#Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi

İLKHABER-Gazetesi - Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

ABD'li dağcının nişanlısı, Türkiye'deki mağaralarda yeni keşifler için sabırsızlanıyor Haber

ABD'li dağcının nişanlısı, Türkiye'deki mağaralarda yeni keşifler için sabırsızlanıyor

(İLKHABER)- Van Ord,  yaptığı açıklamada, mağaradaki kurtarma operasyonun kusursuz geçtiğini anlatarak, ABD'li dağcının Türk hükümetinin verdiği destek sayesinde mağaradan tahliye edildiğini vurguladı. Mark'ın tedavisinin Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sürdüğünü hatırlatan Van Ord, "Hastaneden çok memnunuz, bize çok iyi bakıyorlar. Mark hastane odasına yanlışlıkla 'Otel odası' dedi. Buradan ne kadar rahat olduğumuzu anlayabilirsiniz. Doktorlar ve hastane personeli bize çok iyi davranıyor. Sorunun ne olduğunu bulmak için uğraşıyorlar. Hastane personeli bana sürekli yardımcı da oluyor. Buradaki herkes kendilerini işine adamış kişiler. Gerçekten burada olmak çok güzel." diye konuştu.  "Mağaralarda 1000 metre bandına inmek çok uzun sürüyor" Türkiye'ye uzun zamandır keşif gezileri düzenlendiğini anlatan Van Ord, şöyle devam etti: "Keşif gezisi yıllardır devam ediyor. Mağaralarda 1000 metre bandına inmek çok uzun sürüyor. Türkiye'nin çok güzel ve özel bir tabiatı var. Morca Mağarası'nda keşfedilecek bir sürü yeni tür, tıbbi alanlarda kullanılabilecek bir sürü bakteri kolonisi var. Suyun nereye gittiğini görmen gerekiyor. Su hakkında daha çok bilgi edinilmesi gerekiyor. Bu keşif gezisine geçen yıl katılmıştık ve bu yıl da tekrardan geldik. Benim yeteneklerim, ipleri yerleştirmek, harita çıkarmak gibi teknik yetenekler. Mağaranın haritasını çıkarmak, mağaranın içinde nerede olduğunu bilmek ve belgelemek için önemli. Bazen de bilim insanları benden isterse onlar için örnekler ve numuneler topluyorum." Van Ord, Morca Mağarası'ndaki keşif çalışmasına Türk asıllı ABD'li arkadaşının daveti üzerine katıldıklarını belirterek, "Arkadaşım keşif gezisine yeteneklerimizle yapacağımız katkıdan dolayı bizi çağırdı. Burada birçok yeni başlayan insan var. Yerel insanlara mağaralara nasıl girileceğini ve güvenli bir şekilde keşif yapabilmeyi öğretmek çok güzel." ifadelerini kullandı.  "Mağara keşiflerine devam etmek istiyorum" Dickey'in tedavisinin ardından Türkiye'ye yeniden gelmek istediklerini aktaran Van Ord, şunları kaydetti: "Mağara keşiflerine devam etmek istiyorum. Mark'ın başına gelen şey dünyanın her yerinde olabilir. Şansızlığı ise bunun yerin 1000 metre altında başına gelmesiydi. Tıbbi problemlerde her zaman olduğu gibi tedavi olmanızın ardından tekrardan doğa yürüyüşü yapmak isterseniz, aynı şey mağara keşfi için de geçerli. Türkiye eğer bizi kabul ederse tekrardan keşif yapmak isterim. Umarım Türkiye sahip olduğu doğal kaynakların farkındadır. Burası çok özel bir yer." Dickey de Morca Mağarası'na yeniden inmek istediğini açıklamıştı Aralarında yabancı mağara bilimcilerin de olduğu 15 kişilik dağcılık grubu, keşif için 3 Eylül'de Morca Mağarası'na inmiş, ekip üyelerinden Dickey'in mide kanaması geçirdiği ihbarı üzerine bölgede çalışma başlatılmıştı. Mağarada ilaç tedavisi uygulanan Dickey için doktorların onay vermesinin ardından 9 Eylül'de başlatılan çalışmalarla 12 Eylül'de tahliye edilen ABD'li dağcı, helikopterle getirildiği Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedaviye alınmıştı. Yoğun bakımdan servise alınan ve sağlık durumu iyiye giden Dickey, dün düzenlenen basın toplantısında, "Morca Mağarası'na yeniden girmeyi çok isterim. Amacım geri girip yarıda bıraktığım keşfi tamamlamak." ifadesini kullanmıştı.

ABD'li dağcı rahatsızlanınca tahliye edildiği Morca Mağarası'na yeniden girmek istiyor Haber

ABD'li dağcı rahatsızlanınca tahliye edildiği Morca Mağarası'na yeniden girmek istiyor

MERSİN (AA) - Mersin'in Anamur ilçesinde, 3 Eylül'de indiği Morca Mağarası'nda rahatsızlanan ve ilaç tedavisi sonrası başlatılan çalışmalarla 12 Eylül'de tahliye edilen ABD'li dağcı Mark Dickey, sağlığına kavuştuktan sonra keşif çalışmalarını sürdürmek istediğini belirterek, "Morca Mağarası'na yeniden girmeyi çok isterim. Amacım geri girip yarıda bıraktığım keşfi tamamlamak." dedi.Keşif çalışması için 3 Eylül'de Morca Mağarası'na inen ve yaklaşık 1276 metre derinlikte mide kanaması geçirdikten sonra yapılan tedaviyle doktorların kararı üzerine 9 Eylül'de başlatılan çalışmaların ardından 12 Eylül'de günün ilk saatlerinde tahliye edilen Dickey, tedavisinin sürdüğü Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde düzenlenen basın toplantısına katıldı.Dickey, Morca Mağarası'ndan başarılı şekilde kurtarıldıktan sonra getirildiği hastanede bir süre yoğun bakım servisinde tedavi gördüğünü söyledi.Hayatta olmanın sevincini yaşadığını aktaran Dickey, "Bugün halen hayatta olduğum için büyük şükran diliyorum. 11 gün boyunca yer altında sıkışıp kalmışken bir milletin beni izlediğini, merak ettiğini, defalarca desteklediğini öğrendim; Türkiye." dedi.- "Türk hükümetine beni destekledikleri için teşekkür ediyorum"Dickey, mağaradaki tahliye sürecine Türk hükümetinin büyük destek verdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:"İnsanlar beni takip etmeye başlamadan çok önce Türk hükümetinin desteği başlamıştı. Hayatımı kurtaran, gerekli tıbbi malzemeleri nişanlım Jessica'ya ulaştırarak zorlu 1000 metrelik yolcuğu geri yapmasını sağlayan hızlı ve kararlı adımlar için onlara teşekkür ediyorum. Morca, hayatımın ilk kurtuluşu değil. 3 kurtulmadan biriydi ama ben oradaydım. Sadece Türkiye değil tüm dünya beni takip ediyordu. Bu inanılmaz bir şey. Avrupa Mağara Kurtarma Derneği ve Türk hükümeti kurumlarının katkısıyla gerçekleştirilen ortak çalışma, son kurtuluşum için önemli bir rol oynadı. Türk hükümetine beni başından sonuna kadar destekledikleri için çok teşekkür ediyorum"Avrupa Mağara Kurtarma Derneği'nin bir parçası olduğunu aktaran Dickey, Morca Mağarası'nda gerçekleştirilen operasyonun tüm dünyaya örnek olduğuna dikkati çekti.ABD'li dağcı, tedavi sürecine değinerek, "Şimdilik bu hastanede doktorların ve çalışanların inanılmaz özenli bakımı altında iyileşmeye devam edeceğim. Hem mesleki uzmanlıkları hem de kişisel ilgilileri için onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Bunu etrafımda görüyorum; sadece benim için değil, buraya gelen her hastayla aynı şekilde ilgileniyorlar. İnanılmaz bir hastane burası." diye konuştu.Dickey, bir gazetecinin, Morca Mağarası'na giriş amacını sorması üzerine, "Mağaraya girme sebebimiz Türkiye Mağaracılık Federasyonunca yürütülen bir keşif çalışmasıydı. Mağarada keşif yapılmasının en önemli sebebi bilim, çünkü mağaralar insanların girmediği ve ulaşmadığı yerler. Dolayısıyla oradan alınan örnekler ve orada yaşayan canlılar bilim için çok önemli. Ben bilim insanı değilim ama oradan bir kartla örnek alabiliyorum. Dolayısıyla bu şekilde bilime faydası oluyor." ifadelerini kullandı.- Yer altındaki gölün karşısına geçmeyi amaçlamışDickey, mağarada umutsuzluğa kapılmamaya çalıştığını belirterek, şöyle konuştu:"Durumun gerçek anlamda farkına vardığınız zaman 'Evet, öleceğim' diyebiliyorsunuz ama yine de ümitsizliğe kapılmadım. Mağara keşiflerine devam edeceğim. Başıma gelen bu tıbbi durum ender rastlanan bir şey. Her zaman olabilecek bir şey değil. Bu bir şanssızlık. Hayatın her alanında risk var. Mağaracılık diğer bazı sporlara baktığımızda aslında güvenli bile sayılabilir. Morca Mağarası'na yeniden girmeyi çok isterim. Amacım geri girip yarıda bıraktığım keşfi tamamlamak. 1000 metre aşağı inince yerin altında bir göl var. O gölü geçip karşıda ne olduğunu keşfedebilmek için dalış yapıyoruz. Aşağı inip yukarı tırmanmış oluyoruz. O gölün üstünden geçmeyi hedefliyorum. Geçen sene 100 metre tırmandım. Bu sene onu geçmeyi amaçlamıştım. Amacım gölün karşına geçmek."- Dickey'in nişanlısı, kendilerine yapılan yardımları anlattıABD'li dağcının nişanlısı Jessica Van Ord da Mark'ın rahatsızlandığı gün kendisinin tırmanarak dışarı çıktığını anlattı.Yetkililere ulaşınca tahliye çalışmalarının hızlıca başladığının altını çizen Van Ord, sözlerini şöyle sürdürdü:"Türk hükümetinin yardımı karşısında çok etkilendim. Onlar hemen bana yardım etti. Ben de mağaraya inip Mark'a yardım ettim. İlk aşamada, yaşamaya devam edebilmesi için gerçek kurtarma operasyonu başlayıncaya kadar gerekli sıvıları verdim. Operasyon başladıktan sonra çok rahattım. Herkes inanılmaz iyi eğitimliydi ve işini çok iyi yapıyordu. Türk hükümetine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Farklı ülkelerden mağara kurtarıcılarını buraya getirip kurtarma operasyonu yapmasına izin verdiler ve kendileri de katıldılar. Aynı zamanda hastanede de bize çok iyi bakıyorlar. Hem Mark'ın sağlığı hem de kişisel olarak kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Çok iyi bakıldığımızı düşüyoruz."- "Tedavisini yaptıktan sonra taburcu olmasını sağlayacağız"Hastanenin Başhekimi Doç. Dr. Bahar Aydınlı da Dickey'in sağlık durumunun iyi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:"Helikopterle hastanemize getirilen Mark Dickey, acilde yapılan ilk kontrollerinin ardından yoğun bakıma alındı. Tetkik ve tedavileri tamamlandıktan 2 gün sonra da servise alındı. Tedavisi devam ediyor. Çok şükür sağlıklı, yanımızda oturuyor. Tedavisini sonuna kadar yaptıktan sonra taburcu olmasını sağlayacağız. O zamana kadar kendisi bizim misafirimiz, çünkü seyahat edeceği mesafenin uzun olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle sağlığının iyi olduğundan emin olduktan sonra taburcu olmasına izin vereceğiz."Aralarında yabancı mağara bilimcilerin de olduğu 15 kişilik dağcılık grubu, keşif için 3 Eylül'de Morca Mağarası'na inmiş, ekip üyelerinden Dickey'in mide kanaması geçirdiği ihbarı üzerine bölgede çalışma başlatılmıştı.Mağarada ilaç tedavisi uygulanan Dickey için doktorların onay vermesinin ardından 9 Eylül'de başlatılan çalışmalarla ABD'li dağcı 12 Eylül'de tahliye edilmiş, helikopterle getirildiği Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviye alınmıştı.

Mersin Şehir Hastanesinde 6 yılda 12 milyondan fazla poliklinik hizmeti verildi Haber

Mersin Şehir Hastanesinde 6 yılda 12 milyondan fazla poliklinik hizmeti verildi

MERSİN (AA) - SERKAN AVCI - Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, açılışının üzerinden geçen 6 yılda 12 milyondan fazla poliklinik hizmeti sundu.Kamu-özel sektör iş birliğiyle yaptırılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 Şubat 2017'de hizmete açılan hastane, Doğu Akdeniz'in önde gelen sağlık kuruluşları arasında bulunuyor.Hem Mersin hem de çevre illerde yaşayan vatandaşlara umut olan hastane, 6 yıldır şifa dağıtmaya devam ediyor.Teknolojik ve fiziki altyapısı sayesinde açılışından bu yana 12 milyon 607 bin 80 poliklinik hizmeti verilen sağlık merkezinde, 3 milyon 741 bin 975 kişiye acil servis desteği sunuldu.Hastanede 62 bin 770 bebek dünyaya gözlerini açtı, 470 bin 350 de cerrahi operasyon gerçekleştirildi.- "Hava ambulansıyla nakledilenlere de sağlık hizmeti"Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Bahar Aydınlı, AA muhabirine, hastanenin 6 yılda bölgedeki en önemli sağlık kuruluşlarından biri haline geldiğini söyledi.Hastaların memnuniyet oranının yüksek olduğunu dile getiren Aydınlı, "Hastanemizin kentteki ve çevre illerdeki yeri farklı. Akdeniz Bölgesi'ne hizmet veren hastaneyiz. Karaman, Antalya Alanya, Osmaniye, Hatay İskenderun ve sınırdan çok ciddi bir hasta sirkülasyonu var. Binamızın üzerinde helikopter pistimiz olduğu için hava ambulansıyla nakledilen hastalara da sağlık hizmeti verebiliyoruz." dedi.Aydınlı, açılışında ünite olarak hizmet veren bazı birimlerin ihtiyaç nedeniyle bünyesinde yoğun bakım servisi de olan merkez haline getirildiğini aktardı.- Yatak kapasitesi 1400'e çıkarılıyorOlağanüstü durumlara karşı her zaman hazır olduklarını vurgulayan Aydınlı, şöyle devam etti:"Hastanemizin teknolojik altyapısı, yatak kapasitesini arttırabilme özelliğini sağlıyor. Her türlü olağanüstü koşulda mevcut yatak kapasitemizi iki katına kadar arttırabiliyoruz. Sağlık hizmeti sunumunda istediğimiz kadar esneyebiliyoruz. Bu genişleyebilme kapasitesi diğer hastanelerimizde mevcut değil. O nedenle istediğimiz kulvarda, dilediğimiz şekilde hareket edebiliyoruz. Bunun pozitif yansımalarını da görüyoruz. Yatak kapasitemiz açıldığında 1294'tü. İlerleyen süreçlerde geçici tescille 1380'lere kadar çıktık. Şu anda kalıcı tescile döndük, 1344'üz. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde 1400 yatağa doğru gideceğiz. Çünkü servis yatak kapasitemizde artış yapmamız gerekiyor."Aydınlı, hastanenin öne çıkan hizmetlerine değinerek, "Tıbbi onkolojide 'akıllı immünoterapi' yapıyoruz. Bunu yapmak istediğimizde genetik testler üzerinden doğrulamak gerekiyor. Altyapımız ve dış anlaşmalarımız bunun gerçekleşebilmesini sağlıyor. Radyasyon onkolojisinde 2 tane Lineer Akseleratör (LINAC Radyoterapi Cihazı) mevcut. Bu LINAC cihazları Avrupa standartlarında. Pek çok kulvarda önde olmaya çalışıyoruz. Bunu da hekim kadrolarımızla sağlıyoruz. Özellikli cerrahileri de hastanemizde yapmaya çalışıyoruz." diye konuştu.- Eğitim kliniklerinde yeni uzman hekimler yetişiyorAydınlı, Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliğinde eğitim ve araştırma alanında çalışmalar yürütüldüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:"20'nin üzerinde akademisyen arkadaşımız var. Şu anda 4. eğitim kliniğimiz de kuruldu. Diğer 3 eğitim kliniğimizin de asistanları var. Farklı branşlarda yeni nesil uzman hekim yetiştirmeye çalışıyoruz. Açtığımız kadroların hiçbiri boş kalmıyor. Burada eğitim almak istiyorlar. Artık tercih ediliyoruz. Bu, alanı beğenmekten kaynaklanıyor. Nerede sağlık hizmeti aldığını sorgulayan hasta kadar nerede eğitim aldığını sorgulayan bir nesil de var. Artan nüfusu karşılayabilecek hekim ihtiyacını sağlayabilmek için hem hizmet veren hem de hizmeti sunabilecek hekim yetiştiren bir eğitim hastanesiyiz. İkisini aynı kulvarda yürütmeye çalışıyoruz."

Kalp kapağı daralan ve çürüyen hasta "Ozaki" yöntemiyle sağlığına kavuştu Haber

Kalp kapağı daralan ve çürüyen hasta "Ozaki" yöntemiyle sağlığına kavuştu

MERSİN (AA) - SERKAN AVCI - Mersin'de, nefes darlığı ve bayılma şikayetiyle başvurduğu hastanede aort kapağında darlık ve çürüme olduğu belirlenen hasta, hasarlı kapağın kişinin kendi dokusundan üretilen kalp zarı ile değiştirilmesi olarak bilinen "Ozaki" yöntemiyle sağlığına kavuştu.Karaman'ın Ermenek ilçesinde yaşayan 48 yaşındaki Şahin Koçak, 30 Kasım'da nefes darlığı ve bayılma şikayetiyle Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurdu.Kalp ve Damar Cerrahi Kliniği'nde yapılan kontrollerde, hastanın aort kapağında darlık bulunduğu ve çürümeye başladığı belirlendi.Aort kapağı işlevini yitiren Koçak ile görüşen Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Erin Tüysüz, Japon bilim insanı Dr. Shigeyuki Ozaki tarafından mekanik ve biyolojik kalp kapaklarına alternatif olarak geliştirilen "Ozaki" yöntemini önerdi.Tedaviyi kabul etmesi üzerine 8 Aralık'ta ameliyata alınan Koçak'ın hasarlı kalp kapağı, kendi dokusundan üretilen kalp zarı ile değiştirildi.Hastanede ilk kez uygulanan "Ozaki" yöntemi sayesinde iyileşen Koçak, taburcu edildi.Doç. Dr. Mehmet Erin Tüysüz, AA muhabirine, aort kapağı hastalıklarının çeşitli nedenlerle gelişebileceğini söyledi.Hastalığın tedavisinde mekanik ve biyolojik kalp kapaklarının mevcut olduğunu anlatan Tüysüz, bu tedavilerin uygulandığı bazı durumlarda dezavantajların da ortaya çıkabildiğini dile getirdi.Tüysüz, hastaneye başvuran Koçak'ın aort kapağında hasara rastladıklarını belirterek, "Aort kapak darlıkları genellikle toplumda ileri yaşlarda görülmesine rağmen bu hastamızda 48 yaşında ortaya çıkmıştı. Hastamız kliniğimize nefes darlığı ve bayılma şikayetiyle başvurdu. Yapmış olduğumuz tetkiklerde aort kapağının daraldığını ve çürüdüğünü gördük. Bunun üzerine ameliyat planladık." diye konuştu.- "Nefes darlıkları ortadan kalktı""Ozaki" yöntemini hastanede ilk kez uyguladıklarını ifade eden Tüysüz, şöyle konuştu:"Bu teknik, yaklaşık 15 yıl önce Japon cerrah Ozaki tarafından geliştirilmiş, hastanın kendi kalp zarından yapılan yeni kapaklarla değişim ameliyatıdır. Biz buna 'Ozaki prosedürü' diyoruz. Belli miktarda kalpten almış olduğumuz kalp zarını, uygun çaplarda ölçümler gerçekleştirerek hastaya yeni bir kapak yapmış olduk. Bu şekilde hastamız kan sulandırıcı kullanmayacak, yapay kapak fonksiyonlarında duyulan kapak seslerini duymayacak, hastaneye bağımlı olmayacak. Daha rahat bir hayat yaşayacağını düşünüyoruz. Hastamızın efor kapasitesi arttı, daha rahat nefes alıyor, yürümekle gelen nefes darlıkları ortadan kalktı."- "Hızlı yürüdüğüm zaman bir anda kesiliyordum"Şahin Koçak da tedavisinden önce günlük yaşamında zorlandığını dile getirerek, şunları kaydetti:"Nefes darlığı ve bayılmanın yanı sıra baş dönmesi, göz kararması ve halsizlik de yaşıyordum. Hiçbir şey kaldıramayacak hale gelmiştim. Yaklaşık bir yıldır sürüyordu. Köyde çalışıyorum. Hızlı yürüdüğüm zaman bir anda kesiliyordum, nefes alamıyordum. Kalp kapağımın çürüdüğünü, ameliyat yapılması gerektiğini ve yapılmazsa yaşama şansımın zor olduğunu söylediler. Kabul edince tedaviye başladık, ameliyat oldum, çok şükür iyiyim."Şevika Koçak da Tüysüz ve ekibine teşekkür ederek, eşinin ameliyat sayesinde sağlığına kavuştuğunu söyledi.

Ani görme kaybı yaşayan hasta, hiperbarik oksijen tedavisiyle iyileşti Haber

Ani görme kaybı yaşayan hasta, hiperbarik oksijen tedavisiyle iyileşti

MERSİN (AA) - SEZGİN PANCAR - Mersin'de belediye çalışanının damar tıkanıklığına bağlı ani görme kaybı yaşadığı gözünde, hiperbarik oksijen tedavisiyle iyileşme sağlandı.Erdemli Belediyesinde görevli 47 yaşındaki Hüseyin Titiz, sol gözünde ani görme kaybı nedeniyle 18 Eylül'de Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitti.İlk kontrollerinde retinal arter tıkanıklığı yaşadığı belirlenen Titiz, Sualtı ve Hiperbarik Ünitesine sevk edildi.Hastaya, yüksek basınçla donatılan odada saf oksijen solunmasıyla gerçekleştirilen hiperbarik oksijen tedavisi uygulandı.Denizaltını andıran odada yaklaşık 2 ay tedavi gören Titiz'in görme duyusunda iyileşme sağlandı.- "Şu an durumum bayağı iyi"Hüseyin Titiz, AA muhabirine, hiperbarik oksijen tedavisi sayesinde sağlığına kavuştuğunu anlattı.Sol gözündeki görme kaybının tedavi sayesinde giderildiğini aktaran Titiz, şöyle devam etti:"Ağrı, sızı hissetmemiştim, aniden sol gözümde görme kaybı oluştu. Retinal arter tıkanıklığı teşhisinin ardından hiperbarik tedavisine başladım. Yaklaşık 2 aydır bu tedaviyi görüyorum. Hastaneye ilk geldiğimde sol gözümde hiç görme yoktu ama tedavinin başlamasıyla biraz görmeye başladım. Şu an durumum bayağı iyi. Sağ gözümü kapattığımda dahi sol gözüm tek başına bazı şeyleri seçebiliyor."- Saf oksijenle farklı hastalıklar tedavi ediliyorSualtı ve Hiperbarik Ünitesi Uzman Doktoru Eren Olcay da hiperbarik oksijen tedavisinin geniş hastalık grubuna uygulandığını söyledi.Hasta gruplarının önemli kısmını, diyabet hastalığına bağlı kronik iyileşmeyen yaraların oluşturduğunu aktaran Olcay, kemik enfeksiyonları, retinal arter oklüzyonu, ani işitme ve görme kaybı ile karbonmonoksit zehirlenmesi gibi acil durumlarda da bu tedavinin uygulandığını belirtti.Birimde, uzman doktor, 2 basınç operatörü, 5 hemşire ve tıbbi sekreterden oluşan 9 personelle hizmet verildiğini söyleyen Olcay, ortalama 2 saatlik tedavinin haftanın 5 günü uygulanabildiğini dile getirdi.- Hastaların olduğu oda kameralarla izleniyorOlcay, hiperbarik uygulamasının başarılı olmasında erken tanının da önem taşıdığını ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:"Hastamızda da olduğu gibi gözün, retina tabakasını besleyen retinal arterin tıkanması sonrasında görme kaybı gelişebiliyor. Bu görme kaybı, saatler içerisinde geri dönülemez hal alabiliyor. Taburcu ettiğimiz hastamız, görme kaybının 17'nci saatinde bize ulaştı. Hastayı olabildiğince erken tedaviye aldık, her gün sabah ve akşam hiperbarik oksijen tedavisi uyguladık. Hastaneye ilk gelişinde sol gözünde orta ve alt kadranlarda parmak sayamıyor, el hareketlerini algılayamıyordu. Tedavi sürecinde hasta ve bizler görme alanının yavaş yavaş açıldığını belirledik. Hastamız şu an gözün tüm kadranlarında parmak sayabiliyor, el hareketlerini algılayabiliyor. Hastada belirgin iyileşme sağladık."Basınç odasında aynı anda 12 hastaya hizmet verilebildiğini aktaran uzman doktor Eren Olcay, operatörlerin oda ve çevresindeki kameralardan hastaları, tedavi sürecini ve basınç değerini anlık takip ettiğini sözlerine ekledi.

Prematüre bebek Sevim Sultan yaşam savaşını kazandı Haber

Prematüre bebek Sevim Sultan yaşam savaşını kazandı

MERSİN (AA) - SERKAN AVCI - Mersin'de 24 haftalıkken dünyaya gözlerini açan 710 gram ağırlığındaki bebek, doktor ve hemşirelerin şefkatli ellerinde hayata tutunarak 101 gün sonra ailesine kavuştu.Akdeniz ilçesinde yaşayan Yeşim Yalçın'ın (30), üçüncü çocuğunu kucağını alacağı günü beklerken, hamileliğinin 24. haftasında şiddetli sancıları başladı.Eşi Harun Yalçın (33) tarafından kentteki bir özel hastaneye götürülen anne, doğumun başladığının anlaşılması üzerine Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi.Burada doğuma alınan anne, 710 gram ağırlığında ve 35 santimetre boyunda kız çocuğu dünyaya getirdi. "Sevim Sultan" adı verilen bebek, organları gelişmediği ve solunum yetmezliği çektiği için kuvözde tedavi altına alındı.Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi uzman doktorları Mustafa Akçalı ve Hüseyin Şimşek ile hemşireler tarafından özenle bakılan bebeğe akciğer gelişimi için tedavi uygulandı.Yaşam savaşı verdiği süreçte 2 kilo 80 gram ve 60 santimetreye ulaşan Sevim Sultan, 101 gün sonunda taburcu edildi.- "Doğduğu anda öleceğini düşünmüştüm"Anne Yeşim Yalçın, AA muhabirine, doğumunun ardından psikolojik olarak zor bir süreç yaşadığını söyledi.O günleri unutamadığını anlatan Yalçın, "Doğduğu anda öleceğini düşünmüştüm. Başlarda hiç umudum yoktu. Hastaneden çıkacağıma inanmadım. Çıktığımız gün aşırı mutlu olduk. Bebeğimi 101 gün boyunca gelip gittiğim hastaneden çıkarttım. Bunun tarifi yok." dedi.Yalçın, kızının hayata tutunmasında ellerinden gelen çabayı gösteren sağlık çalışanlarına teşekkür etti.Sağlık çalışanlarının kızının yaşaması için büyük mücadele verdiğine tanıklık ettiğini aktaran anne Yalçın, "101 günde iyi ve kötü günler geçirdim. Ağlayarak da gülerek de çıktığım günler oldu. Gülmemiz ve ağlamamız doktorumuzun ağzından çıkacak iki kelimeye bağlıydı. Sonu çok güzel oldu. İki oğlandan sonra Sevim Sultan dünyaya geldi. O ailenin tek kız çocuğu. Bundan dolayı çok seviyoruz. Hepimiz çok mutluyuz." diye konuştu.- "Sabırla taş üstüne taş koya koya 101 günümüz geçti"Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Birim Sorumlusu Uzman Dr. Mustafa Akçalı da yaşam şansı düşük olan bir bebeği hayata tutundurmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.Tedavi sürecinde yaşadıkları zorluklara değinen Akçalı, şunları kaydetti:"Sevim Sultan gerçekten küçük bebeklerden bir tanesiydi. 24-25 hafta arasında 700 gram civarında doğmuştu. Bebeğimizi kuvöze alarak hassas bir şekilde bütün müdahaleleri yaptık. İğneyle kuyu kazar gibi her gün iki ileri bir geri giderek sabırla taş üstüne taş koya koya 101 günümüz geçti. Bu süreçte özellikle annesiyle yoğun duygular yaşadık. Her gelmelerinde çok ciddi endişeleri vardı. 101 günün sonunda mutlu sona ulaşmak insanda gerçekten inanılmaz duygular içeriyor. Aileyi mutlu görünce biz de mutlu oluyoruz. Bu motivasyonla diğer bebeklerimize de bakmaya çalışıyoruz. Bu bebeklerin bakımı için canla başla mücadele ediyoruz. Bu duyguyu tarif edemiyoruz. Anlatılmaz, yaşanır."

Mersin'de prematüre bebekler ve çocuklar doğdukları hastanede buluştu Haber

Mersin'de prematüre bebekler ve çocuklar doğdukları hastanede buluştu

MERSİN (AA) - Mersin'de prematüre olarak dünyaya gelen bebekler ve çocuklar doğdukları hastanede ailelerinin katılımıyla bir araya geldi.Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesince 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte hastanede tedavi gören prematüre bebeklerin doğduktan sonraki fotoğraflarının yer aldığı görüntü izletildi.Hastanenin Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Bilge Aydınoğlu Gökşen, etkinliği farkındalığın artırılması için yaptıklarını belirtti.Ailelerle tekrar bir araya gelmekten mutlu olduklarını ifade eden Gökşen, "Onlara 'cesur yürekler' diyorum çünkü onlar hayata gözlerini açtıklarında o minik elleriyle öyle bir tutunuyorlar ki. Biz pes etsek de asla pes etmiyorlar." diye konuştu.Başhekim Doç. Dr. Bahar Aydınlı da sevginin çözemeyeceği bir şeyin olmadığını dile getirerek, bu süreçte fedakarlık gösteren başta anne, babalar ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti.Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Uzman Doktoru Mustafa Akçalı ise son yıllarda Türkiye'de prematüre konusunda farkındalığın oluştuğunu vurguladı.Akçalı, daha sonra prematüre olarak doğup büyüdükten sonra iletişime geçtiği çocuklarla anılarını anlattı.Hemşire Emine Ahsen Başkaya da prematüre bebeklerin evde bakımları konusunda katılımcılara bilgi verdi.- Anneler duygularını anlattıPrematüre bebek sahibi Emine Telci, çocuğunun 530 gram olarak dünyaya gözlerini açtığını dile getirdi.Asla umudunu kaybetmediğini aktaran Telci, "Hiç umut vermedikleri bebeğim hayata tutundu. Çünkü 'benim bebeğim yaşayacak' diye inandım. Doğduğu gün bebeğimi göremedim. Ertesi gün gördüm. Yoğun bakım kapısında heyecanlı bekleyiş başlamıştı. İçeriye girdiğimde küçücük bebeğimi kuvözün içerisinde kablolarla gördüğümde yıkılmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum." ifadelerini kullandı.Prematüre bebeği olan Meryem Sevim de çocuğunu sağlıklı bir şekilde kucağına aldığı için mutlu olduğunu ifade etti.Çocuğunun sağlığına kavuşmasına destek veren doktor ve hemşirelere teşekkür eden Sevim, "Çok şükür 137 günün sonunda sağ salim kucağıma aldım. 24 hafta 460 gram doğmuştu. Kızım 1,5-2 ay entübe kaldı. Ben pes etmedim, hiçbir anne de pes etmesin. Entübeden çıktından sonra ilk gördüğüm an mutluluğumu yaşadım." diye konuştu.Müzik dinletisinin yapıldığı etkinlikte anneler, babalar ve sağlık personeli eğlendi.Etkinlikte, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla katılımcılarla birlikte pasta kesildi, çocuklara oyuncak hediye edildi.

Dünyaya 460 gram gelen bebek 137 günlük mücadeleyle yaşama tutundu Haber

Dünyaya 460 gram gelen bebek 137 günlük mücadeleyle yaşama tutundu

MERSİN (AA) - SERKAN AVCI - Mersin'de 24 haftalıkken prematüre olarak 460 gram ağırlığında doğan bebek, 137 günlük tedavisinin ardından annesiyle buluştu.Akdeniz ilçesinde yaşayan 28 yaşındaki Meryem Sevim, hamileliğinin 20. haftasında sancılarının başlaması üzerine eşi Kemal Sevim tarafından Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü.Buradaki kontrollerinde gebeliğe bağlı yüksek tansiyon nedeniyle bebeğinin zehirlenme riski bulunduğu tespit edilen anne, yoğun bakıma alındı.Tedavisi bir ay süren annenin, hamileliğinin 24. haftasında dünyaya getirdiği 460 gram ağırlığında, 25 santimetre boyundaki kızına Nazimasu adı verildi.Erken doğum nedeniyle organları gelişmediği için kuvöze alınıp solunum cihazına bağlanan prematüre bebeğe, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi uzman doktorları Mustafa Akçalı ve Hüseyin Şimşek tarafından akciğer gelişimi için tedavi uygulandı.Zorlu sürecin ardından organlarının gelişmesiyle ağırlığı 1950 grama, boyu da 47 santimetreye ulaşan Nazimasu, yaşam mücadelesini kazandı.Annesiyle buluşan bebek, sağlık görevlilerinin alkışlarıyla hastaneden taburcu edildi.- "O içeride ne yaşadıysa, ben de kapısında aynı şeyleri yaşadım"Anne Meryem Sevim, AA muhabirine, Nazimasu'nun prematüre doğan ikinci bebeği olduğunu, Umut Can adını verdikleri oğullarının 5 yaşına geldiğini söyledi.Bebeğinin hayata tutunmasına katkı sunan sağlık ekiplerine teşekkür eden Sevim, "İkinci kez bu duyguyu yaşadığım için doğuma dua ederek girip çıktım. Sadece bebeğimin sağlıklı olmasını diledim. İkimiz için de risk vardı ama çok şükür iyi gitti. Önce Allah'a, sonra doktor ve hemşirelerimize çok teşekkür ediyorum. Onlar için çok dua ediyorum." diye konuştu.Bu süreçte yaşadıklarını unutamayacağını dile getiren Sevim, şunları anlattı:"Kızımın kalbi durdu, beyin kanaması geçirdi ve ameliyat oldu. O içeride ne yaşadıysa, ben de kapısında aynı şeyleri yaşadım. Çok şükür o günden sonra kızım toparlandı. Çocuğumu alıp çıkacağım zaman Allah'a şükrettim. Allah, doktor ve hemşirelerimizden binlerce kere razı olsun. Çok şükür kızımı kucağıma aldım. Hastaneden mutlulukla, sevinçle, alkışlarla çıktık. Bu anı bekliyorduk. Çocuklarım her gün kardeşlerini soruyorlardı. Sürekli onları bırakıp hastaneye geliyordum. Onlar da şimdi mutluluktan havalara uçuyor. Ailemiz çok mutlu, şu an çok iyiyiz."Sevim, kayınvalidesinin Nazima olan adından esinlenerek bebeğe Nazimasu ismini verdiklerini de belirtti.- "Yaşama şansı çok düşük olan bebeklerden biriydi"Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Birim Sorumlusu Uzman Dr. Mustafa Akçalı da Nazimasu'nun hayata tutunması için ellerinden geleni yaptıklarını vurguladı.Bebeğin adeta yaşam savaşı verdiğine dikkati çeken Akçalı, şunları kaydetti:"Nazimasu inanılmaz küçük ve yaşama şansı çok düşük olan bebeklerden biriydi. Tedavi süreci ve zorlu işlemlerin ardından mutlu sona ulaştık. Nazimasu'nun kalbinin durduğu dönemler oldu. Arkadaşlarımızla beraber özverili bir şekilde müdahale ettik ve hayata döndüğünü gördük. Değişik bir duygu. Bu kadar mücadeleden sonra mutlu sona ulaşmak hem mutlu ediyor hem de çalışma şevkini arttırıyor. Aile ilk geldiği zaman çok endişelilerdi, çocuklarını her an kaybedeceklerini düşünüyorlardı. Bebeği 137 gün sonunda taburcu ederken anne ve babası inanılmaz keyiflilerdi."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.