
Ülke genelinde çiftçilerin zirai don ve kuraklık nedeniyle büyük zarara uğrarken Adana'da tarlada kilosu 7-10 lira olan mandalinanın markette 59 liraya kadar fahiş fiyatlara sattığına dikkat çeken Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, bu bağlamda sıkı denetimlerin yapılması gerektiğini söyledi.
İncefikir, “Çukurova’da erkenci diye tabir ettiğimiz narenciye türleri olan Early Enn, Miho Wase, Primasol, Okitsu gibi mandalinalarda hasat başladı ve piyasada da görmekteyiz. Ancak bu yıl hem kış dönemi hem de yaz döneminde üreticilerimiz büyük sıkıntılar yaşadı. Kış mevsiminde zirai don, Yaz mevsiminde ise aşırı sıcaklar nedeniyle rekoltelerde büyük kayıplar oldu.
İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Bununla beraber yaşanan rekolte kayıpları beraberinde bazı ürünlerin ihracatına kısıtlama gelmesine neden oldu. Fakat şöyle baktığımızda iç piyasaya sürdüğümüz narenciyede üreticiden tüketiciye varıncaya kadar fahiş fiyatlar karşımıza çıkıyor.
Bugün narenciyenin merkezi olan Adana’da bahçede 7 TL ile 10 TL arasında satılan mandalinanın bazı marketlerin 8 katından fazla fiyata 59 TL’ye yani fahiş fiyatlara sattığını görmekteyiz. Bunun sonucunda da tüketicilerin, bu fiyata sanki üreticilerin sattığı imajı oluşmakta. Tüketicilerden bu konuda büyük tepki alıyoruz. Sanki biz üreticiler yüksek fiyata satıyor imajı oluşmakta. Bir bakıma ne üreteci ne de tüketici mutlu.” Sözlerine yer verdi.
Bu konuda acilen çözüm üretilmesinin önemine vurgu yapan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, açıklamalarda bulundu; ” Narenciyenin üretimin merkezi gibi bir kentte yer alan market zincirlerinin bunu yapması daha vahim bir durumdur. Bu durumla üreticinin sırtından fahiş kazanımlar elde edilmektedir.
Bu, hiçbir şekilde ticari ahlaka sığmaz. Bu bağlamda marketlerin sıkı denetime alınması gerekmektedir. Üreticilerden aldıkları fiyat ile satış fiyatı kontrol edilmeli ve gerekli denetimlerin de devamlı yapılması ve takibi çok önem arz etmektedir.
Bazı marketlerin bunu nasıl yaptığına bakacak olursak, kendi içlerinde oluşturdukları tedarikçilere tarladan ürünleri alarak, sonra Haldeki kendi ofisine sattırarak ardından da kendi marketinde sattırarak aradaki bu tedarikçileri farklı kişilermiş gibi yansıtarak arada 4 el değiştirmiş gibi bildiriyorlar ve ürünü 8-9 katına kadar farklarla tüketiciye satmaktadırlar. Oysa ki tarladan ürünü alan ile perakende satan ve aynı market. Dolayısıyla aradaki bu büyük fark markete yansımaktadır.
O bakımdan kooperatif sisteminin olması ve işin içerisinde olmaları çok önemlidir. Kooperatifin üreticiden alıp birinci elden satması yada aynı şekilde pazarlarda satılması çok yararlı olacaktır. Bahsedilen bu erkenci ürünler Adana’da kesilip, masraf olarak sadece işçiliğinin dışında kısa nakliden başka hiçbir masrafı olmayan ürünlerden ibaret. Yani market zinciri sadece işçilik yapıp, belki de işçiliği dahi karşı tarafa verip şehirler arası başka bir kente gitmemesinden dolayı bu kadar yüksek rakamlarda olması dikkat çekiyor.
Örneğin Ankara, İstanbul gibi kentlere giden bir ürünün paketlenmesi, mumyalanması, ambalajlanması, nakliyesi ardından gittiği kentteki komisyonlardan geçmesi, stopajı vs. ile aynı prosedür gibi gösterilip Adana içerisinde kısa bir nakliye ve işçilik dışında hiçbir masrafı olmayan ürünlerin bu denli yüksek fiyata satılması doğru bir şey değildir. Çok dikkat çekmekte ve tüketici zor durumda bırakılmaktadır. Zaten zor bir süreç yaşayan vatandaşlarımız artık ürün almakta zorlanıyor.
Unutmamak gerekir ki, aracılar ve perakendecilerin yüksek kâr marjları önlenemediği sürece sebze ve meyvede ucuzluk da olmaz. Gıda tedarikinde hem üretici hem de tüketicinin kooperatif veya benzeri oluşumlar kurarak mağduriyetlerini önleyebilir. Bu konuda da acilen çalışmalar yapılmalıdır.
Toplumun genel ihtiyaç ürünlerinde serbest pazar mantığıyla hareket edilmesine engel olunmalıdır. tarla-tezgâh arasında ürün fiyat takibi, üretici – tüketici arasındaki tedarik zincirindeki aracıların ve toptancıların azaltılması, üründe aracı ve toptancıların baskısının kaldırılması, hallerin tarladan ürün alımını üreticinin lehine olarak kolaylaştırılması gerekir.
Türkiye, yıllık ortalama 5 milyon ton narenciye üretimi ile dünyada 7’inci ve Avrupa’da ise 2. sırada yer alırken, Adana ilimiz 1.5 milyon tonluk narenciye rekoltesiyle ülkemizin önemli üreticisi konumunda yer alıyor. Adana, mandalina ve portakalın yüzde 25’i, limonun yüzde 20’si, greyfurtun ise yüzde 75’inin üretildiği önemli bir ildir.
Ancak tarımın zor bir sektördür VE tamamen doğaya bağlı yapıldığı bir gerçek. Ürününüzü iyi yetiştirişiniz, bakarsınız kışın zirai don olur zarar görürsünüz. Yaz döneminde yüksek sıcaklıklar olur yine ürününüz zarar görür. Zor ve meşekatli bir sektörden bahsediyoruz.
Bir zararlı gelir ürününüze zarar verir. Yağmur yağmaz yine aynı şekilde vs. daha birçok doğal etkenler sayabilirsiniz. Üstüne bir de para etmediğinde işte o zaman ciddi zarar edersiniz. Yani dolu, zamansız yağışlar, zirai don, kuraklık, aşırı sıcaklar. Bu küresel iklim değişikliği sadece çiftçilerimizi değil, ürünleri işleyen, alan, satan, tüketen dahil hepimizi derinden etkiliyor. 2023’te limon para etmedi ve üreticiler bahçelerini söktü ve yerine başka ürünler ekti. Bu yıl doğal afetlerden dolayı limon az ve fiyatlarını görüyoruz.
Sonuçta tarım hava koşullarına bağlı bir alan ve ne olacağını önceden görmeniz mümkün değildir. Bin bir emekle, birçok masrafla hayatını, yıllarını, yaşamından feragat ederek ürünü yetiştiren üreticilerimiz, bu konuda desteklenmelidir.
Ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan, bilimsel yöntemlerle ürün yetiştiren üreticimize destek vermek zorundayız. Yoksa belirli bir süre sonra bunları yetiştiremeyecek. Onun için üretim ekonomisini, kamusal çıkarları, tasarrufları, planlı kalkınmayı hedefleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tarımda yapısal sorunlarını gideren planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır.
Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, kendine yeter üretim için planlamalar yapılmalıdır. Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici olarak çalışan kadın ve erkek mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sosyal güvenlik, emeklilik vb. sorunlar ile tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik kalıcı çözümler geliştirilmeli, şehirlerarası nakil ve barınma koşulları dahil üretim sezonu öncesi gerekli önlemler alınmalı, çalışma ve sosyal hayatları ivedilikle iyileştirilmelidir.
Yerli üretim ve üretici korunmalıdır. Onu da somut olarak girdi maliyetlerini düşürmek, destekleri yerinde ve zamanında vermek ile yapabiliriz. Son günlerde sıcaklıklardan dolayı meydana gelen zararlar tespit edilmeli ve gerekli destekler verilmelidir.”