TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#sivas

İLKHABER-Gazetesi - sivas haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, sivas haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tarımın kalbi Sivas'ta çalıştırılacak çoban bulunamıyor Haber

Tarımın kalbi Sivas'ta çalıştırılacak çoban bulunamıyor

Hayvancılık sektöründe çalışacak nitelikli iş gücünün azalması, endüstriyelleşmenin yaygınlaşması ve şehirleşmenin artmasıyla birlikte geleneksel mesleklerden biri olan çobanlık, teknolojinin ilerlemesi ve şehirleşme eğilimiyle artık genç nesiller tarafından tercih edilmiyor. Sivas’ın Şarkışla ilçesinde bölgeye bir istihdam sağlayıp koyun yetiştirmek amacıyla bir girişimde bulunan ve aile çobanı arayan Niyazi Mit, koyun yetiştiriciliği için sağlanacak olan maaş, sigorta, barınma, giyim ve yeme içme gibi temel ihtiyaçlar, yaz aylarında arazide rahat etmesi için karavan gibi imkânlar sağlamasına rağmen, çoban bulma sürecinde zorluk yaşıyor. “Emekliliğe kadar bir iş imkânı sağlayacağız ama bulamadık” Çevresinden bu işi yapacak kimseyi bulamayınca sosyal medyadan bir ilan paylaşan ve aile çobanı aradığını belirten Mit, “Günümüzün sorunu işçi bulamamak. İnsan gücüne dayalı, sahada tarımla uğraşan insanların sayısı giderek azalıyor. Biz şu an birçok tarım sektöründe bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu iş endüstriyelleşmeye gidiyor. Artık insanı bulmak çok zor hale geldi. Biz de iş arkadaşları arıyoruz. Burada barınacakları ev, kıyafet, gıda yardımı, maaşı ve sigortaları bizimle birlikte çalışırlarsa emekliliğe kadar bir iş imkânı sağlayacağız ama bulamadık. Aile çobanı arıyoruz. Koyunla ilgilenecek kişiye 25 bin lira, sigorta ve yeme içme, giyim gibi masrafları bizden olacak. Eşine ise burada çiftlikte kalıp ev işleriyle ilgilenip ufak tefek işleri yapacağı için asgari ücret ve sigorta vaat ettik. Tabii bunlarla birlikte gelecek ailenin çocukları varsa çocukların eğitim masrafları dâhil yaşamsal tüm ihtiyaçlarını karşılamayı düşünüyoruz. Fakat yine de bulamıyoruz. Barınmaları için kaloriferli sıfır daire yaptık. Yaz ayında hayvanı araziye götürdüğünde zorlanmaması için güneş paneli olan, duşu yatağı içerisinde olan bir karavan veriyoruz. Teknolojinin de gelişmesiyle insanlar şehre özeniyor veya eğitim gibi zorunlu nedenlerle göç ediyorlar. İnsanlar artık büyükşehirde yaşamak istiyor ama imkan açısından artık tarımsal sektörde daha yüksek gelir elde ediliyor. Artık ülkemizin de tarıma gereken önemi verdiğini düşünüyorum. Çobanlık deyince insanlar ilk başta küçümsenecek bir durummuş gibi görüyor ama aslında kutsal mesleklerden bir tanesi çobanlık. Çünkü ülkemizde üretim olmazsa hiçbir zincir ilerlemez. Aslında çok fazla iş var. Ülkemizde üniversite mezunu kişilerde bu işleri yapacak birçok kişide lazım. Her kesimden insan lazım” ifadelerini kullandı.

Muhtar'dan umre vaadi Haber

Muhtar'dan umre vaadi

Sivas Mevlana Mahallesi muhtar adayı Burak Zakir Baş, seçilmesi halinde 5 kişiyi umreye göndereceği vaadinde bulundu. 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere sayılı günler kala muhtarlık yarışları da kızıştı. Bazı muhtarlar vaatleriyle hayrete düşürdü. Sivas Mevlana Mahallesi muhtar adayı Burak Zakir Baş, alışagelmiş muhtar vaatlerinin dışında vaatlerde bulununca adeta seçmenlerin oy verirken bir kez daha düşünmesine neden oldu. Muhtar adayı Baş, seçildiği takdirde görevinin ilk yılında kura sistemiyle belirlenecek olan 2’si genç 3’ü yaşlı olmak üzere toplamda 5 kişiyi umreye göndereceğini söyledi. Kimisi inandı kimisi yalan dedi Muhtar adayı Burak Zakir Baş, umre vaadine inanmayanların olduğunu ifade ederek, “Biz projelerimize klasik bir muhtar adayı olarak park, kaldırım, güvenlik kamerası olarak sunmak istemedik. Muhtarın görevi zaten mahallesindeki eksileri tamamlamak bunu belediyeye sunabilmek. Bizde insanların gönlüne dokunabilmek için hizmeti daha farklı şekilde gösterebilmek için 5 kişiyi umreye, 100 gencimizi Kapadokya turuna, Kuran-ı Kerime geçen her öğrencimize de ödüller vermeye aynı zamanda muhtarlıkta yapılan sosyal yardımlar kapsamında elimizden gelen hizmeti sunabilmeyi hedefledik. Başta bizi tanımayan insanlar tepki verdi, ‘Bizlere yalan projelerde vaatlerde bulunmayın’ dediler. Biz esnafız ve Sivas’ta bilinen bir firmayız o yüzden kimseye yalan vaatte bulunamayız. Umreye 5 kişiyi göndereceğimizi söyledik 2’si genç diğer 3 kişi ise orta yaşlı ve yaşlı olmak üzere. Kura çekerek belirleyeceğiz. Yıl sonunda umre kura çekilişini yapacağız. Muhtar olduğumuz gün ilk on gün içeresinde mahallemizin dört bir köşesine kedi yuvası yapacağız. Buna projemizde yer vermedik ama çok sıkı bir şekilde çalıştığımız için yetişmedi” dedi. Vatandaşlar ise muhtar adayının vaadinin güzel olduğunu ve seçilmesi takdirde göndereceğine inandığını söyledi.

Prof. Dr. Onur Başbuğ: Kedi tırmığı hastalığı kanser ve HIV hastaları için risk oluşturabilir Haber

Prof. Dr. Onur Başbuğ: Kedi tırmığı hastalığı kanser ve HIV hastaları için risk oluşturabilir

Kedi tırmığı hastalığı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Onur Başbuğ, hastalığın giderek yaygınlaştığına dikkat çekti. Başbuğ, bu hastalığı kedilerde belirgin olarak gözlenmediğini bu yüzdende hayvan severlerin kedileri sağlıklı olarak algılayıp bu hastalıktan habersiz bir şekilde hastalığa yakalanabildiğini ifade etti. Kedilerde klinik semptomlar görülmüyor Son yıllarda artan bir trend gösteren kedi tırmığı hastalığını değerlendiren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Onur Başbuğ, “Ne yazık ki, kedilerde belirgin semptomlar gözlenmediğinden, insanlar kedilerini sağlıklı olarak algılayıp bu hastalıktan habersiz bir şekilde hastalığa yakalanabilmektedirler. Son yıllarda yapılan birçok çalışma, hastalığın her yıl arttığını göstermiştir. Özellikle çocuklar bu hastalık için risk altındadırlar, çünkü sağlıklı bireyler belirgin bir semptom göstermeksizin hastalığı atlatırken, bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiş çocuklarda hastalık ortaya çıkabilir ve önemli sağlık sorunlarına neden olabilir. Bunun yanı sıra kanser ve HIV hastalarının da dikkat etmeleri gerekmektedir. Normal sağlıklı bireyler hastalığı belirgin semptomlar göstermeden atlatabilirlerken, bağışıklık sistemi zayıflamış veya tam olarak gelişmemiş bireylerde hastalık ciddi şekilde seyredebilir ve ne yazık ki istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Bu hastalıkta özellikle dikkat etmemiz gereken nokta, kedilerde klinik semptomların görülmemesidir. Dolayısıyla, kedileri sağlıklı olsalar bile, kedi sahiplerinin düzenli aralıklarla pire ve kene mücadelesi yapmaları gerekmektedir. Ayrıca Kedi tırmığı hastalığının en büyük nedenlerinden biri, dışarıdaki kedi kavgalarıdır. Evcil kediler, dışarıdan herhangi bir kediyle kavga ettiğinde bu hastalığı kolaylıkla yakalanabilirler. Bu nedenle, veteriner hekimlerle düzenli olarak iş birliği içinde olunmalıdır” şeklinde konuştu. “Dışarıdaki kedilere temas etmekten kaçınmalıyız" Sokak kedileri veya diğer kedilerle temas halinde bulunan çocukların ellerini yıkamalarının veya uygun bir dezenfektanla temizlemelerinin önemine değinen Başbuğ, “Bu basit yöntemlerle hastalıktan kaçınabiliriz. Kedi tırmığı hastalığının temel problemi, pirelerin taşıyıcı olmasıdır. Bu pireler, dışkılarıyla kedinin çeşitli yerlerine etkenleri bulaştırabilirler. Aslında bu, bir döngüdür. Pireler, kedi ve insan arasında dolaşım gösteren bir sirkülasyon oluşturur. Etkenler kedinin kanında bulunabilir. Kediler, patileriyle tırmalayarak veya yalayarak bu etkenleri temas ettikleri yere bulaştırabilirler. İnsanlar da bu yerlere temas ettiklerinde veya kediler insanları tırmaladıklarında veya ısırdıklarında hastalığa yakalanabilirler. Hastalığımızla ilgili olarak kedilerde tam olarak etkili bir tedavi yöntemi şu anda bulunmamaktadır. Uzun süre antibiyotik tedavisi uygulanabilir, ancak kesin bir tedavi yöntemi henüz mevcut değildir. Kedilerden insanlara geçen birçok hastalık vardır, bu hastalığımızda olduğu gibi, dışarıdaki kedilerle temas etmekten kaçınmamız ve gerekli hijyenik tedbirleri almamız son derece önemlidir’’ şeklinde konuştu.

Uzman Dr. Ayşegül Altuntaş gebelikte oruç tutmanın etkileri hakkında açıklamalarda bulundu     Haber

Uzman Dr. Ayşegül Altuntaş gebelikte oruç tutmanın etkileri hakkında açıklamalarda bulundu    

Ramazan ayında gebe kadınların ve emziren kadınların en çok merak ettiği soru, “Oruç tutabilir miyim? oluyor. Bu soruya Medicana Sivas Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşegül Altuntaş cevap verdi. Altuntaş, hamile ve emziren kadınlar ramazan ayında oruç tutmak istiyorlarsa, muhtemel riskleri belirlemek için önce hekimleriyle görüşmelerini önerdiklerini söyledi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşegül Altuntaş, gebelik ve emzirme dönemlerinin kadınlar için özellikli bir dönem olduğunu ifade ederek, “Bu dönemler kadının vücut direnci, bağışıklığı ve psikolojisinin daha da hassas olduğu dönemlerdir. Alınan besinler, takviyeler sadece anneyi değil bebeği de etkiler. Oruç tutmak isteyen annelerin bunları göz önünde bulundurarak karar vermesi gereklidir” dedi. Uzun süre anne karnında aç kalan bebeğin hareketlerinde azalma olabileceğini ifade eden Op. Dr. Ayşegül Altuntaş, şu ifadeleri kullandı: “Gebelikte oruç tutulmasının bebek ve anne üzerindeki etkilerinin araştırıldığı birçok çalışma mevcut. Hiçbirinde bebeğin gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri mutlak bir şekilde ortaya konmamıştır, ancak oruç tutmanın mutlak güvenilir olduğu da ortaya konmamıştır. Ancak bilinmelidir ki gebelik dönemi anne adayının kalori ihtiyacının arttığı, kan şekerinin düşük olduğu, özel beslenme programının uygulandığı ve su tüketimine ekstra önem verilmesi gereken bir dönemdir. Uzun süreli açlık durumlarında anne adayının kan şekeri düşecek, insülin seviyesi artacak, keton miktarı artacak, vücudu dolaşan damar içi kan hacmi azalacak ve kalpten vücuda pompalanan kan miktarı azalacaktır. Açlık ve susuzluk durumu devam ettikçe vücut su dengesi bozulacak, böbreklere giden kan miktarı ve idrar çıkımı azalacaktır. Anne karnındaki bebeğin uzun süreli açlık durumlarına verdiği yanıt ise hareketlerinde azalma, iyilik halini değerlendirdiğimiz NST ya da biofizik profil (hareket, solunum, suyunun değerlendirilmesi gibi) testlerinde bozulma seklinde oluyor”. “Emziren anne oruç tutmakta zorlanmıyorsa sakınca olmayabilir” Oruç tutmak isteyen hamile kadınların dengeli bir diyet programı yapması gerektiğini belirten Altuntaş, “Açlık durumundaki gebenin savunma ve bebeği koruma mekanizması olarak kalpten pompalanan kanı rahime yönlendirmesi nedeniyle annede tansiyon düşüklüğü, bayılma, derin halsizlik, baş ve kas ağrıları görülmesi sıklıkla karşımıza çıkar. Tüm bunlar göz önüne alındığında ısrarla herhangi bir sorun yaşamadan oruç tutacağına inanan ve oruç tutmak isteyen gebelerimize iftar ile sahur arasında alması gereken besin ve sıvının dengeli bir şekilde dağıtılması, et, baklagil, sebze, meyve, kalsiyum kaynağı ürünler başta olmak üzere dengeli bir diyet programı düzenlenmesi önerilir. Ayrıca D vitamini ve demir gibi takviyelerini de aksatmamaları önerilir. Emziren annede açlık ve susuzluktan kaynaklanan tansiyon düşüklüğü, halsizlik, yorgunluk, bayılma gibi durumlar görülmezse ve emziren anne oruç tutmakta zorlanmıyor ise oruç tutmasında sakınca olmayabilir. Ancak iftar ve sahur arasında beslenme ve sıvı alımına mutlaka dikkat etmelidir. Anne sütünün içeriğini zenginleştirecek besin takviyelerini almalıdır” şeklinde konuştu.

 Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr Kavak, Deprem Haftası'nda açıklamalarda bulundu Haber

 Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr Kavak, Deprem Haftası'nda açıklamalarda bulundu

Yaşanılan depremlerinin ardından Sivas’ın güneyindeki sismik hareketliliği değerlendiren Prof. Dr. Kavak, Altanyayla ve Divriği arasındaki Deliler fayının deprem üretebileceğini belirterek, “Özellikle 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra güneyden başlayarak bir stres transferinin Gürün’den başlayarak kuzeye doğru etkin olduğunu söyleyebiliriz. Sivas il sınırlarını etkileyen diri faylardan ilki Koyulhisar, Suşehri, Gölova ve Akıncılar ilçelerinden geçen Kuzey Anadolu Fay Zonu’dur. Ancak bu bölgede şimdilik sismik bir etkinliği yoktur. Bu zonu etkileyebilecek 7 üzerindeki bir depremin Erzincan-Bingöl arasındaki Yedisu ve civarındaki sismik boşlukta olabileceği ifade edilmektedir. Diğer önemli bir diri fayımız ise Altınyayla civarından geçerek güneybatıda Kayseri’ye, doğuda Tecer’e kadar uzanan Deliler Fayı’dır. Deliler Fayı’nın, Tecer Fayı ile birleşerek Divriği’ye doğru giden ayrı bir fay zonunun da deprem üretebileceğini söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı. Gürün’e dikkat çekti Depremin yıkım etkisi yaptığı 11 il dışında afet kapsamına alınan tek ilçe olan ve yıkımlar yaşanan Sivas’ın Gürün ilçesi için ayrı bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Kavak, “Burada en önemli konulardan birisi Kahramanmaraş depremlerinden sonra özellikle Gürün civarında birikmeye başlayan stres transferidir. Gürün ve civarı etkileyebilecek diri faylar Sarız, Ayvalı, Gürün ve Beyyurdu Fayı olarak söylenebilir. 6 Şubat’taki ikinci deprem sonrasındaki stres transferi özellikle Beyyurdu fayından başlamak üzere kuzeye doğru bölgede önemli bir stres birikimine yol açabileceği yapılan çalışmalarda görülmektedir.” dedi. Sivas şehir merkezinde fay olabilir Sivas kent merkezi içinde açıklama yapan Prof. Dr. Kavak, “Kahramanmaraş depremlerinin kent merkezinde gevşek alüvyon birimlerinin bulunduğu Kızılırmak’ın yatağına yakın olan özellikle Kardeşler Mahallesindeki binalarda önemli sıkıntılar oluşturabileceğine dair kanıtları bize gösterdi. Özellikle o bölgelerde yaşayan insanların zemindeki su çıkışları ile birlikte binaların temelinde korozyonun neden olduğu sıkıntıları göz önüne almasında ve binalarını kontrol ettirmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.” ifadelerine yer verdi.

Uzman Psikolog Özkaya, akran zorbalığı istismarın bir türüdür  Haber

Uzman Psikolog Özkaya, akran zorbalığı istismarın bir türüdür 

Akran zorbalığının bir çocuk veya birden fazla çocuk tarafından isteyerek, bilerek ve kasıtlı olarak kötü bir muamele olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Kerime Begüm Özkaya, “Akran zorbalığı Aslında bir istismar türüdür. Tabii akran zorbalığını fiziksel olarak düşünüyoruz ama ruhsal, duygusal, olarak da aslında bir nevi istismar türü olarak karşımıza çıkmakta. Bu zorbalık genellikle her dönem karşımıza çıkabilir ama yedi ile on beş yaş arasında sıklıkla görmekteyiz. Akran zorbalığının nedenleri arasında ailevi sorunlar, aileden öfke görmek vardır. Bu durumlar çocuğun akran zorbalığı yapmasına sebep olabiliyor. Arkadaş grubu içerisinde baskı görmesi, şiddet göstermesi, akran zorbalığı yaşatması anlamında sürekli bir baskı halini ortaya çıkartır. Çocuğun içinde yaşadığı öfkeyi dışa vurma yani güç gösterisi de diyebiliriz bu duruma. Öfke kontrolsüzlüğü yaşar bunun en önemli sebepleriyse televizyonda izledikleri dizilerden, filmlerden veya oynadıkları oyundaki karakterleri benimseyip onları akran zorbalığı olarak öfkeyi dışa vurma şekli ve durumu olarak karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı. “Akran zorbalığıyla alakalı eğitimler verilmesi gerekiyor” Zorbalığa uğrayan çocuklarda ilk önce ders başarılarında azalma görüldüğünü belirten Özkaya, “Dikkat dağınıklığı, okula gitmek istememe durumları yaşanıyor. Ani bir ses olduğu zaman hemen kendini korumaya alma, savunma durumları yaşanıyor. Okulla alakalı konular açıldığı zaman ya öfke ya nefret ya da sessiz kalarak aslında tepki gösteriyorlar. Uykuyla alakalı problemler, yemekle alakalı, sosyal ilişkilerinde sorun ve sıkıntılar yaşıyorlar. En önemlisi ise okulda, okul öncesinde ve okul sonra hiç fark etmez çocukta böyle bir kaygılı, endişeli durum, beden dilinde farklılık, aileye yaklaşım, iletişim gözlemliyoruz. Ailelerin bunları tabii ki dikkat etmesi gerekiyor. Akran zorbalığını önlemek için okulda öğretmenlere, evlerde de anne babalara büyük bir iş düşüyor. Çünkü çocuk bu durumu yaşadığı zaman veya çocuğu gözlemledikleri zaman onlarla iletişime açık olmaları lazım. Böyle bir durum yaşıyorlarsa ve yaşatıyorlarsa halledilebilecek bir durum olduğu, bunları aileleriyle veya öğretmenleriyle paylaşmaları gerektiğine dair teşvik edilmeliler. Çocuklara söylenmesi lazım. Çünkü bazı aileler bu durumlarda aşırı tepki veriyorlar. Aşırı tepki Verdikleri zamanda çocuklar ya sessiz kalıyorlar ya da bu akran zorbalığına daha da çok harlayarak devam ediyorlar. Okullarda öğretmenlere karşı, anne babalara karşı veya da öğrencilerimize yönelik akran zorbalığıyla alakalı eğitimler verilmesi gerekiyor, bilinçlendirilmesi lazım” açıklamasında bulundu. “Zorbalığa uğrayan çocuk kadar uğratan çocuğun da psikolojik destek alması gerekiyor” Özellikle ders aralarında, işte teneffüslerde gözlem rica ediyoruz ve istiyoruz ifadelerini kullanan Özkaya, “Böyle bir durum yaşayan ve yaşatan çocuklar varsa önlemek ilk önce öğretmenlerimiz müdahale etmeli. Gerekirse çocuklarımıza, ailelerimize bilgilendirme yapılması gerekiyor. Aileler evde çocukların beden dilini pekiyi şekilde gözlemlemeleri lazım. Biraz önceki söylediğimiz gibi bazen çocuklar aşırı öfkeli, bazen içine kapanık olabiliyorlar. Beden dilimiz, davranışlarımız, evdeki davranışlarımız çok çok önemli. Her ders, iş başarısındaki veya başarısızlıktaki durumlar akran zorbalığına, yorumlamak doğru olmaz. Burada öğretmenle beraber iş birliği içerisinde çocuğunuzu çok iyi çok iyi gözlemleyerek yola devam etmemiz gerekiyor. Tabii geliştiği zaman da psikolog, psikiyatri desteğini hiçbir zaman unutmuyoruz. En önemli değinmesi gereken konu aslında şu. Sadece bir zorbalığa uğrayan çocukla ilerliyoruz ve onlardan destek alıyoruz. Aslında unutulmaması gereken şey şu ki zorbalığına uğrayan çocuk kadar uğratan çocuğun da psikolojik destek alması gerekiyor. Onun da aile öyküsü, okulla alakalı ilişkisi, öğretim ilişkisini basmak ve değerlendirmek gerekiyor” dedi.

Başkan Karamollaoğlu, ben aptal değilim Haber

Başkan Karamollaoğlu, ben aptal değilim

Kentte bir restoranda basın mensupları ve partililerle bir araya gelen Karamollaoğlu, açıklamalarda bulundu. Daha önceleri Sivas’ta düzenlediği mitingde Sivas’a yapılan yüksek hızlı tren için, "Bu hizmet değil, göçü hızlandırır" diyen Karamollaoğlu, eleştirdiği ve dün kullandığı yüksek hızlı tren için gelen eleştirilere cevap verdi. Karamollaoğlu, "'Hem hızlı trene karşı olacaksın hem de Sivas'a hızlı trenle geleceksin.' Ben aptal değilim elbette sunulan bütün imkânlardan yararlanırım" dedi. "Hızlı tren Sivas’a yeni bir iş imkânı tanımıyor" diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "İstihdam imkânı tanımıyor. 1939’larda diğer tren yolu Sivas’a kadar gelmişti. Onunla birlikte cer atölyesi kuruldu. 7 bin 500 kişinin çalışmasına imkân verildi. Hızlı tren Sivas’a geldi. 7 bin 500 hiç oldu. Ben Devlet İstatistik Enstitüsü’nün raporlarına bakıyorum. 1950’lerde Sivas 12 milletvekili çıkartabiliyordu. Türkiye’nin en kalabalık illerinden birisiydi. Benim seçildiğim dönemde 450 milletvekilinden 9’u Sivas’tan çıktı. 91 seçimlerinde bu 9 milletvekilinin, ittifak yapıldığı için 5’i Sivas’tan çıktı. 94 seçimlerinde de aynısı oldu. Şimdi milletvekili sayısı 600’e çıktı, Sivas’ın payına düşen 5 milletvekili. Allah'tan korun be. Sivas’a hizmet kim siz kimsiniz" ifadelerine yer verdi. "Ben hızlı trenin kendisine karşı değilim ki, önceliğine karşıyım" "Onun için demiştim 'Sivas’a hızlı treni getirirseniz Sivas’tan kaçış hızlanır ve kolaylaşır.' Ben de hızlı trene bindim Sivas’a geldim" açıklamasında bulunan Karamollaoğlu, "Elbette böyle bir imkân varken ben bu imkânı rafa kaldıracak değilim. Ben hızlı trenin kendisine karşı değilim ki, önceliğine karşıyım. Öncelik Sivas’ta yeni istihdam imkânı sağlayacak yatırımlara verilmeliydi. Sivas’ın merkez nüfusu 350 bin civarında. Toplam nüfus yaklaşık 650 bin civarında. Bir zamanlar Türkiye’nin nüfusu 35 milyonken Sivas’ın nüfusu 700 bine kadar çıkmış. Ne oldu da birdenbire Sivas boşaldı. Bunun tedbirini almakla mükellefiz. 'Hem hızlı trene karşı olacaksın hem de Sivas’a hızlı trenle geleceksin.' Ben aptal değilim elbette sunulan bütün imkânlardan yararlanırım" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.