9. Adana Lezzet Festivali’nde deniz ürünleri masaya yatırıldı
9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali kapsamında düzenlenen “Adana’da Balık Kültürü ve Deniz Ürünleri Gastronomisi” panelinde Türkiye’nin önde gelen balık restoranı şefleri ve gastronomi uzmanları, Adana mutfağının yalnızca kebaptan ibaret olmadığını vurguladı. Katılımcılar, Akdeniz’in zengin deniz ürünlerinin kentin gastronomi kimliğine dahil edilmesi gerektiği görüşünde birleşti.
Akdeniz’in bereketi Adana mutfağında hayat buluyor
Erol Altun, Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin Akdeniz’e taşıdığı zengin minerallerin bölgedeki deniz canlılığına katkısını hatırlatarak, “Adana sadece kebabın değil, lagosun, karidesin, hatta dünyaca ünlü kefal yumurtasının da şehridir.” dedi. Erol Altun, Adana’nın bottarga (kurutulmuş kefal yumurtası) ile dünya mutfakları arasında özel bir yere sahip olduğunu vurguladı.
Gastronomi uzmanları Adana’da balık kültürünü masaya yatırdı
Ünlü gastronomi yazarı ve Trilye Restoran’ın sahibi Süreyya Üzmez ise Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın kişi başına balık tüketiminin yalnızca 6-7 kilogram olduğunu belirterek, “Denizlerin çölü olarak anılan Akdeniz’in en verimli noktalarından biri Adana–İskenderun hattıdır. Ancak bilinçsiz avlanma ve yavru balık tüketimi bu bereketi tehdit ediyor.” sözleriyle dikkat çekti. Çanakkale’yi temsil eden Ertuğrul Sürgit ise “Tazelik, saygı, ustalık” üçlüsünü deniz mutfağının özeti olarak tanımlarken; Ayvalık’tan Volkan Bekit, balık restoranı işletmenin zorluklarını ve sürdürülebilir tedarikin önemini dile getirdi. Antalya’dan katılan Şef Tahsin Fettah ise mevsimsel balık tüketimi bilincine vurgu yaptı ve “Ekim sardalye ve uskumrunun ayıdır; her balığın bir zamanı vardır, biz de doğanın takvimine uymalıyız.” diye konuştu.
Panelin sonunda tüm şefler tek bir noktada birleşti: “Adana’nın gastronomi vizyonu kebaptan öteye geçmeli; Akdeniz’in zengin deniz ürünleriyle birleşmeli. Ancak bunun sürdürülebilir olması için doğaya saygı, doğru avlanma, mevsimsel tüketim ve eğitim şart. Bu kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması, Türkiye’nin gastronomi kimliğini zenginleştirecek.”