SON DAKİKA
Hava Durumu

#Cuma hutbesi

İLKHABER-Gazetesi - Cuma hutbesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cuma hutbesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

11 Temmuz 2025 cuma hutbesi yayımlandı: Bu haftaki hutbe konusu ‘Sahih Dini Bilginin Önemi’ Haber

11 Temmuz 2025 cuma hutbesi yayımlandı: Bu haftaki hutbe konusu ‘Sahih Dini Bilginin Önemi’

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bu haftaki cuma hutbesinin konusunu ve tam metnini kamuoyu ile paylaştı. 11 Temmuz 2025 Cuma günü Türkiye genelindeki tüm camilerde irad edilen hutbenin konusu, "Sahih Dini Bilginin Önemi" olarak belirlendi. Hutbede, İslam dininin temel kaynakları olan Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in sünnetine dayalı doğru bilginin, inancın korunmasındaki hayati rolüne dikkat çekildi. HUTBENİN ANA MESAJI: "İSTİSMARA VE FİTNEYE GEÇİT VERİLEMEZ" Hutbenin ana temasını, doğru dini bilginin toplumsal barışı ve bireysel inancı korumadaki gücü oluşturdu. Metinde yer alan şu ifadelerle konunun önemi vurgulandı: "Sahih dini bilgi; inancımızın yaşanmasında, korunmasında ve geleceğe aktarılmasında en güvenilir sığınak ve en sağlam kalkandır. Sahih dini bilginin hâkim olduğu toplumda; bidat ve hurafeler vücut bulamaz, istismara ve istismarcılara kapı aralanamaz, fitne ve fesat ateşi tutuşturulamaz." 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE ATIFTA BULUNULDU Yaklaşan 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümü öncesindeki son cuma hutbesi olması dolayısıyla, metinde bu konuya da özel olarak değinildi. Dini duyguların ve kavramların istismar edilerek gerçekleştirilen darbe girişiminin, sahih dini bilgiden uzaklaşmanın ne gibi tehlikeler doğurabileceğinin acı bir örneği olduğu ima edildi. Hutbede, bu tür fitne ve fesat hareketlerine karşı topluma birlik ve bilinçli olma çağrısı yapıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in hadis-i şeriflerinin de yer aldığı hutbenin tam metnini ve PDF formatını, resmi internet adresi olan dinhizmetleri.diyanet.gov.tr üzerinden erişime açtı. Vatandaşlar, hutbenin tamamını bu adresten okuyabilir ve indirebilirler. İşte, cuma hutbesi 11 Temmuz 2025 konusu ve metninin tamamı; ﷽ اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟. وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللّٰهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ. SAHİH DİNİ BİLGİNİN ÖNEMİ Muhterem Müslümanlar! Önümüzdeki Salı günü, milletimizin birliğinin, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün FETÖ tarafından hedef alındığı hain darbe girişiminin yıldönümü. Allah’ın inayeti, devletimizin dirayeti ve aziz milletimizin cesaretiyle hainlerin tuzaklarını bertaraf ettiğimiz şanlı direnişimizin üzerinden tam dokuz yıl geçti. O gece; istiklâl ve istikbalimize kast eden dâhili ve hârici şer odaklarına karşı kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla el ele, omuz omuza verdik. Minarelerden yükselen salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla vatanımıza göz dikenlerin kirli emellerini boşa çıkardık. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ “Ey iman edenler! Eğer Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”[1] ayetinin tecelli ettiği o gece şanlı bir destanla düşmanlara ve bölücülere asla geçit vermedik elhamdülillah. Aziz Müminler! Yüce dinimiz İslam, insana; izzet ve şeref kazandıran, güven ve istikamet veren barış ve selamet dinidir. Hal böyleyken; tarih boyunca bazı kişi ve gruplar, İslam’ı ve onun mukaddes değerlerini kendi çıkarlarına alet etmekten geri durmamışlardır. Hain planlarını gerçekleştirmek için insanların en saf ve temiz duygusu olan dini inançlarını istismar etmekten çekinmemişlerdir. Allah’ın adını, Kur’an-ı Kerim’i, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’i ve ibadetleri bile amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullanmışlardır. Ancak bilinmelidir ki; Allah ve Resûlünün muhabbetiyle dolu gönüller, sahih ve sağlam din bilgisiyle aydınlanmış zihinler var oldukça hiçbir istismarcı, karanlık emeline ulaşamamıştır, ulaşamayacaktır. Vatanına, milletine, dinine ve devletine bağlı nesiller yetiştikçe; aklını, kalbini ve ruhunu şeytana teslim eden hiçbir hain, milletimize diz çöktürememiştir, Allah’ın izniyle çöktüremeyecektir. Zira hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, iman eden kullarını asla yalnız ve sahipsiz bırakmayacağını bizlere şöyle müjdelemektedir. “Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da kendilerini aydınlıktan alıp karanlığa götüren tâğuttur, şeytandır, zalimdir. Onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.”[2] Kıymetli Müslümanlar! 15 Temmuz ihaneti bize göstermiştir ki, temelini Kur’an ve sünnetin oluşturduğu sahih dini bilgi vazgeçilmezdir. Hutbeme başlarken okuduğum hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bizleri şöyle uyarmaktadır: “Size iki şey bıraktım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[3] Sahih dini bilgi; inancımızın yaşanmasında, korunmasında ve geleceğe aktarılmasında en güvenilir sığınak ve en sağlam kalkandır. Sahih dini bilginin hâkim olduğu toplumda; bidat ve hurafeler vücut bulamaz, istismara ve istismarcılara kapı aralanamaz, fitne ve fesat ateşi tutuşturulamaz. Din, vatan ve millet aidiyeti yok sayılamaz. Allah ve Resûlünün önüne hiçbir kişi ya da ideoloji geçirilemez. Değerli Müminler! Bugün de milletimizin birliğini ve kardeşliğini hedef alan, ümmet-i Muhammed’in geleceğini tehdit eden istismarcı kişi ya da yapılar sinsi emellerinden vazgeçmiş değillerdir. Bize düşen; Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ “Mümin, bir delikten iki kere ısırılmaz.”[4] uyarısını dikkate alarak, tedbiri elden bırakmamaktır. Aile yapımızı, ibadetlerimizi, mukaddes değerlerimizi istismar etmek isteyenlere karşı bilinçli, sağduyulu ve ferasetli olmaktır. Allah’ın bizlere emaneti olan çocuklarımızla ve gençlerimizle bizzat ilgilenmek, onları istismarcıların ve sapkın ideolojilerin insafına terk etmemektir. Onların sahih dini bilgiyi, doğru yöntem ve metotlarla, sağlam kaynaklardan, ehil ve liyakatli kişilerden almalarına özen göstermektir. Bu vesileyle geçmişten günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi, ayrıca bu hafta Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehadet şerbetini içen vatan evlatlarını rahmetle anıyor, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: “Dini dünya işlerine alet eden insan ne kötüdür! Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[5] [1] Muhammed, 47/7. [2] Bakara, 2/257. [3] Muvatta’, Kader, 3. [4] Buhârî, Edeb, 83. [5] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.

4 Temmuz 2025 Cuma Hutbesi yayımlandı! Bu haftaki Cuma Hutbesi: "Geçmişe İbretle Geleceğe Ferasetle Bakalım" Haber

4 Temmuz 2025 Cuma Hutbesi yayımlandı! Bu haftaki Cuma Hutbesi: "Geçmişe İbretle Geleceğe Ferasetle Bakalım"

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan 4 Temmuz 2025 cuma hutbesinde, İslam tarihinde önemli yeri bulunan 10 Muharrem Âşûrâ gününe değinildi. Hutbede, Âşûrâ gününün manevi anlamı, paylaşma ve dayanışma kültürüyle bağının altı çizildi. İşte bu haftaki Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 4 Temmuz 2025 tarihli ve "Geçmişe İbretle Geleceğe Ferasetle Bakalım" konulu Cuma hutbesi; ﷽ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ. وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لاَ تَقَاطَعُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَلاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللّٰهِ إِخْوَانًا. GEÇMİŞE İBRETLE GELECEĞE FERASETLE BAKALIM Muhterem Müslümanlar! Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “hürmete layık”[1] olarak zikrettiği Muharrem ayının içerisindeyiz. Yarın ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamberimiz (s.a.s), “Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.”[2] buyurmuş, Âşûrâ gününü bir gün öncesi ya da bir gün sonrasıyla iki gün oruçlu geçirmeyi bizlere tavsiye etmiştir.[3] Aziz Müminler! Hicri yılın başlangıcı olan Muharrem ayıyla bizler; Rabbimizin emir ve yasaklarına hakkıyla riayet etmeyi, Allah Resûlü (s.a.s)’in güzel ahlakını kuşanmayı bir kez daha hatırlarız. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tüm insanlığa gönderilen bir rahmet elçisidir. Bizler hürmet, sevgi ve nezaket gibi erdemleri şiar edinmeyi; kin, düşmanlık ve haset gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınmayı o Kutlu Nebi’den öğrendik. İnsana saygı duymayı, kutsala saldırmamayı, toplumda fitne ve fesat çıkarmamayı; yetimlerin ve mazlumların yüzünü güldürmeyi, kadınlara ve çocuklara hak ettikleri değeri vermeyi bize o gösterdi. Değerli Müslümanlar! Bugün bize düşen; Peygamberimiz (s.a.s)’in Sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak, onu herkesten ve her şeyden daha çok sevmektir. Ona hürmet ve saygı göstermenin; Rabbimizin emri ve imanımızın bir gereği olduğunu bilmektir. وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُواࣕ “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”[4] ayetine gönülden bağlı kalmaktır. Birlik ve beraberliğimize zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmaktır. İnancımıza, değerlerimize, kutsallarımıza saldıran dâhili ve hârici şer odaklarına karşı uyanık olmaktır. Muhterem Müminler! Âşûrâ günü bizlere, Allah Resûlü (s.a.s)’in “Benim dünyadaki çiçeğim, reyhanım.”[5] dediği sevgili torunu Hz. Hüseyin Efendimiz ve yetmişi aşkın Müslümanın Kerbela’da şehit edildiği üzücü hadiseyi de hatırlatır. Ne yazık ki bugün Müslümanlar; bu olaydan gerekli dersleri çıkarmadıkları, din kardeşliği ve ümmet bilinciyle hareket etmedikleri için İslam ve insanlık düşmanı zalimler, başta Gazze olmak üzere birçok yerde zulümlerini sürdürmektedir. Böyle bir ortamda bize düşen; geçmişe ibretle, geleceğe ferasetle bakmaktır. İslam’ın hayat veren ilkelerine sımsıkı sarılmaktır. Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e yapılan çirkin saldırılara karşı yekvücut olmaktır. “Birbirinizle ilgi ve alakayı kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”[6] hadisini esas alarak kardeşliğimizi daha da pekiştirmektir. وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ “Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın…”[7] emrine uyarak başta ilim, bilim ve teknoloji olmak üzere maddi ve manevi her alanda güçlü olmaktır. Bu vesileyle serdâr-ı şüheda Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere hak ve hakikat yolunda, mukaddes değerler uğrunda canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmetle yâd ediyorum. Kıymetli Kardeşlerim! Bir süredir orman yangınlarıyla topyekûn mücadele ediyoruz. Maalesef, ciğerlerimiz yanıyor. Ormanlarımız başta olmak üzere açık alanlarda yangınlara sebep olacak davranışlardan uzak duralım. Yetkililerin ikazlarına uyalım. Yüce Rabbim, ülkemizi ve milletimizi bütün afet ve felaketlerden muhafaza eylesin. Hutbemi, Enfâl sûresinin 46. ayetinin mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Allah sabredenlerle beraberdir.”[8] [1] Müslim, Sıyâm, 203. [2] Müslim, Sıyâm, 202. [3] İbn Hanbel, I, 240. [4] Âl-i İmrân, 3/103. [5] Tirmizî, Birr, 11. [6] Tirmizî, Birr ve Sıla, 24. [7] Enfâl, 8/60. [8] Enfâl, 8/46.

Diyanet’ten “Kamu Hakkı Dokunulmazdır” temalı Cuma hutbesi Haber

Diyanet’ten “Kamu Hakkı Dokunulmazdır” temalı Cuma hutbesi

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu hafta Cuma namazında Türkiye genelindeki tüm camilerde okunacak olan "Kamu Hakkı Dokunulmazdır" başlıklı hutbeyi yayımladı. “KAMU HAKKI, ALLAH’IN HAKKIDIR” Hutbede, kamu hakkının “Hukukullah” yani Allah’ın hakkı olduğu belirtilerek, Müslümanların bu emanete sahip çıkması gerektiği vurgulandı. Kamu malına yönelik her türlü zimmet, haksız kazanç ve suiistimalin zulüm olduğu, Kur’an-ı Kerim’de bu davranışların “gulûl” olarak nitelendirildiği hatırlatıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan cuma hubtesi'nin tamamı şu şekilde; ﷽ …وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ … وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ رِجَالاً يَتَخَوَّضُونَ فِى مَالِ اللّٰهِ بِغَيْرِ حَقٍّ فَلَهُمُ النَّارُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. KAMU HAKKI DOKUNULMAZDIR Muhterem Müslümanlar! Hayber’in fetih günüydü. Müslümanlar o gün, büyük bir zafer elde etmişlerdi. Zaferin ardından sahabiler Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in yanında, canlarını feda eden şehitleri bir bir anıyorlardı. Birinin adı zikredildiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.s), o kişi hakkında şöyle buyurdu: كَلَّا إِنِّي رَأَيْتُهُ فِي النَّارِ فِي بُرْدَةٍ غَلَّهَا “Hayır! Ben onu kamu malından çaldığı bir hırka ile cehennemde gördüm.”[1] Allah Resûlü (s.a.s) bu sözleriyle bizlere; kamu hakkını çiğnemenin Allah yolunda ölen bir kimsenin şehit olmasına engel olacak derecede büyük bir günah olduğunu haber vermektedir. Aziz Müminler! Kamu hakkı; ‘Hukukullah’tır; Allah’ın hakkıdır, Rabbimizin bizlere emanetidir. Bu emanete sahip çıkmak, Müslüman olmanın bir gereğidir. Kamu hakkına ihanet etmek; sadece bir haksızlık değil, aynı zamanda bir zulümdür. Kamu malı ise; topyekûn bir milletin ortak menfaat alanıdır. Hiç kimse bu mallar üzerinde şahsi ve keyfi bir tasarrufta bulunamaz. Kamu malı; sadece hayatta olanların değil, henüz doğmamış çocukların, tüyü bitmemiş yetimlerin, bütün muhtaçların, garip gurebanın da hakkıdır. Kur’an-ı Kerim’de ‘Gulûl’ olarak isimlendirilen hazine, kamu, belediye, vakıf ve dernek mallarına el uzatmak; insanı dünyada zillete, ahirette büyük bir azaba sürükleyen ağır bir vebal, büyük bir günahtır. Nitekim Yüce Rabbimiz, “…Kim, kamu malına ihanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı, boynuna asılı olarak gelir...”[2] buyurmaktadır. Kıymetli Müslümanlar! Kimi zaman görsel ve yazılı yayın organlarında gündeme gelen, kimi zaman dijital mecralarda dillendirilen, kimi zaman da insanlar arasında sohbet konusu olarak geçen kamu hakkı ihlallerini ve yüce dinimiz İslam’ın bu konuya bakışını bugün bir kez daha hatırlayalım. Hazineye, vakıflara, derneklere, kamu kurum ve kuruluşlarına ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçirmek, işgal etmek ya da vasıflarını değiştirerek gayr-i meşru kazanç sağlamak ateşten bir korla karnı doldurmaktır. Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır: “Hiç kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.”[3] Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik vermek, çalışma saatlerinde şahsi işlerle meşgul olmak, hak hukuk tanımamaktır, günahtır. Yaptığı iş karşılığında aldığı ücretten başka, hak etmediği bir ücret talep etmek harama el uzatmaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “Bir kimseyi bir işte görevlendirip yaptığı işin karşılığı olarak ona bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir.”[4] Değerli Müminler! Hediye kisvesine bürünen her türlü çıkar ilişkisi, cehennem ateşinden bir parçadır. Dijital mecralarda, yazılı ve görsel medyada yalan ve yanıltıcı haberlerle manipülasyon yaparak kamuyu zarara uğratmak haramdır. Bir kişinin yapabileceği bir iş için birden fazla kişiyi işe almak kamu kaynaklarını israf etmektir. Torpil yapmak ve yaptırmak, adam kayırmak ve kollamak, gençlerimizin hayallerini çalmaktır. Bir takım kanuni boşluklardan yararlanıp adeta gayrimenkul mafyası oluşturarak kamunun ve şahısların malına haksız yere el koymak, sahte belgeler ve yalan beyanlarla bunları haksızca ele geçirmek haramdır, zulümdür. Aziz Müslümanlar! Elektrik ve suyu kaçak kullanmak, toplumun tamamının malına el uzatmaktır, haramdır. Devletin; tarımda, hayvancılıkta ve ticarette verdiği destekleri amacı dışında kullanmak, kamu hakkını ihlal etmektir, günahtır. Daha fazla destek almak için olmayan tarlaları varmış gibi beyan etmek ya da vasıfsız tarlaları vasıflı göstermek, büyük bir haksızlıktır, zulümdür. Değeri düşsün diye çiftçinin ürününü tarlada bekleterek gerçek fiyatının altında almak, fiyatlar artsın diye karaborsacılık ve stokçuluk yapmak, haksız yere milletin malına el koymaktır, haramdır, günahtır. İhtiyacı olmadığı halde sosyal yardım almak, ailesinden kalan maaşı alabilmek için resmiyette boşanıp gerçekte birlikte yaşamaya devam etmek, ateşten gömlek giymektir. Naylon fatura ile vergi kaçırmak, sahte belgelerle mal beyanını düşük göstermek haramdır, günahtır. Engelli muafiyetinden yararlanılarak alınan aracı amacı dışında kullanmak, vergi imtiyazını istismar edip bunu bir rant kapısına çevirmek kamu hakkını gasp etmektir, haramdır. Menfaat elde etmek için rüşvet alıp vermek ise Allah’ın lanetine müstahak olmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الرَّاشِى وَالْمُرْتَشِى “Allah’ın laneti, rüşvet verenin de alanın da üzerine olsun.”[5] buyurmaktadır. Kıymetli Müminler! Dün, hicri 1447. yıla girdik. Hicri yeni yılımız mübarek olsun. Yüce Rabbim, hicri yılımızı; ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine, bütün mazlumların felaha ermesine, hatalarımızı gözden geçirip günahlarımıza tövbe etmemize, kamu hakkına dair hassasiyetimizi yenilememize vesile kılsın. Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısı ile bitiriyorum: “Kamu malından haksız kazanç sağlayanlar için kıyamet günü ancak cehennem azabı vardır.”[6] [1] Müslim, İman, 182. [2] Âl-i İmrân, 3/161. [3] Müslim, Müsâkât, 141. [4] Ebû Dâvûd, Harâc, fey’ ve imâre, 9,10. [5] İbn Mâce, Ahkâm, 2. [6] Buhârî, Farzu’l Humus, 7.

Diyanet'ten 13 Haziran Cuma Hutbesi: “Düğün yapmanın da bir adabı vardır” Haber

Diyanet'ten 13 Haziran Cuma Hutbesi: “Düğün yapmanın da bir adabı vardır”

Diyanet İşleri Başkanlığı, 13 Haziran 2025 tarihli ve “Düğün Yapmanın da Bir Âdâbı Vardır” konulu Cuma hutbesini yayımladı. Hutbede, evliliğin İslam’da önemli bir müessese olduğu, düğünlerin ise toplumun birlik ve beraberliğini pekiştiren özel anlar olduğu ifade edildi. Ancak düğünlerde gösteriş, israf, alkol kullanımı ve mahremiyet kurallarının ihlal edilmesinin dinî açıdan sakıncalı olduğu belirtildi. Hutbede evlilik, Allah’ın emri ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) sünneti olarak tanımlanırken, evliliğin toplumun temel taşı, iffet ve saygının korunması açısından önemli bir kalkın olduğu vurgulandı. Düğün, nişan ve nikah merasimlerinin sevinç ve mutluluğu paylaşmanın yolları olduğu belirtilerek, bu merasimlerde İslam’ın çizdiği mahremiyet sınırlarına uyulması gerektiği hatırlatıldı. Diyanet, özellikle son yıllarda düğünlerde artan gösteriş, israf ve lüks harcamaların evliliğin ruhunu zedelediğine dikkat çekti. Şatafatlı salonlar, aşırı menüler, tesettür dışı kıyafetler ve borç yükü haline gelen takı yarışlarının evlilik üzerindeki olumsuz etkileri vurgulandı. Peygamber Efendimizin “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.” hadisi hatırlatıldı. Ayrıca, toplumda yaygınlaşan “gelin hamamı”, “bekârlığa veda partisi” gibi İslam ve kültürümüzde yeri olmayan etkinliklere kesinlikle karşı çıkılması gerektiği ifade edildi. Sünnet düğünlerinde de abartı ve gösterişten uzak olunması gerektiği bildirildi. ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER Diyanet, evlilik yaşının yükselmesi ve doğum oranlarının azalması gibi sorunlara karşı gençlerin evlenmesinin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Evliliklerin kolaylaştırılması ve gençlere maddi-manevi destek sağlanması gerektiğinin altı çizildi. Hutbede, israfın şeytanların kardeşliği olduğu uyarısı yapılarak her türlü aşırılıktan kaçınılması gerektiği belirtildi. Düğünlerde alkolün kesinlikle yer almaması gerektiği, alkolün tüm çeşitlerine karşı durulması gerektiği ve alkollü davetlere katılmama çağrısı yapıldı. Ayrıca, Allah rızasının her şeyin önünde tutulması, başkalarının ne düşündüğüne aldırmadan helal ve haram sınırlarına riayet edilmesi gerektiği ifade edildi. Hutbe, Peygamber Efendimizin “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir. Evlenin, çoğalın.” hadisi ile son buldu.

2025 Kurban Bayramı Hutbesi yayımlandı! Diyanet'ten "Kurban Bayramı: Allah’ın Kullarına İhsan ve İkramı" hutbesi Haber

2025 Kurban Bayramı Hutbesi yayımlandı! Diyanet'ten "Kurban Bayramı: Allah’ın Kullarına İhsan ve İkramı" hutbesi

Diyanet İşleri Başkanlığı, 6 Haziran 2025 Cuma günü yurt genelindeki camilerde okunan Kurban Bayramı hutbesini yayınladı. "Kurban Bayramı: Allah’ın Kullarına İhsan ve İkramı" başlıklı hutbede, kurban ibadetinin ruhu olan paylaşma, yardımlaşma ve sıla-i rahimin önemine dikkat çekilirken, Gazze başta olmak üzere dünyadaki mazlumlar için dayanışma çağrısı yapıldı. KURBAN BAYRAMI: ALLAH’IN KULLARINA İHSAN VE İKRAMI Muhterem Müslümanlar! Bugün, Zilhicce ayının onuncu günü, mübarek Kurban bayramı. Bizleri bir kez daha bu kutlu günlere kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Bayramların hikmet ve önemini bizlere öğreten Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, ashabına ve ehl-i beytine salat ve selam olsun. Kurban Bayramımız mübarek olsun. Aziz Müminler! Peygamber Efendimiz (s.a.s), böyle bir Kurban bayramı sabahında ashabına şöyle seslenmişti: “Bugün ilk işimiz, bayram namazı kılmak, sonra da kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur.”[1] Bizler; bugün, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in sünnetine uyarak aynı safta omuz omuza geldik. Tek yürek, yekvücut olduk. İhlas ve samimiyetle Allah’a yöneldik. Bayram namazımızı hep birlikte huşu içerisinde kıldık elhamdülillah. Birazdan da tekbirler, besmeleler ve dualarla kurban ibadetimizi eda edeceğiz inşallah. Kıymetli Müslümanlar! Kurbanlar, Yüce Rabbimizden bizlere bir emanettir. Öyleyse, kurban ibadetinin her aşamasında onlara merhametle muamele edelim. Allah Resûlü (s.a.s)’in, إِنَّ اللّٰهَ كَتَبَ الْإِحْسَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ “Allah her şeyin en güzel şekilde yapılmasını emretmiştir.”[2] tavsiyesine uyarak, kurbanlarımızın kesim işlemini; belirlenen yerlerde, güzelce ve ehil kişiler marifetiyle yapalım. Kurban kesimi ve sonrasında temizliğe özen gösterelim. Çevremizi kirletmeyelim, hoş olmayan görüntülerle kimseye rahatsızlık vermeyelim. Kurban; paylaşmaktır, yardımlaşmaktır. Bir yoksulun sofrasına, bir yetimin duasına ortak olmaktır. Yüce Rabbimiz, “Kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan, yalnızca sizin takvanızdır...”[3] buyurmaktadır. O halde, İslam’ın emrettiği yardımlaşma adabına uyarak kurban etlerini akrabalarımızla, komşularımızla ve ihtiyaç sahipleriyle paylaşalım. Hanelere huzur ve mutluluk, gönüllere sevgi ve muhabbet taşıyalım. Değerli Müminler! Bayramlar, Allah’ın kullarına ihsan ve ikramıdır. Bayramlara yakışan, neşe ve coşkudur. Bize düşen ise, bu neşe ve coşkuyu evlerimizden başlayarak sokaklarımıza, şehirlerimize ve bütün dünyaya taşımanın gayretinde olmaktır. Çocuklarımızın gönlünü hoş etmek, gençlerimiz ile güzel ve nitelikli vakit geçirmektir. Onların hayatlarında kalıcı bayram hatıraları bırakmaya çalışmaktır. Bayramlara yakışan, sıla-i rahimdir. Bize düşen ise, anne ve babalarımızı, akrabalarımızı ziyaret etmek, onların hayır dualarını almaktır. Hastanelerde, sevgi ve huzurevlerinde bulunan kardeşlerimizi bayram sevincine ortak etmektir. Aziz şehitlerimiz başta olmak üzere, ahirete irtihal eden geçmişlerimizin kabirlerini ziyaret etmek, onlar için Rabbimizden af ve mağfiret dilemektir. Bayramlara yakışan, sevindirirken sevinmektir. Bize düşen ise, yetim ve öksüzlerin yüreklerine ferahlık sunmak, dertlerine derman olmaktır. Bayramlara yakışan, affetmek ve bağışlamaktır. Bize düşen ise, dargınlıklara ve küskünlüklere son vermek; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi daha da güçlendirmektir. Aziz Müslümanlar! Bayram sevinci yaşadığımız bu mübarek günlerde ne yazık ki Gazze’de ve dünyanın farklı bölgelerinde masum canlar bombaların, açlığın ve çaresizliğin gölgesinde bir bayram sabahına daha uyandı. Bu bayram sabahında şu hususu bir kez daha hatırlayalım: Müslüman; kardeşlerini, zalimlerin insafına asla terk etmemelidir. Onları yardımsız ve çaresiz bırakmamalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez…”[4] hadisine uyarak maddi ve manevi desteğini onlardan esirgememelidir. Kurban bayramının; aziz milletimize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Arefe günü sabah namazıyla başladığımız ve bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla sona erecek olan, اَللّٰهُ أَكْبَرُ  اَللّٰهُ أَكْبَرُ  لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ اَللّٰهُ أَكْبَرُ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ nidalarıyla dile getirdiğimiz teşrik tekbirlerini unutmayalım. Hutbemi, En’âm sûresi yüz altmış ikinci ayet ile bitiriyorum: قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ  “De ki: Benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm ancak âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”[5] [1] Buhârî, Îdeyn, 3. [2] Tirmizî, Diyât, 14. [3] Hacc, 22/37. [4] Müslim, Birr, 58. [5] En’âm, 6/162.

6 Haziran 2025 Cuma Hutbesi: "Müslümanın bir duruşu vardır" Haber

6 Haziran 2025 Cuma Hutbesi: "Müslümanın bir duruşu vardır"

Diyanet İşleri Başkanlığı, 6 Haziran 2025 tarihli Cuma hutbesini “Müslümanın Bir Duruşu Vardır” başlığıyla yayımladı.Cuma hutbesinde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in, “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol” hadisi merkeze alınarak, bir Müslümanın sadece inançta değil, hayattaki tüm davranışlarında da istikamet üzere olması gerektiği ifade edildi. Diyanet’in Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan hutbede, Müslümanın duruşunun yalnızca bireysel değil, toplumsal etkileri olduğuna dikkat çekildi. İman, ahlak ve sorumluluk bilinciyle donanmış bir bireyin, çevresine güven ve huzur saçacağı, İslam'ın özüne uygun bir yaşam biçimi sergileyeceği vurgulandı. "FAİZDEN KUMARA, ZİNA’DAN YALANA UZAK DURULMALI" Hutbede İslam’ın temel ahlaki ilkeleri olan adalet, doğruluk, sabır, merhamet ve Allah’a teslimiyet ön plana çıkarıldı. Müslümanın, yalnızca ibadetlerinde değil; aile ilişkilerinden iş hayatına, okuldan trafiğe kadar her alanda bu değerlere uygun hareket etmesi gerektiği belirtildi. Faiz, alkol, kumar, zina, yalan, iftira gibi haramların cehennem ateşinden birer parça olduğu ifade edilerek, bu kötülüklerden uzak durulması çağrısı yapıldı. FİLİSTİN VE MAZLUMLAR UNUTULMADI Cuma hutbesinde zulüm altındaki coğrafyalara da atıfta bulunuldu. Özellikle Gazze ve Filistin’de yaşananlara dikkat çekilerek, Müslümanın zalime karşı, mazluma ise destek olmasının imani ve vicdani bir sorumluluk olduğunun altı çizildi. "MÜMİNLER, TUĞLALAR GİBİ BİRBİRİNE KENETLENMELİ" Hutbenin sonunda, Sevgili Peygamberimiz’in “Müminler, birbirini destekleyen bir binanın tuğlaları gibidir” hadisine yer verilerek, inananların birlik ve beraberlik içinde onurlu bir duruş sergilemeleri gerektiği belirtildi. CUMA HUTBESİ TAM METNİ PDF LİNKİYLE ERİŞİME AÇILDI 6 Haziran Cuma hutbesinin tam metni, Diyanet’in resmi web sitesinde PDF olarak yayımlandı. Vatandaşlar hutbe metnini elektronik ortamda görüntüleyebilir ya da indirebilir.

Diyanet'in bu haftaki cuma hutbesi: "Yâsîn Sûresi: Kur’an’ın Kalbi" faziletleri ve mesajları Haber

Diyanet'in bu haftaki cuma hutbesi: "Yâsîn Sûresi: Kur’an’ın Kalbi" faziletleri ve mesajları

Diyanet İşleri Başkanlığı, her hafta olduğu gibi bu Cuma için de okunacak hutbeyi kamuoyuyla paylaştı. 30 Mayıs 2025 tarihli Cuma hutbesinin konusu, Müslümanlar için büyük bir manevi değere sahip olan "Yâsîn Sûresi: Kur’an’ın Kalbi" olarak belirlendi. YÂSÎN SÛRESİ: KUR’AN’IN KALBİ Muhterem Müslümanlar! Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de yer alan sûrelerden biri de Yâsîn sûresidir. Yâsîn sûresi; insanın aklına ve vicdanına seslenen, kâinatın bir denge ve ahenk üzere yaratıldığını hatırlatan, hayatı anlamlandıran, kalpleri dirilten, hak ve hakikati öğreten bir sûredir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi ise Yâsîn sûresidir.”[i] buyurarak bu sûreden övgüyle bahsetmiştir. Anadolu irfanıyla yoğrulan aziz milletimiz; doğumdan ölüme, sevinçten hüzne, sağlıktan hastalığa farklı zamanlarda Yâsîn sûresini okumayı alışkanlık haline getirmiştir. Ancak bu sûreyi okumaktan maksat; sadece onu tilavet etmek değil, onun manasını tefekkür etmek ve mesajlarını hayatımıza aktarmaktır. Aziz Müminler! Yâsîn sûresi; insanlığa hayat rehberi olarak gönderilen Kur’an’a yeminle başlayarak, dünya ve ahiret huzurunun ancak onun emirlerine tabi olmaktan geçtiğine dikkat çekmektedir.  Yâsîn sûresi, وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ “Bana kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur.”[ii] beyanıyla bizleri; yalnız Allah’a kul olmaya, istikamet üzere bir ömür sürmeye davet etmektedir. Bu istikamet; tevhitle başlayan, ibadetlerle güçlenen, güzel ahlakla kemale eren, İslam’ın dosdoğru yoludur. Bu yolda olan bir mümin, her işinde ihlası, her davranışında samimiyeti kuşanmalıdır. Riyadan ve gösterişten uzak durmalıdır. Yâsîn sûresi, “Sen elbette dosdoğru yol üzere gönderilen peygamberlerdensin.”[iii] ayetiyle Allah Resûlü (s.a.s)’in tüm insanlığı, dünyada ve ahirette mutluluğa çağıran kutlu bir elçi olduğunu haber vermektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s); hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, helal ile haramı insanlığa gösteren hidayet rehberidir. Yetim ve öksüzleri sevindirmeyi, komşu ile iyi geçinmeyi, affedici ve bağışlayıcı olmayı öğreten rahmet elçisidir. Kıymetli Müslümanlar! Yâsîn sûresi; inkarcıların, “Şu çürümüş kemiklere yeniden kim can verecek?” sorusuna,      قُلْ يُحْي۪يهَا الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍۜ  “Onları ilk başta yaratmış olan Allah diriltecektir.”[iv] fermanıyla cevap vermektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), vefat eden müminlere Yâsîn sûresini okumamızı tavsiye etmiştir.[v] Bu tavsiye bizlere; her nefsin ölümü tadacağını, ölmeden önce ahiret için hazırlık yapmamız gerektiğini, söylediklerimizden ve yaptıklarımızdan tek tek hesaba çekileceğimizi öğretmektedir. Yâsîn sûresi bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “O gün, onların ağızlarını mühürleriz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da şahitlik eder.”[vi] Bu bilince sahip olan bir Müslüman; yaratılış gayesi olan iyilikten, ibadetten, güzel ahlaktan uzak durmamalıdır. Kötülüklere asla yeltenmemelidir. Ölüm, ahiret, hesap, sorgu sual yokmuş gibi yaşamamalıdır. Rabbine, kendisine, ailesine, topluma ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bütün imkansızlıklara rağmen; vatanı ve mukaddesatı uğruna siyonist zalimlere ve işbirlikçilerine karşı destansı bir mücadele veren Gazzeli kardeşlerimiz başta olmak üzere daima mazlumun ve mağdurun yanında olmalıdır. Hiçbir insani ve ahlaki ilke tanımayan bu canilerle maddi ve manevi olarak mücadele etmelidir. Değerli Müminler! Yâsîn sûresi, müminleri şöyle müjdelemektedir: اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ “O gün cennetlikler, nimetler içinde safa sürerler.”[vii] سَلَامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ “Onlara merhamet sahibi Rabbin söylediği selam vardır.”[viii] Şeytanın esiri olan günahkarları da şöyle ikaz etmektedir: هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ “İşte size haber verilen cehennem budur!” اِصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ “İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”[ix] Aziz Müslümanlar! Zilhicce ayının içindeyiz. Bu mübarek günleri; ibadetlerimizi arttırmak, hatalarımızı gözden geçirmek, günahlarımıza tövbe etmek için bir fırsat bilelim. Hesap günü gelmeden önce kendimizi hesaba çekmeye vesile kılalım. Hutbemi Yâsîn sûresinin son ayeti ile bitiriyorum: فَسُبْحَانَ الَّذ۪ي بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ “Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı ne yücedir! Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.”[x] [i] Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an, 7. [ii] Yâsîn, 36/61. [iii] Yâsîn, 36/3, 4. [iv] Yâsîn, 36/78, 79. [v] Ebû Dâvûd, Cenâiz, 19, 20. [vi] Yâsîn, 36/65. [vii] Yâsîn, 36/55. [viii] Yâsîn, 36/58. [ix] Yâsîn, 36/63, 64. [x] Yâsîn, 36/83

Diyanet’in bu haftaki hutbesinde Kurban ibadetinin manevi boyutu ve dini hükümlerine dikkat çekildi Haber

Diyanet’in bu haftaki hutbesinde Kurban ibadetinin manevi boyutu ve dini hükümlerine dikkat çekildi

Diyanet İşleri Başkanlığı, 23 Mayıs 2025 tarihli Cuma hutbesini kamuoyuyla paylaştı. "Sadakat ve Teslimiyetin Nişanesi: Kurban" başlıklı hutbede, yaklaşan Kurban Bayramı vesilesiyle kurban ibadetinin İslam’daki yeri, ahlaki ve manevi boyutları ile dini usul ve esasları vurgulandı. "Kurban, Allah’a duyulan sevginin nişanesidir" Hutbede, kurbanın yalnızca bir hayvanın kesilmesi değil; Allah’a teslimiyetin, sadakatin, fedakârlığın ve kardeşliğin bir simgesi olduğu vurgulandı. Kurbanın, Cenab-ı Hakk’ın bizlere bahşettiği nimetlere karşı bir şükür göstergesi olduğu belirtilerek, “O’nun rızasını her şeyin üstünde tuttuğumuzun ilanıdır” denildi. “Kurban takvadır, vahdettir, duadır” Hutbenin devamında, kurbanın derin manalar taşıdığı ifade edilerek, kurban ibadetinin takva bilinciyle yerine getirilmesi gerektiği vurgulandı. “Kurban; nefsi terbiye etmek, toplumsal dayanışmayı artırmak ve ümmet bilinciyle hareket etmektir” denildi. Ayrıca kurbanın paylaşmak ve ihtiyaç sahiplerini sevindirmek olduğuna işaret edildi. “Kurbanın şekli önemlidir, usulüne uygun olmalı” Diyanet, kurban ibadetinin, Allah ve Resulü’nün emrettiği şekliyle uygulanması gerektiğini hatırlatarak bazı yanlış uygulamalara dikkat çekti. Kurban bedelinin doğrudan ihtiyaç sahiplerine verilmesinin kurban yerine geçmeyeceği vurgulandı. Küçükbaş hayvanların tek kişi, büyükbaş hayvanların ise en fazla yedi kişi tarafından kesilebileceği belirtilerek, “Bir hisseye birden fazla kişinin ortak olması ve etlerin karıştırılarak dağıtılması caiz değildir” denildi. “Bayram namazı sonrası kesim şart” Hutbede, kurban kesiminin mutlaka bayram namazından sonra yapılması gerektiği hatırlatıldı. Bayram namazı öncesinde yapılan kesimlerin kurban ibadeti sayılmayacağı belirtildi. Ayrıca, Peygamber Efendimiz adına bir hisseye birden fazla bağış alınarak kurban kesilmesinin dinen geçersiz olduğu ve bu tür uygulamaların birer bidat olduğunun altı çizildi. “Vekaletle kurban kesilebilir” Kurbanını kendi kesme imkânı bulunmayanların, vekâlet yoluyla kurban kestirebileceği ifade edildi. Diyanet, Türkiye Diyanet Vakfı’nın geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kurban vekâletlerini şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesiyle yerine getireceğini duyurdu. Gazze vurgusu: "Mazlumların duasını almaya devam edeceğiz" Diyanet, Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla özellikle Gazze başta olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında mazlum ve muhtaçlara kurban etlerinin ulaştırılacağını açıkladı. Hutbe, “Bu iyilik seferberliğine katılmanızı bekliyoruz” çağrısıyla sona erdi.

16 Mayıs 2025 Cuma Hutbesi: Bu hafta Cuma hutbesi konusu ne? Cuma hutbesi konusu ve tam metni... Haber

16 Mayıs 2025 Cuma Hutbesi: Bu hafta Cuma hutbesi konusu ne? Cuma hutbesi konusu ve tam metni...

Diyanet İşleri Başkanlığı, 16 Mayıs 2025 Cuma günü tüm camilerde okunacak olan hutbenin konusunu duyurdu. Bu haftaki hutbenin ana teması "AİLE: GÜVEN, SADAKAT VE MERHAMET YUVASI" olarak belirlendi. HUTBEDE AİLENİN ÖNEMİ VURGULANDI Hutbeye "Muhterem Müslümanlar!" hitabıyla başlanarak, ailenin Yüce Rabbin en büyük nimetlerinden biri olduğu ifade edildi. Ailenin, Allah'ın emri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in sünneti üzere kurulan, güven ve sadakat yuvası olduğu belirtildi. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'den alıntılanan ayetle ailenin huzur, muhabbet ve rahmet ocağı olduğu vurgulandı. AİLE: GÜVEN, SADAKAT VE MERHAMET YUVASI Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimetlerden biri de ailedir. Aile; birbiriyle evlenmesi meşru olan bir kadın ve bir erkek tarafından, Allah’ın emri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti üzere kurulan, çocukların çokluğuyla bereketlenen; dede, nine ve torunlarla büyüyen güven ve sadakat yuvasıdır. Aile; “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının delillerindendir. Bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”[1] ayetinde buyrulduğu üzere, şefkat ve merhamet ocağıdır. Aile; alternatifi olmayan, yeri asla doldurulamayacak yegâne kurumdur. Aziz Müminler! Yüce Rabbimiz,وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا  “Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûnet yeri kıldı…”[2] buyurarak ailenin esenlik kaynağı olduğunu haber vermektedir. Huzurlu bir aile ortamının sağlanmasında ise anne de baba da önemlidir. Çocuklar, annenin şefkat ve merhametine ihtiyaç duyduğu kadar babanın da otoritesine ve disiplinine muhtaçtır. Dolayısıyla çocukları eğitme ve terbiye etme, iyi bir insan olarak yetiştirme sorumluluğu; sadece bakıcılara, okullara, televizyonlara, tabletlere ve bilgisayarlara bırakılmamalıdır. Zira şefkat ve merhameti anne ve babasında bulamayan çocuklar; güven, sevgi ve muhabbeti başka yerlerde aramakta, bu da onların fıtratlarının bozulmasına sebep olmaktadır. Kıymetli Müslümanlar! İnsan fıtratının korunması, ancak bilinçli aileler aracılığıyla sağlanır. Milli ve manevi değerlerine bağlı nesiller, inançlı bir aile ortamında yetişir. Güçlü bir toplum, huzurlu aileler eliyle inşa edilir. Bu sebepledir ki, aile içinde yeri ve konumu ne olursa olsun hiç kimse, ailenin huzurunu bozacak, annenin ve babanın saygınlığını yok edecek sözler söylememeli, tutum ve davranışlarda bulunmamalıdır. Kadın-erkek, küçük-büyük herkes; şiddetin hiçbir çeşidini birbirine asla reva görmemelidir. Gerekçesi ne olursa olsun,  Allah’ın dokunulmasını haram kıldığı canı hayattan koparamayacağının idrakinde olmalıdır. Dünyada bir sektör haline gelen çocukların cinsel istismarı başta olmak üzere, istismarın her çeşidinin lanetli ve ahlaksız bir davranış olduğunu, hiçbir çocuğun mahremiyetine asla göz dikilemeyeceğini bilmelidir. Değerli Müminler! Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “…Evlenmek, gözü haramdan korumak, iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur…”[3] buyurmaktadır. Evet, evlilik; insan fıtratının bir gereğidir. Dünyada huzur ve mutluluğa, ahirette ebedi cennete ulaştıran mukaddes bir başlangıçtır. Evlilik; insanın hürmet ve saygınlığını muhafaza eden, onu kötülüklerden ve günahlardan koruyan güvenli bir limandır. Nefsimizin ve neslimizin emniyet altına alınmasına, temiz ve sağlıklı bir toplumun inşa edilmesine vesile olan en güvenli yoldur. Bu sebepledir ki, gençlerimizin evlenme çağına geldiklerinde, gösteriş ve israftan uzak, mütevazı ve sade bir şekilde aile yuvası kurmalarına yardımcı olmak; dini, ahlaki ve toplumsal bir sorumluluktur. Allah Resûlü (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır: إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً “En bereketli nikâh, zorluğu ve külfeti en az olandır.”[4] Aziz Müslümanlar! Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır…”[5] hadisini kendimize şiar edinelim. Sevgi ve muhabbeti, nezaket ve zarafeti ailemizde hâkim kılalım. Aile yapımızı tehdit eden, geleceğimizi karartan zararlı akımlara karşı daha dikkatli olalım. El ele, gönül gönüle vererek aile saadetimizin; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin önündeki tüm engelleri kaldıralım. Unutmayalım ki, fıtratın korunması ve ailenin güçlendirilmesi yalnızca anne ve babanın sorumluluğunda değildir. Bu hususta sorumluluk sahibi herkes, bütün kurum ve kuruluşlar görevlerini hakkıyla yerine getirmenin daha fazla gayretinde olmalıdır. Sözümüzün sonu Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu uyarısı olsun: كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يَقُوتُ “Ailesine karşı sorumluklarını ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.”[6] [1] Rûm, 30/21. [2] Nahl, 16/80. [3] Buhârî, Nikâh, 3. [4] İbn Hanbel, VI, 83. [5] Tirmizî, Menâkıb, 63. [6] Ebû Davûd, Zekât, 45.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.