SON DAKİKA
Hava Durumu

#kısıtlama

İLKHABER-Gazetesi - kısıtlama haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kısıtlama haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sosyal Medyaya Şok Kısıtlama! Haber

Sosyal Medyaya Şok Kısıtlama!

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya platformlarında çocukların güvenliğini sağlamak amacıyla önemli bir düzenleme yapılacağını duyurdu. Bakan, sosyal medya kullanımında yaş sınırının yeniden belirlenmesi ve belirli kısıtlamaların getirilmesi gerektiğini vurguladı. Yapılacak düzenlemelerle 13 yaş altındaki bireylerin sosyal medyaya erişimi yasaklanacak, 13-16 yaş arasındaki çocuklar ise yalnızca aile onayı ile platformlara üye olabilecek. Ayrıca, bu yaş grubundaki kullanıcılar için belirli saat sınırlamaları getirilmesi planlanıyor. Sosyal medyada yaş sınırı ve kısıtlamalar Bakan Uraloğlu, sosyal medya kullanımına yönelik düzenlemenin detaylarına CNN Türk canlı yayınında açıklık getirdi. Uraloğlu, Türkiye’de 75 milyon kişinin aktif olarak sosyal medya kullandığını belirterek, dünyada ortalama 6.5 saat olan sosyal medya kullanım süresinin, Türkiye’de 7 saat olduğunu vurguladı. Bu kadar yoğun bir kullanımın, özellikle çocuklar ve gençler için çeşitli tehlikeler oluşturduğunu ifade eden Bakan, bu sorunları çözmek amacıyla kısıtlamalar getireceklerini söyledi. Öncelikle, 13 yaş altındaki çocukların sosyal medya platformlarına erişiminin yasaklanacağı duyuruldu. Bununla birlikte, 13-16 yaş arası kullanıcılar için aile onayı zorunluluğu getirileceği belirtildi. Ailelerin, çocuklarının hangi platformlarda yer alacağına ve ne zaman kullanacağına dair karar verme yetkisine sahip olacağı ifade edildi. Bu kısıtlamalarla, çocukların güvenli bir dijital ortamda vakit geçirmeleri amaçlanıyor. Sosyal medyada zararlı içeriklere karşı güvenlik önlemleri Uraloğlu, sosyal medyada çocuklar için en büyük tehlikelerden birinin zararlı içerikler olduğunu belirtti. Kumar, cinsel içerikler, akran zorbalığı gibi olumsuz içeriklerin, özellikle genç kullanıcıları tehlikeye atabileceğine dikkat çekti. Bakan, sosyal medya platformlarının bu tür içeriklere karşı daha güçlü denetimler uygulamaları gerektiğini söyledi. "Sansür demek istemiyoruz, demiyoruz da" diyerek, yapılacak düzenlemenin bir sansür değil, güvenlik önlemi olduğunu belirten Uraloğlu, bu tür içeriklerin engellenmesini öncelikli hedef olarak belirlediklerini vurguladı. Ayrıca, gece saatlerinde çocukların sosyal medya kullanımına da sınırlama getirilmesi planlanıyor. Uraloğlu, "Gece 11 ile sabah 6 arasında o hizmeti verme diyeceğiz" diyerek, çocukların uyku düzeninin korunması adına dijital platformlarda zaman sınırlaması getirileceğini belirtti. Bu düzenleme, çocukların gece geç saatlere kadar sosyal medya ve oyun platformlarında vakit geçirmelerinin önüne geçmeyi amaçlıyor. Yapay zeka teknolojisi ile yaş tespiti Bakan Uraloğlu, sosyal medya platformlarının kullanıcıların yaşını tespit etmek için gelişmiş yapay zeka teknolojilerinden faydalanacağını duyurdu. Bu teknoloji sayesinde, platformlar, kullanıcının yönelimlerinden ve davranışlarından yaşını tahmin ederek, yaşa uygun içerikler sunacak. Uraloğlu, bu uygulamanın dünya genelinde de kullanıldığını belirterek, Türkiye’de de bu teknolojilerin devreye sokulacağını söyledi. Ayrıca, sosyal medya platformlarına kişisel bilgilerin paylaşılması konusunda yükümlülükler getirilecek. Kişisel verilerin korunması adına platformlar, kullanıcılarının yaşlarını doğru bir şekilde tespit etmekle sorumlu olacak. Çocukların güvenliği için oyun platformlarında önlemler Bakan, çocukların dijital ortamda karşılaştığı tehlikelerin yalnızca sosyal medya ile sınırlı olmadığını, oyun platformlarının da bu konuda önemli bir risk oluşturduğunu söyledi. Özellikle popüler oyun siteleri, çocukları masumane başlayan oyun deneyimlerinden, zararlı içeriklere ve davranışlara yönlendirebiliyor. Bu nedenle, oyun platformlarının da çocuklar için daha güvenli hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Uraloğlu, oyun platformlarında, kullanıcı yaşını belirleyen ve uygunsuz içerikleri engelleyen sistemlerin devreye girmesi gerektiğini söyledi. Oyunlar üzerinden çocuklara yönelik sanal kumar, cinsel içerikler, zorbalık gibi olumsuz davranışların engellenmesi gerektiğini vurguladı. Sosyal medya platformlarına yükümlülükler Sosyal medya platformlarına yönelik uygulamalar da dikkat çeken bir diğer konu oldu. Uraloğlu, kişisel bilgilerin paylaşılması konusunda sosyal medya platformlarının daha fazla sorumluluk taşıyacağını belirtti. Sosyal medya şirketlerinin, kullanıcı bilgilerini güvenli bir şekilde saklaması ve kullanıcıların yaşını doğru bir şekilde tespit etmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Google gibi büyük teknoloji firmalarının, kullanıcı bilgilerinin talep edilmesi durumunda 90 gün yerine 15 gün içinde yanıt vermesi talep edilecek. Bu düzenleme ile, platformların hızla veri taleplerine cevap vermeleri sağlanacak. Dijital güvenlikte yeni adımlar Bakan, dijital güvenliğin çocuklar için her geçen gün daha önemli hale geldiğine dikkat çekerek, önümüzdeki yıl içinde bu düzenlemelerin uygulanmaya başlanmasının beklendiğini söyledi. Sosyal medya düzenlemelerinin, sansür yerine güvenliği ön planda tutan bir yaklaşım sergileyeceğini belirten Uraloğlu, bu düzenlemeler ile özellikle çocukların dijital ortamda daha güvenli bir şekilde vakit geçirmelerinin sağlanacağına inandığını ifade etti. Bakan Uraloğlu, torunlarına bile sosyal medya kullanımını sınırladıklarını ve içerik ile süre kısıtlamaları getirdiklerini belirterek, ebeveynlerin de çocuklarının dijital dünyada daha dikkatli olmaları konusunda bilinçlenmesi gerektiğini söyledi.

Yargıtay’dan evi terk eden evli erkeğin harcamalarına kısıtlama Haber

Yargıtay’dan evi terk eden evli erkeğin harcamalarına kısıtlama

İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müşterek haneyi terk ettiğini ve şu anda başka bir kadınla birlikte yaşadığını, davalının taşınmazları satma girişiminde bulunduğunu, bu şekilde ailenin ekonomik varlığının tehlike altına girdiğini, bu nedenle davalının her iki taşınmazda bulunan tasarruf yetkisinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 199’uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına karar verilmesini dava ve talep etti. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını, haksız ve şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, talebi kabul etti İlk Derece Mahkemesi, taşınmazlarda davalının tasarruf yetkisinin 4721 sayılı Kanun’un 199’uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına, bu taşınmazlara yönelik tasarrufların ancak davacının rızası ile yapılabileceğine, bu hususun tapu kütüğüne şerh edilmesine, ilgili tapu müdürlüklerine şerh için yazı yazılmasına karar verdi. İlk Derece Mahkemesi’nin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, davanın reddine karar verdi Bölge Adliye Mahkemesi, tarafların ayrı yaşadıkları süreçte davalı erkeğin ailenin ekonomik birliğini tehlikeye düşürecek mahiyette herhangi bir tasarrufunun davacı tarafça ispat edilememesi hususu dikkate alındığında ailenin ekonomik varlığının korunması gereği veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi gibi bir durum söz konusu olmadığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi: "Fiilen ayrı yaşayan eşlerden biri mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimde bulunduğundan TMK 199 hükmünün şartları oluşmuştur" Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi: "Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları, davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiş olup, 4721 sayılı Kanun’un 199’uncu maddesi şartları oluşmuştur. Buna göre; Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulü kararının doğru olduğu kabul edilerek davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan ise şunları söyledi: "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 199. maddesi hükmünün müşahhas olaylarda uygulanabilmesi için mâlik eşin mal varlığını elden çıkarma girişimlerinin olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, Yargıtay uygulamasına göre, mâlik eşin başka birisiyle birliktelik yaşaması durumunda bu hüküm çerçevesinde tek başına tasarruf yetkisinin kısıtlanması talebi kabul edilemez. Zira, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 07 Aralık 2022 tarihli kararına göre, davalının başka kadınla beraber yaşıyor olması tek başına tasarruf yetkisinin sınırlanmasına sebep oluşturmaz."

Eris varyantı Türkiye’de yeniden kısıtlamalara sebep olur mu? Haber

Eris varyantı Türkiye’de yeniden kısıtlamalara sebep olur mu?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Covid-19’un yeni varyantı olan Eris’in Türkiye’de 9 kişide tespit edildiğini açıkladı. Yurt dışı temaslı ve aynı ilde yaşayan 9 kişide varyantın tespit edilmesiyle ilgili açıklama yapan Bakan Koca, "Hasta etme gücünün (virülansının) düşüklüğünü bildiğimiz Eris varyantı referans laboratuvarımızda yapılan incelemede 9 kişide görüldü. Yurt dışı temaslı ve aynı ildeler. Mevcut tedbirlere ve gündelik hayatımıza devam edeceğiz. Durum başka ülkelerde yaygın, bizde de ortaya çıkması muhtemeldi. Büyüklerimizi, kronik hastalarımızı koruyacağız" ifadelerine yer verdi. Bakan Koca’nın açıklamalarının ardından ise pandemi sürecinde olduğu gibi kısıtlamaların ve ek önlemlerin alınıp alınmayacağı ile ilgili sorular oluşmaya başladı. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener ise 65 yaş üstü vatandaşlara kapalı alanda maske uyarısında bulunarak, merak edilenler hakkında açıklamalarda bulundu. "Türkiye’ye de elbette gelecekti" Varyantın özellikle Avrupa’da ve dünyanın diğer ülkelerinde görülüp Türkiye’de görülmemesinin mümkün olamayacağının altını çizen Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, "Eris, Pirola ve Fornax adındaki 3 farklı varyant farklı yerlerde görülüyor ancak Eris varyantı diğerlerine göre daha baskın varyant haline gelmiş durumda gibi görünüyor. Türkiye’ye de elbette gelecekti. Avrupa Birliği ve dünyanın pek çok ülkesinde görülüp de Türkiye’de görülmemesi gibi bir tablo söz konusu değildi. Bu varyant ile daha önce tanımlanan varyantların belirtileri arasında pek bir fark yok. Ateş, eklem ağrısı, kas ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, boğazda yanma, batma, tat, koku, kaybı ve ishal gibi tablolara sebep olabiliyor. Ağır hastalığa sebep olma tablosu ise aslında tamamen toplumdaki bağışıklama oranı, bireysel bağışıklanmışlık durumu, aynı zamanda da yandaş hastalığı ağır geçirip geçirmeme ihtimaline göre değişebiliyor. Eris varyantının görüldüğü Avrupa ülkelerinde hastaneye yatış oranının artışı var ama yoğun bakıma yatış oranlarında belirgin bir tırmanış yok. Hastaneye başvuru oranlarında da artış var. Artışlar tipik olarak 65 yaş üstü ve yandaş hastalığı olan grup ve bir şekilde hatırlatma dozlarını, primer bağışıklanmayı olmayan ya da hatırlatma dozları eksik olan hasta popülasyonu gibi görülüyor" dedi. "Varyantlara yönelik aşılar" İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde varyanta yönelik aşılama çalışmalarına hız verildiğini söyleyen Prof. Dr. Şener, "Eris varyantı, mevcut aşılardan çok ciddi anlamda kaçabilen bir varyant mıdır, değil midir? Bunun için de laboratuvar çalışmalara bakıldığı zaman Eris varyantı, Pirola ve Fornax ile beraberinde hastalığı geçirmiş olan kişilerin kandan antikor ve mRNA ve diğer tipteki aşılardan toplanmış kişilerden antikorlar laboratuvar ortamında bir araya getirilmiş. Bunlar içerisinde aşıdan en az kaçma potansiyeli sayılan o varyant Eris varyantı. Bu aslında kötünün iyisi. Avrupa Birliği ülkeleri önce İngiltere başladı. Avrupa Birliği ülkeleri yavaş yavaş canlanmaya başladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde de ilgili sağlık kuruluşları özellikle bu varyantlara yönelik çalışmaları yeni bitmiş olan aşıların 65 yaş üstünde uygulanmasına yönelik çalışmalara başladılar. Yani varyantlara yönelik aşılar denilebilir" açıklamasında bulundu. "Önümüzdeki birkaç ay içerisinde Türkiye’de vaka sayılarında artış olacaktır" Önümüzdeki birkaç ay içerisinde Türkiye’de vaka sayılarında, hastaneye başvuruda artış olmasının gayet normal olduğunu belirten Prof. Dr. Şener, "Benim kişisel tahminim hiçbir zaman pandeminin başındaki gibi ciddi anlamda vaka sayılarına tırmanış olacağını düşünmüyorum. Biz hep genelde bu vaka sayılarına artış oranlarını verirken son 6 ay, son 1 ay öncesine göre kıyaslayarak yapıyoruz. Mesela İngiltere’de yüzde 40 vaka artışı demek son 6 ay içerisindeki olgulara göre. Ama 2020 ile 2021’e göre bakacak olursanız çok çok az vaka İngiltere için. Dolayısıyla Türkiye için de öyle o gözle bakmak lazım. Evet, şu anda bir süredir hemen hemen Covid-19’la ilgili hiçbir özel önlem olmazken, korona servisleri kapanmışken, acil servis başvurular, PCR pozitiflik denilen bir kavramı da artık unutmuşken, vaka sayılarında bir miktar artış olacaktır ama bu hiçbir zaman ülke genelinde özel önlem gerektirecek rakamlara ulaşacağını tahmin etmiyorum. Zaten dünyanın da öyle bir genel öngörüsü yok. Çünkü dünyada öyle ya da böyle 13 milyar doz aşı uygulanmış, dünyada 3,5 milyar insanın öyle ya da böyle bu virüste primer hücresel bağışıklığı var" ifadelerine yer verdi. 65 yaş üstüne maske uyarısı 65 yaş üstü vatandaşların özellikle kapalı alanlarda N95 tipi maske kullanmasının önemine değinen Şener, "65 yaş üstü için maske önerileri artık enternasyonal hale geldi gibi görülüyor. Bizim de, benim de en azından kişisel önerim 65 yaş üstü özellikle asansöre binerken, metroya, otobüse binerken, havalanması iyi olmayan alanlarda birkaç saatten daha uzun süre vakit geçirecekse, buralarda artık N95 tipinde maske takması gerekiyor. Çünkü şunu biliyoruz; ne kadar az virüsle karşı karşıya kalırsanız, o kadar iyi korunacaksınız. Dolayısıyla bu aslında aşı kadar önemli bir önlem 65 yaş üstü için" dedi. Ne dünyada ne de Türkiye’de kapanma beklenmiyor Dünyadaki birçok kişinin virüse karşı bağışıklık kazandığının altını çizen Prof. Dr. Şener, dolayısıyla bu varyanttaki vaka artışlarıyla beraber bir kapanma olmasının beklenmediğini söyledi. Alper Şener, "Ne dünya genelinde ne de Türkiye genelinde ben bir kapanma olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü dünyada son birkaç ay içerisinde 1,5 milyon civarında bir yeni olgu sayısında bir artış geçmiş aylara göre gündeme geldi. Kış dönemine ve iklim kuşağı itibariyle daha erken influenza, grip benzer hastalık tablosu kuşağına giren ülkelere baktığınızda vaka sayıları hiçbir zaman 2019, 2020, 2021 periyodunda gördüğümüz kadar yüksek değil. Çünkü biz kapanmaları daha çok hastanelerde yer kalmayacak duruma geldiği zaman, acil servislerin tıkanma durumuna geldiği zaman, sağlık hizmeti aksama dönemine geldiği zaman istiyorduk. Dolayısıyla böyle bir vaka sayısı beklenmediğine göre, kapanma gibi olağanüstü bir önleme de ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Eksik aşılarınızı tamamlayın. Grip sezonu başladı. Covid-19 aşılarıyla ilgili mesaj verirken grip aşılarını hep ihmal ediyoruz. Özellikle bu sene içinde ve daha önceki senelerde, yandaş hastalığı olanlar için influenza aşısı ve Covid-19 aşısı çok önemli. Çünkü Covid-19, hafif dahi atlatsanız kişide bir süre sağlık problemlerine sebep olan bir hastalık. Dolayısıyla ağır atlatmayı ve ağır atlatmayı denemeyi kimseye tavsiye etmiyoruz" ifadelerini kullandı.

Tarımsal ürün ihracatında kısıtlamaların ve kotaların kaldırılması istendi Haber

Tarımsal ürün ihracatında kısıtlamaların ve kotaların kaldırılması istendi

SERHAT AKARSU (Haber Merkezi) -  Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nce düzenlenen Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) merkez yerleşkesinde Tarımsal Üretim Planlaması Bölge İstişare Toplantısı yapıldı. Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektöründe yaşanan sorunlara ortak akılla, şeffaf, ulaşılabilir ve iletişim içinde tüm paydaşlarla birlikte hareket ederek çözüm üretmeyi temel prensip edinen Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin (AHBİB) yöneticileri ve üyeleri, Mersin’de gerçekleştirilen istişare toplantısında Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir ile buluştu. Toplantıda, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri özelinde belirli ürünlere yönelik olarak üretim ve ihracata ilişkin bilgi paylaşımında bulunuldu, sektörde yaşanan sorunlarla ilgili çözüm önerileri ve talepler görüşüldü. Tarımsal üretim planlaması masaya yatırıldı Sektörün sorunlarının çözümü için yoğun çaba gösterdiklerini kaydeden AHBİB Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş, “AHBİB’in geçen yılki genel kurulunda göreve talip olurken üreticinin ve ihracatçının sorunlarına kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirerek ortak akılla çözümler üretmeyi vadetmiştik. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz toplantılardan çok güzel sonuçlar aldık. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Sayın Dr. Mehmet Hasdemir’i sektör dinamikleriyle bir araya getirdiğimiz bu toplantımızdan da olumlu sonuçlar alacağımıza eminim.” dedi.  Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) merkez yerleşkesinde Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nce düzenlenen Tarımsal Üretim Planlaması Bölge İstişare Toplantısı’na Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş, Mersin İl Tarım ve Orman Müdürü Arif Abalı, Adana İl Tarım ve Orman Müdürü Muhammet Ali Tekin, Ulusal Turunçgil Konseyi (UTK) Başkanı Kemal Kaçmaz ile Hatay, Antalya, Adana, Osmaniye bölgelerinden üreticiler, ihracatçılar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Tarımsal Üretim Planlanması Yönetmelik taslağı ile ilgili bilgilendirmelerin yapıldığı toplantıda, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün öneri ve talepleri de ele alındı. Katılımcılar, sürdürülebilir üretimin ve ihracatın devamlılığı için görüşlerini dile getirip önerilerde bulundu. Nohut, kırmızı mercimek, mısır, ayçiçeği, soya, buğday ve şeker pancarı üretimine ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı toplantı da işletmelerin ihracat faaliyetlerinde yaşadığı kısıtlamalar ve kota uygulamaları ele alındı. Tarımsal ürün ihracatında kısıtlamaların ve kotaların kaldırılması istendi Nohut ve kırmızı mercimekte yüksek rekolte beklentisi nedeniyle ihracat kısıtlamalarının ve kotaların kaldırılarak ihracatın önünün açılması talep edildi. Mısır üretimi, depolanması ve işlenmesi konularının da detaylı görüşüldüğü toplantıda, bu ürün için depolarda yer açılmaması halinde çiftçilerin zor durumda kalacağı, yem sektörünün de etkileneceği aktarıldı. Mısırda üretim fazlasının Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından alınması gerektiği ifade edilirken, mısır, buğday ve benzeri yüksek miktarda üretimi yapılan ürünlerde TMO ve Tarım Kredi Kooperatifi’nin referans fiyatlar açıklaması ve kurumların alıcı bularak çiftçilerin mağdur edilmemesi gerektiği dile getirildi. Son aylarda canlı hayvan ithalatında yaşanan artışlar dikkate alınarak yem sektöründe kullanılan mısır kepeği ve yan ürünlerine uygulanan yüzde 20 KDV’nin düşürülmesi istendi. Lisanslı depoculuk bekleme süresinin üç ay daha uzatılması, sanayicilere ürün alımı yaptığı kadar faizsiz kredi açılması gibi önlemlerle fiyat istikrarının sağlanabileceği ifade edildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.