Kocasından boşanan bir bayanın bir başkası ile evlenebilmesi için beklemesi gereken bir süre var mı?

     Boşanma, evliliğin feshi ve ölüm gibi bir sebeple evliliğin sona ermesi durumunda kadının yeni bir evlilik yapmadan önce beklemesi gereken süreye dini anlamda iddet denir. Karı koca nikah kıyıldıktan sonra ister zifafa girsin ister girmesin bu süreyi beklemesi lazım.

     Çünkü bu iddet, kadının önceki kocasından hamile olup olmadığının anlaşılması içindir. Aynı zamanda ölüm iddetinde kadının ölen kocasına hürmet ve saygı babından belli bir zaman diliminde evlenmeden beklemesi gerekir.

      İddet bekleme esas olarak kadının hamile olup olmadığının ortaya çıkması amacına yönelik olmakla birlikte onun sadece bu amaçla sınırlandırılması doğru değildir.

       Ölüm iddetinde bunun yaratılış açısından erkeklere göre daha duyarlı ve yuvaya daha bağlı olan kadının ölmüş kocasının hatırasına saygı ve yuvaya bağlılık simgesi olarak, boşanma iddetinde ise toplumun kötü zanda bulunmasını engellemeye, dolayısıyla kadının saygınlığının devamını sağlamaya yönelik bir önlem olarak değerlendirmek gerekir.

       Ölüm iddeti, kocası ölen kadın hamile ise çocuğunu doğurana kadardır. Şayet hamile değilse beklemesi gereken süre dört ay on gündür.

 

İnanç bakımından insanlar kaç kısma ayrılmaktadır?

     İnanma bakımından insanlar üç kısma ayrılmaktadırlar:

1. Mümin: İslâm dininin iman ve itikat esaslarını gerçekten kalben tasdik edip dili ile söyleyen(ikrar eden) kimsedir. Bunların yaptığı bu işe iman denir.

2. Kâfir: İslâm dininin iman esaslarına inanmayan Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeyen kimsedir. Bunların yaptığı bu işe küfür denir.

3. Münafık: Müslümanların arasında inandığını söylediği halde kalbi ile İslâm dininin iman esaslarına inanmayan kimsedir. Bunların yaptığı bu işe nifak denir. Dışı mümin, içi kâfir olanlardır. Hz. Peygamberin ifadesi ile münafıklar konuştuklarında yalan söylerler, söz verdiklerinde tutmazlar, emanete hainlik ederler.

 

Anız yakmak dinen caiz mi?

            Yeryüzü ve içerisindeki bütün varlıklar insan için var edilmiş ve kendisine emanet edilmiştir. Bu bağlamda bütün canlılar biz insanlara emanet edilmiştir. Aynı şekilde bu varlıkların her birisinin doğal dengenin korunması ve devamı için bir görevi vardır. Buna göre insanlara zararı olmayan, insanın ölümüne sebebiyet vermeyen tabiattaki canlıları herhangi bir şekilde öldürmek veya telef etmek ya da ölümlerine sebebiyet vermek dinen caiz değildir.

            Bundan dolayı  anız yakmak dinen uygun değildir. Çünkü  anız yakınca o anızın içerisinde karınca, böcek, haşarat gibi nice canlılar vardır. Bilerek veya bilmeyerek o canlıları yakmış, öldürmüş oluyoruz. Bir canlının hayatına son vermiş oluyoruz ki Allah o canlıları da bir görev ve denge için var etmiştir.  Anız yakmakla o dengeyi de bozmuş oluyoruz.

             Bunun yanında anız yakmakla çevre de kirlenmekte ve olumsuz etkilenmektedir. Bundan dolayı da insanlar olumsuz etkilenmektedir. Buna göre hem insan hem de diğer canlılar olumsuz etkilendikleri için anız yakmak dinen caiz değil günahtır. 

 

Günün Ayeti

 Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.

Nisa, 4/36.

 

Günün Hadisi

Kulum bana kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle manen yaklaşamaz.

Buhari, “Rikâk”, 38.

 

Günün Sözü

Her şeyi kazanmak istediğinde, her şeyi kaybetmeyi de göze almalısın.

Larry Csonka

 

Günün Duası

Allah’ım günümüzü hayırlı kazancımızı bereketli eyle.

 

Bunları biliyor muyuz?

İktida Nedir?

Cemaatle namaz kılınırken imama uymayı ifade eder. İmama uyan kimseye de muktedi denir.

Günün Nüktesi

Gemideki Köle…

      Padişahın biri yabancı bir köle ile gemiye binmiştir. Köle asla deniz yüzü görmediği gibi gemi sıkıntısı da çekmemişti...

      Ağlayıp sızlıyor, vücudu tir tir titriyordu. Her ne kadar avutmak istedilerse de sakinleşmedi. Onun yüzünden padişahın dizliği bozuldu. Ama çare bulamıyorlardı.

Gemide bir bilge vardı:

''Emredersen, dedi, şunu ben susturayım''

Padişah:

''Ey büyük lütuf olur.'' Cevabını verdi.

      Bilge emretti, köleyi denize attılar. Birkaç kere dalıp çıktı. Sonra saçından tutarak gemiye doğru çektiler. Köle iki eliyle dümene asıldı. Yukarı çıkınca bir şeye oturup sakinleşti.     

      Padişaha bilgenin tedbiri hoş geldi:

''Bunda ne hikmet vardı?'' diye sordu.

      Bilge cevap verdi:

''Önce batmanın sıkıntısını tatmamıştı; gemide ki esenliğin kıymetini bilmiyordu. Bunun gibi afiyetin değerini ancak felaket gören bilir.''