#Psikolog

İLKHABER-Gazetesi - Psikolog haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Psikolog haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Popo estetiği yaptırdı” iddialarını yalanladı! Psikolog Esra Ezmeci: “Her şeyim doğal” Haber

“Popo estetiği yaptırdı” iddialarını yalanladı! Psikolog Esra Ezmeci: “Her şeyim doğal”

Televizyon programlarıyla geniş bir kitleye ulaşan Klinik Psikolog Esra Ezmeci, bu kez ekran performansından çok dış görünüşüyle gündeme geldi. Sosyal medyada son dönemde dolaşan görüntülerinde kalça ve basen bölgesinin daha belirgin görünmesi üzerine “popo estetiği mi yaptırdı?” yorumları yapıldı. Ancak ünlü psikolog, iddialara yanıt vererek sessizliğini bozdu. “HER ŞEY DOĞAL, OPERASYON YOK!” “Gel Konuşalım” programına konuk olan Esra Ezmeci, hakkındaki iddiaları kesin bir dille yalanladı. “Benimle ilgili çıkan estetik haberleri asılsız. Sadece spor yapıyorum. Her şey doğal. Her günümü sosyal medyada paylaşıyorum, gizli saklı hiçbir şey yok.” Ezmeci, vücudundaki değişimin spor alışkanlığı ve beslenme düzeniyle ilgili olduğunu söyledi. EKRANLARIN TANIDIK İSMİ Klinik psikolog kimliğiyle tanınan Esra Ezmeci, NOW TV’de “Esra Ezmeci ile Karşı Karşıya” programında ilişki, ihanet ve aile konularını ele alarak dikkat çekmişti. Şu sıralar Beyaz TV’de yayınlanan “Esra Ezmeci ile Yeni Baştan” adlı programla ekranlara dönen Ezmeci, sık sık sosyal medya açıklamalarıyla da gündem oluyor. SOSYAL MEDYADA KARMA TEPKİLER Ünlü psikoloğun açıklamaları sosyal medyada farklı tepkiler aldı. Kimi kullanıcılar “Doğal olduğunu kanıtladı” derken, kimileri “Değişim çok belirgin” yorumlarında bulundu. ESRA EZMECİ KİMDİR? Klinik psikolog, yazar ve televizyon programcısı Esra Ezmeci, 1986 yılında İstanbul’da doğdu. Eğitimini İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde tamamlayan Ezmeci, ardından Adli Psikoloji alanında yüksek lisans yaparak uzman klinik psikolog unvanını aldı. Kariyerine psikolojik danışmanlık merkezlerinde görev alarak başlayan Ezmeci, kısa sürede medya alanına adım attı. İlişki, aile ve kişisel gelişim konularında verdiği tavsiyelerle geniş bir kitleye ulaştı. Ekran kariyerinde önce FOX TV’de “Esra Ezmeci ile Karşı Karşıya” programıyla tanındı, ardından Beyaz TV’de “Esra Ezmeci ile Yeni Baştan” adlı programla yayın hayatına devam etti. Programlarında toplumsal sorunlara, ihanet, güven, özgüven ve aile içi iletişim konularına değinmektedir. Aynı zamanda çok satan kitaplarıyla da bilinen Ezmeci, “Süt Lekesi”, “Kendine İyi Davran”, “İz Bıraktığın Kadar Varsın” ve “Düştüğünde Kalkarsan Hayat Güzeldir” gibi eserleriyle okurlarına rehberlik etmektedir. Sosyal medyada da oldukça aktif olan Esra Ezmeci, takipçilerine psikolojik farkındalık ve kişisel gelişim konularında tavsiyelerde bulunmayı sürdürmektedir.

Sosyal medya, kıskançlık ve güven sorunlarını tetikleyebiliyor Haber

Sosyal medya, kıskançlık ve güven sorunlarını tetikleyebiliyor

Sosyal medya, çiftlerin ilişkilerini şekillendiren ve zaman zaman zorlaştıran bir etken olabilir. Uzman Psikologu Tara Çapar, sosyal medya paylaşımlarının çiftler arasında kıskançlık ve güven sorunlarını artırabileceğine işaret ederek, "İlişkilerin nasıl algılandığı düşüncesi kaygıya yol açabilir ve bu da zamanla kişilerin kendini baskı altında hissetmesine neden olabilir" dedi. Romantik İlişkilerin Temelleri Çapar, romantik ilişkinin iki kişi arasında aşk, tutku ve bağlanma ile tanımlanabilecek bir birliktelik olduğunu belirtti. Çiftler arasında karşılıklı yoğun duyguların, yakınlığın, sevginin ve fiziksel çekimin bulunduğu romantik ilişkiler, bireylerin hayata dair benzer veya farklı görüşleri paylaşarak bağlılıklarını derinleştirdiği bir süreçtir. Sosyal Medya ve Dijital İlişkiler Sosyal medya platformlarının, ilişki kurmayı kolaylaştıran önemli araçlar olduğunu vurgulayan Çapar, çevrimiçi iletişimle çiftlerin birbirlerine daha hızlı ulaşabileceğini ve bağlılıklarını artırabileceğini söyledi. Ancak dijital flörtün bazen yanıltıcı olabileceğine de dikkat çekti. "Çevrimiçi platformlarda insanlar çoğunlukla dikkat çekici profiller ve biyografiler oluşturur, ancak yüz yüze tanışmalarında bu profillerle gerçek kişilik arasında büyük farklar olabilir" diye belirtti. Çiftler Arasındaki Güvensizlik ve Kıskanma Sosyal medya paylaşımlarının zamanla çiftler arasında kıskançlık duygusunu tetiklediğini anlatan Çapar, partnerlerin birbirlerinin sosyal medya hesaplarını kontrol etmeye başlayarak güvensizlik duygusunun arttığını ifade etti. "Sosyal medya üzerinden eski partnerleri araştırmak ve ilişkiyi başkalarının gözünden değerlendirmek de kıskanma ve güvensizlik duygularını artırabilir" dedi. Başka İlişkileri İdealize Etmek Sosyal medya üzerinde başka çiftlerin "mükemmel" ilişkilerini görmenin, kişileri kendi ilişkilerini idealize etmeye sevk edebileceğini söyleyen Çapar, bunun da anlaşmazlık ve tartışmalara yol açabileceğini belirtti. Çapar, sosyal medyanın gerçeklikten farklı bir hayat sunma eğiliminde olduğunu ve çiftlerin bu platformlarda yaşamlarını bazen idealize ettiklerini hatırlattı. Kıskançlığın Önüne Geçmek İçin Güven İnşa Edin Son olarak, kıskançlığın önüne geçmenin temel yolunun güven inşa etmek olduğunu vurgulayan Çapar, partnerlerin geçmiş ilişkilerini gereksiz yere incelemenin ve sosyal medya üzerinden sürekli takip etmenin ilişkilerde kaygıyı artırabileceğini belirtti. Çiftlerin sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiler için dijital iletişimi bilinçli şekilde kullanmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.

Psikolog Özge Sert: Zorlayıcı durumlar, bireylerin büyümesine destek olabilir Haber

Psikolog Özge Sert: Zorlayıcı durumlar, bireylerin büyümesine destek olabilir

Psikolog Özge Sert, “Psikoterapi, bireylerin yaşadıklarını anlamlandırmalarına, bu süreçten güçlenerek çıkmalarına ve büyümelerini destekleyici farkındalık geliştirmelerine yardımcı olabilir. Zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, her bireyin deneyimleyebileceği bir süreç değildir” dedi. Deneyimlerden büyümek herkes için aynı kolaylıkta olmuyor. Bazı kişiler daha zor anlar yaşıyor. “Zorlayıcı deneyimler, dönüştürücü güç taşıyor” Konuyla ilgili Onma Psikoloji'den Psikolog Özge Sert açıklamalarda bulundu. Psikolog Sert, “Öldürmeyen şey bazen de güçlendirebilir. Zorlayıcı durumlar elbette hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat bir açıdan bilindiği üzere zorlayıcı yaşam olayları, bireylerin yalnızca duygusal olarak yaralanmasına değil, aynı zamanda hayatın anlamını yeniden değerlendirmesine de yol açabilir. Zorlayıcı durumlar sonucunda büyümek, insanların psikolojik dayanıklılığını artırarak daha güçlü bir benlik algısı oluşturmalarına yardımcı olabilir” dedi. Zorlayıcı deneyimlerin dönüştürücü bir tarafı olduğuna vurgu yapan Sert, “Zorlayıcı olaylar, bireylerin mevcut yaşam düzenlerini altüst edebilir ve bu durum, kişinin iç dünyasında derin değişiklikler oluşturabilir. Ancak, bazı bireyler bu kriz durumlarından sonra eski hallerine dönmekle yetinmeyip, bu deneyimleri daha büyük bir içe ait güç ve bilgelikle anlamlandırır. Büyüme kavramı, bu dönüştürücü gücün sonucudur. Bu süreçte bireyler, yaşamlarına daha büyük bir perspektif kazanabilir, empati kapasitelerini artırabilir ve yaşamın anlamına dair daha derin bir farkındalık geliştirebilirler” ifadelerini kullandı. “Dayanıklılık, zorluklarla başa çıkmanın anahtarı” Zorlayıcı deneyimler sonrası büyümeyi destekleyen faktörleri sıralayan Psikolog Özge Sert, daha sonra şunları söyledi: “Her birey zorlayıcı durumlar sonrası büyüme sürecine farklı tepkiler verebilir. Büyümeyi etkileyen bazı faktörler ise sosyal destek, kişilik özellikleri, başa çıkma stratejileri olarak sıralanmaktadır. Ayrıca zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, psikolojik dayanıklılık ile yakından ilişkilidir. Dayanıklılık, bireyin stresli ve zorlayıcı olaylara karşı esneklik gösterme kabiliyetidir. Tıpkı trambolinin esnek ve güçlü filesi gibi, dayanıklılık da zorluklar karşısında bizi koruyup, her zıplamada daha yükseğe çıkmamıza imkan tanır. Dayanıklılık geliştiren kişiler, yaşadıkları zorluklara rağmen ayakta kalabilir, duygusal düzenlemelerini daha rahat sağlayabilir ve hayatlarına devam edebilirler.” Zorlayıcı durumlar sonrası büyümenin birçok farklı alanda gerçekleştiğine vurgu yapan Psikolog Sert, “Büyüme farklı alanlarda gerçekleşebilir. Bu alanlar, bireylerin yaşamlarına anlam katma biçimlerini ve kişisel gelişimlerini şekillendirir. İlişkilerde derinleşme, yeni imkanlar, kişisel güçlenme olarak 3 farklı alanda kişisel gelişim şekillenebilir” dedi. “Profesyonel destekle büyüme süreci desteklenebilir” Psikoterapinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Psikolog Özge Sert, ardından şu ifadeleri kullandı: “Bireyi zorlayan durumlar sonrası büyümenin gerçekleşmesi için profesyonel destek oldukça önemlidir. Psikoterapi, bireylerin yaşadıklarını anlamlandırmalarına, bu süreçten güçlenerek çıkmalarına ve büyümelerini destekleyici farkındalık geliştirmelerine yardımcı olabilir. Terapistlerin bu süreçte danışanla birlikte yürümesi, bireyin duygusal iyileşmesine ve deneyimlerini olumlu bir şekilde dönüştürmesine katkı sağlar. Zorlayıcı durumlar sonrası büyüme, her bireyin deneyimleyebileceği bir süreç değildir. Ancak zorlukların içinden çıkıp buradan gelişim sağlamak da mümkündür. Zorlayıcı olaylar, görülmeyen yönüyle bireylerin daha güçlü, dayanıklı ve hayatlarına daha anlamlı bir bakış açısıyla devam etmelerini sağlayabilir. Bu süreç bireylere, yaşanan acının ardından gelen iyileşmenin de mümkün olduğunu gösterir.”

Sevgi ve değer vermenin psikolojik, sağlık ve ilişkiler üzerindeki etkileri nelerdir? Haber

Sevgi ve değer vermenin psikolojik, sağlık ve ilişkiler üzerindeki etkileri nelerdir?

Sevgi eksikliği ve bağlanma sorunları, bireyin psikolojik sağlığı üzerinde uzun vadeli etkilere sahip olabilir. Ancak, bu zorlukların üstesinden gelmek mümkündür. Güvenli bağlanma modellerinin geliştirilmesi, bireyin psikolojik sağlığı ve ilişkisel başarısı için kritik öneme sahiptir. Toplum olarak, çocuklara karşı sevgi ve destek göstermek, sağlıklı bireylerin ve ilişkilerin gelişimine katkıda bulunur. Sevgi ve değer vermek, ilişkilerimizi zenginleştiren ve yaşam kalitemizi arttıran temel unsurlardır. İşte, sevgi ve değer verme kapasitelerinizi artırmak için uygulayabileceğiniz bazı pratik öneriler şu şekilde olabilir: 1. Kendini Dinlemek ve Anlamak • Günlük Tutun: Düşüncelerinizi ve duygularınızı yazarak kendinizi daha iyi anlayın. Bu, neye değer verdiğinizi ve sevdiklerinize nasıl daha iyi yaklaşabileceğinizi keşfetmenize yardımcı olur. • Meditasyon ve Farkındalık Pratikleri: Günlük meditasyon ve farkındalık pratikleri, duygusal dengeyi sağlar ve empati yeteneğinizi artırır. 2. Empatiyi Geliştirmek • Empati Egzersizleri: Başkalarının duygularını anlamaya çalışın. Bu, farklı perspektifleri dinlemek ve empatik iletişim becerilerinizi geliştirmek için mükemmel bir yoldur. • Rol Değişimi: Bir başkasının yerine kendinizi koymaya çalışarak, onların duygularını ve bakış açılarını daha iyi anlayabilirsiniz.  3. İletişim Becerilerini Güçlendirmek • Aktif Dinleme: Karşılıklı değer vermenin önemli bir parçası, aktif olarak dinlemektir. Karşınızdaki kişiye tam dikkatinizi verin ve onların söylediklerini gerçekten anlamaya çalışın. • Açık ve Dürüst İletişim: Düşüncelerinizi ve duygularınızı açık ve dürüst bir şekilde ifade edin.Bu, ilişkilerde güven ve saygıyı artırır.  4. Karşılıklı Değer Vermeyi Pratik Etmek • Küçük Jestler: Sevdiklerinize değer verdiğinizi gösteren küçük jestler yapın. Bu, bir teşekkür notu yazmak veya onların sevdiği bir şeyi paylaşmak olabilir. • Zaman Ayırmak: Kaliteli zaman geçirmek, değer verdiğinizi göstermenin önemli bir yoludur. Birlikte yapılabilecek aktiviteler planlayın ve bu zamanı değerli kılın. 5. Şükran Pratikleri • Şükran Günlüğü: Günlük hayatınızdaki iyi şeyler için şükranınızı ifade edin. Bu, pozitif duyguları artırır ve ilişkilerde daha fazla değer vermenize yardımcı olur. • Şükran Paylaşımı: Sevdiklerinize onlar için ne kadar minnettar olduğunuzu düzenli olarak ifade edin. Bu, ilişkinizi güçlendirir ve karşılıklı değer duygusunu pekiştirir. Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi,'' Sevgi ve değer verme kapasitelerinizi geliştirmek, ilişkilerinizde derin ve anlamlı bağlar kurmanıza yardımcı olabilir. Yukarıdaki pratik öneriler, bu yolculukta sizin için bir başlangıç noktası olabilir. Unutmayın, sevgi ve değer vermek, sürekli bir öğrenme ve uygulama sürecidir. Kendinize ve sevdiklerinize karşı sabırlı ve anlayışlı olun ''diyerek ifade etti.

İlişkilerde neden bazen geri çekilmek gereklidir ? Haber

İlişkilerde neden bazen geri çekilmek gereklidir ?

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, ilişkilerde ara vermenin önemine dair önemli bilgiler verdi. Hayatımızın farklı dönemlerinde ilişkilerimizde ara verme isteğiyle karşılaşabiliriz. Bu her zaman kötü bir şey değil. Aslında, bazen ilişkimize taze bir nefes aldırmak ve kendimizi yeniden bulmak için gerekli bir adım olabilir. İlişkilerde ara vermenin arkasındaki nedenleri anlamak, hem kendimize hem de partnerimize daha fazla empati göstermemizi sağlar. Kendi Sesimizi Dinlemek Yoğun hayatın koşuşturması içinde, kendimizi dinlemeyi unutabiliriz. İlişkilerde ara vermek, içsel sesimize kulak verebilmek için bir fırsat sunar. Bu süreçte, gerçekten ne istediğimizi, neye ihtiyaç duyduğumuzu ve hangi yöne gitmek istediğimizi düşünme şansımız olur. Bu, hem kendi gelişimimiz hem de ilişkimiz için oldukça önemlidir. Farkındalık ve Bilinçlenme Ara vermek, ilişkimizde neyin doğru gitmediğini fark etmemize yardımcı olur. Bu süre zarfında, ilişkimizi ve partnerimizi objektif bir şekilde değerlendirebiliriz. İlişkideki dinamikleri, kendi rolümüzü ve partnerimizin beklentilerini daha net görebiliriz. Yeniden Bağlanma Ara vermek, ilişkilerde kopma anlamına gelmez; aksine, daha güçlü bir bağ kurma fırsatıdır. Kendi içsel süreçlerimizi tamamladıktan sonra, partnerimizle daha sağlıklı ve bilinçli bir şekilde yeniden bağ kurabiliriz. Bu süreç, her iki tarafın da ilişkideki sorumluluklarını ve beklentilerini daha iyi anlamasına yardımcı olur. Duygusal Yenilenme İlişkilerde ara vermek, duygusal yenilenmeyi beraberinde getirir. Sürekli birlikte olmanın getirdiği rutin ve monotonluk, duygusal tükenmişliğe yol açabilir. Bir süreliğine farklı alanlarda zaman geçirmek, yeni deneyimler yaşamak ve bireysel hobilerimize yönelmek, duygusal olarak tazelenmemizi sağlar. Bu da, ilişkiye daha enerjik ve pozitif bir şekilde dönmemize olanak tanır. Geleceğe Dair Netlik Geleceğe dair belirsizlikler ve kaygılar, ilişkilerde ara verme ihtiyacını tetikleyebilir. Ara vermek, bu belirsizlikleri gidermek ve geleceğe dair daha net bir bakış açısı geliştirmek için bir fırsattır. Bu süreçte, hem kendimiz hem de partnerimiz için neyin en iyisi olduğunu düşünebilir, ilişkimizin geleceği hakkında daha bilinçli kararlar alabiliriz. Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi,'' İlişkilerde ara vermek cesaret isteyen bir adımdır. Ancak, doğru şekilde yönetildiğinde, hem bireysel hem de ilişkisel gelişim için büyük bir fırsattır. Kendimize ve partnerimize bu zamanı tanımak, daha sağlıklı ve bilinçli bir ilişki kurmamıza yardımcı olur. Unutmayın: ' Bazen iki insan birbirinden uzaklaşır, böylece birbirlerine geri dönerken daha güçlü olabilirler.'

İlişkilerde kontrol ihtiyacı: Güvensizliğin göstergesi Haber

İlişkilerde kontrol ihtiyacı: Güvensizliğin göstergesi

Kontrol etme ihtiyacı oldukça yaygın bir durumdur. Gündelik yaşantıda hayatın pek çok alanında faydaları olsa da mesele ilişkiye geldiğinde bu ihtiyaç tehlikeye dönüşebiliyor. Partnerinizin nerede olduğunu, kimlerle görüştüğünü ve ne yaptığını sürekli takip etmek, telefonunu veya bilgisayarını kontrol etmek gibi davranışlar gerçekleştiriyorsanız dikkat !   İlişkilerde kontrol etme ihtiyacı sevginin değil, güvensizliğin ve kaygının bir göstergesi olabilir. Oysa sağlıklı bir ilişki sevgiye, güvene ve saygıya dayanır bu nedenle kontrol etme ihtiyacı, temel unsurları zedeleyebilir ve ilişkinizin çökmesine sebep olabilir. İlişkinizde kontrol edildiğinizi nasıl anlarsınız? Partneriniz sizin nerede olduğunuzu, ne yaptığınızı ve kiminle görüştüğünüzü tekrar tekrar ve şüpheci bir tutumla size soruyorsa Telefonunuzu, mesajlarınızı ve sosyal medya hesaplarınızı kontrol ederek sizi denetliyorsa Partneriniz giyim tarzınız, arkadaşlarınız ve hobileriniz ile ilgili size baskı uyguluyorsa Partneriniz onsuz gittiğiniz yerlerde konumuz ile sizi takip ediyor, gittiğiniz yerlerden fotoğraf/video talep ediyorsa partnerinizin kontrol etme ihtiyacının ön planda olduğu söylenebilir.  Kontrol etme ihtiyacının ilişki için yaratacağı sonuçların en başında güvensizlik yer alır. Çünkü bu durum güvensizlik ve ihanet algısı oluşturur. Zaman içerisinde özgürlük alanlarının kısıtlanmasına ve kaçınılmaz olan tartışmalar ve çatışmalar oluşmasına sebep olur.Kontrol etme ihtiyacının tekrar ettiği bir ilişki de sonuç; mutsuzluk ve ayrılıkla olabilir. Uzmanlar, ilişkilerde kontrol ihtiyacının belirtilerini şu şekilde sıralıyor: Partnerin sürekli olarak nerede olduğunuzu, kimlerle görüştüğünüzü ve ne yaptığınızı sorgulaması, Telefon, mesajlar ve sosyal medya hesaplarının denetlenmesi, Partnerin giyim tarzı, arkadaşları ve hobileri konusunda baskı uygulaması, Partnerin, onsuz gittiğiniz yerlerde konumunuzu takip etmesi veya fotoğraf/video istemesi. Kontrol ihtiyacının ilişkilerde güvensizlik ve hatta ihanet algısı yarattığına dikkat çekiliyor. Bu durum zamanla özgürlük alanlarının kısıtlanmasına, tartışma ve çatışmaların artmasına neden olabilir. Uzmanlar, çiftler arasında açık ve dürüst iletişimin önemini vurgulayarak, güven duygusunu geliştirmek için adımlar atılması gerektiğini belirtiyorlar. Uzman Klinik Psikolog Kaan Üçyıldız, partneri sürekli kontrol etme ihtiyacı hissedenlere şu önerilerde bulunuyor: Kontrol ihtiyacının nedenlerini anlamaya çalışın. Partnerinizle açık ve dürüst iletişim kurun, sınırlarınıza saygı gösterin. Güven duygusunu geliştirmek için adım atın. Eğer kontrol ihtiyacınız devam ediyorsa, çift terapisi desteği almak için bir uzmana başvurun. Bu tavsiyeler, ilişkilerde sağlıklı dinamikleri korumak ve güvene dayalı bir ilişki kurmak için önemli adımlar olarak değerlendiriliyor.

Psikolog İlayda Kutevu Zihni Dinç Tutmanın Yollarını Açıkladı Haber

Psikolog İlayda Kutevu Zihni Dinç Tutmanın Yollarını Açıkladı

Psikolog İlayda Kutevu, yoğun iş temposunda iyi sosyal ilişkilerin ve sosyal etkinliklere katılmanın zihinsel sağlığı olumlu yönde etkilediğini vurguluyor. İş stresiyle başa çıkmanın yolları için uygulamanız gereken maddeler: Düzenli Egzersiz: Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı artırabilir. Haftada birkaç kez egzersiz yaparak stresi azaltabilir ve zihinsel tazeliği koruyabilirsiniz. Besleyici Diyet: Dengeli ve sağlıklı beslenmek, zihinsel performansı artırabilir. Bol miktarda meyve, sebze, tam tahıllı yiyecekler ve yeterli protein tüketmeye özen gösterin. Yeterli ve Kaliteli Uyku: Zihinsel açıdan dinç olmanın önemli bir parçasıdır. Her gece yeterli uyuduğunuzdan emin olun ve uyku kalitenizi artırmak için uyku rutininizi düzenleyin. Meditasyon ve Derin Nefes Egzersizleri: Stresle başa çıkmak ve zihni sakinleştirmek için meditasyon ve derin nefes egzersizleri yapabilirsiniz. Bu, zihinsel dinçliği artırabilir. Sosyal Etkinliklere Katılım: İyi sosyal ilişkiler kurmak ve zaman zaman sosyal etkinliklere katılmak, zihinsel sağlığı pozitif yönde destekleyebilir. Arkadaşlarınızla vakit geçirmek ve destek almak önemlidir. Teknoloji Molası: Gözlerinizi ve zihninizin dinlenmesine yardımcı olmak için düzenli olarak teknoloji molası verin. Uzun süre bilgisayar veya telefon ekranına bakmaktan kaçının. İş ve Kişisel Hayat Dengesi: İşinizin yanı sıra kendinize de kaliteli zaman ayırmaya özen gösterin. İş ve kişisel yaşam arasında denge kurmak, zihinsel sağlığınızı korumak için önemlidir.

Özür Dilemek ve İlişkilere Etkisi Haber

Özür Dilemek ve İlişkilere Etkisi

İnsan ilişkiyle yaralanır, ilişkiyle iyileşir.İlişkilerinizde çatışmalara girmeniz, taleplerin karşılıklı olarak uyuşmaması olağandır. Bu çatışmalar sırasında karşıdaki muhatabı kıracak şekilde davranmak mümkündür. Böyle bir çatışma yaşadığınız durumda karşı tarafa kendinize davranılmasını istemediğiniz şekilde davrandığınızda nasıl bir yol izliyorsunuz ? “Bana böyle davranılsa hoşuma gitmezdi, hata yaptım” mı diyorsunuz; yoksa içten içe “O da öncesinde bunu yapmıştı az bile yaptım” mı diyorsunuz ya da “Olmamış gibi davranalım böylece unutulur ve bizde kaldığımız yerden devam ederiz” mi diyorsunuz ? Önceki ilişkilerin değerlendirmesinin yapılmaması, o çatışmalardan gerekli çıkarımların öğrenilmemesi çatışmaların tekrar edilmesine neden olabilir. Aynı zamanda eski hesapların görülerek kapatılmasındansa dolaylı olarak “skor tutulması” ilişkideki bağı değil; güç savaşını körükler. Peki siz ilişkinizin nasıl olmasını istersiniz ? Güç savaşına girdiğiniz sürekli gardınızı koruduğunuz ve uygun anda saldırdığınız bir ilişki mi yoksa bazen istekler çatışsa da iki tarafın bazı isteklerinden feragat ettiği, görüldüğünüz ve anlaşıldığınız bir ilişki mi ? Eğer görüldüğünüz ve anlaşıldığınız bir ilişki talep ediyorsanız karşınızdaki kişiyi  görmeye ve anlamaya çalışarak başlayabilirsiniz. Bu konuda kilit noktalardan birisi de özür dilemektir. Özür dilemek, kişinin kendi hatasından sorumluluk alarak bunu telafi etmeye çalışmasının ilk adımıdır.  Bazen kişiler özür dilemeyi boyun eğmek, teslim olmak, zayıf görünmek olarak yorumlayabilir. Olumlu kendilik algısını sürdürmek için karşınızdaki kişilere fildişi kulelerden bakarsanız ne onları yakından tanırsınız ne de siz görülürsünüz. Fildişi kuleden bir ilişkinin sıcaklığını hissedebilmek, gökdelenden bahçedeki bir muma bakmaya benzer. Yapılan bir hatayı telafi etmeye çalışmak karşı tarafa bütünüyle teslim olmak değil bir uzlaşma sağlamaya çalışmaktır. Özür dilemek kişinin öncelikle kendini hatasıyla görmesini, kendini hata yapabilen bir canlı olarak kabul etmesini gerektirir. Bu önemli bir ruh sağlığı göstergesidir. Kendinin hareketlerini izlemek ve bunun karşı tarafta nasıl yankılanabileceğine dair empati kurabilmek ancak sağlıklı bir insanın sahip olabileceği bir beceridir.   Özür dilerken de “özür dilememek” gibi gizil yollar vardır ki bu özürler empatiden uzaktır. “Kırıldıysan üzgünüm” veya “Eğer bu senin için bu kadar önemliyse, o zaman... üzgünüm”  demek sorumluluğu karşı tarafa atmakla kalmaz, aynı zamanda karşı tarafın alıngan/hassas olduğunu da ima eder. Kişilerin özür dilememesi ve özür diler gibi yapmasının yanı sıra gerekli durumlar dışında sürekli özür dilemesi de ilişkilere zarar verebilir. Bir tartışma sonrasında haksızlığa uğradığınız halde karşı tarafa çiçek gönderdiğiniz oldu mu ? Bu belki de içsel olarak fark etmeden hissettiğiniz bir öfkenin göstergesi olabilir. Ruhsal olarak biten ilişkinin cenazesinin çiçekleri gibi. Size iyi davranılmayan bir ilişkide sürekli olarak özür dilemek ilişkideki dinamiklerde ihtiyaçlarınızın görülmesi ve karşılanması ihtimalini düşürür.  Sürekli olarak özür dilemenin bir diğer nedeni kişinin bir şey talep ederken bunu kendine hak görmemesidir. “Kusura bakma, başını ağrıttım”, “Özür dilerim, vaktini aldım” şeklinde kullanılan ifadeler bu duruma örnek olabilir. Bunların yerine “Beni dinlediğin için teşekkür ederim”, “Anlattıklarıma tanıklık etmen çok kıymetli” denilebilir. Yukarıda bahsedilenlerin dışında kibarlık olarak da sıklıkla özür dilenebilir. “Pardon, saati öğrenebilir miyim ?”, “Pardon, yana kayabilir misiniz ?” bunlardan bazılarıdır. Karşı taraftan bir talepte bulunurken özür dilemek güven inşasında yardımcı olur ve böylece istediğiniz kabul edilebilir. Bunların yerine “Yana kaydığınız için teşekkür ederim”, “Rica etsem saati öğrenebilir miyim?” diyebilir, alışkanlıktan özür dileme sıklığınızı azaltabilirsiniz. Uzman Psikolojik Danışman Şura Saka,'' Özür en nihayetinde ilişkileri iyileştirme için bir adımdır. İnsan ilişkilerde yaralanır ve ilişkilerde iyileşir. Özürün amacının üstün gelmek değil, bağ kurmak ve uzlaşmak olduğunu unutmayın. Bazen bağlar çok zedelendiyse içten bir özür sonrası ilişki toparlanamayabilir. Böyle bir durumda özür dilemek sizin kendi  hareketlerinizin sorumluluğunu aldığınızın, bir menfaat için özür dilemediğinizin göstergesidir.''dedi.

Esra Ezmeciye gelen şok soru Haber

Esra Ezmeciye gelen şok soru

Beyaz TV'de yayınlanan "Esra Ezmeci ile Yeni Baştan" programında canlı yayında yaşadıklarını anlatan Sedef, şunları söyledi: "Nişanlım Kaan ile arkadaşlarımla gittiğim bir tatilde tanıştık. Çok ortak noktamız vardı ve yakınlaştık. Kısa bir süre sonra nişanlandık. Benim daha önce de ciddi ilişkim oldu. Babam ben bebekken öldüğü için o sevgiyi hiç tatmadım. İlişkilerimde sevgilinin yanı sıra baba figürü de aradığım için hep benden büyük kişilerle birlikte oldum. Nişanlım benden 2 yaş büyük. Ben hostes olduğum için uçuşlarımın birinde Hikmet diye bir pilotla ilişki yaşadım. Hikmet benden 20 yaş büyüktü. Hikmet beni uçuşlarına aldırdığı için birlikte çok zaman geçirdik. 2 yıl süren bir ilişki yaşadık ve çok güzeldi. Hikmet'le birlikte hem kadınlığımı hem de içimdeki baba özlemini gideriyordum. Hikmet benim ciddi olduğumu anlayınca ayrıldı." Sedef, devamında şu ifadeleri kullandı: "Ben 2 yıl sonra Kaan'la nişanlandım. Kaan'ın babasıyla ilişkisi çok kötüydü. İkimiz de baba hasreti çekiyorduk. Nişanlandıktan sonra Kaan'ın babasıyla tanıştım ve o kişi benim eski sevgilim Hikmet çıktı. Hikmet'le ilişkimizde sadece oğlunun olduğunu söyledi ve hiç fotoğrafını göstermemişti. Kaan'a söylediğimde büyük bir çıkmaza girdim çünkü tepkileri çok büyük oldu. Sarsıldım... Kaan beni babasıyla tanıştırmak için bir restorana götürdü, karşımda Hikmet'i görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yaşadığım ilişkilerden pişman değilim ama Hikmet beni kullanmıştı. Hikmet beni gördüğünde çok rahat davrandı." Bu itiraflar, Sedef'in yaşadığı duygusal karmaşayı ve nişanlısının babasıyla yaşadığı çalkantıyı izleyicilere aktardı. Sedef'in açıklamaları, programın yayınlandığı tarihten itibaren sosyal medyada da geniş yankı uyandırdı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.