TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Seyhan Baraj gölü

İLKHABER-Gazetesi - Seyhan Baraj gölü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Seyhan Baraj gölü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana'da kış mevsiminde yağışların azalmasıyla barajlarda sular çekilmeye başladı Haber

Adana'da kış mevsiminde yağışların azalmasıyla barajlarda sular çekilmeye başladı

Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, su tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayıp, “Yaz dönemlerinde barajlarda meydana gelen buharlaşma, tarımsal sulama ve enerji için kullanılan suyla birlikte ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir” dedi. Türkiye’nin en sıcak illerinden olan Adana’da Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Şubat ayı son 255 yılın en sıcak Şubat ayı oldu. Ayrıca Şubat ayında Türkiye’de 28.7 derece ile sıcaklık rekoru kıran Adana, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün paylaştığı 24 aylık standart yağış indeksi meteorolojik kuraklık durumuna göre olağanüstü kuraklık yaşayan iller arasında gösterdi. Yağışların olmadığı kentte barajlarda da suların çekilmeye başladığı görüldü. Drone ile çekilen görüntüler de kuraklık gerçeğini gözler önüne bir kere daha serdi. Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, konuyla açıklamalarda bulundu. “Toroslar'da hiç kar yok” Kar yağışı olmamasının barajları etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Başıbüyük, “Bu sene maalesef yeterli kar yağışı olmadı. Bu nedenle özellikle baraj göllerinde istenen seviyeye ulaşmak çok mümkün olmadı. Bizim Çukurova’da çok büyük bir sorun gözükmüyor ama Toroslar'da hiç kar yok. Olması gerekenin yüzde 10’u kadar kar var. Şubat ayı çok sıcak geçti ve var olan kar örtüsü eridi. Bu böyle devam edecek olursa özellikle yaz dönemlerinde barajlarda meydana gelen buharlaşma, tarımsal sulama ve enerji için kullanılan suyla birlikte ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir” ifadelerini kullandı. “Suyumuzu dikkatli kullanmalıyız” Türkiye’nin belirli dönemlerde bu tür doğa olaylarını yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, su tüketimine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Türkiye’de bu zaman zaman sıklıkla yaşadığımız doğa olaylarından bir tanesi. Ülkemiz su zengini bir ülke değil. Bir taraftan artan nüfus, bir taraftan da iklim krizine bağlı değişken yağış rejimi var. İçme suyunda bireysel olarak tükettiğimiz sulara dikkat etmemiz lazım. Barajlarda araba yıkanmamalı. Vahşi sulamanın önüne geçilmeli. Suyumuzu dikkatli kullanmalıyız. Eğer bunları yapmazsak su kıtlığı ciddi bir problem olarak karşımıza çıkar.” “Sularımızı dikkatli kullanmalıyız” Çukurova’nın her an yağış azlığı nedeniyle su krizine girebileceğine dikkat çeken Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, “Çukurova bölgesi baktığınızda ülkemize oranla daha su kaynağı açısından zengin. Ancak bu olumsuz yağış rejimi nedeniyle her zaman bu durum değişebilir. Bunun için sularımızı dikkatli ve temiz kullanmamız gerekiyor” dedi. “Sular çok çekildi” Seyhan Baraj Gölü’nde balıkçılık yapan Murat Yapku ise su seviyesinin geçen seneye oranla çok düştüğünü anlatarak, “Normalde bu zamanda Mart ayında suyun daha fazla olması gerekiyordu. Bu sene beklenen kar yağışı olmadı. Kanallarımıza gecikmeli sular verildi ve gölde de su azaldı. Şu anda bizim burada değil de 2 metre daha yüksekte olması lazımdı. Geçen sene çok güzel yağış oldu ve soğuk geçti. Bu sene beklenen kış olmadı. Kısa bir dönem soğuk oldu o da Adana özelinde değildi. Ülkemize bir soğuk hava dalgası geldi biz de ondan etkilendik” ifadelerini kullandı.

Seyhan Baraj Gölünde korkutan tablo Haber

Seyhan Baraj Gölünde korkutan tablo

İbrahim Baysal (İLKHABER)- Eskiden balık avlanan noktalarda bugün kuru topraklar hakim. Kasım ayına girdiğimiz şu günlerde Kış Adana'ya hala gelmedi. Uzun zamandır yağış almayan Adana Seyhan barajında suların bir kısmı çekildi.  Seyhan baraj Gölünde yaşanan su sorunları, su tasarrufu tedbirlerinin alınması konusunda çalışmalar yapılmasının gerekliliğini vurguluyor. KURAKLIK NEDİR? Kuraklık temel olarak, belirli bir bölgede nem miktarında geçici dengesizlik nedeniyle ortaya çıkan su kıtlığı olarak tanımlanabilir. Kuraklık özünde hemen hemen her bölgede görülme potansiyeli olan bir doğa olayıdır. Hızlı gelişen bir olay değildir. Kurak ani şekilde olmaz, zamanla yavaş yavaş ve geldiğini belli ederek ortaya çıkar. Kurak iklimlerin görüldüğü yerde yaşayan her canlı nem eksikliği ve yüksek değişkenlikteki yağışlardan etkilenir. Herhangi bir mevsimde, dönemde yağış miktarında meydana gelen değişimlerle oluşabilir. Tespit etmesi en zor doğa olaylarının başında gelir. Kuraklık seviyelerini tespit etmek için bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma+terleme) arasındaki dengenin belirli dönemlerdeki dengesi baz alınır. Kuraklık nedeniyle genellikle yağış mevsimi geç başlar, tarım ürünlerinin büyümesinde gecikmeler yaşanır. Kuraklık aynı zamanda yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgar ve düşük nem gibi faktörlerden de etkilenmektedir. KURAKLIK TÜRLERİ NEDİR? Üç farklı kuraklık çeşidi bulunmaktadır. Meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık. Bu kuraklık türlerinin özellikleri şu şekilde: Meteorolojik kuraklık: Yağışların belirli bir aralıkta mevsim normallerinin altına düşmesi meteorolojik kuraklıktır. Yıllık, mevsimlik veya aylık yağış toplamlarının her senenin o zamanından düşük olmasıyla tespit edilir. Tarımsal kuraklık: Tarımsal ürünlerin ihtiyacını karşılayacak su miktarının toprakta bulunmaması anlamına gelmektedir. Tarım ürünlerinin daha yavaş büyümesine neden olur. Tarımsal kuraklık genellikle ürün kaybına neden olur. Bölgede yaşayan hayvanlar içinde risk teşkil eder. Hidrolojik kuraklık: Uzun süren meteorolojik kuraklığın ardından varlığını gösterir. Uzun yağışsızlıktan sonra yeraltı suları, kaynaklar, yüzeysel akış, toprak nemi de kurumaya başlar. Göller, nehirler ve yeraltı suları hiç beklenmeyen bir anda düşmeye başlar. Bir dönemde oluşan yağış azlığı toprak nemini düşünerek tarımı olumsuz etkiler.

Gökoğlu: Küresel kaynama dönemi Seyhan Baraj Gölünü olumsuz etkiledi Haber

Gökoğlu: Küresel kaynama dönemi Seyhan Baraj Gölünü olumsuz etkiledi

Bayram BULUT  Röportaj ADANA (İLKHABER)- Yaşanan kuraklık ve yağışların olmaması Seyhan Baraj Gölünün sularının çekilmesine neden oldu. Yaklaşık 500 metre çekilen su nedeniyle Gölün çerisinde bulunan Sevgi Adasına giden yollarda ortaya çıktı. Gölün son durumu görenleri korkutsa da bazı kişilerin çekilen suyun bulunduğu alanlara giderek piknik yaptıkları görüldü. Göl etrafında bulunan bazı işletmeler gölün sularının çekildiği alanlara masa sandalye atarak müşterilerini ağırlamaya başladı.  KÜRESEL KAYNAMA DÖNEMİ BAŞLADI Adana Çevre Platformu üyesi Yaşar Gökoğlu, Küresel ısınma döneminin bittiğini, artık bu durumun bir adım daha öteye giderek küresel kaynama şeklini aldığını söyledi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bu ifadeyi kullandığını anlatan Gökoğlu, küresel kaynama nedeniyle kentin uzun süredir istenilen ölçüde yağış almamasından kaynaklı Seyhan Baraj Gölü ve ülke genelinde birçok akarsuda çekilmelerin meydana geldiğini kaydetti. ANORMAL ÖLÇÜLERDE SULAR ÇEKİLDİ Seyhan Baraj Gölü’nde son yıllarda çekilen su miktarının anormal ölçülere geldiğinden bahseden Gökoğlu, “Seyhan Baraj Gölü Baraj Gölü'nde kuraklık nedeniyle, yağışların azlığı nedeniyle suların çekildiğini bütün yurttaşlar görüyor. Ayrıca şunu da görüyoruz ve duyuyoruz. Türkiye'nin en büyük gölü Van Gölü'nde sular çekildi. Hani orada baraj filan da yok. Van Gölü'nü besleyen akarsuların suları çekildi.  Ege ve Orta Anadolu'nun birçok yerinde artık haritalarda göl diye görülen maviyle işaretli yerler tümüyle kurudu. Tümüyle bataklık haline geldi. Şimdi bunları da yaşıyoruz. Seyhan Gölü'nde de işte bu çekilme oluyor. Evet bu su çekilmesi mevsimsel bir şey, döngüsel bir şey. Yani her sene sonbaharda daha yağış mevsimi başlamadan evvel sular çekilir. Ama bu kadar çoğunu görmedik. Bu kadar çok çekilme, hayra alamet değil” dedi. Şimdi Gökoğlu ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz. Seyhan Baraj Gölü’nde sular çekildi biliyorsunuz. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin ifadesiyle başlayalım. Artık küresel ısınma dönemi bitti. Küresel kaynama dönemi başladı diye ifade ediyor. Yani çok açık ve net bir ifade. Doğrusu yıllardır bu konuyla uğraştığım halde benim aklıma gelmezdi. Demek ki artık bir Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin bile küresel kaynama dönemi diye ifade ettiği bir döneme girdik. Şimdi siz Seyhan  Baraj Gölü Baraj Gölü'nde kuraklık nedeniyle, yağışların azlığı nedeniyle suların çekildiğini haber haline getirdiniz değil mi?  Şimdi bunu hepimiz bütün yurttaşlar görüyor. Ayrıca şunu da görüyoruz ve duyuyoruz. Türkiye'nin en büyük gölü Van Gölü'nde sular çekildi. Hani orada baraj filan da yok. Van Gölü'nü  besleyen akarsuların suları çekildi. Peki sebep neydi? Van Gölü'nü besleyen akarsuların beslendiği dağlara yeteri kadar yağış yağmur ve kar biçiminde yağmadı. Dolayısıyla akarsuların suyu az Van Gölü'nde su çekilmeye başladı. Hatta hatta Ege ve Orta Anadolu'nun birçok yerinde artık haritalarda göl diye görülen maviyle işaretli yerler tümüyle kurudu. Tümüyle bataklık haline geldi.  Bu çekilme sizce döngüsel bir şey mi? Şimdi bunları da yaşıyoruz. Seyhan Gölü'nde de işte bu çekilme oluyor. Evet bu su çekilmesi mevsimsel bir şey. Döngüsel bir şey. Yani her sene sonbaharda daha yağış mevsimi başlamadan evvel sular çekilir. Ama bu kadar çoğunu görmedik. Bu kadar çok çekilme, hayra alamet değil. Anadolu coğrafyasında demin saydığım gelişmeleri de yaşıyoruz. Yani göllerin kuruması, akarsuların suyunun azalması,  bunları da Ve haber kanallarından görüyoruz. Bütün bunları birleştirdiğimizde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin söylediğini de hiç unutmadan. Demek ki artık normal rejimlerden çıktık. Demek ki anormal bir meteorolojik şartlarda yaşamaya kendimizi alıştırmalıyız. Bu ne demek? Baraj gölleri Devlet Su İşleri'nin denetiminde onlar bakıyorlar. İçme suyu temini de büyükşehir belediyesinin görevinde. Artık bu alışılmış sistemlerden vazgeçmemiz gerekiyor.  Sizce neler yapılmalı? Yani artık yereliyle, merkeziyle oturup kurumların birlikte planlar yapması dönemine geldik. Hiç siz duydunuz mu DSİ yetkileriyle, Büyükşehir Belediye yetkilileri beraber çalıştılar, bir planlama çıkardılar. Önümüzdeki beş yıl, on yıl su rejimi ve nasıl olacak? Yani eskiden olduğu gibi tarlalara kanal ve kanal etlerle suyu ulaştırabilecek miyiz? Buna gücümüz yeter mi? Bu kadar yeterli su bulabilecek miyiz ileride? Bulamazsak ne yapmamız gerekir diye? Böyle uzun vadeli planlar üzerine çalıştıklarını ben duymadım. Siz de duymamışsınızdır. Yani olağanüstü gelişmeleri yaşıyoruz. Ama bu gelişmeler karşısında hala 50 yıldır, 10 yıldır ne yapıyorsak onu yapmayla olmaz ki. Madem ki olağanüstü bir gelişme var, senin de olağan gelişmeleri, olağan çalışma tarzını bir yana bırakıp olağanüstü tedbirler alman lazım. Kısacası konuyu sorduğunuz için çok teşekkür ederim. Bunu söyleme imkanı verdiniz bana. Hemen acil bir şekilde merkezi hükümet yetkilileri yani Devlet Su İşleri ve onun bağlı olduğu bakanlık ve büyükşehir belediyesi hatta ilçe belediyeleri de işin içine katarak hemen bir koordinasyon toplantısı yapılmalı. Her şey Ankara'dan olmaz. Çukurova eğer özel bir bölgeyse Adana özel bir özelliği olan bir bölgeyse hemen burada yetkili kurullar bir araya gelmeli. Ve uzun vadeli bir planlama içine girmeliler. Yani neyi kastediyorum? Şimdi biliyorsunuz üst üste iki barajımız var. Çatalan içme suyu amaçlı, Seyhan Baraj Gölü sulama amaçlı. Evet. Yapılmış barajlar. Ama birbirleriyle bağlantılı. Çatalan biraz daha üstte. Seyhan Baraj Gölü biraz daha altta. Sular amacına uygun kullanılmıyor mu? Şimdi biz ne yapıyoruz? Seyhan Baraj Gölü'nde toplanan suları eski barajdan kanallara yönlendirerek, tarlalara sulama suyu gönderiyoruz. Açık kanallarla tarlalara sulama suyu gönderiyoruz. Dünyadaki bütün su rezervlerinin yüzde üçü ancak içilebilir. Biz bu yüzde üç gibi küçük bir miktarın yüzde ikisini sanayide ve tarımda kullanıyoruz. Geriye bize içme suyu olarak yüzde biri kalıyor. O zaman onu eskisi gibi artık devam edemeyiz. Bunu bilmemiz lazım. Yani üstü açık kanallarla sen suyu göndereceksin. Tarım yapan çiftçi de  vahşi sulama yöntemiyle o suyu tarlasına salacak. İşte baraj kurudu, baraj ellili yıllarda kuruyordu. Seyhan barajı kurulduğundan beri böyle oluyor. Ama artık böyle olamaz. Gerçi biz Konya Ovası değiliz. Yani Konya bizden çok daha kötü. Yeraltına suyu bile çektiler. Elli metreden çıkan su şu anda yüz elli iki yüz metreden bile çıkmıyor. Orada çöküntüler oluyor. Tamam iki büyük nehrimiz var. Konya Ovası kadar kötü durumda değiliz ama beklememek lazım. Konya Ovası gibi olmayı niye bekleyelim? Vahşi sulamadan vazgeçilmeli mi? Artık bu vahşi sulama yöntemi, üstü açık kanal ve tarlalara su taşıma işi artık sonlandırılmalı. Bunun devamı mümkün değil. Hani sürdürülebilirlik diye bir kavram var ya. Bu sürdürülebilir değil artık. Bunu görmeleri lazım. Yani bunu yaptığınızda suyun önemli bir miktarı buharlaşıyor. Tarlaya ulaşmadan, verdiğiniz salma suyla ı toprak suyu alıyor ama fazlası gidiyor.  Bu su kanaletlerle denize. Bu böyle de gitmez. Mutlaka damla sulama sistemine, yani daha az su ile daha çok bitkiyi besleyebilen  konulara geçmeliyiz. Bunu çiftçinin kendi inisiyatifine bıraktık. Hayır bırakmamak gerekli. Teşvik verilmeli, vergi indirimi verilmeli. Yani birçok yere sanayiciye ondan sonra,  müteahhitlere filan teşvik veriyorlar, bu konuda çiftçiye de versinler. De ki sen bu sistemi kur, evet bunun bir maliyeti var. Ama bu maliyetin bir kısmını ben karşılayacağım devlet olarak. Teşvik et yani.  Bunu kendi kendisine bırakma. Teşvik et.  Sizce üstü kapatılan bir sisteme geçilmeli mi? Su öyle üstü açık kanal ve kanaletlerle tarlaya taşıma usulünü bırakalım. Seyhan Gölü'nde evet  döngüsel olarak şimdi de sular çok çekildi. Bir iki ay sonra yağışların başlaması umuluyor.  Ama geçen seneki kadar yağacak mı? Hayır. Kimsenin böyle bir umudu yok. Ne oluyor biliyor musunuz? Küresel kaynama döneminde hızla buharlaşan denizlerden, göllerden hızla buharlaşan su buharı atmosfere de birikiyor. En küçük bir soğuk su soğuk hava tabakasıyla karşılaştığında, en küçük bir basınç farklılığında  hiç beklenmedik olağanüstü bir şekilde yeryüzüne iniyor. Eğer indiği yeryüzü işte Libya'nın sahil kasabası gibi bir yerse bir anda yirmi bin kişiyi  denize sürükleyerek öldürüyor ya da oturduğu binaları yıkıyor.  Herhangi bir çalışma yapılıyor mu iklim değişikliğiyle ilgili ülkemizde? Yani kısacası şunu söylemek istiyorum. Olağanüstü gelişmeler yaşandığını herkes kabul ediyor. Birleşmiş Milletlerde toplanıyorlar iklim krizine karşı ne yapacağız diye. Yani toplanmaları bu gündemi, konuşmaları bile olağanüstü bir durum olduğunu kabul etmeleri anlamına geliyor. Özellikle bizim ülke yöneticilerinin merkezi ve yerel yöneticilerini de katmak lazım içine hiç olağanüstü bir şey yokmuş gibi, olağan tedbirlerle, olağan uygulamalarla ayak uydurabiliriz  mantığıyla hareket ediyorlar.  Hayır, uyduramazsınız. Yapamazsınız. Olmaz fizikle kavga edilmez, meteorolojiyle kavga edilmez. Eğer yağış rejimi değiştiyse artık içindeyiz. Gelecek zamanda olacak bir şeyden bahsetmiyorum.  Demek ki sizin de olağan çalışma biçimini, olağan metotları değiştirmeniz lazım. Yeni tedbirler almanız lazım.  Gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacak mı? Yakın (2024-2049), orta (2049-2074) ve uzak (2074-2099) geleceği ele alan bahse konu çalışmada, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı salımlarının azaltılmadığı kötümser senaryo (RCP 8.5) esas alınıyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin ‘sıcak noktaları’, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olacak. Bilimsel çalışmalar, Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olacağını ortaya koyuyor. Bölgede son yüzyılda gözlenen kuraklık eğilimi de oldukça dikkat çekici. Havza’nın gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacağı öngörülüyor. Yüzyıl sonuna doğru yağışlarda beklenen önemli düşüşün ise su stresini artırabileceği, bunun sonucunda tetiklenen sosyal gerilimlerin artarak çatışmalara ve göçlere yol açabileceği ifade ediliyor.  Türkiye’nin yanı sıra, Akdeniz Havzası’nda bulunan İspanya, Portekiz, Güney Fransa, İtalya ve Batı Yunanistan’ın da kuraklıktan önemli ölçüde etkilenebileceği düşünülüyor. Uzak gelecekte (2074-2099), yağışların tüm Türkiye’de azalması ve ortalama sıcaklıkların da dikkat çekici şekilde artması bekleniyor. Ancak yağışlardaki genel azalım eğiliminin yanı sıra, mevsimsel olarak, başta Doğu Karadeniz ve Güneybatı Marmara olmak üzere farklı bölgelerde, aşırı yağış olaylarının şiddet, sıklık ve etki alanlarında artış yaşanacağı öngörülüyor.  İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çölleşme eğilimi yüksek karasal topraklar bulunuyor. Bu nedenle tarım sektörüne bağlılığı yüksek olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin, tarımsal üretim ve su kaynakları açısından, iklimsel değişimlerden daha fazla etkilenmesi bekleniyor. İlk ortaya çıktığında ‘küresel ısıtmaya duyarlı bölgeler’ olarak tanımlanan ‘sıcak noktalar’, bugün, hem daha etkilenebilir olan hem de insan güvenliğinin risk altında olduğu veya olabileceği bölgeler olarak tanımlanıyor. Sonuçlar, yakın, orta ve uzak gelecekte, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık artışlarının dikkat çekici olacağını gösteriyor. Yağışların en çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde azalacağı öngörülüyor. Aşırı sıcak yılların ise en çok Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz’de artması bekleniyor. Marmara Bölgesi’nin, yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, iklim değişikliğinin sosyo ekonomik etkilerinden daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor. Su stresi artacak Küresel ölçekte bakıldığında ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olması bekleniyor. Havza’ya dair öngörüler, yüzyıl sonunda yağışlarda önemli düşüşlere işaret ediyor. Çalışma, ortaya çıkacak su stresinin, çatışmalara ve göçlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Küresel olarak dünyadaki her bölgenin, iklim krizinden farklı risk seviyelerinde etkilenmesi bekleniyor. Ortalama sıcaklıklarda artış, yağışlarda değişkenlik, seller, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı iklim olayları ile kendilerini gösteren bu değişimlerin, önümüzdeki yüzyıl boyunca daha da yıkıcı hale gelmesi bekleniyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Kuzey Afrika’nın kurak iklimi ile Orta Avrupa’nın ılıman ve yağışlı iklimi arasında geçiş bölgesinde yer alıyor. Bu nedenle iklim rejimi, ufak değişikliklerden bile etkilenmeye oldukça açık.

Gökoğlu: Küresel kaynama dönemi Seyhan Baraj Gölünü olumsuz etkiledi Haber

Gökoğlu: Küresel kaynama dönemi Seyhan Baraj Gölünü olumsuz etkiledi

Bayram BULUT Röportaj ADANA (İLKHABER)-Adana Çevre Platformu üyesi Yaşar Gökoğlu, Seyhan Baraj Gölü’nde yaşanan su çekilmesinin, küresel kaynamadan kaynaklı olduğunu söyledi. Yaşanan kuraklık ve yağışların olmaması Seyhan Baraj Gölünün sularının çekilmesine neden oldu. Yaklaşık 500 metre çekilen su nedeniyle Gölün çerisinde bulunan Sevgi Adasına giden yollarda ortaya çıktı. Gölün son durumu görenleri korkutsa da bazı kişilerin çekilen suyun bulunduğu alanlara giderek piknik yaptıkları görüldü. Göl etrafında bulunan bazı işletmeler gölün sularının çekildiği alanlara masa sandalye atarak müşterilerini ağırlamaya başladı. KÜRESEL KAYNAMA DÖNEMİ BAŞLADI Adana Çevre Platformu üyesi Yaşar Gökoğlu, Küresel ısınma döneminin bittiğini, artık bu durumun bir adım daha öteye giderek küresel kaynama şeklini aldığını söyledi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bu ifadeyi kullandığını anlatan Gökoğlu, küresel kaynama nedeniyle kentin uzun süredir istenilen ölçüde yağış almamasından kaynaklı Seyhan Baraj Gölü ve ülke genelinde birçok akarsuda çekilmelerin meydana geldiğini kaydetti. ANORMAL ÖLÇÜLERDE SULAR ÇEKİLDİ Seyhan Baraj Gölü’nde son yıllarda çekilen su miktarının anormal ölçülere geldiğinden bahseden Gökoğlu, “Seyhan Baraj Gölü Baraj Gölü'nde kuraklık nedeniyle, yağışların azlığı nedeniyle suların çekildiğini bütün yurttaşlar görüyor. Ayrıca şunu da görüyoruz ve duyuyoruz. Türkiye'nin en büyük gölü Van Gölü'nde sular çekildi. Hani orada baraj filan da yok. Van Gölü'nü besleyen akarsuların suları çekildi.  Ege ve Orta Anadolu'nun birçok yerinde artık haritalarda göl diye görülen maviyle işaretli yerler tümüyle kurudu. Tümüyle bataklık haline geldi. Şimdi bunları da yaşıyoruz. Seyhan Gölü'nde de işte bu çekilme oluyor. Evet bu su çekilmesi mevsimsel bir şey, döngüsel bir şey. Yani her sene sonbaharda daha yağış mevsimi başlamadan evvel sular çekilir. Ama bu kadar çoğunu görmedik. Bu kadar çok çekilme, hayra alamet değil” dedi. Şimdi Gökoğlu ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz. Seyhan Baraj Gölü’nde sular çekildi biliyorsunuz. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin ifadesiyle başlayalım. Artık küresel ısınma dönemi bitti. Küresel kaynama dönemi başladı diye ifade ediyor. Yani çok açık ve net bir ifade. Doğrusu yıllardır bu konuyla uğraştığım halde benim aklıma gelmezdi. Demek ki artık bir Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin bile küresel kaynama dönemi diye ifade ettiği bir döneme girdik. Şimdi siz Seyhan  Baraj Gölü Baraj Gölü'nde kuraklık nedeniyle, yağışların azlığı nedeniyle suların çekildiğini haber haline getirdiniz değil mi?  Şimdi bunu hepimiz bütün yurttaşlar görüyor. Ayrıca şunu da görüyoruz ve duyuyoruz. Türkiye'nin en büyük gölü Van Gölü'nde sular çekildi. Hani orada baraj filan da yok. Van Gölü'nü  besleyen akarsuların suları çekildi. Peki sebep neydi? Van Gölü'nü besleyen akarsuların beslendiği dağlara yeteri kadar yağış yağmur ve kar biçiminde yağmadı. Dolayısıyla akarsuların suyu az Van Gölü'nde su çekilmeye başladı. Hatta hatta Ege ve Orta Anadolu'nun birçok yerinde artık haritalarda göl diye görülen maviyle işaretli yerler tümüyle kurudu. Tümüyle bataklık haline geldi. Bu çekilme sizce döngüsel bir şey mi? Şimdi bunları da yaşıyoruz. Seyhan Gölü'nde de işte bu çekilme oluyor. Evet bu su çekilmesi mevsimsel bir şey. Döngüsel bir şey. Yani her sene sonbaharda daha yağış mevsimi başlamadan evvel sular çekilir. Ama bu kadar çoğunu görmedik. Bu kadar çok çekilme, hayra alamet değil. Anadolu coğrafyasında demin saydığım gelişmeleri de yaşıyoruz. Yani göllerin kuruması, akarsuların suyunun azalması,  bunları da Ve haber kanallarından görüyoruz. Bütün bunları birleştirdiğimizde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin söylediğini de hiç unutmadan. Demek ki artık normal rejimlerden çıktık. Demek ki anormal bir meteorolojik şartlarda yaşamaya kendimizi alıştırmalıyız. Bu ne demek? Baraj gölleri Devlet Su İşleri'nin denetiminde onlar bakıyorlar. İçme suyu temini de büyükşehir belediyesinin görevinde. Artık bu alışılmış sistemlerden vazgeçmemiz gerekiyor. Sizce neler yapılmalı? Yani artık yereliyle, merkeziyle oturup kurumların birlikte planlar yapması dönemine geldik. Hiç siz duydunuz mu DSİ yetkileriyle, Büyükşehir Belediye yetkilileri beraber çalıştılar, bir planlama çıkardılar. Önümüzdeki beş yıl, on yıl su rejimi ve nasıl olacak? Yani eskiden olduğu gibi tarlalara kanal ve kanal etlerle suyu ulaştırabilecek miyiz? Buna gücümüz yeter mi? Bu kadar yeterli su bulabilecek miyiz ileride? Bulamazsak ne yapmamız gerekir diye? Böyle uzun vadeli planlar üzerine çalıştıklarını ben duymadım. Siz de duymamışsınızdır. Yani olağanüstü gelişmeleri yaşıyoruz. Ama bu gelişmeler karşısında hala 50 yıldır, 10 yıldır ne yapıyorsak onu yapmayla olmaz ki. Madem ki olağanüstü bir gelişme var, senin de olağan gelişmeleri, olağan çalışma tarzını bir yana bırakıp olağanüstü tedbirler alman lazım. Kısacası konuyu sorduğunuz için çok teşekkür ederim. Bunu söyleme imkanı verdiniz bana. Hemen acil bir şekilde merkezi hükümet yetkilileri yani Devlet Su İşleri ve onun bağlı olduğu bakanlık ve büyükşehir belediyesi hatta ilçe belediyeleri de işin içine katarak hemen bir koordinasyon toplantısı yapılmalı. Her şey Ankara'dan olmaz. Çukurova eğer özel bir bölgeyse Adana özel bir özelliği olan bir bölgeyse hemen burada yetkili kurullar bir araya gelmeli. Ve uzun vadeli bir planlama içine girmeliler. Yani neyi kastediyorum? Şimdi biliyorsunuz üst üste iki barajımız var. Çatalan içme suyu amaçlı, Seyhan Baraj Gölü sulama amaçlı. Evet. Yapılmış barajlar. Ama birbirleriyle bağlantılı. Çatalan biraz daha üstte. Seyhan Baraj Gölü biraz daha altta. Sular amacına uygun kullanılmıyor mu? Şimdi biz ne yapıyoruz? Seyhan Baraj Gölü'nde toplanan suları eski barajdan kanallara yönlendirerek, tarlalara sulama suyu gönderiyoruz. Açık kanallarla tarlalara sulama suyu gönderiyoruz. Dünyadaki bütün su rezervlerinin yüzde üçü ancak içilebilir. Biz bu yüzde üç gibi küçük bir miktarın yüzde ikisini sanayide ve tarımda kullanıyoruz. Geriye bize içme suyu olarak yüzde biri kalıyor. O zaman onu eskisi gibi artık devam edemeyiz. Bunu bilmemiz lazım. Yani üstü açık kanallarla sen suyu göndereceksin. Tarım yapan çiftçi de  vahşi sulama yöntemiyle o suyu tarlasına salacak. İşte baraj kurudu, baraj ellili yıllarda kuruyordu. Seyhan barajı kurulduğundan beri böyle oluyor. Ama artık böyle olamaz. Gerçi biz Konya Ovası değiliz. Yani Konya bizden çok daha kötü. Yeraltına suyu bile çektiler. Elli metreden çıkan su şu anda yüz elli iki yüz metreden bile çıkmıyor. Orada çöküntüler oluyor. Tamam iki büyük nehrimiz var. Konya Ovası kadar kötü durumda değiliz ama beklememek lazım. Konya Ovası gibi olmayı niye bekleyelim? Vahşi sulamadan vazgeçilmeli mi? Artık bu vahşi sulama yöntemi, üstü açık kanal ve tarlalara su taşıma işi artık sonlandırılmalı. Bunun devamı mümkün değil. Hani sürdürülebilirlik diye bir kavram var ya. Bu sürdürülebilir değil artık. Bunu görmeleri lazım. Yani bunu yaptığınızda suyun önemli bir miktarı buharlaşıyor. Tarlaya ulaşmadan, verdiğiniz salma suyla ı toprak suyu alıyor ama fazlası gidiyor.  Bu su kanaletlerle denize. Bu böyle de gitmez. Mutlaka damla sulama sistemine, yani daha az su ile daha çok bitkiyi besleyebilen  konulara geçmeliyiz. Bunu çiftçinin kendi inisiyatifine bıraktık. Hayır bırakmamak gerekli. Teşvik verilmeli, vergi indirimi verilmeli. Yani birçok yere sanayiciye ondan sonra,  müteahhitlere filan teşvik veriyorlar, bu konuda çiftçiye de versinler. De ki sen bu sistemi kur, evet bunun bir maliyeti var. Ama bu maliyetin bir kısmını ben karşılayacağım devlet olarak. Teşvik et yani.  Bunu kendi kendisine bırakma. Teşvik et. Sizce üstü kapatılan bir sisteme geçilmeli mi? Su öyle üstü açık kanal ve kanaletlerle tarlaya taşıma usulünü bırakalım. Seyhan Gölü'nde evet  döngüsel olarak şimdi de sular çok çekildi. Bir iki ay sonra yağışların başlaması umuluyor.  Ama geçen seneki kadar yağacak mı? Hayır. Kimsenin böyle bir umudu yok. Ne oluyor biliyor musunuz? Küresel kaynama döneminde hızla buharlaşan denizlerden, göllerden hızla buharlaşan su buharı atmosfere de birikiyor. En küçük bir soğuk su soğuk hava tabakasıyla karşılaştığında, en küçük bir basınç farklılığında  hiç beklenmedik olağanüstü bir şekilde yeryüzüne iniyor. Eğer indiği yeryüzü işte Libya'nın sahil kasabası gibi bir yerse bir anda yirmi bin kişiyi  denize sürükleyerek öldürüyor ya da oturduğu binaları yıkıyor. Herhangi bir çalışma yapılıyor mu iklim değişikliğiyle ilgili ülkemizde? Yani kısacası şunu söylemek istiyorum. Olağanüstü gelişmeler yaşandığını herkes kabul ediyor. Birleşmiş Milletlerde toplanıyorlar iklim krizine karşı ne yapacağız diye. Yani toplanmaları bu gündemi, konuşmaları bile olağanüstü bir durum olduğunu kabul etmeleri anlamına geliyor. Özellikle bizim ülke yöneticilerinin merkezi ve yerel yöneticilerini de katmak lazım içine hiç olağanüstü bir şey yokmuş gibi, olağan tedbirlerle, olağan uygulamalarla ayak uydurabiliriz  mantığıyla hareket ediyorlar.  Hayır, uyduramazsınız. Yapamazsınız. Olmaz fizikle kavga edilmez, meteorolojiyle kavga edilmez. Eğer yağış rejimi değiştiyse artık içindeyiz. Gelecek zamanda olacak bir şeyden bahsetmiyorum.  Demek ki sizin de olağan çalışma biçimini, olağan metotları değiştirmeniz lazım. Yeni tedbirler almanız lazım.  Gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacak mı? Yakın (2024-2049), orta (2049-2074) ve uzak (2074-2099) geleceği ele alan bahse konu çalışmada, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı salımlarının azaltılmadığı kötümser senaryo (RCP 8.5) esas alınıyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin ‘sıcak noktaları’, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olacak. Bilimsel çalışmalar, Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olacağını ortaya koyuyor. Bölgede son yüzyılda gözlenen kuraklık eğilimi de oldukça dikkat çekici. Havza’nın gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacağı öngörülüyor. Yüzyıl sonuna doğru yağışlarda beklenen önemli düşüşün ise su stresini artırabileceği, bunun sonucunda tetiklenen sosyal gerilimlerin artarak çatışmalara ve göçlere yol açabileceği ifade ediliyor.  Türkiye’nin yanı sıra, Akdeniz Havzası’nda bulunan İspanya, Portekiz, Güney Fransa, İtalya ve Batı Yunanistan’ın da kuraklıktan önemli ölçüde etkilenebileceği düşünülüyor. Uzak gelecekte (2074-2099), yağışların tüm Türkiye’de azalması ve ortalama sıcaklıkların da dikkat çekici şekilde artması bekleniyor. Ancak yağışlardaki genel azalım eğiliminin yanı sıra, mevsimsel olarak, başta Doğu Karadeniz ve Güneybatı Marmara olmak üzere farklı bölgelerde, aşırı yağış olaylarının şiddet, sıklık ve etki alanlarında artış yaşanacağı öngörülüyor.  İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çölleşme eğilimi yüksek karasal topraklar bulunuyor. Bu nedenle tarım sektörüne bağlılığı yüksek olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin, tarımsal üretim ve su kaynakları açısından, iklimsel değişimlerden daha fazla etkilenmesi bekleniyor. İlk ortaya çıktığında ‘küresel ısıtmaya duyarlı bölgeler’ olarak tanımlanan ‘sıcak noktalar’, bugün, hem daha etkilenebilir olan hem de insan güvenliğinin risk altında olduğu veya olabileceği bölgeler olarak tanımlanıyor. Sonuçlar, yakın, orta ve uzak gelecekte, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık artışlarının dikkat çekici olacağını gösteriyor. Yağışların en çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde azalacağı öngörülüyor. Aşırı sıcak yılların ise en çok Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz’de artması bekleniyor. Marmara Bölgesi’nin, yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, iklim değişikliğinin sosyo ekonomik etkilerinden daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor. Su stresi artacak Küresel ölçekte bakıldığında ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olması bekleniyor. Havza’ya dair öngörüler, yüzyıl sonunda yağışlarda önemli düşüşlere işaret ediyor. Çalışma, ortaya çıkacak su stresinin, çatışmalara ve göçlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Küresel olarak dünyadaki her bölgenin, iklim krizinden farklı risk seviyelerinde etkilenmesi bekleniyor. Ortalama sıcaklıklarda artış, yağışlarda değişkenlik, seller, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı iklim olayları ile kendilerini gösteren bu değişimlerin, önümüzdeki yüzyıl boyunca daha da yıkıcı hale gelmesi bekleniyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Kuzey Afrika’nın kurak iklimi ile Orta Avrupa’nın ılıman ve yağışlı iklimi arasında geçiş bölgesinde yer alıyor. Bu nedenle iklim rejimi, ufak değişikliklerden bile etkilenmeye oldukça açık. ve Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık artışlarının dikkat çekici olacağını gösteriyor. Yağışların en çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde azalacağı öngörülüyor. Aşırı sıcak yılların ise en çok Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz’de artması bekleniyor. Marmara Bölgesi’nin, yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, iklim değişikliğinin sosyo ekonomik etkilerinden daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor. Su stresi artacak Küresel ölçekte bakıldığında ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olması bekleniyor. Havza’ya dair öngörüler, yüzyıl sonunda yağışlarda önemli düşüşlere işaret ediyor. Çalışma, ortaya çıkacak su stresinin, çatışmalara ve göçlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Küresel olarak dünyadaki her bölgenin, iklim krizinden farklı risk seviyelerinde etkilenmesi bekleniyor. Ortalama sıcaklıklarda artış, yağışlarda değişkenlik, seller, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı iklim olayları ile kendilerini gösteren bu değişimlerin, önümüzdeki yüzyıl boyunca daha da yıkıcı hale gelmesi bekleniyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Kuzey Afrika’nın kurak iklimi ile Orta Avrupa’nın ılıman ve yağışlı iklimi arasında geçiş bölgesinde yer alıyor. Bu nedenle iklim rejimi, ufak değişikliklerden bile etkilenmeye oldukça açık.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.