TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#cilt

İLKHABER-Gazetesi - cilt haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, cilt haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dr. Tuncel Ziylan Açıkladı: Kolajen Nedir? Faydaları Nelerdir? Kolajen Alırken Bunlara Dikkat Haber

Dr. Tuncel Ziylan Açıkladı: Kolajen Nedir? Faydaları Nelerdir? Kolajen Alırken Bunlara Dikkat

Kolajenin yapıştırıcı özelliği sayesinde cildin esnekliğini artırırken, aynı zamanda eklemlerin sağlığını, kasların ve kemiklerin dayanıklılığını desteklediğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Tuncel Ziylan kemiklerin dayanıklılığını sağlayan kolajenin 28 çeşit tipi bulunduğunu söyledi.  Başlıca bilinen beş tipi şunlardır: Tip 1: Vücuttaki toplam kolajenin yaklaşık yüzde 90'ını oluşturan bu tip, cildin yanı sıra kemiklerin ve tendonların sağlığına destek olur. Tip 2: Eklemlerin kayganlığını artırarak daha sağlıklı hareket etmelerini sağlar. Tip 3: Atardamar organlarının sağlığına olumlu katkı sağlar. Tip 4: Cildin sağlığı üzerinde etkilidir. Tip 5: Gözlerde ve saçlarda sağlıklı bir yapı oluşturarak etkilidir. Kolajen Alırken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Kolajen'in Faydaları Nelerdir? Uzm. Dr. Tuncel Ziylan'a göre, yaş ilerledikçe kolajenin parçalanmasının ve vücudun yeni kolajen üretiminin zorlaşmasının bir sonucu olarak, belli bir yaştan sonra dışarıdan kolajen takviyesi gerekebilir. Kolajen eksikliğinin başlıca belirtileri arasında ciltte gerginliğin azalması, kırışıklıkların artması, genel vücut yorgunluğu, kaslarda güçsüzlük ve eklem ağrıları bulunmaktadır. Proteinden zengin ve bol taze sebze ve meyve tüketiminin doğal kolajen üretimine destek olduğu bilinse de, eksiklik belirtilerinin görüldüğü durumlarda dışarıdan kolajen desteğinin önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu noktada, Tip 1, 2, 3 karışımının tercih edildiği ve günlük 1-3 gram olarak alındığında, ortalama sekiz haftalık bir destek sürecinin sonucunda daha gergin bir cilt, daha güçlü ve hareketli bir kas/iskelet sistemi gözlenebilir. Bu düzenli destek, kolajen eksikliğinin etkilerini azaltmaya ve vücudun sağlıklı işleyişini desteklemeye yardımcı olabilir. Kolajenin Faydaları ve Çeşitleri Protein Yapısı: Kolajen, vücut proteininin %30'unu oluşturan ve cilde, kaslara, tendonlara yapışan bir çeşit protein. Kolajen Takviyesi ve Eksikliği Eksiklik Belirtileri: Yaş ilerledikçe kolajen eksikliği görülür. Eksiklik belirtileri şunlardır: ciltte gerginlik azalması ve kırışıklık artışı, vücutta yorgunluk, kas güçsüzlüğü ve eklem ağrıları. Takviye Önerisi: Beslenme yoluyla alınan kolajen desteklenmeli. Özellikle tip 1, 2, 3 karışımı tercih edilmeli ve günlük 1-3 gram alınmalıdır. Kolajen Ürünleri ve Kullanımı Kolajen ve Cilt Sağlığı: Kolajen cildin elastikiyetini artırır, sağlıklı ve parlak görünmesini sağlar. Ürün Seçimi: Ürün alırken eczane, klinik veya güvenilir ecza siteleri tercih edilmeli, ürün takip sistemi kontrol edilmelidir. Kolajen Tedavileri ve Uygulamaları Ciltte Kullanımı: Cilde uygulanan kolajen enjeksiyonları cildi doğrudan besler ve gençleştirir. Diğer Kullanım Alanları: Saç, tırnak, kas ve eklem sağlığı için de kolajen takviyeleri önerilir.

Cildiniz en küçük bir çarpmada bile morarıyorsa dikkat Haber

Cildiniz en küçük bir çarpmada bile morarıyorsa dikkat

ADANA (İLKHABER) – Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Soner Solmaz, yaşla birlikte daha sık görülen cilt morarmalarının çoğu zaman zararsız olduğunu ve tedavi edilmeden geçeceğini; ancak morlukların yüz, gövde veya sırtta belirmesi gibi bazı durumlarda ciddi bir sorunun habercisi olabileceğini söyledi. Acıbadem Adana Hastanesi Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Soner Solmaz, cilt morarmaları hakkında bilgi vererek, “Bazen hiçbir şeye çarptığınızı hatırlamazsınız ama son zamanlarda sık sık cildinde morarma oluştuğunu fark edersiniz. Genellikle daha sert darbeler daha büyük morluklara neden olur. Ancak cildiniz kolayca morarıyorsa, küçük bir darbe bile ciddi bir morarmaya neden olabilir” dedi. Doç. Dr. Solmaz, çoğu morluğun, cilt yüzeyine yakın küçük kan damarlarının (kılcal damarlar), genellikle kollarda veya bacaklarda olmak üzere bir darbe veya yaralanma sonucu çatlamasıyla oluştuğunu; bu olduğunda, damarlardan dışarıya kan sızdığını; başlangıçta koyu renkli bir iz olarak görünüp vücudun kanı yeniden emmesiyle bu izin yeşil-sarı renge dönerek 1-2 hafta içerisinde yavaş yavaş kaybolacağını anlattı. Bazı insanların, özellikle de kadınlık hormonlarının etkisiyle kadınların, erkeklere göre morarmaya daha yatkın olduğunu belirten Doç. Dr. Solmaz, “Ek olarak yaşlanma sürecinin etkisiyle cilt incelir ve kan damarlarının yaralanmaya karşı korunmasına yardımcı olan koruyucu yağ tabakasının bir kısmı kaybolur. Bunların neticesinde cilt yapısı ve damar destek dokusu zayıfladığı için kadınlarda ve yaşlılarda cilt morarmaları sıklıkla oluşur” diye konuştu. “Bazı ilaçlar morarmayı artırabilir” Bazı ilaçların kanın pıhtılaşma yeteneğini azaltarak kolay morarmaya katkıda bulunabileceğine de değinen Solmaz, “Bunlara aspirin, ibuprofen, naproksen sodyum gibi ağrı kesiciler, kan sulandırıcı ilaçlar, bazı antibiyotikler, antidepresan ilaçlarlar örnek verilebilir. Sonuç olarak, cilt yüzeyine yakın küçük kan damarlarının hasar görmesinden kaynaklanan kanamanın durması normalden daha uzun sürebilir. Bu, morarmaya neden olacak kadar yeterli miktarda kanın cilt altına sızmasına neden olur” dedi. Solmaz, başkaca alerji, astım ve egzama gibi çeşitli durumların tedavisinde kullanılan topikal ve sistemik kortikosteroidlerin de cildi incelterek morarmayı kolaylaştırabileceğini; ginkgo biloba gibi bazı besin takviyelerinin de kan inceltici etkisi nedeniyle morarma riskini artırabileceğini dile getirdi. Morarmaların artması halinde mutlaka hekime danışmak gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Solmaz, özellikle kan sulandırıcı ilaç alanların, kullandıkları takviyeleri de hekime bildirmeleri gerektiğini, hekimin de buna göre reçetesiz satılan ilaçlar veya takviyeleri kesebileceğini söyledi. “Yüz, gövde veya sırttaki morarmalar için hekime başvurun” Kolay morarmanın bazı durumlarda kanın pıhtılaşma sorunu veya kan hastalığı gibi altta yatan ciddi bir duruma işaret edebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Solmaz, hekime başvurmak gereken durumları “Özellikle morluklarınız gövdenizde, sırtınızda veya yüzünüzde görünüyorsa veya sık ve büyük morluklar yaşıyorsanız; küçük bir kesik veya cerrahi işlem sırasında aşırı veya uzun süreli kanama öykünüz varsa; özellikle yakın zamanda yeni bir ilaca başladıktan sonra aniden morarmalarınız oluşmaya başladıysa; cilt morarmalarınızla beraber başka yerlerden de kanamanız olmaya başladıysa (diş eti kanaması, burun kanaması, aşırı-yoğun adet kanamaları gibi); ailenizde kolay morarma veya kanama öyküsü varsa” diyerek sıraladı. Bu belirtilerin kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan kan hücreleri yani trombositlerin sayısının düşmesinin, trombositlerin işleyişiyle ilgili bir sorunun, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olan proteinlerle ilgili sorunların göstergesi olabileceğini sözlerine ekledi. Doç. Dr. Solmaz, morarmanın nedenini bulmak için hekimin hastayı muayene edip, semptomlar ve tıbbi geçmiş hakkında sorular soracağını, ayrıca kan trombosit seviyenizi kontrol ederek, kan pıhtılaşmasıyla ilgili testler yapacağını da anlattı. “Evinizde küçük önlemler alarak morarma ihtimallerini azaltın” Solmaz, küçük morlukları önlemek için gündelik yaşamda basit önlemler alınabileceğini belirterek, “Düşme ve yaralanmaları önleyecek adımları atın; evinizde iyi bir aydınlatma kullanın; dağınıklıktan kaçının; mobilyaları ve elektrik kablolarını yürürken yolunuza çıkmayacak şekilde düzenleyin; aldığınız ilaçların yan etkilerini öğrenin” dedi. Bir morluk oluştuğunda onu tedavi etmek için yapılacak pek bir şey olmadığının altını çizen Doç. Dr. Solmaz, çoğu morluğun, vücut kanı yeniden emdikçe sonunda kaybolacağını, ancak yaşlandıkça iyileşme sürecinin uzayacağını belirtti. Etkilenen bölgeyi yükseltmek ve buz uygulamanın morluk artışını engelleyeceğini, ayrıca hekim tarafından tavsiye edilen uygun dozda C vitamini kullanmanın da cilt yapısını kuvvetlendirerek morarmaları azaltacağını ifade etti. Sonuç olarak cilt morarmaları konusunda çoğu zaman endişeye gerek olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Solmaz, “Cinsiyetinize, cilt yapınıza, sahip olduğunuz hastalıklar ve kullandığınız ilaçlara bağlı olarak cildinizde morarmalar oluşur. Bununla birlikte sık sık ve büyük cilt morarmalarına sahipseniz, beraberinde başka bulgularda yaşıyorsanız altta yatan daha ciddi ve tehlikeli kanama bozukluklarının araştırılması için mutlaka hekiminize danışın” diye konuştu.

Ağır makyaj yapan kişiler dikkat, akne mehili daha fazla Haber

Ağır makyaj yapan kişiler dikkat, akne mehili daha fazla

Ergenlerin yüzde 85’ini etkileyen aknenin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirten Dermatoloji Uzmanı Çağdaş Koç; "Akne; çok sık gördüğümüz hastalıklardan bir tanesi. Ergenlerin yüzde 85’ini etkiliyor. ’Akne tedavi edilmeli mi’, ’kendi haline bıraksak geçer mi’ diye çok soru geliyor. Biz mutlaka aknenin tedavi edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü ileride izler, lekeler bırakıyor. Sonradan bu iz ve lekeleri geçiremiyoruz. Akne için ’altın iğne, flazer yöntemlerini uygulamak durumunda kalıyoruz. İşler daha çok zorlaşıyor. O yüzden iz bırakmadan akne tedavisi almak gerekiyor. Akne neden oluşuyor? Genetik yatkınlık var, annede, babada, kardeşlerde varsa oluşma riski çok fazla. Onun dışında beslenme çok önemli; cipsler, çikolatalar akneyi tetikliyor. Paketlenmiş gıdalar akne oluşumuna neden oluyor. O yüzden hastaların sağlıklı beslenmelerini, katkı gıda maddeleri yiyeceklerden uzak durmalarını istiyoruz. Kozmetik ürünler; çok ağır makyaj yapan kişilerde akne mehili daha fazla oluyor. Aknede gözenekler kapanıyor ve makyaja bağlı akne çok sık görüyoruz. mümkün olduğu kadar bundan uzak dursunlar. Onun dışında bazı ilaç kullanımı akneye neden olabiliyor. Kortizonlu ilaç kullanımı varsa akne oluşabiliyor. B Vitamini iğnesi yaptıran hastalarımız var, yoğun bir akne döküntüsüyle gelebiliyorlar" dedi. Kadınların 20 yaşından sonra akne problemi yaşadıklarını sözlerine ekleyen Dr. Koç, tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi. Dr. Koç; "Akne tedavisinde kremleri veriyoruz, antibiyotik tedavisi kullanıyoruz. Geçmezse daha ağır A Vitamini içerikli ilaçlarımız var. Destek tedavisi çok önemli. Kozmetik temizleyiciler, kremler akne tedavisinde yardımcı. Mutlaka yağdan arındırıcı temizleme jelimizin olması gerekiyor. Yağsız güneş koruyucu kullanmamız gerekiyor. Haftada peeling, kil maskesi akneli hastalarımıza önerdiğimiz yöntemlerden. Erişkin aknesini de çok sık görüyoruz. Bayanlarda özellikle 20’den sonra akne problemi yaşıyoruz. Onlarda da mutlaka bir hormonal inceleme yapmamız gerekiyor. Adet düzensizliği, tüylenme artışı, erkek tipi saç dökülmesi var mı. Eğer hormonal bir bozukluk varsa da hormon tedavisi vermemiz gerekiyor. Aknesiz yaşam için mutlaka sağlıklı beslenelim, cilt bakım ürünlerinde doğru seçimimizi yapalım ve akne varsa mutlaka bir dermatoloğa gelinmesini öneririm" ifadelerini kullandı.

Uzmanlar uyardı; Güneş kremi deyip geçmeyin, doğru kullanım önemli Haber

Uzmanlar uyardı; Güneş kremi deyip geçmeyin, doğru kullanım önemli

Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Karaca Ural, güneş kremi seçimi ve doğru kullanımının çok önemli olduğunu söyledi. Güneş kremi seçerken nelere dikkat edilmeli? SPF değerinin güneş yanığından ve UV’ye bağlı diğer cilt hasarlarından koruma derecesini gösteren bir değer olduğunu vurgulayan Ural, “Kullanacağınız güneş kreminin SPF değeri en az 30 olmalıdır. Sadece UVB değil aynı zamanda UVA’ya karşı da etkili olmalıdır (PPA; PPD ve SPF+ şeklinde yazılır.) Suya dayanıklı olmalıdır. Yağlı ciltler için hafif ve mat, losyon formunda; kuru ciltler için ise daha yoğun nemlendirme sağlayacak özellikle olmalıdır. Cildin hassas, akneli, lekeli gibi olmasına göre kişinin özel durumuna uygun olmalıdır. Son kullanma tarihi geçmemiş olmalıdır. 6 aydan büyük çocuklarda, bebeklerde, emzirenlerde, güneş kremine karşı alerjik reaksiyon geliştiren kişilerde mineral filtre içeriklerine sahip olmalıdır (6 aydan küçük bebeklerde güneş kremi önerilmez, onun yerine diğer güneşten korunma yöntemleri tercih edilmelidir.” şeklinde konuştu. “Vücut için 30 ml güneş koruyucu yeter” Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Karaca Ural, güneş kreminde doğru uygulamanın çok önemli olduğunu vurguladığı ve Erzurum İI Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Bülteni’nin Haziran sayısında yayınlanan yazısında şöyle devam etti , “Genellikle gerekli miktarın çeyreği/yarısı kullanılıyor. Oysa gerekli miktarın yarısı uygulandığında SPF değerinin üçte biri kadar korunma sağlanmış olur. Yeterli miktar için kabaca parmak kuralını uygulayabilirsiniz. Bu kurala göre tüm vücut 11 bölgeye ayrılıp her bölgeye 1-2 parmak güneş koruyucu uygulanması önerilmektedir. Yani baş ve boynunuz için 2 parmak güneş koruyucu yeterli gelecektir. Bu uygulama ile kabaca tüm vücut için tek seferde 30 mI güneş koruyucu kullanımı gerekmektedir. Güneş kremini güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce uygulanmalı, uygulama sonrası giyinmeden 10-20 dakika beklemelisiniz. Kreminizi 2-3 saatte bir ve her su temasından sonra tekrar sürmelisiniz."

Gül hastalığı kadınlar ve açık tenlilerde daha çok görülüyor Haber

Gül hastalığı kadınlar ve açık tenlilerde daha çok görülüyor

ANKARA (AA) - Halk arasında gülleme ya da gül hastalığı olarak bilinen "rozase", nedeni bilinmeden oluşuyor ve kadınlar ile açık tenlilerde daha sık görülüyor. Medicana International Ankara Hastanesinden yapılan açıklamaya göre, rozase, en sık görülen cilt hastalıkları arasında yer alıyor. Yüzün merkezinde yer alan alın, burun, çene ve yanakları etkileyen, kızarıklık, kılcal damarlarda artış, sivilcelenme, deride kabalaşma ve ödeme neden olabilen rozase, genellikle 30 yaşından sonra ortaya çıkıyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Medicana International Ankara Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Gülşah Koçak Kurt, halk arasında gülleme ya da gül hastalığı olarak bilinen rozasenin kadınlarda ve açık tenlilerde daha sık görüldüğünü bildirdi. Hastalığın nedeninin tam olarak anlaşılamadığını vurgulayan Kurt, genetik yatkınlık ve sistemik hastalıkların rozase hastalığının gelişiminde etkili olduğuna kaydetti. Kurt, hastaların en çok süresi ve sıklığı giderek artan sıcaklık hissi ve kızarıklık ataklarından şikayet ettiğini aktardı. Rozase hastalığının çevresel etkenlere bağlı olarak tetiklenebileceğine dikkati çeken Kurt, "Ultraviyole ışınları, sıcak-soğuk hava, sıcak içecekler, baharatlı yiyecekler, rüzgar, egzersiz, alkol tüketimi ve stres hastalığı tetikliyor. Derinin dış çevreye karşı bariyer oluşturmasına yardımcı olan doğal bağışıklık sistemindeki düzensizlik, hastalığın gelişiminde önemli bir diğer nedendir." değerlendirmesinde bulundu. - Hastalık kontrol altına alınabilir Kurt, hasta eğitimi, ilaç dışı tedaviler, ilaç tedavileri, lazer-ışık sistemleri ve cerrahi müdahalelerle rozase hastalığının kontrol altına alınabileceğine işaret etti. İlaç tedavilerinin hafif olgularda krem ve jellerle, şiddetli olgularda ise ağız yoluyla alınan ilaçlarla yapıldığı bilgisini veren Kurt, tedavi yöntemlerine ilişkin şunları kaydetti: "Kızarıklığın azaltılması ve kılcal damarların yok edilmesi için çeşitli lazer tedavileri ve yoğun atımlı ışık sistemleri etkili olabilmektedir. Ayrıca, kızarıklığı azaltmak için botoks enjeksiyonları yapılabilmektedir. Erkek hastalarda daha sık görülen, burunda şekil bozukluğu durumunda cerrahi tedavi uygulanabilir. Erken teşhis ile rozase hastalarının yaşam kalitesi artırılabilir." - "Kişisel tedavi" önem taşıyor Hastalığın zaman zaman alevlendiğini belirten Kurt, şu ifadeleri kullandı: "Tetikleyiciler belirlenip tedavi kişiselleştirilmelidir. Tedaviyle semptomları hafifletmek ve hastalığı kontrol altına almak için uzun süreli takip gereklidir. Hastaların deri bariyeri bozulduğu için uygun olmayan kozmetik ürün kullanılması durumunda hassasiyet ve tahrişe yatkınlık gelişebilir. Dermatoloji hekiminin önerisiyle temizleme, nemlendirme ve güneşten koruma adımları, uygun ürünlerle yapılmalıdır. Rozase hastalığı, göz tutulumu yapabilir. Hastalık, gözde sulanma, kızarıklık, yabancı cisim hissi, kuruluk ve kaşıntı gibi şikayetlere olabilir. Bu hastaların periyodik göz muayenesi olması önem taşıyor."  

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.