Yazar Mehmet Oral, kitaplarını okurlarıyla buluşturdu
Yazar Mehmet Oral, Özel Prizma Akademi Anadolu Lisesi’nde düzenlenen “Okur-Yazar Buluşması” etkinliğinde öğrencilerle bir araya geldi. Oral, ‘Çerçevelenmeyen Kareler’ ve ‘Kurmaca Çalar Saat’ kitaplarını tanıtarak yazma sürecini paylaştı. Etkinlikte, yazmanın hayat felsefesi haline geldiğini ve gece insanlara uyurken yazdığını, yolda aklına gelen cümleleri not aldığını belirtti. Öğrencilere tavsiyelerde de bulunan Mehmet Oral, “Kitap okuduğunuzda anlatılanlar kafanızda canlanır, zihniniz canlı kalır. Telefon ve sosyal medyada vakit harcamak yerine emek vererek kitap okumak, düşünme ve hayal gücünüzü geliştirir” dedi. Söyleşinin ardından Oral, okurlarının kitaplarını imzaladı.
Mehmet Oral, yazma serüvenini ve kitap yolculuğunu anlattı
Yazar Mehmet Oral İlkhaber Gazetesinin muhabirine yaptığı açıklamada, “Özel Prizma Akademi Anadolu Lisesi’nde ki etkinliğimiz güzel geçti. Hem katılım açısından güzeldi, hem de gençlerle bir araya gelmek bana mutluluk veriyor zaten. Birçok yerde ben söyleşi ve imza günleri etkinliğine katılıyorum ama nedense okullarda, özellikle liselerde bu etkinliği gerçekleştirdiğim zaman ayrı bir duyguya kapılıyorum. Çünkü benim yazma sürecimde lisede başladı. Şiir yazarak bu sürece dahil oldum. Dolayısıyla da lisede başladı bu süreç. Ve aşk şiirleriyle başladı ve sonra günlük tuttum. O günlüklerde denemeye dönüştü, bir süre sonra öyküye dönüştü. Öykü'den sonra da artık, kendimim tekrar ettiğimi fark ettim. Kendimi değiştirdim. Yeni kitaplar okudum. Hem cümle yapılarım, hem hayata bakış açım değişti. Yazmaya devam ettim. En son öykü yazacak kadar kendimi ilerlettim. Geçmişte Zu Sanat Dergisini çıkarttık öğrencilik yıllarında. Hep yazmaya ilgim vardı. Kitabımı çıkarttım. Sonra kitaplarımı çıkartmaya devam etti. Her şey güzel gidiyor” şeklinde konuştu.
Öykücü Mehmet Oral kimdir?
Mehmet Oral, 1983 Suruç (Urfa) doğumlu. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği Bölümü mezunu (2003). Resim öğretmeni. Mezun olduğu yıl ‘kayıtsızlık’ adlı özgün baskı ve resim sergisi açmış. 2004/5 yıllarında Zu sanat dergisinin editörlüğünü yapmış. Yazmaya ve okumaya olan tutkusu geliştikçe de bir yandan okumaya, bir yandan da içini sızlatan gerçeklikleri yazmaya başlamış. Oral da pek çok yazar gibi adeta birbirinin devamı gibi olan bu iki kitabındaki öyküleri kendisinin, çevresindekilerin kişisel ve ortak hayat hikâyelerinden kotarmış. Bunu yaparken de asla anı, yaşanmışlık ve tanıklık aktarımı yapmamış. Okuyanın keyif alacağını, öyküleri içselleştirdiğinde de her öykünün anlatıcısının kurgusal da olsa derdine acılanacağını belirtmek isterim. Yani ilk kitaplarda düşülen hataya Oral pek de düşmemiş. Bu da öykünün olmaza olmazı olan anlatım diliyle kurguyu iyi dengelemiş olmasının bir sonucu. Anılar, yaşanmışlıklar ve tanıklıklar törpülendikleri oranda kişisel olmaktan çıkıp öykünün izleği olur ancak, Oral da bunun bilincinde. Her iki kitaptaki öykü izlekleri ve anlatım biçimlerinden çıkardığım bir sonuç da aynı zaman aralığında yazılmış olmaları. Bu yüzden de yazar üzerinde çalışıp öykülerini iki bölümlük bir romana dönüştürebilirdi dediğim oldu kendi kendime. Çünkü ilk kitaptaki ‘Ayna’ ve ‘Cami Avlusuna Bırakılan Öyküler’ elöyküsel anlatımlı, ikinci kitaptaki öyküler de dâhil hepsi benöyküsel anlatımlı. Sadece bu da değil her öykünün anlatıcısı kiminde genç bir kız, kiminde erkek, kiminde genç bir öğretmen, ithal gelin adayı bir genç kız, sınırda bacaklarını bırakıp topraklarından ayrılmak zorunda kalan bir baba, evlenmek isteyen bir delikanlı, cinsiyetsiz biri de olsa, hepsinin ayrı ayrı anlattıkları kurgusal da olsa tek anlatıcının yaşamışlıkları, tanıklıkları gibi…