#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

İLKHABER-Gazetesi - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İletişim Başkanı Duran: 5 ayda 450 dezenformasyon tespit edildi Haber

İletişim Başkanı Duran: 5 ayda 450 dezenformasyon tespit edildi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, "6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik. Bu süreçte kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için paydaşlarımız ve medya kuruluşlarımızla çok yakın çalıştık" dedi. İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Afet Haberciliği Paneline katıldı. İletişim Başkanlığında düzenlenen panelde konuşan Burhanettin Duran, afet gazeteciliğinde dikkat edilmesi gereken hususlara dair bilgilendirmelerde bulundu. Gelişen teknoloji ile dezenformasyonun daha fazla ortaya çıktığını söyleyen Duran, vatandaşları da medya okuryazarlığı konusunda bilinçlenmeye davet etti. "Bu panel afet haberciliği konusunda önemli çıktılar ortaya koyacak" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı, İletişimin Yüzyılı vizyonu doğrultusunda Türkiye’nin iletişim ekosistemini tahkim etmek için çalıştıklarını söyleyen Duran, "İnsanı ve adaleti merkezine alan, toplumun lehine olan ve standartları yüksek bir medya sistemi vazgeçilmezimizdir. Bu kapsamda hazırladığımız yayınlar ve eğitim videolarıyla, düzenlediğimiz çeşitli seminer, toplantı ve etkinliklerle iletişimin hem pratiğine hem de teoriğine katkı sunmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte yeni iş birliği zeminleri de hazırlıyoruz. Bugünkü panelimizin de bu anlamda kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Bu panel afet haberciliği konusunda önemli çıktılar ortaya koyacak" diye konuştu. "Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğu ama gerçek bilgi ile sahte bilgiyi yoğun bir şekilde ayırt etmenin zorlaştığı bir döneme de girdik" Afet haberciliğinin salt bir gazetecilik pratiği olmadığını söyleyen Duran, "Malumlarınız, afet zamanlarında insanlarımız bilgi edinme talebi içerisindedir ve bu da çok doğal bir durumdur. Ve bu durumun, yüksek yoğunluklu bilgi trafiğine, bir başka ifadeyle enformasyon çağının gereklerini oluşturduğunu görüyoruz. Hızın öncelendiği fakat teyit mekanizmalarının kimi zaman göz ardı edilebildiği bu bilgi trafiği, bazen telafi edilemeyecek sonuçlarda ortaya çıkartıyor. Nitekim gelişen teknolojiye bağlı olarak hızın egemen olduğu bir iletişim ortamının tecrübe edildiği ortadadır. Birçok sosyal medya mecrasıyla ve teknolojide ortaya çıkan yeniliklerle beraber dünyamızın siyaseti, ekonomisi, iletişimi baştan şekilleniyor. Bunun çok önemli bir realite olduğunun farkındayız. Hatta öyle ki büyük güçler arasındaki teknoloji rekabeti ile birleşen bu iletişim alanı giderek riskleri ile aynı zamanda hegemonya arayışları ile kendisini ortaya koyuyor. Burada ülkelerin ulusal menfaatlerinin, devletlerin güvenliklerini koruyabilmek için kendi otonom stratejik iletişimlerini oluşturmak zorunda kaldıklarını da biliyoruz. Bilgiye ulaşmanın artık kolay olduğu ama gerçek bilgi ile sahte bilgiyi yoğun bir şekilde ayırt etmenin zorlaştığı bir döneme de girdik. Özellikle yapay zekanın etkisiyle bu gerçekten önemli bir husus haline geldi. Dezenformasyon, yalan ve yanıltıcı haberler ve kurgusal içerikler o kadar hızlı yayılıyor ki bazen farklı afetler farklı yerlerde gösterilerek çok önemli algılar üretilebiliyor. Böyle bir ahvalde stratejik ve bütünlüklü bir kriz iletişimine sahip olmak gerçekten zaruri görünüyor. Burada bizim için en büyük görev, kurumsallaşmış medyaya ve profesyonel gazetecilere hep birlikte katkılarımızı verebilmektir" ifadelerine yer verdi. "Habercilerin, arama kurtarma çalışmalarını engellemeyecek, onları kolaylaştıracak bir pozisyonda olması gerekir" Afet durumlarında ve afet bölgesinde gazetecinin dikkat etmesi gereken unsurlara değinen Duran, "Habercilerin öncelikle kendi güvenliğini daha sonra afetzedelerin güvenliğini ve arama kurtarma çalışmalarını engellemeyecek, onları kolaylaştıracak bir pozisyonda olması gerekir. İnsani değerlerle yaptığımız birçok çalışma var. Ben afet gazeteciliği yapan basın mensuplarımıza tekrar teşekkür ediyorum. Çünkü zor bir ortamda faaliyet yürütüyorlar ve bunun temelinde eğer insana verilen değer olmasa bu fedakarlık ortaya çıkmaz. Gazetecilerin üzerlerine düşen görevler olduğu gibi toplumumuzun da bu konuda bilinçlenmesi önem arz ediyor. Medya okuryazarlığı özellikle afet anlarında çok daha kritik bir unsur olarak önümüze çıkıyor" ifadelerine yer verdi. "6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik" Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sel, afet, orman yangını, deprem gibi olağanüstü durumlar yaşandığını ifade eden Burhanettin Duran şöyle devam etti: "Bunların kuşkusuz en büyüğü, Asrın Felaketi olarak nitelediğimiz 6 Şubat depremleriydi. 11 şehrimizde 14 milyon insanımız doğrudan etkilendi. Ülkemizin tamamını yasa boğan, 53 binin üzerinde canımızı yitirdik. Bu afetin ilk günden itibaren yaralarımızı hep birlikte milli ruh ve dayanışma içerisinde sarmaya gayret ettik. Ben bu vesileyle bu afet sırasında vefat eden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. İşte böylesi bir afette, 6 Şubat depremlerinde, yalan-yanlış-eksik bilginin hızla yayıldığına şahit olduk; bilgi kirliliğine ve yoğun dezenformasyona maruz kaldık. Başkanlık olarak dezenformasyonları hızlı biçimde tespit ederek vatandaşlarımıza doğru bilginin ulaştırılmasını sağlamak için mücadele ettik. Bu minvalde 6 Şubattan itibaren sadece beş aylık süreçte 450’ye yakın dezenformasyonu tespit ve ifşa ettik. Bu süreçte kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için paydaşlarımız ve medya kuruluşlarımızla çok yakın çalıştık; gazetecilerin sahada işlerini yapabilmesi için mobil basın merkezleri oluşturduk. Gazetecilerin deprem bölgesine ulaşabilmesi için gerekli koordinasyonu sağladık. Uluslararası medya kuruluşlarını doğru, hızlı ve şeffaf şekilde bilgilendirerek uluslararası toplumu bilgilendirdik. Yine resmi kurum ve yetkililerin yaptığı bilgilendirme ve çağrıların hızlı ve doğru biçimde yayılmasına yardımcı olduk." Panelde konuşan AFAD Başkanı Ali Hamza Pehlivan ise afet durumlarında iletişimin önemine vurgu yaptı. Afetlerle ilgili haberlerde en ufak bir aksama veya yanlış aksettirmenin yeni felaketlere yeni afetlere yol açtığını söyleyen Pehlivan afet bölgelerinde kaynağı sağlıklı ve doğru haber yapan gazetecilere teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörsüz Türkiye yolunda kararlılığımız tam Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörsüz Türkiye yolunda kararlılığımız tam

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde "İlim Yayma Ödülleri" törenine katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temelleri 2017’de atılan, ilki 2019’da düzenlenen ve bu sene 4’üncüsü tertiplenen Türkiye’nin akademi ödülleri İlim Yayma Mükafatları vesilesiyle sizlerle beraberiz. Emeği geçen her bir kardeşime canı gönülden teşekkür ediyorum. Gerek ülkemizde gerek dünyanın farklı yerlerinde akademik faaliyetler icra eden tüm hocalarımıza selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Biraz önce 3 farklı kategoride ödüllerini takdim ettiğimiz bilim insanlarımızı gönülden tebrik ediyorum. Büyük ödül sahibi hocamız vakıf tarafından 5 milyon TL ödülle mükafatlandırıldı. Diğer hocalarımız da 2’şer milyon TL ödülle ödüllendirildi. İlim Yayma Ödülleri’ne yönelik teveccüh her programda katlanarak artıyor. Bu sene üç ayrı dalda 174’ü üniversiteler olmak üzere 188 kurumdan bin 324 başvuru ile yeni bir rekor daha kırıldı. İlim Yayma Ödülleri’nin önümüzdeki yıldan itibaren uluslararası bir hüviyet kazanacağını büyük bir memnuniyetle öğrendik. Niçin bizim bir Nobel’imiz olmasın? İlim Yayma ailemizi bu adımlarından dolayı kutluyorum. İlim Yayma ödüllerinin amacı ilk planda elbette iyi eserleri ve eser sahiplerini takdir etmektir. Fakat hayata uyarlanmayan, insana, sahaya, reele dokunmayan bilginin netice vermediği de bilinen bir hakikattir. İlim Yayma ödüllerimizi bu açıdan başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum" dedi. "İmam Hatip Okullarının kurulması ve yaşatılmasında İlim Yayma ailesi tarihi bir sorumluluk üstlendi" "Bazı isimler vardır ki hem tarihte iz bırakırlar hem de gençliğe örnek olup istikbale yön verirler. 2017’de ebediyete uğurladığımız merhum Sabahattin Zaim hocamız işte bu şahsiyetlerden biridir" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kendisi pek çok gencin yetişmesinde rol oynamıştır. Tek tipçi uygulamaların zirveye çıktığı dönemde böyle bir gençliğe duyulan ihtiyacı rahmetli hocamız da hissetmiştir. Onun amacı da bu güzel insanları millete tanıtmak, yenilerini ise topluma kazandırmaktır. Davasında ne denli muvaffak olduğunu bugünün Türkiye’sine baktığımızda yetişmiş ve yetişmekte olan gençliğe baktığımızda, gümbür gümbür gelen TEKNOFEST kuşağına baktığımızda zaten görüyoruz. İlim Yayma Cemiyetimiz de bu hedef istikametinde çalışmalarını sürdürüyor. Cemiyetimiz önümüzdeki sene, 75’inci yaşına girecek. Millet iradesinin gasp edildiği darbe dönemlerinde yasak ve baskılara rağmen ilmin ışığını yayma yolculuğundan 3 çeyrek asır geride kaldı. Bu hareket hemen her alanda meyvelerini verdi. İmam Hatip Okullarının kurulması ve yaşatılması manasında İlim Yayma ailesi tarihi bir sorumluluk üstlendi. Bu çalışmalara emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi. "Gazze’de 2 yıl boyunca işlenen vahşi soykırımı medeni denilen dünya yalnızca seyretmekle yetindi" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Asırlar boyunca üzerine yeni teoriler, pratikler metotlar inşa edilen kavramlar günden güne kan kaybediyor. Anlamlar aşınıyor, değerler tahrip ediliyor. Sözde yeni gerçeklikler en başta insanı hırpalıyor. Gazze’de 2 yıl boyunca işlenen cinayetleri, yapılan vahşi soykırımı medeni denilen dünya yalnızca seyretmekle yetindi. Gezi olaylarında İstanbul’a kamp kuran uluslararası medya kuruluşları, Gazze’de 270’ı aşkın gazeteci öldürülürken meslektaşlarının haberini bile yapmadılar. Şu utanç verici rakamlara özellikle dikkat çekiyorum. Gazze’deki okulların yüzde 80’i yani 668 okul binası İsrail bombalarının hedefi olmuştur. 165 okul, üniversite ve eğitim kurumu bu saldırılarda yıkıp yakılmıştır. 392 okul da kullanılamaz hale gelmiştir. 13 bin 500’ü aşkın öğrenci, 830’un üzerinde öğretmen ve eğitim personeli, 193 bilim insanı ve akademisyen işgal kuvvetleri tarafından şehit edildi. 785 binden fazla öğrenci eğitim hakkından mahrum durumda. Bir defa bunlar savaşın acımasız sonuçları değildir. Burada bilinçli, kasıtlı bir toplu kıyım politikası uygulanmıştır. Sağlam kalmış, ayakta kalmış bina neredeyse yok. Bunu görmezden gelmek, konuşmamak açık söylüyorum toplu kıyıma ortak olmaktır. Biz hiçbir zaman susmadık, bundan sonra da susmayacağız. Dünyanın dört bir yanında, nereye gidersek gidelim, gittiğimiz her yerde bunu haykıracağız. Kısa bir süre önce, geçen hafta, Güney Afrika’daydım. Orada da bütün oturumlarda bunları haykırdım, bunları konuştum. Malumunuz, bizim de devreye girmemizle bir ateşkes sağlandı. İsrail, uyduruk sebeplerle ateşkesi sürekli ihlal etti. Hamas’ın, İsrail’in provokasyonlarına rağmen ateşkesin korunmasında sabırlı bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz. Kış aylarına girdiğimiz şu günlerde yaralarını sarmaya çalışan Gazze’deki kardeşlerimize, o çadırların ne durumda olduğunu herhalde televizyonlarda izliyoruz. İnsani yardımları yine de ulaştırmanın gayreti içindeyiz. Türkiye olarak, adil ve kalıcı barış için hem ateşkesin muhafazası hem de insani yardımlar noktasında üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz. Elimizdeki konteynerlerden göndermek istiyoruz. İsrail engelliyor, karşı çıkıyor. İnsanlıktan nasibini almamış bir başlarındaki katil var. İki devletli çözüm politikamızı, 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan özgür, egemen ve bağımsız bir Filistin devleti kuruluncaya kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. 29 Kasım Filistin halkıyla uluslararası dayanışma gününde, İsrail saldırılarında şehit olan tüm kahramanlara Rabbimden rahmet niyaz ediyor, milletim adına Filistinli kardeşlerimizi hürmetle selamlıyorum" şeklinde konuştu. "Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini istiyoruz" Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu milleti bölmeye uğraştılar. Bunda ne yazık ki bir dereceye kadar başarılı da oldular. Filistin’de, Suriye’de, Çanakkale’de bizimle omuz omuza çarpışan Arap kardeşlerimizi ‘bizi sırtımızdan vurdular’ diyerek milletimiz nazarında düşman hale getirdiler. Senarist aynı, yapımcı, yönetmen aynı. Sadece oyunun sahnelendiği mekanlar farklı. Milletimizin mazlum Filistin halkı ile dayanışmasını engellemek için sosyal medyada büyük bir dezenformasyon kampanyası yürütüldü. Bu nefret dalgasını körükleyen hesapların çoğunun yurt dışından yönetildiği ortaya çıktı. Sanal alemde kendini muhalif olarak lanse edenlerin önemli bir kısmının Türkiye düşmanlarına taşeronluk yapan FETÖ’cü hainler olduğu anlaşıldı. Şimdi de Terörsüz Türkiye sürecinde aynı oyunun sahnelenmek istendiğini görüyoruz. Burada şunun altını özellikle çizmek istiyorum; ülkemiz ve milletimizle birlikte inşallah tüm bölgenin kaderini değiştirecek, coğrafyamıza huzur, güven, istikrar getirecek stratejik hamlelerimizin kimleri rahatsız ettiğinin farkındayız. Yarım asırlık bir tezgahı bozma çabalarımızı, kan, gözyaşı ve çatışmadan beslenen hangi güçleri telaşlandırdığını çok iyi biliyoruz. Onlara sadece şunu söylüyorum; bu sefer muvaffak olamayacaksınız. Allah'ın yardımı, aziz milletimizin duası ile bu sefer başaracağız. 86 milyonla birlikte, kendini bu topraklara ait hisseden 10 milyonları da yanımıza alarak hep beraber yeni bir destan yazmaya başlayacağız. Bu ufka doğru, tahriklere kapılmadan, tuzaklara düşmeden sabırlı, dikkatli bir şekilde ilerliyoruz. Hedefe yaklaştıkça, sabotajların artacağını da şimdiden görebiliyoruz. Bu sefer bunların da üstesinden geliyoruz ve geleceğiz. Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini istiyoruz. Türkiye bir yola girmiştir ve inşallah bu yol bizi terörün olmadığı, her karışında kardeşliğin ve huzurun egemen olduğunu bir menzile götürecektir. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İnsanın sağlığı ve hastalığı sömürülemez" Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İnsanın sağlığı ve hastalığı sömürülemez"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Tıp Kurultayı ve TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Töreni’nde sağlık alanında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, insan sağlığının ticari bir meta olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, sağlık hizmetlerinin sömürülmesine izin verilmeyeceğini söyledi. Türkiye’nin son 23 yılda sağlık alanında büyük yatırımlar ve reformlar gerçekleştirdiğini ifade eden Erdoğan, sağlıkta eşitlik ve erişilebilirlik konusundaki kararlılığını yineledi. Sağlıkta İnsan Onuruna Vurgu Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık çalışanlarına selamlarını ileterek başladığı konuşmasında, insan hayatının her şeyin üstünde olduğunu dile getirdi. Kadim medeniyetlerden bugüne sağlık hizmetlerinin insanlığın ortak kazanımı olduğunu belirten Erdoğan, tıbbın sadece kar amacıyla değil, insanlığın yararına hizmet etmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, tıp alanında yaşanan gelişmelerin ve bilimsel buluşların tüm insanlığın ortak malı olduğunu ifade ederek, sağlık sektöründe yaşanan sınıfsal ayrışma ve sömürünün kabul edilemez olduğunu belirtti. Türkiye Sağlıkta Dev Yatırımlarla Güçleniyor Son 23 yılda Türkiye’de sağlık alanında yapılan yatırımlara da değinen Erdoğan, sağlık personeli sayısında ve hastane kapasitesinde büyük artış sağlandığını açıkladı. “2002’den bu yana hekim sayısını yüzde 288 artırdık. Kamu hastanelerinin yüzde 80’ini yeniledik, 794 yeni hastaneyi hizmete açtık” diyerek, Türkiye’nin sağlık altyapısındaki devrimi vurguladı. Erdoğan, şehir hastanelerinin tamamlanmasıyla Türkiye’nin artık sadece bölgesinde değil, küresel çapta sağlık hizmeti veren bir ülke konumuna geldiğine dikkat çekti. Sağlıkta Millileşme ve Yerlileşme Hamlesi Cumhurbaşkanı, savunma sanayindeki başarılara paralel olarak sağlıkta da millileşme ve yerlileşme hamlesine ihtiyaç olduğunu ifade etti. İlaç ve tıbbi cihaz üretiminde yaşanan zorluklara rağmen, Türkiye’nin bu alanda da engelleri aşacağını söyledi. “Çalışacağız, geliştireceğiz, üreteceğiz ve Türkiye’yi sağlık alanında farklı bir seviyeye taşıyacağız” diyen Erdoğan, bilim insanlarına ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti.

Erdoğan: “Ukrayna–Rusya barışı için doğrudan müzakerelere İstanbul ev sahipliği yapabilir” Haber

Erdoğan: “Ukrayna–Rusya barışı için doğrudan müzakerelere İstanbul ev sahipliği yapabilir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna konusunda Gönüllüler Koalisyonu Liderler Zirvesi'nin çevrim içi toplantısına katıldı.Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çevrim içi katıldığı toplantıya ilişkin NSosyal hesabından açıklamada bulundu.Toplantıda, Ukrayna-Rusya Savaşı'ndaki son durum, savaşın sona erdirilmesine ilişkin atılan adımlar ve barış çabalarının ele alındığını bildiren Duran, şunları kaydetti: "Cumhurbaşkanı'mız toplantıda, Türkiye'nin adil ve kalıcı barışın bir an önce sağlanması için tarafların doğrudan temaslarını kolaylaştıracak diplomatik gayretlerine devam edeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı'mız, taraflar arasındaki doğrudan müzakerelerin İstanbul'da yapılabileceğini, Türkiye'nin bunun için Ukrayna ve Rusya taraflarıyla temas halinde olduğunu ifade etti. Toplantıda, Türkiye olarak enerji ve liman altyapılarını kapsayan bir ateşkesin taraflar arasında kapsamlı barış anlaşmasının müzakeresi açısından elverişli koşulları sağlayacak bir düzenleme olabileceği görüşü ifade edilmiştir. 35 ülkenin temsilcilerinin yer aldığı toplantıda katılımcılar, kalıcı barış için yapılması gerekenler konusunda görüş alışverişinde bulundu." Toplantıda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Başkanvekili Çağrı Erhan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında hazır bulundu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır” Haber

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak için samimiyetle bir önerisi, eleştirisi olan varsa tabii ki dinliyoruz ama herhangi bir yöntem önerisi olmayıp da topyekun reddiyeci bir tavırla suçlama, etiketleme, hakaret etme ve gayrimeşru bir takım siyasi etiketlemeler yoluyla süreci zehirlemeye çalışanların yaptıklarına müsaade etmeyeceğiz. Bununla da mücadele edeceğiz. Takip ettiğimiz yol, uyguladığımız yöntem meşruiyet alanı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı içerisindedir. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" dedi.AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı devam ederken parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. "Hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok şeyin hep beraber ele alınması gerekiyor" AK Parti'nin iktidara geldiği günden itibaren özellikle kız çocukların eğitiminden kadınlara dönük şiddete karşı mücadeleye kadar birçok alanda çok yönlü bir mücadele verdiklerinin altını çizen AK Parti Sözcüsü Çelik, "Mücadelenin çok boyutlu olması gerekiyor. Sadece kanunların yapılması yetmiyor. Siyasetin dilinden medya diline, sivil toplumun oluşturacağı hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok şeyin hep beraber ele alınması gerekiyor. Bütün bunların sağlıklı, değerlerimize uygun yerli yerine oturtulması gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Ülkeler, oraya bakarken yer altı ve yer üstü kaynaklarını görüyor biz ise orada insanları görüyoruz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı Güney Afrika Cumhuriyeti'nin bir kenti Johennesburg'da düzenlenen G20 Zirvesi üzerine konuşan Çelik, "Afrika'yı sömürenlerin, Afrika'ya kötülük yapmış olanların refahı paylaşmayla ilgili stratejiler noktasında bu kadar cimri davranmasının altını çizmek gerekiyor. Afrika, küresel adalet açısından ve bu zirvede de ifade edilen, 'Afrika ile eşit ve adil ortaklık' mottosu açısından çok daha fazlasını hak eden bir kıta. Afrika, baskıyla ve zulümle eşitsizliğe mahkum edilmenin, adaletsizliğe mahkum edilmenin yer yüzündeki en büyük sembolü. Onurlu, haysiyetli, insan onuruna yakışır bir yaşamı dünyanın her tarafındaki insanlar hak ediyor ama bundan en çok mahkum bırakılmışların Afrika olduğunu görüyoruz. O ülkeler, oraya bakarken yer altı ve yer üstü kaynaklarını görüyor biz ise orada insanları görüyoruz, gerçek hikayeleri görüyoruz. Dış politikadaki Afrika yaklaşımımız çıkar odaklı değil insani, güvenlik açısından eşit ortaklık kurma, oraların gelenek ve göreneklerine içten bir saygı gösterme şeklinde olduğunun altını çizmek gerekir" diye konuştu. "Ateşkes son derece kırılgan noktaya gelmiştir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MKYK toplantısının açılışında Gazze konusuna özel bir önem verdiğini belirten Çelik, "İsrail'in ateşkes başlığı altında bile, ateşkesi ihlal eden davranışlarına dikkat çekti. Bu konudaki küresel inisiyatifin daha da sıkılaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Gelinen noktada Gazze'de bir ateşkes var ama bu ateşkes her gün İsrail tarafından ihlal ediliyor. Soykırım siyasetine devam ediyor. Bu mutabakatın başlangıcında 600-700 yardım tırının girmesi öngörülüyordu bu henüz 200 düzeyinde veya daha altında tutuyor İsrail. Ateşkes son derece kırılgan noktaya gelmiştir" dedi. "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin konuşan Çelik, "Cumhur İttifakı olarak, ne yaptığımızı biliyoruz. Burada biz, devletin terörle mücadele konusunda sert güç unsurları vardır. Aynı zamanda da hukuk devletinin ve demokrasinin imkanları içerisinde yumuşak güç unsurları vardır. Terörü ülke gündeminden çıkarmak için dünyanın her yerinde gelişmiş demokrasiler sert güç unsurlarını kullandığı gibi, hukuk devletinin imkanları çerçevesinde Anayasa'nın çizdiği çerçeve içerisinde yumuşak güç unsurlarını da kullanırlar. Bugün geldiğimiz noktada, hukuk devletinin imkan ve kabiliyetleri içerisinde yaklaşımlar ortaya koyulmaktadır. Bunun zıttına birtakım işler yapıldığına dair değerlendirmelerin herhangi bir geçerliliği yoktur. Burada odağı kaybetmemek gerekir. Buradaki odak, terör örgütünün feshi ve silahların tamamen bırakılmasıdır. Sadece terör örgütünün feshedildiğine dair bir cümleyle kimse yetinmiyor. Odak noktası farklı siyasi gündemler değil. Terörsüz Türkiye'nin asıl odak noktası PKK'nın bütün unsur ve uzantılarıyla fesih ve silah bırakmasıdır" ifadelerine yer verdi. "Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" "Terörsüz Türkiye" sürecinde takip edilen yol ve uygulanan yöntemin meşruiyet alanı içinde yer aldığını vurgulayan Çelik, "Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmak için samimiyetle bir önerisi, eleştirisi olan varsa tabii ki dinliyoruz ama herhangi bir yöntem önerisi olmayıp da topyekun reddiyeci bir tavırla suçlama, etiketleme, hakaret etme ve gayrimeşru bir takım siyasi etiketlemeler yoluyla süreci zehirlemeye çalışanların yaptıklarına müsaade etmeyeceğiz. Bununla da mücadele edeceğiz. Takip ettiğimiz yol, uyguladığımız yöntem meşruiyet alanı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı içerisindedir. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda taviz veya pazarlık söz konusu değildir" diye konuştu. "SDG terör örgütü, Terörsüz Bölge yaklaşımı çerçevesinde Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkmalıdır" Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu SDG terör örgütü elebaşı Mazlum Abdi'nin 'İmralı ziyareti" açıklamalarının sorulması üzerine Çelik, "Bizim söylediğimiz açıktır. Biz, açıklamalar üzerine yorum yapmıyoruz. Kişilerin söylediği değil, hadiselerin nereye gittiği önemlidir. 'Türkiye için tehdit teşkil etmiyorum' diyorsa, bizim bunu fiilen görmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı tertip içinde, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırmak için tahkimat içinde olanları tespit ediyorsak orada biz, 'Türkiye için tehdit teşkil etmiyoruz'un bir anlamı yok. SDG terör örgütü, PKK terör örgütünün Suriye koludur ve Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge yaklaşımı çerçevesinde Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkmalıdır" dedi. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ile Ukrayna arasında adil ve kalıcı bir barışa ulaşmanın yolları hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere çevrimiçi, 'Gönüllüler Koalisyonu Liderler Zirvesi'ne katılacağını söyledi. 11. Yargı Paketi Cuma günü Meclis Başkanlığına teslim edilecek Çelik, 11'inci Yargı Paketi'nin ne zaman Meclis gündemine geleceğine yönelik, "11'inci Yargı Paketi, bu tartışılan af konuları değil. Haziran ayında infazla ilgili düzenlemeler yapılmıştı. Belki onların güncellenmesiyle ilgili bir değerlendirme var. Cuma günü Meclis Başkanlığı'na teslim edilecek, sonra da komisyona gelecek" dedi. "Adada ev bile yapamayacak kadar adanın her tarafını silahlandırsan ne olur" Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin hava savunma sistemlerini geliştirmek üzere İsrail'le işbirliği ve Ada'nın güneyinin silahlandırılmasına yönelik değerlendirmede bulunan Çelik, Rum tarafının müzakere ve barışa ilişkin çabaların silahlanma süreci ile bütün iddialarını yok ettiklerine dikkati çekerek, "Orada bir silahlanma içerisine girdiğini görüyoruz. Fakat Ada'da ev bile yapamayacak kadar adanın her tarafını silahlandırsan ne olur? Geçmişte Türklere karşı, Kıbrıs Türklerine karşı o zulümler yapıldığında işte ‘Ayşe Tatil'e çıktı' ve gereği yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarafından en zor koşullarda yapıldı. Şimdi biz Ege'de, Akdeniz'de çatışma istemiyoruz. Herhangi bir şekilde sorunların masa dışında bir yerde ele alınmasını istemiyoruz. Ama yani Yunanistan'ın Türkiye'nin savunma sanayisine dönük yaklaşımını en son askerlerimizin şehit olduğu uçak kazasında o kargo uçağının resmini paylaşarak Yunan Hava Kuvvetleri'nin zihniyetini bir kere daha gördük. Bunlar hastalıklı şeylerdir, normal bir yaklaşım değil. Askeri değerlere de uymuyor, insani değerlere de uymuyor, siyasi değerlere de uymuyor. Askerlik sanatı diye bir şey var, askerlik değerleri diye bir şey var. Dolayısıyla Rum tarafı açısındansa mesele giderek kendilerini tabii Avrupa Birliği üyeliğinin verdiği şımarıklıkla giderek daha marjinal noktalara doğru sürüklüyorlar. O yüzden yapacakları en yanlış iş bu silahlanma yarışına girmektir. Bundan daha yanlış iş bu silahlanma yarışına İsrail'in desteğiyle girmektir. Yani oraya herhangi birinin Siyonizmle bu Siyonist hükümetle bu soykırımcı hükümetle yan yana gelmesi hem insanlığa hakarettir. Hem kendi milletine hakarettir" şeklinde konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan: “Kadına şiddet insanlığa ihanettir” Haber

Recep Tayyip Erdoğan: “Kadına şiddet insanlığa ihanettir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İnsana hele hele kadına ve çocuğa karşı şiddet bir insanlık suçudur, insanlığa ihanettir. Kadına el kaldıranın eli de vicdanı da kararmıştır." dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" programına katıldı. "Bugün burada şiddet sebebiyle hayat yolculukları kesintiye uğramış, zorluklarla karşılaşmış, çoğu zaman gözyaşını içine akıtmış, derdini içine atmak zorunda kalmış tüm kadınlarla güçlü dayanışmamızı göstermek amacıyla bir aradayız." ifadesini kullanan Erdoğan, öncelikle kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybedenlere rahmet diledi.Erdoğan, aynı şekilde şiddete uğramış, yaşadığı travmalar sebebiyle sıkıntı çekmiş, kadınlık onuru incinmiş tüm kadınlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı, gerekse iki kız evladı babası olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en ön safta yer alacağımın bilinmesini isterim. Eşref-i mahlukat olan insana, hele hele kadına ve çocuğa karşı şiddet, bir insanlık suçudur, insanlığa ihanettir. Kadına el kaldıranın eli de vicdanı da kararmıştır. Akıl, vicdan, ahlak ve izan sahibi hiçbir erkeğin de anne, eş, kardeş, evlat olarak hayatı paylaştığı kadınlara karşı menfi bir tutum içinde olması düşünülemez. Önce insan diyen, devlet felsefesinin temeline insanı yerleştiren, özellikle de cenneti annelerin ayakları altına seren bir inancın mensupları olarak böylesi bir tavır zaten bize yakışmaz. Bu konuda siyasi hayatım boyunca büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde oldum. İnşallah bundan geri adım atmayacağız." Kadınların da kendi meselelerine daha fazla sahip çıktığını memnuniyetle müşahede ettiklerini belirten Erdoğan, her türlü şiddetin mağduru olan kadınların itirazlarını yükselttikçe değişimin çok daha hızlı gerçekleşeceğini kaydetti.Erdoğan, "Sizler bu şekilde sağlam ve dirayetli durdukça biz de sizden aldığımız güç, cesaret ve ilhamla çok daha ileri adımlar atmayı sürdüreceğiz." dedi. "Avrupa ülkelerine göre biz çok çok ilerideyiz" Kadına ve çocuğa şiddet sorununu rakamlar veya istatistikler üzerinden konuşmayı doğru bulmadığını ifade eden Erdoğan, "Bunun sebebi Türkiye'nin bu meselede başkalarına kıyasla daha kötü bir durumda olması değildir. Tam tersine Avrupa ülkelerine göre biz çok çok ilerideyiz. Bize örnek gösterilen Avrupa ülkelerinin yapmadığı, yapamadığı önleyici ve koruyucu düzenlemeleri hayata geçirmiş bir ülkeyiz." diye konuştu. Son 23 yılda kadınlarla birlikte verdikleri mücadele sayesinde bu alanda büyük paradigma değişimine imza attıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Burada mesele asla istatistikler veya istatistiki oranlar değildir, burada esas mesele candır, yaratılmışların en şereflisi olan insandır. Merhum Neşet Ertaş'ın 'Kadınlar insandır, biz insanoğlu.' dediği o yüce ruhtur. Tek bir hanım kardeşimiz bile şiddete uğruyor, şiddet kurbanı oluyorsa, bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir. Gazetelerde okuduğumuz, haberlerde seyrettiğimiz her bir şiddet olayının aslında yarım kalmış bir insan hikayesine, öksüz kalmış bir çocuğa, evlat acısı hiç dinmeyen anne babaya, sönüp giden hayallere tekabül ettiğini aklımızdan bir an olsun çıkaramayız. Tek bir kayıp bile çoktur. Hepimiz adına hüzün vericidir. İstatistikler arasında kaybolmasına müsaade edilmeyecek kadar değerlidir. Biz meseleye bu zaviyeden, yani tamamen insan merkezli bakıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadelede elde ettiğimiz tüm başarılara rağmen şiddeti sıfırlayamamanın üzüntüsünü her müessif olayda hissediyoruz." Dünyada her gün binlerce insanın bilhassa kadın ve çocukların farklı sebeplerle fiziki ya da psikolojik şiddete uğradığına dikkati çeken Erdoğan, Avrupa'da her yıl 2 bin 300 kadının, eşleri veya eski eşleri tarafından acımasızca öldürüldüğünü, çatışma ve savaşların yükünü de en fazla kadın ve çocukların çektiğini kaydetti. "Üzüntü ve utanç verici bir çifte standartla karşı karşıyayız" İsrail'in son iki yılda Gazze'de katlettiği çocukların sayısının 20 binin üzerinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gazze soykırımında şehit olan 70 bin Filistinlinin üçte ikisini maalesef kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bunlar vicdan sahipleri için ürkütücü rakamlardır. İnsanlıktan nasibini almış bir kimse bu trajedilere kayıtsız kalamaz. Hal böyleyken uzun, üzüntü ve utanç verici bir çifte standartla karşı karşıyayız. Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık, son iki yılda şahit olduğumuz üzere hak ettiği tepkiyi görmedi. Failin ve mağdurun kimliği, verilecek tepkinin dozunu burada da belirledi. İsrail'in üzerinde ne yazık ki işlediği cinayetlerin vahametiyle orantılı bir baskı kurulmadı. Bunun vicdanlarda açtığı yarayı en iyi, şu an bu salonda bulunan Gazzeli kardeşlerimiz biliyor. Burada çok açık ve net söylüyorum. Tepkilerinin ölçüsünü mağdurlar ve faillerin kimliklerine göre ayarlayanlar, o suçu işleyenler kadar zulme ve adaletsizliğe ortak olmuşlardır." Erdoğan, kadına ve çocuğa şiddeti belli bir bölgeye, ülkeye, topluma mal eden yaklaşımların sorunun çözümüne değil, kronikleşmesine sebep olduğunu belirtti.Aynı çevrelerin Gazzeli kadınları görmedikleri gibi bugün popüler kültürün mağdur ettiği kadınları, kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen kadınları, moda sektörünün metalaştırdığı kadınları da görmezden geldiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oysa kadınların can, mal ve onuruna yönelik her saldırı, amasız, fakatsız karşı durulması gereken insanlık dışı bir eylemdir. Bunlarla mücadele etmek de insan olarak birbirimize karşı görevimizdir. Kadına şiddet gibi özünde insani bir meselenin ideolojik kavgalara meze yapılmasını, mevzi savaşlarına alet edilmesini bizler tasvip etmiyoruz. Gazze soykırımının bu konuda küresel düzeyde bir öz eleştiriye vesile olmasını diliyorum. Biz, Türkiye olarak ülkemizde olduğu gibi dünyada da kalıpları zorlamaya, ezberleri değiştirmeye, konformistlerin rahatını bozmaya devam edeceğiz. Kardeşlerim unutmayın; zalimin de mazlumun da kimliğine bakmadan hakkı savunacak, hakikatleri her platformda gür bir sedayla haykıracağız. Bir kardeşiniz olarak sizlere sesleniyorum. Türkiye bugüne kadar hep yanınızda oldu, inşallah hep yanınızda olacağız. Buradaki kardeşlerimin şahsında, Gazze'nin cefakar, fedakar ve her biri direniş abidesi olan cesur kadınlarını bir kez daha saygıyla selamlıyor, şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum." "Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır" Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumun temeli olan ailenin de sosyal hayatın da kilit taşının kadın olduğunu vurguladı.Kadın mutluysa ailenin de mutlu olacağına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi: "Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır. Kadına yönelik şiddet en başta aileye, ailenin huzuruna, mutluluğuna, geleceğine vurulmuş menfur bir darbedir. Şurası bir gerçek ki bizim kültürümüzde aile mahremiyeti olan bir yapıdır. İşte bu yılı, Aile Yılı olarak ilan ettik. Bir evin giriş veya bahçe kapısından ötesi kişinin mahremi olarak görülür. Ama zulüm varsa, haksızlık varsa, şayet kadına ve çocuğa yönelik şiddet söz konusuysa burada artık aile mahremiyetinden söz edilemez. Çünkü şiddet kişiyle sınırlı bir hadise değildir. Şiddet, tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumu enfekte eden bir meseledir. Müdahale edilmeyen her şiddet olayı toplumda mayalanıyor, zamanla büyüyor, maalesef başka insanlara da sirayet ediyor. Şiddetin olumsuz etkilerine özellikle çocuklarda daha fazla şahit oluyoruz. Erken yaşlardan itibaren şiddetle karşılaşan, şiddete maruz kalan çocuklar daha sonradan meselelerini şiddetle çözmeye meyyal oluyor. Bu tür sorunları engellemenin yolu, sevginin, saygının, hoşgörünün ve dayanışmanın sembolü olan aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Aileye sahip çıkmak ise tüm bireylerin içinde huzur bulduğu güvenli bir çatı inşa etmek demektir. Aileyi başta çocuklar olmak üzere herkesin yuvası haline getirebildiğimiz ölçüde koruyabilir, yaşatabilir, istikbale güvenle taşıyabiliriz. Değilse zaten ağır saldırı altındaki ailenin zemin kaybetmesine mani olamayız." Kadın ile erkek arasındaki rol dağılımı Erdoğan, şehir hayatının sıkıntıları ve zorluklarıyla birlikte ailenin omuzlarına binen yükün de arttığını dile getirdi.Bu yükün sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi için kadın ile erkek arasındaki rol dağılımının adaletli yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Erdoğan, kadınların çalışma hayatında daha fazla yer aldığı bir tabloda eski alışkanlıkların, eski davranış kalıplarının aynen devam etmesinin beklenemeyeceğini belirtti. Babalardan, eşlerine yardımcı olmalarını istedi Erdoğan, bilhassa çocukların eğitimi ve yetiştirilmesinde annenin yanı sıra babalara da önemli sorumluluklar düştüğüne inandığını dile getirerek, şunları kaydetti: "Herhalde babalar alınmıyor değil mi? Dijital dünyadan doğan tehditler giderek artarken çocuklara kol kanat germek sadece annelerin değil babaların da birincil görevidir. Bu konuda geçen hafta yaptığım çağrıyı bugün tekrarlıyorum. Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Evlat sahibi tüm babalarımızdan eşlerine daha fazla yardımcı olmalarını, özellikle çocuklarının eğitimi ve yetiştirilmesi noktasında daha fazla yük almalarını, ellerini taşın altına daha fazla koymalarını istirham ediyorum." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son 23 yılda şiddet meselesi başta olmak üzere kadınların hak ve hukukunun teslimi konusunda gösterdiği başarının ortada olduğunu söyledi. "Sıfır tolerans" yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele ettiklerini anlatan Erdoğan, iş hayatından siyasete, akademiden bürokrasiye her alanda kadınları güçlendirmenin gayretinde olduklarını belirtti. Erdoğan, 2002'de kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 27,9 olduğunu anımsattı. Bu yılın Eylül ayı itibarıyla bu rakamın yüzde 35,7'ye yükseldiğinin bilgisini veren Erdoğan, şöyle konuştu: "Aynı dönemde kadın istihdam oranı ise yüzde 25,3'ten yüzde 31,8'e çıktı. 2002 Genel Seçimlerinde kadın milletvekillerinin sayısı 24, kadın temsil oranı ise sadece yüzde 4,4'tü. 2023 Mayıs Seçimleriyle kadın milletvekillerinin sayısı 119'a, temsil oranı ise 5 kat artarak yüzde 19,83'e yükseldi. Kadın kamu çalışanlarının oranı ise ciddi artış gösterdi, 2024 yılı itibarıyla yüzde 43,46'ya ulaştı. Bu başarıların altına imzalarını atan tüm hanım kardeşlerimizi, şahsım ve milletim adına yürekten tebrik ediyorum. Elbette sadece bunlarla sınırlı kalmadık. 2005'te Türk Ceza Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle kadına yönelik şiddetin engellenmesinde kritik bir eşiği aştık." Erdoğan, 2012'de 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'u yürürlüğe koyduklarını hatırlatarak, yine aynı yıl nüfusu 100 bini geçen belediyelere konukevi açma zorunluluğunu getirdiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "2014'te Ceza Kanunu'muzda yapılan düzenlemeyle cinsel suçlara yönelik cezaları artırdık. 2020'de 6284 Sayılı Kanun kapsamında ihtisas mahkemelerini kurduk. 2021 ve 2022'de kadına karşı işlenen suçların cezalarını artırmak suretiyle caydırıcılığı güçlendirdik. 2023'te yayımladığımız Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle bu konudaki kararlılık ve hassasiyetimizi yeniden vurguladık. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerimizin sayısını 86'ya çıkardık. Bakanlığımıza bağlı 112 kadın konukevimiz 81 ilimizde hizmet veriyor. Sayısını 432'ye çıkardığımız Sosyal Hizmet Merkezi Şiddetle Mücadele İrtibat Noktaları ile koruyucu ve önleyici hizmetlerimizi ulaşılabilir kıldık." Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Alo 183" hattıyla herhangi bir şiddet riskiyle karşılaşan kadınların 7 gün 24 saat esasıyla yanlarında olmayı sürdürdüklerini dile getirdi.Kadın Destek Uygulamasının da (KADES) kadınların hizmetinde olduğunu belirten Erdoğan, "Birincil önleme faaliyetleri kapsamında şiddetin henüz ortaya çıkmadan bertaraf edilebilmesi amacıyla 6,8 milyon kişiye eğitim verdik. Bütün bunların kıymetli kazanımlar olarak kadınların güvenli geleceklerine eşsiz katkılar sağlayacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı. Kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planları Erdoğan, 2007'den bu yana kararlılıkla uyguladıkları kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planlarının 4'üncüsünü geride bıraktıklarını belirterek, şunları söyledi: "5. Ulusal Eylem Planı'nı ise bugün yayımladığımız genelge ile yürürlüğe koyduk. 5 hedef, 15 strateji ve 130 faaliyet başlığından oluşan yeni planımızın, kadınlar başta olmak üzere tüm milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. 2026-2030 dönemini kapsayan bu planla ilk hedefimiz, toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi haline getirmektir. Bu çerçevede şiddetsiz bir toplumun inşası için delile dayalı ve çok sektörlü politikalar geliştirecek, farkındalığı artırıcı toplum temelli müdahaleler yürüteceğiz. Güvenli kamusal, sosyal ve dijital alanların yaygınlaştırılması için geniş bir yelpazede çalışmalar gerçekleştireceğiz." İkinci hedef olan etkin hukuki koruma ve adalete erişim kapsamında, koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkinliğini artıracak, ceza adaleti sisteminin güçlendirilmesini temin edeceklerini ifade eden Erdoğan, risk odaklı ve uzmanlaşmış hizmetlerin etkili sunulması başlıklı 3'üncü hedef bağlamında ise erken uyarı ve müdahale sistemlerini geliştireceklerini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "4'üncü hedefimizi, şiddete maruz kalan kadınlar ve çocukları için sağlanacak psikolojik, sosyal ve ekonomik desteklerle çok boyutlu ve sürdürülebilir bir güçlenme ekosistemi olarak belirledik. Eylem planının 5'inci ve son hedefi ise şiddet uygulayanlara yönelik davranışsal dönüşüm ve toplumsal katılımın sağlanmasıdır. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı'mızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyor, Aile Bakanlığımız başta olmak üzere bu önemli belgenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Planın tüm boyutlarıyla etkin bir şekilde tatbik edilmesini canıgönülden temenni ediyorum. Bir kez daha, 'kadına şiddet insanlığa ihanettir' diyorum." Programdan notlar Programda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Gazze şeridinde yaşayan Filistinli kadın ressam Yasemin Esad Muhaysin tarafından hazırlanan "Hayatta Kalanların Gözyaşları" isimli tablonun replikasını takdim etti. Ressam Muhaysin'in gönderdiği videolu mesaj da izletildi. Muhaysin mesajında, "Gazze'nin ve çektiği acıların sesi olan herkese, özellikle de Gazze halkının ve içinde bulunduğu zor durumun her zaman yanında olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a içten teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunuyorum." ifadelerini kullandı.Bakan Göktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a, geleneksel Filistin nakışı "tatreez" ile işlenen hediyeyi takdim etti. "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı"nın tanıtım filminin de gösterildiği programa, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve Gazzeli kadınlar da katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiçbir erkek kadına karşı şiddet uygulayamaz Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hiçbir erkek kadına karşı şiddet uygulayamaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa katıldı. Konuşmasında, kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadelede hem cumhurbaşkanı olarak hem de iki kız babası olarak kararlılıkla hareket edeceğini vurgulayan Erdoğan, “Bugün burada, şiddet nedeniyle hayat yolculukları kesintiye uğramış, zorluklarla karşılaşmış tüm kadınlarla güçlü dayanışmamızı göstermek için bir aradayız. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, şiddete uğramış tüm hanım kardeşlerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” ifadelerini kullandı. Kadına ve çocuğa karşı şiddetin bir insanlık suçu ve insanlığa ihanet olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kadına el kaldıranın eli de, vicdanı da kararmıştır. Akıl, vicdan, ahlak ve izan sahibi hiçbir erkeğin de anne, eş, kardeş, evlat olarak hayatı paylaştığı kadınlara karşı menfi bir tutum içinde olması düşünülemez. Önce insan diyen devlet felsefesinin temeline insanı yerleştiren, özellikle de cenneti annelerin ayakları altına seren bir inancın mensupları olarak böylesi bir tavır zaten bize yakışmaz. Bu konuda siyasi hayatım boyunca büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde oldum. İnşallah bundan geri adım atmayacağız. Kadınların da kendi meselelerine daha fazla sahip çıktığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Her türlü şiddetin mağduru olan kadınlar itirazlarını yükselttikçe inşallah değişim çok daha hızlı gerçekleşecektir. Sizler bu şekilde sağlam ve dirayetli durdukça biz de sizden aldığımız güç, cesaret ve ilhamla çok daha ileri adımlar atmayı sürdüreceğiz" açıklamasında bulundu. "Tek bir kayıp bile çoktur" Kadına ve çocuğa şiddet sorununun rakamlar veya istatistikler üzerinden konuşulmasının doğru olmadığını dile getiren Erdoğan, "Bunun sebebi Türkiye'nin bu meselede başkalarına kıyasla daha kötü bir durumda olması değildir. Tam tersine Avrupa ülkelerine göre biz çok çok ilerideyiz. Bize örnek gösterilen Avrupa ülkelerinin yapmadığı, yapamadığı önleyici ve koruyucu düzenlemeleri hayata geçirmiş bir ülkeyiz. Son 23 yılda kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadele sayesinde bu alanda büyük bir paradigma değişimine imza attık. Birazdan hukuki, idari ve iş hayatında yaptığımız düzenlemeleri sizlerle kısaca paylaşacağım. Burada mesele asla istatistikler veya istatistiki oranlar değildir. Burada esas mesele candır. Yaradılmışların en şereflisi olan insandır. Merhum Neşet Ertaş'ın ‘Kadınlar insandır, biz insanoğlu’ dediği o yüce ruhtur. Bir defa şunun anlaşılmasını isterim. Tek bir hanım kardeşimiz bile şiddete uğruyor, şiddet kurbanı oluyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir. Gazetelerde okuduğumuz haberlerde seyrettiğimiz her bir şiddet olayının aslında yarım kalmış bir insan hikayesine, öksüz kalmış bir çocuğa, evlat acısı hiç dinmeyen anne babaya, sönüp giden hayallere tekabül ettiğini aklımızdan bir an olsun çıkaramayız. Evet, tek bir kayıp bile çoktur. Hepimiz adına hüzün vericidir. İstatistikler arasında kaybolmasına müsaade edilmeyecek kadar değerlidir. Biz meseleye bu zaviyeden yani tamamen insan merkezinde bakıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadelede elde ettiğimiz tüm başarılara rağmen şiddeti sıfırlayamamanın üzüntüsünü her müessif olayda hissediyoruz" diye konuştu. "Gazze soykırımında şehit olan 70 bin Filistinlinin üçte ikisini maalesef kadın ve çocuklar oluşturuyor" Dünyada her gün binlerce insanın, bilhassa kadın ve çocukların farklı sebeplerle fiziki ya da psikolojik şiddete uğradığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Örneğin Avrupa'da her yıl 2 bin 300 kadın eşleri veya eski eşleri tarafından acımasızca öldürülüyor. Keza çatışma ve savaşların yükünü de en fazla kadın ve çocuklar çekiyor. İsrail'in son iki yılda Gazze'de katlettiği çocukların sayısı 20 binin üzerinde. Gazze soykırımında şehit olan 70 bin Filistinlinin üçte ikisini maalesef kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bunlar vicdan sahipleri için ürkütücü rakamlar. İnsanlıktan nasibini almış bir kimse bu trajedilere kayıtsız kalamaz. Hal böyleyken üzüntü ve utanç verici bir çifte standartla karşı karşıyayız. Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık son iki yılda şahit olduğumuz üzere hak ettiği tepkiyi görmedi. Failin ve mağdurun kimliği, verilecek tepkinin dozunu burada da belirledi. İsrail'in üzerinde ne yazık ki işlediği cinayetlerin vehametiyle orantılı bir baskı kurulmadı. Bunun vicdanlarda açtığı yarayı en iyi şu an bu salonda bulunan Gazzeli kardeşlerimiz biliyor. Burada çok açık ve net söylüyorum. Tepkilerinin ölçüsünü mağdurlar ve faillerin kimliklerine göre ayarlayanlar, o suçu işleyenler kadar zulme ve adaletsizliğe ortak olmuşlardır" dedi. "Kadınların can, mal ve onuruna yönelik her saldırı amasız, fakatsız karşı durulması gereken insanlık dışı bir eylemdir" Kadına ve çocuğa şiddeti belli bir bölgeye, ülkeye veya topluma mal eden yaklaşımların sorunun çözümü için katkı sağlamadığını söyleyen Erdoğan, sorunun çözülmesinden çok sorunun kronikleşmesine sebep olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Aynı çevreler Gazzeli kadınları görmedikleri gibi bugün popüler kültürün mağdur ettiği kadınları, kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen kadınları, moda sektörünün metalaştırdığı kadınları da görmezden geliyor. Oysa kadınların can, mal ve onuruna yönelik her saldırı amasız, fakatsız karşı durulması gereken insanlık dışı bir eylemdir. Bunlarla mücadele etmek de insan olarak birbirimize karşı görevimizdir. Kadına şiddet gibi özünde insani bir meselenin ideolojik kavgalara meze yapılmasını, mevzi savaşlarına alet edilmesini bizler tasvip etmiyoruz. Gazze soykırımının bu konuda küresel düzeyde bir öz eleştiriye vesile olmasını diliyorum. Biz Türkiye olarak ülkemizde olduğu gibi dünyada da kalıpları zorlamaya, ezberleri değiştirmeye, konformistlerin rahatını bozmaya devam edeceğiz. Kardeşlerim unutmayın zalimin de, mazlumun da kimliğine bakmadan hakkı savunacak, hakikatleri her platformda gür bir seda ile haykıracağız. Bir kardeşiniz olarak sizlere sesleniyorum. Türkiye bugüne kadar hep yanınızda oldu. İnşallah hep yanınızda olacağız. Buradaki kardeşlerimin şahsında Gazze'nin cefakar, fedakar ve her biri direniş abidesi olan cesur kadınlarını bir kez daha saygıyla selamlıyor, şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum." "Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır" Toplumun temeli olan ailenin de, sosyal hayatın da kilit taşının kadın olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Eğer kadın mutluysa aile mutludur. Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır. Kadına yönelik şiddet en başta aileye, ailenin huzuruna, mutluluğuna, geleceğine vurulmuş menfur bir darbedir. Şurası bir gerçek ki bizim kültürümüzde aile mahremiyeti olan bir yapıdır. İşte bu yıl ilan ettiğimiz gibi Aile Yılı olarak ilan ettik. Bir evin giriş veya bahçe kapısından ötesi kişinin mahremi olarak görülür ama zulüm, haksızlık varsa şayet, kadına ve çocuğa yönelik şiddet söz konusuysa burada artık aile mahremiyetinden söz edilemez. Çünkü şiddet kişiyle sınırlı bir hadise değildir. Şiddet tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumu enfekte eden bir meseledir. Müdahale edilmeyen her şiddet olayı toplumda mayalanıyor, zamanla büyüyor, maalesef başka insanlara da sirayet ediyor. Şiddetin olumsuz etkilerine özellikle çocuklarda daha fazla şahit oluyoruz. Erken yaşlardan itibaren şiddetle karşılaşan, şiddete maruz kalan çocuklar daha sonradan meselelerini şiddetle çözmeye meyyal oluyor. Bu tür sorunları engellemenin yolu sevginin, saygının, hoşgörünün ve dayanışmanın sembolü olan aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Aileye sahip çıkmak ise tüm bireylerin içinde huzur bulduğu güvenli bir çatı inşa etmek demektir. Aileyi başta çocuklar olmak üzere herkesin yuvası haline getirebildiğimiz ölçüde koruyabilir, yaşatabilir, istikbale, güvenle taşıyabiliriz. Değilse zaten ağır saldırı altındaki ailenin zemin kaybetmesine mani olamayız" diye konuştu. "Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor" Şehir hayatının sıkıntıları ve zorluklarıyla birlikte ailenin omuzlarına binen yükün de arttığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu yükün sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi için kadın ile erkek arasındaki rol dağılımının adaletli yapılması şarttır. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer aldığı bir tabloda eski alışkanlıkların, eski davranış kalıplarının aynen devam etmesi beklenemez. Bilhassa çocukların eğitimi ve yetiştirilmesinde annenin yanı sıra babalara da önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Dijital dünyadan doğan tehditler giderek artarken, çocuklara kol kanat germek sadece annelerin değil, babaların da birincil görevidir. Bu konuda geçen hafta yaptığım çağrıyı bugün tekrarlıyorum. Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Evlat sahibi tüm babalarımızdan eşlerine daha fazla yardımcı olmalarını, özellikle çocuklarının eğitimi ve yetiştirilmesi noktasında daha fazla yük almalarını, ellerini taşın altına daha fazla koymalarını istirham ediyorum." "Sıfır tolerans yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele ettik" Türkiye'nin son 23 yılda şiddet meselesi başta olmak üzere kadınların hak ve hukuklarının teslimi konusunda gösterdiği başarının ortada olduğunu ifade eden Erdoğan, "Sıfır tolerans yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele ettik. İş hayatından siyasete, akademiden bürokrasiye, her alanda kadınları güçlendirmenin gayretinde olduk. Burada birkaç çarpıcı rakamı sizlerle paylaşmak arzusundayım. Bakınız, 2002'de kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 27,9'du. 2025 Eylül ayı itibariyle bu rakam yüzde 35,7'ye yükseldi. Aynı dönemde kadın istihdam oranı ise yüzde 25,3'den yüzde 31,8'e çıktı. 2002 genel seçimlerinde kadın milletvekillerinin sayısı 24, kadın temsil oranı ise sadece yüzde 4,4'tü. 2023 Mayıs seçimleriyle kadın milletvekillerinin sayısı 119'a, temsil oranı ise 5 kat artarak yüzde 19,83'e yükseldi. Kadın kamu çalışanlarının oranı ise ciddi artış gösterdi. 2024 yılı itibariyle yüzde 43,46'a ulaştı. Bu başarıların altına imzalarını atan tüm hanım kardeşlerimizi şahsım ve milletim adına yürekten tebrik ediyorum. Elbette sadece bunlarla sınırlı kalmadık. 2025'te Türk Ceza Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle kadına yönelik şiddetin engellenmesinde kritik bir eşiği aştık. 2012 yılında 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunu yürürlüğe koyduk. Yine aynı yıl nüfusu 100 bini geçen belediyelere konuk evi açma zorunluluğunu getirdik. 2014'te ceza kanunumuzda yapılan düzenleme ile cinsel suçlara yönelik cezaları artırdık" açıklamasında bulundu. "Şiddetin henüz ortaya çıkmadan bertaraf edilebilmesi amacıyla 6,8 milyon kişiye eğitim verdik" 2020'de 6284 sayılı Kanun kapsamında ihtisas mahkemelerinin kurulduğunu hatırlatan Erdoğan, "2021 ve 2022'de kadına karşı işlenen suçların cezalarını artırmak suretiyle caydırıcılığı güçlendirdik. 2023'te yayınladığımız Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle bu konudaki kararlılık ve hassasiyetimizi yeniden vurguladık. Şiddet önleme ve izleme merkezlerimizin sayısını 86'ya çıkardık. Bakanlığımıza bağlı 112 kadın konuk evimiz 81 ilimizde hizmet veriyor. Sayısını 432'ye çıkardığımız sosyal hizmet merkezi şiddetle mücadele irtibat noktalarıyla koruyucu ve önleyici hizmetlerimizi ulaşılabilir kıldık. ALO 183 hattıyla herhangi bir şiddet riskiyle karşılaşan kadınların 7 gün 24 saat esasıyla yanlarında olmayı sürdürüyoruz. Kadın destek uygulamamız KADES aynı şekilde kadınların hizmetinde. Birincil önleme faaliyetleri kapsamında şiddetin henüz ortaya çıkmadan bertaraf edilebilmesi amacıyla 6,8 milyon kişiye eğitim verdik. Bütün bunların kıymetli kazanımlar olarak kadınların güvenli geleceklerine eşsiz katkılar sağlayacağını düşünüyorum" dedi. "İlk hedefimiz toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi haline getirmektir" Kararlılıkla 2007’den bu yana uygulanan kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planlarının 4’üncüsünün geride bırakıldığını dile getiren Erdoğan, "5’inci Ulusal Eylem Planı'nı ise bugün yayınladığımız genelge ile yürürlüğe koyduk. 5 hedef, 15 strateji ve 130 faaliyet başlığından oluşan yeni planımızın kadınlar başta olmak üzere tüm milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. 2026-2030 dönemini kapsayan bu planla ilk hedefimiz toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi haline getirmektir. Bu çerçevede şiddetsiz bir toplumun inşası için delile dayalı ve çok sektörlü politikalar geliştirecek farkındalığı artırıcı toplum temelli müdahaleler yürüteceğiz. Güvenli, kamusal, sosyal ve dijital alanların yaygınlaştırılması için geniş bir yelpazede çalışmalar gerçekleştireceğiz. İkinci hedefimiz olan etkin hukuki koruma ve adalete erişim kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkinliğini artıracak ceza adaleti sisteminin güçlendirilmesini temin edeceğiz. Risk odaklı ve uzmanlaşmış hizmetlerin etkili sunulması başlıklı üçüncü hedef bağlamında erken uyarı ve müdahale sistemlerini geliştireceğiz. Dördüncü hedefimizi şiddete maruz kalan kadınlar ve çocukları için sağlanacak psikolojik, sosyal ve ekonomik desteklerle çok boyutlu ve sürdürülebilir bir güçlenme ekosistemi olarak belirledik. Eylem planının beşinci ve son hedefi ise şiddet uygulayanlara yönelik davranışsal dönüşüm ve toplumsal katılımın sağlanmasıdır. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5’inci Ulusal Eylem Planımızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyor, Aile Bakanlığımız başta olmak üzere bu önemli belgenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, planın tüm yönleriyle hayata geçirilmesini temenni ettiğini belirterek, kadına yönelik şiddetin ‘insanlığa ihanet’ olduğunu da vurguladı.

Erdoğan’dan Milli Saraylar mesajı: “Mirasımızı titizlikle koruyoruz” Haber

Erdoğan’dan Milli Saraylar mesajı: “Mirasımızı titizlikle koruyoruz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Sarayların Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu'na gönderdiği video mesajda, "Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'dan miras kalan ilim, sanat ve kültür hazinelerini muhafaza ettiği gibi milli saraylarımızı da titizlikle korumaktadır" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Sarayların Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu'na video mesaj gönderdi. Erdoğan mesajında, Milli Sarayların Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu'nun başarılı geçmesi temennisinde bulunarak, "Dünyanın dört bir yanından programa teşrif eden tüm misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. 27 farklı ülkeden sahasında uzman onlarca katılımcının iştirak ettiği bu önemli sempozyumu tertip eden Milli Saraylar Başkanlığımızı yürekten tebrik ediyorum" dedi. Üç kıtaya yayılmış muazzam bir coğrafyayı altı asır boyunca idare eden Osmanlı Devleti'nin hükmettiği toprakların her köşesine medeniyetin en seçkin eserlerini inşa ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Osmanlı şaheseri camilerimiz, köşklerimiz, medreselerimiz gibi bugün bütün ihtişamıyla ayakta duran saraylarımız da Türk milletinin mimaride ulaştığı seviyenin en güzide örnekleridir" açıklamasını yaptı. Yüksek bir sanat idrakinin ürünü olan Osmanlı saraylarının, farklı yollarla bir araya getirilmiş nadide eserleri bugün de bünyesinde barındırdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı'dan miras kalan ilim, sanat ve kültür hazinelerini muhafaza ettiği gibi milli sarayların da titizlikle korunduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Saraylar Başkanlığının bir taraftan bakım ve restorasyon faaliyetlerini yürüttüğünü, diğer taraftan yeni müzeler açtığını ve muhafaza edilen eserleri ziyaretçilerin ilgisine sunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl 100 yaşına giren Milli Sarayların düzenlediği Milli Sarayların Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu'nda emeği geçenleri kutladı. Erdoğan, konuşmasının sonunda fikirleriyle sempozyuma katkı sunan isimlere de teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Filistin davasına kimseden çekinmeden sahip çıktık" Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Filistin davasına kimseden çekinmeden sahip çıktık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye olarak kimseden çekinmeden Filistin davasına çok güçlü biçimde sahip çıktık, her platformda Gazzeli mazlumların hak ve hukukunu cesaretle savunduk. Gerek Körfez'de gerek Sudan'da, Somali'de bu gayretlerin içerisinde olduk bundan sonra da yine barış için her yere koşturacağız" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 liderler Zirvesi'nin ardından basın toplantısı düzenledi. Zirvenin değerlendirmesini yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dayanışma, eşitlik, sürdürülebilirlik ana temasıyla düzenlenen 20. Zirve'nin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi. Ev sahibi ülkeye gösterdiklerini özen için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şahsıma, eşime ve heyetime gösterdikleri hüsnü kabul için Devlet Başkanı Değerli Dostum Sayın Ramaphosa'ya teşekkür ediyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Zirvesi'nin ilk defa Afrika'da tertiplenmesinden ayrıca memnuniyet duyduklarını belirterek, "Öncelikle bir hususu ifade etmek istiyorum. Zengin, kültürel, dini, etnik, sosyal dokusuyla gökkuşağı ülkesi sıfatını ziyadesiyle hak eden Güney Afrika Cumhuriyeti'ne ilk kez bundan tam 20 sene önce 2005 yılında başbakan olarak geldim. Akabinde 2011 senesinde yine başbakan, 2018 yılında ise BRICS Zirvesi münasebetiyle cumhurbaşkanı olarak bu güzel ülkeyi ziyaret etme fırsatı buldum. Her ziyaretimde Güney Afrika'dan gerçekten güzel anılarla ayrıldım. Afrikalı dostlarımızın misafirperverliği, sıcaklığı, samimiyeti beni her zaman etkiledi, gönül dünyamda silinmez izler bıraktı" değerlendirmesini yaptı. "Güney Afrika'nın Filistin davasına yıllardır verdiği ilkeli ve sarsılmaz desteği çok kıymetli" Türkiye'de farklı vesilelerle Güney Afrikalı yöneticileri misafir ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülkearasındaki ortak çabalar sayesinde münasebetlerde 20 yıl önce hayal dahi edilemeyen yerlere gelindiğini vurguladı. Güney Afrika Cumhuriyeti ile hem hükümetler düzeyinde hem de African National Council (ANC) ile AK Parti arasında artan diyalog ve temasları önemsediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak önümüzdeki dönemde de bu ivmeyi güçlendirerek devam ettirmek arzusunda olduklarını kaydetti. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Nelson Mandela liderliğinde ırkçı apartheid rejimine karşı zaferinin tüm dünyada adalet ve eşitlik arayışının en güçlü sembollerinden biri olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Afrika'nın Filistin davasına yıllardır verdiği ilkeli ve sarsılmaz desteği bu bakımdan çok kıymetli bulduğunu dile getirdi. Özellikle çoğu çocuk, kadın ve sivil 70 bin Filistinlinin şehit edildiği Gazze soykırımında Güney Afrika örnek bir duruş sergilediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm dünyanın gözleri önünde Gazze'de insanlığa karşı suç işlenirken, tıpkı Türk milleti gibi Güney Afrikalı dostlarımız da vahşete sırtını dönmedi. Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açtıkları soykırım davasıyla yürekli bir tavır takınan Güney Afrika devletini, toplumunu, yöneticilerini tebrik ediyor, ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum" açıklamasında bulundu. "Kalıcı çözüm için iki devletli formülün hayata geçirilmesi büyük önem arz ediyor" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak, kimseden çekinmeden Filistin davasına çok güçlü biçimde sahip çıktıklarını, her platformda Gazzeli mazlumların hak ve hukukunu cesaretle savunduklarını hatırlatarak, "103 bin tonu aşan insani yardımlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduk. Şimdi bildiğiniz gibi bizim de katkılarımızla bir ateşkes sağlandı. Biz, çatışma ortamına tekrar dönülmemesi için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz. Gazze'de yaşanan yıkımın neticelerinin mümkün mertebe hafifletilmesinin küresel bir sorumluluk olduğunu vurguladım, insani yardımlar ve yeniden imara destek istedim. Tabii, bu noktada sağlanan ateşkesin devamını temin ederken, kalıcı çözüm için iki devletli formülün hayata geçirilmesi büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullandı. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan özgür bir Filistin devleti kurulmadan küresel barışın tam manasıyla sağlanamayacağını bir kez daha vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Mazlum Filistin halkı ile birlikte tüm bölgemizin ve insanlığın barışı, huzuru, güvenliği için bu konudaki ilkeli tutumumuzu muhafaza edeceğiz. Bu yıl da G20 faaliyetlerine aktif olarak iştirak ettik, uluslararası gündeme katkıda bulunmayı sürdürdük. Zirve kapsamında yaptığım hitaplarda ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele, yeşil dönüşüm, sürdürülebilir kalkınma ve teknolojik ilerlemelerin kalkınma politikalarına etkisine dair görüşlerimizi aktardım. Bilhassa en az gelişmiş ülkelerin, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde geri kalmaması için ihtiyaç duydukları mali desteğin teminine dikkat çektik." Zirve vesilesiyle ayrıca G20'nin bugüne kadarki çalışmalarının bir muhasebesini yaptıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katılımcı diğer liderlerle ikili görüşmeler gerçekleştirdik, önemli konularda istişarelerde bulunduk. Bu çerçevede, dün ve bugün aralarında Avustralya, Kanada, Angola, Etiyopya, Fransa, Brezilya, Malezya, İtalya ve Singapur devlet ve hükümet başkanlarının olduğu birçok liderin yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı ve bazı uluslararası kuruluş temsilcileriyle görüşmelerimiz oldu" açıklamasını yaptı. "G20'nin uluslararası topluma liderlik etmesi bizler için mühimdir" G20'nin birçok farklı ülkeyi bünyesinde barındıran ve temsil niteliği yüksek bir platform olayı sürdürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben de 2008 yılından bu yana G20 zirvelerine bizzat katılıyorum. G20'nin mevcut ve müstakbel küresel sınamalara karşı uluslararası topluma liderlik etmesi bizler için mühimdir. Bu yılki zirvemizde de kimseyi geride bırakmama şiarının uluslararası toplumun pusulası olması gerektiğini bir kez daha vurguladık" şeklinde konuştu. "MİKTA ülkeleriyle işbirliğimizi önümüzdeki dönemde daha da güçlendireceğiz" Zirvede kimsenin geride bırakılmadığı daha kapsayıcı ve dayanıklı bir küresel ekonomi inşa edilmesi gerekliliğini dile getirdiklerini . kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası işbirliğinin ve çok taraflılığın önemini vurguladık. Bu yıl ayrıca Meksika, Endonezya, Kore Cumhuriyeti ve Avustralya ile birlikte kurduğumuz MİKTA'nın 12. kuruluş yıl dönümünü idrak ediyoruz. Zirve vesilesiyle MİKTA liderleri olarak dönem başkanı Kore Cumhuriyeti'nin ev sahipliğinde bir araya geldik, ortak bir basın açıklaması yayınladık. Basın açıklamasında çok taraflılığa bağlılığımızı yeniden teyit ettik. Hepsi aynı zamanda G20 üyesi olan MİKTA ülkeleriyle işbirliğimizi önümüzdeki dönemde daha da güçlendireceğiz" dedi. G20-Johannesburg Zirvesi süresince gerçekleştirdikleri istişarelerin küresel ekonomik ve siyasi istikrar için hayırlı sonuçlara kapı aralaması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "G20 dönem başkanlığını 1 Aralık 2025 tarihinden itibaren devralacak olan Amerika Birleşik Devletleri'ne şimdiden başarılar diliyorum" açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi değerlendirmesinin ardından Gazetecilerin sorularını cevapladı. "Yarın Putin ile görüşeceğim" Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin ile görüşeceğini belirterek, "Bu hafta içerisinde Sayın Zelenskiy misafirimdi. Yarın da Sayın Putin ile bir telefon görüşmem olacak. Tabii bu arada buradaki ikili görüşmelerde Rusya-Ukrayna savaşını özellikle ele aldık, değerlendirdik ve ne yapabiliriz, nasıl bir barış sağlayabiliriz bu konular üzerinde ısrarlı bir şekilde durduk. Temennim odur ki barışa giden yolu özellikle Türkiye olarak elimizden ne geliyorsa yapacak ve bu konuda da barış için her türlü seferberliği bizler ilan ettik. İnşallah bunu başaracağız" değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Doğu'daki Gazze'deki savaşın bir soykırım olduğu açık net ortada olduğunu vurgulayarak, "Siyonistlerin bu soykırımını özellikle görüştüğüm ikili liderlerle, Netanyahu konusunu kendilerine ifade ediyorum ve soykırımla ilgili olarak da her şeyi açık ve net olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak kendilerine ifade ediyorum. 60 bin kişinin öldürülmüş olduğu Gazze'de Filistin'de bütün bu soykırımı görmezden gelmemiz mümkün değil ve bu soykırımın faili Netanyahu'dur, İsrail'dir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistinli bir gazetecinin Türkiye'nin Gazze'deki ateşkes sürecine vereceği katkıyı ve istikrar gücünü sorması üzerine, "Bu bir değerlendirme konusudur ve bu konuya yönelik olarak bizler güvenlik güçlerimizin buradaki duruşunu, durumunu özellikle de Savunma Bakanlığımız olarak elden geçireceğiz. Ve bu değerlendirmeden sonra da nihai kararımızı vereceğiz" cevabını verdi. Dünyanın, şu anda çok kutuplu çatışmaların bizzat içinde olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık dört yıl oldu ve bu dört yıllık süreç içerisinde yüz binler öldü. Rusya tarafından büyük oranda ölenler var. Ukrayna tarafından büyük oranda ölenler var. Ve bizler bu gelişmelere gerçekten Türkiye olarak üzülerek bakıyor ve bir an önce de bu iş nasıl sona erer, bir an önce nasıl barışı yakalarız bunun hesabı içerisindeyiz. Bunun gayreti içerisindeyiz" açıklamasında bulundu. "Bu ölümleri durdurabilmek için ne gibi adımlar atarız bunları kendisiyle müzakere edeceğim" Rusya-Ukrayna arasında devam savaş ile ilgili soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle cevap verdi: "Her şeyden önce Zelenskiy ile geçen hafta Ankara'da bir görüşme yaptığımı söyledim. Yarın da yine telefonla Sayın Putin ile bir görüşmemiz olacak. Ve bu görüşmelerden sonra bizim malum bir Tahıl Koridoru gayretimiz vardı. Bu Tahıl Koridoru gayretimiz bizim aslında barışa giden yolu açmak istedi. Gerek Avrupa gerek Afrika bütün buralara biz Tahıl Koridoruyla ulaşalım istedik. Ne yazık ki belli bir yere kadar bu işi başardık, ama daha sonra bu devam etmedi. Şimdi yarın yapacağımız görüşmelerde Sayın Putin'den bunu yine rica edeceğim. Bu süreci başlatabilirsek çok hayırlı olur diye düşünüyorum. Yine bu kadar insan tabii öldü. Bu ölümleri durdurabilmek için ne gibi adımlar atarız bunları kendisiyle müzakere edeceğim. Ve bu müzakereden sonra da alacağımız neticeyi gerek Avrupalı gerek Sayın Trump gerek diğer dostlarla görüşme fırsatını bulacağımı düşünüyorum ve bu vesileyle sizlere de tekrar teşekkür ediyorum." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Afrika ile ilişkilerin çok iyi olduğunu belirterek, "Bundan sonraki süreçte özellikle savunma sanayinden tutunuz enerjiye varıncaya kadar bu alanlarda müşterek bir çok adımlar atacağımıza inanıyorum" değerlendirmesini yaptı. Gazze'deki ateşkes süreci üzerine konuşan Erdoğan, "Şu an itibariyle tabii ilgili birimleri özellikle devlet başkanlarıyla arkadaşlarımızın ilişkileri devam ediyor.Ve barışı nasıl temin ederiz, kısa süreli bir ateşkesten ziyade kalıcı bir ateşkesi nasıl temin ederiz, bunun gayreti içerisindeyiz" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin nerede sıkıntı olursa orada olacağını bölgesinde ve dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalamayacağını belirterek, "Nerede bir sıkıntı varsa biz tabiiki orada olacağız. Siyasetin en önemli yanı bu. Sudan'daki kardeşlerimiz de Türkiye'nin oradaki bu sıkıntıların çözümünde yer almasını zaten onlar da talep ediyor ve biz de oralarda barış için bulunmanın gayreti içerisinde olduk, oluyoruz. Gerek Körfez'de gerek Sudan'da aynı şekilde Somali'de bu gayretlerin içerisinde olduk. Bundan sonra da yine barış için her yere koşturacağız" açıklamasında bulundu..

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.