#Katar

İLKHABER-Gazetesi - Katar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Katar haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Londra'nın yeni 'kralları' Katarlılar mı? Al Sani ailesi, İngiliz monarşisinden daha fazla mülke sahip! Haber

Londra'nın yeni 'kralları' Katarlılar mı? Al Sani ailesi, İngiliz monarşisinden daha fazla mülke sahip!

Katar'ın yönetici hanedanı Al Sani ve bağlantılı yatırım fonları, Birleşik Krallık'ın başkentinde önemli gayrimenkul yatırımları gerçekleştirdi. Dünyaca ünlü Harrods mağazası 2010 yılında Katar Yatırım Otoritesi'ne satılırken, The Berkeley ve Claridge’s gibi lüks oteller de ailenin kontrolüne geçti. Ülkenin en yüksek binası The Shard'da da Al Sani ailesinin önemli bir hissesi bulunuyor. Ayrıca finans merkezi Canary Wharf, Heathrow Havalimanı ve perakende zinciri Sainsbury’s gibi stratejik noktalarda da Katar yatırımları mevcut. MAYFAIR'DE 'KÜÇÜK DOHA' ETKİSİ Al Sani ailesinin Londra'daki varlığının en yoğun hissedildiği bölgelerden biri lüks semt Mayfair. Bölgenin kuzeybatı kısmındaki mülklerin yaklaşık dörtte birinin Katarlılara ait olduğu tahmin ediliyor. Bu yoğunluk nedeniyle bölge artık gayriresmi olarak "Little Doha" (Küçük Doha) adıyla anılıyor. İngiltere'nin en pahalı özel konutunun da Al Sani ailesine ait olduğu yönünde iddialar bulunuyor. ÖZEL MÜLKİYETTE BRİTANYA KRALİYET AİLESİNİ AŞTILAR MI? İngiliz GB News kanalının haberine göre, Al Sani ailesinin Londra'daki özel mülklerinin toplam değeri, Britanya Kraliyet Ailesi'nin kişisel olarak sahip olduğu mülkleri geride bırakmış durumda. Buckingham Sarayı gibi ikonik kraliyet yapılarının çoğunun "Crown Estate" aracılığıyla devlete ait olduğu, Kral'ın ise bu mülklerin emanetçisi olduğu belirtiliyor. Katar Kraliyet Ailesi'nin Londra'daki tüm varlıkları ise özel mülkiyet statüsünde bulunuyor. Emir Şeyh Temim bin Hamad Al Sani liderliğindeki ailenin toplam servetinin 2,4 milyar sterlin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu devasa yatırımlar, Al Sani ailesini Londra'nın en etkili gayrimenkul sahiplerinden biri haline getirdi.

Sınır çatışmaları sonrası ateşkes: Afganistan ve Pakistan Türkiye'nin arabuluculuğu ile anlaştı Haber

Sınır çatışmaları sonrası ateşkes: Afganistan ve Pakistan Türkiye'nin arabuluculuğu ile anlaştı

Günlerdir süren sınır çatışmalarının ardından Afganistan ve Pakistan arasında barış sağlandı. Katar’ın başkenti Doha’da Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde taraflar kalıcı ateşkes ve istikrarı koruyacak mekanizmaların kurulması konusunda anlaşmaya vardı. ATEŞKES DERHAL YÜRÜRLÜĞE GİRDİ Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’nin ofisinden yapılan açıklamada, iki tarafın derhal yürürlüğe girecek bir ateşkes üzerinde uzlaştığı belirtildi. Açıklamada, “İki taraf, iki ülke arasında kalıcı barış ve istikrarı pekiştirecek mekanizmaların oluşturulması konusunda anlaşmaya vardı.” ifadeleri yer aldı. TÜRKİYE’NİN ROLÜ: ERDOĞAN TALİMAT VERDİ, MİT DEVREDE OLDU Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Doha’daki görüşmelere katıldı. Türkiye, sürecin hem diplomatik hem istihbari ayağında aktif rol üstlendi. MİT Başkanı Kalın’ın da hazır bulunduğu imza töreninde anlaşmanın metni taraflarca onaylanırken, Türkiye ve Katar heyetleri sürecin garantörleri olarak yer aldı. DOHA’DAN SONRA İSTANBUL’A TAŞINACAK Anlaşmaya göre, ateşkesin sürdürülebilir ve doğrulanabilir biçimde uygulanması için teknik komitelerin oluşturulmasına karar verildi. Komitelerin ilk toplantısının önümüzdeki günlerde İstanbul’da yapılması planlanıyor. Toplantılarda sınır güvenliği, terörle mücadele ve göç gibi temel sorunların çözümüne yönelik kalıcı adımların ele alınacağı belirtildi. ÇATIŞMALARDA ONLARCA KİŞİ HAYATINI KAYBETMİŞTİ Yaklaşık bir haftadır iki ülke sınır hattında devam eden silahlı çatışmalarda onlarca kişi hayatını kaybetmişti. 48 saatlik geçici ateşkesin ardından taraflar Doha’da barış görüşmelerine başlamış, 14 saat süren müzakerelerin sonunda anlaşma sağlanmıştı.

Türkiye, ABD, Mısır ve Katar Gazze için "Niyet Belgesi" imzaladı Haber

Türkiye, ABD, Mısır ve Katar Gazze için "Niyet Belgesi" imzaladı

Mısır’ın Şarm Eş-Şeyh kentinde bir araya gelen Türkiye, ABD, Mısır ve Katar, Gazze için düzenlenen Barış Zirvesi’nde "Niyet Belgesi" imzaladı.Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen Gazze’deki ateşkesin korunması ve barış amacıyla düzenlenen "Barış Zirvesi" kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani, Gazze için "Niyet Belgesi" imzaladı. ABD Başkanı Trump, imza töreni öncesi yaptığı açıklamada zirvede bir araya gelen ülkelere dikkat çekerek, "Muhtemelen servet ve güç bakımından bugüne kadar bir araya gelmiş en büyük ülkeler topluluğu ile karşı karşıyayız. Bunun bir parçası olmak benim için bir onur. Şimdi, birçok kural, düzenleme ve diğer unsurları kapsayan, oldukça kapsamlı bir belge imzalayacağız" dedi. Orta Doğu’da İsrail, Hamas ve diğer birçok tarafla ilgili belgelerin zaten imzalandığını belirten Trump, "Ve her şey olağanüstü bir şekilde ilerliyor. Bildiğiniz gibi rehineler, zamanında ve planlandığı gibi serbest bırakıldı. Elbette hayatını kaybedenler için çok üzücü bir durum. Onların kalıntıları aranmaya devam ediliyor ve birçok taraf birlikte çalışıyor. Bazıları bulundu, bazıları ise bulunamadı" ifadelerini kullandı. Orta Doğu’da uzun yıllar sonra barış sağlanacağını söyleyen Trump, "Özellikle bu masada temsil edilen ülkelerden büyük destek aldık" dedi. Öncelikle ev sahibi Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’ye yönelen Trump, "Şunu söylemek isterim, gerçekten harikaydınız. Ülkeniz inanılmaz. Hakkınızda kötü bir insanmışsınız gibi konuşuyorlar ve size adil davranmadıklarını düşünüyorum. Oysa siz aslında çok iyi bir insansınız. Zor bir çevrede bulunuyorsunuz ve her taraftan kuşatılmışsınız. Bu sizin sayenizde gerçek oldu. O yüzden size çok teşekkür etmek istiyorum. Ve ayrıca Katar’dan bahsetmek isterim, teşekkürler. Büyük bir adam ve olağanüstü bir lider" dedi. "Türkiye’nin ordusu, Erdoğan’ın bilmemize izin verdiği kadarından daha güçlü" Yumuşak insanları değil zorlu karakterleri sevdiğini söyleyen Trump, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitap ederek, "Bu beyefendi Türkiye denilen yerden geliyor ve dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Hatta ordusu, bizim bilmemize izin verdiği kadarından daha güçlü. Son dönemdeki çatışmalara bakarsanız, hepsinde en önde yer aldılar. Kazandı ve kazandığında bununla övünmekten kaçındı. Hiçbir şey istemiyor, sadece huzur istiyor. Kendisi çetin bir adam ve benim dostum. Ne zaman ihtiyaç duysam hep yanımda oldu. Bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum. NATO’nun ne zaman kendisiyle bir meselesi olsa beni arıyorlar ve ‘Bize bir iyilik yapar mısın, Erdoğan’la konuşabilir misin?’ diyorlar. Ben de konuşuyorum ve kendisi bizi hiç yarı yolda bırakmıyor. Asla bırakmıyor. Gerçekten inanılmaz. Dostluğu için kendisine teşekkür etmek istiyorum" dedi. Ev sahibi Mısır’a özellike teşekkür etmek istediğini söyleyen Trump, "Bu zirve için Mısır’ı tercih etmemizin nedeni çok yardımcı olmanızdı. Hem de çok yardımcı oldunuz" dedi.Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinin zirvede bir araya geldiğine vurgu yapan Trump, "Bugünkü kadar geniş ve güçlü bir birliktelik görülmemiştir. Şahsen ben, böyle bir tabloyu daha evvel görmüş değilim. Burada bizimle oldukları için hepsine teşekkür ediyorum" dedi. "32 yıl boyunca savaştılar ama biz meseleyi yaklaşık bir saat içinde çözdük" Daha sonra Azerbaycan lideri İlham Aliyev’e dönerek Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşa son vereli çok olmadığını ifade eden Trump, "İyi bir iş ortaya çıkardım mı?" ifadelerini kullandı. Sonra Ermenistan lideri Nikol Paşinyan’a dönen Trump, "Siz ikiniz halen iyi anlaşıyorsunuz değil mi?" diyerek şakalaştı. ABD Başkanı Trump, "32 yıl boyunca savaştılar ama biz meseleyi yaklaşık bir saat içinde çözdük. Şimdi birbirlerini seviyorlar. Harika bir şey. Bence müthiş" diye konuştu. "Üçüncü Dünya Savaşı Orta Doğu’da başlayacak derler ama bu olmayacak" Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Al Thani ile birlikte Niyet Belgesi'ne imza attıktan sonra dünyanın en güçlü ve en zengin ülkelerinin liderlerinin Gazze’deki durumu düzeltmek üzere bir araya geldiğini söyledi. İmza sonrası açıklamasında Trump, "Gazze’deki durumu düzeltmek, her şeyi yoluna koymak istediler. Durum bir noktada çığırından çıkmıştı. Onlar bir araya gelip konuşmaya başladığında her şey çok hızlı ilerledi. İnanılmaz sorunsuz gitti. O kadar pürüzsüz ilerledi ki kimse bunun bu kadar kolay olabileceğine inanmadı" dedi. Şimdiye kadar çok sayıda anlaşmaya imza attığını fakat hiçbirinin insanlar tarafından bu kadar önemsenmediğini ifade eden Trump, "Her zaman, Üçüncü Dünya Savaşı Orta Doğu’da başlayacak derler. Ama bu olmayacak. Aslında hiçbir yerde başlamasını istemiyoruz ama evet başlamayacak. O yüzden herkese teşekkür etmek istiyorum" dedi.

Erdoğan: Türkiye, Filistin davasının bayraktarı olmaya devam edecek Haber

Erdoğan: Türkiye, Filistin davasının bayraktarı olmaya devam edecek

İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Zirvesi için gittiği Katar'dan dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ile başlayan yeni dönemden İsrail'in "Büyük İsrail" hedefine, Libya'daki gelişmelerden Kıbrıs'taki seçimlere kadar bir dizi kritik konuda önemli değerlendirmelerde bulundu. Gazetecilerin soruları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanıtları şöyle: SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, Birleşmiş Milletler’den bahsettiniz. Genel Kurul iki devletli çözüm için New York Bildirgesi’ni onaylayan tasarıyı 142 “evet” oyuyla kabul etti. Önümüzdeki hafta siz, Birleşmiş Milletler’de, Genel Kurul’da olacaksınız. Filistin Devleti’ni tanıyacağını ilan eden çok sayıda Batılı ülke var. Dolayısıyla Türkiye’nin çabaları açısından baktığımızda bu bir kırılma mıdır? Filistin davası açısından bunu bir kırılma noktası olarak görür müsünüz ve nasıl etkiler? Bundan sonraki süreçte ‘evet’ diyenlerin ilk atması gereken adım acaba nedir? İsrail, zulmünü artırdıkça gerçek yüzü de ortaya çıkıyor. Filistin’de yıllardır sistematik bir şekilde devam eden İsrail zulmünü görmezden gelenler dahi, “artık bu kadar da olmaz” demeye başladılar. BM Genel Kurulu’nda sizin de ifade ettiğiniz gibi, 142 ülkenin “evet” oyuyla kabul edilen New York Bildirgesi, Filistin meselesinde diplomatik dengeleri kökten değiştiren bir süreç olmuştur. Son dönemde BM oylamalarında çıkan sonuçlar, İsrail’in giderek yalnızlaştığını göstermektedir. Türkiye’nin yıllardır her platformda savunduğu iki devletli çözüm tezi, artık küresel çoğunluğun ortak iradesi haline gelmiştir. Türkiye açısından baktığımızda diplomatik mücadelemizin haklılığı tescillenmiştir. Bir yönüyle BM zemininde alınan bu kararlardaki irade değişiklikleri, İsrail’in soykırım uyguladığının açıkça ortaya çıktığını göstermektedir. Bu, bugüne kadar oylamalarda “evet” diyenlerin yanında yer almayanların da belki zaman içerisinde “evet” yönünde oy kullananların arasına katılmasına vesile olabilir. Filistin’in Batılı ülkelerce devlet olarak tanınması, ben inanıyorum ki İsrail’i daha fazla köşeye sıkıştıracaktır. Biz, bir kez daha BM zemininde bunu haykıracağız. Mazlumların çığlığını dünyaya inşallah duyuracağız. SORU: Bölgemizde “vadedilmiş topraklar” anlayışıyla sınırların yeniden çizilmeye çalışıldığı, fitne ve işgal senaryolarının devreye sokulduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye bu senaryolara karşı hangi tutumu takınacak? İslam dünyasına bu süreçte mesajınız ne olur? Bir defa şunu çok açık net ortaya koyalım. İsrail, bir dine değil bir sapkın ideolojiye hizmet etmektedir. Bu özelliğini bir defa gözden geçirelim. Netanyahu ve çetesi, dünyaya sadece Siyonizm’in uyduruk masallarını anlatıyor. BM şartı, devletlerin toprak bütünlüğünü, egemen eşitliliğini ve sınırlarının zorla değiştirilmemesini emreder. Bunu görmemiz lazım. Dolayısıyla “vadedilmiş topraklar” kavramıyla oluşturulan senaryolar, hukuken geçersiz ve meşruiyetten yoksundur. İsrail’i yönetenler kendi radikal anlayışlarını, faşist bir ideolojiye dönüştürmüş bir cinayet şebekesinden başka bir şey değil. Bu yönüyle Netanyahu, Hitler ile ideolojik açıdan adeta akrabadır. Böyle bir özelliği var. Nasıl Hitler, kaydettiği ilerlemenin etkisiyle kendini bekleyen hezimeti göremediyse, Netanyahu da aynı nihai akıbeti yaşayacaktır. Ben buna inanıyorum. İsrail, Müslümanlara, Hristiyanlara olduğu kadar Musevilere de zarar vermektedir. İsrail’in soykırımlarına karşı çıkan Musevilere kulak verdiğinizde Siyonizm’in nasıl tehlikeli bir ideoloji olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Siyonist İsrail, illa bir yerle irtibatlandırılacaksa o, terörizm ve faşizmdir. İsrail, inancımıza göre bizim peygamberlerimiz olan Hazreti Musa ve diğer peygamberlerin mübarek hatıralarını ve taşıdıkları ilahi mesajları kirletemez. İslam dünyası, peygamberlerine yönelik bu alçak saldırıya ilimle, irfanla karşılık vermelidir. İslam ülkelerinin kendi aralarında güvenlik, iş birliği, istihbarat paylaşımı ve kriz yönetimi mekanizmaları geliştirmeleri de hayati önemdedir. Ben özellikle Peygamberimizin "Ey Allah’ın kulları kardeş olun" çağrısına uyarak kardeşliğimizi pekiştirelim diyorum. SORU: Şam yönetimiyle SDG arasındaki entegrasyon süreci ne durumda? Türkiye, bu sorunun barışçıl bir şekilde çözümü konusunda bir inisiyatif yürütüyor mu? Günün sonunda bu işin nereye varması bekleniyor? Şu anda Suriye’de birlik ve beraberliğin sağlanması ve kalıcı barışın ülkenin her köşesinde hakim olması tabii ki bizim Türkiye olarak en büyük arzumuzdur. Bunun için Suriye halkının yanında durmaya devam ediyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Ahmed Şara ile bir görüşmemiz oldu. Onunla da bu konuları etraflıca ele aldık. Suriye Demokratik Güçleri konusunda bizim onlara yönelik mesajlarımız da belli. Suriye Demokratik Güçleri ile Şam yönetimi arasındaki entegrasyon arayışları Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir adım. Zaman zaman Suriye yeniden tek yürek ve tek yumruk olmasın diye kışkırtmalar yaşanıyor. Suriye’de şu anda uluslararası diplomasiyle yerel dinamiklerin iç içe geçtiği karmaşık bir süreç var. Biz burada kesinlikle Suriye’yi yalnız bırakamayız. Onun için de ilgili arkadaşlarım başta Dışişleri Bakanım, İstihbarat Başkanım, Suriye ile sıkı bir diyalog içerisindeler. Suriye’de artık eski zamanlar geride kaldı. Şimdi Suriye’de yeni bir dönem başladı. Ancak biliyorsunuz güneyden İsrail, Suriye’yi sıkıştırıyor, yıpratmaya çalışıyor. Oradan “böl, parçala, yönet mantığıyla” bir şeyler koparmanın gayreti içerisindeler. Tüm bunlara rağmen Suriye’de herkesi kucaklamayı önemseyen bir yönetim şu anda iş başında. Bu, Suriye’de dengeleri değiştirmiştir ve bunu şu anda hazmedemeyenler var. Herkesin bu yeni durumu iyi anlaması, adımlarını buna göre atması en doğru, en basiretli ve Suriye’nin şartlarına en uygun yol olacaktır. Şimdi ben sizlere de sormak isterim. Barış ile hep beraber kazanmak varken çatışmayla kaybetmek niye? Bunun üzerine duralım. Provokasyonlara kapılmadan, yanlış yollara sapmadan, Müslüman kanından beslenenlerin oyunlarına gelmeden, ilerlememiz şart. Biz, hiçbir ayrım yapmadan tüm Suriyelilerin yanındayız. Özellikle başta Dışişleri Bakanım olmak üzere İstihbarat Başkanım çok sıkı bir diyalog ve ilişki ile Suriye’nin yönetimindeki muhataplarıyla sık sık görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmeleri de sürdürecekler. Sonunda kazanan inşallah inanıyorum ki Suriye olacaktır, bütün bölgemiz olacaktır. SORU: Benim sorum Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili. Ekim ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Seçim sonuçlarının Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kazanımları ve iddiaları konusunda riskler taşıyıp taşımadığı hususunu nasıl değerlendirirsiniz? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemen bir devlet olarak bağımsız yargısı gözetiminde inşallah seçimlerini gerçekleştirecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim kardeşimizdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerimiz olarak görüyoruz. Buna el uzatılmasına da müsaade etmeyiz. Türkiye, uluslararası hukuk zemininde ve Birleşmiş Milletler kararlarında meşru şekilde tanınan garantörlük haklarına sahiptir. Bu haklar hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığına ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına güvence sağlamaktadır. Kıbrıs Adası yıllarca bölgesel ve küresel güçlerin oyun alanı olmuştur. Yakın tarih, oynanan oyunların ne kadar kanlı olabileceğini göstermiştir. Kimse Kıbrıs Adası üzerinde yeni acıları ortaya çıkartacak oyunlar kurmamalıdır. Ne biz, ne Kıbrıs Türk halkı yaşadıklarını unutmuştur. Acılarla dolu hafızalar taptazedir. Benzer acıları bir daha kimse Kıbrıs Türkü’ne yaşatamaz, biz buna izin vermeyiz. Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimlerinin hayırlı olmasını temenni ediyorum. SORU: Türkiye'nin son aylarda Libya'nın doğusunu kontrol eden Hafter yönetimiyle ilişkilerinde olumlu yönde belirgin bir ilerleme olduğunu görüyoruz. Bingazi yönetiminin Türkiye'nin Trablus’la imzaladığı deniz yetki alanları anlaşmasını onaylayacağına yönelik güçlü bir beklenti de var. Buna karşılık Yunanistan'ın Hafter yönetimine baskısı da ortada. Sormak istediğim soru şu: Hafter'in Türkiye ziyareti gündemde mi? Bingazi'nin anlaşmayı imzalamasını bekliyor muyuz? Hafter'in oğlunun istihbaratımızla teması olduğu gibi zaman zaman Dışişleri ile de diyaloğu var. Yani bizden kopuk bir durumları zaten yok. Biz Libya'da Doğu ile Batı arasında yapıcı bir diyalog tesis edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Libya'nın egemenliğini, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını istiyoruz. Adımlarımızı da bu amaçlar doğrultusunda atıyoruz. Sürecin başından itibaren meşru Trablus hükümetine desteğimizi verdik. Ancak son dönemde izlenen politikalar sadece Trablus'a değil, Libya'nın doğusuna da diplomatik kanallar açılması yönünde gelişti. Bu, çok boyutlu diplomasi çabalarımız, Türkiye'nin bölgesel vizyonunun, barışa ulaşmadaki amacının bir yansımasıdır. Libya'da siyasi sürecin adil, muteber ve şeffaf seçimler yoluyla ilerletilmesini bekliyoruz. Libya'nın huzura ve istikrara kavuşmasını engellemek isteyenler, tabii ki olacak. Biz de Libya halkının yanında olmaya, diyalog zeminini güçlendirmeye devam edeceğiz. Bingazi yönetiminin de Türkiye ile Trablus arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasını onaylaması uluslararası hukuk açısından büyük bir kazanım olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan milyonlara sosyal konut müjdesi: 81 ilde hazırlık başladı Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan milyonlara sosyal konut müjdesi: 81 ilde hazırlık başladı

Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Zirvesi'nden dönen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uçakta gazetecilere gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Dış politika gündeminin yanı sıra, yurt içinde ev sahibi olmak isteyen dar gelirli vatandaşlara yönelik yeni ve kapsamlı bir sosyal konut projesinin hazırlıklarının tamamlanmak üzere olduğunu duyurdu. YENİ SOSYAL KONUT PROJESİ İÇİN EKİM AYINI İŞARET ETTİ Bir gazetecinin "Yıl sonunda yeni bir sosyal konut projesi açıklanacak mı?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, hazırlıkların sürdüğünü doğruladı. Erdoğan, "Önümüzdeki ay tüm detayları inşallah halkımızla paylaşacağız" diyerek projenin lansmanı için Ekim ayını işaret etti. Projeyi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un yürüttüğünü belirten Erdoğan, TOKİ'nin 81 ilde arazi, arsa ve maliyet belirleme çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. ÖNCELİK DOĞU VE GÜNEYDOĞU'DAKİ DAR GELİRLİ AİLELER Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni projenin özellikle dar gelirli vatandaşlara yönelik olduğunun altını çizdi. Proje kapsamında 2+1 ve 3+1 konutların yer alacağını belirten Erdoğan, "Bakanımıza işi süratlendirme talimatını verdim. Özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu'da bu adımı atmak suretiyle fakir fukara, garip gurebanın bu tür konutlara kavuşmasını sağlamak istiyoruz" ifadelerini kullandı. "BUGÜNE KADAR 1 MİLYON 704 BİN KONUT ÜRETTİK" Erdoğan, AK Parti hükümetleri döneminde bugüne kadar TOKİ aracılığıyla tam 1 milyon 704 bin konutun üretildiğini hatırlattı. Şu anda ülke genelinde 280 bin sosyal konutun yapımının devam ettiğini belirten Erdoğan, "Dikkat edin, bütün bunları asrın felaketi sonrası yoğun inşa faaliyetlerimiz devam ederken, 11 ilde 450 bin konut inşa ederken yapıyoruz".

İslam dünyasından tarihi çağrı: Zirve bildirisinde tüm ülkelere 'İsrail ile ilişkileri gözden geçirin' denildi Haber

İslam dünyasından tarihi çağrı: Zirve bildirisinde tüm ülkelere 'İsrail ile ilişkileri gözden geçirin' denildi

İsrail'in Katar'daki Hamas heyetini hedef almasıyla olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Ortak Zirvesi, dün yapılan liderler konuşmalarının ardından bugün sonuç bildirisini yayımladı. Katar'ın başkenti Doha'da kabul edilen bildiride, İsrail'e karşı ortak ve kararlı bir tutum sergilenirken, tüm ülkelere yönelik tarihi bir çağrı yapıldı. TÜM DEVLETLERE "İLİŞKİLERİ GÖZDEN GEÇİRİN" ÇAĞRISI Zirvenin sonuç bildirisindeki en dikkat çekici madde, tüm dünya ülkelerine yönelik yapılan çağrı oldu. Bildiride, "tüm devletler, İsrail'in Filistin halkına karşı eylemlerini sürdürmesini engellemek için diplomatik ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesi ve İsrail'e karşı hukuki süreçler başlatılması da dahil olmak üzere mümkün olan tüm meşru ve etkili tedbirleri almaya" davet edildi. Bu çağrı, İslam ve Arap dünyasının İsrail'e yönelik politikasında yeni ve daha sert bir döneme girildiğinin sinyali olarak yorumlandı. KATAR'A SALDIRIYA SERT KINAMA VE TAM DESTEK Zirvenin toplanma nedeni olan İsrail'in 9 Eylül'de Katar'a düzenlediği saldırı, bildiride şiddetle kınandı. Saldırı, "korkakça bir saldırı eylemi" ve Katar'ın egemenliğinin "açık bir ihlali" olarak tanımlandı. Bildiride, saldırının Gazze'de ateşkese ulaşma girişimlerini engellemeyi amaçladığı belirtilirken, Katar ile "tam ve sarsılmaz bir dayanışma" içinde olunduğunun altı çizildi. İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜME KESİN DESTEK YİNELENDİ Bildiride, Filistin davasına olan destek bir kez daha teyit edildi. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerinin "benzeri görülmemiş bir insani felakete" yol açtığı kaydedilirken, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesine yönelik her türlü girişim reddedildi. Adil ve kalıcı barışın temeli olarak iki devletli çözüme kesin destek ifade edilirken, İsrail'in uluslararası hukuk karşısında "cezasızlığının sona erdirilmesi" talep edildi.

Katar Başbakanı Al-Thani: Ateşkes müzakerelerini yürüten bir ülkede müzakerecileri öldürmeye çalışmak haince Haber

Katar Başbakanı Al-Thani: Ateşkes müzakerelerini yürüten bir ülkede müzakerecileri öldürmeye çalışmak haince

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-Thani, ateşkes müzakerelerini yürüten bir ülkede müzakerecileri öldürmeye çalışmanın etik dışı ve haince olduğunu belirterek, "ABD’li yetkililer, saldırı başladıktan 10 dakika sonra Katar'ı İsrail saldırısı konusunda uyardı" dedi. Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-Thani, İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’da Hamas heyetine düzenlediği saldırı sonrası basın toplantısı düzenledi. Al-Thani, İsrail saldırısını "devlet terörizmi" olarak nitelendirdi. Katar'ın İsrail'in saldırısına yanıt verme hakkını saklı tuttuğunu belirten Al-Thani, ülkesinin egemenliğine yönelik hiçbir ihlale müsamaha gösterilmeyeceğini söyledi. Katar'ın İsrail saldırısına yanıt vermek ve gelecekteki saldırıları caydırmak için kapsamlı bir yaklaşım benimseyeceğini aktaran Al-Thani, İsrail saldırısına yanıt olarak yasal işlemler yürütecek bir ekip kuracağını ifade etti. "BİR DÖNÜM NOKTASINA GELDİK" İsrail'e karşı bölgesel tepki çağrısı yapan Al-Thani, Netanyahu'nun uluslararası hukuk ve normları hiçe sayarak tüm bölgeyi geri dönüşü olmayan bir noktaya sürüklediğini belirterek, "Bugün, tüm bölgenin bu barbarca davranışa karşı tepki göstermesi için bir dönüm noktasına geldik" dedi. "ATEŞKES MÜZAKERELERİNİ YÜRÜTEN BİR ÜLKEDE MÜZAKERECİLERİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞMAK HAİNCE" İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze Şeridi’nde barışa yönelik çabaları sabote ettiğini aktaran Al-Thani, ateşkes müzakerelerini yürüten bir ülkede müzakerecileri öldürmeye çalışmanın etik dışı ve haince olduğunu belirtti. Al-Thani, Netanyahu'nun bölgede istikrar sağladığını iddia ettiğini, ancak kişisel çıkarları için narsistçe hayallerle bölgede sadece istikrarsızlık oluşturduğunu açıkladı. Al-Thani, dost ülkelerle temas halinde olduklarını ve yakında İsrail’e karşı alınacak önlemleri açıklayacağını belirterek, "Ülkelerin egemenliğini umursamadan ihlal etmeye çalışmak göz ardı edilmemeli ve her türlü yolla karşılık verilmelidir" dedi. ABD’nin Doha saldırısı öncesi Katar’ı uyardığı yönündeki, açıklamaları yalanlayan Al-Thani, "Bu yüzde 100 hain bir saldırıydı, gerçekleşene kadar kimse haberdar değildi. ABD’li yetkililer, saldırı başladıktan 10 dakika sonra Katar'ı İsrail saldırısı konusunda uyardı" dedi. "ARABULUCULUK ÇABALARI KATAR'IN KİMLİĞİNİN BİR PARÇASIDIR" Doha saldırısının ardından Katar'ın İsrail ve Hamas arasında Gazze Şeridi'nde ateşkes ilişkin yürütülen müzakerelerdeki arabuluculuk rolünü askıya aldığı yönünde çıkan haberlere değinen Al-Thani, "Arabuluculuk çabaları Katar'ın kimliğinin bir parçasıdır ve bu konudaki rolünden hiçbir şey onu caydıramaz" dedi. ABD'nin önerisi üzerine yapılan son görüşmelerin geçerliliği konusunda şüphelerini dile getiren Al-Thani, "Mevcut görüşmelere gelince, böyle bir saldırı gördükten sonra şu anda geçerli bir şey olduğunu düşünmüyorum" dedi. Al-Thani, ayrıca İsrail’in söz konusu saldırıda hava savunma sistemleri tarafından tespit edilemeyen silahlar kullandığının ifade etti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.