#Psikiyatrist

İLKHABER-Gazetesi - Psikiyatrist haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Psikiyatrist haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kronik depresyon ve evlilik sorunları: İlişkideki karmaşık bağa dikkat! Haber

Kronik depresyon ve evlilik sorunları: İlişkideki karmaşık bağa dikkat!

Psikiyatrist, Psikoterapist Doç. Dr. Ömer Özbulut konu hakkında bilgiler verdi.  Kronik depresyon, uzun süreli ve genellikle fark edilmesi güç olan bir depresyon türüdür. Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Ömer Özbulut'a göre, bu durum kişinin günlük yaşamını, iş ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyerek sinsi bir seyir gösterir. Kronik depresyonun evlilik ilişkilerine etkisi ise oldukça karmaşıktır. Kronik Depresyonun neden olduğu faktörler ''Kronik depresyon, uzun süreli, genellikle yıllar boyunca devam eden ve kişinin günlük yaşamını, iş ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyen, kişinin fark edemeyeceği kadar sinsi seyreden bir depresyon türüdür. Kişi genellikle içinde bulunduğu ruh halini yaşadığı basit çevresel sorunlara bağlar. Genellikle dalgalanmalar gösterir, kişi bazen daha iyi hissedebilir, ancak genel olarak depresif duygu durumu devam eder. Süreç uzadıkça bu ruh hali kişi ve çevresinde bir karakter olarak yorumlanır ve bu yanlış tutum kişinin farkındalığını azaltır ve tedavi arayışını engeller.'' ''Evlilik sorunları ile kronik depresyon arasında karmaşık bir ilişki bulunmaktadır. İki durum birbirini etkiler. Kronik depresyon yaşayan bir kişi, ilişkilerde daha az enerjik, umutsuz veya ilgisiz olabilir. Bu, partner üzerinde stres yaratabilir ve evlilikte iletişim sorunlarına, duygusal uzaklaşmaya ve anlaşmazlıklara yol açabilir. Ayrıca evlilik içinde yaşanan sürekli stres ve çatışma, özellikle duygusal destek eksikliği, kronik depresyonu tetikleyebilir veya mevcut depresyon semptomlarını kötüleştirebilir.'' Kronik depresyon, evliliğin kalitesini bozar ''Kronik depresyon, evliliğin kalitesini bozan ve çatışmalara neden olan önemli bir faktördür. Kişinin duygusal olarak partnerine yakınlık hissetmesini ve ilişkide mutluluk bulmasını zorlaştırabilir. Bu durum, ilişkinin genel kalitesini ve tatmin düzeyini düşürür. Giderek eşler arasında iletişim beceri ve ifade yetenekleri bozulur. Cinsel istek ve performans üzerinde olumsuz etkiler, cinsel uyumsuzluklara neden olabilir. Bu durum, çiftler arasında yanlış anlamalara ve çatışmalara yol açabilir.'' ''Depresyonda olan bireyler genellikle sosyal etkinliklerden ve sosyal destekten uzak durma eğiliminde olabilirler, bu da evli çiftlerin hayatlarını dahada olumsuz etkiler. Evlilik, giderek kötüye giden çözüm arayışlarının bulunamadığı, monoton gel gitler içinde seyreden rutin tatsızlıkların olduğu bir birlikteliğe dönüşür. Artık evlilik ya toplumsal baskının etkisiyle devam eder, ya da varsa çocukların hatırına bir müddet devam eden soğuk bir ilişkiye dönüşür.'' ''Bu ilişkide yılmış eşlerin, çözümsüz bir evlilik tablosunda, kendilerince çözüm aramalarına neden olabilir, eşleri başka arayışlara itebilir. Birbiri için devam etmeyen evlilikler genelde “önce can sonra canan” kaidesince ne yazık ki, bir yerde tatsız sonuçlanır.'' ''Uzun süren evlilik sorunlarının altında kronik depresyonun olabileceği bilinmeli. Çok basit sorunlarda sorun yaşıyor ve sorunları çözmek için gayretlerimiz hep boşa çıkıyorsa düşünmeye biraz vakit ayırmalıyız. Aksi durumda, zaman geçtikçe de problemleri çözme ile ilgili inancımızı yitirebilir ve çatışmanın neden kaynaklandığını anlamakta zorluk çekeriz. Yaşadığımız sorunları sağlıklı değerlendiremez ve sorunların çözüleceğine olan inancımızı kaybederiz.'' ''Eşlerin karşılıklı duygu, endişe ve ihtiyaçları açıkça paylaşmaları, yanlış anlamaları önler ve ilişkiyi güçlendirir, sorunları ele almasına ve çözüm yolları bulmasına yardımcı olabilir. Arkadaşlar ve aile gibi sosyal destek ağlarından destek almak hem duygusal hem de pratik açıdan yardımcı olabilir. Birlikte düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, genel ruh sağlığını iyileştirmede yararlı olur.'' ''Evlilik ilişkisi, her iki durumun da kendi içinde karmaşık ve birçok faktöre bağlı olması nedeniyle, kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Önemli olan, bu tür durumlarda profesyonel yardım aramak ve psikoterapi veya ilaç tedavisi ile birlikte sorunu da ele alacak bütüncül bir yaklaşım benimsemektir.''

Şantajcı Psikiyatrist çocukları ailelerinden uzaklaştırıp yurt dışına kaçırmayı planladı Haber

Şantajcı Psikiyatrist çocukları ailelerinden uzaklaştırıp yurt dışına kaçırmayı planladı

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, çocuk hastalara verdiği uyuşturucu ilaçlar aracılığıyla ailelerin cinsel istismarla suçlanmasını sağlamıştı. Ailelerin şikayeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Gizlilik kararı bulunan dosya ile ilgili müşteki avukatları açıklamalarda bulundu. ’Tedavi yurt dışında devam edecek’ diyerek çocukları ailelerinden koparmaya çalıştı Avukat Furkan Akbulut, “Yaklaşık bir buçuk sene önce müvekkillerimiz çocuklarında psikolojik bir rahatsızlık olduğu düşüncesiyle dosyamızda bulunan şüpheli sıfatına sahip hocanın yanına gidiyorlar. Bu doktor koyduğu tanının ardından bilim dışı olarak adlandırabileceğimiz uyuşturucu madde olarak bizim değerlendirdiğimiz maddeleri bu çocuklara kullandırıp ailesiyle aralarını bozduğunu gördük. Çocukları ailelerinden uzaklaştırarak bu şekilde çocuğu daha sonra yurtdışına götürme planlarının olduğunu bu şekilde tedavisini süreceğini söylüyor. Bu durumu fark ettiğimiz an hemen suç duyurusunda bulunduk. Yaklaşık şu an 40’a yakın mağdur söz konusu ve şu an için başta şüpheli olmak üzere beraberinde olan kişiler tutuklandı. Soruşturma devam ediyor, gereken süreçte biz elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz” dedi. Tedaviyi klinik yerine evde uyguladı Avukat Fahri Tarıkcan Aytaç, “Sahte hatıraların mağdur çocuklara yerleştirildiğini ve aile bağlarının koparılmaya çalışıldığını fark ettik. Bunu sürekli hale getirmek için hem kendisine ait evlerde hem airbnb üzerinden mağdur ailelere başka evler kiralatarak bu evlerde psikolojik tedavilere devam ettiği ve organize bir biçimde çocukları yurt dışına götürmeye çalıştığını fark ettik. Hem görevini kötüye kullanma hem de diğer alanlarda bulunduğumuz suç duyurularıyla uzun bir süre süreci takip ederek savcılığın da devreye girmesiyle bu aşamaya kadar getirmeyi başardık” dedi. Sabah'ın Haberine göre; İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan ihraç edildikten sonra açtığı özel çocuk psikiyatri kliniğinde aile içi taciz teşhisi koyduğu yüzlerce çocuğun ailesine tehdit ve şantaj yaptığı belirlenen FETÖ'cü çocuk psikiyatristi Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu'nun, örgütün TSK'daki askerlerinden sorumlu "Müdür Yardımcısı" pozisyonunda olduğu ortaya çıktı.

Üsküdar Üniversitesi'nden "ailede sıcak ilişkiler varsa sosyal medyadan korkmayın" açıklaması Haber

Üsküdar Üniversitesi'nden "ailede sıcak ilişkiler varsa sosyal medyadan korkmayın" açıklaması

İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Ailede huzur ve sıcak ilişkiler varsa ve 10-11 yaşından önce sosyal medya okuryazarlığı öğrettiğiniz zaman sosyal medyadan hiç korkmayın." ifadesini kullandı. Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada iç kale hükmündeki aile normları ile bireyin iç ve ahlaki normlarının krize girdiğini belirtti. İnsanların nereye gittiğini hiç önemsemeyen kontrolsüz bir gidişat olduğunu aktaran Tarhan, "Daha önce normları, kültürel ve etik standartları aile ve toplum aktarıyordu. Şu anda aile ve toplumun kültür aktarma rolü iyice azaldı. Yanlış davranışı düzeltme ile ilgili aile büyüklerinin, geniş ailelerinin etkisi kavramlarımız, geri bildirim sistemlerimiz yok oluyor. Sosyal medya kültür aktarıcı rolü üstleniyor. Böyle durumlarda iyi de kötü de çok hızlı yayılıyor. Yani sosyal medya külliyen kötü demek doğru değil." ifadesini kullandı. Tarhan, sosyal medyanın bazı avantajlarının da olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Sosyal medyadan yenilikleri takip edebiliyoruz, insanlar birbirleriyle hızlıca iletişime geçebiliyorlar, uzaktaki insanlar birbirleri ile çok rahat iletişim kurabiliyorlar ve eğlenceli zaman geçiriyorlar. Ama bu avantajları sağlarken diğer taraftan da insanlar evin güvenli ortamında en güvensiz durumlara maruz kalıyorlar. Kimlik değiştirilerek, kimlik saklayarak çok ciddi siber suçlar ortaya çıktı. Davranışsal olarak teknolojik bağımlılıklar oluşturdu. Beyindeki ödül ceza sistemi, haz kontrol sistemi bozuldu. Gençliğin akıl değil duygularının ağır bastığı bir dönem var. Şu anda eğlence endüstrisinin Hollywood merkezli dünyaya yaptığı bir ihracat var. İşlerinin gereği olarak da hızla ve çok değişken bir şekilde insanların ilgisini çekebilecek bir tarz ile yapıyor. Arama motorlarının önemli bir iddiası var. İkna laboratuvarı kurmuşlar. İnsanları nasıl kendilerine bağlayacaklarını hesaplıyorlar. Örneğin arama motorlarından biri ‘tek rakibimiz uyku’ diyor. İnsanları uyutmadan kendilerine bağlamak istiyorlar. Böyle bir durumda biz değişmek zorundayız. Değişimin gerekçesi ise dünyanın artık elektronik köy gibi olması. İletişimin bu derecede hızlı ve haz verici hale gelmesi insanlardaki özgürlük, özerklik ve otonomi beklentisini yükseltti. Gençlerin 'ayıp, yasak, günah' gibi kavramlara ciddi şekilde itirazları var ve bu kavramları sorgulamaktan hoşlanıyorlar." Sosyal medyanın değil ebeveynlerin öğretmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, "Anne babalar çocuklarına iyi niyetle yaklaşıyorlar ama kullandıkları metot yanlış olduğu için çocuklar ters role giriyorlar. Çünkü bugünkü çocuklar eski zamane çocukları gibi baskı, tehdit, korkutma, otorite ile değil, takdir, övgü, onay sözleriyle, ikna ve inandırma yöntemleriyle, gerekçeleriyle birlikte öğreniyorlar. Aslında hiç zor değil, hiç sosyal medya konusunda paniğe girmeye gerek yok. Ailede huzur ve sıcak ilişkiler varsa ve 10-11 yaşından önce sosyal medya okuryazarlığı öğrettiğiniz zaman sosyal medyadan hiç korkmayın. Sosyal medyadan etkilenenler aile bağları zayıf olanlar. Çocuk 3 detayı örnek alıyor: anneyi, babayı ve anne babanın ilişkisini. Bu üçü iyi gidiyorsa, sosyal medya istediği kadar kötü olsun, emin olun olumsuz etkisi olsa bile çocuk hemen dönüyor. 'Ailem mi önemli bu mu önemli?' diyor." değerlendirmesinde bulundu. - "Anne ve babaların sosyal medyanın etkisini gündemlerine almaları gerekiyor" Prof. Dr. Tarhan, ciddi şekilde yapılandırılmış kültür politikası olmadığını belirterek, "Kültürü sadece somut kültüre, müzeciliğe ve tarihi eserlerin tamiratına indirgemişiz. Halbuki kültür aynı zamanda soyut kültürdür. O yaptığımız yollarda, o binalarda dolaşacak kişilerin kültürünü, ahlakını, değerlerini şekillendiremezsek, bu nesil sosyal medyanın yönettiği ve sosyal medyanın eğittiği bireylerden oluşacak." ifadesini kullandı. Çocukların şu anda küresel kapitalizme teslim olduğunu aktaran Tarhan, şu değerlendirmede bulundu: "Dijital kapitalizmin kurbanı olmuş durumdalar. Sanki çocukları sihirliyor gibi. Kişi sihre kendini öyle bir kaptırır ki hipnotize olur, başka şeyle ilgilenmez. Çocuklar da aynı böyle. Bakıyorsun 24 saat o sosyal medyanın başında duruyor, kalp krizi geçiren çocuklar var. Hatta bu modemini aldı diye annesini bıçaklayan çocuklar var. Hatta çocuk sosyal medyayla ilgilenmekten tuvalete gitmiyor, odasında su şişesi tutuyor. Sosyal medya nedeniyle çocuklar okula gitmiyor, genç çalışmıyor. Bunlar öyle marjinal vakalar değil maalesef. Çok sık gözüküyor artık. Herkes onunla ilgileniyor, başka şeyle ilgilenmiyor. Sosyal medya zihinleri, duygularımızı esir aldı. Elbette her anne babanın iyi insan yetiştirme arzusu, hedefi var. Bu hedefe giderken ebeveynler birbirlerine yol arkadaşlığı yapıyorlar. Yol arkadaşlığı sadece romantizm değil aileyi, toplumu iyiye götürecek şeyler yapmak anlamına da geliyor. 10- 12 yaş çok kritik. Bu yaşa kadar çocuğa sosyal medyayı yönetmeyi öğrettik öğrettik. Ondan sonra çok zor. Çünkü geç kalınca bu sefer anne çocuk, baba çocuk savaşları başlıyor. O zaman da çare var ama o daha zor. Bu nedenle anne ve babaların sosyal medyanın etkisini gündemlerine almaları gerekiyor. Hiç kimse karamsar olmasın. Şu bir gerçek ki anne, baba, eski anne, baba gibi olmayacak. Saldım çayıra sokakta çocuk büyümüyor artık, sosyal medya da çocuğun büyük babası olmamalı. İşin püf noktası çocukla daha çok ve kaliteli zaman geçirmek, nitelikli bir beraberlik kurmak."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.