TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İslam inancında mezarın üstünde ateş ya da mum yakmak var mıdır? 

Yazının Giriş Tarihi: 23.09.2022 16:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2022 16:01

      Kabrin üstünde ateş ya da mum yakmak dinen uygun değildir. Bu ve benzeri örf ve adetler inancımızda yeri olmayan, aynı zamanda da ölüye hiçbir faydası olmayan birer bidattir.  

      İslam inancında yeri olmadığından, daha da ötesi bidat ve hurafe olduğundan bu tarz adetlerden sakınmak gerekir.  

     Bunların yerine mezarlıkta bilen kimse Kur’an okumalı ya da okutmalıdır. İmkanı yoksa en azından bir fatiha okumalı, ölüye dua etmelidir. Çünkü bu dua ve okuma ölüye bir fayda verir. Ancak ateş veya mum yakmanın ölüye hiçbir faydası olmaz. 

 

Cemaatle namazdan sonra topluca tespih çekmek bid'at mıdır? 

       Namazlardan sonra bilinen şekliyle zikirleri çekmek, sahih hadislerle tavsiye edilmiştir. Bu tesbihat topluca çekilebileceği gibi, münferit olarak da camide veya cami dışında çekilebilir. Bu nedenle, cemaatle namazdan sonra topluca tespih çekmek bid'at değildir. Bilakis güzel bir davranıştır. 

 

Süt çocuğu olması için kaç yaşına kadar emzirmek icab eder? 

              Süt akrabalığının meydana gelmesi için, Şafii, Maliki, Hanbeli ve Hanefi mezhebinin iki imamına göre süt emen çocuğun iki yaşını doldurmamış olması gerekir. 

            Ebu Hanifeye göre ise, süt emen çocuğun süt çocuğu kabul edilebilmesi için 2,5 yaşını doldurmamış olması gerekir. 

           Yani genel kanaat ve müctehidlerin çoğunluğu göre süt akrabalığının ortaya çıkması için süt emen çocuğun iki yaşından küçük olması gerekir. Iki yaşından sonra süt emilse de Ebu Hanife dışındaki fıkıhçılara göre süt akrabalığı meydana gelmez. 

 

Çalışan anne gelirinden baba gibi evine harcamak zorunda mı?   

      İslam’da mal hürriyeti vardır. Yani erkeğin kazandığı malı kendisine, kadının kazandığı mal kendinedir.  İslam’a göre herkes kendi malının sahibi ve tasarruf yetkilisi olduğundan ne kocanın ne de bir başkasının kadının malını nereye, nasıl ve ne kadar harcaması gerektiği gibi konularda karışma hakkı yoktur. Kadın dilerse malı yiyer, dilerse dağıtır, dilerse kocasına veya bir başkasına verir. Kimse bu konuda onu zorlayamaz. Kocanın o mal üzerinde bir yetkisi yoktur. Nitekim Allah’u Teâlâ  bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: 

      “Müminler! Kendilerinden hoşlanmadığınız halde kadınlara mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Onlara verdiğinizden geri almak için baskı da yapmayın; ispatlanabilir bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Onlarla marufa uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız bakarsınız ki, siz bir şeyden hoşlanmıyorsunuz ama Allah onda bir çok hayırlar yaratacak olabilir.” (Nisa 4/19) 

       Dolayısıyla anne evine gelirinden harcamak zorunda değildir. Aynı şekilde koca da hanımının kazancına el koyamaz. Ama kadın dilerse gelirinden hayat müşterektir deyip çocuklarının eğitimi, evin geçimi ya da bir başka iş için kocasına verebilir.  

 

Günün Ayeti 

“Allah’dan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.” 

Âl-i İmrân, 3/134. 

 

Günün Hadisi 

“Ölülerinize (ölüme yaklaşanlara) lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz” buyurmuştur (Müslim, “Cenâiz”, 1-2). 

 

Günün Sözü 

Dost dertte, olgun adam hiddette belli olur. 

Arap Atasözü 

 

Günün Dausı 

Allah’ım bizi Müslüman olarak yarattın, Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak vefat ettir. 

 

Bunları biliyor muyuz? 

Sünnet-i Müekkede 

Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terk ettikleri işler ve ibâdetler. Buna, Sünnet-i hüdâ da denir. 

 

Günün Nüktesi 

Bir veli bir deli Hikayesi… 

  Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler. Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslim’de şikayet filan yoktur. Derler ki:  

– Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi?  

Omuzlarını silkerek cevap verir:  

– Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!…  

– Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?  

Cevap verir:  

– Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!…  

Büsbütün meraka düşerler.  

– Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.  

Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.  

Der ki:  

– Allah, Âdem’i topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.  

Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdem’in bedenine girmesini emretti.  

Öfke:  

–  orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!…  

Rabbimiz buyurdu:  

– Ey öfke! Sen Âdem’in bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdem’in bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.  

Ebu Müslim burada der ki :  

– İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin, aklım gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.  

Ebu Müslim burada şunu da ilave eder:  

– Tabii der, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer, ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar, bu sabır devam eder.  

Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:  

– İşte der ey dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutluluk vesilesi olacak.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.