Beyaz Cennet Pamukkale ve Kutsal Kent Hierapolis: Doğanın ve Tarihin Buluştuğu UNESCO Mirası
Beyaz Cennet Pamukkale ve Kutsal Kent Hierapolis: Doğanın ve Tarihin Buluştuğu UNESCO Mirası
Her yıl yaklaşık 2 milyon turisti ağırlayan Pamukkale, Roma Dönemi'nden bu yana cazibesini koruyor. Termal suların oluşturduğu eşsiz travertenleri ve yanı başındaki Hierapolis Antik Kenti ile UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu bölge, ziyaretçilerine 2000 yıllık bir tarih ve şifa yolculuğu vadediyor.
Oluşturulma Tarihi: 24 Haziran 2025, Salı 16:39
Güncellenme Tarihi: 24 Haziran 2025, Salı 16:50
Haber Merkezi
DOĞANIN SANATI VE TARİHİN MİRASI BİR ARADA
Ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerler listelerinin neredeyse tamamında yer verilen ve her yıl 2 milyon civarında turistin ziyaret ettiği Pamukkale, doğanın sanatçı rolünü üstlendiği yerlerden. Termal suların hava ile teması sonucunda meydana gelen beyaz travertenlerin donmuş bir şelale benzeri kademeli şekiller oluşturduğu ve yer yer teras biçimli havuzlar meydana getirdiği Pamukkale’nin çekiciliğinin keşfi Roma Dönemi’ne kadar gidiyor.
Pamukkale Travertenleri'nin hemen yanında tüm görkemiyle ayakta duran Pamukkale Hierapolis Antik Kenti'nin kalıntılarının büyük bölümü de bu dönemden. Eşi bulunmaz güzellikteki travertenler ile birlikte bu kalıntılar UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’nde yer alıyor.
2 bin yıl öncesinde de Bergama Krallığı bu çekiciliğe karşı koyamamış ve travertenlerin yanına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiştir. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmiştir. Günümüzde de güzellik ve sağlık arayışı içinde termal havuzları ziyaret edilmeye devam ediyor. Ziyaretçiler, binlerce yıl öncesindeki antik dünyanın insanlarının yüzdüğü sulara girebilir ve travertenlerin manzarasını izleyebilir.
Ancak oluşumu binlerce yıl alan bu doğal güzellik oldukça hassas olduğundan, yalnızca belli kesimlerinde dolaşılmasına ve sularına girilmesine izin verilmektedir. Pamukkale’de daha uzun süre kalmak ve şifalı sularından yararlanmak isteyenler ise antik kentin ve travertenlerin yakınında yer alan termal tesislerde hem konaklayabilir hem de masaj, termal sular ve çamur banyolarının keyfini yaşayabilirler.
CEHENNEM KAPISINDAN KUTSAL YAPILARA: HİERAPOLİS
Hierapolis Antik Kenti oldukça iyi biçimde korunarak günümüze ulaşmayı başarmıştır. Buranın bir termal merkez olduğu zamanlarda çok sık ziyaret edildiği bilinen Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Hierapolis ve yakın çevresindeki antik kent kazılarında ortaya çıkarılan heykeller ve diğer kalıntılar burada görülebilir. Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora, gymnasium gibi yapılar da ziyaretçilere 2 bin yıl öncesinin kentinde olduğunu hissettirecek derecede iyi durumdadır. Özellikle Roma Dönemi’nde cehennemin girişi olduğuna inanılan Ploutonium hakkında anlatılan hikâyeler ilgi çekmektedir.
HRİSTİYANLIK İÇİN KUTSAL BİR DURAK
Hierapolis, Hristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşimdir. Bu kutsallığın en önemli nedeni İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un burada öldürülmüş olması ve mezarının da burada bulunmasıdır. 5'inci yüzyılda saray mimarlarınca yapılan, azizin mezarının yer aldığı Martyrium, Hristiyanlığın kutsal yapılarından biridir. İçinde vaftiz teknesi ve piskopos ayin mekânlarının yer aldığı 6'ncı yüzyıl katedrali ile 7'nci yüzyıla tarihlendirilen Direkli Kilise diğer önemli Hristiyan yapılarıdır. Daha küçük pek çok kilise de kentin çeşitli yerlerine dağılmış durumdadır. Tüm bu yapılar Hierapolis’in Bizans Dönemi’nde önemli bir dinsel merkez olduğunu kanıtlamaktadır.
KUTSAL KENT'İN KONUMU VE TARİHÇESİ
Denizli'nin 17 kilometre kuzeyinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'nin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır.
Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolis'in bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Kentin Helenistik Dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğu Ana Tanrıça kültünden dolayı bilinmektedir. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ II. yüzyıl başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS 60) büyük depreme kadar, Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Helenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS IV. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
ANTİK KENTTE ADIM ADIM: GÖRÜLMESİ GEREKEN YAPILAR
Hierapolis Tiyatrosu: Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir. Bu görkemli yapı, İmparator Septimius Severus zamanında MS III. yüzyılda inşa edilmiştir.
Büyük Hamam Kompleksi: Bugün masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı tipik Roma hamamları gibidir. Kalıntılar MS II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Frontinus Caddesi: 14 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturmaktadır.
Agora: MS 60 yılında meydana gelen depremden sonra Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenmiştir.
Diğer Önemli Yapılar: Kentte ayrıca Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, İon Sütun Başlıklı Ev, Latrina, Apollon Kutsal Alanı, Su Kanalları ve Nympheumlar, Plutonium, Surlar, Katedral ve Aziz Philippus Martyriumu gibi birçok etkileyici yapı bulunmaktadır. Özellikle Aziz Philippus adına yapılan şehitlik, MS 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra inşa edilmiş sekizgen planlı, dini ve ruhi bir tedavi merkezi olarak öne çıkmaktadır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Beyaz Cennet Pamukkale ve Kutsal Kent Hierapolis: Doğanın ve Tarihin Buluştuğu UNESCO Mirası
Her yıl yaklaşık 2 milyon turisti ağırlayan Pamukkale, Roma Dönemi'nden bu yana cazibesini koruyor. Termal suların oluşturduğu eşsiz travertenleri ve yanı başındaki Hierapolis Antik Kenti ile UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu bölge, ziyaretçilerine 2000 yıllık bir tarih ve şifa yolculuğu vadediyor.
Oluşturulma Tarihi: 24 Haziran 2025, Salı 16:39
Güncellenme Tarihi: 24 Haziran 2025, Salı 16:50
Haber Merkezi
DOĞANIN SANATI VE TARİHİN MİRASI BİR ARADA
Ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerler listelerinin neredeyse tamamında yer verilen ve her yıl 2 milyon civarında turistin ziyaret ettiği Pamukkale, doğanın sanatçı rolünü üstlendiği yerlerden. Termal suların hava ile teması sonucunda meydana gelen beyaz travertenlerin donmuş bir şelale benzeri kademeli şekiller oluşturduğu ve yer yer teras biçimli havuzlar meydana getirdiği Pamukkale’nin çekiciliğinin keşfi Roma Dönemi’ne kadar gidiyor.
Pamukkale Travertenleri'nin hemen yanında tüm görkemiyle ayakta duran Pamukkale Hierapolis Antik Kenti'nin kalıntılarının büyük bölümü de bu dönemden. Eşi bulunmaz güzellikteki travertenler ile birlikte bu kalıntılar UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Listesi’nde yer alıyor.
2 bin yıl öncesinde de Bergama Krallığı bu çekiciliğe karşı koyamamış ve travertenlerin yanına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiştir. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmiştir. Günümüzde de güzellik ve sağlık arayışı içinde termal havuzları ziyaret edilmeye devam ediyor. Ziyaretçiler, binlerce yıl öncesindeki antik dünyanın insanlarının yüzdüğü sulara girebilir ve travertenlerin manzarasını izleyebilir.
Ancak oluşumu binlerce yıl alan bu doğal güzellik oldukça hassas olduğundan, yalnızca belli kesimlerinde dolaşılmasına ve sularına girilmesine izin verilmektedir. Pamukkale’de daha uzun süre kalmak ve şifalı sularından yararlanmak isteyenler ise antik kentin ve travertenlerin yakınında yer alan termal tesislerde hem konaklayabilir hem de masaj, termal sular ve çamur banyolarının keyfini yaşayabilirler.
CEHENNEM KAPISINDAN KUTSAL YAPILARA: HİERAPOLİS
Hierapolis Antik Kenti oldukça iyi biçimde korunarak günümüze ulaşmayı başarmıştır. Buranın bir termal merkez olduğu zamanlarda çok sık ziyaret edildiği bilinen Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Hierapolis ve yakın çevresindeki antik kent kazılarında ortaya çıkarılan heykeller ve diğer kalıntılar burada görülebilir. Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora, gymnasium gibi yapılar da ziyaretçilere 2 bin yıl öncesinin kentinde olduğunu hissettirecek derecede iyi durumdadır. Özellikle Roma Dönemi’nde cehennemin girişi olduğuna inanılan Ploutonium hakkında anlatılan hikâyeler ilgi çekmektedir.
HRİSTİYANLIK İÇİN KUTSAL BİR DURAK
Hierapolis, Hristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşimdir. Bu kutsallığın en önemli nedeni İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un burada öldürülmüş olması ve mezarının da burada bulunmasıdır. 5'inci yüzyılda saray mimarlarınca yapılan, azizin mezarının yer aldığı Martyrium, Hristiyanlığın kutsal yapılarından biridir. İçinde vaftiz teknesi ve piskopos ayin mekânlarının yer aldığı 6'ncı yüzyıl katedrali ile 7'nci yüzyıla tarihlendirilen Direkli Kilise diğer önemli Hristiyan yapılarıdır. Daha küçük pek çok kilise de kentin çeşitli yerlerine dağılmış durumdadır. Tüm bu yapılar Hierapolis’in Bizans Dönemi’nde önemli bir dinsel merkez olduğunu kanıtlamaktadır.
KUTSAL KENT'İN KONUMU VE TARİHÇESİ
Denizli'nin 17 kilometre kuzeyinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'nin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır.
Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolis'in bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Kentin Helenistik Dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğu Ana Tanrıça kültünden dolayı bilinmektedir. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ II. yüzyıl başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS 60) büyük depreme kadar, Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Helenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS IV. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.
ANTİK KENTTE ADIM ADIM: GÖRÜLMESİ GEREKEN YAPILAR
Hierapolis Tiyatrosu: Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir. Bu görkemli yapı, İmparator Septimius Severus zamanında MS III. yüzyılda inşa edilmiştir.
Büyük Hamam Kompleksi: Bugün masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı tipik Roma hamamları gibidir. Kalıntılar MS II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Frontinus Caddesi: 14 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturmaktadır.
Agora: MS 60 yılında meydana gelen depremden sonra Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenmiştir.
Diğer Önemli Yapılar: Kentte ayrıca Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, İon Sütun Başlıklı Ev, Latrina, Apollon Kutsal Alanı, Su Kanalları ve Nympheumlar, Plutonium, Surlar, Katedral ve Aziz Philippus Martyriumu gibi birçok etkileyici yapı bulunmaktadır. Özellikle Aziz Philippus adına yapılan şehitlik, MS 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra inşa edilmiş sekizgen planlı, dini ve ruhi bir tedavi merkezi olarak öne çıkmaktadır.
Foto Galeriler