#Kanser Tedavisi

İLKHABER-Gazetesi - Kanser Tedavisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kanser Tedavisi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sahte ilaç tehlikesine karşı Adana Eczacı Odası’ndan hayati uyarı Haber

Sahte ilaç tehlikesine karşı Adana Eczacı Odası’ndan hayati uyarı

İstanbul Ümraniye’de jandarma ekiplerinin düzenlediği baskında, büyük bölümü kanser tedavisinde kullanılan 5 milyon kutunun üzerinde sahte ilaç ele geçirildi. Uzun süredir sahte ilaç üretip eczaneler ve internet üzerinden piyasaya süren şebekeye yönelik hazırlanan iddianamede 9 kişi hakkında 5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Soruşturma kapsamında sahte ilaçların içerisine ağrı kesici gibi ucuz bileşenlerin konulduğu tespit edilirken, Cellcept, Rivotril, Femara, Venetoclax, Xalkori, Phesgo, Xgeva ve Blincyto gibi hayati öneme sahip kanser ilaçlarının sahte versiyonlarının piyasaya sürüldüğü belirlendi. Sağlık Bakanlığı, sosyal medya ve internet üzerinden yapılan ilaç satışlarına karşı vatandaşları uyararak, bu yolla satılan ilaçların tamamının sahte olduğunu duyurdu. Adana Eczacı Odası Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, konuya ilişkin uyarılarda bulundu. “Kanser gibi hayati hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların sahtesinin üretilmesi, sadece halk sağlığını değil, toplum vicdanını da derinden yaralayan bir durumdur” diyen Yalbuzdağ, ilkhaber-gazetesi.com'a yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: “Bu sahte ilaçlar, hastaların tedavi süreçlerini sekteye uğratmakla kalmıyor, aynı zamanda ölümcül sonuçlar doğurabilecek riskler taşıyor. Vatandaşlarımızın dikkat etmesi gereken en önemli nokta, ilaçlarını sadece eczanelerden temin etmeleridir. İnternet, sosyal medya veya kayıt dışı kanallar üzerinden yapılan ilaç satışlarının tamamı yasa dışıdır ve insan hayatını tehlikeye atan bir sahtekârlıktır. Uygun fiyat cazibesiyle vatandaşlarımızı tuzağa düşürmeye çalışan bu şebekeler, aslında onların sağlığıyla oynuyor. Eczacılar olarak bizler, hem Sağlık Bakanlığı’nın hem de kolluk kuvvetlerinin yürüttüğü bu denetimleri son derece önemli buluyoruz. Ancak sadece baskın ve soruşturmalarla değil, bu konunun daha sıkı denetimlerle takip edilmesi gerekiyor. Bunun yanında halkın da bilinçlenmesi de şart. Çünkü bir ilacın sahte olması, sadece tedavinin boşa gitmesi anlamına gelmiyor. Hastanın yaşamını kaybetmesine kadar varabilen ağır sonuçlar doğurabiliyor. Adana Eczacı Odası olarak biz, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için hem mesleki denetimlerin artırılmasını hem de vatandaşlarımızın daha fazla bilgilendirilmesini talep ediyoruz. İlaç güvenliği, doğrudan insan hayatının güvenliği demektir.”

Sinan Yavuz: Kanserde erken tanı hayat kurtarır Haber

Sinan Yavuz: Kanserde erken tanı hayat kurtarır

Kanser tedavisinde erken tanının faydalarına dikkat çeken Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz erken tanılanan kanserlerde tedavi başarısının arttığını ve bazı kanser türlerini erken teşhis için geliştirilen tarama testlerinin yapılması gerektiğini söyledi. Kanser günümüzde daha sık görülen hastalık grubunun başında geliyor. Araştırmalar, tüm dünyada 5 kişiden birinin hayatının bir döneminde kanserle tanışacağını gösteriyor. 100’den fazla kanser türü olduğuna dikkat çekerek bazı kanser türlerinin erken aşamada tespit edilebildiğini söyleyen Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. "Tarama testleri gelişti" Prof. Dr. Sinan Yavuz, tüm dünyada kalpten sonra en sık ölüme yol açan hastalıklarda kanser ikinci sırada yer aldığına dikkat çekerek, "Her bir kanser farklı tedavi gerektiriyor. Meme, prostat gibi sık görülen bazı kanser türlerinin tarama testleri oluyor ve böylece erken tanı sağlanıyor. Sağlık alanında önemli gelişmelere imza atan teknolojiler, özellikle meme ve akciğer kanserinde küçük nodüllerin tespit edilmesini sağlayarak erken tanı ve tedavi sürecinde etkili oluyor. Hızla gelişen sağlık teknolojisi, ilerde farklı kanser türlerinin de tarama testlerinin geliştirilmesi anlamına geliyor. Biz uzmanlar, erken tanıyı özellikle vurguluyoruz. Çünkü, erken tanı, tedavi başarısını artıyor. Aynı zamanda hastanın yaşam kalitesi de yükseliyor. Bununla birlikte ileri evrelerde kullanılan radikal cerrahi, çok ajanlı kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavi ihtiyaçlarını ortadan kaldırarak, kullanılacak tedavilerin yan etkilerinden korunmada ve organ korunmasında fayda sağlıyor" dedi. "Farkındalık, erken tanı oranının yükselmesine yol açıyor" Erken tanıda toplumsal farkındalığın çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sinan Yavuz, "Koruyucu hekimliğin gelişmesi, topluma yönelik bilgilendirme oranın artması gibi pek çok faktör, kanser alanında toplumsal farkındalığın artmasına, dolayısıyla da erken tanı oranının yükselmesine yol açıyor. Farkındalık adına daha çok çabalamamız da gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Tarama testleri önemli" Önlenebilir ve tarama testleriyle erken yakalanabilir kanserlerin görülme sıklığını ve ölüm oranlarını azaltmak amacıyla aile hekimleri, Kanser Erken Teşhis Eğitim Merkezleri (KETEM) ve hastanelere başvurulması gerektiği konusunda bilgi veren Prof. Dr. Sinan Yavuz, "Güzel bir söz vardır 'Eğer bir sağlık sorununuz yoksa çok sorununuz vardır. Ama bir sağlık sorununuz varsa, tek sorununuz vardır: O da sağlığınızı geri kazanmak.' Kanser gibi önemli ve ciddi sonuçları olan hastalıklarda, beslenmeden egzersize kanser riskini düşüren davranışları hayata geçirmek, tarama testlerini ihmal etmemek, her hangi bir belirti görüldüğünde geciktirmeden uzmana gitmek kanserin çok başında, erkenden yakalanmasını sağlıyor" diye konuştu. "Yaşam kalitesi ve ömür uzuyor" Kansersiz yaşamın artık mümkün olduğuna vurgu yapan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, daha sonra şunları söyledi: "Erken tanının konulduğu ve gerekli tedavilerin uygulandığı hastalarda kansersiz yaşam, ömrün uzaması ve kanserin kronik bir hale dönüşmesi mümkün. Gelişmeler tanıdan tedavi biçimlerine kadar tüm kategorilerde var. Organ koruyucu cerrahi tekniklerle yaşam kalitesini yükseltiliyor. Radyoterapi teknolojileri, çok ileri düzeyde hem tümör kontrolü üst seviyede yapılıyor hem de tedavilerin yan etkileri azalıyor. Sistemik tedavilerde ise geleneksel kemoterapi halen ilk başvurulan tedavi olsa da bazı erken evre kanser hastalarında tablet şeklinde ve immünoterapi yani bağışıklık sistemini güçlendiren tedaviler, fark oluşturuyor."

Prof. Dr. Solmaz: "Aşırı şeker tüketimi kanser riskini artırıyor" Haber

Prof. Dr. Solmaz: "Aşırı şeker tüketimi kanser riskini artırıyor"

Rafine şekerlerin insülin direncini, obeziteyi ve iltihabı artırarak kanser gelişimini kolaylaştırabileceğine dikkat çeken İç Hastalıkları ve Yetişkin Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Soner Solmaz "İşlenmiş ve şekerli gıdalar yerine taze meyve ve sebzeler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve yağsız proteinler tüketilmelidir" dedi. Acıbadem Adana Hastanesi İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Soner Solmaz aşırı şeker tüketiminin yalnızca genel sağlığı değil, aynı zamanda kanserin gelişimi ve tedavi sürecini de olumsuz etkilediğini ifade ederek kanser ve şekerli gıdalar hakkında önemli bilgiler verdi. Solmaz, özellikle rafine şekerlerin aşırı tüketiminin obezite, insülin direnci ve kronik enflamasyon gibi kanserle ilişkilendirilen sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek "Şeker, bir karbonhidrat olarak vücuda glikoz formunda enerji sağlar. Vücudun normal işlevi için glikoza ihtiyaç vardır, ancak aşırı alımı hastalığın ilerlemesini destekleyebilecek metabolik ortamı oluşturur" diye konuştu. "Şekerin tetiklediği mekanizmalar kansere zemin hazırlar" Aşırı şeker tüketiminin özellikle meme, kolorektal ve pankreas kanserleri gibi birçok kanser türüyle ilişkilendirilen obeziteye katkıda bulunduğunu vurgulayan Solmaz, "Obezite, kanser hücrelerinin büyümesini teşvik edebilen insülin ve insülin benzeri büyüme faktörlerinin (IGF’ler) seviyelerinin artmasına neden olur. Ayrıca, yağ dokusu iltihaplı sitokinler üreterek kanser gelişimine elverişli bir ortam oluşturabilir" dedi. Yüksek şekerli diyetlerin, vücudun hücrelerinin insüline karşı duyarsız hale geldiği insülin direncine yol açabileceğini belirten Solmaz, bu durumun yalnızca tip 2 diyabetin öncüsü olmadığını, aynı zamanda kan dolaşımında sürekli yüksek insülin ve glikoz seviyelerinin dolaşmasına neden olduğunu söyleyerek bunun özellikle karaciğer, kolon ve pankreas kanserlerinde, kanser hücrelerinin büyümesini destekleyebileceği uyarısında bulundu. Şekerin yol açtığı bir diğer önemli riskin sistemik enflamasyon olduğunu anlatan Solmaz, "Rafine şeker açısından zengin bir diyet, bağışıklık sisteminin doğal yanıtı olan iltihabı kronikleştirerek sağlıklı hücrelere zarar verir, DNA onarımını bozar ve tümör hücrelerinin gelişebileceği bir ortam oluşturur" dedi. "Tedavi sürecinde şekerli gıdalara yönelim riski artırabilir" Kanser tedavisi sırasında hastaların iştah, tat ve sindirim sorunları yaşayabildiğini, bu nedenle bazı hastaların hızlı enerji sağlamak için şekerli yiyeceklere yönelebildiğini aktaran Solmaz şöyle devam etti: "Bu tercih uzun vadede faydalı olmayabilir. Şeker, geçici olarak enerji sağlar ama sürdürülebilir değildir. Özellikle iştahsızlık yaşayan hastalar, yüksek şekerli gıdalara yönelse de bunu uzun vadeli enerji sağlayan, besin açısından yoğun gıdalarla dengelemeleri gerekir. Kompleks karbonhidratlar, sağlıklı yağlar ve protein içeren dengeli beslenme hem daha istikrarlı enerji sağlar hem de bağışıklığı destekler. Yüksek şekerli gıdalar yerine kompleks besinlerle beslenmek, tedavi sürecinde vücudun toparlanmasını hızlandırır." "Kan şekeri dalgalanması tedaviyi olumsuz etkileyebilir" Kanser tedavisi gören bazı hastalarda diyabet veya insülin direnci gibi mevcut sağlık sorunlarının da bulunduğunu hatırlatan Solmaz, "Bu hastalarda şeker tüketimi dikkatli şekilde planlanmalı. Kontrolsüz kan şekeri dalgalanmaları, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve tedaviye yanıtı olumsuz etkileyebilir. Şeker tüketimi tüm kanser hastaları için sıfıra indirilmesi gerekmese de ölçülü tüketim esas olmalı. Önemli olan dengeli bir diyetle fazla şekerin oluşturabileceği zararları önlemektir. Şekerin vücutta yol açabileceği riskleri kontrol altına almak mümkündür" diye konuştu. "Tam ve doğal besinlere öncelik verilmeli" Kanser tedavisi sürecinde hastaların işlenmemiş ve besin değeri yüksek gıdalar tüketmesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Solmaz, "İşlenmiş ve şekerli gıdalar yerine taze meyve ve sebzeler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve yağsız proteinler tüketilmelidir. Bu gıdalar antioksidan, lif, vitamin ve mineral açısından zengindir, vücudu destekler ve iyileşmeye katkı sağlar" dedi. Doğal olarak meyvelerde ve süt ürünlerinde bulunan şekerin ölçülü tüketilmesinde bir sakınca olmadığını dile getiren Solmaz, "Ancak meşrubat, kek, kurabiye, şekerleme gibi ürünlerdeki eklenmiş şeker tüketimi sınırlandırılmalıdır. Amerikan Kanser Derneği de eklenen şekerlerin tüketimini, obezite ve metabolik hastalık riskine karşı azaltmayı önermektedir" ifadelerini kullandı. "Kompleks karbonhidratlar daha dengeli enerji sağlar" Basit şekerlerin ani kan şekeri yükselmelerine neden olabileceğini söyleyen Solmaz, bu nedenle nişastalı sebzeler, tam tahıllar ve baklagiller gibi kompleks karbonhidratlara ağırlık verilmesini önererek "Kompleks karbonhidratlar sabit enerji sağlar ve özellikle halsizlik yaşayan hastalarda daha stabil bir beslenme profili sunar" dedi. Kanser tedavisinde şeker tüketiminin dikkatli yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Solmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Şeker tamamen zararlı değildir ancak miktarı, türü ve tüketim şekli çok önemlidir. Rafine şekerin fazlası, bağışıklık sistemini baskılayabilir, iltihabı artırabilir ve tedavinin etkinliğini azaltabilir. Bu nedenle, kanser hastaları beslenme konusunda mutlaka profesyonel destek almalı ve kişiye özel planlarla ilerlemelidir. Şeker alımının bilinçli bir şekilde yönetilmesi, yaşam kalitesini yükseltmenin yanı sıra tedavi başarısını da artırır."

Kanserle mücadelede çığır açan girişimsel tedaviler Haber

Kanserle mücadelede çığır açan girişimsel tedaviler

Kanser tedavisinde gelişen teknoloji sayesinde girişimsel tedavi yöntemleri, hastaların yaşam kalitesini artırarak umut verici sonuçlar sağlıyor. Cerrahiye alternatif olarak kullanılan bu yöntemler, özellikle tümörlerin küçültülmesi, ağrı kontrolü ve hedefe yönelik tedavi açısından önemli avantajlar sunuyor. Girişimsel radyoloji ve onkolojide uygulanan ablasyon (radyofrekans ve mikrodalga), transarteryal kemoembolizasyon (TAKE) ve radyoembolizasyon (TARE) gibi yöntemler, kanserli dokuyu doğrudan hedef alarak çevre sağlıklı dokulara zarar vermeden etkili bir tedavi imkanı sağlıyor. Bu teknikler, özellikle karaciğer, akciğer ve böbrek tümörlerinde sıkça tercih ediliyor. Hastalar için konforlu ve etkili çözümler Girişimsel onkoloji yöntemleri, genellikle lokal anestezi altında veya hafif sedasyonla uygulanarak hastaların uzun süre hastanede kalmasını gerektirmeyen bir tedavi süreci sunuyor. Bu sayede hem hastalar hem de yakınları için tedavi süreci daha konforlu hale geliyor. Uzmanlar, girişimsel tedavilerin gelecekte kanserle mücadelede daha yaygın kullanılacağını belirterek, özellikle ileri evre hastalarda yaşam süresini uzatmada önemli bir rol oynadığını vurguluyor. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha da gelişen bu yöntemler sayesinde kanserin kaderi değişiyor. Bayındır Söğütözü Hastanesi Radyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan da, son 25 yıldır kanser tedavisinde girişimsel radyolojik tekniklerin gelişmesine bağlı olmak üzere çok sayıda yeni işlem tanımlandığını belirtti. Prof. Dr. Akhan, "Girişimsel onkolojik işlemlerin gelişmesi ile değişik teknikler kullanarak doğrudan doğruya tümörlü dokuyu ortadan kaldıracak ‘ablasyon’ yöntemleri uygulanabiliyor. Eğer tümör 3 santimden küçük ise çok etkili ablasyon teknikleri ile tümör dokusu tamamen tedavi edilebiliyor. Ayrıca TAKE, TARE, Kemosaturasyon ve LIOX işlemleri ile tümöre, damar içerisinden ilaç tedavileri ya da ışın tedavileri yapılabiliyor. Bu tedaviler tümör dokusunun ortadan kaldırılmasını veya küçültülmesini sağlıyor” dedi.

Ünlü yönetmen, senarist ve yapımcı Tomris Giritlioğlu hayatını kaybetti Haber

Ünlü yönetmen, senarist ve yapımcı Tomris Giritlioğlu hayatını kaybetti

Ünlü yönetmen, senarist ve yapımcı Tomris Giritlioğlu hayatını kaybetti. 67 yaşındaki Giritlioğlu, bir süredir kanser tedavisi görüyordu. Bu kayıp, Türk sinemasında derin bir iz bıraktı. Tomris Giritlioğlu bir dönemin unutulmaz yapımlarından biri olan Hatırla Sevgili dizisinin de yönetmenliğini yapmıştı. Ünlü yönetmen Tomris Giritlioğlu kimdir? Tomris Giritlioğlu, 1957 yılında Konya’nın Kadınhanı ilçesinde doğdu. Hataylı bir ailede dünyaya geldi. Babası, o sırada Kadınhanı’nda hakimlik yapan Ali Arcak’tır. Annesi ise Sakine Arcak (Günaydın) idi. Çocukluğunun ilk yılları Adana’da geçti. İlkokul 3. sınıftan sonra eğitimine TED Ankara Koleji’nde eğitim aldı. Yükseköğrenimini Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladı. Üniversite öğrencisi iken sinema yönetmeni olmaya karar verdi. Mezun olduktan sonra TRT’de çevirmen olarak çalışmaya başladı. 1977’de TRT Haber Dairesi Başkanı Aycan Giritlioğlu ile evlendi. Bu evlilikten oğlu Ilgaz dünyaya geldi (1980). TRT’de, önce Çocuk Programları ve Eğitim Kültür Bölümleri’nde asistanlık yaptı. Ardından Belgesel Programlar Müdürlüğü’ne geçti. 1988’de TRT’nin Drama Bölümü’ne geçti. 1989’da ilk filmi “Kantodan Tangoya”yı çekti. İlk uzun metrajlı filmi “Suyun Öte Yanı”nı 1991’de tamamladı. Film, 11. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü ve En İyi Yönetmen Ödülü aldı. Ayrıca, 4. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi İkinci Film ödülüne layık görüldü. 1994’te Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Yaz Yağmuru” adlı öyküsünü sinemaya uyarladı. Mehmet Eroğlu’nun “Yarım Kalan Yürüyüş” romanından uyarladığı “80. Adım” (1995), 8. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Seçiciler Kurulu Özel Ödülü ve 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini aldı. 1999 yılında “Salkım Hanımın Taneleri” adlı film ile üne kavuştu. Film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü kazandı. Ayrıca, Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü’nü aldı. 2002’de TRT’den emekli olan Giritlioğlu, “Salkım Hanım’ın Taneleri” filminin devamı niteliğindeki “Güz Sancısı” filmini 2008’de tamamladı. Sanatçı, emekli olduktan sonra özel televizyonlar için dizi projeleri üretmeye başladı. Bazı dizilerde yapımcı, bazılarında ise proje tasarımcısı olarak görev aldı. Ayrıca, Türkiye'de dönem dizilerininde öncüsü oldu. "Kuruşun Yarası", "Çemberimde Gül Oya", "Hatırla Sevgili", "Asi", "Gönülçelen" gibi pek çok yapımda proje tasarımcısı ve yapımcı olarak görev aldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.