
Görevden uzaklaştırılan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve 24 partilinin 17'şer yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde görüldü.
Aralarında görevden uzaklaştırılan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve CHP Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanı Erdem Kara'nın da bulunduğu 25 CHP'li ismin yargılandığı davanın ilk duruşması, bugün (22 Eylül Pazartesi) İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
ÇAĞLAYAN ADLİYESİ'NDE YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİDuruşma nedeniyle Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Adliye önü polis bariyerleriyle kapatılırken, duruşmayı izlemek üzere CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka ve İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda isim mahkeme salonunda hazır bulundu.
SANIKLARDAN 17 YILA KADAR HAPİS İSTENİYORDava, Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun 31 Ocak'ta ifade için gittiği İstanbul Adliyesi önünde yaşanan gerginlik sonrası açılmıştı. Özgür Çelik ve 24 CHP'li hakkında; "görevi yaptırmamak için direnme", "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılma", "kasten yaralama" ve "kamu malına zarar verme" suçlamalarıyla 3 yıl 11 aydan 17 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
“300 GÜNDÜR RANDEVULARIMI ADLİYE KORİDORLARINA VERİYORUM”Duruşmada ilk olarak savunma yapan Özgür Çelik, hakkındaki tüm suçlamaları reddetti. Davanın siyasi olduğunu savunan Çelik, savunmasında şunları söyledi:
“Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Öncelikle duruşmamızı takip etmek üzere Ankara’dan İstanbul’a gelen Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’i, baro başkanımızı, CHP’lileri ve basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Bugün neden burada olduğumu ve olayın gerçekleştiği günle ilgili bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben hayatımda ilk kez hakim karşısına çıkıyorum. CHP’ye geldiği günden itibaren bir gün yolumun mahkeme salonlarına düşeceğini tahmin ediyordum. Ancak buna rağmen, arkadaşlarımızla birlikte önemli başarılara imza attık. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in öncülüğünde partimiz Türkiye’nin birinci partisi oldu.
Ben ve yönetici arkadaşlarım, 8 Ekim 2023’te, yani iki yıl önce göreve başladık. O tarihten bugüne kadar hakkımızda ne bir soruşturma ne de bir dava vardı. Ancak şimdi öyle bir noktaya gelindi ki, il başkanlığı binamız dahi davalık hale getirildi. Ben, üç ayrı davadan toplam 28 buçuk yıl hapis istemiyle yargılanıyorum. Bunun sebebi çok açıktır: Ben ve arkadaşlarım, iktidara yürüyen kararlı neferleriz.
CHP ve toplumsal muhalefet, yargı kıskacı altındadır. Bu dava, 300 gündür yaşadığımız olağanüstü ve antidemokratik yönetimin bir sonucudur. İddianame, adliyede ifade verdikten sonra yapmak istediğimiz basın açıklamasını engellenmesine karşı koymamız üzerine hazırlanmıştır. Burada Anayasal haklarımız suç gibi gösterilmektedir. Adliye sürekli demir bariyerlerle abluka altına alınmaktadır. Ne yazık ki bu manzara Türkiye’mize yakışmamaktadır.
Bizim mesaimizin büyük bir kısmı cezaevi kapılarında ve adliye koridorlarında geçiyor. Ben, 300 gündür randevularımı adliye koridorlarına veriyorum. İnsanlara 'Gelin, 7. katta görüşelim' diyorum. Bu durum tamamen Anayasal hakların ihlalidir.
O gün orada yalnızca partililerimiz değil, binlerce, on binlerce yurttaş da vardı. Ancak özellikle seçilmiş CHP’liler yargılanıyor. Bu davalarla verilmek istenen açık bir mesaj vardır, Sayın Hâkim. Bu iddianamede bir başka mesaj daha gizlidir. Biz burada 26 kişi yargılanıyoruz; fakat partide hiçbir görevi bulunmayan abim Özkan Çelik de sanık sandalyesine oturtulmuştur. Abim sadece bazı çalışmalarımıza zaman zaman katılır, bizi görmek için yanımıza gelir. Bu dava ile ailelerimize de gözdağı verilmek istenmektedir.
Beni, abimi, ablamı yetiştiren 50 yaşını aşmış bir insana diyorlar ki: ‘Bu çocukları sustur.’”
İddianameye eklenen bir fotoğraf var. O fotoğrafta abim Özkan Çelik gülüyor. O gün ses sistemiyle ilgili ciddi sorun yaşandı. En son alınan kararda ‘otobüsün neredeyse üstünde yapalım’ denildi. Ben de otobüse doğru yöneldim. Çok kısa bir diyalog yaşandı, ardından yolumuza devam ettik. Otobüsün üzerine çıktıktan sonra, otobüs yönüne gelen insanları polisler kalkanlarıyla durdurdu. Ancak hiçbir ‘dağılın’ anonsu yapılmadı. Bu konuşmadan hemen sonra emniyet yetkilileri vatandaşa biber gazı sıktı. Ben o kokuyu otobüsün üstünden aldım. Aynı durumu on gün önce il başkanlığı önünde de yaşamıştık.
Kalabalıkta bir problem olduğunu görünce otobüsten indim. Buradaki en önemli nokta şudur: O insanlar hiçbir sorun çıkarmadan dağıldı. Hiçbir taşkınlık olmadı. Saraçhane’de de aynı tablo yaşanıyordu.
İddianamede ‘12 çevik kuvvet polisinin zarar gördüğü’ iddia ediliyor. Beş müşteki var; fakat bu beş kişinin tamamı da kamu malına herhangi bir zarar verilmediğini söylüyor. Hatta müştekilerden bazıları, ‘Olay esnasında yaralanmama sebep veren şahısları görmedim’ diyor. ‘Zimmetimde bulunan kask, kalkan veya herhangi bir mal zarar görmemiştir’ ifadesi geçiyor. Beş müştekiden üçü ise zaten şikâyetçi değil.
Müşteki ifadelerinde ciddi çelişkiler var. Dört kişinin ifadesi neredeyse cümle cümle aynı. Birkaç tanesinde yalnızca bir-iki cümle farklı. İddianamede yer alan beş müştekiden üçünde, yaralanmaya dair herhangi bir rapor yok. Buna rağmen dosyaya dahil edilmişler. İçlerinde hem şikayetçi olmayanlar hem de ‘kamu malına zarar verilmedi’ diyenler var. Üstelik müştekilerin tamamı, ‘Bana zarar vereni görmedim, görsem de tanımam’ ifadelerini kullanıyor.
Bizim devletin hiçbir polisiyle, hiçbir kamu görevlisiyle bir derdimiz olamaz. Buradaki mesele şudur: Birileri talimat verdi, açıklama yapmamız istenmedi. Biz yalnızca tam bağımsız Türkiye’yi savunduğumuz için yargılanıyoruz.
Zurnanın zırt dediği nokta şudur: İddianamenin en sonuna siyasi yasak maddesi eklenmiştir. Bu durum, iktidarın yargıyı araçsallaştırmasının en açık göstergesidir. Daha önce Sayın Ekrem İmamoğlu’na da siyasi yasak getirilmiş, diploması iptal edilmiştir. Şimdi aynı yöntem bizler üzerinden uygulanmak istenmektedir."
Çelik’in ardından savunması alınan CHP Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanı Erdem Kara ise “Dört iddianın dördü de asılsızdır. Hiçbir uyarı, ihtar olmadan müdahale ettiler. Bu müdahale esnasında birilerini yaraladığım, kamu malına zarar verdiğim iddiaları asılsızdır. CHP’lilerin burada toplu şekilde yargılanması hukuk tarihine kara lekedir. Bu dosyadaki suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum, beraatimi talep ediyorum.”
DURUŞMA 23 ŞUBAT 2026'YA ERTELENDİ
Sanık savunmalarının alınmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı 23 Şubat 2026 tarihine erteledi.