Deprem bölgesindeki araştırmada düşündüren sonuç
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Hatay Deprem Koordinasyonu tarafından depremde büyük yıkıma uğrayan Hatay’da “Beş Yaş Altı Çocuklarda Beslenme ve Gıda Güvencesi” başlıklı araştırma yapıldı. Samandağ, Antakya, Defne ilçelerinde toplam 564 çocuğu kapsayan araştırmada, beş yaş altı bazı çocukların anne sütü alamadığı, et, süt ve süt ürünleri tüketimlerinin düşük olduğu, yüksek enerjili paketli gıdaların fazla tüketildiği belirtildi.
“Asrın felaketi” olarak tanımlanan ve 11 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerden büyük ölçüde etkilenen Hatay’da Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından çocukların beslenmesine ilişkin yapılan araştırma, çarpıcı ve düşündüren sonuçlar ortaya koydu. 26 gün sonra 1. yılı geride bırakacak olan depremlerde binlerce kişinin yaşamını kaybettiği Hatay’ın Samandağ, Antakya, Defne ilçelerindeki araştırma, 564 çocuğu kapsadı.
TTB tarafından yapılan paylaşıma göre, araştırmada öne çıkan veriler şöyle oldu:
“Samandağ, Antakya, Defne ilçelerindeki toplamda 564 çocuğa ulaşılmıştır. Ailelerin dörtte üçünden (yüzde 76,3) fazlasının güvenceli bir işi yoktur ve yarısından fazlası (yüzde 56,7) düzenli gelire sahip değildir. Ailelerin yüzde 10,3’ünün kendine ait mutfağı bulunmamaktadır. Ailelerin sadece üçte birinin (yüzde 33,5) gıdaya düzenli erişimi vardır. Ailelerin üçte biri uygun gıda saklama koşullarına sahip değildir ve saklama koşullarındaki yetersizliğin nedenleri arasında buzdolabı yokluğu, küçük olması ve elektrik kesintisidir. Ailelerin neredeyse yarısının suya erişimi yok ya da yetersizdir. Bunun nedeni olarak dağıtım eksikliği, yetersizliği ve su kesintisi saptanmıştır.
Annelerin yüzde 90,6’sının anadili Arapçadır. Günlük öğüne sahip olmayan çocuklar yaşla birlikte artmaktadır ve dört yaşta yüzde 7,2’yi bulmaktadır. Çocuklar yaşamın ilk altı ayında sadece anne sütü ile beslenmesi gerekirken depremzede çocukların yaklaşık yarısı anne sütü almamaktadır. Beş yaş altı çocukların sebze ve meyve ile tahıl tüketiminin yeterliliği, diğer besin gruplarına göre daha yüksek olsa da (sırasıyla yüzde 62 ve yüzde 44,3), yine de istenen düzeylerin çok altındadır.
Et ve et ürünleri, yağ, baklagil ve süt ve sütü ürünleri yeterli tüketimleri oldukça düşüktür (sırası ile yüzde 17,7, yüzde 11,2, yüzde 5,8 ve yüzde 5,6). Çocukların yüzde 42,9’u günde en az bir kez yüksek enerjili paketli (abur cubur) gıda tüketirken, bu sıklık 24-35 aylık çocuklarda yüzde 53,9’a, 36-47 aylık çocuklarda yüzde 54,6’ya ve 48-59 aylık çocuklarda yüzde 56,2’ye yükselmektedir.
Beş yaş altı çocukların yüzde 6,2’sinde bodurluk (yüzde 3,7’si bodur, yüzde 2,5’i çok bodur), yüzde 8,9’unda zayıflık (yüzde 5,5’i zayıf, yüzde 3,4’ü çok zayıf) ve yüzde 4,4’ünde aşırı kiloluluk belirlenmiştir. Bodurluk sıklığı iki yaşın altında daha yüksektir (0-11 ay çocuklarda yüzde 11,3 ve 12-23 ay çocuklarda yüzde 10,5).
Yaşa göre zayıflık en fazla 0-11 aylık çocuklarda görülmektedir. Aşırı kiloluluk belirgin şekilde en fazla 0-11 ay çocuklarda gözlenmiştir. Bu yaş grubunda toplamda aşırı kiloluluk sıklığı yüzde 14,5 iken, bu hız erkek çocuklarında yüzde 13,3, kız çocuklarında yüzde 15,4’tür.
Mülteci nüfusta toplamda bodurluk sıklığı yüzde 8,8 iken çok bodurluk yüzde 3,8, bodurluk yüzde 5’tir. Zayıflık toplamda yüzde 6,3 iken çok zayıf prevalansı yüzde 2,5 ve zayıf prevalansı yüzde 3,8’dir. Mülteci çocuklarda aşırı kiloluluk prevalansı ise yüzde 5,7’dir.
Boy açısından değerlendirildiğinde 45 çocukta (yüzde 21,7) persentilde değişiklik olmamasına karşın, 75 çocukta (yüzde 36,2) persentilde gerileme saptanmıştır. Ağırlık açısından değerlendirildiğinde ise persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı sadece 24’tür (yüzde 11,5). Persentilde gerileme olan çocuk sayısı ise 107 (yüzde 51,4) ve persentilde ilerleme görülen çocuk sayısı 87’dir (yüzde 37).
Beden kitle indeksi açısından da benzer durum geçerlidir. Persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı 35 (yüzde 17) iken, 119 çocukta (yüzde 57,8) persentilde gerileme ve 52 (yüzde 25,2) çocukta persentilde ilerleme belirlenmiştir.”
Sonuçlara ilişkin öneriler şöyle ise sıralandı:
“Acilen mutfak koşullarının iyileştirilmesi, mutfaksız hanenin kalmaması ve çocuklara uygun, kültüre ve yerele özgü yeterli gıda desteğinin sağlanması gerekmektedir. Tüm nüfusu hedefleyen ancak yüksek riskli grupları da gören gıda destekleri oluşturulmalı, birinci basamak sağlık hizmetlerinde çocukların afet gerçekliğinde beslenme açısından takibi yapılmalıdır.
Beslenme kolileri oluşturulurken sadece kuru gıda konulmaması, çocuklara uygun protein kaynaklarının (yumurta, paketli süt, et ürünleri) kolilere eklenmesi, geçici yaşam alanlarından kalıcı yaşam alanlarına geçişin hızlandırılması gerekmektedir. Emziren kadınların nitelikli gıda açısından desteklenmesi, vitamin mineral desteklerinin sağlanması, çocuklara beslenme eğitimlerinin verilmesi, dağıtımlarda yüksek enerjili paketli gıdalardan uzak durulması, hanelerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi ve iş olanaklarının artırılması gerekmektedir.”