#zirai don

İLKHABER-Gazetesi - zirai don haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, zirai don haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gürer: Zirai don ve kuraklık üreticiyi yıktı Haber

Gürer: Zirai don ve kuraklık üreticiyi yıktı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, 2025 yılında etkili olan zirai don ve kuraklığın tarım sektöründe ağır kayıplara yol açtığını belirterek, çiftçi, üretici ve besicinin bu süreçte yeterince desteklenmediğini söyledi. Yaşanan afetlerin tarımsal üretimi etkilediğini vurgulayan Gürer, “2025 yılı zirai don ve kuraklığın etkilerinin en yoğun hissedildiği yıllardan biri oldu. Ancak bu süreçte çiftçinin, üreticinin ve besicinin yanında durulmadı” dedi. “NİĞDE’DE ZİRAİ DON NEDENİYLE 500 BİN TONUN ÜZERİNDE ÜRÜN KAYBI YAŞANDI” Niğde’nin önemli bir üretim merkezi olduğunu vurgulayan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaşanan kaybın boyutlarına değinerek şunları söyledi: “Niğde önemli bir üretim merkezi. 2024 yılında 600 bin tonun üzerinde elma üretimi gerçekleşmişti. Ancak zirai don nedeniyle Niğde’de 500 bin tonun üzerinde ürün kaybı yaşandı. TARSİM sigortası olanların ödemeleri yapılırken çok sayıda şart getirildi. Örneğin cevizde 8 yaşından önceki ağaçların zararı karşılanmadı. Üstelik bölgeden bölgeye farklı uygulamalar yapıldı. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olanlara dekar başına 5 liralık bir destek verildi. Ancak bu destek üreticiler için yeterli olmadı.” “KAYIT DIŞI ÜRETİM YOK SAYILIYOR, ÇİFTÇİ KADERİNE TERK EDİLDİ” Gürer, “ÇKS ş olmayan, yani ÇKS’ye dahil olmayan çiftçiler destekten yararlanamadı. Oysa bunların 1 ila 5 dönüm arasında bahçeleri var. Elma, şeftali, kiraz gibi ürünler bu bahçelerde yetişiyor. Bunları yok sayamazsınız. TÜİK verilerine göre zirai don nedeniyle meyve üretiminde 8 milyon ton kayıp var. Ancak kayıt dışı üretimi de eklediğinizde bu rakam 10 milyon tona ulaşıyor. Bu rakamlar, zirai donun ülke genelinde ne kadar büyük bir yıkıma yol açtığını açıkça gösteriyor. Çiftçilerin bankalara borcu var. Ürün olmayınca cepte para olmadı. Para olmayınca borçlar ödenemedi. Çiftçi ciddi bir sıkıntı yaşıyor. 2026 yılında ürün alınabilmesi için bahçelerin çapalanması, gübrelenmesi, ilaçlanması ve yeni dikimlerin yapılması gerekiyor. Bu da ancak destekle olur” ifadelerini kullandı. Çözüm önerilerini de sıralayan Gürer, “Çiftçilere acilen ek kredi desteği verilmelidir. Mevcut borçlar en az üç yıl süreyle ötelenmelidir. 2025 yılında yaşanan sorunlara bu şekilde kısmi de olsa bir çözüm getirilebilir. İklim değişikliğiyle önümüzdeki dönemde tarımda sorunlar artacak. Sigorta sistemi bu nedenle çok önemli. Ancak TARSİM’in mutlaka yeniden yapılandırılması gerekiyor. Kirazda, şeftalide, cevizde, zeytinde, fındıkta ve diğer bahçe ürünlerinde önemli ölçüde kayıplar oluştu. Resmi veriler de bunu açıkça gösteriyor” diye konuştu. “TARIM POLİTİKASI YENİDEN ELE ALINMALI” CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarımdaki sorunların gıda arzını da tehdit ettiğini belirterek şunları söyledi: “2026 yılında gıda arzında yaşanacak sorunlar nedeniyle ithalat artabilir. Bu geçici bir önlem olabilir ama kalıcı çözüm değildir. Buğday, arpa, pamuk, mercimek, nohut, fasulye başta olmak üzere çok sayıda üründe açığımız arttı. Türkiye’nin tarım politikası kapsamlı biçimde yeniden ele alınmalıdır. Bu bir tercih değil, zorunluluktur. Ülkemiz mutlak surette yeniden kendi kendine yeter hale getirilmelidir.”

Gürer: Sofralarımızdaki zeytinin geleceği tehlikede Haber

Gürer: Sofralarımızdaki zeytinin geleceği tehlikede

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, zeytin üretiminde yaşanan kayıplar ile destek yetersizliğini Meclis gündemine taşıdı. Zirai don, kuraklık, iklim değişikliği ve yanlış tarım politikalarının etkisiyle 2025 yılında zeytin üretiminde yüzde 34,7 oranında düşüş yaşandığını belirten Gürer, “Bu durum yalnızca üreticiyi değil, sofralarımızdaki zeytinin geleceğini de tehdit ediyor” dedi. “ZİRAİ DON VE KURAKLIK ÜRETİCİYİ DESTEKSİZ BIRAKTI” Ömer Fethi Gürer, Türkiye genelinde yaşanan zirai don ve ardından gelen kuraklığın farklı ürünleri etkilediğini, ÇKS ve TARSİM olmanın dışında üreticinin desteksiz kaldığını belirterek, “ÇKS’ye kayıtlı olmayan çiftçilere don zararı ödemesi yapılmadı. Kayıtlı olanlarda bile cevizde ‘8 yaş sınırı’ gibi keyfi uygulamalar nedeniyle destek reddedildi. Oysa Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nde böyle bir sınırlama yoktu. Türkiye’de yaklaşık 118 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Ancak son yıllarda iklimsel etkiler, hastalıklar ve bakım maliyetleri üretimi düşürdü. 2025 yılında TÜİK verilerine göre zeytinde %34,7 oranında kayıp yaşandı. Bu kayıp gelecekte daha ağır sorunları tetikleyecek. Sorunlar görmezden gelindikçe üretici üretimden kopuyor. Dökme yağ ihraç edeceğimize katma değerli ürün olarak ihracat sağlamalıyız. İhracat yasağı gibi kararlarda da pazarı kaybetmeyecek önlemleri önemsemeliyiz” diye ifade etti. “ARTAN GİRDİ VE İŞÇİLİK MALİYETLERİ ZEYTİNCİLİĞİ KRİZE SÜRÜKLÜYOR” Zeytin üretiminin büyük kısmının hâlâ insan gücüne dayandığını, engebeli arazi nedeniyle makineli hasadın yapılamadığını belirten Ömer Fethi Gürer, maliyet kalemlerine dikkat çekerek şunları söyledi: “Budama, hasat, ilaçlama, gübreleme, nakliye, işçilik maliyetleri, artan girdi fiyatları… İşçilik ve girdi fiyatlarındaki artış üreticinin belini büküyor. Zeytinde gelir üretici için soruna dönüştüğü dönemin yaşanıyor. Hileli ürünler hem üreticiyi hem tüketiciyi mağdur ediyor. İşini doğru yapan imalatçıyı da zora sokuyor. Denetim yetersizliği sektörü sorunlu kılıyor. Zeytini sadece bir arazi parçası olarak görürseniz gelecekte sofralarımızdaki zeytinin hem fiyatına hem varlığına ağır darbe vurursunuz.” Ömer Fethi Gürer çözüm önerilerini şu şekilde sıraladı: Üretim maliyetlerini düşürecek destekleme modelleri, Kooperatifleşmenin güçlendirilmesi Zeytin ve zeytinyağına yönelik planlı ve öngörülebilir politika, İhracat düzenlemelerinde üretici lehine adımlar, Denetimlerin artırılması, Sektöre yönelik güncel ve şeffaf veri paylaşımı sağlanmalıdır.” dedi. Gürer, “Kamucu bir anlayışla, öngörülebilir politikalarla zeytin üretiminin geleceği sorunsuz kılınabilir. Bu ürün hem ülke ekonomisi için stratejiktir hem de soframızın temelidir. Zeytin üreticisinin sorunları büyüyor. Bu sorunları önemseyin. Gelir-gider dengesi üretici aleyhine gelişiyor. Zararlılar, maden alanlarına kurban edilmesi gibi sıkıntılar da üreticiyi zorluyor. Üretici desteklenmezse zeytinlikler geleceksiz, sofralarımız zeytinsiz kalacak” diye ifade etti.

Cahit İncefikir; Bırakalım doğa bir şekilde ekonomiyi yönetsin o zaman Haber

Cahit İncefikir; Bırakalım doğa bir şekilde ekonomiyi yönetsin o zaman

Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, Eylül ayı enflasyon verilerini değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, ‘Eylül’de yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda, gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu, uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı.’ Açıklamalarının bilimsel verilerden uzak olduğunu söyledi. İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; İncefikir, “Eğer ülkedeki enflasyon doğal afete, kuraklığa, zirai dona bağlanacaksa, ekonomi bakanlıklarının ve tarım bakanlıklarının hiçbir işlevi yok demektir. Bırakalım doğa bir şekilde ekonomiyi yönetsin ya da doğanın kendisinin sunduğu rekolteler ya da arz talep dengesine göre bir ekonomik şekil oluşsun.” Dedi. Ülkedeki rekoltelerin, arz talep dengesini sağlamamız gereken bir oluşuma, yapıya ihtiyacımız olduğuna değinen Cahit İncefikir, “Tamamen doğaya bırakırsak zaten doğa kendi yapısı içerisinde bunu bir şekilde sürdürecek, devam edecektir. Onun için bizlerin ve bakanlıkların enflasyonu bu tip şeylere yansıtmaları, bununla ilişkilendirmeleri doğru değildir. Oysa bu tamamen bizlerin öngördüğü bilimsel çalışmalarla, bu riskleri görüp önceden neler ekmemiz gerektiğini, hangi dönemlerde ne ekmemiz gerektiğini, bununla ilgili ülkedeki rekolteleri, arz talep dengesini sağlamamız gereken bir oluşuma, yapıya ihtiyacımız var.” Diye konuştu. Kuraklığın bundan sonra da devam edeceğini ve bu bağlamda çalışmaların yapılmasının önemine vurgu yapan Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir şu açıklamalarda bulundu; “Çünkü önümüzdeki dönemlerde de kuraklık devam edecek. Bundan böylede olabilecek bu küresel ısınma don ve afetlere karşı bizim yapmamız gerekenler zaten birçok kez söylediğimiz, anlattığımız konular içerisinde yer alıyor. Doğaya bırakırsak doğa zaten kendi yapısı içerisinde bunu bir şekilde devam ettirecektir. Bizlerin öngörüp bilimsel çalışmalarla, ön alarak riskleri gözeterek, planlı öncelikler sağlayarak, hangi ürünü daha önce ekip, hangi dönemlerde etmemiz gerektiğini ya da bu tip afetlere karşı yatkın hangi cinsler, tohumlar onlarla bir şekilde tarımın yola devam etmesi gerekir. Onun için enflasyonist ortamlarda bu tip şeyleri kullanmamak adına bilimsel çalışmalara devam etmek gerekir. Lisanslı depoculuğu her zaman söylediğimiz gibi geliştirilmesi gerektiğini ürünlerin bol olduğu senelerde ya da bu arz talep dengesinin sağlandığı senelerde bu lisanslı depoculukla bir şekilde ülkenin önümüzdeki arz talep dengesi adına bir şekilde depolanması, harmanlanması gerekir. Tarımsal afetler kuraklık Zirai don ve buna benzer tarımsal faaliyetler yapılırken karşımıza çıkacak bu afetlerin önümüzdeki süreçlerde de devam edeceği bir gerçek. Tahmin ettiğimiz meteorolojik verilerin bundan böyle kuraklık, don ve buna benzer doğal afetlerle tarımımız mücadele etmeli. Dolayısıyla tarımsal afetlere, dona ve küresel ısınmanın getirdiği handikapları dezavantajları yok etmenin yolları, bilimsel çalışmalar ile öngörülebilir tarım yapmak ve kuraklığa yatkın ürünler yetiştirmekten geçer. Zaten iklim değişikliği ile beraber bitkisel üretimde yaşamış olduğumuz sorunlar nedeniyle çiftçilerimiz çok zor günler geçiriyor. Ayrıca son yıllarda piyasadaki daralma nedeniyle talep eksikliği, yatırımların düşmesi ve faizlerdeki yükselme sebebiyle tarım sektörümüz olumsuz etkilendi. Unutmamalıyız ki, tarım, gıda güvenliğimiz ve gıdada dışa bağımlılığımızın olmaması için önemli ve stratejik bir sektördür. Ancak ucuz finansmana ulaşamayan çiftçi, ya girdilerinden kısıyor ya da yüksek faizle borçlanarak üretim maliyetini arttırıyor. Hal öyle olunca da kar değil zarar etmekte ve sektörden kopmalar ile karşı karşıya kalıyoruz. O bakımdan üretimde süreklilik ve gıda enflasyonunun düşmesi için üretimin ihtiyacı olan kredilerin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.” Küresel İklim Krizini Sık Sık Gündeme Taşıyoruz Son 30-35 yıldır küresel iklim değişikliği konusunda bilim adamlarımız uyarıda bulunuyor. Bunun etkisinin de özellikle tarımdaki sonuçlarını sık sık dile getirmekte, gündemde tutmaya çalışmaktayız. Zaten yer yaz mevsiminde işte ‘Yüzyılın sıcakları yaşandı. Tarihi sıcaklıklar olacak. Görülmemiş sıcaklar geliyor’ vb. açıklamaları görmekteyiz. Özellikle son yıllarda meydana gelen orman yangınlarını da eklediğimizde gerçekten ciddi sorunlar dünyamızı bekliyor. Sonuçta doğanın yok olması, tüm canlıları ciddi şekilde etkileyecektir. Çünkü dünyamız bir, yaşam alanlarımızı bir. Yaşadığımız dünya bir. Yıpranan dünyamız, bizim de yaşamımızı yıpratır. Yaşanan değişimler tarımda etkisini bariz şekilde kendini göstermeye başladı. Rekolte düşüşleri oluyor. Hatta bazı türlerin ise neredeyse yetiştirilememesiyle karşı karşıya kaldık. Ülkemizin, küresel ısınmanın muhtemel etkileri açısından, risk grubu ülkeler arasında yer aldığı, gelecekte özellikle Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimizin iklim değişikliğinden daha çok etkileneceğini tüm bilim insanları söylüyor. Çok değiş şuan yaşadığımız yılı örnek verecek olursak, kış mevsimi kurak geçti. Zamansız zirai don oldu. İlkbaharda aşırı sıcaklar ile karşı karşıya kaldık. Derken narenciyede bazı türleri adeta yok etti. Ağaçlar kurudu. Sadece geride kalan kış mevsiminde yaşanan iklim değişimi dahi bu sezon özellikle meyvelerde rekolte düşüklüğüne neden oldu. Ve daha narenciyedeki etkiyi hasat zamanı göreceğiz. Tüm insanlığa düşen tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak, acilen çözüm üretmek. Bunun için kuraklık olmadan alınacak tedbirler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalar lazım. Öncelikle mevcut doğamızı korumalı, tahrip olan yerler hemen yenilenmelidir. Kuraklıktan önceki dönemde alınacak tedbirler ve kuraklık yaşanırken atılacak adımlar ayrı ayrı planlanmalıdır. Yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak elimizdedir. Ülkemiz sahip olduğu iklim rejimi özellikleri ve çok dalgalı ve aktif topoğrafik yapısıyla Dünyanın arazi bozunumuna karşı hassasiyeti yüksek ve çölleşme riski taşıyan ülkeler arasında yer almaktadır. Yaklaşık 78 milyon hektarlık yüzey alanımızın 20 milyon hektarı kurak alanlardan; 31 milyon hektarı ise yarı-kurak alanlardan oluşmaktadır. Türkiye’de arazi bozunumuna uzanan süreç sadece iklimsel olgular ile sınırlı değildir. Yanlış ve amaç dışı arazi kullanımı, aşırı otlatma, ormansızlaştırma, endüstriyel aktiviteler ve şehirleşme ve bunlara bağlı kirlenme gibi unsurlar da Ülkemizdeki toprak kaynaklarımızın bozunumunu hızlandıran diğer önemli faktörlerdir. Dünya nüfusu hızla artıyor ve 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı öngörülür. Belki daha fazla artacaktır. Artan bu nüfusu beslemek için dünya gıda üretiminin paralel artması gerekiyor. Tüm dünya tarımda arazi tahribatının tersine çevrilmesinin öneminin her geçen gün arttığının farkında. Modernleşme değimiz 21.yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorunların başında iklim değişikliği ve küresel ısınma geliyor. Bu değişim ile beraber başlıca arazi bozulum sebepleri olan çölleşme, su ve rüzgâr erozyonu, çoraklaşma arasında zincirleme bir reaksiyon süregelmektedir. Aşırı, plansız ve bilinçsiz kullanım ve tüketim, doğal kaynakları tehdit eden hatta bozulma sürecinin sonrası sürdürülebilir gıda güvenliğinin tehlikeye sokan, çevresel ve yerel/uluslararası politik dengelerin olumsuz etkilemekte olan arazi tahribatı çağımızın en önemli sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çölleşme, arazi bozulumu ve kuraklık sorunları dikkate alınarak kalıcı çözümler bulunmalı ve hatta küresel olarak düşünülmeli ve acilen hayata geçirilmelidir. Sürdürülebilir arazi/toprak yönetimi, sürdürülebilir toprak ekosistem bağıntıları ve hizmetleri, arazi bozulumunun azaltılması/dengelenmesi, bozulmuş alanların geri kazanımı ile gelecek kuşaklar için arazi kaynaklarının güvence altına alınması son derece önemlidir. Tüm dünyayı tehdit eden ve günümüzde etkileri giderek daha şiddetli bir şekilde hissedilen iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve tarımsal gıda üretiminin çevresel sürdürülebilirliğini güvence altına almak için küresel ve ulusal düzeylerde eylem planları hayata geçirilmelidir.”

Zirai don ödemeleri 2025 takvimi: Destek ne zaman yatacak, kimler yararlanacak? Haber

Zirai don ödemeleri 2025 takvimi: Destek ne zaman yatacak, kimler yararlanacak?

2025 yılında yaşanan zirai don afetinin ardından çiftçilerin merakla beklediği zirai don ödemeleri takvimi Resmi Gazete’de yayımlandı. 1 Şubat - 13 Nisan 2025 tarihleri arasında meydana gelen don olaylarından zarar gören ürünler için destek ödemesi yapılacak. Ödemeler, girdi maliyetleri ve hasar oranlarına göre hesaplanarak T.C. Ziraat Bankası aracılığıyla üreticilerin hesaplarına aktarılacak. Zirai don ödemeleri ne zaman yapılacak? Ödemeler, 30 Nisan - 24 Temmuz 2025 tarihleri arasında sisteme girilen veriler üzerinden hesaplanacak. Tarım ve Orman Bakanlığı, elektronik ortamda bankaya ilettiği destekleri, banka üzerinden çiftçilere ödeyecek. Ödeme sırasında banka, ödenen tutarın %0,5’i oranında komisyon alacak. Zirai don desteği hangi ürünleri kapsıyor? 2025 üretim yılı için don afetinden zarar gören Antep fıstığı, armut, ayva, badem, ceviz, elma, erik, fındık, kayısı, kiraz, limon, mandalina, portakal, şeftali/nektarin, üzüm ve vişne ürünleri destek kapsamına alındı. Karar, 1 Şubat - 13 Nisan 2025 tarihleri arasında don afetinin yaşandığı illerde, ürünlerinde %20 ve üzeri hasar tespit edilen çiftçileri kapsıyor. Zirai don ödemelerinden kimler yararlanacak? Destekten, tarım sigortası olmayan, sigortası olup don teminatı bulunmayan veya sigortasında don teminatı olmasına rağmen tazminat alamayan çiftçiler faydalanabilecek. Kamu kurum ve kuruluşları ile tazminat alan üreticiler destekten yararlanamayacak. Haksız ödemelere dikkat Tarım ve Orman Bakanlığı, ödemelerin denetimini sağlayacak. Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında hukuki işlem başlatılacak ve ödemeler faiziyle birlikte geri alınacak.

Çakır: Zirai don nedeniyle zarar gören çiftçiler destekle nefes alacak Haber

Çakır: Zirai don nedeniyle zarar gören çiftçiler destekle nefes alacak

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, zirai don nedeniyle bölgede oluşan ciddi kayıpların ardından çiftçilere sağlanacak desteklemeyi değerlendirdi. Çakır, “İlk günden itibaren sahadaydık, üreticimizin yanında olduk. Resmi Gazete’de yayımlanan desteklerle birlikte, hasarın geri ödenme şartları netleşti. Bu süreçte emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” dedi. "Desteklerin sezon öncesinde açıklanması doğru bir adım" 2026 yılı tarım desteklerinin sezon öncesinde açıklanmasını çok yerinde bulduklarını ifade eden Çakır, "Bu, tarım dünyasının yıllardır talep ettiği bir konuydu. Çiftçinin belirsizlikten kurtulması ve önünü görebilmesi için desteklerin tohum tarlaya düşmeden açıklanması gerekiyordu. Bu kez doğru olan yapılmıştır. Kararın alınmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz" diye konuştu. Çakır, alınan kararın yalnızca meyve üreticileri için değil; arpa, buğday, mısır, ayçiçeği ve taze sebze gibi stratejik ürünler için de önemli olduğunu vurgulayarak, "Artık çiftçi ne ekmeliyim diye düşünmeyecek, Tarım Bakanlığı da daha etkin bir planlama yapabilecektir. Bu noktada doğru tarımsal veriler oluşturmak için tarım sayımının sağlıklı yapılması gerekiyor. Tarım İl Müdürlüklerimizle birlikte uyum içinde çalışıyoruz. Ürün bazlı destekler netleştikçe tarımsal verimliliğin artacağına ve hem üreticinin hem tüketicinin yarar sağlayacağına inanıyoruz" ifadelerini kullandı.

Ürünleri zarar gören çiftçilere zirai don desteği Haber

Ürünleri zarar gören çiftçilere zirai don desteği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, 2025 yılında meydana gelen zirai don nedeniyle meyve alanlarında ürünleri zarar gören çiftçilere destekleme ödemesi yapılacak. Resmî Gazete’nin 14 Eylül 2025 tarihli sayısında yayımlanan karara göre, ürünlerinde yüzde 20 ve üzerinde hasar tespit edilen çiftçiler, destekleme ödemelerinden yararlanabilecek. Hesaplamalarda, 1 Eylül 2024–13 Nisan 2025 tarihleri arasında üreticinin yaptığı masraflar esas alınacak. Karar kapsamında, Türkiye genelinde 65 ilde ve 16 ürün için destekleme ödemesi yapılacak. Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Ankara, Antalya, Bursa, Konya, Manisa, Malatya, Kayseri, Şanlıurfa, Gaziantep, Samsun ve İzmir’in de aralarında bulunduğu iller destekten yararlanacak. Destekleme ödemesi yapılacak ürünler arasında antep fıstığı, armut, ayva, badem, ceviz, elma, erik, fındık, kayısı, kiraz, limon, mandalina, portakal, şeftali/ nektarin, üzüm ve vişne yer alıyor. Kararın ekinde yayımlanan listeye göre, ödemeler ürün bazlı girdi maliyetleri dikkate alınarak yapılacak. Buna göre: Antep fıstığı, armut, ayva, badem, ceviz, elma, kayısı, portakal ve üzüm için girdi maliyeti 5.000 TL/dekar, Fındık için 4.200 TL/dekar, Kiraz için 6.500 TL/dekar, Limon için 4.500 TL/dekar, Vişne için 5.500 TL/dekar olarak belirlendi. Bu rakamlar, hasar oranlarına göre ve hasar alanlarına göre ödenecek. Ödemelere bu ay içinde başlanacak. Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtları bulunan, Hasarları il/ilçe tarım müdürlüklerince tespit edilen, Tarım sigortası yaptırmamış veya tarım sigortası olup don teminatı bulunmayan çiftçiler, destekleme ödemelerinden yararlanabilecek. Kasım ayına kadar 46,5 milyar lira hesaplara yatacak Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamada, bu kapsama giren 420 bin üretici olduğunu ve bu üreticilere yaklaşık 23,5 milyar lira destek ödemesi yapılacağını ifade etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hasar tespitlerinin sonucunda, TARSİM sigortası kapsamındaki 50 bin 300 üretici için de toplam 23 Milyar Lira hasar tazminatı ödeneceğini; böylece toplamda 470 bin üreticiye, toplam 46,5 milyar liralık desteğin Kasım ayı sonuna kadar çiftlerin hesaplarına yatırılacağını açıklamıştı.

Barut: Zirai don felaketinden etkilenen çiftçinin yaraları hâlâ sarılmadı Haber

Barut: Zirai don felaketinden etkilenen çiftçinin yaraları hâlâ sarılmadı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, zirai don felaketinin üzerinden aylar geçmesine karşın zararların karşılanmasına yönelik verilecek desteklerin yetersizliğine ve ödemelerin Kasım ayına sarkıtılmasına tepki gösterdi. Şubat ayında Doğu Akdeniz'de, Nisan ayında ise yurdun her yanında yaşanan zirai don felaketinin, tarımsal üretime ve çiftçilere tarihte görülmemiş şekilde zarar verdiğini hatırlatan Barut, "Ekili ve dikili tarım alanları bitti, sadece bu yıl değil çiftçinin gelecek yılları ve emeği heba oldu. Maddi zararın tahmini boyutu 200 milyar liranın üstünde. Aradan geçen bunca zamanda çiftçinin yaralarını sarmayıp zararını karşılamayanlar, şimdi zirai don mağduru çiftçilere 46,5 milyar liralık ödeme yapılacağını müjdeliyor. Onu da Kasım ayında yapacaklarını söylüyorlar. Kapsamlı ve yeterli destek verilip çare olunmasını istiyoruz" dedi. “Doğu Akdeniz’deki zirai donun hasarları hâlâ giderilmedi” Türkiye'de Şubat-Nisan dönemlerinde yaşanan zirai don olayına ilişkin kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nda hala bir sonuç alınamadığını anımsatan Barut, "Doğu Akdeniz'de yaşanan zirai don felaketinin üzerinden 6 ay, Nisan ayında Türkiye'nin dört bir yanında meydana gelen afetin üzerinden 4 aydan fazla zaman geçti. Hala yaralar sarılmadığı, üreticinin feryadı duyulmmadığı ve etkin adımlar atılıp tarıma ve çiftçiye destek verilmediği gibi şimdi aklımızla alay eder gibi göstermelik destek açıklamalarıyla, onu da Kasım ayına erteleyerek sorunu çözmek yerine daha da büyütüyorlar" şeklinde konuştu. “Çiftçinin kanayan yaraları sarılmalı” Ayhan Barut, zirai don zararlarının karşılanması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Artan maliyetler, kuraklık, aşırı sıcak, zirai don ve dolu gibi felaketlerin yanı sıra ürünü para etmediği için mağdur olan çiftçiler borç batağına saplandı. Ülkemizin gıda egemenliği tehlikeye düşmüş, açlık ve kıtlık riski büyümüştür. Bir an önce çiftçinin kanayan yaraları sarılmalı, tarımsal üretime yeterli destek verilmelidir. Şimdi zirai don felaketi için TARSİM yaptıran 50 bin kişinin 23 milyar lira, sigorta yaptırmayan 420 bin çiftçinin de 23,5 milyar lira alacağını açıkladılar. Bu bile gösteriyor ki TARSİM uygulaması işlevsel değil, teşvik edici değil. Bu sistemin yeniden ele alınıp düzenlenmesi şart. Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) poliçeleri uygun hale getirilmeli, raporlar karmaşadan uzak olmalı, çiftçi lehine kolaylaştırılmalı, yüksek bedelli prim sisteminden vazgeçilmelidir. TARSİM yaptıranların ödemesi hemen gerçekleştirilmelidir. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi borçlarıyla ilgili 3 yıl süreli faizsiz erteleme dışında limitler yükseltilerek sübvansiyonlu olarak çiftçinin finansmanla ilgili sorunu çözülmelidir. Sulama ve elektrik bedelleriyle ilgili acilen düzenleme yapılmalı, tohumdan fidana, gübreden zirai ilaca, mazottan fideye tüm maliyet kalemlerinde çiftçiye ayni ve nakdi yardımlar sağlanmalı, çiftçinin ihtiyacı giderilmelidir. Özellikle TARSİM ile ilgili düzenlemeler ele alınırken sıcaktan dona kadar doğal afetlerle mücadele önlemlerinde çiftçinin önü açılmalı, teknolojiden yararlandırılmalı, üreticilere önce rol üstlenilerek destek verilmelidir."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.