TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kaya yeni eğitim öğretim yılını değerlendirdi

Kırtasiye harcamalarının astrolojik bir rakama ulaştığını vurgulayan Kaya, “Bir yıl önce bir ilkokul öğrencisinin kırtasiye gideri en az 233,80 lira iken, bu yıl aynı durumdaki bir öğrencinin kırtasiye harcamaları en az 710 liradır” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 18.09.2022 18:40
Haber Güncellenme Tarihi: 18.09.2022 18:40
Kaynak: Haber Merkezi
ilkhaber-gazetesi.com
Kaya yeni eğitim öğretim  yılını değerlendirdi

Bayram BULUT/ÖZEL HABER

 

ADANA (İLKHABER) - Kırtasiye harcamalarının astrolojik bir rakama ulaştığını vurgulayan Kaya, “Bir yıl önce bir ilkokul öğrencisinin kırtasiye gideri en az 233,80 lira iken, bu yıl aynı durumdaki bir öğrencinin kırtasiye harcamaları en az 710 liradır” dedi.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Adana Şube Başkanı Hüseyin Kaya, 2022-2023 eğitim öğretim yılına dair eğitimde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini içeren tespitlerini muhabirimize anlattı.  Kaya, öğrenci velilerinin servis ve kayıt parası altında yüksek ücretlerle karşı karşıya olduğunu söyledi. 2022-2023 eğitim öğretim yılı, Türkiye’de eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açıldığını anlatan Kaya, “Yıllardır okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemişken, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitim sorunu 2022-2023 eğitim öğretim yılı başında da varlığını sürdürmektedir” diye konuştu.

Okulların sürekli rekabet içinde olduğunu vurgulayan Kaya, “Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar ve farklı bölgelerdeki okullar sürekli birbirleriyle rekabet içine sokulmuş durumdadır. Okullarda, özellikle eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmesinin ardından sınıfsal bölünmeler geçmişe oranla çok daha net bir şekilde yaşanmaya başlamıştır. Okullarda aidat veren sınıf, aidat vermeyen sınıf ayrımları yapılmakta, aidat veren öğrenciler fiziksel olarak daha temiz ve daha donanımlı sınıflarda okurken, aidat vermeyen öğrenciler daha az donanımlı sınıflarda ve sağlıksız koşullarda eğitim görmektedir” şeklinde konuştu.

 

Geçtiğimiz yıllar içinde devlet okullarına ihtiyaç kadar ödenek ayrılmamasının, kaçınılmaz olarak öğrenci velilerinin eğitimin finansmanına doğrudan katılımını beraberinde getirdiğini savunan Kaya, “Başta ‘gönüllü bağış’ adı altında toplanan kayıt parası olmak üzere, hemen her okulda çok sayıda kalemde para toplanarak eğitim harcamaları büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmaktadır. Ülkemizde halkın büyük bölümünün asgari ücret ya da asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştığı dikkate alındığında velilerin öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacağı, özellikle birden fazla çocuğu okula gidecek olan dar gelirli velilerin zorunlu ihtiyaçları dahi karşılamasının mümkün olmadığı görülmektedir” diye konuştu.

 2022-2023 eğitim öğretim yılı başlarken veliler öğrencilere için harcayacakları ödemeler hakkında yapılan araştırmadan örnekler veren Kaya, “İlkokul 1. Sınıfa başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 2 bin 840 TL ödemek durumundadır.  Ortaokula başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 3 bin 180 TL ödemek durumundadır.  Liseye başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 3 bin 270 TL ödemek durumundadır. Geçtiğimiz yirmi yıl içinde bir velinin çocuğu için yaptığı eğitim harcaması katlanarak artmıştır.  Eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği nedeniyle uzun zamandır kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalan devlet okulları çözümü bu yıl da velilerin cebinde aramıştır. Yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla birlikte okullarda kayıt parası ve zorunlu bağış uygulamaları gündeme gelmiştir. Her kayıt döneminde velilerden istenen ‘kayıt parası’ ve ‘bağış parası’ bu yıl velileri geçmiş yıllara göre daha fazla zorlamıştır. Bunların dışında velilerden ‘ihtiyaç maddeleri’ listesi adı altında ‘A4 kâğıdı, kâğıt havlu, sıvı sabun, tuvalet kâğıdı’ vb. gibi diğer ürünler için 300 ila 500 TL arasında para istenmektedir” dedi.

 

Kırtasiye harcamaları en az iki kat arttığını savunan Başkan Kaya, “Okul hazırlıklarında velilerin en önemli gider kalemini kırtasiye harcamaları oluşturmaktadır. Bir yıl önce ilkokula başlayan bir öğrenci için en ucuz zincir marketlerde 234 TL’ye alınan kırtasiye malzemeleri bugün en az 3 kat artışla 710 TL’ye alınabilmektedir.  2021 yılında 45 TL olan okul çantası şuanda 149,95 TL olmuştur. Beslenme çantası fiyatı 34,50 TL iken, 79,50 TL olmuştur. Çocukların kullandıkları suluk 15 liraya satılırken, bu yıl 49,75 TL olmuştur. 2 adet 60 yapraklı defter fiyatı 10 TL’den 24 TL’ye çıkmıştır. 30 yapraklı müzik defteri 3 TL’den 9 TL’ye yükselmiştir. Makas 4,50 TL’den, 12,50 TL’ye, 12’li kalem 12,50 TL’den, 49,50 TL’ye, kalemtıraş-silgi seti 7,95 TL’den, 19,95 TL’ye, kalem kutusu 8,95 TL’den, 18,50 TL’ye,  24’lü kuru boya 12,95 TL’den, 49,95’ye, 18’li pastel boya 22,50 TL’den, 59,90 TL’ye, 12’li keçeli kalem 16,95 TL’den, 49,95 TL’ye, abaküs 15 TL’den, 49,90 TL’ye, 1 top A4 kağıdı 24,50 TL’den, 87,90 TL’ye çıkmıştır. Geçen yıl bu ürünlerin toplamı 233,80 TL’ye mal olurken, 2022 yılında ise bu rakamın toplamı 710,25 TL olmuştur” şeklinde konuştu.

 

Kırtasiye harcamalarının astrolojik bir rakama ulaştığını vurgulayan Kaya, “Bir yıl önce bir ilkokul öğrencisinin kırtasiye gideri en az 233,80 lira iken, bu yıl aynı durumdaki bir öğrencinin kırtasiye harcamaları en az 710 liradır. Milyonlarca insanı etkileyen ekonomik kriz, TL’de yaşanan değer kaybı ve yüksek enflasyon nedeniyle diğer bütün harcama kalemlerinde olduğu gibi, kırtasiye harcamalarında da astronomik artışlar yaşanmıştır.  Eğitim-öğretimin hukuken parasız olduğu temel eğitimde velilerin ceplerinden yapmak zorunda kaldığı eğitim harcamaları her geçen yıl artmakta, veliler çocuklarını kimi zaman borçlanarak, kimi zaman bankalardan ‘eğitim kredisi’ çekerek, kimi zaman da gıda harcamalarından kısarak okutmak zorunda bırakılmaktadır” ifadelerini kullandı.. 

 

Öğrencilerin beslenme sorununa çözüm üretilmelisi gerektiğini de sözlerine ekleyen Kaya, “Eğitim ve öğretimde öne çıkan en önemli sorunlardan birisi de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Hız kesmeden devam eden zamlar, enflasyonun üç haneli rakamlara ulaşması ve alım gücünün gün geçtikçe düşmesi mutfaktaki yangını büyütürken, artık temel besin gıdalarına dahi ulaşmak zorlaşmıştır. Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda bir litre kutu sütün 20 lira, bir yumurtanın 2 buçuk lira, en uygun yerlerde bir kilo kıymanın fiyatı 120 lirayı aşmıştır. Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu bilinmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir” şeklinde konuştu.

Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olduğunu işaret eden Kaya sözlerini şöyle sürdürdü;

“Devlet okulları yıllardır adeta ‘kendi yağıyla kavrulmak’, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre derslik başına düşen öğrenci sayısı gerçekte olduğundan düşük gösterilmesine rağmen, özellikle yoksul emekçi mahallelerinde Türkiye ortalamasının çok üzerinde kalabalık sınıf sorunu yaşanmaktadır. Okulların fiziki donanımı, en temel eğitim araç gereçlerinin olup olmaması, okulda öğrencilerden para toplanıp toplanmamasına göre değişiklik göstermektedir. 

Eğitim bütçesinin dışında oluşturulan fiili okul bütçelerinin tamamına yakını öğrencilerden çeşitli adlar altında toplanan aidatlar, okullarda yapılan kermesler, okul salonlarının şirketlere kiraya verilmesi, bazı okul salonlarının düğün, nişan ve benzeri ‘sosyal etkinlikler’ için kiralanması, okul bahçelerinin otopark yapılması vb. gibi etkinliklerden karşılanmaktadır.” 

 

OKULU BIRAKMA

Başkan Kaya, Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında okulu erken bırakma alanında ilk sırada yer aldığını dile getirerek, “Eğitimini yarıda bırakanların sayısı bölgelere göre farklılık gösterirken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde okulu terk edenlerin oranı diğer bölgelere oranla daha fazladır. Kız çocuklarının okullaşma oranında görece artış olmasına rağmen, bu artışın mezuniyet oranlarına bire bir yansıdığını söylemek mümkün değildir. Okula kaydı yapılan öğrencilerden ne kadarının eğitime devam edip etmedikleri denetlenmemektedir. Buna rağmen MEB’in açıkladığı veriler, okul terki ve devamsızlık konusunda en sıkıntılı kurumların ortaöğretim kurumları olduğunu göstermektedir. Eğitimde sınav odaklı uygulamalar, gelecek kaygısı, öğrenci özerkliğinin sınırlılığı, okul güvenliğine ilişkin fiziki-psikolojik tartışmalar ile katı disiplin uygulamaları okullarda algılanan stresi ve devamsızlığı artırmaktadır.

Zorunlu eğitimin bir sonucu olarak ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin okula devamları zorunludur. Eğitimle ilgili yasal düzenlemelere göre çocukların okula devamından hem veliler hem de okul yönetimi sorumludur. Çocukların devamsızlıkları, okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen, ilkokullarda sınıf öğretmeni, ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında ise okul yönetimi tarafından e-Okul sistemine işlenmekte ve yöneticiler tarafından takip edilmektedir” dedi.

DEVAMSIZLIK

Öğrencilerin okul devamsızlığı konularına değinen Başkan Kaya, “Eğitim sisteminde son yıllarda öğrencilerin okul devamsızlığında artış yaşanmasında MEB’in uygulamalarının da etkisi vardır.  Eğitimin giderek paralı hale gelmesi, ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin eğitimlerini yarıda bırakmasında önemli bir etkendir. Eğitimin bütün kademelerinde kamu kaynakları ile finansman yapılmalı, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasından vazgeçilerek, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır. Öğrencilerin okudukları okulun yeteneklerini ve yaratıcılıklarını ortaya koymalarına olanak tanıtıp tanımaması okulu bırakma eğilimi üzerinde etkili olan önemli başka bir faktördür. Bu nedenle öncelikle mevcut ezberci, rekabetçi, elemeye dayalı ve sınav merkezli eğitim anlayışı derhal terk edilmelidir. Okul devamsızlığı ve okul terki kapsamında ele alınan öğrencilerin eğitimlerini yarıda bırakmaları durumu ciddi sosyal ve ekonomik sonuçlar doğurmaktadır. Yapılması gereken eğitimin kamusal niteliğini arttırmak, öğrencilerin eğitim sistemi içinde daha uzun süre kalmasına yönelik somut politikalar geliştirmektedir. Söz konusu politikalar, öğrencinin okul terki noktasına gelmeden önceki süreci analiz ederek öğrenciler için anlamlı bir okul iklimi oluşturmayı hedeflemelidir” diye konuştu.

 

ÖĞRENCİLERİN BARINMA SORUNU

Çok sayıda öğrencinin ev kiraları ve yurt fiyatlarının yüksekliği nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldığını anımsatan Başkan Kaya sözlerini şöyle sürdürdü;

“Artan enflasyon ve zamlar öğrencilerin barınma krizini büyütmektedir. Geçen yıl ‘Barınamıyoruz’ diyen üniversite öğrencileri için bu yıl daha da zor geçecektir. Üniversite kayıtları için farklı illere giden çok sayıda öğrenci kayıt heyecanını yaşayamadan barınma derdine düşmüştür. Devlet yurtlarında yer bulamayan öğrenciler artan ev kiraları ve özel yurt ücretleri karşısında ne yapacağını şaşırmış durumdadır. Ailesinin yaşadığı il dışında üniversiteye giren asgari ücretli ya da ortalama gelire sahip bir ailenin çocukları için barınma sorunu bütün sorunların önüne geçmiş durumdadır. 2022 Temmuz ayından itibaren asgari ücrete yüzde 29,3 ara zam yapılmış olmasına rağmen, Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarına yüzde 80’e varan oranlarda zam yapılması, bu yurtlarda kalan öğrencilere yapılmış büyük bir haksızlık olmuştur. 

2002’de Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı 191 yurt varken 2020’de bu sayı 773’e çıkmış, ancak yurt sayısının öğrenci sayısı ile orantılı artmaması sonucunda çok sayıda öğrenci barınma sorunu yaşamaya başlamıştır. Aynı dönemde özel yurtların sayısı iki kat artışla 2 bin 210’dan 4 bin 406’ya yükselmiştir. Özel yurtların 2 bin 894’ü dernek, 416’sı vakıf yurdu, diğerleri şahıs yurtları (368), ticari yurt (666) ve üniversite yurtlarıdır.”

KÖY OKULLARI AÇILMALI

20 bin 245 köy okulunun kapatıldığını belirten Başkan Kaya, “Eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmesinin ardından yeterli öğrenci olmaması gerekçe gösterilerek kapatılan çok sayıda köy okulu çürümeye terk edilmiş, köylerde yaşayan çocuklar birçok yönü ile sorunlu olan taşımalı eğitime mecbur bırakılmıştır. Büyük bölümü 4+4+4 düzenlemesi sonrası olmak üzere, geçtiğimiz 20 yıl içinde 20 bin 245 köy okulu kapatılmıştır. Köy okullarının yeniden açılabilmesi ve öğrencilerin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için geçtiğimiz aylarda bir yönetmelik değişikliği yapılmış olsa da sorun, tek başına yönetmelik değişikliği ile çözülecek kadar basit değildir. Yıllardır kapalı kalan ve büyük bölümü çürüyen, harabeye dönüşen köy okullarının 2022-2023 eğitim-öğretim yılına hazır hale getirilmesi için gerekli hazırlıklar yapılmamış, bütçeden yeteri kadar kaynak ayrılmamıştır. 

İnşaat sektörünün, Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve dövizdeki artışla birlikte sıkıntıya girmesi, yeni okul binası yapımını olumsuz etkilemiştir. MEB bünyesinde yeni okulların yapımı, eskiyen okulların bakım ve onarımı ile ilgili ihalelerin büyük bölümü maliyet artışları gerekçe gösterilerek iptal etmiş, öğrencileri fiziki alt yapısı yetersiz ve kalabalık sınıflarda öğrenim görmeye mecbur bırakılmıştır.

Köy okullarının yeniden açılması için gerekli altyapı hazırlıklarını yapması için nasıl bir planlama yapıldığı ve ne kadar kaynak ayırdığı konusunda hiçbir somut bilgiye ulaşılamamaktadır.  Açılacak köy okullarında öğretmen ve yardımcı personel istihdamı konusunda kadrolu ve güvenceli istihdam politikalarının benimsenmesi önemlidir. Eğitim öğretimin düzenliliği ve sürekliliği açısından köy okulları başta olmak üzere, hiçbir eğitim kurumunda geçici ya da güvencesiz istihdamdan kesinlikle uzak durulmalıdır” ifadelerini kullandı.

 Sözleşmeli öğretmen konularına değinen Başkan Kaya, “Sözleşmeli, ücretli ya da başka bir ad altında yapılan öğretmenlik uygulamalarının tamamına son verilmelidir. Ancak yıllardır fiilen uygulanan ücretli öğretmenlik gerçekliği önümüzdeki temel sorunlardan birisi olması nedeniyle eşit işe eşit ücret hakkının ve tüm özlük mesleki hakların bütün öğretmenler için uygulanması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülerek herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır” diye konuştu.

 

PERSONEL AÇIĞI İŞKUR ÜZERİNDEN KAPATMAYA ÇALIŞMAKTADIR

“2022 2023 eğitim öğretim yılı başı itibariyle okulların üçte ikisinde kadrolu yardımcı hizmetli bulunmamaktadır” diyen Başkan Kaya, “MEB, tıpkı ücretli öğretmen istihdamında yaptığı gibi her eğitim öğretim yılı başında personel açığını İŞKUR üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Eğitim öğretim yılı başında okullarda geçici olarak istihdam edilmek üzere İŞKUR bünyesinde Toplum Yararına Program (TYP) güvenlik görevlisi, temizlikçi, bakım ve onarım işçisi gibi alanlarda çok sayıda geçici sürede istihdam edilmek üzere personel alımları yapılmaktadır” dedi.

2021-2022 eğitim öğretim yılında 81 ildeki okullara TYP çerçevesinde 42 bin personelin geçici olarak görevlendirildiğini söyleyen Başkan Kaya sözlerini şöyle tamamladı;

“Aynı dönem 54 bini aşkın eğitim kurumu olduğu dikkate alındığında 12 bin eğitim kurumunda açık olduğu anlaşılmaktadır. TYP çerçevesinde atanan personel sayısının yetersiz olması nedeniyle yüzlerce okulda personel sıkıntısı yaşanması ve temizlik hizmetleri başta olmak üzere, pek çok hizmetin aksaması kaçınılmaz görünmektedir. 

TYP bünyesinde çalıştırılan işçiler, en fazla 9 ay çalışabildikleri için yıllık izin, kıdem tazminatı gibi haklardan faydalanamamaktadır. 9 ayın sonunda aynı işçi üç ay ara vererek aynı işyerinde tekrar çalıştırılabilmektedir.  Ancak yasal haklarını kaybetmektedirler.  Eğitimin ve bilimsel üretimin gerçekleşmesinde öğretmeninden yardımcı hizmetlisine, genel idari hizmetlerden teknik hizmetler ve TYP personeline kadar bütün emekçilerin kolektif emeği olduğu, eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde harcanan her emeğin, yapılan her işin önemli ve değerli olduğu açıktır. 

Eğitim gibi yaygın, düzenli ve sürekli olması gereken bir kamu hizmetinin güvencesiz ve geçici istihdam uygulamalarıyla sağlıklı yürütülmesi mümkün değildir.  

Eğitim kurumlarında çalışan mesai arkadaşımızın son derece kötü ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda bırakılması, düşük ücret ve sınırlı sosyal haklara sahip olmaları kabul edilemez. Bu konuda daha fazla mağduriyet yaşanmaması için hiçbir eğitim kurumunda geçici, taşeron, ücretli, sözleşmeli, TYP’li vb gibi hangi adla olursa olsun geçici istihdam uygulaması yapılmamalı, kadrolu ve güvenceli istihdam politikası benimsenmelidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.