#koleksiyon

İLKHABER-Gazetesi - koleksiyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, koleksiyon haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Antakya’nın nostalji ruhu Hatay Mobilya Fuarı’nda canlandı Haber

Antakya’nın nostalji ruhu Hatay Mobilya Fuarı’nda canlandı

Antakya’nın nostaljik aksesuarlarla özdeşleşen isimlerinden Serkan Sincan, Hatay Mobilya Fuarı’nda hazırladığı özel “nostalji köşesi” ile ziyaretçilerin ilgisini topladı. Fuar alanının girişine kurulan ve “zaman tüneli” konseptiyle tasarlanan bölüm, misafirlere adeta geçmişe doğru büyülü bir yolculuk sundu. Taş plakların cızırtıları eşliğinde sergilenen nostaljik eserler arasında Osmanlı’dan günümüze uzanan mobilyalar, siyah-beyaz televizyonlar, gramofonlar, cam sanatının nadide örnekleri, duvar halıları, eski mecmualar, gazeteler, teyp kasetleri ve VHS videolar yer aldı. Ziyaretçiler, geçmişin sıcak atmosferini yansıtan bu koleksiyona büyük ilgi gösterdi. Nostaljik Dükkân’da Antakya hatıraları Kurtuluş Caddesi’nin ilk konağında hizmet veren Nostaljik Dükkan, deprem sonrası yaşanan büyük yıkıma rağmen faaliyetlerine kesintisiz devam eden Antakya işletmelerinden biri oldu. İşletmeci Serkan Sincan, Antakya’ya olan bağlılığını “Bu şehri terk etmedik, bir Anka Kuşu gibi yeniden küllerimizden doğacağız” sözleriyle dile getirdi. Uzun yıllara dayanan antika tutkusunun kendisine geniş bir koleksiyon kazandırdığını belirten Sincan, şunları söyledi: “Burada Antakya’yı bulabiliyorsunuz. Antakya koltuklarından, ceviz ağacından duvar aynalarına, eski mobilyalardan taş plaklara, gramofonlardan cam sanatına kadar her parça Antakya’yı temsil ediyor. Bu eserleri daha çok kişiyle buluşturmayı hedefliyoruz.” “Tarihi Antakya Müzesi kurulmasını istiyorum” Elindeki koleksiyonun bir dükkânla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Sincan, en büyük hayalini şöyle paylaştı: “Bu eserlerin değerinin daha iyi anlaşılması ve herkesin görmesi için tarihi bir Antakya Müzesi kurulmasını yürekten istiyorum. Yetkililerimizin bu konuda hassasiyet göstermelerini ve benimle iletişime geçmelerini bekliyorum.” Sincan ayrıca, fuarın düzenlenmesinde emeği geçen Elka Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Yamaç ile Mobilyacılar, Hızarcılar ve Marangozlar Odası Başkanı Mehmet Ali Yapar’a da teşekkür etti. Fuar ziyaretçilerinden tam not alan nostalji köşesi, geçmişin sıcak dokusunu günümüze taşımasıyla Hatay 4. Mobilya Fuarı’nın en çok konuşulan bölümlerinden biri oldu.

Dijital dünyada kaybolmayan kaset tutkusu Haber

Dijital dünyada kaybolmayan kaset tutkusu

Müzik kültürüne damgasını vuran 80’li ve 90’lı yılların kasetleri, dönemin unutulmaz anılarını günümüze taşıyor. Evlerde, arabaların kasetçalarında ve işyerlerinde dinlenen o dönemin kasetleri, heyecanla beklenen yeni albümlerin veya özenle hazırlanmış kişisel listelerin sesiyle hatırlanıyor. O dönemin vazgeçilmezi kasetler, ileri ve geri sarma tuşlarıyla şarkılara ulaşma heyecanı ve bazen manyetik bandın sarma sorununun kurşun kalemle çözülmesiyle de biliniyor. Kasetlerin popüler olduğu yıllarda yaşayan bazı kişiler ise bulundurdukları kasetçalar ve kasetlerle zamanda yolculuğa çıkıyor. Bu nostaljiyi hâlâ yaşatan isimlerden olan Şahap Fansa da orijinal kasetlerini titizlikle saklıyor ve çocuklarına bu özel kültürün değerini aktarıyor. Fansa, kasetlerin hayatındaki önemini şöyle dile getiriyor: "Birçoğumuz ilk albümlerini kaset formatında aldık, ilk hayallerimizi kasetlerle yaşadık. Ben hâlâ kasetlerime gözüm gibi bakıyorum. Koleksiyonumda hem sanatçı albümleri hem de kendi hazırladığım listeler var. İşyerimizde sergilediğim kasetler, gelen yerli ve yabancı turistleri kısa da olsa nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Koleksiyonumdaki en önemli parçayı ise yıllar önce yurtdışında çalışan dedemin ses kaydının bulunduğu kaset oluşturuyor. Aile bireylerimiz bu kaseti her dinlediğinde bize duygu dolu anlar yaşatıyor. Sahip olduğum bu koleksiyon, dijital çağın hâkim olduğu günümüzde geçmişin sıcak melodilerini günümüze taşıyor. Her bir kaset, sadece bir müzik aracı değil, aynı zamanda bir dönemin, bir ailenin ve bir kültürün yaşayan hafızası olarak benim için ayrı bir değer taşıyor.”

Hastane koridorları sanat galerisine dönüştü Haber

Hastane koridorları sanat galerisine dönüştü

Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Onursal Başkanı ve fotoğraf sanatçısı Dr. Haluk Uygur’un "Benim Güzel Türkiyem" başlıklı fotoğraf koleksiyonu, Adana’daki Medline Hastanesi’nin koridorlarında sergileniyor. Hastanenin tüm alanlarına yerleştirilen 250’den fazla büyük boyutlu fotoğraf, şifa bulmak amacıyla gelen hastalara ve hasta yakınlarına sanatsal bir atmosfer sunarken, aynı zamanda sanatçının Türkiye’ye olan bakışını da yansıtıyor. Dr. Uygur’un yıllar içinde ürettiği ve Türkiye’nin doğal, kültürel ve insani güzelliklerini belgeleyen bu kapsamlı koleksiyon, sağlık hizmeti verilen bir mekânda izleyiciyle buluşarak alışılmışın dışında bir sergi deneyimi yaşatıyor. Sanatçının bu projeye yaklaşımı ise oldukça anlamlı. Uygur, fotoğraf üretiminin ve kitap yazmasının temelinde, “bedensel ölümden sonra da iz bırakma” düşüncesinin yattığını vurguluyor. Hastanede sergilenen eserlerinin, yaşamına dair bir iz olduğunu belirten Uygur, duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Hastane ayakta kaldıkça ben de ölmeyeceğim. Beni var eden ülkeme bakışımı anlattığım ‘Benim Güzel Türkiyem’ koleksiyonum, bedenen ölümsüzlüğün peşindeki bilimsel bir alanda, ülkemin sonsuzluğuna yaptığım bir atıftır. Aslında çok daha zengin olan ‘Benim Güzel Türkiyem’ koleksiyonum, gençliğimden beri içimde taşıyıp büyülttüğüm vatan sevgisinin bir yansıması. Fotoğraflarımda, temalarım asla kötü bir şey göstermek olmadı. Hep iyiye, güzele, çağdaşa yöneldim. Ben bir fotografçıyım. Vatanıma olan borcumu da fotoğraf diliyle ödemeye çalıştım. Önerim, hastanede sergilenen bu eserleri hasta olmadan, sağlıklı günler yaşarken izlemeye gitmenizdir.”

Zamanın donduğu anlar: Fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğu Haber

Zamanın donduğu anlar: Fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğu

Fotoğrafçılığın temeli, ışığın karanlık bir ortamda küçük bir delikten geçerek ters bir görüntü oluşturduğu "kamera obscura" ilkesine dayanıyor. Ancak fotoğrafın icadı, ışığa duyarlı kimyasalların keşfi ve 1826'da Joseph Nicéphore Niépce tarafından dünyanın ilk kalıcı fotoğrafının çekilip fotoğrafçılık tarihine adını yazdırmasıyla biliniyor. İlk ticari olarak üretilen fotoğraf süreci daguerreotipinin ise gümüş kaplı bakır levhaların iyot buharına maruz bırakılmasıyla elde edildiği belirtiliyor. Bu yöntem detaylı ve keskin görüntüler sunsa da oldukça karmaşık ve zaman alıcı olsa da, yerini Negatif-Pozitif sistemiyle de daha pratik ve çoğaltılabilir fotoğraflar elde edilmesine bırakıyor. Negatif üzerindeki görüntü, pozitif bir kâğıda aktarılarak çoğaltılıyor ve o anlar böylece ölümsüzleştiriliyor.     Fotoğraf makinelerinin tarihsel süreci, fotoğrafçılığı herkes için erişilebilir hale getiren George Eastman'ın icadı olan kutu kameralarla devam ediyor. Uzun süre önceden hazırlanmış filmlerle birlikte satılan kameralarla çekilen fotoğraflar, çekim sonrası laboratuvarlarda gerekli işlemlerden geçirilerek elde ediliyor. Fotoğraf makinelerinin tarihi yolcuğu, küçük boyutlu ve hafif olan 35mm filmlerle amatör fotoğrafçılığın gelişmesiyle devam ediyor. Ardından film yerine görüntü sensörleri kullanan dijital kameralar ise fotoğrafçılıkta yeni bir çığır açıyor. Hızlı çekim, anlık görüntüleme ve kolay düzenleme özellikleriyle dijital kameraların kısa sürede yaygınlaşması, yaşamın her alanında izler bırakıyor. Yaygınlaşan akıllı telefonlarla çekilen fotoğraf ve videolar konuyu farklı mecralara taşısa da, fotoğraf sanatçılarına göre yüksek çözünürlükte elde edilen fotoğraflarla kıyaslamayı mümkün kılmıyor. Teknolojinin sürekli gelişimi ve insan merakının bir birleşimi olarak değerlendirilen fotoğraf makinelerinin tarihi yolculuğunun, insanlık tarihinin görsel bir belgesini oluşturduğu ifade edilirken, sadece bir teknik değil, aynı zamanda bir sanat dalı olan fotoğrafçılıkta kullanılan makinelerin modelleri de kronolojik olarak hafızalarda yer alıyor. Geçmişten günümüze yüzyıllar boyunca sanatçılar tarafından kullanılan fotoğraf makinelerinin oluşturduğu koleksiyonlar, koleksiyonerler tarafından ilk çekilen kareler kadar tarihi değer taşıyor. Fotoğraf Sanatçısı Dr. Haluk Uygur: Fotoğrafçılığın toplumsal etkileri, tarihsel yolculuğunda büyük rol oynamıştır  Fotoğraf sanatçılarının, ışık, kompozisyon ve perspektif gibi unsurları kullanarak duyguları ve hikâyeleri görsel olarak ifade ettiklerini belirten Altınoran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı ve Fotoğraf Sanatçısı Dr. Haluk Uygur, "Fotoğrafçılığın toplumsal etkileri, tarihsel yolculuğunda büyük rol oynamıştır" cümlesiyle konunun önemine değindi. Birçok olayı belgelemek, sosyal adaletsizliklere dikkat çekmek ve kültürel değişimleri gözlemlemek gibi farklı alanlarda önemli bir rol oynayan fotoğrafçılığın, yapay zekâ, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin gelişmesiyle de birlikte yeni ufuklara yol aldığından bahseden Dr. Uygur, şunları kaydetti: "Tarihsel yolculuğunda model olarak hepsinin ayrı bir yeri olan eski fotoğraf makineleri, günümüzde artık antika değeri taşıyor. Benim de koleksiyonumda olan tarihi fotoğraf makineleri, zaman içerisinde geçirdiği değişimi onlara dokunarak anlamamı sağlıyor. Günümüzdeki makinelerimi daha bilinçle kullanmamı sağlayan tarihi fotoğradf makineleri, koleksiyon yapmak ve obje biriktirmekten öte, bilgi biriktirmenin önemini yansıtıyor.”

Çok sayıda taş bebek toplayan Antalyalı koleksiyoncu "müze kafe" açmayı hedefliyor Haber

Çok sayıda taş bebek toplayan Antalyalı koleksiyoncu "müze kafe" açmayı hedefliyor

ANTALYA (AA) - FATİH HEPOKUR - Antalya'da yaşayan Tülay Saydam Çalım'ın 5 yıldır yurt içinden ve farklı ülkelerden hobi amaçlı topladığı taş ve porselen bebekler zengin bir koleksiyona dönüştü. Antika düşkünü aileden gelen Çalım, Türkiye'de farklı şehirlerin yanı sıra Asya ve Avrupa'da birçok ülke gezdi. Gittiği şehirlerdeki yöresel kıyafetli taş ve porselen bebeklere merak saran Çalım, bu bebekleri hobi amaçlı satın almaya başladı. Beş yıldır taş ve porselen bebek toplayan Çalım, zengin bir koleksiyona sahip oldu. Evini, ofisini ve yazlığını süsleyen taş ve porselen bebeklere adeta gözü gibi bakan Çalım, güne de koleksiyonundaki bebeklerin temizliği ile başlıyor. Çalım'ın koleksiyonunda Asya, Avrupa ve Kızılderili kültürünü yansıtan, 60 yılı aşkın eski tarihli taş ve porselen bebekler de yer alıyor. Bebekler, pürüzsüz porselen cildi, camdan renkli gözleri, gerçekçi saçları ile dikkati çekiyor. Dönemin modasını da yansıtan yerel giysilerle bezeli bebekleri yaşadığı her noktada bulunduran Çalım, koleksiyonunu başka kişilerin de görmesi için "müze kafe" açmayı hedefliyor. - Koleksiyonun en eskisi 1960 yılından Tülay Saydam Çalım, AA muhabirine, antika ürünlere merakının ailesinden geldiğini söyledi. Bebek oyuncaklara ilgisinin ise çok eski olduğunu dile getiren Çalım, "İnsanlar genelde gittikleri ülkelerde, şehirleri, kenti gezerler, ben antikacıları, eskicileri geziyorum. Topladığım taş ve porselen bebekler zamanla zengin bir koleksiyona dönüştü. Koleksiyona karar verdikten sonra son 5 senedir yoğun olarak bunları topluyorum." dedi. "Ülke bebekleri" ismini verdiği koleksiyonunda, 1960'tan 1990'lı yıllara kadar yapılan binlerce taş ve porselen bebek olduğunu anlatan Çalım, "Dünyanın birçok yerinden taş bebek topluyorum. Asyalı ve Kızılderili bebekler daha çok hoşuma gidiyor. Boy boy farklı farklı en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsini çok seviyorum. Maddi değerleri benim için hiç önemli değil, hiçbirini ayırt etmiyorum. Burada herhangi bir bebeği başka bir objeyle birleştirip bir hikaye yaratmayı da seviyorum." ifadelerini kullandı. - "Bu bebekler bana pozitif enerji veriyor" Koleksiyonuna her geçen gün yeni bebekler kazandırmaya devam ettiğini anlatan Çalım, şöyle konuştu: "Bu bebeklerin bana pozitif enerji verdiğine inanıyorum. Müze kafe gibi bir yer açmak istiyorum. Oraya gelenler de çayını yudumlarken bu güzelliği yaşasın istiyorum. Şu an iş yerim, evim ve yazlığımda yaklaşık 7 bin taş bebeğim var. İş yerime gelen müşterilerim bebekleri görünce çok şaşırıyorlar, çok hoşlarına gidiyor. Artık bunların üretimleri yok. Sürekli meraklıları arasında el değiştiriyor. Yeni bir bebek eklemek için dünyanın dört bir yanında taş bebeklerin izini sürüyorum. Gerçekten zorlu bir süreç ama bir şekilde de olsa başardığımı düşünüyorum." Anne Emine Saydam da ailece eski eşyaları çok sevdiklerini söyledi. Bebekler konusunda kızına yardımcı olduğunu belirten Saydam, kendisinin daha çok antika mutfak eşyası, mobilya ve giysileri sevdiğini dile getirdi.

Furkan Tekstil, sürdürülebilir kumaş koleksiyonunu Fransa'da tanıttı Haber

Furkan Tekstil, sürdürülebilir kumaş koleksiyonunu Fransa'da tanıttı

İSTANBUL (AA) - Tohum Holding'in tekstil grubu şirketleri arasında yer alan Furkan Tekstil, Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen Texworld fuarında sürdürülebilir kumaşların da yer aldığı koleksiyonunu tanıttı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen hazır giyim markalarının kumaş gruplarındaki onaylı çözüm ortağı olan Furkan Tekstil, 300'ü aşkın çeşitten oluşan koleksiyonundan seçtiği ürünlerle fuara katıldı. "Kumaş Dünyası" sloganıyla sektörde yer alan Furkan Tekstil, PolyRoza markasıyla bu pazarda son yıllarda ihracata dönük hamlelerle büyümeye devam ediyor. Fuar sürecinde Furkan Tekstil'in standını ziyaret edenler arasında Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Ali Onaner ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç de yer aldı. Ziyaretçiler, Furkan Tekstil ekibinin yaptığı sunumlarda şirketin ihracat hedefleri ve ürettiği ürünler hakkında bilgilenme şansı buldu. - "Avrupa pazarındaki büyük alıcılarla görüşmek için Paris'teydik" Açıklamada görüşlerine yer verilen Furkan Tekstil Genel Müdürü Metehan Altuntaş, "daha sürdürülebilir bir dünya" talebinin yükselişine paralel olarak ürettikleri "recycle" kumaşları Paris'te ziyaretçilerin beğenisine sunduklarını bildirdi. Altuntaş, "Tekstil ve hazır giyim markalarının sürdürülebilir kumaşlara olan ilgisinin artmasıyla kendi koleksiyonumuzda da bu tür özel kumaşlara yer vermeye başladık. Şirketimiz ve ülkemiz için yeni fırsatlar oluşturmak ve özellikle Avrupa pazarındaki büyük alıcılarla görüşmek için ihracat ekibimizle Paris'e geldik, bundan memnunuz." değerlendirmesinde bulundu. Tekstil kasları güçlü olan Türkiye'nin dünyada daha nitelikli ve katma değerli ürünlerle global bir çözüm ortağı olduğunu kaydeden Altuntaş, "Sektörde 30. yılını dolduran Furkan Tekstil, ülkemizin vizyonuna paralel olarak global pazarlarda yer almak için dünyanın birçok ülkesinde sektör profesyonelleriyle buluşmaya devam edecek." ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.