#Cansu Ersoy

İLKHABER-Gazetesi - Cansu Ersoy haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cansu Ersoy haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu Adana'da Haber

Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu Adana'da

CANSU ERSOY ADANA (İLKHABER) - Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Seyhan 2. Olağan İlçe Kongresine katılmak üzere Adana'ya geldi. Yoğun ilgili ile karşılaşanan Davutoğlu, Selman-ı Pak Kültür Merkezi'nde ki kongre de konuşma yaptı. Sare Davutoğlu Mola Evi’ni çok beğendi Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Dr. Sare Davutoğlu, Çukurova Belediyesi’nin özel çocuklar için geliştirdiği örnek proje olan Mola Evi’ni ziyaret etti. Çeşitli etkinlik ve ziyaretler için Adana’ya gelen Sare Davutoğlu, Çukurova Belediyesi Mola Evi’ne giderek, özel çocuklar ile sohbet etti, aileleri görüştü, Mola Evi yetkililerinden çalışmalarla ilgili bilgi aldı. Çukurova Belediyesi Tesisler Müdürü Tahsin Akış, Mola Evi Sorumlusu Ayşe Sarı ve Mola Evi’inde görevli psikolog ile diğer görevliler tarafından karşılanan Sare Davutluğu’na Mola Evi’nin işleyişi hakkında bilgi verildi. Mola Evi Sorumlusu Ayşe Sarı, “Burada 7 kadın personel görev yapıyor. Bunların içerisinde psikologlar ve resim öğretmeni de var. Aileler özel çocuklarını bize güven içinde bırakıyorlar ve gidip kendi özel işlerini hallediyorlar, kendilerine zaman ayırıyorlar. Biz burada çocuklarımız ve aileleriyle çok yakınız. Hepimiz aile gibiyiz” dedi. Çukurova Belediyesi Tesisler Müdürü Tahsin Akış da, Mola Evi’nin Başkan Soner Çetin’in talimatıyla hayata geçirilen çok sayıda örnek projeden biri olduğunu belirtti. Mola Evi’nin sadece Çukurova ilçesine değil tüm Adana’ya hizmet verdiğini anlatan Tahsin Akış, çocuklara sadece göz kulak olmadıklarını, kendilerine emanet edilen süre içerisinde eğitim de verdiklerini ifade etti. Tesisi çok beğenen ve oldukça etkilenen Sare Davutoğlu, böyle bir projeyi hayata geçirdiği için Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin’i kutladığını vurguladı. Bu projenin diğer belediyelere de örnek olmasını dileyen Sare Davutoğlu, “Görüyorum ki burada Mola Evi personeli, çocuklar ve aileler büyük bir aile olmuş. Alanında uzman personelle böyle güzel bir tesiste verilen hizmet tam bir sosyal belediyecilik örneği” şeklinde konuştu. Çocuklarla oyun odasında oyun oynayan, onlarla sohbet eden Sare Davutoğlu, ailelere Mola Evi ile ilgili ne düşündüklerini sordu. Sare Davutoğlu ailelerin olumlu düşünceler belirtmesi üzerine Mola Evi personeline yönelik övgü dolu cümleler kurdu ve onlara teşekkür etti.

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Adana'da Haber

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Adana'da

Cansu Ersoy (İLKHABER)-  Adana'da Demokrat Parti İl Başkanlığı'nda partililer buluşan ve seçimlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, "Seçimin arkasından bir yaz dönemi geçti. Programlarımız çerçevesinde kendi içimizde değerlendirmeleri yapmak adına bugün Adana'dayız. Buradan sonra Mersin'de olacağız. Yurdun dört bir yanında ben ve arkadaşlarımızın programları var. Geriye kalan bu kısa zamanı sağlıklı bir ete kemiğe büründürerek bir kör dövüşünün yaşandığı ülkemizde bu çıkmaz sokaktan memleketi çıkaracağız. Tüm uğraşımız bunun için" dedi. 14 MAYIS SEÇİMLERİYLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU Uysal, toplumların da, milletlerin de, devletlerin de zaman zaman buhran dönemleri olduğunu belirtti ve konuşmasının devamında şunları söyledi: "Kurtuluş Şavaşı'yla çeşitli zorluklarla bu ülke 10 yıl ateş çemberinden geçti. Ülketi kuran başta büyük Atatürk olmak üzere arkasından o bayrağı taşıyan bizim geleneğimiz; Menderes'i, Demirel'i, Özal'ı tek başına bu ülkeyi madden ve manevi olarak büyük katkıları olmuş." "14 Mayıs seçimlerinde ülkemizin derinden bir nefes alabilmesi için bir irade koyduk" Başkan Uysal, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Batılı bir düşünürün, güzel bir sözü var. Diyor ki; eğer hakimlere inanç kalmamışsa o ülkede kamu düzeninden bahsedebilme imkanınız kalmaz. Son yaşanan hadiseler bile gösterdi ki bir toplum, bir devlet, olgunlaşmış, gelişmiş kurumlar, ortak kabulleri olan yapılardır. Biz bugün bilerek ve istenerek bu ülkenin ortak kabullerini, ortak değerlerini, ortak kurumlarını yıkmak üzerine bir programın nasıl uygulandığına şahit olduk. Ve burada değişen siyasi rekabetin yüzde 50 artı 1 dengesi başka olmak üzere getirdiği, önümüze koyduğu şartlar dolayısıyla birtakım tercihler de yaparak bu mücadeleyi bir parti devletine dönüşmüş yapının tüm kamu gücüyle beraber pek çok bölgede arkadaşlarımız, ilçe başkanlarımız, sizler, mahallenizde yaşıyorsunuz. İnsanlar artık siyasi partilere üye olmaktan çekinir hale gelmiş. Yönetimlerde görev almaktan çekinir hale gelmiş. Niye? Çünkü karşıda insanları fişleyen bir anlayışla bir sınır çizilmiş o sınırın iktidar tarafına geçmişsneiz her şeyin mübah olduğu düşünülüyor. Günah bile yok sınırın öbür tarafında. Her şey hak. Böyle bir düzen, sürdürülmenin imkanı yok. Bu anlayış içerisinde 14 Mayıs seçimlerinde ülkemizin derinden bir nefes alabilmesi için bir irade koyduk. Bir iradeyle beraber bu sürecin içerisinden ülkeyi çıkartalım. Kamplaşan, kutuplaşan, dini milli, cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini bu kavgada adeta bir cephaneye dönüştüren bu anlayışın dışında milletin gerçek gündemiyle siyaset yapalım. Esnafından, çiftçisine, dar gelirli insanlarımızdan emeklisine velhasıl tüm toplumsal kesimlerin taleplerini, demokratik kanallara aktararak bir çözüm bulalım. Bunun için siyaset yapıyoruz. Marifet kolayı zor kılmak değil, asıl marifet zoru kolay kılmak. Ama bugün maalesef birbiriyle neredeyse harp eden insanlar kümesi haline geldik, getirildik. Niye? Bilerek ve istenerek Türkiye'de husumet tohumları ekiliyor. İnsanlar bir öteki haline getirilerek, kriminalize edilerek belirli bir alan dokunulmaz hale getirilmek isteniyor. O alanla ilgili yaptıkları yanlışlar konuşulmasın çizilmesin."

"Ben bu işte son nesilim" Haber

"Ben bu işte son nesilim"

CANSU ERSOY ADANA (İLKHABER) –Birçok projede yer alan, dernek kuran ve gençlere sanatı aşılamak için birçok eğitim veren Ahşap Oyma Sanatçısı ve Adanus Sanat Evi'nin sahibi Ömer Erdoğan, aslında mobilyacı kökenli olduğunu söyledi. 20 yıldan daha uzun bir süredir bu sektörde geleneksel el sanatları ile uğraştığını belirten Erdoğan, "2014 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onayı ile 'Devlet Sanatçısı' ünvanını aldım. Yani bu ünvan, geleneksel el sanatları alanında somut olmayan kültür mirası unvanı. 2016 yılında da Adana Geleneksel El Sanatları Kültür ve Turizm Derneği'ni kurdum. Kurmuş olduğum dernek hale aktif olarak devam ediyor. Bu 3. dönemim ve hala derneğin başkanlığını yapıyorum. 10 yıldır da bu dükkandayım ve gelen müşterilere kapımızı açmaya devam ediyoruz” dedi. "Adana’nın tarihi dokularının minyatürlerini tanıtan materyalleri Adana'da ilk yapanlardan birisiyim. İş yerim iki katlı ve aşağısında yaptığım ürünleri sergiliyorum, yukarısını da atölye olarak kullanıyorum” diyen Erdoğan, geçmişte mobilyacılık yaparken bunu hobi olarak yaptığını, yaptığı ürünleri de sevdiği insanlara hediye olarak verdiğini söyledi. "BU ATÖLYE, BU DÜKKAN ADANA'DA TEKTİR" Erdoğan, konuşmasının devamında şunları kaydetti: "Zamanla diğer sektörü bıraktım ve bu işi meslek haline getirmeye başladım. Şu an ben tamamen el sanatlarını icra ediyorum. Bakkal çırağı gibi 10 yıldır her gün dükkanımı açarım. 9 yıldır da cumartesi ve pazar günleri bile izin yapmadan çalışıyorum. Bu bölgeye gelen insanların bu dükkanı görmeye ihtiyacı var. Eğer bir gün açmazsan insanlar bana 'Neden açmadın?' diyerek kızıyor. O yüzden dokuz yıldır haftanın her günü sabah açar akşam kapatırım. Buradaki birçok ürünü de kendim imal ediyorum. Ahşap oyma, Adana hakkında, Türk- İslam geleneksel el sanatlarıyla, motiflerle ilgili çalışmaların hepsini kendim yaptım. Bugüne kadar birçok projede bulundum. 2016 yılında Adana'da tam bu dükkanda bir projenin de usta öğreticiliğini yaptım. Bir nevi öğretmenlik de yapıyorum. Bu atölye, bu dükkan Adana'da tektir. Tek olmasının sebeplerinden birisi de benimdir. Sağlığım yerinde olduğu sürece daha da güzel şeyler yapmaya çalışacağıma inanıyorum." "BEN ŞU ANDA BU İŞTE SON NESİLİM DİYEBİLİRİM" Erdoğan, yaptığı çalışmaların tamamen bölgeyi anlattığını, yaptığı her şeyin el sanatları, el işleri olduğunu bildirdi ve "Makinasyon hiçbir ürün yok diyebilirim. Tek başıma yaparken zorlanıyorum. Maalesef çırak bulamıyoruz. Herkes masa başında iş istiyor. Çıraklık eğitimi de usta-çırak ilişkisi ile oluyor. Çırağın iyi bir şekilde yetişmesi için iyi bir usta ve atölye gerekli. Gençlerimizin maalesef öyle bir sabrı yok. Biz de br şekilde idare ediyoruz. Ben şu anda bu işte son nesilim diyebilirim. Bu dükkanda insanların en çok ilgi duyduğu şeyler Adana'yı tanıtan buzdolabı magnetleri ve Adana'nın tarihi dokularının minyatürleri" dedi. "KİMSE BİR ŞEY ÖĞRENMEK İSTEMİYOR" "Ben bu işe 8 yaşında başladım ve çıraklığım 2-3 atölyede geçti. Gençlerimiz de bu işe geç olmadan başlamalı ve bu sektörde deneyim kazanmalı. Ben istiyorum ki istekli, hevesli çıraklar gelsin" diyen Erdoğan, konuşmasının devamında çırak bulamadığından yakındı ve şunları söyledi: "Bugün 13-15 yaşında çırak gelse ben razıyım. Okul tatil olduktan sonra gelebilirler. Bunun yoruldum, okul beni yordu diye bir bahanesi yok. Biraz meslek öğrensin, zanaatkarlık öğrensin. Kimse bir şey öğrenmek istemiyor. Böyle de olunca işler makinasyonlaşmaya başlıyor."

Doksan yıllık Şalgamcı "Şalgam Adana dışında içilmez'' Haber

Doksan yıllık Şalgamcı "Şalgam Adana dışında içilmez''

CANSU ERSOY ADANA(İLKHABER)- Şalgamın şehri Adana'da şalgamı hakkıyla yapan ve uzun yıllardır bu işin içinde olan Arzu Şalgam işletmecisi Ali Akbalı, şalgamla ilgili az bilinen ilginç bilgiler verdi. Ortalama doksan yıldır bu işi yaptıklarını ve dededen gelme bir meslek oluğunu söyleyen Akbalı, "Bu iş de bana babadan kalma, ona da babasından kalmış. Doksan yıldır şalgamı kendimiz yapıp kendimiz satıyoruz" diye konuştu.  "Ayaz yiyen şalgam daha da güzeleşir" Şalgamın bulgur unu mayasıyla yapıldığını belirten Akbalı, devamında şunları söyledi: "Yaptığın ortamın hijyen olması çok önemli. Havuçalar iyice yıkanmalı. Temizlendikten sonra zaten fıçılara basılıyor ve diğer aşamalardan geçiyor. Şalgamın hazır olma süresi yazın 4-5 günü bulurken kışın ortalama 20-25 günü buluyor. Soğuklardan dolayı havucun kendini bırakması ve mayalanması daha uzun sürüyor. Ama mesela kışın daha çok durduğu için  şalgam daha güzel olur. Ne kadar uzun kalırsa o kadar güzel oluyor. Mevsimi de zaten kıştır. Sıcak görmediği sürece şalgama hiçbir şey olmaz. Şalgam kaldıkça güzelleşir. Ayrıca şalgam soğuk havayı da sever ve ayaz yiyen şalgam daha da güzeleşir. Ben soğluk illere şalgam gönderdiğimde 'balkona koyun dolaba koymaktansa çok daha güzel bir tadı olur' derim." "ŞALGAM ADANA DIŞINDA İÇİLMEZ" Şalgamın sadece Adana'da içileceğini iddia eden Akbalı, "Adana dışında hiçbir yerde bulamazsınız. Bulsanız bile çok güzel olur mu bilemiyorum. Şehir dışında en fazla hazır şalgam bulabilirsiniz. Onlar da fabrika yapımı oluyor aynı tadı vermiyor. Onlar hep kimyasal ve orijinalinden çok farklı. Mesela hazır olanlarda sarı havuç kullanılır, sarımsak, kimon tuzu, koruyucu maddeler olur. Biz bunların hiçbirini kullanmayız bizde organiktir. Sadece bulgur unu mayası ve havuç" dedi.   "Bir ay sonra sizleri çelem yemeye davet ediyorum" Akbalı, çok nadir kullanılan, kullananların da sadece kış aylarında kullanabildiği şalgam turpundan da bahsetti. "Bu çelem dediğimiz şey aslında şalgam turpudur. Kışın olur ve bende de kışın bulunur. Şalgama kış aylarında bu çelemden de katılabilir isteğe bağlı olarak. Güzel bir aroma verir ve şalgamın tadını bozmaz. Biz kışın fıçıyla havuçları bu şalgam turplarıyla beraber basarız. Şalgamın dışında ayrı olarak da verebiliyoruz. Çok da güzel kıtır kıtır bir tadı olur. Eğer bir kere yeseniz zaten tadına doyamazsınız, şalgam daha da güzelleşiyor. Bunu kullanan da pek fazla yer yok iraz daha maliyeti yüksek olduğu için. Ama biz kışın bunu her şubemizde kullanıyoruz. Şu an tam olmadı ama bir ay sonra hazır olucak. Bir ay sonra sizleri çelem yemeye davet ediyorum."

Sayesinde 3 çocuk okuttuğu mesleği yok oluyor Haber

Sayesinde 3 çocuk okuttuğu mesleği yok oluyor

CANSU ERSOY (İLKHABER)- Teknolojinin gelişmesi ve makineleşmeyle beraber çoğu meslek ya yok oldu ya da yok olmanın eşiğine geldi. İnsan gücüne olan gerekliliğin azalmasıyla ayakkabı yapımıyla uğraşan kişilerin de meslekleri tehlike altına girdi. Adana’da da bu işin son temsilcilerinden olan Süleyman Küçükgöz, kendisiyle ve mesleğiyle ilgili bilgiler verdi.  Küçükgöz, 70 yaşında olduğunu ve 1960 yılından beri bu işle uğraştığını söyledi. Küçükgöz, babasının isteğiyle daha çocukken bu işe başladığını kaydetti ve “Rahmetli babam meslek sahibi olayım diye beni okutmadı. Mesleği erkenden öğreneyim diye beni çırak olarak birinin yanına verdi. O yıldan beri de bu mesleği yapıyorum. Eskiden ayakkabının baştan sona her şeyini biz yapardık ama artık sadece ayakkabıların kesimiyle uğraşıyorum. Bir zamanlar atölye de açtık ama yürütemedik. Emekli olana kadar çalıştık, emekli olduk ve hala da çalışıyoruz” dedi.  “İNSANLAR AYAKKABI ALDIĞINDA ONA GÖZÜ GİBİ BAKARDI, BİR YERİNDE BİR ŞEY OLDUĞUNDA YAPTIRIRDI, HEMEN ATMAZDI” Eskiden ayakkabıcılık mesleğine çok değer verildiğini, ancak günümüzde bu değerin azaldığını  belirten    Küçükgöz, “Eskiden bir çift ayakkabı 10 Liraydı. O zamana göre pahalıydı, ama değerliydi. İnsanlar ayakkabı aldığında ona gözü gibi bakardı, bir yerine bir şey olduğunda yaptırırdı, hemen atmazdı. Şimdi bir çift ayakkabı bin Lira. Ama çok kalitesiz ve dayanıksız. Her şey sahteye döndü, insanlar eşyalarına eskisi kadar kıymet vermiyor” sözlerini kaydetti. SEKTÖR FABRİKALAŞINCA MESLEK BİTME NOKTASINDA Şu an çok fazla ayakkabı yaptıran kalmadığını bildiren Küçükgöz, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Ayakkabı yaptıran olmadığı gibi yapan da çok fazla yok artık. En son kuşak biziz. Bizden sonra kimse ayakkabı yapamaz. Eskiden her şey el emeğiyle yapılırdı şimdi makineleşti. Ben de artık çok bir şey yapmıyorum, yapamıyorum da. Emekliyim. Şu an sadece ayakkabıların üstlerinin kesimini yapıyorum. Fazlasını yapacak gücüm yok yanımda çırak da olmadığı için. Pek çırak olarak gelen olmuyor, gelenlerde de öğrenme isteği olmuyor. Yani bu meslek bir nevi bitti. Fabrikalaştı.” “BU MESLEK SAYESİNDE 3 ÇOCUK OKUTTUM” Eskiye göre artık yaptığı pek bir şey olmadığından söz eden Küçükgöz, “Bu meslek sayesinde 3 çocuk okuttum. Onlar benim hala çalışmama sitem de eder ‘Neden hala çalışıyorsun bırak artık’ derler. Ama ben evde boş oturmayı sevmiyorum. Bir süre daha devam etmek istiyorum. Çok zor ve çok uğraştırıcı bir meslek. Kimyasallarla içiçe çalıştığın bir meslek. Ama ben her şeye rağmen mesleğimi seviyorum” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.