#uzun Çarşı

İLKHABER-Gazetesi - uzun Çarşı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, uzun Çarşı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzun Çarşı’da el arabacılığının son temsilcisi Haber

Uzun Çarşı’da el arabacılığının son temsilcisi

Hatay’da yüzyıllardır ticaretin kalbi olan tarihi Uzun Çarşı, geçmişten bugüne pek çok geleneğe tanıklık etti. Bu geleneklerden biri de dar sokakların vazgeçilmez aracı olan dört tekerlekli el arabaları oldu. Ancak modern taşıma yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla el arabaları zamanla tarihe karıştı. Bugün çarşıda yalnızca biri kaldı. Bir dönem özel ustalar tarafından imal edilip bakımı yapılan el arabaları artık üretilmiyor. Usta kalmadığı için mevcut araçların bakımını kullanıcıları kendi imkanlarıyla üstleniyor. Çarşının son el arabacısı 66 yaşındaki Şaban Halvacıoğlu, 45 yıldır aynı araçla geçimini sağlıyor. En az bir asırlık geçmişi olduğu belirtilen el arabasıyla yıllarca tonlarca yük taşıyan Halvacıoğlu, mesleğin geçmişini şu sözlerle anlattı: “Evimin geçimini bu işten sağlıyorum. Rabbim sağlık verdikçe de yük çekmeye devam edeceğim. Sebze halinden ayakkabıcılara, tabakhaneden pasajlara tonlarca yük taşıdım. O dönem işlerimiz çok yoğundu. İnsan gücüyle çalıştığımız için gücümüz yettiğince yetişmeye çalışıyorduk.” Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından esnafla birlikte yeni Uzun Çarşı’ya taşınan Halvacıoğlu, esnafın kendisine “Amca” diye hitap ettiğini belirterek, yaşadığı ilginç bir anısını da şöyle paylaştı: “Bir gün bir kişi aldığı çuvalları arabaya yükledi, ardından kendisi de bindi. Önce yadırgadım ama itiraz etmeden yüklerle birlikte bu kişiyi de çarşıda gezdirip daha sonra gideceği yere bıraktım. O anı hiç unutamıyorum.” Sağlığı el verdiği sürece arabasıyla günde tonlarca yük taşımaya devam edeceğini belirten Halvacıoğlu, “Artık eskisi kadar güçlü olmasam da Uzun Çarşı’nın belleğinde iz bırakmayı sürdüreceğim. Kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan el arabacılığını yapmak benim için ayrıca bir tutku oldu” diye konuştu.

Uzun Çarşı esnafının çileli yolculuğu Haber

Uzun Çarşı esnafının çileli yolculuğu

Antakya'nın kültürel mirasında önemli yeri olan Tarihi Uzun Çarşı, 6 Şubat depremlerinin ardından aldığı ağır hasarla bir kez daha sessizliğe bürünüyor. Yüzyıllardır ticaretin ve kültürel yaşamın nabzının attığı çarşı, kalan sağlam bölümlerinin de yeniden inşa süreci kapsamında boşaltılmasıyla esnafını geçici bir süreliğine farklı bir adrese uğurluyor. Depremin hemen ardından Kuyumcular, Aktarlar ve Ayakkabıcılar Çarşısı gibi ilk tahliye edilen bölümlere şimdi de Semerciler Çarşısı, Sakkorama bölgesi ve Kurtuluş Caddesi girişinden havuza kadar uzanan kısımdaki iş yerleri eklendi. Uzun Çarşı'nın taş duvarları, bu ayrılıkla birlikte geçici bir sessizliğe gömülecek. Esnaf, Palladium AVM yakınlarında kurulan geçici çarşı alanında hizmet verecek. Esnaf ve vatandaşlardan umutlu bekleyiş Zorlu koşullara rağmen kepenk açarak Antakyalıların yanında olmaya devam eden çarşı esnafı, bu zorunlu ayrılığa rağmen umutlarını koruyor. Uzun Çarşı'nın yüzyıllardır taşıdığı kültürel ve ticari mirasın geleceğe aktarılması, hem esnafın hem de Antakyalıların en büyük ortak dileği. Antakya Uzun Çarşı Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Mehmet Gündüz, "Ömrümüzün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz Uzun Çarşı'mızdan ayrılmak kolay değil. Ancak yenilenen çarşımıza bir an önce kavuşmak için bu adımı atmamız gerekiyor. Geçici olarak hizmet vereceğimiz yeni çarşıda da Uzun Çarşı ruhunu yaşatmak adına elimizden geleni yapacağız" dedi. Çarşının müdavimi olan Antakyalılar da bu süreçte esnaflarına destek olmayı sürdürüyor. Son günlerde çarşıya esnafı yalnız bırakmamak adına her gün uğradıklarını belirten vatandaşlar, "Aradığımız her şeyi bulduğumuz Uzun Çarşı'nın bir an önce yeni haliyle açılmasını temenni ediyoruz. Kent esnafımız neredeyse biz de oradayız" diyerek, çarşıya ve esnafa olan bağlılıklarını vurguladı. Geçici vedasıyla Antakya'nın hafızasında derin izler bırakan Tarihi Uzun Çarşı, yeniden inşa edilip kapılarını açacağı günü sabırsızlıkla bekliyor. Bu ayrılıkla birlikte sadece bir mekan değil, bir dönemin de geride kaldığı hissiyatı hakim. Antakyalılar, çarşının eski canlılığına kavuşacağı ve yeni anılara ev sahipliği yapacağı günleri sayıyor.

Esnaf konteynere taşınacak, Uzun Çarşı tarihe karışacak Haber

Esnaf konteynere taşınacak, Uzun Çarşı tarihe karışacak

Antakya'nın kalbinin attığı yüzyıllık simgelerden biri olan tarihi Uzun Çarşı, “Asrın felaketi” olarak nitelendirilen 6 Şubat depremlerinin ardından geçirdiği ağır hasarla tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Kurban Bayramı öncesinde, çarşı son kez bayram alışverişiyle yoğun bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Ancak, bu bayram, çarşı için bir dönüm noktasını işaret etti. Bayramın bitimiyle birlikte, Uzun Çarşı'nın yıkımına başlanacağı bildirildi. Çarşıda yıllardır esnaflık yapanlar, bayramın son günlerinde hem alışveriş yapan vatandaşlarla birlikte son kez hareketli bir gün yaşadılar hem de veda etmenin burukluğunu hissetti. Yalnızca alışveriş yapılan bir mekân değil, aynı zamanda kentin sosyal dokusunun da bir parçası olan tarihi çarşıdaki hüznün nedeni, tarihe karışacak olmasından kaynaklandı. Yiyecek-içecekten giyim eşyasına, züccaciyeden kuyumculuğa kadar geniş bir yelpazeye sahip olan çarşının yıkımına, esnafın taşınmasıyla yıkılacağı belirtildi. Antakyalıların hem ticaret hem de sosyal buluşma noktası olan çarşı esnafı, işyerleri için depremde büyük hasar görmesinden dolayı yıkılma kararı alındığını belirterek, “Bu durum bizi çok etkiledi. Yakında konteynerlere taşınacağız ve burası tarihe karışacak. Geçici olarak Palladium AVM alanında kurulan konteyner çarşıya hizmet vermeye devam edeceğiz” dedi. Tarihi çarşının yıkılmasıyla birlikte, geçmişin izlerinin de silineceğin dile getiren esnaf Semir Eraslan, “Yetkililer, çarşının yeniden inşa edileceğini ve aslına uygun şekilde restore edileceğini söyledi. Ancak yine de altyapı çalışmalarıyla su baskınlarına karşı daha dayanıklı hale getirilecek olan ve bir yıl içinde kullanımına sunulacak olan yeni yerde eskinin izleri tamamen silinecek. Bu da bizi duygusal olarak etkiliyor” dedi.

Uzun Çarşı’dan Avrupa’ya uzanan bir geleneğin yolculuğu Haber

Uzun Çarşı’dan Avrupa’ya uzanan bir geleneğin yolculuğu

Ramazan ayının kalpleri yumuşatan, sofralara huzur serpen tatlarından biri var ki; her lokmasıyla geçmişe, her aromasıyla memlekete götürüyor insanı: Küncülü helva. Yılların izini taşıyan bu geleneksel lezzet, Hataylı depremzedelerin özlem dolu çağrısıyla yeniden hayat buldu. Uzun Çarşı'nın dar sokaklarında, tarih kokan bir dükkânda, Fansa ailesi yıllardır bu özel helvanın son ustaları olarak ayakta kalmaya çalışıyor. Depremin yıktığı duvarlar belki hâlâ ayağa kalkamadı ama helvanın ruhu, memleketten uzakta gözyaşlarını tutamayan hemşerilerin çağrısıyla yeniden yoğruldu. Yoğun Ramazan telaşının arasında, şehir dışından gelen helva taleplerine yanıt veremedikleri için burukluk yaşadıklarını anlatan Şahap Fansa, o yüzden bir günlüğüne olsa da o eski tezgâhı tekrar kurduklarını ifade etti. Ürettikleri her kalıp helvayı memleket hasreti çeken hemşehrilerine birer mektup gibi yolladıklarını anlatan Fansa, Türkiye'nin dört bir yanına, hatta Avrupa'ya kadar ulaştıklarını söyledi. "Her seferinde aynı heyecanı yaşıyoruz" diyen Fansa, "Uzun Çarşı’yı adımlayanlar kadar, Almanya’da bir pencere kenarında memleket özlemi çekenler için de ürettik bu helvayı. Sadece bir tat değil bu; geçmişin kokusu, anıların tadı, çocukluk Ramazanlarının gölgesi var içinde" ifadelerini kullandı. Küncülü helva üretimi Küncülü Helva'nın üretimi adeta bir ritüel. Tahin, şeker ve su üç saatlik sabırla kaynatılıyor. Ardından kavrulmuş küncüler (susam) ekleniyor ve 64 yıllık özel bir makineyle hamura dönüştürülüyor. Her bir aşama, yılların bilgisini, el emeğini ve kalpten gelen sevgiyi taşıyor. Fansa ailesi sadece üretmiyor; geçmişi bugüne taşıyor, kültürü koruyor, depremden sonraki Ramazan aylarını bir nebze de olsa memleket gibi hissettiriyor. Helvalar artık yalnızca Türkiye'deki Hataylılara değil, Almanya’dan Belçika’ya kadar birçok ülkeye ulaşarak bir özlemi dindiriyor. Küncülü Helva, sadece bir tatlı değil, yıkılmayan bir geleneğin, unutulmayan bir memleketin, bitmeyen bir umudun adı olarak dillendiriliyor.

Semerciler Çarşısı Ramazan Bayramı öncesi eski canlılığına kavuşuyor, esnaf mutlu Haber

Semerciler Çarşısı Ramazan Bayramı öncesi eski canlılığına kavuşuyor, esnaf mutlu

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki büyük depremlerden önce, her köşesi insanlarla dolup taşan ve hem tarihi hem de ticari açıdan büyük öneme sahip olan Uzun Çarşı, bugün ayakta kalan bölgesi Semerciler Çarşısı ile eski canlı günlerine dönmeye başladı. Bayram alışverişiyle hareketlenen çarşı, giyimden ayakkabıya, şekerlemeye kadar birçok sektördeki dükkanlarıyla geç saatlere kadar açık kalmaya devam ediyor. Çarşı, bayram öncesinde yoğun bir ziyaretçi akınına uğrayarak esnafın yüzünü güldürmeye başladı. Arefe günü çarşıda daha da yoğun bir hareketlilik bekleniyor, zira esnafın büyük kısmı, bayram alışverişine yetişmek için akşam saatlerine kadar çalışmaya devam ediyor. Antakya Semerciler Çarşısı Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Deviren, çarşının yeniden eski canlılığına kavuşmasından duyduğu mutluluğu dile getirirken, yetkililere önemli bir mesaj gönderdi. Deviren, “Çarşımız ayakta ve bayram öncesi yeniden hareketlendi. Bu bizim için büyük bir mutluluk. Buradan yetkililere bir kez daha sesleniyorum; lütfen çarşımızın ayakta kalmasına katkıda bulunsunlar. Bugüne kadar ayakta kalabilen iş yerlerimiz, depremlere karşı direnç gösterdi ve şimdi yine bayram için hizmet veriyor. Esnaf olarak vatandaşlarımızı burada ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Ayakkabıdan kıyafete, kömbe kalıbından bayram şekerine kadar her ihtiyacı karşılayacak dükkanımız var. Bayram alışverişini yapmak isteyen herkesi Semerciler Çarşısı’na bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Çarşıya gelen vatandaşlar da hem eksiklerini tamamlamanın hem de tarihi çarşının nostaljik atmosferinde vakit geçirmenin keyfini çıkarırken, esnaf da yoğun ilgi karşısında memnuniyetlerini dile getiriyor.

Küncülü helva Ramazan’a bereket katıyor, tutkunları sıraya giriyor Haber

Küncülü helva Ramazan’a bereket katıyor, tutkunları sıraya giriyor

Ramazan ayının bereketini ve paylaşım ruhunu en güzel şekilde yansıtan küncülü helva, bu yıl da Antakya’da büyük ilgi görüyor. Yüzyıllardır süregelen eşsiz lezzet, Fansa ailesi tarafından 200 yıldır nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor. Fansa ailesinin 200 yıllık mirası: Küncülü helva Antakya’daki tarihi Uzun Çarşı’da, Ramazan sofralarını tatlandıran küncülü helva, adeta bir gelenek haline gelmiş durumda. Sadık Fansa’dan devraldıkları mirası büyük bir titizlikle sürdüren Sıddık Fansa, oğulları Şahap ve Yunus Emre Fansa ile birlikte bu eşsiz tatlının üretimine devam ediyor. En güzel yanlarından biri ise torun Sadık Fansa’nın da dördüncü kuşak olarak üretime katkı sağlaması, aile içindeki dayanışmanın simgesi haline gelmiş durumda. Ailenin kadınları da bu özel tatlının en lezzetli şekilde hazırlanması için büyük bir özveriyle çalışıyor. Geleneksel yöntemlerle üretilen ve susamın muazzam aromasıyla taçlanan küncülü helva, Ramazan ayında paylaşım ve bereketin sembolü olmaya devam ediyor. “Bu lezzet sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da ilgi görüyor” Küncülü helva üretimi ile ilgili görüşlerini paylaşan Şahap Fansa, “Bu lezzete gösterilen ilgiden memnunuz” diyerek, Ramazan boyunca dükkanlarında yoğun bir üretim süreci yürüttüklerini ifade etti. Fansa, bu eşsiz lezzetin sadece Türkiye’de değil, Almanya ve Belçika gibi ülkelerde de gönderdiklerini söyledi. Fansa ailesi, geleneksel yöntemlerle üretilen bu helvanın büyük emek gerektirdiğini belirtiyor. Üretim süreci ise oldukça zahmetli. İlk olarak tahin, şeker ve su karışımı yaklaşık üç saat boyunca kaynatılarak kıvama getirilir. Ardından kavrulmuş küncü (susam) eklenir ve beyaz küncüyle yoğrulur, son olarak ise 64 yıllık özel bir makineden geçirilerek son halini alır. Ramazan’ın vazgeçilmezi: Küncülü helva İftara yakın saatlerde, Fansa Tatlıcılık önünde oluşan uzun kuyruklar, küncülü helvaya olan yoğun ilgiyi gözler önüne seriyor. Günlük olarak ortalama 150-200 kilogram helva üreten Fansa ailesi, uygun fiyat politikası ile de müşterilerini memnun ediyor. Küncülü helva, Ramazan ayının vazgeçilmez tatlarından biri olarak Antakya’nın kültürel mirasları arasında sağlam bir yer edinmeye devam ediyor. Hem iftar sofralarında hem de sahurda büyük ilgi gören bu geleneksel tat, yüzyıllık geçmişiyle sofralara bereket katmaya devam ediyor.

Atölyesinde tatlılara şekil veren kalıpların üretimini yapan son ustalardan Haber

Atölyesinde tatlılara şekil veren kalıpların üretimini yapan son ustalardan

Türk mutfağının en gözde tatlıları arasında yer alan tulumba ve halka tatlısı, maharetli ellerin yoğurduğu hamur ve ustalık gerektiren pişirme teknikleriyle damaklarda iz bırakıyor. Ancak bu tatlıları şekillendiren geleneksel kalıpların üretimi, bugün unutulmaya yüz tutmuş bir zanaat olarak tarihin tozlu sayfalarına karışma riski taşıyor. Türkiye'de bu sanatı yaşatan son ustalardan birinin ise Hatay’daki Mustafa Gürler olduğu biliniyor. Henüz çocuk yaşta, aile büyüklerinden öğrendiği bu mesleği yıllardır özveriyle sürdüren Mustafa Gürler, el yapımı kalıp işçiliğinin son temsilcilerinden biri olarak ülkenin dört bir yanından gelen siparişleri büyük bir titizlikle hazırlamaya devam ediyor. Paslanmaz çelikten ince işçilikle tulumba ve halka tatlısı kalıpları yapan Mustafa usta, geleneksel lezzetlerin özgün kıvamında pişmesini sağlıyor. Sanayi tipi plastik ve fabrikasyon üretimle yapılan kalıpların aksine, Mustafa Gürler’in el emeğiyle şekillendirdiği kalıplar, uzun ömürlü yapıları ve tatlıların mükemmel kıvamda olmasını sağlamasıyla tatlı ustalarının ilk tercihi olmaya devam ediyor. Ancak mesleğin geleceği belirsizliğini koruyor. Gürler, zanaatına gönül verecek yeni ustalar yetişmediği için bu geleneğin yavaş yavaş yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmasının da üzüntüsünü yaşıyor. Mustafa Gürler, mesleğin geleceğinden duyduğu endişeyi şu sözlerle dile getirdi: “Eskiden her mahallede bir kalıp ustası, bir demirci olurdu. Şimdi yeni nesil teknolojiye yöneliyor, el işçiliğine ilgi duyan yok. Bu meslek, eğer sahip çıkan olmazsa, birkaç yıl içinde tamamen kaybolabilir.” Bütün bu zorluklara rağmen mesleğini yaşatmak için çaba gösteren Gürler, Antakya’daki tarihi Uzun Çarşı’da yer alan mütevazı atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor. Gürler, yine de ömrünü verdiği bu sanatın, yeni ustalar yetişirse geleceğe taşınabileceğini umut ediyor. Mustafa Gürler’in hikâyesi, kaybolmaya yüz tutmuş zanaatların ve onları yaşatan ustaların kıymetini bir kez daha hatırlatıyor. Geleneksel Türk tatlılarının en iyi şekilde yapılmasını sağlayan bu el işçiliği kalıpların geleceğinin, onu devralacak yeni ustaların yetişmesine bağlı olduğu belirtiliyor.

Antakya'nın tarihi tatları: Kerebiç ve köpük ile 250 yıllık miras Haber

Antakya'nın tarihi tatları: Kerebiç ve köpük ile 250 yıllık miras

Hatay mutfağının olmazsa olmaz tatlı ikilisi kerebiç ve köpük, yıllardır bir arada anılan eşsiz lezzetler olarak tanınıyor. Antakya'nın tarihi Uzun Çarşısı'nda, bu tatları ustalıkla hazırlayan ve yıllardır aynı mükemmel tatla damakları şenlendiren Şahap Fansa, kerebiç ve köpüğün birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade ediyor. Köpüğün 250 yılı aşkın bir geçmişi olduğunu belirten Fansa, bu mesleği ailesinden devraldığını söylüyor. “Bu muazzam tatlar, Azmi Usta'dan bizlere miras kaldı” diyen Fansa, şunları anlattı: “Azmi Usta, mesleği babasından öğrenmiş. Babam da eniştesi Azmi Usta'dan öğrenmişti. Ben de bu geleneği babamdan öğrendim. Yani çöven otu köklerinden yaptığımız köpük, atalarımızdan bize ulaşan bir lezzet."  Fansa, geçmişte yalnızca köpük sattıklarını, ancak son 15 yıldır kerebiçi de menülerine eklediklerini belirterek, "Eskiden Antakya'da birçok evde kerebiç yapılır, köpüğü bizden alırlardı. Şimdi ise müşteriler ikisini birlikte tercih ediyor" dedi. Kerebiç ve köpüğün birbirini mükemmel bir şekilde tamamladığını dile getiren  ve kerebiçin özellikle kış aylarında daha çok tercih edildiğini anlatan Fansa, "Kerebiç, yazın daha az, kışın ise daha çok tüketilen bir tatlıdır. Köpük ise zahmetli bir tatlıdır. Üç saat boyunca ateşin başından ayrılmadan yapılır. Çöğen otundan yapılan bu köpük, mide dostu bir gıda olarak kış mevsiminde vatandaşlarımız tarafından üşümemek, midelerini rahatlatmak ve şişkinlikten kurtulmak amacıyla tercih edilir. Köpüğü ben kendim yapıyorum, kerebiçi ise işin ustası olan annem, eşim ve çalışma arkadaşlarım hazırlıyor" diye konuştu. Tarihi Uzun Çarşı'ya gelen herkesin kerebiç ve köpük ikilisine ilgi gösterdiğini vurgulayan Fansa, bu muazzam lezzeti tatmak için herkesi iş yerine davet ediyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.