#NATO Zirvesi

İLKHABER-Gazetesi - NATO Zirvesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, NATO Zirvesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz Suriye'de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye'de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz. Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız. ABD ve İran'ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO'nun 75. Kuruluş yıl dönümü nedeniyle Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) başkenti Washington'da düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin ardından yurda döndü. Erdoğan, dönüş sırasında uçakta, zirveyi takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı. Zirve hakkında genel bir değerlendirme yapan ve zirvenin genel olarak faydalı geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör konusunda ödediğimiz bedelleri tüm dünya biliyor. Müttefiklerimizden teröre karşı verdiğimiz mücadelede samimi dayanışma beklediğimizi burada bir kez daha vurguladım. Ayrıca savunma sanayi ticaretinin önündeki kısıtlamaların süratle kaldırılması gerektiğini ifade ettim. Bildiğiniz gibi NATO'nun Vilnius Zirvesi'nde bütün müttefikler bu yönde taahhüt vermişlerdi. Aradan geçen sürede taahhütleri doğrultusunda gerekli adımları atan müttefiklerimiz de çoğunluktaydı. Ancak bazı NATO üyeleri verdikleri sözlere rağmen, menfi tutumlarını değiştirmedi. Bu duruma hem ilk oturumda hem de zirve esnasında gerçekleştirdiğim ikili görüşmelerde özellikle temas ederek, görüştüğüm liderlere bunları anlattım. “NATO müttefikleri arasında artık kısıtlamaları konuşmak istemiyoruz.” dedim. Ukrayna-Rusya savaşında ilk günden bu yana sürdürdüğümüz dengeli tavrımız zaten bütün liderlerce malum. Ukrayna gibi Rusya Federasyonu da bizim komşumuzdur. Güçlü bağlarımızın olduğu bir ülkedir. Her iki ülkeyle de çok boyutlu ilişkilerimiz mevcuttur. Savaşa rağmen bunların korunmasına da önem veriyoruz. Daha fazla kan dökülmeden diplomasiye dönülmesi ve müzakere zemini hazırlanması gerektiğine dikkat çektim. Bu doğrultuda İstanbul sürecini devam ettirmeye hazır olduğumuzu vurguladım. Bildiğiniz gibi Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte, NATO'nun yeni Genel Sekreteri olarak tayin edildi. Adaylık sürecinde ülkemizi ziyaret eden Rutte'ye hassasiyetlerimizi ve beklentimizi ifade etmiştim. Kendisinin bu istikamette hareket edeceğine inanıyorum. 1 Ekim'de görevi devredecek olan değerli dostum Genel Sekreter Jens Stoltenberg'le de tabiatıyla bir araya geldik. Son 10 yılda yaptığı özverili çalışmalar ve ülkemizle geliştirdiği yakın iş birliği nedeniyle teşekkürlerimizi ilettim. Zirve vesilesiyle birçok devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdim. Ziyaretimizin ve temaslarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi. "Mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya'yı da Ukrayna'yı da rahatsız edebiliyor" “NATO'nun 75. yılı idrak edildi, dünyanın mevcut durumunda NATO'nun, iddialarına nispetle işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “savunma sanayii dahilinde yeni imkan ve yeteneklerin değerlendirilmesi” yönünde ikazlarda bulundu, siz de İstanbul'dan hareket ederken aynı şeyi söylediniz. Stoltenberg'in bahsettiği bu savunma kime karşı, neye karşı?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya süratle bir değişim yaşıyor. Bu hızlı değişim içerisinde güçler özellikle büyük rol oynuyor. Güçlü olanların cirit attığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız. Mesela Rusya, Çin ile dayanışma içinde. Bu durum Batı'yı ciddi manada rahatsız ediyor. Batı, Ukrayna'ya gerek parasal, gerekse ayni noktada bütün imkanlarıyla, silah, mühimmat dahil her türlü desteği veriyor. Bütün bu desteklere rağmen şu anda Ukrayna'da bekledikleri neticeyi henüz alabilmiş değiller. Bu noktada en büyük güvenceleri NATO'nun varlığı. NATO büyük bir güç ve onları biraz rahatlatıyor. Bu Batılı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Amerika'nın yanında Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkeleri yer alıyor. Böylece bu güç takviye oluyor. Bu takviyeye rağmen büyük güç rekabetinde arzu ettikleri neticeyi elde edemeyişleri bu ülkeleri ister istemez belli bir noktaya taşıyor. Burada Türkiye olarak bizim konumumuz ise farklı. Biz, hem Rusya hem Ukrayna ile iletişim halindeyiz. Bunu yaparken de mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya'yı da Ukrayna'yı da rahatsız edebiliyor. Ama biz diyoruz ki, “Her ikiniz hem bize komşusunuz, geçmişten bu yana aramızda ciddi münasebetlerimiz var. Örneğin Karadeniz Tahıl Koridorunda adil bir adım attık. Rusya'nın da Ukrayna'nın da taleplerini karşıladık. “Batı'ya bu tahıl koridorundan aldıklarınızdan verin ama bunun yanında Afrika'ya da verin, Türkiye olarak siz de alın.” dediler. Biz de bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Şimdi diyoruz ki; tahıl koridorunu biz yeniden açalım. Şimdi bunun görüşmelerini hem Rusya hem Ukrayna'yla yapıyoruz. Henüz bu konuda bir netice alamadık. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'le son görüşmem bunun üzerindeydi. NATO Zirvesinde Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski ile yine bu konuları görüştük. Ukrayna tarafıyla da tahıl koridorunu çalıştırmak istiyoruz. Temenni ederim ki bu koridoru yeniden işletmeye başlarız” şeklinde konuştu. “NATO içerisinde nevi şahsına münhasır bir yerimiz var. Peki NATO ile kurduğumuz münasebet ne kadar adil ve dengeli sizce? Fayda - maliyet analizi yaptığınızda, NATO'ya verdiklerimiz ve aldıklarımızı mukayese ettiğinizde bir mütekabiliyet mevzubahis mi?" sorusuna Erdoğan, “Bir fayda-maliyet analizinde Türkiye olarak biz mütekabiliyet ilkesine aykırı bir konuma düşmedik. Sadece terörle mücadelede NATO'yu duruma müdahale etme noktasında henüz netice alabilmiş değiliz. Bundan rahatsız olduğumuzu da Sayın Stoltenberg'e de defalarca ifade ettim. Bir NATO ülkesi olarak Batı'ya bu rahatsızlığımızı hep anlattık. Birinci derecede Almanya, Fransa, İngiltere, malum terörün belli ölçüde destek alanı buldukları yerler. Özellikle Almanya'ya bunları etraflıca anlattık. Mesela terörle mücadelede ülkemizin, dolayısıyla NATO'nun sınırlarının korunması ve tehditlerin bertaraf edilmesi noktasında çoğu zaman yalnız bırakıldık. Bununla da kalınmadı, NATO'nun sınırlarını tehdit eden teröristlere bu tehditlerini güçlendirici yardımlar yapıldı, destekler verildi. Bunlar çok olumlu bir tablo olarak karşımıza çıkmıyor. Diğer taraftan Almanya'yla bizim şu anda Akkuyu Nükleer Santrali için gelmesi gereken türbinlerin Alman gümrüğünde bekliyor olması gibi bir sıkıntımız var. Bu, bizi ciddi manada rahatsız etmiştir. Bunu Almanya Başbakanı Olaf Scholz'a ikili görüşmemde tekrar hatırlattım. Gerek Eurofighter Typhoon uçak alım talebimizin karşılanmaması, gerek türbin konusu, gerekse bizim firkateynlerimizde kullanılan bazı makinelerin alınması hususunda ortaya çıkan sıkıntıları aşmamız gerekiyor” cevabını verdi. “NATO Genel Sekreter yapılanmasında Türkiye'nin temsil edilmesi olağandır” “NATO Genel Sekreter Yardımcılığı konusu da gündemde. 2010-2013 yılları arası Türkiye'den Hüseyin Diriöz Genel Sekreter Yardımcılığı yapmıştı, 2016-2020 arasında da Tacan İldem aynı görevi yaptı. Yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşmede Türkiye'ye bir Genel Sekreter Yardımcılığı verilmesi talebiniz oldu diye biliyoruz. Bakışı nasıl, bu gerçekleşecek mi, gerçekleşirse belirlenmiş bir isim var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: “NATO Zirvesi sonrası düzenlediğim basın toplantısında da açık bir şekilde ifade ettim. Bunun kararına ne ben veriyorum ne Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan veriyor. Bu konudaki talebimizi kendilerine ilettik. Sayın Rutte devir teslimden önce Türkiye'ye geleceğini söylemişti. Bu ziyaret gerçekleşirse orada tekrar bu konuları kendisiyle görüşeceğiz. Biz NATO'nun en önemli ülkelerinden biriyiz. İttifakın bir arada olması ve etkinliğini muhafaza etmesi için çok değerli katkılar sunuyoruz. Genel Sekreterlik yapılanmasında Türkiye'nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır. Nitekim Sayın Rutte de böylesi bir makamın Türkiye'ye yakışacağını ifade etmişti. Biz ülkemizden bir ismin Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirilmesini sadece ülkemizin o makamda temsil edilmesi için değil, bu nazik dönemlerde NATO'ya büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz için de istiyoruz.” “Bizim için önemli olan F-16 talebimizin karşılanmasıdır” “Basın toplantısında da değindiniz ama F-35 meselesinin nasıl çözülecek, programa geri dönüş mü söz konusu ya da F-16'yla ilgili bir mahsuplaşma mı olacak?” sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim burada önceliğimiz F-16 talebimizin karşılanması. Alt kümelerde farklı durumlar olabiliyor ama biz oradaki parasal ilişkileri pek gündeme almak istemiyoruz. Çünkü biz F-35 üzerinden zaten ödememizi yaptık. Hatta 5 tane F-35 hangara da alınmıştı ama ne yazık ki olay farklı gelişti ve daha sonra ABD, bizim F16'larımızı da vermeme noktasına dahi gelmişti. Son görüşmede ABD Başkanı Biden “3-4 hafta içerisinde F-16 sorununu çözeceğim” dedi. Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur. Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. "Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus'la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz" “NATO Zirvesi öncesinde Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi'ndeydiniz. Batı basınına baktığımızda da NATO üyesi ülkelerin liderleri arasında 'Putin ile görüşebilen, tek lider' olarak sizi tanımladılar ve yorumladılar. Türkiye bu açıdan uluslararası politika bakımından da önümüzdeki bu netameli süreç bakımından da nasıl bir denge politikası yürütüyor?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus'la kırmadan, dökmeden münasebetlerimizi devam ettiriyoruz. Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile çok samimi bir havada görüştük. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'le de, Belarus Devlet Başkanı Sayın Lukaşenko ile de güzel görüşmelerimiz oldu. Bütün bu temasların bana göre getirisi er veya geç olacak. Bunu göreceğiz. Bu arada bakan arkadaşlarımızın da görüşmeleri gerçekleşti. Partimizin üst düzey yönetimi Çin'deydi. Çin'de iktidar partisiyle üst düzey çok verimli görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerle ilgili arkadaşlarım bana brifing verdiklerinde “kendilerine çok üst düzey muamelesi yaptıkları.” aktardılar. Bu denli güzel ve başarılı bir ziyareti arkadaşlarımız gerçekleştirdi. Arkasından da biz Sayın Şi Cinping ile Astana'da bir araya geldik. Onunla bu şekilde görüşmelerimizi yaptık. Kendisi bizi yeniden Çin'e davet etti. Ben de kendisini ülkemize davet ettim. "Önümüzdeki yıl iade i ziyaretimi yapayım." dedi. Bu şekilde de aramızdaki gerek siyasi, gerek ticari bütün bunları görüşme fırsatını da yakaladık. Şimdi büyük ihtimalle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısından sonra bizim bir Çin ziyaretimiz olabilir. Ama 2025'te de inanıyorum ki Sayın Şi Cinping, bize iade-i ziyaretini yapacaktır” şeklinde konuştu. “Suriye'de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak” “Suriye ile ilişkilerin düzelmesine dair 'Beşşar Esed'e davetimizi yapacağımızı belirtiyoruz' dediniz. NATO Zirvesi sonrası düzenlediğiniz basın toplantısında da 'daveti yaptık cevap bekliyoruz' şeklinde bir yaklaşımınız oldu. Bu davetin Ankara, İstanbul gibi bir yerde mi, yoksa sınır hattında bir bölgede mi gerçekleşmesi öngörülüyor? Rusya'nın bu yakınlaşmaya nasıl baktığını biliyoruz ama ABD ve İran cephesiyle ilgili bir tavır, bir tepki söz konusu mu?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a verdim. Dışişleri Bakanım da şu anda muhataplarıyla görüşmek suretiyle işin bütün yol haritasını belirleyecekler. Ona göre de inşallah adımı atacağız. Biz Suriye'de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye'de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz. Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız. ABD ve İran'ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir. Biz komşumuzdaki yangını söndürmek için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Suriye'nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız. Biz Suriye'de barış istiyoruz ve barışın yanında olan herkesi de bu tarihi çağrımıza desteğe bekliyoruz” şeklinde cevap verdi. “Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye'ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak, hava sahasına ambargo devam edecek” “Irak'ta PKK terör örgütüne yönelik operasyonlarda terör örgütü üyelerinin köyleri, kasabaları, bazı yerleşim yerlerini ateşe vererek güneye çekildiklerine dair haberler geliyor. Kundaklama eylemleri yaptıkları ortaya çıktı. Bu saldırılarda da Bafel Talabani'ye yakın isimlerin de olduğu, onlara ait peşmergelerden isimlerin de olduğu haberleri çıktı. Bu konuda Erbil yönetimi tarafından açıklamalar da yapıldı. Milli Savunma Bakanlığımızın da son günlerde “kilit kapanıyor” paylaşımları oldu. Sahadaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz. Bizimle paylaşacağınız notlar var mıdır?” sorusu üzerine Erdoğan, “Irak ziyaretimizden sonra Irak yönetiminde ilk defa PKK ile mücadele konusunda sahada çok somut adımlar atıldığını gördük. PKK'nın faaliyetlerinin Irak'ta yasaklandığına dair açıklamayı Milli Güvenlik Kurulu'ndan geçirdiler. Şimdi bunun sahadaki yansımalarını görüyoruz. O ziyaretten sonra güvenlik güçlerimiz ile Erbil yönetiminin iş birliği memnuniyet verici. Irak'ta hem Savunma Bakanlığıyla hem de istihbarat örgütleriyle de iyi bir ilişkimiz var. Irak'taki kundaklama ve yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığını, Irak İçişleri Bakanlığı resmi olarak açıkladı. Bunun üzerine de Erbil yönetimi bunu teyit edici açıklamalar yaptı. Bunlar yakın dönemde PKK ile mücadelede ilk kez ortaya çıkan gelişmeler. Dolayısıyla bu durum bizim açımızdan yeterli değil ama memnuniyet verici. Sonuçta ilerleyen bir süreç var. Irak'ta Süleymaniye yönetimi ile Erbil yönetimi arasındaki gerilim de devam ediyor. Erbil'e gittiğimizde de söyledik; Süleymaniye yönetimi PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye'ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak. Hava sahasına yönelik ambargo devam edecek. Biz onlara her vesileyle, “Süleymaniye tarafında bazı adımları atarsanız pozisyonumuzu değerlendiririz” dedik. Top şu anda onların sahasında” diye belirtti. "FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer" "Amerika Birleşik Devletleri'yle bir türlü istenilen düzeyde ilişki yürütemiyoruz. Özellikle PKK, PYD ve FETÖ'ye olan yaklaşımlarından dolayı güvenilmez bir müttefiklik ilişkisi yürütmeye çalışıyoruz. ABD'de yaklaşan bir seçim var Kasım ayında. Washington PKK, PYD'ye verdiği desteğin kılıfı olarak DEAŞ'la mücadeleyi ortaya koyuyor. Diğer yandan FETÖ'ye de kol kanat geriyorlar. Buna bir bahane bile uydurmuyorlar. Bu noktada ABD, Türkiye'yi kaybetmek pahasına sizce neyin hesabını yapıyor olabilir?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu konuları NATO Zirvesi'nde Sayın Biden ile konuşamadık. FETÖ'yle şöyle hesap var, böyle hesap var, bu konulara girmedik. Şu anda zaten FETÖ ortada yok. Ne olduğu belli değil. Bir de üç buçuk ay sonra ABD'de bir seçim var. Bizim ajandamızda da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Genel Kurul'da da dünya ne konuşuyor? Bunları göreceğiz. Biz de orada mesajlarımızı tekrar vereceğiz. İnşallah bu mesajlarla birlikte Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan hayırlı neticeleri elde ederiz diye düşünüyorum. Terör örgütleri ile Türkiye gibi bir müttefiki terazinin iki kefesine koyma düşüncesi bile baştan sakat bir yaklaşımdır. FETÖ, PKK gibi kuklalara desteğin, onları öyle ya da böyle kullanmanın bir bahanesi olamaz. FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer. Komşunuz onlarla mücadelenin bir yolunu muhakkak bulur, tarlasından o zararlı otları temizler, ama o tohumlar bir şekilde sizin arazinize de sıçrar ve emin olun size de zarar verir. Yıllardır terörün bumerang özelliğini vurguluyorum. Çeşitli vesilelerle haklılığımız zaman içerisinde ortaya çıktı." Bir gazetecinin "ABD Başkanı Biden'ın kendisine yönelik “çekil” baskısına karşı direneceğini düşünüyor musunuz? Direnir mi? Direnmeli mi? Bugün basın toplantısında cevap verdiniz ama Donald Trump'ı mı, Joe Biden'ı mı istersiniz?" sorusuna yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ortada bir gerçek var, o da şu; her şeyden önce Biden zaten “çekilmiyorum” dedi. Amerikan medyası şu anda kimi nereye getirecekler bunları bile açıklamaya başladı. Her iki isim de ABD halkından ikinci dönem için destek talep ediyor. Amerikan halkı iki ismin de başkanlık dönemlerinde yaptıkları ya da yapamadıkları işleri tartıp bir karar verecek. Bu kararı bekleyip göreceğiz" dedi. "Bugün itibariyle Filistin'i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır" "Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un kararıyla gidilen erken genel seçimlerde, sandıktan birinci çıkan solcu Yeni Halk Cephesi ittifakının başlıca seçim vaatleri arasında Filistin devletinin tanınması yer alıyor. Eğer başarılı olurlar ise Filistin'e yönelik tutumları diğer Avrupa ülkeleri için de örnek teşkil eder mi?" sorusuna Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olarak şu anda kim hükümeti kiminle kuracak bunun kararını Fransa Cumhurbaşkanı Macron verecek. Şu anda koalisyon güçleri hangileriyse bunların hepsi de parlamentoda gereken çalışmaları yapacaklar ve bu konuda da nihai söz Macron'a ait. Diğer yandan tarihin doğru tarafında durmak isteyenlerin yapması gereken, Filistin'i devlet olarak tanımaktır. Hakkaniyetli, adaletli yaklaşım bunu gerektirir. Avrupa'da zaten Filistin'in haklılığının ve Filistin Devleti'nin tanınması sürecinin fitili ateşlenmiştir. En son İspanya'nın, Norveç'in, İrlanda'nın, Slovenya'nın aldıkları isabetli kararlar o kapıyı aralamıştır. Fransa'nın böylesi bir karar alması bizi memnun eder. Filistin'i tanıma kararı dünya barışına, huzura katkı sağlar. Bugün itibariyle Filistin'i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır. Hem bölgesel hem küresel barışın yolu, 1967 sınırlarında iki devletli çözümden geçmektedir" cevabını verdi. "Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz" "İran'da Cumhurbaşkanı değişti, Ermenistan'da Paşinyan barıştan yana cümleler kuruyor. Türkiye - Azerbaycan perspektifi Kafkaslarda barışı getirmek üzerine, bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması ve İran'ın Zengezur Koridoru'na bakışı konusunda neler söylersiniz? Ermenistan ile Azerbaycan barış anlaşması imzaladığı zaman o bölge tamamen barış iklimi olacak ve belki Ermenistan-Türkiye sınırının açılabileceğini işaret etmiştiniz. Bu da düşünülebilir mi?" sorusuna yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Niye düşünülmesin. Yani biz bu konuda zaten Paşinyan'a her şeyi söyledik. Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz. Bu barışı Türkiye olarak yürekten destekliyoruz. Zengezur Koridoru'nun açılması da bu barış anlaşmasını taçlandıracak ve tamamlayacak adımdır. Azerbaycan'ın da Ermenistan'ın da Türkiye'nin de bölgedeki diğer ülkelerin de refah ve huzuruna bu adımlar olumlu katkı sağlar. Bu kadar olumlu yönü bulunan kararların geciktirilmeden alınması ve gereğinin yapılmasını arzu ederiz. Bölgeden olumlu sinyaller geliyor, bunların müjdeli haberlere dönüşmesini temenni ediyoruz. Diğer ülkelerin de barış sürecine katkı sağlamak noktasında benzer bir yaklaşım ortaya koymaları kalıcı barışın bir an önce tesisi için önemlidir. İran Cumhurbaşkanıyla yaptığımız görüşmede Zengezur Koridoru konusunu konuşmadık. Biz sadece bu seçimi nasıl kazandığı konusunda değerlendirmeler yaptık. Türkiye-İran münasebetlerini çok daha farklı bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Zengezur Koridoru özellikle Azerbaycan, Ermenistan ve İran herkesin çıkarına olacak stratejik koridordur ve bu koridor devreye girdiği anda İran da rahatlayacak, Azerbaycan da rahatlayacak. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev için o koridor çok önemli. İnşallah oradaki raylı sistem devreye girdiği anda burada Azerbaycan çok çok rahatlayacak." "Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız" "3. Dünya Savaşı riski hiç olmadığı kadar sık belirtilmeye başlandı. Siz son 2 büyük uluslararası zirveye katıldığınız. Şangay Zirvesi, sonrasında NATO Zirvesi. Bu iki zirvenin sonunda bu riskin yüksek olduğunu görüyor musunuz? Böyle bir kaygınız var mı? Eğer varsa bunu engellemek için hangi somut adımlar atılması gerekir?" sorusuna Erdoğan, "Doğrusu ben görmüyorum, görmek de istemiyorum. Dünyayı bundan önce savaşa sürükleyen gerekçeleri ve alınmayan önlemleri düşündüğümüzde bugün o hatalara düşmemeye özen göstermenin gerektiği ortadadır. Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız. Attığımız her adımı gerilim değil barış için atmalı, planlarımızı barışı sağlamak ve kalıcı hale getirmek üzere yapmalıyız. Bütün ülkelerin gerilim değil, barış ve huzur iklimini inşa edecek çabaları hayata geçirmesi gerekiyor" yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail yönetiminin NATO'yla ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail yönetiminin NATO'yla ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İttifakımızın temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin NATO'yla ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington'daki Walter E. Convention Center'da gerçekleştirilen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nin ardından basın toplantısı düzenledi. Tarihi bir zirveyi daha başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden'ın şahsında ABD makamlarına misafirperverliklerinden, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ekibine ise gayretlerinden dolayı teşekkür etti. Erdoğan, yaklaşık 2,5 yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı karşısında müttefikler olarak uluslararası hukuktan yana duruş sergilediklerini anımsatarak, şunları kaydetti: "Önceki zirvelerde Ukrayna bağlamında aldığımız kararları gözden geçirdik. Ayrıca, yeni somut adımlar üzerinde mutabık kaldık. NATO'nun Ukrayna'ya güvenlik yardımı ve eğitim desteği girişimini onayladık. Ukrayna'ya çok yıllı mali destek sağlanmasını ve Kiev'e NATO kıdemli temsilcisi atanmasını kararlaştırdık. Türkiye, yıkıcı etkilerini hep birlikte hissettiğimiz, müşterek güvenliğimizi tehlikeye atan bu savaşın sona ermesine yönelik gayretlerini ilk günden beri yoğun şekilde devam ettirmektedir. İstanbul süreciyle başlattığımız, Karadeniz girişimiyle taçlandırdığımız temaslara yeniden başlanması ve diplomasiye şans tanınması en samimi arzumuzdur. Adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inanıyoruz. Bu değerlendirmelerimi zirve boyunca müttefiklerimizle bir kez daha paylaştım." "İttifak harekat ve misyonlarına en fazla katkı sağlayan müttefiklerinden biriyiz" Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nin ilk oturumunda, ittifak savunmasını ilgilendiren konuları etraflıca istişare ettiklerini vurgulayarak, "Krizlerin derinleştiği ve gerginliklerin arttığı bir dönemdeyiz. Mevcut uluslararası ortamda Türkiye'nin, her zaman olduğu gibi müttefiklerini savunma taahhüdüne bağlı olduğunu, sorumluluklarını yerine getirdiğini vurguladım. Savunma harcamalarında yüzde 2 hedef eşiğini aştık. İttifak harekat ve misyonlarına en fazla katkı sağlayan müttefiklerinden biriyiz. Tabii birlik ve dayanışma ruhunun 32 müttefikin tamamı tarafından samimiyetle benimsenmesi gerekiyor. 75 yıllık Washington Antlaşması ve geçmiş zirvelerde alınan kararlar ortadayken, müttefikler arasındaki savunma sanayi ticaretinde halen bazı engeller ve kısıtlamalar bulunmasının makul ve mantıklı bir izahı yok." diye konuştu. "Bazı müttefiklerimizin kurdukları çarpık ilişkiyi kabul etmemiz mümkün değil" NATO'nun Vilnius Zirvesi'nde alınan kararların tatbik edilmesinin, ittifakın birliği, bütünlüğü ve caydırıcılığı bakımından önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Ülkemizin bu konudaki hassasiyetini ve beklentilerini tekrar gündeme taşıdım. Terörle mücadele alanında müşterek çabaların arttırılması önemlidir. Bu kapsamda Madrid ve Vilnius zirvelerinde aldığımız kararları da takip etme fırsatımız oldu. Biliyorsunuz, NATO'nun terörizmle mücadele politikası ilkeleri belgesini geçtiğimiz yıl güncellemiştik. Sayın Genel Sekreter de Vilnius'taki kararlar doğrultusunda NATO tarihinde bir ilki teşkil edecek şekilde terörizmle mücadele özel koordinatörü atamasını gerçekleştirmişti. Teröre karşı mücadelede müttefikler arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine ihtiyaç bulunduğunu görüyoruz. Türkiye, terörün vahşi ve kanlı yüzünü iyi bilen bir ülkedir. DAEŞ ile göğüs göğse çarpışan ve bu örgütü bozguna uğratan tek NATO ülkesiyiz. 40 yıldır bölücü terör örgütüne ve farklı terörist yapılara karşı ağır bedeller ödeyerek mücadele ediyoruz. NATO'nun tespit ettiği iki temel tehditten biri olan terörizmle mücadelede müttefiklerimizden dayanışma bekliyoruz. Müttefiklik hukuku da zaten bunu gerektirir. Finlandiya'nın ve İsveç'in NATO'ya katılım süreçlerinde aldığımız kararlar ve tesis ettiğimiz daimi istişare mekanizmaları, PKK başta olmak üzere terör tehdidinin boyutlarının daha iyi anlaşılmasına vesile oldu. Ancak bazı müttefiklerimizin, bilhassa terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG ile kurdukları çarpık ilişkiyi kabul etmemiz mümkün değil. İttifakın birliğine ve bütünlüğüne zarar veren bu hatalı politikalardan vazgeçilmesi çağrımı burada tekrarlıyorum." Erdoğan, NATO'nun güneydeki ortaklarıyla çok daha yakın koordinasyon içinde bulunması gerektiğini dile getirerek, "Bu doğrultuda zirvenin ilk oturumunda NATO'nun güneye yönelik yeni yaklaşımının çerçevesini çizen önemli kararlara da imza attık." ifadesini kullandı. "Karşımızda hukuk tanımayan gözü dönmüş bir yapı var" Gazze'de 7 Ekim'den bu yana büyük bir katliamın yaşandığına, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 bine yakın masum insanın İsrail'in saldırılarıyla hayatını kaybettiğine dikkati çeken Erdoğan, şu görüşleri paylaştı: "Yaklaşık 90 bin yaralı var. Tüm temaslarında Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında süregiden mezalime dikkat çektim. İsrail, Filistin meselesine kalıcı çözüm getirmeden, küresel barış ve istikrardan bahsedilemeyeceğinin altını çizdim. İsrail, soykırım suçlamasıyla yargılandığı Uluslararası Adalet Divanı'nın ihtiyati tedbir ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarını ısrarla uygulamıyor. Netanyahu yönetimi yayılmacı ve pervasız politikalarıyla sadece kendi vatandaşlarının değil, tüm bölgenin güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Gelinen noktada şu durumun netleştiğini görüyoruz. Karşımızda savaş hukuku dahil, hiçbir hukuk, nizam, değer ve sınır tanımayan gözü dönmüş bir yapı var. Küresel vicdanın, Filistinli sivilleri hedef alan saldırıların durdurulması için sokaklara döküldüğü mevcut ortamda İsrail'e askeri desteğin sürdürülmesi kabul edilemez. Oturumdaki hitabımda, bu konunun üzerinde hassasiyetle durdum. İttifakımızın temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin, NATO ile ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir. Filistin topraklarında kapsamlı ve sürdürülebilir barış tesis edilene kadar İsrail ile NATO nezdinde işbirliği yapılması yönündeki girişimler, Türkiye tarafından onaylanmayacaktır." "Garantörlük dahil her türlü inisiyatifi almaya hazırız" Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 yıllardır işgal ve zulüm altında, kendi topraklarında acı çeken Filistinlilerin, kendi bağımsız ve egemen devletlerine sahip olma hakları teslim edilmeden, kalıcı bir barışın tesis edilemeyeceğini belirterek, şöyle devam etti: "Uluslararası camianın sorumluluk sahibi üyelerinin, 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm için el ele vermesi önemlidir. Aynı şekilde, tüm baskılara ve yıldırma girişimlerine rağmen Filistin'i tanıyan ülkelerin sayısının artmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Türkiye olarak önce ateşkesin ilanı, sonra da kalıcı barışın temini için garantörlük dahil her türlü inisiyatifi almaya hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. Buradan tüm müttefiklerimizi, ateşkesin sağlanması ve 9 aydır açlıkla imtihan edilen Gazze halkına insani yardımların kesintisiz ulaştırılması için Netanyahu yönetimi üzerindeki baskılarını artırmaya çağırıyorum." "Günümüzde küresel krizlerin etkileri sınır tanımıyor" Zirvenin ikinci oturumunda, Asya-Pasifik ortakları Avustralya, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zelanda devlet ve hükümet başkanları ile Avrupa Birliği Liderliğinin de kendilerine katıldığını vurgulayan Erdoğan, NATO'nun bu ülkelerle ilişkilerinin ne şekilde ilerletileceğinin yanı sıra bölgedeki gelişmeleri ele aldıklarını aktardı. Günümüzde küresel krizlerin etkilerinin sınır tanımadığına işaret eden Erdoğan, Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklarıyla hem ikili düzeyde hem de NATO aracılığıyla siyasi diyaloglarını ve kapsamlı işbirliklerini sürdürmelerinin tabii olduğunu dile getirdi. Bu işbirliğinin müşterek değerleri ekseninde, üçüncü bir ülkeyi asla hedef almadan, muhtemel işbirliği imkanlarını dışlamayacak şekilde ilerletilmesi gerektiğini ifade ettiklerini aktaran Erdoğan, dünyanın zaten yeterince gerilim yaşadığını ve buna yenilerini eklemenin hiçbir manasının olmadığını bildirdi. "Dengeli ve hakkaniyetli tavrı kararlılıkla devam ettireceğiz" Zirvenin son oturumunun, geçen yıl ihdas edilen NATO-Ukrayna Konseyi formatında tertiplendiğini anlatan Erdoğan, "Toplantımız, ittifakın ve müttefiklerin Ukrayna'ya desteklerinin altının çizilmesi bakımından faydalı oldu. Oturumda ülkemizin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine desteğinin tam olduğunun altını çizdim. Aynı zamanda diplomasinin dışlanmaması gerektiğini, müzakerelerin teslim olmak anlamına gelmediğini vurguladım. NATO'nun, Ukrayna'daki savaşın tarafı haline getirilmesine asla geçit verilmemesi gerektiğine dair görüşlerimi burada açık yüreklilikle paylaştım. İki komşumuz arasındaki çatışmalarda ilk günden beri ortaya koyduğumuz dengeli, soğukkanlı ve hakkaniyetli tavrı bundan sonra da kararlılıkla devam ettireceğiz." değerlendirmesinde bulundu. Zirve kapsamında Macaristan, Yunanistan, İtalya, Almanya, Ukrayna, Fransa ve Birleşik Krallık liderleriyle ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini, İsveç, Finlandiya, Slovenya ve Slovakya devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra NATO Genel Sekreteri ile ayaküstü görüştüklerini, Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İzlanda, Polonya, Romanya, Estonya ve Hollanda liderleri ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı ile de sohbet ettiklerini anımsatan Erdoğan, görüşmelerinde hem müttefikleriyle ikili ilişkileri geliştirmenin yolları hem de NATO bünyesindeki işbirliği üzerinde durduklarını belirtti. Erdoğan, Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte'nin, bütün müttefiklerin onayıyla yeni NATO Genel Sekreteri olarak ilan edildiğini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı: "Sayın Rutte'nin görevi boyunca müttefiklerin menfaatlerini ve hassasiyetlerini gözeteceğine güveniyorum. Ayrıca kendisinin, ittifak dayanışmasını ve NATO'nun Avrupa-Atlantik güvenliğindeki merkezi rolünü önceleyen bir yaklaşım takip edeceğine inanıyorum. Sayın Rutte'ye, üstleneceği bu yeni ve zorlu görevinde muvaffakiyetler diliyorum. Göreve geldiği 2014 yılından bu yana İttifakın birliğinin ve dayanışmasının korunması yolunda gayret gösteren değerli dostum Genel Sekreter Stoltenberg'e de burada hassaten teşekkür ediyorum. Şahsımla ve makamlarımızla yakın işbirliği sergileyen Sayın Stoltenberg, özverili çalışmaları ve başarılı hizmetleriyle, bizimle birlikte herkesin takdirini kazanmıştır. Bir kez daha kendisine şahsım ve milletim adına en kalbi şükranlarımı iletiyorum. Washington Zirvemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum." "İsrail'i Lahey Adalet Divanı'na da Güney Afrika ile şikayet ettik" Bir gazetecinin, "Türkiye, sahada somut olarak İsrail'in askeri yıkımını durdurmak, öldürülen insanların, çocukların hayatlarını kaybetmesini engellemek için neler yapacaktır?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin konusundaki hassasiyeti nedeniyle gazeteciye teşekkür etti. İlk günden itibaren İsrail-Filistin arasındaki bu savaşla ilgili her türlü adımı attıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "Gıda yardımı mı dersiniz, hastanelerimizi devreye sokmak mı dersiniz? Çocuk, kadın, yaşlı 40 bine yakın insan bu bölgede öldü. Yaralıları söylememe gerek yok. O sayı zaten 100 bine yaklaşıyor. Hastanelerimizi bu konuyla ilgili devreye soktuk. Şu anda hastanelerimize gelen yaralıları tedaviye alıyoruz. Gıda noktasında ise şu ana kadar aynı şekilde 40 bine yakın tır, uçak, bütün bunlarla gıda yardımını bölgeye gönderiyoruz. Kimi El-Ariş, kimi Refah Sınır Kapısı'nda buraya gönderiliyor. Bu yardımlarımız da halen devam ediyor, devam edecek. Bu kardeşlerimizi yalnız başına bırakamayız, onları terk edemeyiz. Aynı şekilde yiyecek, su, giyecek... Bu ihtiyaçları da gidermeye çalışıyoruz. İlgili bilimlerimiz, başta Kızılay'ımız olmak üzere bu çalışmaları yoğun bir şekilde sürdürüyor. Devlet makamları olarak bu çalışmalara devam ediyoruz, devam edeceğiz. İsrail'i Lahey Adalet Divanı'na da Güney Afrika ile şikayet ettik. İlgili birimlerimiz, Adalet Bakanlığımız bu süreci çalıştırıyorlar. Dünyadaki diğer ülkelerin de şikayetçi olmasını talep ediyoruz. Bu çalışmamız, kampanyamız sürüyor, sürecek. Zira, İsrail'in anladığı dili kullanmamız lazım. Bu sayı ne kadar artarsa o kadar faydalı olacağına inanıyoruz." NATO'nun Ukrayna'ya yardımı Cumhurbaşkanı Erdoğan, "NATO, müttefiki olmadığı halde Ukrayna'ya bir yardımda bulunuyor. Filistin'e yönelik ise böyle bir çalışma içinde değil. NATO'ya bu yönde bir telkinde bulundunuz mu? Bulunduysanız nasıl bir geri bildirim aldınız?" sorusu üzerine, bu iki konuyu birbiriyle karıştırmamak gerektiğini dile getirdi. Şu anda Rusya ile Ukrayna arasındaki gelişmenin farklı, toplantının içeriğinin farklı olduğunu aktaran Erdoğan, "Öbür tarafta İsrail, Filistin konusu çok daha farklı. Onunla ilgili de aynı şekilde gerek dünya gerek İslam dünyası bazı kampanyaları malum, yürütüyor. Nakdi noktada bazı adımlar atılıyor. Başta Türkiye ve Körfez ülkeleri olmak üzere elimizden geleni aynı şekilde İsrail-Filistin savaşında da ortaya koymaya çalışıyoruz. İnşallah vicdan, insaf sahibi olan ülkeler bu konuda elinden geleni yapacaktır diye düşünüyorum." dedi. "F16 tedariki" Erdoğan, bir gazetecinin, "'F16 alımının ölçeği küçüldü' haberlerini okuduk yabancı basında. Bazı parçaların lokal üretileceği aktarılıyor. Nasıl böyle bir karar alındı, tam olarak ne anlama geliyor? NATO, F35'lere ödenen parayı, Amerika ile hala görüşmeleri süren mekanizma, milli gelirin yüzde 2'si arasında hala sayıyor mu?" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Bu konuyla ilgili özellikle dün akşam ve bugün Sayın Biden ile tekrar konuştum. Denildiği gibi olursa, '3-4 hafta içinde ben bu problemi çözeceğim' dedi. Bugün ayrılırken yine hatırlattım. 3-4 hafta içinde çözeceğini söyledi, aramızda bazı nükteler de oldu. Parçalarla ilgili konu, her zaman görüştüğümüz konular. En taze haber olarak size Sayın Biden'ın bana verdiği cevabı nakletmiş oldum." "Yeni bir süreci başlatalım istiyoruz" Erdoğan, "Siz, 'Suriye Devlet Başkanı ile görüşeceğinizi' söylediniz. Türkiye'yi Suriye'de istemeyen farklı dış güçlerin Kayseri olaylarını provoke ettiğine dair bir bilgi var mı elinizde?" sorusuna, "Şimdi elimdeki bilgiyi sorma. Ben, şimdi size hangi bilgiyi aktardım? Özellikle Sayın Esed'e 'Ya ülkeme gel veya üçüncü bir ülkede bu görüşmeyi yapalım' çağrımı iki hafta önce yaptım. Bu konuyla ilgili olarak da Dışişleri Bakanımı görevlendirdim. O da muhataplarıyla görüşmek suretiyle inşallah bu dargınlığı, kırgınlığı aşmak suretiyle yeni bir süreci başlatalım istiyoruz." yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış sözleşmesi bu yılın sonuna kadar imzalanabilir mi?" sorusu üzerine, "Şimdi İlham Bey onun kararını verecek, ben değil. Gönlümüz arzu eder ki imzalansın ve Ermenistan-Azerbaycan arasında da barış hakim olsun. Bizler, Ermenistan Başbakanı ile yaptığımız görüşmelerde burada da olumlu adımların atıldığını görüyoruz. İlham kardeşimle de yaptığım görüşmelerde o da olumlu adımların atıldığından yana." diye konuştu. Dünyanın da o bölgenin de barışa hasret olduğunu belirten Erdoğan, bu barışı bir an önce kucaklamak istediklerini vurguladı. Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Türkiye'nin katılım sürecine ilişkin soruya karşılık da Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şanghay İşbirliği'ne gözlemci üye olarak değil, bizim hedefimiz orada daimi üye olmaktır. Zaten şu anda gözlemciyiz. Onu aşarak Türkiye artık Şanghay Beşlisi'ne daimi üye olarak katılmalıdır. Bunu gerek Sayın Putin'le gerek Şi Cinping'le ayrı ayrı görüştüm. Ayrıca Kazakistan Başkanı ile görüştüm ve bütün daimi üyelerden bu konuda destek istedim." cevabını verdi. "Eurofighter konusunu aramızda görüştük" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ABD'de 3,5 ay sonra seçimlere gidiliyor. Başkan Joe Biden'ın kendi partisi içinde dahi adaylığı ciddi anlamda tartışılıyor. Bu siyasi çalkantı ve belirsizlik sizi endişelendiriyor mu? İkinci bir Donald Trump dönemine nasıl bakarsınız?" sorusunu, "Şu anda buradaki yarışın biz tarafı değiliz ve bu yarış içerisinde kalan 3,5-4 aylık sürede kararı Amerika'daki halk, eyaletler verecek. Bu eyaletlerin vereceği karar çok önemli. Bizler de Türkiye olarak, Türk siyasetinin içerisinde olan bir insan olarak, en hayırlı kararı verecek olan Amerika delegesinin vereceği bu kararı izleyeceğiz. Kasım ola, hayır ola." diye yanıtladı. "Zirve bildirgesinde müttefiklerin birbirine yaptırım, ambargo uygulamaması gerektiğinin altını çiziliyor. Almanya, Türkiye'nin Eurofighter alımını engelliyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşmenizde bu konu gündeme geldi mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Eurofighter konusunu aramızda görüştük. Bu konuyla ilgili olarak Scholz olumsuz bir yaklaşımda bulunmadı. Konuyla ilgili görüşmelerimizin devamı ve Savunma Bakanımın muhatabıyla orada yaptığı görüşmelerde de mümkün olduğunca olumlu istikamette bir gidişin olduğunu gördük. Gerek Almanya gerek İngiltere tarafında bu tür olumlu gelişmeler var. Hep birlikte takipçisi olacağız. İnşallah sonucu da hayırlı olur." ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milli futbolcumuz Merih Demiral'ın yaptığı bozkurt işareti Alman siyasiler tarafından farklı yorumlandı. Görüşmenizde bu konu gündeme geldi mi?" sorusu üzerine, konunun gündeme gelmediğini aktardı. "İstanbul'da böyle büyük bir organizasyonu yaparız" Bir sonraki NATO zirvesinin Türkiye'de yapılmasına karar verildiği hatırlatılarak, zirvenin hangi şehirde gerçekleşeceğinin belli olup olmadığı ve zirveye ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, zirvenin hangi şehirde yapılacağı konusunda bir kararın bulunmadığını söyledi. Konuyu değerlendireceklerini bildiren Erdoğan, "Büyük ihtimalle bu tabii herhalde İstanbul'a yakışır. İstanbul'da böyle büyük bir organizasyonu yaparız. Daha önce de yine bir zirveyi İstanbul'da yapmıştık. Yine İstanbul'da inşallah böyle bir zirveyi yapar ve buradan NATO ile birlikte dünyaya selamımızı çakarız." diye konuştu. NATO üyesi ülkelerin, Ukrayna'ya verilecek destek konusunda güçlü bir mesajı dile getirdikleri belirtilerek, "Burada birçok ikili görüşme yaptınız. Barışın sağlanması konusunda bu yaptığınız görüşmelerde sizde uyanan intiba neydi?" sorusuna ise Erdoğan, şu yanıtı verdi: "Herkes tabii ki barıştan yana. Yani barışın karşısında olan yok. Hangi liderle görüştüysem aynı istikamette düşüncelerini ifade ediyorlar. Ve öyle zannediyorum ki barış burada eninde sonunda egemen olacak. Hele hele bizde yapılacak zirve, barışın taçlandığı bir zirve olacaktır diye düşünüyorum. Ve o ana kadar da birçok şeyler tabii ki değişecektir. Temennimiz odur ki bizim Dışişleri Bakanlığımız, yapacağımız görüşmelerle birlikte de inşallah bu işin altyapısını en güzel şekilde oluşturup adımlarımızı buna göre atmış oluruz." "En önemli adımımız Akkuyu" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz Tahıl Girişimi'ne ilişkin soruya karşılık, bu konuyu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüklerini, konunun takipçisi olacaklarını aktardı. Erdoğan, "(Ukrayna ve Rusya) Her iki tarafı eğer bu konuda bütünleştirebilirsek inşallah Karadeniz Tahıl Girişimi'nin adımlarını da atmış oluruz. Bir İstanbul Dolmabahçe serüvenini burada geliştirmiş olalım diye düşünüyoruz. Beklentimiz bu." ifadesini kullandı. AB üyesi ülkelerle askeri sanayi alanındaki işbirliğine ilişkin herhangi bir ilerleme olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, şunları paylaştı: "Maalesef şu an itibarıyla herhangi bir gelişme bu konuda Avrupa Birliği üyesi ülkelerle söz konusu değil. Ve Sayın Scholz ile yaptığımız görüşmede de özellikle Eurofighter Typhoon konusu ve bunun yanında bizim fırkateynler, korvetler, bunların makineleriyle ilgili konularda özellikle MTU, Mercedes, MAN bunlarla ilgili adımlarımızda, Almanya'dan bunların hangilerini acaba satın alabiliriz? Veyahut da şu anda gümrükte bekletilen örneğin Siemens'in bizim Çukurova'yla ilgili, oradaki şu anda biliyorsunuz en önemli adımımız Akkuyu ama Akkuyu'nun da en önemli ünitelerinden bir tanesi de Siemens ile ilgili olan münasebetlerimiz. Siemens'in bize göndermesi gereken türbinler meselesi var. Bu türbinlerde de şu anda Alman gümrüklerinde bunlar bekliyor. Bunları da kendilerine söyledik. Ve takibini yapmak suretiyle bütün bu makinelerin alımı, gerekse Siemens'in bize vermesi gereken bu türbinler meselesi, bunları da aşmak suretiyle, bir an önce bunları satın alalım istiyoruz ve bunlarla ilgili de adımlarımızı atalım istiyoruz. Buralarda bazı tıkanıklıklar var ama aşacağımıza inanıyorum. Bu konuda Sayın Şansölye ile münasebetler iyi geçti." "Biz teklifimizi yaptık" NATO'nun ikinci adamının bir Türk olacağı yönündeki açıklaması hatırlatılarak, bu konuda belirlenmiş bir isim olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, bu kararı kendisinin vermeyeceğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz teklifimizi yaptık, teklifimizin karşılığında Sayın Rutte, başta Dışişleri Bakanım olmak üzere bu görüşmelerle inşallah bir Türk'ü vekil olarak yanına alması halinde bu yaptığımız görüşmelerin verimli bir netice verdiğinin işareti olur. Ama yine aynı şeyi söylüyorum. Biz takipçisi olacağız. Nihai kararı Sayın Rutte vermiş olacak. Hayırlısı olsun. İsim olarak şu olacak, bu olacak. Bunu deme noktasında henüz değiliz." sözlerini sarf etti. "NATO'ya üye olan Fransa, Ermenistan'da aktif silahlandırma ve rövanşizm siyaseti yürütüyor. Aslında bölgede barışla ilgili çalışmaların yürütüldüğü bir zamanda bölgeye yabancı bir unsur olan Fransa'nın, Kafkas siyasetini nasıl değerlendirirdiniz?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Yani oradaki barışı bölmek veya barışa gölge düşürmek hiç isabetli olmaz." dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir görüşme yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Ama daha sonra bu konuyla ilgili tekrar gerekirse Sayın Macron'la bunları da görüşürüz. Yakın zamanda tekrar bir araya geleceğiz. Ve olumsuz bazı gelişmeler bölgede olursa bunu yine kendisiyle paylaşırız." diye konuştu. AB ortak savunmasına ilişkin gelişmelerle ilgili değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu soruya cevap vermek için erken olduğunu, çünkü Türkiye'nin AB üyesi olmadığını kaydetti. Erdoğan, "Avrupa Birliği'nin üyesi olmadığımız için de buradan Türkiye'nin payına şu düşer, şu düşmez, böyle bir şeyi konuşmak herhalde doğru olmaz. Biz sadece takipçisi oluruz. Vakti saati geldiğinde de gerekeni yaparız. Olayı sadece takip ediyoruz. Çünkü gerek Borrell'in açıklamaları, gerekse diğerlerinin bu konudaki açıklamaları bizimle aynı ölçekte değil." değerlendirmesinde bulundu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.