#Lozan Barış Antlaşması

İLKHABER-Gazetesi - Lozan Barış Antlaşması haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Lozan Barış Antlaşması haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Erdoğan'dan Lozan'ın 102. yıl dönümü mesajı: "Türkiye yüzyılı vizyonuyla kararlılıkla devam ediyoruz" Haber

Erdoğan'dan Lozan'ın 102. yıl dönümü mesajı: "Türkiye yüzyılı vizyonuyla kararlılıkla devam ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi olarak nitelendirilen Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 102. yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. "BAĞIMSIZLIK İRADESİNİ TESCİL EDEN ANTLAŞMA" Mesajına antlaşmanın tarihi önemine vurgu yaparak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün, aziz milletimizin bağımsızlık iradesini ve mücadelesini uluslararası hukuk nezdinde de tescil ve teyit eden Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 102’nci yıl dönümüdür" ifadelerini kullandı. "TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUYLA YOLA DEVAM" Erdoğan, Lozan'dan bugüne Türkiye'nin katettiği mesafeye dikkat çekerek, ülkenin hedeflerine kararlılıkla yürüdüğünü belirtti. Mesajında şu ifadelere yer verdi: "Lozan’dan 102 yıl sonra ülkemizin kalkınma ve refah yolculuğu Türkiye Yüzyılı vizyonuyla kararlılıkla devam etmektedir. Barışı, iş birliğini, karşılıklı saygıyı esas alan dış politikamızla bölgemizde ve dünyada müessir bir güç olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz. Bugün her alanda dünden daha iyi bir konumdayız; inşallah yarın çok daha iyi seviyelerde olacağız." Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajını Milli Mücadele kahramanlarını ve şehitleri anarak sonlandırdı: "Lozan Barış Antlaşması’nın 102’nci yıl dönümünde bir kez daha Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’in yanı sıra Millî Mücadele kahramanlarını ve vatan savunmasında canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor; gazilerimizi minnetle yâd ediyorum."

Türk Devleti’nin bağımsızlığının 102.yılı: Lozan Barış Antlaşması'nın önemi, maddeleri ve etkileri Haber

Türk Devleti’nin bağımsızlığının 102.yılı: Lozan Barış Antlaşması'nın önemi, maddeleri ve etkileri

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu antlaşması olarak kabul edilen Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde imzalandı. Türkiye ile başta İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Yunanistan olmak üzere toplam 11 ülke arasında imzalanan antlaşma, I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’ne dayatılan Sevr Antlaşması’nı geçersiz kıldı. Lozan, yeni Türk devletinin sınırlarını, siyasi ve ekonomik haklarını güvence altına aldı. Bugün, bu tarihi belgenin imzalanmasının üzerinden tam 102 yıl geçti. LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NDA ALINAN ANA KARARLAR Yeni Türkiye'nin sınırları belirlendi. Batı sınırı Yunanistan’la yapılan düzenlemelerle netleşti. Doğu sınırı ise daha önce imzalanan Kars Antlaşması ile tanınmıştı. Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı. Yabancı devletlere tanınan ayrıcalıklar sona erdi. Azınlık hakları düzenlendi. Gayrimüslim azınlıklar Türk vatandaşı sayıldı, ayrıcalık verilmedi. Boğazlar rejimi belirlendi. Boğazlar, uluslararası komisyonun denetimine bırakıldı ancak Türkiye'nin egemenliği tanındı. (1936 Montrö Sözleşmesi ile değiştirildi.) Osmanlı borçlarının paylaşımı yapıldı. Türkiye, borçların belirli bir kısmını üstlendi. Yunanistan ile nüfus mübadelesi kararlaştırıldı. Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları hariç, karşılıklı zorunlu göç uygulandı. Adalar meselesi çözüldü. On İki Ada ve Kıbrıs, İtalya ve İngiltere’ye bırakıldı. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’de kaldı. Musul sorunu çözümsüz kaldı. Lozan’da çözülemeyen Musul meselesi daha sonra İngiltere ile ikili görüşmelere bırakıldı. LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI’NIN MADDELERİ VE ÖNEMİ Toplam 143 maddeden oluşan antlaşmanın başlıca maddeleri şunlardır: Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğu kabul edilmiştir. Sınırlar belirlenmiş, özellikle Ege Adaları, Trakya, Irak sınırı, Suriye sınırı gibi bölgelerde anlaşmaya varılmıştır. Kapitülasyonlar kaldırılmış, ekonomik bağımsızlık sağlanmıştır. Yabancı okullar, azınlıkların hakları ve vatandaşlık statüsü belirlenmiştir. Osmanlı borçlarının paylaşımı kabul edilmiş ve ödeme planı yapılmıştır. LOZAN’IN TARİHSEL MİRASI Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuk önünde bağımsız ve eşit bir devlet olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün "Türk milleti için siyasi bir zafer" olarak tanımladığı antlaşma, Türkiye’nin egemenlik haklarının tüm dünyaca tanındığı bir dönüm noktası olmuştur. Lozan görüşmeleri, 20 Kasım 1922’de başlamış, 4 Şubat 1923’te kesintiye uğramış, ikinci tur görüşmeler ise 23 Nisan 1923’te yeniden başlamıştır. Görüşmeler, İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyeti ile Batılı devletler arasında zorlu pazarlıklara sahne olmuştur. Sonuç olarak 24 Temmuz 1923’te antlaşma imzalanmış, 1 Ağustos 1924’te yürürlüğe girmiştir.

Lozan Antlaşması’nın 101. yıl dönümü: Tarihi önemi ve Maddeleri Haber

Lozan Antlaşması’nın 101. yıl dönümü: Tarihi önemi ve Maddeleri

Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde imzalanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını ve bağımsızlığını pekiştiren önemli bir belge olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu antlaşma, 2024 yılı itibarıyla 101. yıl dönümünü kutluyor. Lozan Antlaşması’nın Tarihsel Süreci ve Maddeleri Lozan Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiye edilmesini öngören Sevr Antlaşması’nın yerine geçen ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıyan bir barış anlaşmasıdır. Antlaşma, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileri ile Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya temsilcileri arasında imzalanmıştır. Görüşmeler ve Anlaşmazlıklar Lozan Antlaşması'nın imzalanması süreci, Sevr Antlaşması'ndan çıkan anlaşmazlıkların çözülmesi, Anadolu'daki Türk Kurtuluş Savaşı'nın zaferi ve bölgesel güç dengeleri göz önüne alınarak yapılmıştır. İlk görüşmeler 20 Kasım 1922’de başlamış, temel konularda tarafların taviz vermesi ile 24 Temmuz 1923’te antlaşma imzalanmıştır. Lozan Antlaşmasının Maddeleri Sınırlar: Türkiye-Suriye sınırı Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’na göre, Türkiye-Irak sınırı ise Musul Sorunu'na dönüşmüştür. Türk-Yunan sınırı Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edilmiştir. Adalar: Yunanistan'ın egemenliğindeki bazı adalar (Midilli, Sakız, Sisam gibi) ve Anadolu kıyısına yakın adalar Türkiye'ye bırakılmıştır. On İki Ada’nın İtalya'ya devri kabul edilmiştir. Kapitülasyonlar: Antlaşma ile tüm kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Azınlıklar: Azınlıklar, Türk vatandaşları olarak kabul edilmiş ve eşit haklar verilmiştir. Osmanlı Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırılmış, Türkiye'ye düşen bölüm taksitlendirilmiştir. Boğazlar: Boğazlar askersizleştirilmiş ve uluslararası bir kurul tarafından yönetilmiştir. Yabancı Okullar ve Patrikhaneler: Yabancı okullar ve patrikhaneler belirli kurallara tabi tutulmuştur. Lozan Antlaşması’nın Önemi Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmış ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’daki Osmanlı yönetiminden bağımsız olarak Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) hükümetinin uluslararası meşruiyet kazandığı bir anlaşma olarak büyük önem taşır. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu anlaşması olarak kabul edilmektedir. Türkiye’nin Sınırları ve Kapitülasyonların Kaldırılması Antlaşma ile Türkiye'nin bugünkü sınırları büyük ölçüde belirlenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Batılı devletlere verilen ekonomik imtiyazlar, yani kapitülasyonlar, Lozan ile tamamen kaldırılmıştır. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını ve egemenliğini pekiştirmiştir. Azınlık Hakları Düzenlemeleri Lozan Antlaşması, Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin azınlık olarak tanımlanmasını sağlamış, Batı Trakya’daki Türk toplumuna da azınlık statüsü verilmiştir. Bu düzenleme, Türkiye'deki azınlık haklarının uluslararası standartlara göre belirlenmesini sağlamıştır. Ege Denizi ve Adalar Antlaşmanın bir diğer önemli sonucu, Ege Denizi'ndeki adaların aidiyeti ile ilgili düzenlemelerdir. Türkiye, Midilli, Sakız ve Sisam gibi bazı adaları Yunanistan’a veren 1913 tarihli antlaşmaları kabul etmiş ve 12 ada üzerindeki haklarından feragat etmiştir. Ancak, Bozcaada ve Gökçeada'nın kontrolü Türkiye'ye bırakılmıştır. Bu düzenlemeler, bölgedeki statükonun korunmasını sağlamıştır. Yunanistan için Önemi Lozan Antlaşması, Yunanistan için de büyük bir öneme sahiptir. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan "Yunanistan ile ilgili başlıca uluslararası antlaşmalar" listesinde, Lozan Antlaşması, sınırlar konusundaki mevcut statükonun korunmasının anahtarını elinde tutan bir belge olarak belirtilmektedir. Özetle, Lozan Antlaşması hem Türkiye hem de Yunanistan için ulusal sınırların ve egemenliğin belirlenmesinde, azınlık haklarının tanınmasında ve bölgesel düzenlemelerde temel bir rol oynamıştır. Komplo Teorileri ve Yanlış Anlamalar Lozan Antlaşması'nın bazı maddeleri ve süresi hakkında çeşitli komplo teorileri ortaya atılmıştır. Bunlar arasında antlaşmanın 100 yıl süreli olduğu ve madenlerin çıkarılmasının yasaklandığı gibi iddialar bulunmaktadır. Ancak, antlaşmanın süresiyle ilgili bu tür iddiaların geçerliliği bulunmamaktadır. Lozan Antlaşması'nın belirli bir süre sınırlaması olmadığı ve anlaşmanın uluslararası hukuka göre geçerliliği sürdüğü kabul edilmektedir. Lozan Antlaşması, Türk milletinin ulusal egemenliğini ve bağımsızlığını pekiştiren önemli bir tarihsel dönemeçtir. Bu yıl dönümünde, antlaşmanın tarihsel önemini hatırlamak ve değerlendirmek, ulusal hafızanın korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Eleştirileri Eylül 2016’da yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lozan Antlaşması’nın bazı şartlarını eleştirerek, "1923'te Lozan'ı bize razı ettiler. Birileri de bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Her şey ortada. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik" ifadelerini kullanmıştır. Bu açıklama, Lozan’ın Türkiye'nin ulusal çıkarlarını yeterince koruyamadığını belirten bir görüşü yansıtmaktadır.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Lozan’ın gizli maddesi yoktur. Atatürk, Musul’dan vazgeçmemiştir.” Haber

Prof. Dr. Çağrı Erhan: “Lozan’ın gizli maddesi yoktur. Atatürk, Musul’dan vazgeçmemiştir.”

(İLKHABER) - Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi “Lozan Barış Antlaşması”, imzalanmasının 100. yılında tüm yönleriyle tekrar gündemde. Lozan’ın gizli maddeleri var mıydı yok muydu? Başarı mı yoksa bir hezimet mi? Neredeyse yüzyıllık efsane haline gelen bu konular, Altınbaş Üniversitesinde, Cumhuriyetin 100. Yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşide ele alındı. Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi, tarihçi Prof. Dr. Sevtap Demirci de konuk olarak katıldı. Prof. Dr. Çağrı Erhan, Musul’un kaybının en çok tartışılan konu olduğunu belirterek, “Musul, Misak-i Milli sınırları içindeydi. Anadolu’nun parçasıdır. Biz oraya Misak-i Millîyi almaya gittik. Ve Atatürk görüşmeler sırasında bundan asla vazgeçmemiştir.” dedi. Prof. Dr. Sevtap Demirci ise Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum belgesi ve tapusu olduğunun altını çizerek, Lozan’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki açıdan devlet olarak tanınmasını sağladığını anlattı. “Lozan, mülkiyettir. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığın sağlandığı belgedir.” dedi. Lozan hakkında bilinen yanlışlar Prof. Dr. Erhan konuşmasında, “Herkesin bildiği yanlış galat-ı meşhur, Lozan’ın gizli maddelerinin olduğu ve 100 yıl sonra kalkacağıdır. Lozan’ın gizli maddesi yoktur. Belgenin aslı, depozitör ülke olan Fransa’dadır. Böyle bir şey olsaydı bugüne kadar patlak verirdi.” dedi. Günümüzde rivayet edilen bir diğer yanlışın da Amerikan Kongresinin Lozan Barış Antlaşmasını onaylamayı reddetmesi olduğuna değindi. Erhan, ABD’nin Lozan’ın tarafı olmadığını, Osmanlı ile hiç savaşmadığını hatırlattı. “Dolayısıyla ABD’nin Sevr’de olduğu gibi Lozan’da imzası yoktur, çünkü taraf değildir. ABD, Türkiye’nin sınırlarını tanıyor ve bugün Nato kapsamında da müttefikler. Reddedilen, yine Lozan şehrinde imzalanan, Türkiye ABD diplomatik ilişkilerinin tekrar başlatılmasına yönelik başka bir anlaşmadır.” diyerek önemli bir hususa parmak bastı. “İsmet Paşa, savaş kazanmış komutan olarak psikolojik üstünlük sağladı” Erhan’a göre Lozan, bir sistemdir. Lozan Barış Antlaşması bunlardan bir tanesidir. Boğazlar Sözleşmesi, Mübadele Sözleşmesi, pek çok mektup, konvansiyonlar gibi pek çok detayı vardır. Musul gibi bazı konularda da Lozan’da çözülmemiştir. Atatürk’ün Lozan heyetinin başına savaş kazanmış bir komutanı, İsmet Paşa’yı göndermesi ise psikolojik üstünlük sağlamak içindir. İtilaf Devletlerinin ilk golü burada yediğini ifade eden Erhan, Atatürk’ün, topla tüfekle kazandığın toprağı, masada vermeyeceksin” sözünün de önemli olduğunu vurguladı. “Kapitülasyonlar, Musul, Ermenistan… 3 kırmızı çizgimiz” Erhan ayrıca Lozan Heyetine Ankara Hükümeti tarafından 14 maddelik bir talimat listesi verildiğini anlatarak, “3 tane de kırmızı çizgimiz vardı. Birincisi kapitülasyonların kaldırılması. İkincisi Musul. Üçüncüsü de Ermenistan meselesidir. Atatürk, bunlar masaya gelirse, sormana gerek yok, kalk gel demiştir.” açıklamasını yaptı. Tutanaklara baktığınızda İsmet Paşa’nın, “Tarihsel olarak Musul bizimdir ve halk bize bağlı olmak istiyor. Koyun sandığı, referandum yapın. Musul vilayetine bağlı sancaklara Sorun. Kime bağlanmak istiyorlar.” dediğini görüyoruz. Araplar hariç, Türkler, Kürtler iradelerini Türkiye’den yana ortaya koymuşlar. Ama o dönemde bölgede petrol bulunmuş ve bize vermeyecekleri de belli. Lord Curzon, “Bu halk demokrasiden anlamaz, sandığı bomba zannederler” diyerek referanduma yanaşmıyor.” açıklamasını yaptı. “Telgrafın tellerine kuşlar değil, İngiliz istihbaratı konmuş.” Erhan ayrıca, Ermeni komitacılarının ölüm tehdidi altında süren Lozan görüşmelerinde İngiliz istihbaratının Türk tarafının bütün haberleşmesini izlediğine dikkat çekti. “Bizim haberleşmemiz Köstence üstünden geçen telgraf hatlarıyla oluyordu. Görüşmeler sırasında İsmet Paşa bir şey söyleyecek, Atatürk talimat vermiş. İngilizler, müzakere edelim demeden hemen cevap veriyorlar. Bizimkiler dinlendiklerini o zaman anlıyorlar.” dedi. Bütün bu şartlar altında diplomasinin ideal olanın değil, mümkün olanın alınması sanatı olduğunu belirten Erhan, Lozan için zafer ya da hezimet gibi ifadeler kullanılmasının doğru olmadığını belirtti. “Her şeyi çözen bir antlaşma değildir, bazı konular ötelenmiştir. Lozan hükümlerini, biz daha sonra Montrö Boğazlar Antlaşması ve Hatay ile lehimize bozduk. Bu konular bizim istediğimiz gibi oldu.” diye konuştu. “Lozan, doğum belgesidir. Hepimizin savunması gerekir” Prof. Dr. Sevtap Demirci ise, Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum belgesi ve tapusu olduğunun altını çizdi. Lozan’ın, T.C’nin hukuki açıdan devlet olarak tanınmasını sağladığını anlattı. “Mülkiyettir. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığın sağlandığı belgedir. Mondros ve Sevr’in yerine konulan ve halen yürürlükte olan, devletlerin eşitliği prensibi üzerine oturtulmuş bir uzlaşıdır. Vatan toprağı olan Musul ise en büyük kaybıdır. Ama bütününe ve içeriğine baktığınızda hepimizin savunması gerekir. Bu sayede uluslararası alanda tam bağımsız Türkiye diye bağırabildik. Büyük bir başarıdır” değerlendirmesi yaptı. “Her iki taraf için de mutlaka barışla tamamlanmalıydı” Prof. Dr. Demirci, İngiliz arşivlerinde 6 seneye yakın süren çalışmalarında, bu görüşmelerin mutlaka barışla tamamlanması gerektiğini net bir şekilde gördüğü ifade etti. Türkiye’nin olduğu kadar İngiltere’nin de yeni bir savaşa hazır olmadığını ifade etti. “Ancak belgeler gösteriyor ki bizim tarafımız bunu bilmiyordu. İstihbarat her şeydir fakat burada bizim aleyhimize işledi. Karşı taraf, bizim aksimize Türk tarafının durumunu iyi biliyor, konuyu nereye kadar götürebileceğini belirleyebiliyordu. En çok üzüldüğüm nokta burasıdır.” diye konuştu. İngiltere’nin ABD’den aldıkları borçların baskısı altında olduğunu, İrlanda meselesinin Lozan görüşmelerinin başladığı 1922 yılında patlak verdiğini hatırlattı. “İngiltere’nin, İrlanda’yı sömürge tutabilmesi için orada askeri bir güç barındırması gerekiyordu. Ayrıca pek çok belgede İngiliz Genel Kurmayının, dost bir Türkiye’nin, Rus tehlikesine karşı düşman bir Türkiye’den daha iyi olduğuna değindiğine işaret ettiği görülüyor. Ortak noktamız Hilafet olan Hint Müslümanları meselesi de var. Atatürk’e mektupları var. Para gönderebiliriz, heyetle de sizi temsil edebiliriz gibi. Buna ek olarak İngiltere ve Fransa’nın arası da Almanya savaş tazminatları konusunda açılıyor. Ortadoğu politikasında İngiltere’yi yalnız bırakıyor. Olası bir savaşta İngilizleri desteklemeyeceğini söylüyor. Ancak bu durum Türk tarafınca maalesef bilinmiyordu.” diye konuştu.   “Kapitülasyonlar ve Ermenistan konusunda geri adım atılmadı” İngiltere özelinde batının en büyük dertlerinin boğazların kontrolü ve Musul petrolleri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demirci, “Bizim içinde ekonomik bağımsızlığın temeli olan kapitülasyonların kaldırılması ve Ermenistan meselesi iki kırmızı çizgidir. Bunlardan asla bir adım geri atılmadı. Kapitülasyonlar, 19. Yüzyılda Osmanlının kan kaybettiği yıllarda artık sömürü aracına dönüşmüş. Bir Fatih döneminde değilsiniz ve pazarlık gücünüz yok. Adli kapitülasyonlar nedeniyle suç işlemiş adamı yargılayamıyordunuz bile. İkinci çizgimiz de siyaseten anadolu coğrafyasında asla ve kat-a Ermenistan gibi başka bir siyasi oluşumuna izin verilmemesi. Çok ciddi mücadele edildi ve çiğnetilmedi.” Musul petrollerindeki rüçhan hakkı meselesi “Ankara Hükümeti, Musul’u Milletler Cemiyetinde görüşmek üzere erteledi.” Söyleşide Musul konusu özel olarak ele alındı. Erhan, sorunun Lozan’da çözülemediğinin altını çizdi. TBMM Hükümetinin, Misak-i Milli sınırlarında olmasına rağmen Musul’u Türkiye’ye bırakmayan antlaşmayı niye kabul ettiğini açıkladı. “Görüşmeler uzayınca İngilizler, “Bu konuyu burada çözemeyeceğiz. Hiç olmazsa barış yapalım. Hepimizin buna ihtiyacı var. Bunu sonra Milletler Cemiyetinde hallederiz”. diyorlar. Ancak Türkiye, Milletler Cemiyetine üye değil ve başkanı da İngiltere. Yine de sonra çözmek üzere ayrılıyor.” dedi.  Erhan, Haliç’te müzakerelerin olduğunu, ikili görüşmelerin 6 ay sürdüğünü kaydetti. Mesele çözülemeyince Türkiye’nin Musul’a girmek üzere sınıra asker kaydırdığını belirtti. O zaman da Hakkari’de İngiliz istihbaratının eseri olan Nasruh-i ayaklanması çıktığını söyledi. Erhan, “O dönemde bir de Şeyh Sait ayaklanması vardır. Bu iki ayaklanma nedeniyle, Türk Ordusu Musul’a müdahale edemedi maalesef. 1926’da da Ankara Antlaşması imzalandı.” “25 yıl boyunca %10 rüçhan hakkı var Erhan son olarak, Türkiye’nin Musul’u kayıtsız şartsızda bırakmadığının altını çizdi. 25 yıl boyunca Musul petrollerinden %10 rüçhan hakkı alma kaydıyla imzalandığını belirtti. “1926’dan sonra bu hakka sahiptir. Ancak 1945’e kadar bu hak alınmamış. 1945-1955 arası 10 yıl boyunca almışlar. Ancak 1955’te Irak Bağdat Paktına girdikten sonra biz vazgeçmişiz. Türkiye bütçesinde alacak olarak rüçhan hakkı olarak duruyordu. 1986’da Turgut Özal zamanında o zamanki alacak verecek konuları değerlendirilerek Türkiye kendisi vazgeçti.” şeklinde ifade etti. Prof. Dr. Sevtap Demirci Türk Heyetinin, Musul’u vatan toprağı diyerek vermeme hususunda sıkı mücadele ortaya koyduğunu vurguladı. Yine belgelerde yer alan İsmet Paşanın referandum talebine karşı Lord Curzon’un “Kürtler bu kağıtları yerler gibi” aşağılayıcı ifadelerini hatırlattı. Demirci, “Bölgede cirit atan istihbarat elemanlarının, plebisit yapılması durumunda %90 kaybediceği yönünde raporları var. Bunlara dayanarak asla referanduma izin vermediler. Heyet bunlarla mücadele etti” açıklamasını yaptı.  Prof. Dr. Sevtap Demirci son olarak Turgut Özal’ın “Bütçeden kaldıralım” yönünde bir beyanatı olduğunu doğruladı. Ancak bu vazgeçme ile hakkın kaybolup kaybolmadığına hukukçuların iyi bakmaları gerekir. Bizim bu konuda yazdığımız bir makalede, Türkiye’nin Musul petrolleri üzerinde hakkı olduğunu ortaya koyduk. Tahsil edilmeyen yılların alacakları, faiziyle hesaplansa Türkiye uçar gider. Tek bir kurşun atılmadan Musul toprağı gitti ama petrollerinin Türkiye’nin üzerinde hakkı vardır.” görüşlerini dile getirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.