#yıl dönümü

İLKHABER-Gazetesi - yıl dönümü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, yıl dönümü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Erzurum Kongresi mesajı: “Cumhuriyet’e uzanan yolun temel taşlarından biri” Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Erzurum Kongresi mesajı: “Cumhuriyet’e uzanan yolun temel taşlarından biri”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yayımladığı mesajda Erzurum Kongresi'nin sadece bir bölgesel toplantı değil, aynı zamanda milli iradenin vurgulandığı, Türkiye’nin istiklal mücadelesine yön veren ulusal bir kongre olduğunu vurguladı. Erdoğan mesajında, “Aziz milletimizin özgürlük yolundaki azim ve kararlılığını tüm dünyaya duyuran ve istiklal mücadelemizin hedeflerinin ve ilkelerinin tespitinde belirleyici rol oynayan Erzurum Kongresi, Cumhuriyet’e uzanan yolun temel taşlarından biridir” ifadelerini kullandı. Milli Egemenlik ve Bağımsızlık Mesajı Kongrede alınan “Manda ve himaye kabul olunamaz” kararını hatırlatan Erdoğan, bu ilkenin millî sınırlar içinde vatanın bölünmez bütünlüğünü vurguladığını belirtti. Cumhurbaşkanı ayrıca, Erzurum Kongresi'nde ortaya çıkan şuur, azim ve kararlılığın bugün de Türkiye’nin birliğinin ve gücünün temel kaynağı olduğunu ifade etti. “Bu güçle, Türkiye Yüzyılı hedefine hızla ilerlemeye devam ediyoruz” diyen Erdoğan, mesajını şu sözlerle tamamladı: “Erzurum Kongresi’nin yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, bağımsızlık mücadelemizin tüm kahramanlarını saygı ve minnetle yâd ediyor, tüm vatandaşlarımı en kalbi duygularımla selamlıyorum.” Erzurum Kongresi Neden Önemliydi? 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi, Kurtuluş Savaşı sürecinin dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Kongrede alınan kararlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan ilkeler olarak öne çıkıyor. Kongrede özellikle milli iradeye dayalı yönetim anlayışı, vatanın bütünlüğü ve bağımsızlık ilkeleri ön plana çıkarılmıştı.

Srebrenitsa'da insanlık utandı: Soykırım'ın üzerinden 29 yıla rağmen hâlâ tazeliğini koruyor Haber

Srebrenitsa'da insanlık utandı: Soykırım'ın üzerinden 29 yıla rağmen hâlâ tazeliğini koruyor

Bosna Savaşı sırasında, Sırp güçlerinin kuşatması altındaki Srebrenitsa, Birleşmiş Milletler tarafından 1993 yılında “güvenli bölge” ilan edildi. Ancak iki yıl sonra, 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladić komutasındaki Sırp birlikleri bölgeye girerek korkunç bir katliama başladı. Hollandalı BM askerlerinin gözetimindeki kamp, sivillerin sığındığı bir ölüm alanına döndü. Sırp birlikleri kadın ve çocukları otobüslerle bölgeden çıkardı. Geride kalan erkekler ve çocuklar ise “sorgulama” bahanesiyle alıkonuldu. Ardından sistematik şekilde kurşuna dizilerek katledildiler. Toplu mezarlar, parçalanmış cesetler, tanınamayan bedenler Katledilenlerin cesetleri kamyonlarla taşınarak toplu mezarlara gömüldü. Daha sonra bu mezarlar bulundukça kemikler başka yerlere taşındı; böylece cesetlerin kimlikleri tespit edilemesin istendi. DNA çalışmaları ve kurban yakınlarının çabalarıyla yıllar sonra birçok ceset kimliklendirildi ve Potoçari Anıt Mezarlığı’nda toprağa verildi. Bir annenin dramı: “Dört oğlumu birden kaybettim” Srebrenitsa soykırımının simge isimlerinden biri Hatice Mehmedović oldu. Eşi ve iki oğlunu soykırımda kaybeden Mehmedović, yıllarca adalet mücadelesi verdi. “Bir gecede dört mezar kazdım. Biri eşim, üçü oğlum içindi. Ne bir cenazeleri vardı, ne vedaları… Adalet için yaşadım, onları unutmadım” sözleriyle hafızalara kazındı. Mahkemeler 'soykırım' dedi, ancak acılar dinmedi Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), Srebrenitsa’da yaşananları “soykırım” olarak tanımladı. Ratko Mladić ve Radovan Karadžić gibi sorumlular müebbet hapisle cezalandırıldı. Ancak Bosnalı aileler hâlâ adaletin tam yerini bulmadığını, birçok failin serbestçe dolaştığını belirtiyor. 29 yıl geçti ama gözyaşı kurumadı Her yıl 11 Temmuz'da Srebrenitsa’da anma törenleri düzenleniyor. Potoçari Mezarlığı’na kimliği tespit edilen yeni kurbanlar defnediliyor. 2025’te de DNA testleriyle kimlileri belirlenen 14 kurban, dualar eşliğinde toprağa verilecek. Srebrenitsa Nerede? Srebrenitsa, Bosna-Hersek’in doğusunda, Sırbistan sınırına yakın bir bölgede yer alan küçük bir kasabadır. 1992-1995 Bosna Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvenli bölge ilan edilmişti. Ancak 1995 yazında burası, Avrupa tarihinin en karanlık olaylarından birine sahne oldu. Srebrenitsa Soykırımı Nedir? Srebrenitsa Soykırımı, 11 Temmuz 1995’te Bosnalı Sırpların liderliğindeki ordu tarafından başlatıldı. General Ratko Mladić komutasındaki Sırp birlikleri, BM koruması altındaki Srebrenitsa’ya girdi. BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilmiş olmasına rağmen Hollandalı BM barış gücü askerleri (Dutchbat), yeterli müdahalede bulunmadı. oykırım sonucunda 8 binden fazla Boşnak erkek ve erkek çocuk sistematik biçimde öldürüldü. Kadınlar ve çocuklar ise kamyonlarla bölgeden zorla çıkarıldı. Kurbanların cesetleri toplu mezarlara gömüldü, kimlikleri gizlenmek için farklı yerlere taşındı. Uluslararası Ceza Mahkemesi ne dedi? 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve daha önce Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), Srebrenitsa’da yaşananları “soykırım” olarak tanıdı. Ratko Mladić, Radovan Karadžić gibi savaş suçluları Lahey'de yargılandı ve müebbet hapis cezası aldı. Srebrenitsa Soykırımı Anması Her yıl 11 Temmuz, Srebrenitsa Soykırımı’nı Anma Günü olarak kabul ediliyor. Bosna Hersek’in Potočari köyündeki Srebrenitsa Soykırımı Anıtı ve Mezarlığı’nda törenler düzenleniyor. Katliamda yeni kimliği belirlenen kurbanlar sembolik bir cenaze töreniyle toprağa veriliyor. Türkiye dahil olmak üzere birçok ülke, bu anma gününde soykırımı hatırlatarak uluslararası duyarlılığı artırmaya çalışıyor.

Türk Einstein Oktay Sinanoğlu, vefatının 10. yılında anılıyor: Oktay Sinanoğlu kimdir? Haber

Türk Einstein Oktay Sinanoğlu, vefatının 10. yılında anılıyor: Oktay Sinanoğlu kimdir?

Türk bilim dünyasının önemli simalarından biri olan, "Türk Einstein" unvanıyla tanınan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, 19 Nisan 2015'te hayatını kaybetti. Moleküler biyoloji, kimya ve matematik alanındaki çalışmaları ve Türkçe'ye olan derin sevgisiyle tanınan Sinanoğlu, bilim dünyasına yaptığı katkılarla hafızalarda iz bıraktı. Vefatının üzerinden 10 yıl geçse de adı, Türk bilim tarihinde daima hatırlanacak bir yere sahip. İşte Oktay Sinanoğlu'nun bilimsel yolculuğu, Türkçe savunusundaki duruşu ve yaşamına dair detaylar… Oktay Sinanoğlu’nun Bilimsel Başarıları ve Eğitim Hayatı Bilimsel Devrimlerin Peşinden Oktay Sinanoğlu, 1935 yılında İtalya'nın Bari kentinde dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren bilime olan ilgisiyle dikkat çeken Sinanoğlu, eğitim hayatına Türkiye’de devam etti. 1953 yılında TED Ankara Koleji’ni birincilikle bitirdi ve ardından Amerika'ya gitti. Berkeley Üniversitesi'nde kimya mühendisliği eğitimini tamamladıktan sonra, MIT’deki yüksek lisans eğitimini de birincilikle kazandı. Sinanoğlu'nun bilimsel başarıları, onu dünyanın en genç profesörü unvanını kazanmasına kadar taşıdı. 1963'te 28 yaşında profesör olan Sinanoğlu, aynı yıl "dünyanın en genç profesörü" olarak New York Times’a manşet oldu. Birçok üniversitede dersler veren Sinanoğlu, 1962’de Türkiye’de kuramsal kimya alanında öncülük etmeye başladı ve bilimsel katkıları dünya çapında takdir edildi. Türkçe Savunuculuğu ve Eğitim Üzerindeki Etkisi Türkçe'yi Koruma Mücadelesi Oktay Sinanoğlu'nun en büyük savunduğu değerlerden biri de Türkçe idi. 1980'lerde Türkçenin, eğitim dili olarak kullanılmaması ve yabancı dil baskılarının artması Sinanoğlu'nu derinden etkiledi. Sinanoğlu, Türkçe'nin yok olmasının Türkiye'nin geleceğini de olumsuz etkileyeceğini savundu. "Türkçe giderse Türkiye gider" sözleriyle, dilin korunmasının ne kadar hayati olduğunu vurguladı. Sinanoğlu, bir röportajında, "Modern dünyada bir ülkeyi sömürgeleştirmek için savaşla uğraşmazsınız, dilini yok edersiniz," diyerek, dilin önemine dikkat çekti. Türkçe Üzerine Yazdığı Kitaplar Sinanoğlu, Türkçeyi savunmak amacıyla pek çok kitap yazdı. "Adam", "Göçmen Hamamı", "Bye Bye Türkçe", "Hedef Türkiye" gibi eserleriyle, Türkçe’nin korunması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Sinanoğlu, yazdığı eserlerde dilin toplum üzerindeki etkisini ve kültürel mirası nasıl şekillendirdiğini de ele aldı. Dünya Çapında Başarılar ve Ödüller Uluslararası Başarıları ve Ödüller Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun bilimsel kariyeri boyunca kazandığı ödüller ve unvanlar, onun dünya çapındaki başarısını gözler önüne seriyor. Aleksander Von Humboldt Bilim Ödülü (1973), Uluslararası Sekin Bilim Ödülü (1975) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü gibi prestijli ödüllerle taçlandırılan Sinanoğlu, aynı zamanda Nobel Kimya Ödülü’ne iki kez aday gösterildi. Oktay Sinanoğlu’nun bilim dünyasına yaptığı katkılar sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı; Japonya, Almanya, Amerika gibi pek çok ülkede de bilimsel çalışmalar yaptı ve bu ülkelerin devlet başkanlarının şeref konuğu oldu. Sinanoğlu, 1976’da Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak Japonya’ya gönderildi ve iki ülke arasında kültürel ve bilimsel ilişkilerin temellerini attı. Oktay Sinanoğlu’nun Mirası Eğitim ve Bilim Alanındaki Kalıcı Etkileri Sinanoğlu’nun bilimsel ve kültürel mirası, sadece bilim dünyasında değil, eğitim alanında da önemli bir etki bırakmıştır. O, bir bilim insanı olmanın yanı sıra, eğitimci ve dil savunucusuydu. Sinanoğlu’nun, Türkçe’nin önemine dair görüşleri, günümüzde hala etkisini sürdürüyor ve onun bu alandaki katkıları, gelecekte de Türk bilim insanları ve dilbilimciler için ilham kaynağı olmaya devam edecek.

Van Depremi'nin 13. yıldönümü: Van yeni bir depreme hazır mı? Haber

Van Depremi'nin 13. yıldönümü: Van yeni bir depreme hazır mı?

23 Ekim 2011'de Van’ın Erciş ilçesinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem, bölgede büyük bir yıkıma yol açtı. Depremde 604 kişi hayatını kaybetti ve binlerce insan evsiz kaldı. Erciş merkezli deprem, kent merkezinde ve çevre köylerde geniş çapta hasara neden oldu. Deprem sonrasında yapılan hasar tespitlerinde, yaklaşık 31 bin konut ve iş yerinin ağır hasar gördüğü belirlendi. Aradan geçen 13 yıla rağmen, kayıpların acısı hâlâ tazeliğini koruyor. VAN DEPREME HAZIR MI? Uzmanlar, Van’ın depreme hazırlıklı olmadığını ve acil bir deprem master planının gerekliliğini vurguluyor. Yapılan incelemeler, birçok binanın hala risk taşıdığını gösteriyor. Bu durum, bölgenin gelecekteki deprem riskini artırıyor. Van ve çevresinde sadece 23 Ekim 2011'deki deprem değil, 9 Kasım 2011'de yaşanan 5,6 büyüklüğündeki ikinci deprem de büyük can ve mal kaybına yol açtı. İlk depremden sonra yapılan hasar tespit çalışmalarında, 31 bin 870 konut, 8 bin 849 iş yeri ve 9 bin 602 ahırın ağır hasar gördüğü belirlendi. Aradan geçen 13 yıl, Van’ın depreme hazırlıklı olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Uzmanlar, bölgenin hala yeterli önlemleri almadığını, deprem master planının acilen hazırlanması gerektiğini vurguluyor. Van YYÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Alkan, “Deprem öncesi hazırlık konusunda büyük sorunlar yaşıyoruz. İlgili kurumların yapı stoğunu denetlemesi, problemli binaların ya yıkılması ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor.” dedi. Van Depreminde Unutulmaz Acılar Enkazdan 3 saat sonra kurtarılan İzzet Batmaz, deprem sırasında evde olmadığını ve eve ulaşmanın ne kadar zor olduğunu anlattı. "Yollar kapalıydı, bir saatlik yolu koşarak gelmek zorunda kaldım. Apartmanım yıkılmıştı. O an sanki dünya başıma yıkıldı," diyen Batmaz, birçok yakınına ulaşamadığını ifade etti. Devletin kendilerine yardım ettiğini ancak acılarının hala taze olduğunu belirtti. "Kısa Sürede Konutlarımız Yapıldı" Batmaz, depremden sonra aile üyelerini enkazdan çıkarmanın acısını yaşadığını vurgulayarak, "28 akrabamızı kaybettik. Deprem bizi öldürmedi, binalar öldürdü. Sağlıksız binalar nedeniyle insanlar enkaz altında kaldı. Allah bir daha kimseye yaşatmasın," dedi. Ayrıca, o dönemde devletin hızlıca konut yaparak insanları güvenli yaşam alanlarına kavuşturduğunu da sözlerine ekledi. "Devletimizin Bütün Kurumları Seferber Oldu" Erciş Kaymakamı Murat Karaloğlu, depremin ardından devletin tüm kurumlarının vatandaşların yanında olduğunu belirterek, "Türkiye'nin dört bir yanından insanlar yardımlarını ulaştırmak için seferber oldular. O dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanımız, yaraların en kısa sürede sarılacağını ifade etti," şeklinde konuştu.(AA)

Tunç: Millete hizmet yolunda 23 yıldır hiç durmadan, yorulmadan kararlı adımlarla yürüdük Haber

Tunç: Millete hizmet yolunda 23 yıldır hiç durmadan, yorulmadan kararlı adımlarla yürüdük

AK Parti Seyhan Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Mustafa Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti’nin, 23 yıldır ülkeye, millete hizmet etmeye devam etiğini dile getirdi. Partilerinin kuruluşunun 23. Yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayınlayan AK Partili Tunç, AK Parti’nin kendisini ülkesine, milletine adamış kadrolardan oluştuğunu vurguladı. “Emin adımlarla yürüyerek Aziz Milletimize daha fazla hizmet etmeye devam edeceğiz” AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, ülkeye, millete dün olduğu gibi bugün de yarın da hizmet etmeye devam edeceklerini vurgulayan AK Parti Seyhan ve Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Mustafa Tunç, “Başta dünya liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, partimizin önüne onca engel çıkardılar. 23 yıl boyunca çok badirelerle karşılaştık. Terör örgütlerinin alçakça senaryolarından tutun 15 Temmuz hain darbe girişimlerine kadar her türlü engeli, milletimizin kararlı duruşuyla atlattık. Millete hizmet yolunda 23 yıldır hiç durmadan, yorulmadan kararlı adımlarla yürüdük. Bundan sonra da emin adımlarla yürüyerek Aziz Milletimize daha fazla hizmet etmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle AK Partimizin kuruluşunun 23. Yıldönümünde, başta Adanalı hemşerilerimiz olmak üzere necip milletimize şükranlarımı sunuyorum” diye ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Hatay'ın Ana Vatana Katılmasının 85. Yıl Dönümü Mesajı Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Hatay'ın Ana Vatana Katılmasının 85. Yıl Dönümü Mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hatay’ın ana vatana katılmasının 85. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Mesajında, Hatay'ın farklı kültürlerin ve dinlerin barış içinde bir arada yaşadığı, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir merkez olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hataylıların ana vatanla bütünleşme kararının güçlü bir irade ile alındığını belirtti. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, 23 Temmuz Hatay’ın ana vatana katılmasının 85. yıl dönümü mesajı: Hatay, farklı kültürlerin ve dinlerin barış içinde bir arada yaşadığı, Anadolu’da kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan, kardeşlik ve hoşgörü merkezidir. Ana vatanla bütünleşme kararı, Hataylıların güçlü iradesiyle alınmıştır. Bu kucaklaşma kararı, millî birlik ve bütünlüğümüze değer katmış, uluslararası camiada ülkemizin barışçı kimliğini öne çıkarmış ve saygınlığını artırmıştır. Bu bütünleşme kararı, aziz milletimizin birlik ve beraberliğini her şeyin üstünde tuttuğunun göstergesidir. Ortak değerlerimiz etrafında kenetlenerek geleceğe aynı azim ve kararlılıkla yürüyoruz. Hatay’ı da kapsayan ve 6 Şubat’ta meydana gelen deprem, son asırda maruz kaldığımız en büyük felaket olarak tarihe geçti. Bu depremlerde hayatını kaybeden kardeşlerime bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.  Bu düşüncelerle Gazi Mustafa Kemal ve Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen başta olmak üzere, bu millî dava uğruna çaba harcayan herkesi rahmetle yâd ediyor; Hataylıları ve bütün vatandaşlarımızı en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Depremde yıkılan Alpargün Apartmanı'nda acı anma Haber

Depremde yıkılan Alpargün Apartmanı'nda acı anma

Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılması sonucu 96 kişinin yaşamını yitirdiği Alpargün Apartmanı'nın enkazının kaldırıldığı alanda anma töreni düzenlendi. Asrın felaketinde 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerde 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti. Adana’da da 13 apartman yıkıldı 418 vatandaşımız yaşama deva etti. Meydana gelen depremlerin sonucunda 3.297 bina ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi. Depremin yıl dönümünde yıkılan apartmanların bulunduğu alanlarda ölenlerin yakınları depremin yaşandığı saatte bir araya gelerek yakınlarını andı, dualar okundu.  Çukurova ilçesine bağlı Güzelyalı Mahallesi'nde yıkılan Alpargün Apartmanı'nın enkazının kaldırıldığı alanda da tüm deprem şehitleri ve bu binada yaşamlarını kaybedenler için saygı duruşundu bulunuldu. Gözyaşları içerisinde hayatlarını kaybedenleri anan vatandaşlar, hayatını kaybedenlerin kıyafetlerini apartmanın arsasına getirerek üzerine karanfil bıraktı. Yıkılan binada kayınvalidesi Hülya Yürk ve kayınbabası Zafer Yürk'ün diğer 94 kişi ile birlikte yaşamını yitirdiğini ifade eden Hasan Ölçer, binanın tutuklu müteahhidi sanık Hasan Alpargün'ün en ağır ceza ile cezalandırılmasını istediklerini söyledi. Hasan Ölçer, "Bir yaşlı kadının yaralı olarak kurtarıldığı bu bina eğer yönetmeliklere uygun yapılmış olsaydı, yakınlarımız da dahil toplam 96 kişi yaşamını kaybetmemiş olacaktı." dedi. "Tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, il protokolü ve çok sayıda vatandaş,  depremde hayatını kaybeden vatandaşlar için sabah ezanı sonrasında düzenlenen Mevlid-i Şerif programına katıldı, yitirilen canlar için dualar etti. Vali Köşger, “Kaybettiğimiz canlarımızın acısı hala ilk günkü gibi yüreğimizde. Yaralarımızı sarsak da ne acımız ne de kaybettiklerimiz asla unutulmayacak. Adana’mız dahil 11 ilimizi etkisi altına alan depremlerde vefat eden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.” dedi.

ATSO Başkanı Ali Bahar'dan "kayıt dışı" ile topyekun mücadele çağrısı: Haber

ATSO Başkanı Ali Bahar'dan "kayıt dışı" ile topyekun mücadele çağrısı:

ANTALYA (AA) - Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, "kayıt dışı"na karşı topyekun bir mücadele yürütülmesi gerektiğini söyledi.Bahar, göreve gelişinin birinci yıl dönümü dolayısıyla ATSO'da düzenlediği basın toplantısında, bir yılda yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi.Dünyada yaşanan her olaydan Antalya'nın etkilendiğini belirten Bahar, kentin çok göç aldığını hatırlattı.Antalya'nın, yabancı ortaklı şirket sayısı bakımından İstanbul'dan sonra ikinci sırada yer aldığına dikkati çeken Bahar, ​​​​​​​oda olarak kentin başta ekonomisi olmak üzere her alanda gelişimine katkı sağlayacak projelere imza attıklarını kaydetti.Kentin sorunlarını yakından takip ettiklerini ifade eden Bahar, ilgili bakanlıkları ziyaret ederek sorunları aktardıklarını ve çözüm önerileri sunduklarını dile getirdi.Bahar, günübirlik ev kiralama, turizmin tüm yıla yayılması, geceleme sayılarının kısalması, nitelikli personel gibi konulardaki sorunları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a ilettiklerini ve olumlu yanıtlar aldıklarını aktardı.- "Her sektörde 'kayıt dışı' var"Antalya'da konut alan yabancıların, konutları turizm sezonunda kiralamalarının, kiralık tatil evleri ve villa ticaretine yönelmelerinin kayıt dışı ekonominin oluşmasına neden olduğunu vurgulayan Bahar, bunu önlemek amacıyla "Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin hazırlandığını anımsattı.Bahar, "Henüz kanun tasarısı niteliğinde olan bu düzenleme turizm sektörümüz açısından olumlu karşılansa da daha koruyucu, daha kapsamlı, daha sıkı tedbirlerin uygulandığı bir çalışmanın genel kuruldan kabulünü bekliyoruz." dedi."Kayıt dışı"nın ciddi bir problem olduğuna işaret eden Bahar, hemen hemen her sektörde bu sıkıntının yaşandığını söyledi.Bunun bir an önce önüne geçilmesi gerektiğini belirten Bahar, "Günübirlik kiralamada, kişisel bakımda, sağlık turizminde, 'rent a car'da, 49 meslek grubunda kayıt dışı var. Bunu önlemek sadece valiliğin, emniyetin yapacağı iş değil, topyekun mücadele gerektiriyor. Ruhsatsız yerin, şikayet edilmesi gerekiyor. Farkındalık olsun diye 'Alo 107 ihbar hattı' kurulmasını istedik." diye konuştu.Antalya'da yabancıların konut alışında artış yaşandığına da değinen Bahar, tarım arazilerinde yabancılaşmanın önüne geçilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğini bildirdi.- Çatıya yapılan GES, enerji maliyetini düşürdüATSO olarak GES yatırımlarına büyük önem verdiklerine işaret eden Bahar, "Hizmet binası çatısına güneş enerji santrali montajı tamamlandı. Binamızın yıllık yaklaşık 3 milyon lira olan enerji maliyetinin, bu yatırımla 1,8 milyon liraya düşmesini hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.ATSO'da, Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi kurulduğunu hatırlatan Bahar, merkezle iş dünyasının ticari ilişkilerinde zaman ve itibar kayıplarına uğramasının önüne geçmeyi amaçladıklarını anlattı.İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan İller Arası Rekabet Endeksi'ni, en önemli yol haritalarından biri olarak gördüklerini vurgulayan Bahar, Antalya'nın bu yılki raporda 4. sıraya yükseldiğini kaydetti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.