TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Doç. Dr. M. Zeki Uyanık: Dünyevileşme tüm çağların en büyük hatası

Son zamanlarda tartışma konusu haline gelen dünyevileşme hakkında gazetemize konuşan Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr M.Zeki Uyanık, “Dünyevileşme; dünyaya gereğinden fazla değer verme, dini hayatı ihmal edecek kadar dünyalıklarla meşgul olmadır. Kendini dünyanın cazibesine kaptırma, onun esiri haline gelmedir ve dünyevileşmek insanoğlunun bütün çağlar boyu yapa geldiği en büyük hata olmuştur.” Dedi.

Haber Giriş Tarihi: 06.12.2022 19:04
Haber Güncellenme Tarihi: 06.12.2022 19:04
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
Doç. Dr. M. Zeki Uyanık: Dünyevileşme tüm çağların en büyük hatası

Serhat ŞANLI / ÖZEL HABER

ADANA (İLKHABER) – Son zamanlarda tartışma konusu haline gelen dünyevileşme hakkında gazetemize konuşan Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr M.Zeki Uyanık, “Dünyevileşme; dünyaya gereğinden fazla değer verme, dini hayatı ihmal edecek kadar dünyalıklarla meşgul olmadır. Kendini dünyanın cazibesine kaptırma, onun esiri haline gelmedir ve dünyevileşmek insanoğlunun bütün çağlar boyu yapa geldiği en büyük hata olmuştur.” Dedi.

Günümüzde de bu sorunun olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. M. Zeki Uyanık, “Yaşadığımız çağda genelde bütün insanlığın, özelde ise Müslümanların en büyük sorunlarından biri hatta başta geleni, dünyaya meyletmek ve dünyevî kazanımları nihai hedef olarak görmektir. Her şeyin sadece bu dünyadan ibaret olduğunu sanmak, lisanen bunu ikrar etmese de, hayat tarzı olarak öyleymiş gibi yaşamaktır” diye konuştu.

Dini olarak dünyevileşmenin; ahiret hayatını ve hesabını unutarak dünyevî haz ve yaşamın içine kendini hapsetmek olduğuna değinen Doç. Dr. M. Zeki Uyanık, “Dünyevileşme terim olarak, dinî düşüncenin dünyayı anlamlandırmasından veya dünyanın dinden arındırılması şeklinde tarif edilmektedir. Bir başka ifade ile kutsal ile ilişkisi olan insanların kutsaldan arınma sürecidir. Dünyevileşmede din ve dindarlık ortadan kalkmaz ama önemi azaltılıyor ya da zayıflatılıyor. Kişinin kendini dünyanın cazibesine kaptırması, onun esiri haline gelmesidir. Yani ahiret hayatını ve hesabını unutarak dünyevî haz ve yaşamın içine kendini hapsetmektir” dedi.

Çağımız insanın ve Müslümanın en temel problemlerinden birinin dünyevileşme olduğuna vurgu yapan Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr M.Zeki Uyanık, konu hakkında detaylı örnekler vererek şöyle konuştu;

“Aslında insanoğlu, dünyayı sevmeye ve dünya hayatına ve içindekilere aldanmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır. Yani beşer fıtrat olarak dünyaya yönelmeye müsait bir varlık olarak yaratılmıştır.

Müslüman açısından Dünyevileşme: Dindar insan ile ilgili baktığımızda dünyevileşmenin; nefs-i emmârenin baskın hale gelmesi, kalp kararması, zihin dünyasındaki med-cezir hali, bir kırılma olduğunu görürüz. Bunun tezahürleri de makam, mevki, şan, şöhret ve servet tutkusu şeklinde belirmektedir.

Çağımız insanın ve de Müslümanın en temel problemlerinden biri dünyevileşmedir.  Çünkü dünya cazip, insanoğlu bu güzelliklere hayli meyyal.. Bu nedenle belki de en büyük imtihanı dünyevileşme ile olmaktadır. Diye biliriz ki dünyevileşme Müslüman için uhrevî hayatımız önünde en büyük engel…

Dünyevileşme, “Dünya-ahiret dengesinin dünya lehine bozulması, dünyada en güzel şekilde yaratılan (ahsen-i takvim) insanın zamanla aşağıların aşağısına (esfel-i sâfilîn) düşüş serüvenidir. Diğer bir deyişle, Allah’ı ve ahireti unutarak dine karşı kayıtsızlaşma, ahlaki ve dinî değerlere yabancılaşmaktır.” (Yıldırım, 2018: 51).

Aslında insanlık tarihine baktığımızda dünyevileşme, gönderilmiş olan hemen her peygamberin mücadele ettiği bir konudur. Tarih boyunca tüm insan topluluklarının ortak sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda bütün ümmetler, Allah’ın elçileri tarafından uyarılmışlardır. İlgili ikazları dikkate alanlar olduğu gibi, almayan ve gönderilen elçilerle mücadele eden güruhlar da olmuştur.

Dünyevileşme, ilk peygamberden itibaren kıyamete dek yaratılış amacından sapmamak için insanoğlunun mücadele ettiği en önemli konulardandır. Tefsir, hadis, din psikolojisi, din sosyolojisi ve siyer ilimleri açısından hâlâ derinlemesine incelemeyi bekleyen bir alandır.

İslam’da Dünya-Ahiret Dengesi Vardır. İslam dini açısından ne dünyevileşme ne de uhrevileşme (ruhbanlaşmanın) arzu edilen bir şey değildir. Bilâkis asıl vurgunun dünya ve âhiret arasında bir denge kurulması olduğu görülür. İslam hem dünyayı hem ahiret önemser ve kazanmamızı ister. “Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver” diye dua etmemiz tavsiye edilmiştir. Yani ataların ifadesi ile: ”Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete yönelik çalış.

İslam, iki cihan mutluluğunu sağlamayı hedefler. Kulu bu hedefinden alıkoyacak her türlü olumsuzluğa karşı tedbir ve çareler ortaya koyar. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.” düsturu gereği kişinin dünya hayatına göre âhiret hayatı şekillenir.

‘O ki; hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır’ buyruluyor. Bu yüzden dünya bir imtihan yeridir ve kendisine ancak o kadar değer verilmelidir. Kur’an, dünyevileşmenin girdabına düşmemeleri konusunda insanlara, “Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın.” (Fâtır, 35/5) şeklinde ikaz yapmaktadır. Dünyevileşen kimse aslında dünyayı, yaratılış amacını, sebep ve sonuçları kavrayamamış kimsedir ki kontrol altına alınamayan dünyevileşmenin sonu sekülerleşmedir. İslam, kulluk görevlerine engel olmayan, insanı Allah‘ı anmaktan alıkoymayan ve ona âhireti unutturmayan dünya hayatını onaylar. Yerilen, âhirete tercih edilmiş bir dünya hayatıdır. Kötülenen, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanan bir dünya hayatıdır. Küçümsenen, zevk ve menfaatlerin Allah‘ın rızasından üstün tutulduğu bir dünya hayatıdır.

Maalesef asrımızda tüketim kültürünü ve alışkanlıklarını meşrulaştırıcı bir anlayış oluştu. Sınıf atlayan yeni bir Müslüman kesim türedi. Bu sosyal değişim, inandığı gibi yaşayan değil, yaşadığı gibi inanan bir Müslüman tipi ortaya çıkardı. Dünyevileşmenin hızlandırıcısı tahribat ve tahrifatı, dini hassasiyetleri de değiştirdi. Dindarlıkları yumuşattı, dönüştürücü etkiler ortaya çıkardı. Helal ve haram, günah sevap duyarlılıkları oldukça zayıfladı. Dünyevileşme dalgası, bulaşıcı bir hastalık gibi en muhafazakâr denilen ailelerde bile çözülmeleri beraberinde getirdi.

Hz. Ömer; “Zorlukla ve kıtlıkla denendik, sabredebildik; bolluk ve refahla denendik, sabredemedik” diyor. Yahya Bin Muaz: “Ey İnsanlar! Görüyorum ki; evleriniz Rum Kayseri’nin evlerine, lükse hayranlığınız Kisra’nın tutumuna, servet peşinde koşmanız Karun’un anlayışına, saltanatınız Firavun saltanatına, nefisleriniz Ebu Cehil nefsine, gururunuz Ebrehe’nin gururuna, yaşayışınız sefihlerin yaşayışına benziyor. Allah için söyleyin bana, Ümmet-i Muhammed’den olanlar nerede?”

Dünyevî imkânlara sahip olmak ya da aşırı zengin olmak dünyevileşmek değildir. Yeter ki insan sahip olduğu serveti kontrolü altına alabilsin, onu gönlünü esir olacak hale getirmesin, onun mahkûmu olmasın.

Makam sahibi olma ve şöhret kazanma hırsı; İnsanlık tarihi boyunca gündemden hiç düşmediler bu duygular. Abdurrahman b. Avf’ın; “Allah Rasûlü ile beraber zorluklarla imtihan edildik ve sabrettik. Hz. Peygamber zamanından sonra ise bollukla imtihan edildik fakat sabredemedik” (Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme”, 30) sözü, dünyevileşmenin dengeyi gözetmekten yoksunlaşma hâli olduğunu ve bunun altında yatan sebeplerden birini de makul ve maruf ölçünün dışına çıkan mal sevgisinin oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Sizler yöneticilik konusunda hırslı davranacaksınız ama bu kıyamet günü bir pişmanlığa dönüşecek. (Buhârî, “Ahkâm”, 7.)

Hz. Peygamber; Kişinin mal hırsının, şeref ve mevkie düşkünlüğünün dinine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha büyüktür. (Tirmizî, “Zühd”, 43.)

Kur‘ân, insana şeytana uymuş ve dünyevileşmiş üç insan tipi sunmaktadır. Bunlardan birincisi iktidarına güvenen Firavun, ikincisi servetine güvenen Kârûn üçüncüsü de bilgisine güvenen Bel‘am‘dır. Bel‘am‘, kendince hayatın şifresini çözdüğüne inanan ukala bir tipti.

Ebedîlik Arzusu Dünyevileşme; Yani Ölümsüzlüğü bu dünyada aramaktır. Allah Resulü, “Ben, dünyada bir ağacın altında gölgelendikten sonra yola koyulup orayı terk eden bir yolcu gibiyim.”. (Buhâri, “Rikāk”, 8) buyurur ve dünyada bir yolcu gibi olmayı ashabına da tavsiye eder. Nitekim bir gün Abdullah b. Ömer'in omuzunu tutarak, onun şahsında bütün Müslümanlara şöyle nasihat eder: “Dünyada (kimsesiz) bir garip yahut bir yolcu gibi ol.” (Buhârî, “Rikāk”, 3.)

Kendini Yeterli Görme (İstiğnâ): Kibir, istiğna, nankörlük ve servet gibi faktörlerle kalplerin katılaşması, basiretin körleşmesi, bir tür idrak ve akıl tutulmasıdır. Dünyevileşmenin İnsan ve Toplum Hayatına Etkileri: Zulüm, Fesad, Allah’ı unutmak, sıkıntılı hayat, şirk, haset, vurdumduymazlık, bencilleşme..

Dünyevileşmeye karşı Kur’an’ın önerdiği tedbirler: Takva, kanaat “Asıl zenginlik mal çokluğu değil gönül zenginliğidir.” (Buhârî, “Rikāk”, 15.),“Dünyaya rağbet etme ki Allah seni sevsin, insanların elindekine rağbet etme ki insanlar seni sevsin.” (Müslim, “Zühd”, 9.)

Îsâr; Malından, canından, rahatından başkaları için vazgeçebilecek kadar erdemli, karakteri sağlam birinin dünyevileşmesi beklenemez.

İbadet ve Allah’ı Zikretmek; Bilin ki kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir. (Ra‘d, 13/27-28.)

Sonuç olarak baktığımızda; Yaşadığımız çağda genelde bütün insanlığın, özelde ise Müslümanların en büyük sorunlarından biri hatta başta geleni, dünyaya meyletmek ve dünyevî kazanımları nihai hedef olarak görmektir. Her şeyin sadece bu dünyadan ibaret olduğunu sanmak, lisanen bunu ikrar etmese de, hayat tarzı olarak öyleymiş gibi yaşamaktır.

Dünyevileşmek insanoğlunun bütün çağlar boyu yapa geldiği en büyük hata olmuştur.  Kilise kontrolündeki toprakların siyasi otoritenin kontrolüne devredilmesi, şeklindeki anlayışla başlayan sekülerleşme, dünyevileşme farklıdır. Dünyevileşme; dünyaya gereğinden fazla değer verme, dini hayatı ihmal edecek kadar dünyalıklarla meşgul olmadır. Dünyevileşme; kendini dünyanın cazibesine kaptırma, onun esiri haline gelmedir.

Teknoloji ve tıbbın gelişmesiyle birlikte hastalıklarla mücadelede ciddi bir ilerlemenin sağlanması, tarımdaki zirai icatların gelişmesiyle birlikte üretimin tüketimi karşılayacak seviyeye ulaşması, iletişim imkânlarının ve haberleşme gereçlerinin artması ve liberal ekonominin dayattığı tüketici bireyler olma anlayışının tüm toplumlarda yaygınlaşması, insanların Yaratıcıyla olan bağını zayıflatmış; dünyevileşme ve sekülerleşme onlar üzerindeki hâkimiyetini sağlam bir şekilde ikame etmiştir.. Uyarı: “Dünya pazarı sizi ahiret pazarından alıkoymasın.” (Gazali)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.