DÜN EVDEN ÇIKTIK. Damat Levent geldi, otomobiline bindik, çıktık Adana’yı. Ben bir yere gitmek istemiyordum; ille götürecekler; ne imiş, deprem yinelenirmiş!
Bu yer küre var olduktan beri deprem olmuyor değil. Deprem olmasa, denizler, göller, kayalar, dağlar, ovalar, ırmaklar, dereler nasıl olur? Tüm bunlara kaşılık tersi de olabilir!
6 Şubat; saat 04.17’de sallanıyor yer yuvarlağı. Merkez üssü Kahramanmaraş-Pazarcık. Kuzeyden güneye gidip geliyor bizim apartman. Birçok apartman da öyle. Ağaçlar, kuşlar, hayvanlar da öyle; böcekler de öyle.
Fay hattı geçiyormuş altımızdan. Yaşlı bir dut ağacının ortasından geçmiş, geçerken ikiye ayırmış ağacı…
Deprem oluyor dedim Eşim sus işareti yaptı. Ben susunca deprem olmayacak sanki?! Aklına geldi sanırım, gitti kapının altına durdu; kendince önlem aldı. Apartman yıkılırsa buradaki boşluk kurtaracak kendini!
Güzel Yalı Mahallesi’nde 14 katlı Alpergün Apartmanı yıkılmış… İlk gün kurtarıcılar işe başladı. Ama, canlı kurtulan olmamış! Hep gitmişler!... Kızımın katı vardı bu binada, kiracıları, komşuları da yok olmuşlar.
Hemen çadırlar kuruldu. Camilere, okullara, alanlara sığındı kalanlar! Yağmur yağıyor, hava soğuk. AFAD, AHBAP, AKUT yardıma koşmuş, gerekeni canla başla yapıyorlar. Kimi kurum, kuruluşlar, insanlar yemek koşturuyorlar, odun yetiştiriyorlar… Çadırlara yakın yerlerde yakıyorlar odunları. Ateşin çevresinde toplanmışlar ısınıyorlar. Sanki mahşer kurulmuş, karışmış ölülerle canlılar.
Kefen bulunamıyor! Ölülerin cenaze namazı kılın(a)mıyor. İş makineleri çukurlar açmış, koymuşlar ölüleri içine, örtmüşler üstünü; Doğanın soykırımı bu?! Doğa da canlı, karşılık verebilir!
Köylere ulaşılamıyormuş. Ev hayvanlarının çoğu telef olmuş; bazıları sağ çıkarılmış. En az insanlar kadar seviniyor hayvanlar. Bir kedi sahibinin yerini göstermiş; kurtarmışlar. Kimi ölüsünü arabasına koymuş, kimi motosiklette kucağını almış götürüyor, doğduğu yere…
Dağlar başlıyor, Toros Dağları. Delmişler tünel açmışlar. “Dağlar seni delik delik delerim, toprağını elek alır, elek elek elerim” yakımı gerçek olmuş. Tüneller açılmış, bir yerden bir yere, kısalmış yollar. Bunun içinden su mu çıktı, maden mi? O kadar toprak nereye gitti? Dereleri, kanyonları mı doldurdular? Çıkılmadık dağ olmaz, başından yol geçer. Mahruki de geçmiştir bu dağlardan. Erciyes, Süphan, Ağrı, Everest… geçilmiştir üstünden…
Bu kadar yola, bu kadar oyuğa tünele nasıl dayanır dağlar? Yaralanmış oyuk oyuk; ne yapsın dağlar?. Şimdi de onlar ağlatıyor insanları… Öyle bir öfkelenmiş ki şöyle konuşuyor; yapma dedim yaptınız, vurma dedim vurdunuz; derenin, ırmağın önünü büğediniz, yolunu değiştirdiniz; su akıttım, sel akıttım yıktım evleri anlamadınız! Şimdi de sallandım, felaketiniz oldu…!
Güneş gitmiş akşam olmuştu. Gilindire (Aydıncık), Alanya, Manavgat, Belek’i geçtik Antalya’dayız. Eve ulaştık, kızım Estin, torunum Asya karşıladı bizi¸kucaklaştık, özlem giderdik.
20.02.2023, Antalya
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
M.Demirel Babacanoğlu
ANTALYA’DAYIZ -1
DÜN EVDEN ÇIKTIK. Damat Levent geldi, otomobiline bindik, çıktık Adana’yı. Ben bir yere gitmek istemiyordum; ille götürecekler; ne imiş, deprem yinelenirmiş!
Bu yer küre var olduktan beri deprem olmuyor değil. Deprem olmasa, denizler, göller, kayalar, dağlar, ovalar, ırmaklar, dereler nasıl olur? Tüm bunlara kaşılık tersi de olabilir!
6 Şubat; saat 04.17’de sallanıyor yer yuvarlağı. Merkez üssü Kahramanmaraş-Pazarcık. Kuzeyden güneye gidip geliyor bizim apartman. Birçok apartman da öyle. Ağaçlar, kuşlar, hayvanlar da öyle; böcekler de öyle.
Fay hattı geçiyormuş altımızdan. Yaşlı bir dut ağacının ortasından geçmiş, geçerken ikiye ayırmış ağacı…
Deprem oluyor dedim Eşim sus işareti yaptı. Ben susunca deprem olmayacak sanki?! Aklına geldi sanırım, gitti kapının altına durdu; kendince önlem aldı. Apartman yıkılırsa buradaki boşluk kurtaracak kendini!
Güzel Yalı Mahallesi’nde 14 katlı Alpergün Apartmanı yıkılmış… İlk gün kurtarıcılar işe başladı. Ama, canlı kurtulan olmamış! Hep gitmişler!... Kızımın katı vardı bu binada, kiracıları, komşuları da yok olmuşlar.
Hemen çadırlar kuruldu. Camilere, okullara, alanlara sığındı kalanlar! Yağmur yağıyor, hava soğuk. AFAD, AHBAP, AKUT yardıma koşmuş, gerekeni canla başla yapıyorlar. Kimi kurum, kuruluşlar, insanlar yemek koşturuyorlar, odun yetiştiriyorlar… Çadırlara yakın yerlerde yakıyorlar odunları. Ateşin çevresinde toplanmışlar ısınıyorlar. Sanki mahşer kurulmuş, karışmış ölülerle canlılar.
Kefen bulunamıyor! Ölülerin cenaze namazı kılın(a)mıyor. İş makineleri çukurlar açmış, koymuşlar ölüleri içine, örtmüşler üstünü; Doğanın soykırımı bu?! Doğa da canlı, karşılık verebilir!
Otobandan gidiyoruz, çıktık Adana’yı; Tarsus Mersin, Silifke’yi geçtik, Taşucu’na geldik, buradaki
Viyadükler yıkılmamış. (Şuna köprü dememişler.) Ama, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Pazarcık, Malatya, Adıyaman, viyadükleri yıkılmış!
Köylere ulaşılamıyormuş. Ev hayvanlarının çoğu telef olmuş; bazıları sağ çıkarılmış. En az insanlar kadar seviniyor hayvanlar. Bir kedi sahibinin yerini göstermiş; kurtarmışlar. Kimi ölüsünü arabasına koymuş, kimi motosiklette kucağını almış götürüyor, doğduğu yere…
Dağlar başlıyor, Toros Dağları. Delmişler tünel açmışlar. “Dağlar seni delik delik delerim, toprağını elek alır, elek elek elerim” yakımı gerçek olmuş. Tüneller açılmış, bir yerden bir yere, kısalmış yollar. Bunun içinden su mu çıktı, maden mi? O kadar toprak nereye gitti? Dereleri, kanyonları mı doldurdular? Çıkılmadık dağ olmaz, başından yol geçer. Mahruki de geçmiştir bu dağlardan. Erciyes, Süphan, Ağrı, Everest… geçilmiştir üstünden…
Bu kadar yola, bu kadar oyuğa tünele nasıl dayanır dağlar? Yaralanmış oyuk oyuk; ne yapsın dağlar?. Şimdi de onlar ağlatıyor insanları… Öyle bir öfkelenmiş ki şöyle konuşuyor; yapma dedim yaptınız, vurma dedim vurdunuz; derenin, ırmağın önünü büğediniz, yolunu değiştirdiniz; su akıttım, sel akıttım yıktım evleri anlamadınız! Şimdi de sallandım, felaketiniz oldu…!
Güneş gitmiş akşam olmuştu. Gilindire (Aydıncık), Alanya, Manavgat, Belek’i geçtik Antalya’dayız. Eve ulaştık, kızım Estin, torunum Asya karşıladı bizi¸kucaklaştık, özlem giderdik.
20.02.2023, Antalya