TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#İklim krizi

İLKHABER-Gazetesi - İklim krizi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İklim krizi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İklim krizine karşı dünyada ışıklar 1 saat kapatıldı Haber

İklim krizine karşı dünyada ışıklar 1 saat kapatıldı

Dünya Saati'nde her yıl olduğu gibi bu yıl da milyonlarca insan 1 saatliğine ışıkları kapatarak, karar vericileri ve toplumları iklim krizine ve doğal varlıkların kaybına karşı harekete geçmeye davet etti. İsviçre merkezli Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından 2007 yılında iklim krizine farkındalık yaratmak için başlatılan ve yıllar içinde giderek yayılan 1 saatliğine ışıkları kapatma etkinliğinde Türkiye bu yıl da yer aldı.  Geçen yıl asrın felaketi olarak tanımlanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına ve iklim krizine karşı yapılan etkinlik, bu yıl 23 Mart'ta saat 20.30'da başladı.  Sultanahmet Camii, Fener Rum Patrikhanesi, Ali Sami Yen Spor Kompleksi, Atakule, İstanbul Boğazı'ndaki köprüler, bazı zincir oteller, çevre dernekleri binaları ve evlerde, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 saat süreyle ışıklar kapatıldı. Çevre dernekleri tarafından konuyla ilgili yapılan paylaşımda, şu ifadelere yer verildi: "Dünyanın dört bir yanında milyonlarca saat, gezegenimiz için ayrıldı. Dünyanın en büyük çevre kampanyaları arasında yer alan Dünya Saati hareketi, bu yıl artan doğa kayıpları ve derinleşen iklim krizine dikkat çekmeyi amaçladı. 2030’a yaklaşırken, 2024 Dünya Saati insanlara yaşam tarzları ve ilgi alanlarına göre Dünya için neler yapabileceklerini keşfetmeleri konusunda ilham verdi." Müze Gazhane’de Dünya Saati etkinliği Dünya Saati etkinliği kapsamında Müze Gazhane’de de etkilik düzenlendi. Etkinlikte, İBB Kültür A.Ş. ve Yaban İstanbul iş birliği ile İstanbul’un yaban hayatı, göçmen kuşları, yunusları, köpek balıkları, ağaçları üzerine uzmanlar tartafından sunum yapıldı. Çocuklar için boyama etkinlikleri, Tohumlu Kâğıt Atölyesi ve Korhan Başaran'ın özel dans performansı gerçekleştirildi.

Dünya Saati'nde tüm ışıklar 1 saat kapanacak Haber

Dünya Saati'nde tüm ışıklar 1 saat kapanacak

Dünya Saati’nde her yıl olduğu gibi bu yıl da 190’dan fazla ülkede, dünya için harekete geçmek ve iklim krizine karşı farkındalık yaratmak için milyonlarca insan bir araya gelecek, ışıklar 1 saat kapanacak.  İsviçre merkezli Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından 2007 yılında iklim krizine farkındalık yaratmak için başlatılan ve yıllar içinde giderek yayılan 1 saatliğine ışıkları kapatma etkinliğinde Türkiye bu yıl da yer alacak.  Geçen yıl asrın felaketi olarak tanımlanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına ve iklim krizine karşı yapılan etkinlik, bu yıl 23 Mart 2024 saat 20.30'da başlayacak. Sultanahmet Camii, Fener Rum Patrikhanesi, Ali Sami Yen Spor Kompleksi, Atakule, İstanbul Boğazı'ndaki köprüler, bazı zincir oteller, çevre dernekleri binaları ve evlerde, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 saat ışıklar kapanacak. WWF'nin konuyla ilgili duyurusunda, "Dünyanın dört bir yanında milyonlarca saat gezegenimiz için ayrılacak. Dünyanın en büyük çevre kampanyaları arasında yer alan Dünya Saati hareketi bu yıl, artan doğa kayıpları ve derinleşen iklim krizine dikkat çekmeyi amaçlıyor. 2030’a yaklaşırken, 2024 Dünya Saati insanlara yaşam tarzları ve ilgi alanlarına göre Dünya için neler yapabileceklerini keşfetmeleri konusunda ilham verecek. 23 Mart 2024 saat 20.30 da farkındalık için ışıkları kapat, bir saati gezegenimiz için faydalı bir aktivite yaparak Dünya Saati’ne katıl." ifadeleri yer aldı.

İklim Adaleti Ağı, 2023 yılını değerlendirecek Haber

İklim Adaleti Ağı, 2023 yılını değerlendirecek

Kent ve ekoloji ekseninde hak arama bilincinin gelişmesini sağlamak, doğayı korumaya, geliştirmeye ve iyileştirmeye yönelik hukuki olanakları arttırmak amacıyla kurulan İklim Adaleti Ağı aktivistleri, 2023 yılını değerlendirecek. Son 20 yılda oluşan bir kavram olan İklim Adaleti, iklim değişikliğinden etkilenen farklı grupların haklarını konu ediyor. Bu alandaki çalışmalara destek olmak, doğa savunuculuğundaki deneyimleri paylaşmak ve hukuku etkin kullanmak için çeşitli faaliyetler düzenleyen İklim Adaleti, "Hukuk ve Doğa Okulları, İklim Adaleti Seminerleri ve baroların desteğiyle Savunuculuk Atölyeleri" gibi etkinliklere imza atıyor. 1992'de Rio de Janeiro'da düzenlenen Dünya Çevre ve Kalkınma Zirvesi'nde kurulan ve iklim değişikliğinin yol açtığı adaletsizlikleri ele alan bir sivil toplum kuruluşları ağı olan İklim Adaleti Ağına bağlı aktivistler, 5 Mart 2024 tarihinde bir araya geliyor. Zoom uygulaması üzerinden yapılacak olan toplantıda, 2023 yılının çevresel konuları değerlendirilecek ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunulacak. İklim Adaleti Ağı, çevresel konularla ilgili şu mesajı veriyor: “Şirketlerin ve onların temsilcilerinin karar verdiği dünyanın halinden memnun değiliz. Bu nedenle şimdi, hayatımız hakkında karar alma süreçlerine katılmalıyız. Her neye karar vereceksek, birlikte karar vermeliyiz. Adaletli bir hukuk düzeni kuramazsak, içinde yaşadığımız iklim krizine karşı alternatif temiz enerji modellerinin ve mucizevi teknolojilerin ekolojik sorunları çözmeyeceğini, iklimin korunmasının ancak mevcut üretim ve tüketim sisteminin dönüşümüyle mümkün olacağını savunuyoruz. Canlıların kültürel ve biyolojik çeşitliğini koruyacakları bir üretim ve tüketim biçimi, kısacası iklim için adalet talep ediyoruz.”

Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, ağaçların erken yeşermesi iklim krizinin bir sonucu olabilir Haber

Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, ağaçların erken yeşermesi iklim krizinin bir sonucu olabilir

Türkiye’nin çoğu yerinde soğuk hava hakimken bahar havasının yaşandığı Adana’da bazı meyve ağaçları çiçek açarken bazı ağaçlar ise meyve verdi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, ağaçların çiçek açması ve meyve vermesinin havaların soğumamasından kaynaklandığını belirterek “Bitki canlı bir varlık, metabolizması da dışarıda ki sıcaktan etkileniyor. Etkilendiği içinde daha erken uyanıyor, sonuç olarak daha erken meyve veriyor. Burada, aslında iklim değişikliği çerçevesinde çok ciddi bir problem var. 2012 yılında çok büyük bir soğuk hava dalgası oldu, o dönemde özellikle Malatya’daki kayısı ağaçlarının yüzde 80’nini don vurdu. Dolayısıyla bitki sıcak geçen kış dönemlerinde çiçek açıyor meyve veriyor fakat arkasından bir soğuk hava dalgası geliyor. İşte iklim krizi dediğimiz hadise bu. Bir soğuk hava dalgası geliyor ağaçların üzerindeki meyvenin tamamını öldürüyor. Kriz dediğimiz hadise böyle bir hadise" dedi. Başıbüyük, "Ağaçların erken yaprak açması, çiçek açması, meyve vermesi veya kuşların göç etmemesi diğer kış uykusuna yatan hayvanların kış uykusuna yatmaması hepsi bunların aynı şeylerden, havaların soğumamasından kaynaklanıyor” diye konuştu.

Çevrecilerden kömür santralli vurgusu Haber

Çevrecilerden kömür santralli vurgusu

Adana Ekoloji Platformu tarafından, ‘Yaşanan iklim krizine karşı mücadele için Küresel Eylem Günü’nde Adana’dan sezimizi yükseltiyoruz’ şiarıyla basın açıklaması yaptı. Abidin Dino Parkı içerisinde bir araya gelen Adana Ekoloji Platformu adına konuşan Hazım Özdemir, Adana’da 3 adet kömür santralinin zehir saçmaya devam ettiğini söyledi.   Bilim insanlarının yıllardır fosil yakıt bağımlılığının korkunç sonuçları konusunda  insanları uyardıklarını ve bunun felakete etkilerinin yıllardır yaşandığını dile getiren Özdemir, “En ayrıcalıklı yüzde 1, ultra yaşamlarına devam ederken, en savunmasız olanlar, kendi yaratmadıkları bir krizin ön saflarında kalmaya devam ediyor. Fosil yakıt endüstrisi açgözlülük ve sömürüyle çalışıyor, kendi ceplerini doldurmak için başkalarının hayatını feda ediyor. Kömür, petrol ve gaza olan bağımlılığımız, gezegenimize ve halklara büyük zarar veriyor. Fosil yakıt endüstrisi, katlanarak daha fazlasını nakite çevirirken, sübvansiyonlar, yatırımlar ve ödemeler için milyarlarca dolar talep ediyor. Fosil yakıt endüstrisine karşı savaşmalıyız. Yeni boru hatlarının genişlemesine ve pek çok cana mal olan maden çıkarma uygulamalarının yaygınlaşmasına direnmeliyiz. Fosil yakıtlar çağını bitirmek için mücadele etmeliyiz. Onlar; kömür, petrol, gaz şirketlerinin sahipleri ve etraflarında bulunanlar sadece yüzde bir, bizler yüzde doksan dokuzuz. Onlar kar etmek istiyor, bizler yaşamak istiyoruz” dedi.  İklim krizinin kapıda olduğunu vurgulayan Özdemir, “İklim krizi kapımızda değil, ön kapımızı çalmıyor, zaten evimizin içinde. 2030 yılı için belirlenen hedefler şimdiden aşıldı. Ancak daha yapılacak çok şey var, çünkü onarılabilecek her ekosistem, savunulabilecek her yaşam ve bu nedenle kolektif olarak özgürleşme yolunda atılabilecek her adım önemlidir. Örgütlenmeli, sınırların, ayrımların ötesinde hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz. Olağanüstü iklim olaylarının damgasını vurduğu 2022 yılı gezegen genelinde farkındalığın artmasına yardımcı oldu. Şimdi, yani 2023 yılında dünyanın her yerinde aşırı sıcaklıklar yaşandı. İklim bilimcilere göre Temmuz 2023, kaydedilen en sıcak ay oldu. Libya’da aşırı yağış ve sellerden binlerce insan hayatını kaybetti. Orman yangınlarının önü alınamıyor. 2022 yazında sıcaklar nedeniyle Avrupa'da yaklaşık 62 bin kişi ölmüştü. Bu yıl kaç kişinin öldüğü şimdilik açıklanmadı. İklim mülteciliği çoktan başladığı halde, daha yasalarda tanımı bile yok” diye konuştu. Adana’da ki kömür santrallerine dikkat çeken Özdemir, “Şehrimizde 3 adet kömür santrali zehir saçmaya devam ediyor. Bunlardan en eskisi olan İSKEN Yumurtalık Sugözü Köyü’nde 23 yıldır faaliyette ve EMBA HUNUTLU ise aynı yerde, sadece 1 km. uzaklıkta ve 1 yıl önce deneme üretimine başladı. Her iki kömür santrali toplam olarak 1 saatte 1.000 ton kömür yakıyor, atmosfere tonlarca CO2 ve diğer zehirli gazları salıyor ve milyonlarca ton deniz suyunu soğutma suyu olarak kullanarak deniz ekosistemini bozuyor. Tufanbeyli İlçesi’ndeki kömür santrali ise senelerdir faaliyette ve 1 saatte 1.000 ton kömür yakıyor. Adana, Avrupa’nın plastik çöplüğü olmaya devam ediyor. Mersin Akkuyu’da yapımı devam eden nükleer santral inşaatı ise, sadece şehrimize, bölgemize, ülkemize değil, tüm Akdeniz havzasına karşı yaşamsal bir tehdit oluşturmaktadır. Yaşanan bunca nükleer felaketten, çözüm bulunamayan onca nükleer sorundan sonra bu santralin yapımında ısrar etmek; siyasi iktidarın sorumsuzluğunu, doğa düşmanlığını ortaya koymaktadır” diye konuştu. Adana’dan seslerini yükselttiklerini belirten Özdemir, “Şu anda Birleşik Arap Emirliklerinde Birleşmiş Milletler İklim Konferansı Taraflar Toplantılarının 28. için toplantı halinde bulunanlara, o toplantıda ülkemizi temsil edenlere buradan, Adana’dan sesleniyoruz. Yıllardır beklenen en temel, en önceliği olan kararları bile alamıyorsunuz. Kömür kullanımını sonlandıracak, petrol ve gaz kullanımını zaman içinde azaltacak adımları atamıyorsunuz. Çıkarınızdan, karınızdan, kurulu ve sonsuza kadar süreceğini sandığınız sisteminizden en küçük bir taviz vermiyor, iklim krizinden en az sorumlu olan masum insanların iklim felaketlerinde ölmelerini, acı çekmelerini sadece seyrediyorsunuz. Paris iklim anlaşmasında verilen sözleri bile tutmadınız, o zamandan bu yana atmosfere salınan CO2 miktarı giderek arttı, dünya giderek ısınmaya devam etti. Küresel ısınmayı sanayi öncesine göre 1,5 - 2 derecede tutabilme hedefi artık mümkün görünmüyor. Bilim insanları, 2030 yılına gelindiğinde ısınmanın en az 2,7 derece artacağını söylüyorlar.  Ekolojik krizi derinleştiren, doğayı, doğal varlıkları sermaye birikim aracı olarak gören kapitalizme ve uygulayıcılarına karşı, gezegenin tüm canlıların evi olduğunu düşünen bizler yaşamı savunmak için kendi mücadelemize güveniyoruz. Ekolojik yıkımı durdurmak için şehrimizde, ülkemizde ve tüm dünyada birlikte mücadele etmeliyiz. Bizler doğanın sahibi değil, sadece bir parçasıyız. Bütün canlıların yaşam hakkı olduğu bilinciyle, doğadan, yaşamdan yana olan herkesi ekolojik sorunlara duyarlı olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.  

Antalya Uluslararası Bilim Forumu'nda iklim değişikliği masaya yatırıldı Haber

Antalya Uluslararası Bilim Forumu'nda iklim değişikliği masaya yatırıldı

Büyükşehir Belediyesi ile çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliğiyle gerçekleştirilen "İklim Değişikliği, Çevre Krizi ve Göç" ana başlıklı foruma 8 ülkeden alanında uzman 60 konuşmacı katılıyor. Antalya Vali Yardımcısı Erol Tanrıkulu, program açılışındaki konuşmasında, iklim krizinin küresel bir sorun olduğunu söyledi. İnsanoğlunun doğuşundan itibaren kimi faaliyetlerle çevreye zarar verdiğini belirten Tanrıkulu, "Bu zararların sonucu olarak çevre krizi meydana geliyor. Bu olgu insanların başka yere göçünü mecbur kılıyor. Çevreye zarar vermemiz sonucu çevresel veya iklim mültecisi kavramları ortaya çıkıyor. Göç, gerek göç eden insanlara gerekse ülkelerde bazı problemlere neden oluyor." dedi. Tanrıkulu, ülkelerin de dünyaya zarar verdiğini, Çernobil faciası, savaşlar, Suriye'deki çatışmalar ve İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları gibi olayların çevresel sorunlara ve göçe neden olduğunu vurguladı. İklim krizine yönelik ise yaşanılabilir bir çevre oluşturulması gerektiğini anlatan Tanrıkulu, bu kapsamda şehir planlamalarının doğru yapılmasının önemine dikkati çekti. Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Özen de çevre, iklim krizi ve göç konularının önemli olduğunu söyledi. Üniversite olarak bu kapsamda çalışmalar yürüttüklerini aktaran Özen, "Üniversiteler, kamu kurum kuruşları ve sivil toplum kuruluşları olarak çok hızlı bir şekilde eyleme geçmemizi gerektiren verilerle karşı karşıyayız. " dedi. - "İklim değişikliğini göç ve çevresel krizler bağlamında değerlendireceğiz" Akdeniz Üniversitesi Sosyal Politika ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Forum Başkanı Prof. Dr. Erol Esen ise forumun disiplinler arası bir buluşma olduğunu dile getirdi. Forumda, sosyal ve fen bilimleri alanında uzman isimlerin bir araya geleceğini söyleyen Esen, "Amacımız öncelikle iklim değişikliğini anlamak. İklim değişikliğini göç ve çevresel krizler bağlamında değerlendireceğiz. Kriz birçok faktörle geliyor ve birçok sonucu var. Bilimsel çalışmalar, iyi uygulamalar, hukuki düzenlemeler, uyum çabalarını, iklim değişikliğinin neden olduğu göç hareketleri, çevresel değişikliklere yönelik stratejik ve olası çözümleri değerlendireceğiz. Çeşitli ülkelerdeki iyi uygulamaların tespiti ve yaygınlaştırılmasını desteklemek, işbirliği oluşumları sağlamayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı. Esen, forumda uzman konuşmacıların 60'a yakın bildiri sunacağını kaydetti. Forum, 1 Aralık'ta sona erecek.

Yeşil binalar yükseldikçe inşaatta karbon emisyonu düşüyor Haber

Yeşil binalar yükseldikçe inşaatta karbon emisyonu düşüyor

AA'nın iklim krizinin önüne geçmede önem taşıyan karbon ayak izini azaltacak konulara odaklandığı "sürdürülebilir yaşam" dosyasının ilk haberinde çevre dostu yeşil binalar ele alındı. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) tarafından geçen yıl yayımlanan "Yapıların ve İnşaatın Küresel Durumu" başlıklı rapora göre, inşaat sektöründeki doğrudan karbon emisyonu, tüm sektörlerin toplam karbon emisyonunun yüzde 6'sını oluşturuyor. Bununla birlikte, sektörün, inşa faaliyetleri sırasında kullandığı elektrik ve ısıtma gibi enerji kaynaklı karbon salımı eklendiğinde bu oran yüzde 17'ye, inşası biten bir binada ikamet eden veya çalışan insanların, binanın ömrü boyunca neden oldukları doğrudan veya dolaylı karbon salımları da hesaba katıldığında ise yüzde 37'ye çıkıyor. Sektörün ciddi miktarda atık oluşturduğuna da değinilen rapora göre binaların inşası, iyileştirilmesi ve yıkım çalışmaları sonucu yılda yaklaşık ortalama 100 milyar ton atık çıkıyor ve bu atığın yüzde 35’i çöp sahalarına gönderiliyor. Raporda, son birkaç yılda bina enerji mevzuatlarının takip edilmesi sonucu az da olsa bir ilerleme yaşandığı, 2021'de 196 ülkeden 76’sının, yapıların enerji verimliliği için, binaların bir kısmında, zorunlu ya da gönüllü olarak çeşitli uygulamaları hayata geçirdiği bilgisine yer verildi. Bu sayı, dünya ülkelerinin yüzde 40’ına denk gelirken, yapıların tamamında enerji verimliliğine yönelik uygulamalar hayata geçiren ülkelerin oranı yüzde 26'da kaldı. Enerji verimli binalar için 2021'de yapılan yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 16 artarak toplamda yaklaşık 237 milyar dolara ulaşırken bu yatırımlar daha çok AB ülkeleri, ABD, Kanada ve Japonya’da yapıldı. Raporda, dünya genelinde 2020 ve 2021 arasındaki bir yıllık süreçte yeşil bina sertifikalarının sayısının yüzde 19 arttığı ve bu oranın beklenmedik seviyede iyi olduğu belirtildi. Bununla birlikte eğilimin bu şekilde sürmesi halinde dahi Paris İklim Anlaşması’nda 2050 için belirlenen karbon nötr hedefine ulaşmanın oldukça zor olduğu vurgulanan raporda inşaat sektörünün tüm paydaşlarının ortak bir şekilde daha sürdürülebilir yapılar için çalışmalar yürütmesi gerektiğinin altı çizildi. - "Yeşil binaların çoğunu ticari binalar oluşturuyor" Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Başkanı Mehmet Sami Kılıç, iklim dostu yeşil binaların çevre açısından önemine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Sürdürülebilir kriterlerle tasarlanmış, inşa edilmiş ve işletmesine devam edilmiş binaların yeşil bina olarak kabul edildiğini belirten Kılıç, "Bu binalar, enerji, su, iç hava kalitesi, atık yönetimi ve bulunduğu parselin konumu dahil olmak üzere bütüncül bir yaklaşımla, çevreye minimum zararla inşa edilen projelerdir." dedi. Yeşil binaların karbon emisyonlarının normal binalara oranla çok daha az olduğunu kaydeden Kılıç, bunun temel sebeplerinin, bu binalardaki yenilenebilir enerji kullanımının yüksekliği, yağmur suyunun binanın çeşitli yerlerinde değerlendirilebilmesi, yeni teknolojilerle iç hava kalitesinin yükseltilmesi gibi faktörler olduğunu anlattı. Kılıç, Eylül 2023 verilerine göre, Türkiye’de aktif yeşil bina sertifikasına sahip bina sayısının 611 olduğunu ve bunların çoğunu İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerdeki ticari binaların oluşturduğunu söyledi. Ofis binalarında yeşil bina talebinin yoğun olduğu, konut noktasında ise henüz bu farkındalığın oluşmadığı değerlendirmesini yapan Kılıç, "Sektör içerisinde en yavaş ilerleyen alan olsa da, yavaş yavaş oraya doğru gidiyoruz. Evi alan kişi 'bu kriterleri istiyorum' diye zorladığı zaman konut sektöründe de daha hızlı ilerleme olacağını düşünüyorum." diye konuştu. - "Uzun vadede yeşil bina olmayan projelerin değeri düşecek" Kullanıcıların inşaat maliyetleri noktasında yeşil binalara mesafeli durduğunu, öte yandan inşaat sektörüne gelen düzenlemelerle birlikte yeşil bina faaliyetleriyle normal bina faaliyetleri arasında eskisi gibi ciddi farklar kalmadığı görüşünü paylaşan Kılıç, enerji ve su verimliliğinin, faturaların yükünü azaltması sonucu uzun vadede yeşil binaların daha bütçe dostu olacağını dile getirdi. Yeşil binaların finansal anlamda giderek değer kazandığını ifade eden Kılıç, "Yaklaşık bir 10 sene sonra herkes yeşil binayı tercih ettiğinde, yeşil bina olmayan projelerin değeri düşmüş olacak." değerlendirmesini yaptı. Avrupa Birliği’nin (AB) 2019'da duyurduğu, kapsamlı bir sürdürülebilirlik ve çevre politika inisiyatifi ve eylem planı olarak nitelendirilen Avrupa Yeşil Mutabakatı sonrası yeşil binaların öneminin arttığının altını çizen Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı: "Eskiden yeşil binalar 'olsa iyi olur' mantığıyla ilerliyordu. Yeşil Mutabakat ile bu artık hayatımıza bir anayasa gibi girdi. Yeşil Mutabakat ile birlikte ihraç edilen ürünler belli bir kimlikle AB ülkelerine gidecek. Yani bu malzemelerin imalat sürecinde çevreye ne kadar zarar verdiği ölçülecek. Ona göre de ekstra vergi ödenecek. Dolayısıyla bunu yapan firmaların vergi oranı daha düşük olurken yapmayanların pazardaki payı ciddi şekilde düşecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bu kriterlere paralel belirli hedefler koydu. Amaç 2050'de karbonsuzlaşmak."

Ulaşımda bisiklet tercih etmek iklim kriziyle mücadeleye destek oluyor Haber

Ulaşımda bisiklet tercih etmek iklim kriziyle mücadeleye destek oluyor

İSTANBUL (AA) - YEŞİM YÜKSEL - İş yerine 7 yıldır bisikletle gidip gelen aile hekimi Kerem Giray Dursun, bu tercihiyle iklim kriziyle mücadelede büyük önem taşıyan karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sunuyor. BM Genel Kurulu, 12 Nisan 2018'de aldığı kararla sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek, trafik yoğunluğunu azaltmak, sağlıklı yaşamı desteklemek ve iklim kriziyle ilgili farkındalık yaratmak için 3 Haziran'ı "Dünya Bisiklet Günü" olarak kabul etti. AA muhabirinin Birleşmiş Milletler (BM) verilerinden derlediği bilgilere göre, ulaşım sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonu 1970'ten bu yana 2 kattan fazla arttı ve bu artışın yaklaşık yüzde 80'i kara yolu taşımacılığından kaynaklanıyor. Kişisel araçların yerine toplu taşıma araçlarının tercih edilmesi kişi başına yıllık 2,2 ton karbon emisyonunun önüne geçiyor. Doğaya karbon salımı en az ulaşım aracı olan bisiklet ise iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için tercih edilebilecek seçeneklerin başında geliyor. Bisiklet sürmek, kilometre başına 150 gram karbondioksitin doğaya salımını engelliyor. Otomobil yerine bisiklet kullanmak, her 7 kilometrelik mesafede 1 kilogram karbon emisyonunu önlüyor. İş yeri ile evi arasındaki 6 kilometrelik mesafeyi her gün bisikletle kateden 39 yaşındaki aile hekimi Kerem Giray Dursun, iklim krizinin etkileriyle bireysel mücadele anlamında örnek oluyor. Yaklaşık 7 yıldır düzenli olarak aynı rotada bisiklet kullandığını belirten Dursun, "Git gide insanlar da bizi fark ediyor ve onlar da kullanmaya başlıyor." dedi. - "Bisiklet, çevre için tek korunaklı ulaşım aracı" Bisikletin, çevreci bir ulaşım aracı olduğuna ve diğer ulaşım araçlarına kıyasla doğaya daha az karbon salımı yaptığına dikkati çeken Dursun, kendisinin de bu konuyu çok önemsediğini söyledi. Dursun, şöyle devam etti: "Bisiklet, iklim krizini önleme açısından bir numaralı ulaşım aracı. Kendimden örnek gösterirsem, ben şehir içinde gideceğim noktalara, önce bisikletle ardından metro, Marmaray ve metrobüs aktarmasıyla ulaşıyorum. Bisikletimle metroya biniyorum, gideceğim noktada inip tekrar bisikletimle devam ediyorum. Ben bunu aracımla yaparsam gereksiz yere karbon salımına neden olacağım. O konuda çok hassasım, insanlardan da bu hassasiyeti bekliyorum. Bisiklet çevre için tek korunaklı ulaşım aracı." Bisiklet sürmenin birçok hastalığı önlediğini ve hekim olarak hastalarına her zaman bisiklet sürmelerini tavsiye ettiğini anlatan Dursun, "Kardiyovasküler hastalık, obezite ve diyabet riskini çok büyük oranda azaltıyor. Kolesterolü ve kandaki yağ oranını düşürüyor. Kas kitlemizi artırıyor, bu sayede kas ve eklem ağrıları azalıyor. Bir de psikolojik yanı var. Bu sporu açık havada yaptığımız için mutluluk hormonu artıyor. Depresyondan, anksiyeteden uzaklaşıyorsunuz. Bisiklet çok güzel bir ilaç." ifadelerini kullandı. - "Teşvik edersek insanlar arabayı bırakıp bisiklet kullanır" Türkiye'de bisiklet kullanımının artması için teşviklerin çoğaltılması gerektiği görüşünü paylaşan Dursun, şunları söyledi: "Teşvik edersek insanlar arabayı bırakıp bisiklet kullanır. Fransa'da bu gibi teşvikler var; ulaşımını bisikletle sağlayanlara işverenler bir ücret veriyor, sanırım yakın zamanda da bu yasalaştı. Aynı şekilde bu, bizim ülkemizde de olabilir. Arabasını bırakıp ulaşımını bisikletle sağlayanlara işverenler ücret verebilir. Hatta işverenler, ulaşım için sağladıkları servis ücretlerini çalışanlarına verebilir. Bu güzel bir teşvik olabilir. Bizim ülkemizde de Marmaray, metro, metrobüs gibi toplu ulaşımların duraklarına güvenli bisiklet park yerleri yapılabilir. Bisikletiyle buralara gelen kişilere bir bilet hediyesi verilebilir. Bu şekilde de bir teşvik olabilir." Herkesi bisiklet kullanmaya davet eden Dursun, sözlerini, "Bisiklet çok güzel bir ulaşım aracı. Keşke bunu daha önce keşfetseydim. Her gördüğüm arkadaşa, her tanıştığım insana bisiklet öneriyorum ki benim yaşadığım pişmanlıkları yaşamasınlar ve bir an önce başlasınlar." diyerek tamamladı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.