluş masrafları kadar yüksek olan bu güvenilmez, kirletici ve pahalı işten demokrasi ile yönetilen ülkeler artık vazgeçmiş durumdalar. Almanya kalan son üç nükleer santralini de geçtiğimiz günlerde kapatarak bu beladan uzak durmayı seçmiştir. Belli kriterlere uygun olarak seçilmiş yerlere kurulan güneş ve rüzgar enerji santrallerinin yaygınlaşması, bu konuda teknolojinin giderek gelişiyor olması ve bu santrallerden elde edilen elektriğin birim fiyatlarının nükleer santrallere kıyasla beşte bir oranında ucuzlamış olması nükleer santrallerden vazgeçilmiş olmasının bir diğer nedenidir. Hem de, dünyada örneği olmayan yap-işlet- senin olsun yöntemiyle? Hem de, Çernobil felaketinin yaşandığı santralin yapımcısı olan bir Rus şirketi ile? Hem de, deprem bölgesi olan ülkemizde, yakınında aktif fay hatları olduğu bilinen Akkuyu’da? Hem de, kilowatt saati 12,5 cent gibi, beş kat pahalı bir fiyata elektrik alım garantisi vererek?”