Şimdiki şarkılar fast food

70’ler 80’lerden gelip 2017’de hala dinlenebilmek, hala beğenilmek, hala konser verebilmek her sanatçının harcı değil.

Haber Giriş Tarihi: 31.01.2017 17:20
Haber Güncellenme Tarihi: 31.01.2017 17:20
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.ilkhaber-gazetesi.com
Şimdiki şarkılar fast food

Şimdiki şarkılar fast food

70’ler 80’lerden gelip 2017’de hala dinlenebilmek, hala beğenilmek, hala konser verebilmek her sanatçının harcı değil. Nil Burak, işte bu özelliklerin tümünü hala bünyesinde taşıyan bir kadın. Güçlü sesi, inanılmaz sahne performansı, yaptığı işten bir amatör gibi heyecan duyması ama tam bir profesyonel gibi müziğe hakimiyeti tabi ki onu ayrıcalıklı kılıyor. Onun içindir ki şimdilerdeki müzik onu tatmin etmiyor ve günümüz şarkılarını “Fast food” olarak tanımlıyor. “Onlar ünlü değiller popülerler” diyor. Nil Burak’la geçmişten günümüze keyifli bir yolculuğa çıktık.

Nil Burak’ın başarısı ülkemizle sınırlı değil. Aralarında dünyaca ünlü Paris Olympia ve Londra The Talk of the Town gibi müzikhollerinin de bulunduğu yerlerde özel orkestralar eşliğinde sayısız konserler veren Nil Burak, Türkiye'yi temsil etmek üzere tüm Avrupa ülkeleri, RusyaTürki CumhuriyetlerÇinArjantinVenezuelaBrezilya ve ABD'de çeşitli konserler vermiş, sayısız ödüller kazanmış, sinemalarda, kabarelerde rol almış, üç altın plak kazanmış, milyonlarını gönlünde taht kurmuş dev bir yıldız. Dahası var. 70’li yılların efsane sanatçısı, 3 Altın Plak ödülüne de sahip.  

 

RÖPORTAJ: MURAT YILDIRIM

Öncelikle konseriniz üzerine konuşalım. Sahne Aldığınız Hayal Kahvesi’nde Adanalı müzikseverleri nasıl buldunuz?

Adanalılar çok enerjik. Onların enerjisi bana da yansıdı. Bizim için konser çok güzeldi, seyirci için de çok güzel olduğunu gördüm. Her şarkıda eşlik ettiler. Seyircinin yüzündeki mutluluğu gördüm ben. Zaten ben Adana’yı çok seviyorum. Yıllar öncesinde çok geldim Adana’ya konserler için. Akdenizliyiz ya hepimiz, seviyorum bu kenti.

Sizin döneminizde şarkılar akustik, büyük orkestralar eşliğinde yapılan kayıtlar, kısacası yoğun bir emek var. Günümüzde ise teknolojiyle birlikte emeğin geri planda olduğu çabuk üretilen, çabuk tüketilen bir müzik kültürü hakim. Neler söylersiniz, o dönemle bu dönemi karşılaştırdığınızda?

Her şey bir devir biliyorsunuz. O zaman her şey çok daha titizlikle ve özenle yapılıyordu. Kendi mesleğimle alakalı ifade edeyim; şarkı sözlerine çok önem veriyorduk. İnsanların kendini o şarkıda bulması çok önemli. Kendinden bir şeyler bulmalı o şarkıyı dinleyen herkes. Bu düşünceyle çok çalışıyorduk iyi şeyler üretmek için. Sözleri Cem Karaca’nın biliyorsunuz bestesi benim olan “Sen de başını alıp gitme ne olur” derken herkes kendinden bir şeyler bulmuştur bu şarkıda. Bu sözler bu şarkılar çok yoğun çalışmalarla olmuştur. Onun içindir ki hala her yaştan, her kesimden insan bu şarkılara eşlik ediyor, kendilerinde bir şeyler bulmuyor. Şimdilerde dediğiniz gibi her şey gibi müzik de çabuk üretiliyor ve çabuk tüketiliyor.

Şimdiki şarkıların ve şarkıcıların kalıcı olmamalarının nedenleri nelerdir?

 

Bugün çok FastFood her şey gibi. Hani yaza damgasını vurdu deniyor Ekim ayı geliyor o şarkıyı kimse hatırlamıyor. Ama konser akşamı çok genç arkadaşlar vardı orta yaşta olan izleyicilerimiz vardı, bütün şarkılarımı biliyorlardı bana eşlik ediyorlardı. Ben ilk 45’lik plağımı 1975 sonlarında yaptım. 40 yıl dile kolay ve şarkılarınız hala hafızalarda. Bu aradaki farkı görmeye yetiyor sanırım. Mesela “Issız Adam” filminden sonra ben yaklaşık 13 üniversitede konser verdim. Yaş ortalamasında benim şarkılarım varken henüz doğmamış olan gençler vardı. İnanın bizim devirlerimizde kimin şarkısını söylediysem hepsini biliyorlardı. İnternet çağındayız tabi ki bu çok önemli. Ama iyi şeyler, kalıcı oluyor ve üç kuşağı birleştiriyor. Benim konserimde de üç nesil aynı anda aynı şarkıları söyledi. Bu inanılmaz bir mutluluk.

Peki günümüz sanatçıları da kalıcı olamazlar mı ya da kalıcı olabilmeleri için neler yapmaları, neler yapılması gerekir?

Şu bir gerçek ki biz de birilerinden sonra geldik. Bizden sonra da mutlaka çok iyi sanatçılar gelecektir, çok iyi sesler de gelecektir ama kalıcı şeyler yapmak çok önemli. Üç günde popüler olabilir. Ünlü sanatçı deniyor neye göre ünlü? Neler yapmış festivallere mi gitmiş ödüller mi kazanmış? Türkiye’yi dışarıda temsil mi etmiş? Kabare şovlar mı filmler mi yapmış? Bunlar çok önemli. Bütün bunlar için geniş bir zaman lazım bunlar için ve en önemlisi emek lazım. Gençlere tavsiyem disiplin çok önemli, her tür müziği dinlemeleri gerekiyor. Her tür müziği dinlerse eğer kendine ait bir şeyler bulacaktır vizyonunu genişletecektir.

Sizinle birlikte 45’lik devri kapandı sanırım.

Türk pop müziğinin 45’lik plak dönemi, Nil Burak için "Gözünüz Aydın/Yalnızım Ben" 45’liği ile kapanmıştır. 80’li yıllara gelindiğinde artık LP’ler müzik piyasasında hakim olmaya başlamışlardır. Yaşar Güvenir bestesi "Yalnızım Ben", ikinci albümüm"Benim Adım Şarkıcı"da da yer almış ve listelerin bir numarasına kadar yükselmiştir.

Sizin bildiğim kadarıyla üç altın plağınız var. Hangi parçalarla kazandınız bu altın plakları? Ayrıca yurt dışından da sayısız ödülleriniz var. Bunlardan bahseder misiniz?

Benim ilk 45’lik plağım “Tatlı Tatlı” diğer tarafı da “Sus” tu biliyorsunuz. Bu bana bir altın plak kazandırdı. Zaten bu plakla ünlü oldum. “Boşvere Boşvere” ikinci ve üçüncü altın plak ise “Sen de başını alıp gitme” ile geldi. Ama “Yalnızım ben” sadece ‘Issız Adam” filmiyle meşhur olmadı. 1979 yılında İrlanda Cavan Müzik Festivali'nde "En iyi yorumcu", "En iyi aranjman" ve İkincilik ödülleri olmak üzere toplam üç ödül birden aldık.

Güneş bir kere doğdu isimli şarkınızla bir Eurovision maceranızda oldu. Parça Türkiye’de kazanamadı ama yurt dışında büyük sükse yaptı? Anlatır mısınız?

Sözleri Aysel Gürel’e müziği Selmi Andak’a ait bir parçaydı Güneş Bir Kere Doğdu. Evet Türkiye’de finale kaldık ama kazanamadık. Ancak aynı yıl Palermo Müzik Festivali’nde Türkiye’ye birincilik getirdik.

1982 yılında Şili’de de büyük başarı elde etiniz.

1982 yılında Şili'de yapılan müzik festivaline Selmi Andak bestesi "Oryantal" ile Türkiye'yi temsil ettim ve özel ödüllerin sahibi oldum. Şili festivalinde 120 kişi yarışıyordu altıncı olduk ve 450 milyon kişi izledi o festivali ve bana Türkiye’yi temsilen mi geldiniz demişlerdi orada ve bütün Latin ülkelerinin olduğu böyle büyük bir yarışmada altıncı olmak o dönem hakikatten çok önemliydi

 

Nil Burak kimdir?

Nil Burak, 27 Nisan 1948 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti, Lefke’de üç kardeşin en küçüğü olarak doğmuştur. Asıl adı Pembe Nihal Munsif’dir. Babası narenciyeci ve sinemacılık yapıyordu. Nil Burak, Kıbrıs Güzel Sanatlar Derneği’nin korosunda şarkı söylemeye başladı.

Kıbrıs Amerikan Kız Koleji’nden mezun oldu. 1963 yılında Rumların saldırılarından kaçarak Lefke‘den Lefkoşa‘da bir ailenin yanına sığındılar. Daha sonra İngilizcesini ilerletmek için İngiltere‘ye halasının yanına gönderildi. Londra‘da iken amatör olarak Londra Gallipoli Restaurant’ta sahneye çıktı.

1975 yılında arkadaşları ile birlikte tatil için İstanbul‘da Hilton’da kalırken Lale Oraloğlu‘nun oğlu Akın’la tanıştı İstanbul’un o dönemdeki en önemli gece kulübü olan Playboy‘da, eğlenirken Sadri Alışık‘ın daveti üzerine sahneye çıkmış, o gece on tane şarkı söylemiş ve çok beğenilmiş. Playboy’dan sahne teklifi gelir. O gece orada bulunanlar arasında Zeki Müren, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Çolpan İlhan, Ekrem Bora, Nebahat Çehre gibi isimler varmış. Zeki Müren tarafından adının Nil Burak olarak değiştirilmesi istenmiştir. Ardından Profesyonel olarak Playboy’da sahneye çıkmaya başlamıştır. İki ay sonra Fahrettin Aslan‘ın transferiyle Maksim Gazinoları‘nda çalışmaya başladı. Sonraki 16 yıl boyunca Maksim’de çalıştı.

Ardından ilk televizyon deneyimini canlı orkestra eşliğinde yapar ve İngilizce ile birlikte o dönemin popüler Türkçe şarkılarını seslendirerek ün kazanır.

Türkiye’de çalışma izni almak için 19 Kasım 1977 tarihinde menajeri Engin Kefkef ile formalite evliliği yaptı, 10 gün sonra boşandı.

1975 yılının ortalarında Şanar Yurdatapan‘ın “Şat yapım”ı tarafından yapılan ilk plağı ”Tatlı Tatlı-Sus” ile listelerde bir numaraya kadar yükselip Altın Plak ödülü kazanır.

Bir çok ünlü hocadan Türk ve batı müziği dersleri aldı. Türkiye’nin en ünlü orkestraları ile çalıştı. 70’lerin sonlarına doğru Zeki Alasya ve Metin Akpınar ile “İnsanoğlu Tuhaftır” adlı kabare show’da oynadı. Kabare şovun müzikleri ise Şanar Yurdatapan tarafından bestelenip Attila Özdemiroğlu tarafından düzenlemeleri yapıldı.

Daha sonra Ali Poyrazoğlu, Şemsi İnkaya, Atilla Arcan, Yalçın Menteş ve Oya Başar – Levent Kırca gibi usta isimlerle kabare show programları yaptı.

1978 yılında sözlerini kendisinin yazdığı ve Yaşar Güvenir‘in bestelediği “yalnızım ben” adlı şarkısını 45’lik plak yaptı. Bu şarkı 2008 yılında başrolünde Melis Birkan ve Cemal Hünal‘ın paylaştığı ve yönetmenliğini Çağan Irmak‘ın yaptığı “Issız Adam” sinema filminde kullanıldı.

Bir dönem Caddebostan Maksim Gazinosu’nda Neco ile birlikte sahne aldı.

Nil Burak, 1982 yılında Şili‘de gerçekleşen bir festivalde Ülkü Aker–Selmi Andak ortak çalışması Oryantal ile Türkiye’yi temsil etti.

Nil Burak ‘ın dördüncü long playi ‘Bizim Diyar’ da bir önceki albümde olduğu gibi Orhan Gencebay‘ın sahibi olduğu Kervan Plakçılık’tan çıktı. Nil Burak ayrıca bu albümde söz ve müziği Orhan Gencebay‘a ait olan “bulamadık ki” adlı şarkıyı seslendirdi.

1985 yılında Eurovison şarkı yarışması Türkiye elemelerinde 3. oldu. 1985 yılında İtalya Akdeniz şarkı yarışmasında Palermo Müzik Festivali‘ne katıldı. Sözleri Aysel Gürel‘e, bestesi Selmi Andak‘a ait olan “Güneş Bir Kere Doğdu” şarkısı ile birinci oldu. Daha sonra İrlanda Cavan Müzik Festivali’nden ‘En iyi yorumcu’, ‘En iyi aranjman’ ve İkincilik ödülleri olmak üzere toplam üç ödül birden alarak döner.

1986 yılında Türkiye Eurovision şarkı yarışmasında İbo ile birlikte Aysel Gürel–Selmi Andak ortak çalışması olan Yaşa Yaşa adlı parçayla üçüncü olurlar.

Yurt içi ve yurt dışında aralarında dünyaca ünlü Paris Olympia ve Londra The Talk of the Town gibi müzikhollerinin de bulunduğu yerlerde özel orkestralar eşliğinde sayısız konserler verdi. Bunlara ilaveten Türkiye’yi temsil etmek üzere Dışişleri Bakanlığı görevlisi olarak tüm Avrupa ülkeleri, Rusya, Türki Cumhuriyetleri, Çin, Arjantin, Venezuela, Brezilya ve A.B.D’de New York, Washington, Los Angeles‘ta çeşitli konserler verdi.

1988 yılında Nil Burak; Uğur Dikmen, Kandemir Konduk ve Ali Poyrazoğlu ile birlikte hazırladığı ‘Zurna Kazım’ adlı albümünü çıkardı.

1989 yılında çıkardığı “Oldu Olacak” albümünde sözleri Cem Karaca‘ya bestesi Nil Burak‘a ait olan Sende Başını Alıp Gitme şarkısı çok beğenildi.

Nil Burak, Türk pop müziğine olan katkılarından dolayı Popsav tarafından “25. yıl hizmet ödülü”ne Ajda Pekkan, Esin Afşar, Esmeray, Nilüfer, Nükhet Duru, Sezen Aksu ve Tülay Özer ile birlikte layık görüldü.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.