#Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy

İLKHABER-Gazetesi - Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bakan Ersoy: Vuslat Yıldönümü Anma Törenlerini 6 Aralık’ta Mader-i Mevlana etkinliği ile başlatıyoruz Haber

Bakan Ersoy: Vuslat Yıldönümü Anma Törenlerini 6 Aralık’ta Mader-i Mevlana etkinliği ile başlatıyoruz

Hz. Mevlana’nın 752. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arus) için Atatürk Kültür Merkezi’nde tanıtım programı gerçekleştirildi. Programa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Valisi Davut Gül, Konya Valisi İbrahim Akın, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Uğur Altay ve çok sayıda davetli katıldı. “Huzur Vakti” adlı film gösterimi ile başlayan programda, Hz. Mevlana’nın 11 gün boyunca meşkler, paneller, sergiler, söyleşiler, atölye çalışmaları, konserler ve Sema Mukabelesi gibi etkinliklerle anılacağı ifade edildi. "Hazret-i Mevlana’yı 11 gün sürecek etkinliklerle anacağı ve anlamaya çalışacağız" Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Konya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte bu yıl da hikmetleri ve düşünceleri ışığında Hazret-i Mevlana’yı 11 gün sürecek meşkler, paneller, sergiler, söyleşiler, atölye çalışmaları, konserler, Sema Mukabelesi ve farklı etkinliklerle anmakla kalmayıp anlamaya da çalışacağız. Mevlana’nın yolundan gidenlerin bir hayat anlayışına dönüştürdüğü ‘Mevlevîlik’ kültürünün bizlere armağan ettiği değerler arasında, kendine has adab ve erkanı, özel musikisi ve edebi külliyatı ile ‘Sema’ geleneği, hiç şüphesiz benzersiz bir yere sahiptir. Türk kültürünü oluşturan ve besleyen birçok unsur gibi, bu geleneğin ve mirasın korunması da Bakanlığımızın başlıca sorumluluğu arasındadır. Bu çerçevede bakanlık olarak Mevlevi Sema Törenlerinin dünya ölçeğinde tanınması ve bu kültürün evrensel düzeyde bilinmesi için birçok çalışma gerçekleştirmekteyiz. Nitekim Dışişleri Bakanlığımız ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızın yoğun girişimleri neticesinde, Mevlevi Sema Mukabelesi UNESCO nezdinde ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine 2008 yılında ‘ülkemiz adına’ kaydettirilmiştir" ifadelerini kullandı. "Hazırlanan özel bir tanıtım filmi ile etkinliklerimizi tüm dünyaya duyuracağız" Bu yıl çocuklara yönelik etkinlikler de planladıklarını söyleyen Bakan Ersoy, "Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenlerini, bu yıl bir ilk olmak üzere, 6 Aralık 2025 Cumartesi günü, Mevlana’nın validesi Mümine Hatun’un Karaman’da Aktekke Camii’nde bulunan kabrinde ‘Mader-i Mevlana’ etkinliği ile başlatıyoruz. Bu 11 günlük süre zarfında ziyaretçilerimizi, günün erken vakitlerinden itibaren konserleri, Mesnevi Sohbetleri, konferanslar, sergi etkinlikleri ve Mevlevi yaşam biçimi ve tasavvuf yolunun özünü ifade eden ‘Sema Mukabelesi’ni, aslına uygun ve bu kültürel mirasa yakışır bir icra düzeyiyle idrak edebilmek adına sayısız etkinlik bekliyor. Bu yıl çocuklarımıza yönelik etkinlikler de planladık. Minik misafirlerimizi Mesnevi’den seçilmiş birbirinden güzel hikayelerle buluşturacağız. Programın bir müstesna başlığı da, yakın zamanda ebediyete irtihal eden, Türk müziğinin abide şahsiyetlerinden, kültür dünyamıza değerli eserler ve öğrenciler armağan eden Kutbu’n-Nayi merhum Niyazi Sayın Hocamız anısına düzenlediğimiz ‘ney meşki’ etkinliğimizdir. Biliyorsunuz Konya’da düzenlenen bu etkinlik dünya kamuoyu tarafından da yakından takip ediliyor. Mevlana’nın felsefesi, öğretileri yüzbinlerce insanı her yıl Konya’ya çekiyor. Bu ilgi Şeb-i Arus zamanında daha da artıyor. Bizler de bu atmosferi daha iyi tanıtabilmek adına Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansımızı da harekete geçirdik. TGA ile 200’e yakın ülkede tanıtım faaliyetleri yürütüyoruz ve GoTürkiye platformu ile milyonlarca takipçiye ulaşabiliyoruz. Hazırlanan özel bir tanıtım filmi ile etkinliklerimizi tüm dünyaya duyuracağız" diye konuştu. "Müzehhep Mesneviler Sergisi ile yetmiş müzehhep Mesnevi nüshası bir araya getirdik ve Aralık ayı içinde Rami Kütüphanemizde sergilemeye başlayacağız" Sergi ile ziyaretçilerin Mesnevi’nin 7 yüzyılı aşan yolculuğuna hattatlar ve müzehhepler tarafından ortaya konan nüshalarla tanıklık etmesini amaçladıklarını söyleyen Bakan Ersoy, "Bu yıla özel bir başka etkinliğimizi ise Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığımız aracılığıyla gerçekleştireceğiz. Alanındaki ilk ve en kapsamlı etkinlik olan ‘Müzehhep Mesneviler Sergisi’ ile yetmiş müzehhep Mesnevi nüshası bir araya getirdik ve Aralık ayı içinde Rami Kütüphanemizde sergilemeye başlayacağız. Bu sergi ile ziyaretçilerimizin Mesnevi’nin 7 yüzyılı aşan yolculuğuna hattatlar ve müzehhepler tarafından ortaya konan nüshalarla tanıklık etmesini amaçlıyoruz. Etkinliklerimizde yer alan tüm sanat kurumlarımızı, seçkin sanatkarlarımızı ve değerli akademisyenlerimizi tebrik ediyor, ayrıca Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Uğur İbrahim Altay ve Konya Valimiz Sayın İbrahim Akın’a da değerli iş birliklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.

İstanbul'un iki ikonik tren garı yeniden hayat buluyor Haber

İstanbul'un iki ikonik tren garı yeniden hayat buluyor

İstanbul'un tarihi belleğinde önemli yere sahip olan Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahaları sadece mimari olarak değil, kültürel ve toplumsal miras olarak da bütüncül bir yaklaşımla korunarak şehre kazandırılıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Haydarpaşa Tren Garı'nda gerçekleştirilen projelerin lansman programında yaptığı konuşmada, Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahalarına yönelik kapsamlı çalışmaları son derece titiz ve hassas süreç içerisinde yürüttüklerini söyledi. Rumeli ile Anadolu-Bağdat Demiryolları kapsamında inşa edilen bu iki büyük gar yapısının tarihin önemli simgeleri arasında yer aldığına işaret eden Ersoy, şu bilgileri verdi: "Bunlar bize emanet edilmiş iki muazzam kültür varlığı. Böyle değerlendiriyor, işimizi bu farkındalıkla yürütüyoruz. Amacımız, sadece söz konusu yapıları değil, şehrimizin endüstriyel mirasını oluşturan bu alanları bir bütün olarak muhafaza etmektir. Yani bu proje her şeyden önce demir yolu taşımacılığı sürerken, bu iki tarihi yapıyı bütüncül koruma çalışmasıyla geleceğe taşımaktır. Bu öncelik doğrultusunda da müzecilik, kütüphanecilik ve kültür-sanat faaliyetleriyle şehrin iki tarihi kalbini yeniden hayata döndürme, en işlevsel şekilde yaşamın içine dahil etme idealidir." "Haydarpaşa, farklı yaş ve ilgi gruplarına hitap eden etkinlik merkezi olacak" Bakan Ersoy, Sultan II. Abdülhamid Han'ın mirası olan garların, döneminin benzerine az rastlanan muazzam mimari uygulamasıyla yapıldığını aktararak, "Haydarpaşa, dolgu bir alanda ahşap kazıklar üzerinde inşa edilmiş olup, zarafet ve estetiğin istisnai örneği olarak yükselmiştir. Ancak çalışmalara başladığımız zaman gördük ki durum oldukça farklıydı. Klasik Osmanlı üslubu ile neo klasik tarzın buluştuğu bu muhteşem yapı, yaşanan talihsiz yangına kadar göz kamaştırmaya devam etti." dedi. İstanbul-Bağdat Demiryolu hattının başlangıç noktası olarak hizmete giren Haydarpaşa'nın zamanla hem yük hem de yolcu taşımacılığının kalbi olduğunu belirten Ersoy, Haydarpaşa Garı'nın dolgu bir alana 110 yılı aşkın süre önce inşa edildiğini söyledi. Ersoy, binanın güçlendirilmesi amacıyla da zamanında ahşap kazıklar kullanıldığına değinerek, şunları anlattı: "Proje çizimlerinden anladığımız kadarıyla Haydarpaşa Gar binası, 1000 kadar ahşap kazık üzerine inşa edilmiş. Alanda ilk yaptığımız işlerden biri, jeoradarla zemin etüdü oldu. O çalışma sonrasında 1000'e yakın ahşap kazıktan yalnızca 200 tanesinin günümüze ulaşabildiğini gördük. Bu nedenle ilk olarak günümüz teknolojisiyle alanın zemin güçlendirme çalışmalarını yaptık. Bu özel yapıyı ve gar alanını yeni kimlikle, kültür ve sanatın kalbi olarak hayata dahil edeceğiz. Bunu yaparken de taşımacılık hizmetlerinin sürmesini sağlayacağız. Burası sergilerden açık hava etkinliklerine kadar farklı yaş ve ilgi gruplarına hitap eden bir etkinlik merkezi olacak. Yaptığımız iş, hem tarihi ve kültürel mirası koruyarak medeniyetimizin payitahtı olan İstanbul'un köklerini ve kimliğini muhafaza etmek hem de şehrimize, onun modern kimliğine değer katacak, insanımızın sosyokültürel hayatını zenginleştirecek çağdaş bir kamusal alan kazandırmaktır." "Haydarpaşa, nefes alan bir mekan halini alacak" Haydarpaşa'daki çalışmalarda Körler Kenti'nin ortaya çıktığını bildiren Ersoy, "Ortaya çıkan arkeolojik buluntularla birlikte bu bölgeyi bir arkeopark olarak düzenlemekteyiz. Böylece endüstriyel ve kültürel mirasımızın yüzyıllar öncesine giden izlerini ziyaretçilerle doğrudan buluşturabileceğiz. Bu keşifler vesilesiyle söz konusu alan içerisinde bir de arkeoloji müzesi projesini hayata geçireceğiz ki bu sayede Anadolu Yakası'nda uzun süredir eksikliği duyulan bir ihtiyacı da çok özel bir eserle karşılamış olacağız. Anadolu Yakası da bir arkeoloji müzesine sahip olacak." diye konuştu. Ersoy, alanda inşa edecekleri performans sanatları merkezine dair ise şunları paylaştı: "Avrupa yakasında Atatürk Kültür Merkezi ile önemli bir kültür sanat merkezini hayata geçirdik, Haydarpaşa'da da uzun yıllardır Anadolu Yakası'nın büyük eksiği olan kültür merkezi sorununu ortadan kaldıracağız. Ana gar binasında muhteşem tarihi doku içerisinde İstanbullulara yakışan modern bir kütüphaneyi hayata geçireceğiz. Çocuk ve bebek kütüphanesi, ihtisas kütüphanelerinin yanı sıra son teknolojiyle oluşturulacak Dijital Kütüphane de hizmet verecek. Yine bu bölgede Yazma Eserler Kurumu Başkanlığımıza bağlı bir şifahane yer alacak. Kısacası yaşanan yangın sonrasında sessizliğe gömülen bu tarihi alan, kütüphanesinden müzesine, yazma eser şifahanesinden arkeoparkına kadar yaşayan, nefes alan bir mekan halini alacak." "24 metre derinlikte zemini güçlendiriyoruz" Sirkeci Garı'nın ise İstanbul'u Avrupa'ya bağlayan Rumeli Demiryolları'nın başlangıç noktası olduğuna dikkati çeken Bakan Ersoy, "İnşa edildiği 1890'lı yıllarda Batılılar tarafından 'Doğunun Kapısı' olarak anılırken, takvimler 1960'lı yılları gösterdiğinde bizim için 'Batıya Açılan Kapı' anlamına gelmeye başladı. Eğer İstanbul'un kıtaları birleştiren kimliğini tek bir tarihi yapıyla simgelemek isterseniz, mimarlık ve ulaşım tarihi açısından eşsiz değeriyle Sirkeci Garı buna en uygun yapıdır. Zaten İstanbul'un silüetini göz önüne getirdiğimizde, Topkapı Sarayı ve İstanbul surlarının hemen yanı başında konumlanan bu tarihi yapı, o silüetin vazgeçilmez bir öznesi olarak kendini göstermektedir." değerlendirmesini yaptı. Ersoy, Sirkeci Garı'nın uzun yıllar dünyanın prestijli tren seferlerinden Orient Ekspresi'nin son durağı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "(Sirkeci Garı) Avrupa'ya giden pek çok tren seferinin ise başlangıç noktasıydı. Devlet adamları, krallar, politikacılar, sanatçılar, sporcular ve bilim insanları bu tarihi mekanda yolculuğuna başlamıştır. Tarihimizin dönüm noktalarının da şahididir. Balkan Savaşları sırasında cepheye giden Mehmetçikler buradan uğurlanmıştır. Göç hareketlerinde ise Sirkeci Garı gerek karşılama gerekse uğurlama noktası olarak toplumsal belleğimizde hem hasretin hem de vuslatın adı olmuştur. Çalışmalara Sirkeci özelinde baktığımızda da zemin konusunda aynı manzarayla karşılaştık. Haydarpaşa'dan daha eski bir bina olan Sirkeci Tren Garı zemininde de sıvılaşma olarak adlandırılan ve depreme karşı binayı adeta korunaksız hale getiren bir durum vardı. Bu nedenle aynen Kız Kulesi ve ardından Haydarpaşa'da olduğu gibi bu alanda da önce zemine odaklandık. Alan ve zeminin yapısı dolayısıyla bu bölgede kazıklama çalışması yapmak çok mümkün değildi. Bu nedenle 24 metre derinlikte zemini güçlendiriyoruz. Sirkeci Tren Garı'nın kurulduğu alan binlerce yıllık tarihe sahip. Bu nedenle Sirkeci’nin altında yapılacak tüm çalışmalar uzman arkeologlar kontrolünde ve denetiminde yapılıyor." Bakanlık olarak Haydarpaşa ve Sirkeci Gar sahalarına yönelik çalışmalarla geçmişe sahip çıktıklarını dile getiren Bakan Ersoy, aynı zamanda geleceğe ilham verecek yaşam alanları oluşturduklarını söyledi. Bu projeler sayesinde mekanların özünü ve özgünlüğünü kaybetmeden yarınlara ulaşmasını mümkün kıldıklarını belirten Ersoy, kültür ve sanat aracılığıyla kentin en önemli hafıza mekanlarını, toplumsal hafızalarını güçlendirip canlı tuttuklarını kaydetti. Ersoy, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi Galata Kulesi'ni eski ihtişamlı günleriyle yeniden buluşturduk. Kız Kulesi'ni aslına sadık kalarak elden geçirdik. Değişimin bir sonraki adresi Haydarpaşa ve Sirkeci olacak. Haydarpaşa ve Sirkeci, İstanbul'un yeni kültür sanat adası olacak. Bir yandan taşımacılık hizmetleri sürecek, bir yandan da yıllar boyu kültür ve sanatın merkezi haline gelecek." ifadelerini kullandı.

Bakan Ersoy: Tarihimize ve medeniyetimize ait eserleri yeniden ayağa kaldırıyoruz Haber

Bakan Ersoy: Tarihimize ve medeniyetimize ait eserleri yeniden ayağa kaldırıyoruz

Gaziantep’te bir dizi açılış ve programa katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar gören ve restorasyonu tamamlanan tarihi Gaziantep Kalesi, Şirvani Cami, Balıklı Mescidi-Kütüphanesi ve Zincirli Bedesten’in açılış törenine katıldı. Törende konuşan Bakan Ersoy, tarihi yapılara sahip çıkmaya ve onları yeniden ayağa kaldırmak için çalışmalarını sürdüreceklerini vurguladı. Bakan Ersoy, deprem sonrası yapılan restorasyon çalışmaları ile ilgili bilgi verdi Restorasyonu tamamlanan yapılarla ilgili de bilgi veren Bakan Ersoy, "Mevcut süslemelerinden hareketle 18. yüzyıl başlarında Basmacızade Abdurrahman Efendi tarafından yapıldığı düşünülen Balıklı Mescid ve Kütüphanesi de depremde hasar gören tescilli yapılar arasındaydı. Yapılan hasar tespitinin ardından hemen çalışmaları başlatarak Mescid ve kütüphane kısmında gerçekleştirdiğimiz restorasyon çalışmasıyla bu önemli eseri yeniden Gaziantepli hemşehrilerimizle buluşturduk. Depremde hasar gören yapılardan biri de Gaziantep Şirvani Camimizdi. 16. yüzyılda Osmanlı döneminde inşa edilen, Gaziantep'in ayakta kalan en eski camilerinden biri olan Şirvani Camii'nin doğu beden duvarının bir kısmı ve minaresi 6 Şubat depreminde yıkılmıştı. Hasar tespit çalışmalarının ardından yapının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanarak hemen çalışmalarımızı başlattık. Ayrıca 20. yüzyılda yapılan ve depremde yıkılan minarenin yerine yapının 16. yüzyıldaki ilk haline uygun şekilde 26,50 metre yüksekliğinde çift şerefe ve basamaklı olarak yenilenmesini de gerçekleştirdik. Gaziantep şehrinin en önemli ve simge yapılarından biri de hiç kuşkusuz Gaziantep Kalesidir. 6. yüzyılda yapılan kale; Bizans, Eyyübi, Moğol, Memluk, Dulkadiroğulları ve Osmanlı dönemlerindeki birçok tarihi olaya ve Kurtuluş Savaşı'na şahitlik etmiştir. Orta Çağ savunma yapılarının önde gelen örneklerinden biri olarak da önem arz etmektedir" diye konuştu. 6 Şubat depreminde Gaziantep Kalesi’nin büyük bir kısmında ciddi yıkımlar meydana geldiğini aktaran Ersoy, şunları kaydetti: "Kısa süre içinde burada da çalışmalarımızı başlatarak tarihi yapının aslına uygun bir şekilde ayağa kaldırılması yönünde gereken adımları attık. Kalenin zemininde, yıkılan sur duvarlarında, burçlarda, kulelerde, kemer ve yürüme yollarında restorasyon çalışmalarını hızla sürdürerek şehrin simge yapılarından olan Gaziantep Kalesi'nin çalışmalarını kısa sürede tamamladık. Depremde hasar gören kültürel mirasımızın önemli eserlerinden bir diğeri de kayıtlarda 1718‘de yaptırıldığı belirtilen Zincirli Bedesten’dir. Uzun bir süre bölgenin en önemli bedestenlerinden biri olan yapının 1934’ten sonra farklı şekillerde kullanıldığı görülmektedir. Bir dönem sebze hali, daha sonra hem sebze hali hem adliye olarak kullanılan yapı 60’ların ortalarından itibaren hem et hem de sebze hali olarak da kullanılmıştır. 2008’de Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz tarafından yapılan restorasyon sonucunda ise bu tarihi yapı yeniden özgün fonksiyonu olan çarşı özelliğine kavuşmuştur. Ancak depremde Zincirli Bedesten’de de ciddi yapısal hasarlar meydana gelmiştir. Bakanlık olarak tarih ve kültür şehri Gaziantep’in hafızasında önemli yeri olan bu yapının da ayağa kaldırılması için hemen çalışma başlattık. Restorasyon projesi doğrultusunda zeminden çatıya, duvarlardan tüm cephelere kadar büyük bir titizlik içerisinde çalışmalar gerçekleştirip aynı zamanda tüm dükkanların asma katları, camekanları ve pencere doğramaları da yeniden yapılmıştır. Tüm bu çalışmalar neticesinde bugün içinde bulunduğumuz bu tarihi yapının güzelliği bir kez daha gün yüzüne çıkartılmıştır. Bugün burada sadece bazı yapıların açılışını gerçekleştirmiyoruz. Aynı zamanda geçmişle hem bugünü hem de geleceği buluşturan eserlerin yeniden hayat buluşuna da şahitlik ediyoruz. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak binaların yeniden onarılmasını sadece fiziki bir iyileştirme olarak değil aynı zamanda o yapıların inşa edildiği dönemin ruhunun bugüne taşınması, tarihi ve kültürel mirasın ihya edilmesi olarak da görüyoruz. Unutmayalım ki kültürel mirasa sahip çıkmak, aynı zamanda bir toplumun kendi kimliğine ve değerlerine de sahip çıkmasıdır." "Hem ülke sınırlarımızda hem de uluslararası alanda tarihimize, medeniyetimize ait tüm eserleri bulup, yeniden ayağa kaldırmanın gayretindeyiz" Bakanlık olarak ülke genelindeki yer altı ve yer üstü tüm tarihi eserlere sahip çıktıklarını belirten Bakan Ersoy, "Bu bakış açısıyla hem ülke sınırlarımızda hem de uluslararası alanda tarihimize, medeniyetimize ait tüm eserleri bulup, yeniden ayağa kaldırmanın gayreti içinde oluyoruz. Yerin üzerindeki eserlere ne kadar önem veriyorsak aynı zamanda yerin altında bulunan tarihi yapılara da, eserlere de o denli önem veriyoruz. Bu perspektifin bir sonucu olarak bugün dünyada en fazla kazı çalışması gerçekleştiren, arkeoloji alanının bir numarası ülke olduk. Bu çalışmalar neticesinde bugün dünyanın dört bir yanında tarihi eserlerini bulup ülke envanterine kazandıran ülke olmayı başardık. Bu vesileyle Gaziantep kent belleğinde çok önemli yeri olan bu eserlerin ayağa kaldırılmasına dönük yürütülen projelerin her aşamasında büyük bir titizlikle çalışan, sabırla ve aşkla bu esere dokunan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Onların emekleri sayesinde, bu yapılar bugünkü görkemli hallerine kavuştu" ifadelerine yer verdi. Programda konuşan Gaziantep Valisi Kemal Çeber ve Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise tarihi yapıların ayağa kaldırılmasının öneminden bahsederek emeği geçenlere teşekkür etti. Törene, Bakan Ersoy'un yanı sıra Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Vakıflar Bölge Müdürü Erdoğan Tunç, Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, AK Parti Gaziantep Milletvekili Bünyamin Bozgeyik, kent protokolü, bakanlık yetkilileri ve vatandaşlar katıldı.

Bakan Ersoy: Antalya'ya gelen ziyaretçi sayısı 11,7 milyona ulaştı Haber

Bakan Ersoy: Antalya'ya gelen ziyaretçi sayısı 11,7 milyona ulaştı

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Manavgat’taki Side Antik Kenti’nde düzenlenen lansmanda, Antalya’daki kazı, restorasyon ve gece müzeciliği çalışmalarını değerlendirdi. Bakan Ersoy, ülke genelinde 27 müze ve ören yerinde uygulamaya aldıkları Gece Müzeciliği kapsamında, Antalya’da ışıklandırmalarla tarihî dokulara hayat verdiklerini açıkladı. Patara, Side ve Aspendos antik kentleri ile Alanya ve Antalya Nekropol müzelerinin saat 22.00’ye kadar, Perge, Phaselis, Olympos, Myra, Limyra antik kentleri ve Side Arkeoloji Müzesi’nin yaz sezonunda saat 21.00’e kadar ziyaretçilere açık olduğunu belirten Ersoy, Side Antik Kenti’nin gece ışıklandırmasının özellikle büyüleyici bir deneyim sunduğunu vurguladı. "Geçen yıla göre yüzde 17 artarak 1,3 milyona ulaşmış durumda" Bakan Ersoy, geçen yıl gece müzeciliği kapsamında Side'yi 34 bin kişi ziyaret ettiğini belirterek, şunları söyledi: "Türkiye genelinde 484 binden fazla ziyaretçi ağırladığımızı da bu vesileyle belirtmek isterim. İnşallah bu yıl ve gelecek yıllarda bu rakamlar daha da artacak; kültür turizminde ülkemizi yeni bir seviyeye taşımamıza ciddi katkı sunacaktır. Antalya genelinde müze ve ören yerlerimizi ziyaret edenlerin sayısı, bu yılın ilk yarısında geçen yıla göre yüzde 17 artarak 1,3 milyona ulaşmış durumda. Gece müzeciliğinin bu artışta büyük bir payı var. Gerek yerli ve yabancı misafirlerimizden gerekse seyahat acenteleri ile tur operatörlerimizden son derece olumlu geri dönüşler alıyoruz. Bu doğrultuda çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Gece müzeciliği çalışmalarımız aslen Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Yüzyılı iradesine kültür-turizm sahasında en yüksek desteği sunmak için hayata geçirdiğimiz vizyonun bir parçasıdır. O vizyonun adı ise Geleceğe Miras'tır. 2023'te başlattığımız ve Türk arkeolojisinin altın çağının kapılarını açan bir millileşme, kazı, restorasyon, inşa ve ihya projesi olan Geleceğe Miras bugün ülke genelinde 251 kazı alanına yayılmış olarak devam ediyor. Bu proje ile Türk arkeolojisinde 60 yılda yapılanlara eşdeğer işi 4 yılda gerçekleştirme kararlılığımızı ortaya koyduk ve gerek maddi gerek lojistik olarak Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir desteği sahaya aktardık. Hamdolsun, aldığımız sonuçlar attığımız bu adımların doğruluğunu ortaya koymuştur." Çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerinin altını çizen Ersoy, uzun yıllar yıkılma tehlikesi altında olan ve 'hastane binası' olarak bilinen yapıyı koruma altına alarak Arkeoloji Müzesi'ne dönüştürdüklerini ifade etti. Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kazı ve basit onarım çalışmalarıyla tamamlanma aşamasına gelen müzemizin resmi adını Arif Müfid Mansel Arkeoloji Müzesi olarak belirledik. 1947 yılında Side'de ilk kazı başkanı olarak arkeolojik çalışmaları başlatan ve 1966'ya kadar kesintisiz şekilde sürdüren merhum Ordinaryüs Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'in adını bu müzeyle yaşatacak olmak bizler için büyük mutluluk vesilesidir. Müzemizde 'Öte Taraf Side', ve 'Yapılar Fısıldarsa' başlıklı sergilerimizin çalışmaları da devam ediyor. İnşallah kısa zamanda ziyaretçilerimizi ağırlayacağız. Bu yıl ilk kez Piskoposluk Mahallesi olarak bilinen alanda iki ana sokak açıldı. Ziyaretçiler artık bu sokaklar üzerinden piskoposluk yapılarının merkezine ulaşabiliyorlar. Bu çalışmalar sayesinde önümüzdeki yıllarda bazilika başta olmak üzere birçok yapının araştırılması ve ziyarete açılması da mümkün hale gelecek." Ersoy, Anıtsal Çeşme'nin doğusunda yapılan kazılarda, mozaik ve fresklerle süslü mekanları açığa çıkardıklarını belirterek, "Çeşmenin hemen arkasında ve karşılama merkezinin yanında yer alan bu alanın ziyaretçiler için yeni bir cazibe noktası haline geldiğini söyleyebiliriz. Geç Antik Çağ'da çeşmenin beden duvarına bitişik olarak inşa edilen su kemerlerini de gün yüzüne çıkarıyoruz ve alanı çevreleyen özel bir ziyaretçi yolu hazırlıyoruz. Çalışmaların kasım sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Böylece Anıtsal Çeşme'yi, arkasındaki bu yeni alanla birlikte Side'nin görkemini gözler önüne seren özel bir gezi durağına dönüştürmüş olacağız" ifadelerine yer verdi. "Antalya'ya gelen ziyaretçi sayısı 11,7 milyona ulaşmış durumdadır" Turizmde ürün ve pazar çeşitliliğinden ulaşım, altyapı ve tesisleşmeye kadar gereken her türlü adımı attıklarını aktaran Bakan Ersoy, Antalya'nın artık yalnızca deniz, kum, güneş için tercih edilen bir destinasyon olmanın ötesine geçtiğini söyledi. Ersoy, "Tarihiyle, kültürüyle, gastronomisiyle ve spor turizmiyle bütüncül unsurları bünyesinde barındıran bir Antalya markası ulusal ve uluslararası alanda kendini göstermeye başlamıştır. Neticede bu yıl ağustos sonu itibarıyla Antalya'ya gelen ziyaretçi sayısı 11,7 milyona ulaşmış durumdadır. Yakın coğrafyamızdaki bütün olumsuzluklara rağmen turizmdeki hareketliliğin devam ettiğini, kültür-sanat ve spor etkinliklerinin de etkisiyle sezonun ekim-kasım aylarına kadar uzadığını görüyoruz" diye konuştu.

Bakan Ersoy, Kayseri’nin Yöresel Tatlarını Mutfak Sanatları Merkezi’nde inceledi Haber

Bakan Ersoy, Kayseri’nin Yöresel Tatlarını Mutfak Sanatları Merkezi’nde inceledi

Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin coşkulu açılışının ardından Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve protokol üyelerini Kayseri’nin gastronomi merkezi Mutfak Sanatları Merkezi’nde ağırladı. Büyükkılıç, merkezin bölümlerini gezdirerek yürütülen faaliyetler hakkında bilgi verirken, Bakan Ersoy da Kayseri’nin yöresel tatlarının mutfaktan sofraya uzanan yolculuğunu ilgiyle takip etti ve merkezden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un Mutfak Sanatları Merkezi ziyaretini değerlendiren Başkan Büyükkılıç, "Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa Elitaş ve kıymetli protokolümüzün teşrifleriyle Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin açılışını hep birlikte gerçekleştirdik. Açılışımızın ardından Sayın Bakanımıza, şehrimizin gastronomi vizyonunun kalbi olan Mutfak Sanatları Merkezi'mizi tanıttık. Kayseri'nin eşsiz mutfak kültürünü geleceğe taşıyan bu merkezimiz, yerel lezzetlerimizin tanıtımı için çok kıymetli" ifadelerini kullandı. Büyükkılıç, Bakan Ersoy'a ilgi, alakasından dolayı teşekkür etti. Büyükkılıç ve Ersoy'dan Festival Alanında İnceleme Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş ve protokol üyeleri ile birlikte Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin gerçekleşeceği alanda incelemelerde bulundu. Büyükkılıç, Ersoy ve protokol üyeleri daha sonra, Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin en özel duraklarından biri olan Büyük Şehir Sanat Galerisi'nde kapılarını açan sergiyi gezdi. Festival alanı incelemesi ve Büyük Şehir Sanat Galerisi sergi gezisini değerlendiren Başkan Büyükkılıç, "Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa Elitaş ve kıymetli protokolümüzle birlikte festival sahnemizi ve hazırlıkları yerinde inceledik. Hazırlıkların coşkusunu şimdiden hissettik, gerçekten hepimizi heyecanlandırdı. Ardından, Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin en özel duraklarından biri olan Büyük Şehir Sanat Galerimizde kapılarını açan sergiyi gezdik" şeklinde konuştu. Başkan Büyükkılıç, sanatsever tüm Kayserilileri bu eşsiz atmosferi birlikte yaşamaya davet etti.

Bakan Ersoy: Topyekûn bir kalkınma hamlesini hayata geçirmeye kararlıyız    Haber

Bakan Ersoy: Topyekûn bir kalkınma hamlesini hayata geçirmeye kararlıyız   

Bingöl'den helikopterle geldiği Bitlis'te ilk olarak valiliği ve belediyeyi ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, burada gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. ‘Türkiye Yüzyılı' vizyonunu bütün alanlarda gerçekleştirmeye, topyekûn bir kalkınma hamlesini hayata geçirmeye kararlı olduklarını kaydeden Bakan Ersoy, "Değişen dünyada lider bir devlet olarak yerimizi almaya doğru kararlılıkla ilerlemekteyiz. Bu doğrultuda şehirlerimizin gelişimine, eksikliklerinin giderilmesine ve tüm yönleriyle tanıtılmasına ayrı bir önem veriyoruz. Her zaman ifade ediyorum, özellikle turizm alanında artık ülkelerin rekabetinden ziyade şehirlerin rekabeti söz konusu. İşte bu nedenle çok güçlü bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olan Bitlis'in turizm pastasından hak ettiği payı almasını istiyorsak, bunun için Bitlis'i bu rekabete hazır hale getirmek zorundayız. Bitlis'in sorunlarını ve eksikliklerini tespit edip kalıcı çözümler üreterek, şehrimize değer katacak adımları atmak mecburiyetindeyiz. Kadim medeniyetimizin en müstesna eserlerine sahip olan şehirlerimizden biri olan Bitlis, dünyanın dört bir yanından misafirleri ağırlayacak ciddi bir kültürel hazineye sahiptir. İşte artık bize düşen görev bu hazineye sahip çıkmak, Bitlis'i dünya kentleriyle rekabet edecek seviyeye çıkartmaktır" ifadelerini kullandı. Bakan Ersoy, tarihi bir dönemden geçtiklerini vurgulayarak, "Bitlis'in ve bölgenin geleceğini yeni baştan şekillendirecek, Bitlis'in özellikle ekonomik olarak sıçramasına büyük katkı sağlayacak, şehirlerimizin geleceğe artık güvenle bakabileceği yeni bir dönemin kapısını aralıyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli önderliğinde başlayan süreç, sahip olduğumuz potansiyeli en doğru ve etkin şekilde yönetebilmek adına ciddi imkanlar sunmaktadır. Yeni dönemle birlikte inşallah ciddi bir hamle yapacağız. Bu fikirde Bingöl ve Bitlis'te ziyaret ve temaslar gerçekleştirmeyi uygun gördük. Bu illerimizin de kültür-turizm çalışmalarını değerlendirmek, bu yeni dönemle birlikte hayata geçirilecek yeni projeleri ortaya koymak, yatırım hamleleri noktasında yerel paydaşlarımızla fikir alışverişinde bulunmak istedik. Hep söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz. Bu bölgeler, bu kadim topraklar artık huzursuzlukla anılmayacak. Doğasıyla, kültürüyle, turizmiyle hayatımızda olacak. Bunun adımlarını attık, atmaya devam ediyoruz" diye konuştu. Ekonomik ve sosyal kalkınmada turizmin stratejik ve sektörel olarak öne çıktığını kaydeden Bakan Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Göreve geldiğimiz günden itibaren bu sektörün getiri ve kazanımlarını Türkiye'nin tamamına yaymayı; bölge bölge, il il ülkemizin bütün potansiyelini milletimiz için faydaya dönüştürmeyi hedef olarak belirledik. Bitlis için de bunu yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Halihazırda Bitlis'in; Kent Merkezi, Nemrut Kalderası, Ahlat ve Tatvan olmak üzere dört ana turizm destinasyonu bulunuyor. Bunlarla birlikte Kuzey Van Gölü Selçuklu Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ve Tatvan Turizm Merkezi gibi devam eden planlama çalışmaları var. Belirtmek isterim ki buralardaki çalışmaları ilimize ve Bitlisli hemşehrilerimize mümkün olan en üst faydayı sağlama önceliği ve koruma-kullanma dengesi hassasiyetiyle yürütmekteyiz. Yerelden bu bölgelere ilişkin bize gelen taleplerin, sunulan projelerin uygunluğunu da bu kıstaslar çerçevesinde değerlendirmekteyiz. Bakanlık olarak, Turizm Merkezi ile Koruma ve Gelişim Bölgesi'nin üst ölçekli planlarını biz zaten onayladık. Alt ölçekli planların ise bölgeyi iyi tanıyan yerel yönetimlerin istekleri ve bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda hızla değerlendirilip sonuçlandırılabileceğini düşünüyoruz. Bu noktada belediyelerimizin bizimle iyi bir koordinasyon sağlaması, bölge için turizm amaçlı gelişimi hedefleyerek belirlediğimiz yolda adımları birlikte atmamız önemli. Turizmin genel çatısı altında zaten önemli birer başlık olmaları dışında şehrimizin arkeolojik varlığını, kültür-sanat değerlerini ve doğal zenginliğini kendi özelinde de ele almak ve değerlendirmek gerekiyor." Kültür-sanat noktasında yerel ve geleneksel değerleri koruyup yaşatırken, bu toprakları sanatın evrensel değerleriyle, ulusal ve uluslararası farklı dallarda eser, temsil ve etkinliklerle buluşturacaklarını da ifade eden Bakan Ersoy; "31 Temmuz'da, 2025 yılının ilk yarısına dair turizm rakamlarını ve değerlendirmelerimizi paylaştığımız lansmanımızda duyurmuştum. Bu yeni döneme kültür ve sanat aracılığıyla destek sunmak adına 5 şehrimizde 'Bir Anadolu Şenliği' adı altında etkinlikler düzenleyeceğiz. Bitlis, bu 5 şehrimizden bir tanesi. Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğümüz koordinesinde gerçekleştireceğimiz şenliklerimizin ilki 22 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında Hakkari'de yapılacak. Ardından sırasıyla Tunceli'de, Şırnak'ta, Bingöl ve 22 Eylül tarihinde Bitlis'te olacağız. Çok değerli sanatçılarımızı sizlerle buluşturacağız. Ayrıca bakanlığımıza bağlı Devlet Tiyatroları, Opera ve Bale, Güzel Sanatlar, Sinema ile Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlükleri de bütün imkânlarıyla Bitlis'te ve söz konusu diğer şehirlerimizde zengin ve dolu dolu bir kültür-sanat iklimine kapı açacaklar. Bitlis'in kültür sanat hayatını bu topraklara yakışır şekilde daha da zenginleştireceğiz. Kadim kardeşliğimizle harmanlanmış kültürün, sanatın, müziğin birleştiren ve kaynaştıran etkisini şehrimizin dört bir yanında hissedeceğiz" dedi. Bitlis'in sahip olduğu turizm potansiyeline de vurgu yapan Bakan Ersoy, "Doğal zenginlik ile ilgili olarak ise Nemrut Kalderası tek başına her şeyi anlatıyor aslında. Bir volkan olarak aktif olduğu çağlarda görkemiyle kelimeleri kifayetsiz bırakan Nemrut'taki bu muhteşem oluşum başlı başına Bitlis'i ziyaret etmek için yeterli bir sebeptir. Deniz seviyesinden 2247 metre yükseklikte sudan bir hilal olarak göz kamaştıran ve Dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölü olan Nemrut Gölü, ayrıca Ilıgöl, Nazik Gölü, 6 adet mağara, şifalı kaplıca ve buhar kaynakları, jeotermal zenginlik, doğal volkanik oluşumlar ve bu eşsiz sahanın özgün iklim ve toprak yapısıyla ortaya çıkan ve farklı bitki türlerini bir arada barındıran florası ile yaban hayatı gerçekten çok özel. Her şeyden önce burası özenle korunmalı ve bundan kesinlikle ödün vermeden bilinirliği sağlanarak hak ettiği değeri görmesinin önü açılmalıdır ve arkeoloji çalışmaları. Hem yatırım programı hem de Geleceğe Miras projesi kapsamında ödenek sunduğumuz Bitlis Kalesi'nde çalışmalar bu yılın sonunda tamamlanacak. Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı ve Eski Ahlat Şehri Kazısı ile Kef Kalesi kazısında çalışmalar devam ediyor. Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda yürütülen çalışmalar; mezar şahide ve sandukalarının zemin blokaj düzeltmeleri, epigrafik çözmeler, mimari çizimler, liken temizlikleri, restorasyon ve konservasyon ve temizlik çalışmaları olarak sürdürülmektedir. Kef Kalesi'nde yürütülen çalışmalarda ise fil ayaklarının yıkılmış ve çevreye yayılmış büyük blok taşları tekrardan ayağa kaldırılmaya başlanmıştır. Urartu Sarayının yukarı salonunda kazı çalışmaları devam etmekte ve ayrıca sarayın giriş kısmında da kazı çalışması yapılması planlanmaktadır" diye konuştu. Daha sonra da şehir turu yaparak bakanlık tarafından sokak sağlıklaştırma ve Bitlis Kalesi'ndeki çalışmalar hakkında bilgi alan Bakan Ersoy, bir kahvehanede vatandaşlar çay içtikten sonra kentten ayrıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 13 bin 291 tarihi eseri ana vatana kazandırdık Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 13 bin 291 tarihi eseri ana vatana kazandırdık

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi'nde yaptığı konuşmada, "2002'den bugüne tam 13 bin 291 tarihi eserin ana vatana iade edilmesini sağladık." dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesi'nde düzenlenen Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi açılışına katıldı.Burada konuşan Erdoğan, Türkiye'nin yanı sıra dünyanın farkı ülkelerinden programa teşrif edenlere şükranlarını sundu.Sempozyum kapsamında sunulacak tebliğlerin, serdedilecek görüşlerin, yapılacak istişarelerin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, birbirinden kıymetli eserlerin ziyaretçilerle buluşacağı Arkeolojinin Altın Çağı Sergisinin de ülke, millet ve arkeoloji camiası için hayır getirmesini temenni etti.Erdoğan, tarihe ışık tutan, medeniyet hazinesini çok daha parlak şekilde aksettiren her iki organizasyonda da emeği geçenleri tebrik etti. Anadolu topraklarının binlerce yıl boyunca sayısız topluluğa, tarihin akışını değiştiren nice devlet ve medeniyete ev sahipliği yaptığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Arkeologlarımız çok iyi bilir. Bu toprakların her bir katmanı, bu katmanlarda gün yüzüne çıkarılan her bir eser sizi tarihin en kadim sayfalarına götürür. Burada inançlar, kültürler, diller ve renkler iç içe geçmiş, hepsi birbirine eklemlenmiş, insanlığın ortak hafızası Anadolu'da şekillenmiştir. 10 asırdır meskun ve muhafızı olmakla gurur duyduğumuz kimliğimizle, kültürümüzle adım adım abat ettiğimiz Türk-İslam medeniyetinin en nadide eserleriyle nakış nakış süslediğimiz Anadolu, insanlığın tüm serencamını yansıtan bir açık hava müzesidir. Bugün dünyanın herhangi bir ülkesine gitseniz, oradaki insanlara, 'insanlığın en eski yapıları hangileridir?' diye sorsanız, alacağınız cevap büyük ihtimalle ya Mısır piramitleri ya da İngiltere'deki Taş Yapıt olacaktır. Oysa hemen yanı başımızda Şanlıurfa ilimizin Haliliye ilçesinde bulunan Göbeklitepe'nin geçmişi, Taş Yapıt'tan 7000 yıl, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl öncesine uzanmaktadır. Yani tam 12000 yıllık bir yapıdan bahsediyoruz. Tevarüs ettiğimiz tarih ve medeniyeti, içinde yaşadığımız coğrafyayı hakkıyla anlayamazsak gelecek rotamızı doğru çizemeyiz. Her zaman söylüyorum. Milletçe biz bin yıldır buradayız. Bu topraklarda yaşıyoruz. İnşallah kıyamete kadar da burada olmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla milli kültürümüzün istikametini de burada aramak zorundayız. Merhum Hilmi Ziya Ülken hocamız bu gerçeği şöyle ifade etmiştir, 'Tarihi kaderimiz bizi Akdeniz'e yerleştirdikten sonra bu medeniyet içinde vücuda gelmeye sevk ettiği için milli kültürümüzün köklerini ve gelişme yolunu da bu medeniyetin yürüyüşünde aramalıyız.'" "Arkeoloji alanında çok zengin, çok köklü bir mirasın sahibiyiz" Erdoğan, Türkiye'nin arkeoloji alanında da çok zengin, çok köklü bir mirasın sahibi olduğunu, bu hazineyi ortaya çıkarmanın, belgelemenin, ihtimamla korumanın ve yeni nesillere en güzel şekilde bırakmanın bu bakımdan son derece önemli olduğunu vurguladı. Sahip olunan birikimin görünür kılınması ve tüm detaylarıyla korunup geleceğe aktarılmasına ecdadın büyük özen gösterdiğini ifade eden Erdoğan, ilk olarak Sultan Abdülmecid döneminde eski medeniyetlere ait eserlerin kültürel servet olarak görüldüğünü, muhafaza altına alınmaya başlandığını söyledi. Erdoğan, takip eden süreçte 19. yüzyılın son çeyreğinde ise Asar-ı Atika nizamnamelerinin yayımlanmasıyla birlikte tarihi eserlerin korunması hususunun kanuni bir zemine taşındığını kaydetti.Sultan Abdülhamid Han'ın izni ve iradesiyle 1891'de açılan, Osman Hamdi Bey ile kurumsallaşmasını tamamlayan Müze-i Hümayun'un, bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin sadece Osmanlı coğrafyasının değil, Doğu'nun da ilk modern müzesi olarak kayıtlara geçtiğini belirten Erdoğan, arkeoloji sahasındaki çalışmaların Cumhuriyet'in ilk yıllarında atılan kararlı adımlarla daha da geliştiğini ve ivme kazandığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1930'lu yıllarda kurulan müzelerin, farklı yerlerde başlatılan kazıların ve üniversitelerde açılan arkeoloji kürsülerinin bu alandaki bilimsel çalışmaları bir üst noktaya çıkardığına dikkati çekerek, ilerleyen dönemlerde geniş kapsamlı pek çok projenin hayata geçirildiğini aktardı. Bu alandaki bayrak yarışının tüm imkanların devreye alınarak sürdürüldüğünü aktaran Erdoğan, "Tarih ve kültür mirasımızı yarınlara taşımak için sizlerle birlikte tüm gücümüzle gayret sarf ediyoruz. Kültür Bakanlığımız, ilgili kurumlarımız, üniversitelerimiz, hocalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve arkeoloji camiamızın tüm aktörleriyle yoğun bir emek harcıyoruz. Cumhurbaşkanlığında bu alanda görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız, hiçbir detayı atlamadan, kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla çalışıyor. Sizlerin alın terinin neticesinde ortaya çıkarılan gizli hazinelerimizin hak ettiği ilgiyi ve değeri görmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Emeklerimizin boşa gitmediğini görmenin haklı gururunu yaşıyoruz." şeklinde konuştu. "Türkiye, dünya arkeolojisinde ilk sırada yer alıyor" Erdoğan, bugün yıllık 800'e yaklaşan saha çalışmasıyla bu alandaki faaliyetleri hem kapsam hem de içerik itibarıyla çok önemli bir seviyeye ulaştırdıklarını ifade etti.Karada kazı ekiplerinin, su altında ise dalgıç bilim insanlarının arkeolojide adeta destan yazdıklarını dile getiren Erdoğan, arkeolojide destan yazmanın ötesinde, insanlık tarihine eşsiz katkılar yapıldığını söyledi. Türkiye'nin gerek toprak yüzeyi gerekse su altı keşiflerinde dünya arkeolojisinde ilk sırada yer aldığına işaret eden Erdoğan, "Mağara kazılarından Taştepeler Projesi'ne, höyüklerimizden klasik dönem kentlerine, Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı'ndan, Malazgirt Savaş Alanı araştırmalarına uzanan her çalışmayla Anadolu'nun kadim geçmişini farklı yönleriyle ortaya koyuyoruz." diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023'te Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı arkeoloji çalışması olan "Geleceğe Miras" projesini başlattıklarını anımsatarak bu projeyle Türkiye'de arkeolojiye ayrılan kaynağı katbekat artırdıklarını dile getirdi. Türkiye'deki kazı başkanlıklarının sayısını son 7 yılda 151'den 250'nin üzerine çıkardıklarını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti: "Sadece 2024 yılında kazı çalışmaları için 2 binden fazla uzman, 3 bini aşkın çalışanla arkeoloji faaliyetlerine önemli bir istihdam desteği sağladık. Geleceğe Miras projemizin neticelerini de kısa sürede almayı başardık. Projenin en somut çıktıları, kazı sürelerinde kendisini gösterdi. Daha önce kazılar kısıtlı bir süre zarfında yapılıyor, kazı sezonu yaklaşık 90 günden oluşuyordu. Kazı alanının açılıp kapatılma süreçleri de göz önüne alındığında bu süre neredeyse 40-50 güne düşüyordu. Sağladığımız yeni imkanlarla kazı süresini 12 aya çıkardık. Şimdi hocalarımız hava şartları uygun olduğu müddetçe kazı çalışmalarını çok yönlü bir şekilde gerçekleştiriyor. Kalan süreyi ise bu çalışmaların akademik süreçlerine teksif ediyor." "Büyüleyici bir tarih yolculuğuna çıkıyor" Projenin diğer bir önemli sonucunun daha olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'deki kazı çalışmalarının 163 yıl önce Efes'te başladığını hatırlattı.O dönemde yabancı hocalar tarafından yürütülen çalışmaların olduğunu ifade eden Erdoğan, proje ile ören yeri kazılarında Türk koordinatör kazı başkanlığı uygulamasını başlattıklarını söyledi. Kazı alanlarını ihya etmeyi, bu alanları karşılama merkezleri, yürüyüş yollarıyla, yerli ve yabancı ziyaretçilerin istifadesine sunmayı sürdürdüklerini kaydeden Erdoğan, "27 noktada aldığımız Gece Müzeciliği uygulamasıyla ziyaretçiler yalnızca gündüz değil, gece de büyüleyici bir tarih yolculuğuna çıkıyor." dedi. Erdoğan, bu ay itibarıyla Türk İslam Dönemi Mezar Taşları ve Kitabeleri Ulusal Envanter projesini de başlattıklarını dile getirerek bahse konu projeyle Anadolu'nun dört bir yanında Türk İslam dönemine ait mezar taşları ve kitabelerin tespit edildiğini, belgelendiğini ve ulusal veri tabanında bir araya getirildiğini aktardı. Toplanan verileri, ulaşılan tüm eserleri çok hacimli bir külliyata dönüştürmeyi hedeflediklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Uzmanlarımız önce ülkemizi, ardından Türk'ün adım attığı her yeri inşallah karış karış gezecek ve kültür mirasımızı özenle kayıt altına alacaktır. Yakın zamana kadar geri plana itilen Türk İslam arkeolojisini hayata geçirmek de hamdolsun yine bize nasip oldu. Medeniyet mirasımızın izlerini evvela Anadolu'ya giriş kapımız olan Kars Ani Harabeleri'nde ardından da Ahlat'ta, Malazgirt'te sürmeye başladık. Her biri tarihe not düşen, maziyi atiyle buluşturan onlarca, yüzlerce çalışmaya imza attık." "Ayasofya-i Kebir Camii'ni tarihinin en kapsamlı restorasyon sürecine aldık" Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelere Türk İslam Arkeolojisi bölümlerini kurarak bu alana yeni bir soluk kazandırdıklarını, ülke çapında gerçekleştirilen etkinliklerle tarihi kültürel değerleri yaşamaya ve yaşatmaya özen gösterdiklerini ifade etti.Hat sanatından minyatür sergilerine, farklı alanları kapsayan kültür yolu festivallerinin ve yaşayan miras şölenlerinin tüm hızıyla devam ettiğini belirten Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise "Bir Anadolu Şenliği" adı altında kültür ve sanat faaliyetlerinin icra edildiğini dile getirdi. Kütüphanecilik başta olmak üzere, diğer alanlarda da yeni rekorlar kırdıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Çok titiz bir restorasyon ve yeniden ihya çalışmasıyla 2023 yılında hizmete açtığımız Rami Kütüphanesi'ni 2,5 yılda tam 7 milyon kişi ziyaret etti. 86 yıllık aranın ardından, asli kimliğine kavuşturduğumuz Ayasofya-i Kebir Camii'ni tarihinin en kapsamlı restorasyon sürecine aldık. Galata Kulesi'ni eski ihtişamlı günleriyle yeniden buluşturduk. Çökme noktasına gelen Kız Kulesi'ni inşallah daha yüzyıllarca ayakta kalabilecek şekilde aslına sadık kalarak elden geçirdik. İstanbul Arkeoloji ve Ankara Resim Heykel Müzelerimizin bakım ve onarım çalışmalarını başarıyla nihayete erdirdik. Başkentimizin kangrene dönen CSO projesini, CSO Ada olarak hayata geçirdik. Bu dönüşümün bir sonraki durağı Haydarpaşa ve Sirkeci olacak. Bakanlığımız, gar, kültür ve sanatın iç içe olduğu güzel bir projeye imza atıyor. Projenin tamamlanmasıyla dünyanın göz bebeği İstanbul'un Anadolu yakası da önemli bir kültür ve sanat alanına sahip olacak. Böylelikle hem Haydarpaşa'da hem Sirkeci'de raylı ulaşım hizmetleri sürerken, kültür, sanat ve tarih de yeniden hayat bulacak." "Tarihi eserlerin iadesi için yoğun mücadele içindeyiz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem gönül coğrafyasında hem de dünyanın diğer bölgelerinde sahip çıktıkları kültür varlıklarının her birini ihya ederken ülkeden kaçırılan tarihi eserlerin Türkiye'ye iadesi için de yoğun bir mücadele içinde olduklarını belirtti.Yurt dışına çıkarılan bu eserleri uzun yıllar süren bilimsel çalışmaların yanı sıra hukuki ve diplomatik girişimlerle ait olduğu topraklara, Anadolu'ya getirdiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "2002'den bugüne tam 13 bin 291 tarihi eserin ana vatana iade edilmesini sağladık. Bu eserlerin sonuncusu olan ve tam 65 yıl önce ülkemizden kaçırılan Marcus Aurelius bronz heykeli şu anda sizlerin ziyaretine açıktır. Türk arkeolojisinin öncü isimlerinden merhum Jale İnan Hocamız bu kıymetli parçanın bulunması için kolları sıvayan ilk isimdi. Eseri bulmak tabii ki yeterli olmadı. Getirilmesi için çok daha çetin bir mücadele verildi. Uzmanlarımız heykelin bize ait olduğunu ispatlamak için kaidesini santim santim ölçtüler, silikon kalıplarını çıkardılar, aynı bölgedeki diğer eserlerden numuneler topladılar. Sonunda bu eseri yeniden ülkemize kazandırdılar." Jale İnan'ı şükranla anan, eserin iade sürecinde emeği geçenleri tebrik eden Erdoğan, "Şunu da asla unutmamanızı sizlerden istirham ediyorum. Bakınız, milletimizi esaret altına almayı amaçlayan Sevr Antlaşması'nın 421. maddesi antikalara dair halihazırda yürürlükte olan Osmanlı kanunlarının ilgası hükmünü içeriyordu. Yani tarihi ve kültürel mirasımız üzerindeki egemenliğimiz elimizden alınmak, medeniyet değerlerimiz ortadan kaldırılmak isteniyordu. Sevr'i yırtıp atarken aynı zamanda milletimizin kökleriyle bağını kesmeyi amaçlayan bu dayatmaları da boşa çıkarttık." diye konuştu. "Özveriyle yürüttüğünüz çalışmaların öneminin farkındayız" Arkeoloji camiasının her bir mensubunun, milli varlığa sahip çıkarak tarihi bir misyonu ve mesuliyeti yerine getirdiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz, sizin emeklerinizin, özveriyle yürüttüğünüz çalışmaların ülkemiz için taşıdığı önemin farkındayız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da daima yanınızda olacağımızı bilmenizi özellikle istiyorum. Gerek tarihi eserlerimiz gerek kültür hazinemiz gerekse mimari yadigarlarımızın korunması için fedakarca çalışan tüm hocalarımıza, kardeşlerimize şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum." Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu ve Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi'nin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, gençler başta olmak üzere arkeolojiye ilgi duyan tüm vatandaşları Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ndeki sergileri ziyaret etmeye davet etti.Erdoğan, programlarda emeği geçen başta Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy olmak üzere, tüm mesai arkadaşlarını tebrik etti. Programdan notlar Programda, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy Türkiye'de ve dünyada çeşitli arkeolojik çalışmalara katılmış bilim insanlarının kaleme aldığı özgün 29 farklı makaleden oluşan kitabı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdim etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışı öncesinde Arkeolojinin Altın Çağı Sergisi'ni gezdi.Erdoğan, sergide yurt dışından getirilen Marcus Aurelius heykeli önünde eşi Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve eşi Pervin Ersoy ile fotoğraf çektirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.