TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Birleşmiş Milletler

İLKHABER-Gazetesi - Birleşmiş Milletler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Birleşmiş Milletler haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dünya Doktorları Derneği BM Uyuşturucu Madde Komisyonu etkinliğine ev sahipliği yaptı Haber

Dünya Doktorları Derneği BM Uyuşturucu Madde Komisyonu etkinliğine ev sahipliği yaptı

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından düzenlenen Narkotik İlaçlar Komisyonu'nun (CND) 67. Oturumu, Birleşmiş Milletler'in Viyana'daki genel merkezinde gerçekleştirildi. Bu oturum sırasında, insani kriz ortamlarında madde kullanım bozukluğunun ele alınması konusunda önemli bir çevrimiçi etkinlik düzenlendi. Dünya Doktorları Derneği'nin 22 Mart'ta ev sahipliği yaptığı etkinliğe, UNODC Önleme, Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü, Yeşilay, Avrasya Zarar Azaltma Derneği ve Gecekondu Çocukları Vakfı gibi çeşitli STK'lar temsilcileri katıldı. Dünya Doktorları Türkiye Saha Koordinatörü Aslı Göknur Soysal, etkinlikte yaptığı konuşmada, insani yardım kuruluşlarının kriz ortamlarında madde kullanımı bozukluğuyla mücadelede kritik bir rol oynadığını vurguladı. Soysal, insani yardım temsilcileri ile madde bağımlılığı üzerinde çalışan ana aktörler arasında daha fazla iş birliği yapılması gerektiğini belirtti. Sahada doğrudan kriz durumundaki insanlarla iletişime geçebildikleri için bu tür vakaları doğru tespit etme ve ilgili kurumlara yönlendirme imkanına sahip olduklarını ifade etti. UNODC Önleme, Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Anja Busse ise acil müdahalelere madde kullanım bozukluğu olan kişileri dahil etmenin öneminin farkında olduklarını belirtti. Busse, madde kullanım bozukluğuna yönelik müdahalelerin, yerinden edilmiş nüfusa yönelik genel sağlık ve sosyal hizmetlerin temel bileşenleri olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Etkinlikte ayrıca Yeşilay’dan Klinik Psikolog İrem Adsever, Türkiye'yi vuran büyük deprem sonrasında madde bağımlılığıyla mücadele çalışmalarını paylaştı. Avrasya Zararı Azaltma Derneği'nden Yevhenia Kononchuk ise Ukrayna'da savaş bağlamında madde kullanım bozukluğuna yönelik zarar azaltma müdahalesini anlattı. Konuşmacılar, krizlerin küresel düzeyde madde kullanımını artırdığına dikkat çekerken, bu alandaki ihtiyaçların karşılanması için daha fazla kaynağa ihtiyaç olduğunu vurguladılar. Önleyici tedbir olarak temel sağlık, koruma ve psikolojik destek hizmetlerinin sağlanmasının önemine de değinildi.

Bakan Göktaş, BM Kadının Statüsü Komisyonu 68. Oturumuna katıldı Haber

Bakan Göktaş, BM Kadının Statüsü Komisyonu 68. Oturumuna katıldı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, ABD'ye gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında, Birleşmiş Milletler (BM) Kadının Statüsü Komisyonu'nun 68. oturumuna katılarak Türkiye'yi temsil etti. Bakan Göktaş, BM Kadının Statüsü Komisyonu'nun Bakanlar Bölümü'ne katıldı. Toplantının açılışında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in bir konuşma yapmasının ardından Bakan Göktaş, oturumun öncelikli temasının "Yoksulluğun ele alınması, kurumların ve finansmanın cinsiyet perspektifiyle güçlendirilmesi yoluyla cinsiyet eşitliğine ulaşmanın hızlandırılması ve tüm kadınların ve kız çocukların güçlendirilmesi" olarak belirlendiğini vurguladı. Oturumun gözden geçirme temasının ise "Cinsiyet eşitliği ve kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesi için sosyal koruma sistemleri, kamu hizmetlerine erişim ve sürdürülebilir altyapı" olduğunu belirten Bakan Göktaş, bu kapsamda Türkiye'nin politika ve çalışmalarını paylaştı. Oturumun Bakanlar Bölümü'nün yanı sıra yuvarlak masa toplantıları, interaktif toplantılar, gönüllü sunumlar, sonuç belgesi ve karar tasarıları ile çeşitli yan etkinliklerin gerçekleştirileceği ifade edildi. Bakan Göktaş'ın, Türkiye'nin kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konularında ilerleme sağlama taahhüdünü vurgulayan önemli bir rol oynadığı belirtildi. BAKAN GÖKTAŞ: "TÜM MÜSLÜMAN ÜLKELERİ FİLİSTİN'DEKİ ZULME KARŞI DURMAYA DAVET EDİYORUM” Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Mısır ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) işbirliğinde gerçekleştirilen "Sürdürülebilir Kalkınma için Ailelerin Güçlendirilmesi: Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması Konusundaki En İyi Uygulamalar" başlıklı yan etkinlikte yaptığı konuşmada, "Tüm Müslüman ülkeleri Filistin'deki zulme karşı durmaya davet ediyorum" dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Birleşmiş Milletler (BM) Kadının Statüsü Komisyonu Toplantıları için geldiği ABD’de temaslarına devam ediyor. Bakan Göktaş, BM Genel Merkezi'nde Mısır ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) işbirliğinde gerçekleştirilen "Sürdürülebilir Kalkınma için Ailelerin Güçlendirilmesi: Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması Konusundaki En İyi Uygulamalar" başlıklı yan etkinliğe katıldı. Toplantıda konuşan Bakan Göktaş, "Tüm Müslüman ülkeleri Filistin'deki zulme karşı durmaya davet ediyorum. Başta Filistin olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı krizler ve çatışmalarla karşı karşıya kalırken, kadın-erkek eşitliğini sağlamanın her zamankinden daha önemli olduğunu vurgulamak isterim" dedi. Dünya barışının sağlanması için kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunmasının şart olduğunu belirten Göktaş, gelecek nesillere daha güvenli, daha müreffeh ve daha adil bir dünya bırakmanın tek yolunun onları hayatın her alanında güçlendirmekten geçtiğini belirtti. Bakanlık olarak İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği gibi uluslararası platformlarda kadın politikalarının belirlenmesi ve uygulanması sürecine aktif olarak katıldıklarını dile getiren Göktaş, "Dönem başkanlığımız döneminde İslam İşbirliği Teşkilatı ile işbirliği içinde aile ve sosyal hizmetlerden sorumlu Bakanlık olarak önemli girişimlere ev sahipliği yaptık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleriyle İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Kadın Danışma Konseyi'ni kurduk. Geçmişte bizzat görev yaptığım bu yapı içerisinde İslam ülkelerinde kadının rolü ve aile içi dinamikler konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirdik. İslam İşbirliği Teşkilatı Kadının İlerlemesi Eylem Planı (OPAAW) ve Kadın Konseyi'nin faaliyetlerine ilişkin kararları kabul ettik. 2017 ve 2019 yıllarında Bakanlığımızın koordinasyonu ve ev sahipliğinde İslam İşbirliği Teşkilatı Kadın Danışma Konseyi'nin katkıları ve katılımıyla 'Genç Müslüman Kadınlar için Liderlik' programını yürüttük. OPAAW kapsamındaki ilk Ulusal İlerleme Raporumuzu 2020 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı Sekretaryasına sunduk” dedi. BAKAN GÖKTAŞ: "İNANÇLARIMIZDA VE KÜLTÜRÜMÜZDE AİLE KUTSAL BİR KURUMDUR" Türkiye'nin ikinci yüzyılında "Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Toplum" hedefiyle çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Göktaş, "İnançlarımızda ve kültürümüzde aile kutsal bir kurumdur" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'in 78. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında "Bizi insan yapan köklü değerlerin son dönemde ağır saldırı altında olduğunu" ifade ettiğini hatırlatan Göktaş, "Bu saldırılar öncelikle aileyi hedef almakta olup doğrudan insanlığı, insan doğasını, geleceği ve toplumsal yapıyı tehdit etmektedir. Dolayısıyla aile kurumunu korumak ve yaşatmak, tüm insanlığın geleceğini güvence altına almak demektir. Ailenin ve nesillerin korunması devletin asli görevleri arasındadır. Anayasamızın 41. maddesinde açıkça belirtildiği gibi aile, Türk toplumunun temelidir. Ailenin korunmasında devletin sorumlulukları Anayasamızda belirtilmiştir. Tüm bunların yanı sıra Türkiye olarak kadın, aile ve toplum arasındaki güçlü bağın da bilincindeyiz. Müreffeh bir toplum hedefiyle her gün kadınların geleceğine yatırım yapıyoruz. İş ve aile yaşamını uzlaştıran politikalarımızla kadınların ve ailelerin refahını artırma yaklaşımını benimsiyoruz. Kadınların doğumdan sonraki ilk aylarında hem annelik hem de iş hayatını yönetmelerini kolaylaştıracak yasal düzenlemeler geliştirmekteyiz. Kadınların doğum sonrası kısmi süreli çalışma kapsamında istihdam güvencesini ve haklarını koruyarak istihdamını destekliyoruz. Çocuk zorunlu ilkokul çağına gelene kadar her iki ebeveyne de yarı zamanlı çalışma olanağı sağladık” dedi. BAKAN GÖKTAŞ: “DÜNYANIN BAZI YERLERİNDE KADINLAR HALA EŞİTSİZLİKLE KARŞI KARŞIYA KALMAKTADIR” Göktaş, son yıllarda şartlar sonucunda güçlü bir ekosisteme kavuşulduğuna dikkati çekerek, "Ancak dünyanın bazı yerlerinde kadınlar hala eşitsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Temel insan haklarından mahrum kadınlar, kendilerini gerçekleştirmede birçok engelle karşılaşıyor. Bu nedenle kadın haklarının korunmasını ve geliştirilmesini küresel bir sorun olarak görüyoruz" dedi. BAKAN GÖKTAŞ: “SON 21 YILDA GENEL İSTİHDAM ORANI YÜZDE 12 ARTARKEN, KADIN İSTİHDAMINI YÜZDE 25 ARTIRDIK” Türkiye olarak ulusal ve uluslararası normlar ışığında kadının güçlenmesi ve gelişmesine yönelik geniş yelpazede politika ve stratejiler hazırlayıp uyguladıklarını dile getiren Bakan Göktaş, "Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadının güçlendirilmesinin planlama, program, politika geliştirme ve uygulama süreçlerinin tümüne dahil edilmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son 21 yılda genel istihdam oranı yüzde 12 artarken, kadın istihdamını yüzde 25 artırdık. Kadınların ekonomiye katılımını keyfiyete ve niceliksel olarak daha da ileriye taşımak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aileyi güçlendirmenin yolunun kadının refah durumda olmasından geçtiğini biliyoruz. Bu nedenle tarihimizde, kültürümüzde ve medeniyetimizde kadına atfedilen yüksek değerlerin, kadın ve erkek tarafından kolektif olarak desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. Dün olduğu gibi bugün de Suriyeli, Myanmarlı, Doğu Türkistanlı ve Afrikalı kadınların yanı sıra evlerinden ve yurdundan edilen Filistinli kadınların da yanında olacaklarını belirten Göktaş, “Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi ayrıca 'İnanıyoruz ki insanlığın zulüm ile bükülen belini mazlumlar arasında ayrım gözetmeyerek doğrultabiliriz' ifadelerini kullanmıştır. Bunu acılarımızı, sevinçlerimizi paylaşarak, kardeşlik hukukunu güçlendirerek gerçekleştireceğiz. Bu çerçevede ülkemizde edinilen bilgi ve tecrübelerimizi paylaşmaya, ortak projeler geliştirmeye ve gelişim süreçlerini hızlandırmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi.

BM İnsan Hakları Uzmanları: Filistinli Kadın ve Kız Çocukları Gözaltında Tecavüze Maruz Kalıyor Haber

BM İnsan Hakları Uzmanları: Filistinli Kadın ve Kız Çocukları Gözaltında Tecavüze Maruz Kalıyor

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Uzmanları, Filistinli kadın ve kız çocuklarına yönelik devam eden insan hakları ihlalleri hakkında raporlarını açıkladı. Raporlarda, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da yaşanan korkunç insan hakları ihlallerine dair inandırıcı iddialar olduğu vurgulandı. Uzmanlar tarafından yapılan incelemelere göre, Filistinli kadın ve kız çocukları Gazze'de sıklıkla aile üyeleriyle birlikte keyfi olarak infaz ediliyor. Raporda, "Filistinli kadın ve çocukların barındıkları yerlerde veya kaçarken kasıtlı olarak hedef alındıkları ve yargısız infaz edildikleri" ifadesiyle İsrail ordusu veya ona bağlı güçler tarafından öldürülmelerine dair haberlerin sarsıcı olduğu belirtildi. Uzmanlar, raporlarında 7 Ekim'den bu yana Gazze ve Batı Şeria'da insan hakları savunucuları, gazeteciler ve insani yardım çalışanlarının da aralarında bulunduğu yüzlerce Filistinli kadın ve kız çocuğunun keyfi olarak gözaltına alınmasından ciddi endişe duyduklarını ifade etti. Gözaltına alınan kadınların hijyen ürünleri, yiyecek ve ilaç gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı, bazılarının ise ciddi şekilde darp edildiği belirtildi. Raporda en az 2 Filistinli kadın tutuklunun tecavüze uğradığına dair rahatsız edici iddiaların bulunduğu ve diğerlerinin ise tecavüz ve cinsel şiddetle tehdit edildiği kaydedildi. Ayrıca, İsrail askerlerinin tutuklu kadınların fotoğraflarını çektiği ve internete yüklediği bilgisi paylaşıldı. Uzmanlar, Gazze'de kaybolan bilinmeyen sayıda Filistinli kadın ve çocukla ilgili de endişe duyduklarını ifade etti. İsrail hükümetine çağrıda bulunarak, Filistinli kadın ve kız çocuklarının yaşam, güvenlik, sağlık ve onur haklarını koruma yükümlülüğünü hatırlattılar ve bağımsız, tarafsız, hızlı ve kapsamlı bir soruşturma yapılması gerektiğini vurguladılar. “En az 2 Filistinli kadın tutuklu tecavüze uğradı” Gözaltındaki Filistinli kadın ve kız çocuklarının, İsrailli erkek askerler tarafından üstlerinin çıkarılarak aranması gibi çeşitli cinsel saldırılara da maruz kaldıklarına ilişkin raporların rahatsız edici olduğu belirtildi. BM uzmanlarının elde ettikleri bilgilere göre en az 2 Filistinli kadın tutukluya tecavüz edildiği, diğerlerinin ise tecavüz ve cinsel şiddetle tehdit edildiği bildirildi. Raporda ayrıca İsrail askerlerinin aşağılayıcı şartlarda tutuklu bulunan kadınların fotoğraflarını çektiği ve internete yüklendiği ifade edildi. “Kadın ve çocuklar kaçırılıyor” Uzmanlar, Gazze'de bilinmeyen sayıdaki Filistinli kadın ve çocuğun İsrail ordusuyla temasa geçtikten sonra ortadan kaybolduğu yönündeki raporlardan endişe duyduğunu dile getirdi. Açıklamada, "İsrail askeri tarafından en az bir kız çocuğunun zorla İsrail'e götürüldüğüne ve çocukların ebeveynlerinden alındığına ilişkin rahatsız edici raporlar var. İsrail hükümetine, Filistinli kadın ve kız çocuklarının yaşam, güvenlik, sağlık ve onur haklarını koruma ve hiç kimsenin şiddete, işkenceye, insanlık dışı davranışa ve cinsel saldırı da dahil olmak üzere aşağılayıcı muameleye maruz kalmamasını sağlama yükümlülüğünü hatırlatıyoruz” ifadesi kullanıldı. Söz konusu iddialara ilişkin bağımsız, tarafsız, hızlı, kapsamlı ve etkili bir soruşturma yapılması çağrısında bulunan insan hakları uzmanları, İsrail'in de bu soruşturmalarda işbirliği yapmasını talep etti.

BM: “Şifa Hastanesi’ne acil tıbbi yardım ulaştı” Haber

BM: “Şifa Hastanesi’ne acil tıbbi yardım ulaştı”

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 34’üncü gününde devam ediyor. İsrail ordusunun havadan, denizden ve karadan süren saldırıları Gazze Şeridi’nde insani krize neden olurken, hastanelerdeki tıbbi malzeme sıkıntısı krizi daha da büyüyor. BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından ortak yapılan açıklamada, Gazze Şeridi’ndeki en büyük tıbbi kompleks ve hastane olan Şifa Hastanesi’ne acil tıbbi malzeme ve ilaç teslimatının ulaştığı belirtildi. Yardımların Gazze Şeridi’ndeki büyük ihtiyaçlara cevap vermekten çok uzak olduğu kaydedilen açıklamada, daha fazlasına ihtiyaç duyulduğu konusunda uyarıda bulunuldu. Açıklamada, doktorların yaralı ve hastaları koridorlarda, yerde ve açık havada tedavi etmeye çalıştıkları belirtilerek, “İlaçlar ve anestezik maddeler tükenirken hastalar büyük acı çekiyor” denildi. Hastanedeki koşulların korkunç olduğu aktarılan açıklamada, her yatağa iki hasta düştüğü, yaralı sayısının ise her geçen saat arttığı belirtilerek, yerinden edilmiş on binlerce insanın hastanenin otopark ve bahçesine sığındığı ifade edildi. Gazze Şeridi’ndeki insani yardım kuruluşlarına acil yakıt ulaştırılması çağrısı da yinelendi. İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırı başlattığı 7 Ekim’den bu yana hastaneye ikinci kez tıbbi malzeme ve ilaç yardımı ulaştırılmış oldu.

Gıdada sürdürülebilirliğin yolu israfı önlemekten geçiyor Haber

Gıdada sürdürülebilirliğin yolu israfı önlemekten geçiyor

AA'nın iklim krizinin önüne geçmede önem taşıyan karbon ayak izini azaltacak konulara odaklandığı "sürdürülebilir yaşam" dosyasının ikinci bölümünde gıda israfı ele alındı. "Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafına Karşı Farkındalık Günü" dolayısıyla Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Örgütü (FAO) ve BM Çevre Örgütü (UNEP) tarafından eylül ayında yayımlanan rapora göre dünya genelinde her yıl yaklaşık 11 milyar ton gıda üretiliyor. Bu üretimin yüzde 13’ü hasattan satışa uzanan tedarik zinciri esnasında, yüzde 17’si de hanelerde, yiyecek sektörü faaliyetlerinde ve perakende satış esnasında israf ediliyor. Tedarik zincirinde israf edilen gıdanın yaklaşık yüzde 32'sini meyve ve sebze, yüzde 12,4'ünü et ve hayvansal ürünler oluşturuyor. Kişi başına düşen yıllık gıda israfı miktarı ise ortalama 74 kilogram. Buna karşın dünya üzerinde 783 milyon kişi açlıkla mücadele ediyor, 3,1 milyar kişi sağlıklı bir şekilde beslenemiyor. Raporu hazırlayan BM uzmanlarına göre, 2050'ye gelindiğinde, dünya nüfusunun öngörüldüğü gibi 9,6 milyar olması halinde, insanların gıda ihtiyacının bugünkü gibi karşılanabilmesi için dünya büyüklüğünde 3 ayrı gezegene ihtiyaç duyulacak. Çalışmaya göre dünyanın birçok yerinde yürütülen tarımsal faaliyetler sürdürülebilir değil ve bu üretim şekilleri tarım alanlarının küçülmesine yol açıyor. Tarımsal gıda üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonu, dünyadaki toplam emisyonun üçte birini oluşturuyor ve bu üretim şekilleri biyoçeşitlilik ve su kaybına neden oluyor. Uzmanlar, küresel gıda sisteminin aşırı iklim olayları karşısında savunmasız olduğuna dikkati çekerken, tarımsal gıda üretiminin küresel ölçekte iyileştirilmesi için bir an önce harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor. Raporda, bu amaçla tarımda dayanıklılık ve verimlilik çalışmalarının gerçekleştirilmesi, tedarik zincirindeki gıda kaybını azaltmak için doğru lojistik yöntemleri ile iklim dostu teknolojilere yatırımlar yapılması gibi tavsiyeler yer alıyor. - "Tarımda sürdürülebilirlik, gıda krizinin en temel meselesi" AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı ve İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlkay Dellal, tarımda sürdürülebilirliğin, gıda krizinin en temel meselesi olduğunu söyledi. Nüfus ve gelir artışına bağlı olarak gıda talebindeki artış, doğal kaynaklar ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskılar, çevre tahribatları ve iklim değişikliği gibi faktörlerin tarımda sürdürülebilirliği sınırlandırdığını bildiren Dellal, gıda güvencesinin birinci şartının gıdayı üreten tarım sektörünün devamlılığının sağlanması olduğunu vurguladı. Pro. Dr. Dellal, "Tarımsal sürdürülebilirlik için, tarımsal gelirin, çiftçi ve ailesinin geçimini sağlaması, üretim ve yatırımları için yeterli olması gerekiyor. Kırsal alanda yaşayan bireylerin hayat standartları, kentlerdeki bireylerden geride kalmamalı. Su, toprak, bitki örtüsü ve hayvanlara saygılı üretim şekilleri benimsenmeli ve nihayetinde binbir zahmetle üretilen gıdanın, üretimden tüketime kadar tüm süreçlerde miktar ve kalite olarak korunması, kayıp ve israfın azaltılması gerekli." diye konuştu. - Gelişmişlik seviyesine göre israf çeşidi değişiyor Üretilen gıdanın tedarik zincirinde kaybolma süreçlerine değinen ve her ürünün kayıp ve israfının ürünün özelliklerine ve ülkelerin gelişmişlik seviyelerine göre değiştiğini anlatan Dellal, şu bilgileri paylaştı: "Kayıp ve israf oranı gelişmiş ülkelerde tüketim aşamasında, gelişmekte olan ülkelerde ise üretim aşamasında daha yüksek. Ürün gruplarında, çabuk bozulabilen ürünlerde arz zinciri içerisinde kayıp ve israf oranı daha fazla. Türkiye özelinde yaptığımız bir çalışmaya göre buğdayda tüm arz zinciri içerisinde yaklaşık yüzde 20 oranında kayıp ve israf oluşurken, domateste bu oran yüzde 53'e kadar çıkıyor." Tedarik zinciri içerisinde bilginin artması ve teknoloji kullanımının gelişmesiyle ürün kayıplarının azalacağı değerlendirmesini yapan Dellal, "Tarladan sofraya kadar tüm zincirde işlemlerin zamanında ve doğru yapılması kayıp oranlarını azaltırken tüketici aşamasında farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları israfın engellenmesini sağlayacaktır." ifadelerini kullandı. - "Kent insanı gıdayı rafta bir ürün olarak gördüğünden daha kolay israf ediyor" Kent insanının tabağına gelen gıdanın yolculuğunu bilmediğini, bunun da gıda israfının en önemli sebeplerinden biri olduğunu dile getiren Dellal, şöyle devam etti: "Tarımsal üretim çok zahmetli ve riski çok olan bir süreç. Bazı ürünlerde çiftçinin ve ailesinin 7 gün 24 saat işletmesinin başında bulunması gerekiyor. Çünkü bir canlı ile uğraşıyor. Süt üreten bir ineğin yem ve suyunun her gün verilmesi, domatesin ortaya çıkması için dikilmesi, sulanması, çapalanması, tek tek toplanması gerekiyor. Bu kadar zahmetle, emekle üretilen bir ürünün kırsal kesimde atılması, kullanılmaması kente göre daha zor. Kırsal kesimde israf oranının düşük olması bunun bir nedeni. Gıdanın, kent insanı tarafından rafta bir ürün olarak görülmesi, daha kolay israf edilmesine neden oluyor." Sürdürülebilir gıda için sistemdeki her aşamada bireylerin bilinçli olmasının gıda israfını azaltacağını kaydeden Dellal, ürünün üretim sürecinin farkına varma, ihtiyaç kadar satın alma, saklama ve kullanma koşullarına uyma, yeniden değerlendirme yöntemlerini bilme ve bunları çocuklardan başlamak üzere tüm bireylere eğitimlerle kazandırmanın, israfı önlemek için en önemli yollar olduğunu sözlerine ekledi.

Bakan Göktaş’tan mevkidaşlarına Filistin için acil işbirliği çağrısı Haber

Bakan Göktaş’tan mevkidaşlarına Filistin için acil işbirliği çağrısı

 (İLKHABER)- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Filistin'deki olaylar sonrasında Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin sosyal ve insani konularda çalışan uluslararası kuruluşların yöneticilerine bir mektup gönderdi. Mektubunda Göktaş, Gazze'de insani bir ateşkesin sağlanması için uluslararası iş birliği çağrısında bulundu. İşte Bakan Göktaş'ın mektubunda dile getirdiği ana konular: Göktaş, Filistin'de yaşanan trajik olaylar nedeniyle üzüntüsünü dile getirerek, insan haklarına ve uluslararası hukuka aykırı bir işgalin devam ettiğini belirtti. Bu süreçte yaşanan acil insani krizi vurguladı. İsrail'in Gazze'deki saldırılarına ve soykırımı anımsatan operasyonlarına dikkat çeken Göktaş, her gün Gazze'de yüzlerce çocuğun yaşamını yitirdiğine işaret etti. Toplam ölü sayısının 4,651 olduğunu ve bunların yüzde 62'sinin çocuklar ve kadınlar olduğunu paylaştı. Göktaş, hastanelere ve sağlık tesislerine yönelik saldırıları kınadı ve bu tesislerin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Ayrıca, insanların sığınmak için kullandığı okulların, hastanelerin, kiliselerin ve camilerin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Göktaş, Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin hareket özgürlüklerinin sınırlanmasına ve eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesine dikkat çekti. Ayrıca, İsrail'in Gazze'ye su, elektrik, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçların erişimini engellediğine vurgu yaptı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nin açıklamalarına atıfta bulunan Göktaş, Gazze'deki nüfusun büyük bir kısmının yerinden edildiğini ve bu insanların yaşam koşullarının son derece zor olduğunu ifade etti. Ayrıca, hamile kadınların ve bebeklerin güvenliği ve korunmasının öncelik taşıdığını belirtti ve bu konuda acil adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Göktaş, Türkiye Cumhuriyeti olarak Gazze'deki olayları yakından takip ettiklerini ve uluslararası toplumu Gazze'deki insani ateşkes için harekete geçmeye çağırdığını söyledi. Son olarak, Filistin-İsrail çatışmasının adil bir çözüm bulunmadan Orta Doğu'da kalıcı bir barışın mümkün olamayacağına inandığını ve uluslararası toplumun bu sorunu ele alması gerektiğini belirtti.

DeFacto, "iklim pozitif" marka olma hedefiyle sürdürülebilirlik çalışmalarına devam ediyor Haber

DeFacto, "iklim pozitif" marka olma hedefiyle sürdürülebilirlik çalışmalarına devam ediyor

NEW YORK (AA) - DeFacto Online Genel Müdürü Önder Şenol, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir üretime verdikleri öneme işaret ederek, "Üretim ve üretim süreçlerine yönelik AR-GE çalışmalarımızı 'iklim pozitif' bir marka olmak ve karbon ayak izimizi sıfırlamak üzere planladık." dedi.DeFacto, 2008'den bu yana iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma ve insan hakları gibi önemli küresel sorunları ele almak üzere Birleşmiş Milletler Genel Kurul haftasında düzenlenen Özel Sektör Forumu'na (PSF) katıldı.Şenol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şirketin PSF'ye katılımının yanı sıra sürdürülebilirlik adına yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi.DeFacto'nun kuruluş felsefesi ve değerlerinin "ekosisteme duyarlı üretim, dünyayı ve doğal kaynakları korumak, insana değer katmak, ile toplumsal konulara duyarlı ve şeffaf bir duruş" üzerine kurulu olduğunu anlatan Şenol, bu bilinçle 2014'te BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne (UN Global Compact) imza attıklarını, ayrıca dünyanın en büyük pamuk sürdürülebilirlik programı olan Better Cotton Initiative (BCI) üyesi olduklarını bildirdi.Şenol, nihai tüketicinin karbon ayak izini azaltmasına destek olacak adımlar da attıklarını ifade ederek, tüm iş süreçlerine gezegenin geleceğini düşünerek hassasiyetle yaklaştıklarını kaydetti.Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir üretime verdikleri öneme dikkati çeken Şenol, "Üretim ve üretim süreçlerine yönelik AR-GE çalışmalarımızı 'iklim pozitif' bir marka olmak ve karbon ayak izimizi sıfırlamak üzere planladık. Pet şişe gibi doğaya zarar veren atıkları geri dönüştürerek elde edilen tişörtler ve susuz üretilen pantolonlar sürdürülebilirlik çalışmalarımızın en önemli örnekleri arasında yer alıyor." diye konuştu.- "Enerji tasarrufu yapan üretim yöntemleri geliştiriyoruz"Şenol, "DeFacto LIFE" çatısı altında geri dönüştürülmüş veya sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş materyallerle üretilen, yeşil etiketli ürünleri müşterilerle buluştuklarına değinerek, enerji ve su tasarrufu yapan üretim yöntemleri geliştirdiklerini anlattı.Elma kabukları ve posalarından yaptıkları geri dönüştürülebilir "Elma Derisi" koleksiyonun sürdürülebilirlik çalışmalarının en güzel örneklerinden olduğunun altını çizen Şenol, bu koleksiyonun moda sektöründe "vegan deri" kullanımının öncü uygulamalarından biri olduğuna dikkati çekti. Şenol, 2024 yılına kadar üretimlerinin yüzde 35'inin sürdürülebilir malzemelerden oluşacağını ifade ederek, "Doğadan ilham alarak çalışmalarımızı sürdürüyor, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen sürdürülebilir modellerimizle hammadde, su, enerji ve doğal kaynak tüketimini en aza indiriyoruz." şeklinde konuştu.Türk hazır giyim ve moda sektöründe UN Global Compact'ı imzalayan ilk markalardan biri olduklarını bildiren Şenol, şirketin gönüllülük esasına dayanan bu girişime imza atarak sektörde farkını ortaya koyduğunu vurguladı.- 2050'ye kadar "net sıfır" emisyon hedefiŞenol, Türkiye'den PSF'ye davetli tek perakende markası olduklarını belirterek, şunları kaydetti:"Dünyanın en büyük sürdürülebilirlik platformunda yer almak bizim için büyük bir gurur kaynağı. 2030 yılında tamamlanması hedefiyle ortaya koyulan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) doğrultusunda özellikle küresel ve yerel sürdürülebilir kalkınma adına birçok çalışma yürütüyoruz. Bu yıl cinsiyet eşitliği, iklim eylemi, yaşam ücreti, finans-yatırım ve suya dayanıklılık olarak 5 konu özelinde düzenlenen PSF'de yer almamız özellikle bu konularda olan ve Türk hazır giyim ve moda sektörüne öncülük eden çalışmalarımızın karşılığı." DeFacto'nun cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusundaki çalışmalarını anlatan Şenol, iklim eylemine yönelik de 2030'a kadar hazır giyim koleksiyonunun yüzde 90'ının sürdürülebilir olmasını sağlamak, ham maddelerde yüzde 100 geri dönüştürülmüş polyester ve sürdürülebilir pamuk kullanmak, tedarik zincirinde su etkisini yüzde 25 azaltmak, operasyonlarda kullanılan elektrik enerjisinin yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan elde etmek, sera gazı emisyonlarını azaltmak gibi hedefleri olduğundan bahsetti.Şenol, 2050 yılında kadar şirketin emisyonlarını sıfırlayarak "net sıfır" ve ilerleyen dönemlerde "iklim pozitif" marka konumunda yer almayı planladıklarını, su verimliliği ve atık su yönetimi kapsamında da çevre dostu üretim teknikleri uyguladıklarını bildirdi.- "Ülkemizi uluslararası arenalarda temsil etmeye devam edeceğiz"Bir Türk markası olarak PSF'de dünyanın önde gelen özel sektör temsilcileri, hükümet sözcüleri ve sivil toplum örgütlerinden 100'e yakın katılımcı ile bir araya geldiklerini anlatan Şenol, "DeFacto olarak SKA'yı şirketimize, çalışanlarımıza, üretim tesislerimize, mağazalarımıza ve toplumumuza nasıl yansıttığımızı anlatarak gelecek yıllarda nasıl bir yol izleyeceğimizi ve hedeflerimizi paylaştık." ifadelerini kullandı.Şenol, örnek çalışmalarını BM'de küresel liderlerle paylaşmanın gurur verici olduğunu belirterek, şöyle devam etti:"Bu etkinlikte yer almamız Türk hazır giyim ve moda sektörünün uluslararası alanda tanıtılması ve Türk iş dünyasının sürdürülebilirlik konusundaki taahhüdünün vurgulanması için önemli bir fırsat sunuyor. DeFacto olarak etkinliğe katılımımız, Türkiye'nin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarının yanı sıra uluslararası düzeyde bu alandaki gelişiminin de boyutunu gösteriyor. Ayrıca katılımımız, Türk iş dünyasının küresel arenada görünürlüğünü daha fazla artırarak Türkiye'nin uluslararası ekonomik ilişkilerinin de güçlendirilmesine katkı sağlıyor. 93 ülkede varlığını sürdüren lider bir marka olarak ülkemizi uluslararası arenalarda temsil etmeye devam edeceğiz."SKA ile paralel olan 2030 ve 2050 hedefleri doğrultusunda projelerini sürekli geliştirdiklerine dikkati çeken Şenol, özellikle enerji ve su tasarrufu yapan üretim yöntemleri üzerinde çalıştıklarını, bu sayede iklim üzerindeki tehdidin azalmasına olanak sağlamayı planladıklarını dile getirdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.