# Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

İLKHABER-Gazetesi - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kabine toplantısı ne zaman yapılacak? Hangi konular masada olacak? Haber

Kabine toplantısı ne zaman yapılacak? Hangi konular masada olacak?

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi yarın Erdoğan başkanlığında bir araya geliyor. Toplantıda Rusya-Ukrayna savaşı, Karadeniz seyir güvenliği, Terörsüz Türkiye süreci ve Ekonomideki son gelişmeler konuşulacak. ERDOĞAN’DAN RUSYA-GÖRÜŞMESİ BİLGİLENDİRMESİ Kabine toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin bilgi vermesi bekleniyor. Toplantıda, Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi için yürütülen diplomatik çabalar masaya yatırılacak. KARADENİZ’DE SEYİR GÜVENLİĞİ Toplantının gündeminde Karadeniz’de ticaret gemilerine yönelik tehditler ve seyir güvenliğinin sağlanması için alınacak tedbirler de yer alıyor. Kabine üyeleri, bölgedeki güncel durum ve önlemler konusunda bilgilendirilecek. SDG’NİN SURİYE ORDUSUNA ENTEGRASYONU Terör örgütü SDG’ye tanınan süre ve 10 Mart mutabakatının uygulamaya geçirilmesi toplantıda ele alınacak. Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlarının Şam ziyaretlerine ilişkin bilgiler Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından paylaşılacak ve sahadaki son durum değerlendirilecek. TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ Kabine toplantısında Terörsüz Türkiye Süreci de masaya yatırılacak. AK Parti’nin Meclis’e sunacağı rapor ve silah bırakma sürecine ilişkin sahadan gelen istihbari bilgiler gözden geçirilecek. EKONOMİDE SON DURUM Ekonomi gündeminde enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadele için alınan tedbirler ile diğer ekonomik gelişmeler ele alınacak. Kabinenin alacağı kararlar, hem iç güvenlik hem de ekonomik politikalar açısından belirleyici olacak.

Sahte E-İmza operasyonunda 123 sanık hakkında iddianame kabul edildi Haber

Sahte E-İmza operasyonunda 123 sanık hakkında iddianame kabul edildi

Bazı kamu görevlilerine ait e-imzaları taklit ederek, sahte belge düzenleyen suç örgütüne yönelik soruşturmada 123 sanık hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.Yasa dışı yollarla üretilen e-imzalar ile birçok kişinin sürücü belgesi sınavlarında değişiklik yapıldığı ve mesleki eğitim sertifikası oluşturulduğu tespiti üzerine sahte e-imza düzenleyenlere yönelik üçüncü dalga soruşturmada, aralarında örgütün elebaşı olduğu ileri sürülen Ziya Kadiroğlu ile 18 örgüt üyesinin de olduğu 123 sanık hakkındaki iddianame, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca birleştirme talebiyle Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmişti. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "suç örgütüne üye olma", "resmi belgede sahtecilik", "Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanuna Muhalefet", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak" ve "Elektronik İmza Kanunu'na Muhalefet" suçlarından 4 yıldan 136 yıla kadar hapis talep edilen iddianamenin incelemesini tamamladı.İddianameyi kabul eden Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesinin, tensip zaptını hazırlamasının ardından duruşmanın günü ve saati belli olacak. Sahte e-imza soruşturmalarının geçmişi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 Ocak'ta kamu kurumlarındaki yöneticilerin e-imzasını kopyalayarak ve çeşitli belgelerden sahte e-imza üreterek, sistemlere yetkisiz erişim sağlayıp, sürücü belgesi, sahte üniversite ve lise diplomaları düzenlenmesine ilişkin soruşturma başlatmıştı. Soruşturma neticesinde sanıkların, aralarında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, Başkan Yardımcısı ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) Eğitim ve Öğretim Başkanının yanı sıra 14 üniversitenin Öğrenci İşleri Daire Başkanı veya personelinin e-imzalarını kopyaladıkları tespit edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 134 sanık hakkında "Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanuna Muhalefet", "resmi belgede sahtecilik", "bilişim sistemine girme" ve "verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme" suçlarından iddianame düzenlenerek, 6 yıldan 45 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti. Ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ikinci dalga soruşturma kapsamında 30 Temmuz'da aynı suçlardan 65 kişi hakkında da iddianame hazırlayıp Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesine göndermişti.Mahkeme, aynı suçtan 65 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin, mevcut dava dosyasıyla birleştirilmesine karar vermiş böylece davada sanık sayısı 199'a yükselmişti. Öte yandan Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesince görülen davanın 10 Ekim'deki duruşmasında, sanıklar Ziya Kadiroğlu, Mıhyedin Yakışır, Yalçın Maraşlı, Gökay Celal Gülen ve Taner Dağhan, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.Sanıkların serbest bırakılmasına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etmiş, itirazı yerinde gören nöbetçi ağır ceza mahkemesi, sanıkların tutuklanmasına hükmetmişti. DDK inceleme başlatmıştı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), 16 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kamu hizmetlerinin sunulmasında güvenin korunması, her türlü suistimale ve hukuksuzluğa karşı etkili şekilde mücadele adına sahte e-imza iddialarıyla ilgili inceleme başlatmıştı.DDK, söz konusu elektronik imza sürecinin ve ilgili kamu kurumlarının bilgi sistemlerinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik alınan tedbirlerle yapılan işlemler hakkında kapsamlı inceleme ve araştırma yapıyor.

İletişim Başkanı Duran: 5 ayda 450 dezenformasyon tespit edildi Haber

İletişim Başkanı Duran: 5 ayda 450 dezenformasyon tespit edildi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, "6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik. Bu süreçte kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için paydaşlarımız ve medya kuruluşlarımızla çok yakın çalıştık" dedi. İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Afet Haberciliği Paneline katıldı. İletişim Başkanlığında düzenlenen panelde konuşan Burhanettin Duran, afet gazeteciliğinde dikkat edilmesi gereken hususlara dair bilgilendirmelerde bulundu. Gelişen teknoloji ile dezenformasyonun daha fazla ortaya çıktığını söyleyen Duran, vatandaşları da medya okuryazarlığı konusunda bilinçlenmeye davet etti. "Bu panel afet haberciliği konusunda önemli çıktılar ortaya koyacak" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı, İletişimin Yüzyılı vizyonu doğrultusunda Türkiye’nin iletişim ekosistemini tahkim etmek için çalıştıklarını söyleyen Duran, "İnsanı ve adaleti merkezine alan, toplumun lehine olan ve standartları yüksek bir medya sistemi vazgeçilmezimizdir. Bu kapsamda hazırladığımız yayınlar ve eğitim videolarıyla, düzenlediğimiz çeşitli seminer, toplantı ve etkinliklerle iletişimin hem pratiğine hem de teoriğine katkı sunmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte yeni iş birliği zeminleri de hazırlıyoruz. Bugünkü panelimizin de bu anlamda kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Bu panel afet haberciliği konusunda önemli çıktılar ortaya koyacak" diye konuştu. "Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğu ama gerçek bilgi ile sahte bilgiyi yoğun bir şekilde ayırt etmenin zorlaştığı bir döneme de girdik" Afet haberciliğinin salt bir gazetecilik pratiği olmadığını söyleyen Duran, "Malumlarınız, afet zamanlarında insanlarımız bilgi edinme talebi içerisindedir ve bu da çok doğal bir durumdur. Ve bu durumun, yüksek yoğunluklu bilgi trafiğine, bir başka ifadeyle enformasyon çağının gereklerini oluşturduğunu görüyoruz. Hızın öncelendiği fakat teyit mekanizmalarının kimi zaman göz ardı edilebildiği bu bilgi trafiği, bazen telafi edilemeyecek sonuçlarda ortaya çıkartıyor. Nitekim gelişen teknolojiye bağlı olarak hızın egemen olduğu bir iletişim ortamının tecrübe edildiği ortadadır. Birçok sosyal medya mecrasıyla ve teknolojide ortaya çıkan yeniliklerle beraber dünyamızın siyaseti, ekonomisi, iletişimi baştan şekilleniyor. Bunun çok önemli bir realite olduğunun farkındayız. Hatta öyle ki büyük güçler arasındaki teknoloji rekabeti ile birleşen bu iletişim alanı giderek riskleri ile aynı zamanda hegemonya arayışları ile kendisini ortaya koyuyor. Burada ülkelerin ulusal menfaatlerinin, devletlerin güvenliklerini koruyabilmek için kendi otonom stratejik iletişimlerini oluşturmak zorunda kaldıklarını da biliyoruz. Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğu ama gerçek bilgi ile sahte bilgiyi yoğun bir şekilde ayırt etmenin zorlaştığı bir döneme de girdik. Özellikle yapay zekanın etkisiyle bu gerçekten önemli bir husus haline geldi. Dezenformasyon, yalan ve yanıltıcı haberler ve kurgusal içerikler o kadar hızlı yayılıyor ki bazen farklı afetler farklı yerlerde gösterilerek çok önemli algılar üretilebiliyor. Böyle bir ahvalde stratejik ve bütünlüklü bir kriz iletişimine sahip olmak gerçekten zaruri görünüyor. Burada bizim için en büyük görev, kurumsallaşmış medyaya ve profesyonel gazetecilere hep birlikte katkılarımızı verebilmektir" ifadelerine yer verdi. "Habercilerin, arama kurtarma çalışmalarını engellemeyecek, onları kolaylaştıracak bir pozisyonda olması gerekir" Afet durumlarında ve afet bölgesinde gazetecinin dikkat etmesi gereken unsurlara değinen Duran, "Habercilerin öncelikle kendi güvenliğini daha sonra afetzedelerin güvenliğini ve arama kurtarma çalışmalarını engellemeyecek, onları kolaylaştıracak bir pozisyonda olması gerekir. İnsani değerlerle yaptığımız birçok çalışma var. Ben afet gazeteciliği yapan basın mensuplarımıza tekrar teşekkür ediyorum. Çünkü zor bir ortamda faaliyet yürütüyorlar ve bunun temelinde eğer insana verilen değer olmasa bu fedakarlık ortaya çıkmaz. Gazetecilerin üzerlerine düşen görevler olduğu gibi toplumumuzun da bu konuda bilinçlenmesi önem arz ediyor. Medya okuryazarlığı özellikle afet anlarında çok daha kritik bir unsur olarak önümüze çıkıyor" ifadelerine yer verdi. "6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik" Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sel, afet, orman yangını, deprem gibi olağanüstü durumlar yaşandığını ifade eden Burhanettin Duran şöyle devam etti: "Bunların kuşkusuz en büyüğü, Asrın Felaketi olarak nitelediğimiz 6 Şubat depremleriydi. 11 şehrimizde 14 milyon insanımız doğrudan etkilendi. Ülkemizin tamamını yasa boğan, 53 binin üzerinde canımızı yitirdik. Bu afetin ilk günden itibaren yaralarımızı hep birlikte milli ruh ve dayanışma içerisinde sarmaya gayret ettik. Ben bu vesileyle bu afet sırasında vefat eden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. İşte böylesi bir afette, 6 Şubat depremlerinde, yalan-yanlış-eksik bilginin hızla yayıldığına şahit olduk; bilgi kirliliğine ve yoğun dezenformasyona maruz kaldık. Başkanlık olarak dezenformasyonları hızlı biçimde tespit ederek vatandaşlarımıza doğru bilginin ulaştırılmasını sağlamak için mücadele ettik. Bu minvalde 6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik. Bu süreçte kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için paydaşlarımız ve medya kuruluşlarımızla çok yakın çalıştık; gazetecilerin sahada işlerini yapabilmesi için mobil basın merkezleri oluşturduk. Gazetecilerin deprem bölgesine ulaşabilmesi için gerekli koordinasyonu sağladık. Uluslararası medya kuruluşlarını doğru, hızlı ve şeffaf şekilde bilgilendirerek uluslararası toplumu bilgilendirdik. Yine resmi kurum ve yetkililerin yaptığı bilgilendirme ve çağrıların hızlı ve doğru biçimde yayılmasına yardımcı olduk." Panelde konuşan AFAD Başkanı Ali Hamza Pehlivan ise afet durumlarında iletişimin önemine vurgu yaptı. Afetlerle ilgili haberlerde en ufak bir aksama veya yanlış aksettirmenin yeni felaketlere yeni afetlere yol açtığını söyleyen Pehlivan afet bölgelerinde kaynağı sağlıklı ve doğru haber yapan gazetecilere teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörsüz Türkiye yolunda kararlılığımız tam Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörsüz Türkiye yolunda kararlılığımız tam

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde "İlim Yayma Ödülleri" törenine katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temelleri 2017’de atılan, ilki 2019’da düzenlenen ve bu sene 4’üncüsü tertiplenen Türkiye’nin akademi ödülleri İlim Yayma Mükafatları vesilesiyle sizlerle beraberiz. Emeği geçen her bir kardeşime canı gönülden teşekkür ediyorum. Gerek ülkemizde gerek dünyanın farklı yerlerinde akademik faaliyetler icra eden tüm hocalarımıza selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Biraz önce 3 farklı kategoride ödüllerini takdim ettiğimiz bilim insanlarımızı gönülden tebrik ediyorum. Büyük ödül sahibi hocamız vakıf tarafından 5 milyon TL ödülle mükafatlandırıldı. Diğer hocalarımız da 2’şer milyon TL ödülle ödüllendirildi. İlim Yayma Ödülleri’ne yönelik teveccüh her programda katlanarak artıyor. Bu sene üç ayrı dalda 174’ü üniversiteler olmak üzere 188 kurumdan bin 324 başvuru ile yeni bir rekor daha kırıldı. İlim Yayma Ödülleri’nin önümüzdeki yıldan itibaren uluslararası bir hüviyet kazanacağını büyük bir memnuniyetle öğrendik. Niçin bizim bir Nobel’imiz olmasın? İlim Yayma ailemizi bu adımlarından dolayı kutluyorum. İlim Yayma ödüllerinin amacı ilk planda elbette iyi eserleri ve eser sahiplerini takdir etmektir. Fakat hayata uyarlanmayan, insana, sahaya, reele dokunmayan bilginin netice vermediği de bilinen bir hakikattir. İlim Yayma ödüllerimizi bu açıdan başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum" dedi. "İmam Hatip Okullarının kurulması ve yaşatılmasında İlim Yayma ailesi tarihi bir sorumluluk üstlendi" "Bazı isimler vardır ki hem tarihte iz bırakırlar hem de gençliğe örnek olup istikbale yön verirler. 2017’de ebediyete uğurladığımız merhum Sabahattin Zaim hocamız işte bu şahsiyetlerden biridir" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kendisi pek çok gencin yetişmesinde rol oynamıştır. Tek tipçi uygulamaların zirveye çıktığı dönemde böyle bir gençliğe duyulan ihtiyacı rahmetli hocamız da hissetmiştir. Onun amacı da bu güzel insanları millete tanıtmak, yenilerini ise topluma kazandırmaktır. Davasında ne denli muvaffak olduğunu bugünün Türkiye’sine baktığımızda yetişmiş ve yetişmekte olan gençliğe baktığımızda, gümbür gümbür gelen TEKNOFEST kuşağına baktığımızda zaten görüyoruz. İlim Yayma Cemiyetimiz de bu hedef istikametinde çalışmalarını sürdürüyor. Cemiyetimiz önümüzdeki sene, 75’inci yaşına girecek. Millet iradesinin gasp edildiği darbe dönemlerinde yasak ve baskılara rağmen ilmin ışığını yayma yolculuğundan 3 çeyrek asır geride kaldı. Bu hareket hemen her alanda meyvelerini verdi. İmam Hatip Okullarının kurulması ve yaşatılması manasında İlim Yayma ailesi tarihi bir sorumluluk üstlendi. Bu çalışmalara emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi. "Gazze’de 2 yıl boyunca işlenen vahşi soykırımı medeni denilen dünya yalnızca seyretmekle yetindi" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Asırlar boyunca üzerine yeni teoriler, pratikler metotlar inşa edilen kavramlar günden güne kan kaybediyor. Anlamlar aşınıyor, değerler tahrip ediliyor. Sözde yeni gerçeklikler en başta insanı hırpalıyor. Gazze’de 2 yıl boyunca işlenen cinayetleri, yapılan vahşi soykırımı medeni denilen dünya yalnızca seyretmekle yetindi. Gezi olaylarında İstanbul’a kamp kuran uluslararası medya kuruluşları, Gazze’de 270’ı aşkın gazeteci öldürülürken meslektaşlarının haberini bile yapmadılar. Şu utanç verici rakamlara özellikle dikkat çekiyorum. Gazze’deki okulların yüzde 80’i yani 668 okul binası İsrail bombalarının hedefi olmuştur. 165 okul, üniversite ve eğitim kurumu bu saldırılarda yıkıp yakılmıştır. 392 okul da kullanılamaz hale gelmiştir. 13 bin 500’ü aşkın öğrenci, 830’un üzerinde öğretmen ve eğitim personeli, 193 bilim insanı ve akademisyen işgal kuvvetleri tarafından şehit edildi. 785 binden fazla öğrenci eğitim hakkından mahrum durumda. Bir defa bunlar savaşın acımasız sonuçları değildir. Burada bilinçli, kasıtlı bir toplu kıyım politikası uygulanmıştır. Sağlam kalmış, ayakta kalmış bina neredeyse yok. Bunu görmezden gelmek, konuşmamak açık söylüyorum toplu kıyıma ortak olmaktır. Biz hiçbir zaman susmadık, bundan sonra da susmayacağız. Dünyanın dört bir yanında, nereye gidersek gidelim, gittiğimiz her yerde bunu haykıracağız. Kısa bir süre önce, geçen hafta, Güney Afrika’daydım. Orada da bütün oturumlarda bunları haykırdım, bunları konuştum. Malumunuz, bizim de devreye girmemizle bir ateşkes sağlandı. İsrail, uyduruk sebeplerle ateşkesi sürekli ihlal etti. Hamas’ın, İsrail’in provokasyonlarına rağmen ateşkesin korunmasında sabırlı bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz. Kış aylarına girdiğimiz şu günlerde yaralarını sarmaya çalışan Gazze’deki kardeşlerimize, o çadırların ne durumda olduğunu herhalde televizyonlarda izliyoruz. İnsani yardımları yine de ulaştırmanın gayreti içindeyiz. Türkiye olarak, adil ve kalıcı barış için hem ateşkesin muhafazası hem de insani yardımlar noktasında üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz. Elimizdeki konteynerlerden göndermek istiyoruz. İsrail engelliyor, karşı çıkıyor. İnsanlıktan nasibini almamış bir başlarındaki katil var. İki devletli çözüm politikamızı, 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan özgür, egemen ve bağımsız bir Filistin devleti kuruluncaya kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. 29 Kasım Filistin halkıyla uluslararası dayanışma gününde, İsrail saldırılarında şehit olan tüm kahramanlara Rabbimden rahmet niyaz ediyor, milletim adına Filistinli kardeşlerimizi hürmetle selamlıyorum" şeklinde konuştu. "Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini istiyoruz" Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu milleti bölmeye uğraştılar. Bunda ne yazık ki bir dereceye kadar başarılı da oldular. Filistin’de, Suriye’de, Çanakkale’de bizimle omuz omuza çarpışan Arap kardeşlerimizi ‘bizi sırtımızdan vurdular’ diyerek milletimiz nazarında düşman hale getirdiler. Senarist aynı, yapımcı, yönetmen aynı. Sadece oyunun sahnelendiği mekanlar farklı. Milletimizin mazlum Filistin halkı ile dayanışmasını engellemek için sosyal medyada büyük bir dezenformasyon kampanyası yürütüldü. Bu nefret dalgasını körükleyen hesapların çoğunun yurt dışından yönetildiği ortaya çıktı. Sanal alemde kendini muhalif olarak lanse edenlerin önemli bir kısmının Türkiye düşmanlarına taşeronluk yapan FETÖ’cü hainler olduğu anlaşıldı. Şimdi de Terörsüz Türkiye sürecinde aynı oyunun sahnelenmek istendiğini görüyoruz. Burada şunun altını özellikle çizmek istiyorum; ülkemiz ve milletimizle birlikte inşallah tüm bölgenin kaderini değiştirecek, coğrafyamıza huzur, güven, istikrar getirecek stratejik hamlelerimizin kimleri rahatsız ettiğinin farkındayız. Yarım asırlık bir tezgahı bozma çabalarımızı, kan, gözyaşı ve çatışmadan beslenen hangi güçleri telaşlandırdığını çok iyi biliyoruz. Onlara sadece şunu söylüyorum; bu sefer muvaffak olamayacaksınız. Allah'ın yardımı, aziz milletimizin duası ile bu sefer başaracağız. 86 milyonla birlikte, kendini bu topraklara ait hisseden 10 milyonları da yanımıza alarak hep beraber yeni bir destan yazmaya başlayacağız. Bu ufka doğru, tahriklere kapılmadan, tuzaklara düşmeden sabırlı, dikkatli bir şekilde ilerliyoruz. Hedefe yaklaştıkça, sabotajların artacağını da şimdiden görebiliyoruz. Bu sefer bunların da üstesinden geliyoruz ve geleceğiz. Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini istiyoruz. Türkiye bir yola girmiştir ve inşallah bu yol bizi terörün olmadığı, her karışında kardeşliğin ve huzurun egemen olduğunu bir menzile götürecektir. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İnsanın sağlığı ve hastalığı sömürülemez" Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İnsanın sağlığı ve hastalığı sömürülemez"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Tıp Kurultayı ve TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Töreni’nde sağlık alanında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, insan sağlığının ticari bir meta olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, sağlık hizmetlerinin sömürülmesine izin verilmeyeceğini söyledi. Türkiye’nin son 23 yılda sağlık alanında büyük yatırımlar ve reformlar gerçekleştirdiğini ifade eden Erdoğan, sağlıkta eşitlik ve erişilebilirlik konusundaki kararlılığını yineledi. Sağlıkta İnsan Onuruna Vurgu Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık çalışanlarına selamlarını ileterek başladığı konuşmasında, insan hayatının her şeyin üstünde olduğunu dile getirdi. Kadim medeniyetlerden bugüne sağlık hizmetlerinin insanlığın ortak kazanımı olduğunu belirten Erdoğan, tıbbın sadece kar amacıyla değil, insanlığın yararına hizmet etmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, tıp alanında yaşanan gelişmelerin ve bilimsel buluşların tüm insanlığın ortak malı olduğunu ifade ederek, sağlık sektöründe yaşanan sınıfsal ayrışma ve sömürünün kabul edilemez olduğunu belirtti. Türkiye Sağlıkta Dev Yatırımlarla Güçleniyor Son 23 yılda Türkiye’de sağlık alanında yapılan yatırımlara da değinen Erdoğan, sağlık personeli sayısında ve hastane kapasitesinde büyük artış sağlandığını açıkladı. “2002’den bu yana hekim sayısını yüzde 288 artırdık. Kamu hastanelerinin yüzde 80’ini yeniledik, 794 yeni hastaneyi hizmete açtık” diyerek, Türkiye’nin sağlık altyapısındaki devrimi vurguladı. Erdoğan, şehir hastanelerinin tamamlanmasıyla Türkiye’nin artık sadece bölgesinde değil, küresel çapta sağlık hizmeti veren bir ülke konumuna geldiğine dikkat çekti. Sağlıkta Millileşme ve Yerlileşme Hamlesi Cumhurbaşkanı, savunma sanayindeki başarılara paralel olarak sağlıkta da millileşme ve yerlileşme hamlesine ihtiyaç olduğunu ifade etti. İlaç ve tıbbi cihaz üretiminde yaşanan zorluklara rağmen, Türkiye’nin bu alanda da engelleri aşacağını söyledi. “Çalışacağız, geliştireceğiz, üreteceğiz ve Türkiye’yi sağlık alanında farklı bir seviyeye taşıyacağız” diyen Erdoğan, bilim insanlarına ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti.

Erdoğan: “Ukrayna–Rusya barışı için doğrudan müzakerelere İstanbul ev sahipliği yapabilir” Haber

Erdoğan: “Ukrayna–Rusya barışı için doğrudan müzakerelere İstanbul ev sahipliği yapabilir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna konusunda Gönüllüler Koalisyonu Liderler Zirvesi'nin çevrim içi toplantısına katıldı.Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çevrim içi katıldığı toplantıya ilişkin NSosyal hesabından açıklamada bulundu.Toplantıda, Ukrayna-Rusya Savaşı'ndaki son durum, savaşın sona erdirilmesine ilişkin atılan adımlar ve barış çabalarının ele alındığını bildiren Duran, şunları kaydetti: "Cumhurbaşkanı'mız toplantıda, Türkiye'nin adil ve kalıcı barışın bir an önce sağlanması için tarafların doğrudan temaslarını kolaylaştıracak diplomatik gayretlerine devam edeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı'mız, taraflar arasındaki doğrudan müzakerelerin İstanbul'da yapılabileceğini, Türkiye'nin bunun için Ukrayna ve Rusya taraflarıyla temas halinde olduğunu ifade etti. Toplantıda, Türkiye olarak enerji ve liman altyapılarını kapsayan bir ateşkesin taraflar arasında kapsamlı barış anlaşmasının müzakeresi açısından elverişli koşulları sağlayacak bir düzenleme olabileceği görüşü ifade edilmiştir. 35 ülkenin temsilcilerinin yer aldığı toplantıda katılımcılar, kalıcı barış için yapılması gerekenler konusunda görüş alışverişinde bulundu." Toplantıda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Başkanvekili Çağrı Erhan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında hazır bulundu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır” Haber

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak için samimiyetle bir önerisi, eleştirisi olan varsa tabii ki dinliyoruz ama herhangi bir yöntem önerisi olmayıp da topyekun reddiyeci bir tavırla suçlama, etiketleme, hakaret etme ve gayrimeşru bir takım siyasi etiketlemeler yoluyla süreci zehirlemeye çalışanların yaptıklarına müsaade etmeyeceğiz. Bununla da mücadele edeceğiz. Takip ettiğimiz yol, uyguladığımız yöntem meşruiyet alanı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı içerisindedir. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" dedi.AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı devam ederken parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. "Hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok şeyin hep beraber ele alınması gerekiyor" AK Parti'nin iktidara geldiği günden itibaren özellikle kız çocukların eğitiminden kadınlara dönük şiddete karşı mücadeleye kadar birçok alanda çok yönlü bir mücadele verdiklerinin altını çizen AK Parti Sözcüsü Çelik, "Mücadelenin çok boyutlu olması gerekiyor. Sadece kanunların yapılması yetmiyor. Siyasetin dilinden medya diline, sivil toplumun oluşturacağı hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok şeyin hep beraber ele alınması gerekiyor. Bütün bunların sağlıklı, değerlerimize uygun yerli yerine oturtulması gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Ülkeler, oraya bakarken yer altı ve yer üstü kaynaklarını görüyor biz ise orada insanları görüyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı Güney Afrika Cumhuriyeti'nin bir kenti Johennesburg'da düzenlenen G20 Zirvesi üzerine konuşan Çelik, "Afrika'yı sömürenlerin, Afrika'ya kötülük yapmış olanların refahı paylaşmayla ilgili stratejiler noktasında bu kadar cimri davranmasının altını çizmek gerekiyor. Afrika, küresel adalet açısından ve bu zirvede de ifade edilen, 'Afrika ile eşit ve adil ortaklık' mottosu açısından çok daha fazlasını hak eden bir kıta. Afrika, baskıyla ve zulümle eşitsizliğe mahkum edilmenin, adaletsizliğe mahkum edilmenin yer yüzündeki en büyük sembolü. Onurlu, haysiyetli, insan onuruna yakışır bir yaşamı dünyanın her tarafındaki insanlar hak ediyor ama bundan en çok mahkum bırakılmışların Afrika olduğunu görüyoruz. O ülkeler, oraya bakarken yer altı ve yer üstü kaynaklarını görüyor biz ise orada insanları görüyoruz, gerçek hikayeleri görüyoruz. Dış politikadaki Afrika yaklaşımımız çıkar odaklı değil insani, güvenlik açısından eşit ortaklık kurma, oraların gelenek ve göreneklerine içten bir saygı gösterme şeklinde olduğunun altını çizmek gerekir" diye konuştu. "Ateşkes son derece kırılgan noktaya gelmiştir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MKYK toplantısının açılışında Gazze konusuna özel bir önem verdiğini belirten Çelik, "İsrail'in ateşkes başlığı altında bile, ateşkesi ihlal eden davranışlarına dikkat çekti. Bu konudaki küresel inisiyatifin daha da sıkılaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Gelinen noktada Gazze'de bir ateşkes var ama bu ateşkes her gün İsrail tarafından ihlal ediliyor. Soykırım siyasetine devam ediyor. Bu mutabakatın başlangıcında 600-700 yardım tırının girmesi öngörülüyordu bu henüz 200 düzeyinde veya daha altında tutuyor İsrail. Ateşkes son derece kırılgan noktaya gelmiştir" dedi. "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin konuşan Çelik, "Cumhur İttifakı olarak, ne yaptığımızı biliyoruz. Burada biz, devletin terörle mücadele konusunda sert güç unsurları vardır. Aynı zamanda da hukuk devletinin ve demokrasinin imkanları içerisinde yumuşak güç unsurları vardır. Terörü ülke gündeminden çıkarmak için dünyanın her yerinde gelişmiş demokrasiler sert güç unsurlarını kullandığı gibi, hukuk devletinin imkanları çerçevesinde Anayasa'nın çizdiği çerçeve içerisinde yumuşak güç unsurlarını da kullanırlar. Bugün geldiğimiz noktada, hukuk devletinin imkan ve kabiliyetleri içerisinde yaklaşımlar ortaya koyulmaktadır. Bunun zıttına birtakım işler yapıldığına dair değerlendirmelerin herhangi bir geçerliliği yoktur. Burada odağı kaybetmemek gerekir. Buradaki odak, terör örgütünün feshi ve silahların tamamen bırakılmasıdır. Sadece terör örgütünün feshedildiğine dair bir cümleyle kimse yetinmiyor. Odak noktası farklı siyasi gündemler değil. Terörsüz Türkiye'nin asıl odak noktası PKK'nın bütün unsur ve uzantılarıyla fesih ve silah bırakmasıdır" ifadelerine yer verdi. "Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" "Terörsüz Türkiye" sürecinde takip edilen yol ve uygulanan yöntemin meşruiyet alanı içinde yer aldığını vurgulayan Çelik, "Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak için samimiyetle bir önerisi, eleştirisi olan varsa tabii ki dinliyoruz ama herhangi bir yöntem önerisi olmayıp da topyekun reddiyeci bir tavırla suçlama, etiketleme, hakaret etme ve gayrimeşru bir takım siyasi etiketlemeler yoluyla süreci zehirlemeye çalışanların yaptıklarına müsaade etmeyeceğiz. Bununla da mücadele edeceğiz. Takip ettiğimiz yol, uyguladığımız yöntem meşruiyet alanı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı içerisindedir. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" diye konuştu. "SDG terör örgütü, Terörsüz Bölge yaklaşımı çerçevesinde Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkmalıdır" Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu SDG terör örgütü elebaşı Mazlum Abdi'nin 'İmralı ziyareti" açıklamalarının sorulması üzerine Çelik, "Bizim söylediğimiz açıktır. Biz, açıklamalar üzerine yorum yapmıyoruz. Kişilerin söylediği değil, hadiselerin nereye gittiği önemlidir. 'Türkiye için tehdit teşkil etmiyorum' diyorsa, bizim bunu fiilen görmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı tertip içinde, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırmak için tahkimat içinde olanları tespit ediyorsak orada biz, 'Türkiye için tehdit teşkil etmiyoruz'un bir anlamı yok. SDG terör örgütü, PKK terör örgütünün Suriye koludur ve Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge yaklaşımı çerçevesinde Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkmalıdır" dedi. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ile Ukrayna arasında adil ve kalıcı bir barışa ulaşmanın yolları hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere çevrimiçi, 'Gönüllüler Koalisyonu Liderler Zirvesi'ne katılacağını söyledi. 11. Yargı Paketi Cuma günü Meclis Başkanlığına teslim edilecek Çelik, 11'inci Yargı Paketi'nin ne zaman Meclis gündemine geleceğine yönelik, "11'inci Yargı Paketi, bu tartışılan af konuları değil. Haziran ayında infazla ilgili düzenlemeler yapılmıştı. Belki onların güncellenmesiyle ilgili bir değerlendirme var. Cuma günü Meclis Başkanlığı'na teslim edilecek, sonra da komisyona gelecek" dedi. "Adada ev bile yapamayacak kadar adanın her tarafını silahlandırsan ne olur" Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin hava savunma sistemlerini geliştirmek üzere İsrail'le işbirliği ve Ada'nın güneyinin silahlandırılmasına yönelik değerlendirmede bulunan Çelik, Rum tarafının müzakere ve barışa ilişkin çabaların silahlanma süreci ile bütün iddialarını yok ettiklerine dikkati çekerek, "Orada bir silahlanma içerisine girdiğini görüyoruz. Fakat Ada'da ev bile yapamayacak kadar adanın her tarafını silahlandırsan ne olur? Geçmişte Türklere karşı, Kıbrıs Türklerine karşı o zulümler yapıldığında işte ‘Ayşe Tatil'e çıktı' ve gereği yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarafından en zor koşullarda yapıldı. Şimdi biz Ege'de, Akdeniz'de çatışma istemiyoruz. Herhangi bir şekilde sorunların masa dışında bir yerde ele alınmasını istemiyoruz. Ama yani Yunanistan'ın Türkiye'nin savunma sanayisine dönük yaklaşımını en son askerlerimizin şehit olduğu uçak kazasında o kargo uçağının resmini paylaşarak Yunan Hava Kuvvetleri'nin zihniyetini bir kere daha gördük. Bunlar hastalıklı şeylerdir, normal bir yaklaşım değil. Askeri değerlere de uymuyor, insani değerlere de uymuyor, siyasi değerlere de uymuyor. Askerlik sanatı diye bir şey var, askerlik değerleri diye bir şey var. Dolayısıyla Rum tarafı açısındansa mesele giderek kendilerini tabii Avrupa Birliği üyeliğinin verdiği şımarıklıkla giderek daha marjinal noktalara doğru sürüklüyorlar. O yüzden yapacakları en yanlış iş bu silahlanma yarışına girmektir. Bundan daha yanlış iş bu silahlanma yarışına İsrail'in desteğiyle girmektir. Yani oraya herhangi birinin Siyonizmle bu Siyonist hükümetle bu soykırımcı hükümetle yan yana gelmesi hem insanlığa hakarettir. Hem kendi milletine hakarettir" şeklinde konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.