Adana'da deprem sonrasında 'Afetlere Karşı Dirençli Kentler' için çağrı yapıldı
6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen 'Asrın Felaketi' olarak adlandırılan büyük depremin ardından Adana Deprem Dayanışma Derneği ve Adana Ekoloji Platformu Abidin Dino Parkı’nda açıklama yaptı. Hazırlanan ortak basın metnini okuyan Nilüfer Köktürk, deprem felaketinin sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmadığını belirterek, sosyal hizmetlerdeki aksamalara vurgu yaptı. Köktürk, "Sağlık ve eğitim hizmetlerinde yetersizlik halen devam ediyor. Depremin yıkıcı etkisi, yalnızca fiziksel altyapıyı değil, sosyal hizmetleri de büyük ölçüde sekteye uğrattı. Özellikle sağlık ve eğitim alanlarındaki eksiklikler, depremden etkilenen milyonlarca insanın yaşam kalitesini doğrudan olumsuz etkilemeye devam ediyor” dedi.
"Depremin yıkıcı etkisi sosyal hizmetleri de sekteye uğrattı"
Nilüfer Köktürk, “Sağlık ve eğitim hizmetlerinde yetersizlik halen devam ediyor. Depremin yıkıcı etkisi, yalnızca fiziksel altyapıyı değil, sosyal hizmetleri de büyük ölçüde sekteye uğrattı. Özellikle sağlık ve eğitim alanlarındaki eksiklikler, depremden etkilenen milyonlarca insanın yaşam kalitesini doğrudan olumsuz etkilemeye devam ediyor. Deprem sonrası bölgede sağlık tesislerinin önemli bir kısmı ya hasar gördü ya da tamamen kullanılamaz hâle geldi. Eğitim alanında da durum benzer şekilde endişe vericidir. Depremde çok sayıda okul yıkılmış ya da kullanılamaz hâle gelmiştir, bazı bölgelerde öğrenciler hâlâ konteyner sınıflarda eğitim almak zorunda bırakılmıştır” şeklinde konuştu.
“Afetlere karşı dirençli kentler inşa etmeliyiz"
Köktürk, depremin yalnızca can kayıplarına ve altyapı yıkımına neden olmadığını, aynı zamanda büyük bir ekolojik felakete de yol açtığını belirterek şunları söyledi: “Yıkım alanlarından yayılan toz, halk sağlığını tehdit etmiştir. Asbest gibi kanserojen maddelerin kontrolsüz şekilde çevreye yayılması, bölge halkının sağlığını tehlikeye atmıştır. Molozlar sulak alanlara, tarım alanlarına rastgele yığılmıştır. Deprem felaketini ekolojik yıkım izlemiştir. Toplumsal hafızayı diri tutarak afetlere karşı hazırlıklı olmalıyız. Afetin ilk anlarının yaşam için ne kadar önemli olduğunu gördük. Bir taraftan devlet kurumlarının ulaşım konusundaki yavaşlığını ve eksikliklerini vurgulayıp, onları daha hızlı davranmak, yeniden organize olmak konusunda uyarırken, bir taraftan da yaşadığımız mahalleleri esas alan bir örgütlenmeyi hayata geçirmeli, mahalle afet birimlerini oluşturmalıyız. Bu örgütlenme her türlü yıkıma karşı dirençli kent yaratma mücadelemizin çekirdeğini oluşturacaktır. Kolay ölümler ülkesi olmaktan kurtulmalıyız.”