Uncu: Saydam ve denetime açık yerel yönetimler istiyoruz

TMMOB Adana İKK – Yerel Seçimler Bildirgesini açıklayarak, nasıl bir kent ve yerel yönetim istediklerini aktardı.

Haber Giriş Tarihi: 28.02.2024 16:46
Haber Güncellenme Tarihi: 28.02.2024 16:46

TMMOB Adana İKK – Yerel Seçimler Bildirgesini açıklayarak, nasıl bir kent ve yerel yönetim istediklerini aktardı.

İLKHABER Gazetesi'nden Bayram Bulut'un haberine göre; TMMOB Adana İKK – Yerel Seçimler Bildirgesini açıkladı. Adana Mimarlar Odası’nda gerçekleşen toplantıda konuşan TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmut Uncu, nasıl bir yerel yönetim istediklerini açıkladı. Saydam ve denetime açık yerel yönetimler istediklerine dikkat çeken Uncu, nitelikli hizmet üreten yerel yönetimler istediklerini aktardı. Kent içi ulaşım sorunlarına vurgu yapan Uncu, “İnsanlık onuruna yaraşır sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyoruz. Nitelikli, erişilebilir ve herkes için sağlık istiyoruz. Sağlıklı, erişilebilir ve güvenli gıda hakkımızı istiyoruz. Güvenli yaşam hakkımızı istiyoruz. Kent içi ulaşım sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Kentlerde enerji verimliliği esasına dayalı enerji yönetimi istiyoruz. Doğal, tarihi, kültürel mirasın ve kent kimliğinin korunmasını istiyoruz. Kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlı ve yoksunların toplumsal yaşama tam ve eşit yurttaşlar olarak katılımı için engelsiz kent ortamları istiyoruz. Saydam ve denetime açık yerel yönetimler istiyoruz. Kent suçlarından arındırılmış kentler istiyoruz. Nitelikli hizmet üreten yerel yönetimler istiyoruz” dedi.

Toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacın olduğunu belirten Uncu, “Bilindiği üzere 31 Mart 2024’te Türkiye’nin tüm kent, ilçe, kasaba, köy ve mahallelerinde yerel seçimler yapılacak; kentlerimizi, ilçe ve kasabalarımızı, köy ve beldelerimizi, mahallerimizi yönetecek belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, muhtarlar, meclis üyeleri, ihtiyar meclisi/heyeti üyeleri seçilecektir. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bugüne kadar pek çok kez belirttiği üzere demokratik katılıma açık, çağdaş bir yerel yönetim anlayışını vazgeçilmez önemde görmektedir. Bu anlayışla TMMOB, kentlerimizin yönetiminde bilimin, tekniğin, hukukun ve kamu yararının esas alınması için seçim süreci ve yerel yönetime ilişkin politika, düşünce, uyarı ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmak amacıyla; Yerel Seçimler Bildirgesi hazırlamıştır” diye konuştu.

6 Şubat depremlerini anlatan Uncu, “2023 yılının ilk aylarında yaşadığımız ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat Depremleri tam olarak bu piyasacı ve rant ekonomisine dayalı politikaların sonucudur. 6 Şubat Depremleri, bugüne dek yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın merkezi yönetimin de yerel yönetimlerin de gereken dersleri almadığı; şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır. Merkezi yönetimin yanlış politikalarına paralel olarak yerel yönetimlerin yükümlü olduğu kamusal hizmetlerde de kamu yararı önceliği ihmal edilmiştir. İçinden otoban geçen şehirler yaya, engelli, hasta, yaşlı, yoksul kesimler için ulaşılabilir olmaktan çıkmıştır. Yönetim anlayışı, “halk” kavramı yerine “müşteri” kavramıyla pekiştirilmiş; “bireysellik, özel alan, serbest piyasa, rekabetçilik, yerelcilik, yönetişim, sivil toplumculuk, rantiye, yolsuzluk” kavramları yükselen değerler haline gelmiştir” şeklinde konuştu.

Katılımcılığın önünü açan, toplumun değişik kesimlerine karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyan politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Uncu, “TMMOB, kentlerimizde var olan sorunların aşılmasını; sağlıklı, yaşanabilir ve güvenli kentsel çevrelerin üretilmesini; kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesini; kent halkının, emek ve meslek örgütlerinin demokratik katılımı ve denetimini sağlayacak bir anlayışın geliştirilmesini, öncelikli ve temel gereklilik olarak görmektedir. Bugün, kentlerimizin ve toplumun her zamankinden daha çok “toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim” anlayışına ihtiyacı vardır. Bu anlayış, katılımcılığın önünü açan, toplumun değişik kesimlerine karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyan politika ve uygulamaların hayata geçirilmesidir” ifadelerini kullandı.

TMMOB’nin yerel yönetimlere yaklaşımlarını anlatan Uncu, “Yerel yönetimlerin; kendi kendini yöneten, katılımcılığı benimseyen, temel kentsel sorunların olabildiğince toplumun tüm katmanlarının mutabakatıyla çözüleceğine inanan, saydam, hesap vermeye ve demokratik denetime açık, gücünü halktan alan yönetimler olmaları gerekir.Merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki vesayetini artıran; mahalli idare sistemini, hizmete erişilebilirliği yok eden; yerel katılımı ortadan kaldıran “bütün şehir” sisteminden vazgeçilmelidir. Katılımın önemli araçlarından birisi olarak kabul edilen kent konseyleri, kent meclisleri gibi yönetime katılımı mümkün kılacak mekanizmaların oluşturulmaması ve bürokratik çalışma biçimi gibi nedenlerle halkın kent yönetimine katılımı yeterince sağlanamamaktadır. Yerel yönetimler, kente ve kentlilerin yaşamına ilişkin her türlü kararda, kent halkının özne olmasını hedefleyen doğrudan demokrasi ilkelerini mahalle komiteleri aracılığıyla hayata geçiren mekanizmaları yaratmalıdır.  Yerel yönetim anlayışı; hukuka saygılı, kamu yararını gözeten, katılımcılığa ve paylaşıma açık, saydam, yurttaşlarının çıkarlarını ön planda tutan bir yaklaşımda olmalıdır” dedi.

Uncu, etkin kentsel hizmet üretimine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı;

“Kentsel hizmetlerde, kentteki hizmetlerin üretilmesi ve paylaşılmasında kentte yaşayan insanlara bu hizmetlerin eşit sunulması çıkış noktasıdır. Bugün kentsel hizmetlere erişim giderek daha fazla yoksul kesimlerin aleyhine olacak biçimde bozulmaktadır. Sağlık, eğitim, iş, barınma, beslenme, kentsel altyapı, sosyal ve kültürel faaliyetler gibi yaşamsal ihtiyaçların karşılanması ya da bunların erişilebilir olmasının sağlanması belediyelerin asli görevleri arasındadır. Yurttaşların kamu hizmetlerine eşit koşullarda erişiminde, hizmet üretim süreçlerinin iyileştirilmesi ve denetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerinden etkin biçimde yararlanılmalıdır. Hazine arazilerinin işgaliyle başlayan kaçak yapılaşma, kıyılara, sulak alanlara, meralara, yaylalara ve ormanlara doğru genişlemiştir. İmar affı kanunlarıyla kaçak yapılaşma âdeta resmi kentleşme politikası haline getirilmiştir. Seçim dönemlerinde imar aflarıyla yasallaştırılmış, kent hizmetlerinden yararlandırılmaları sağlanmıştır.”