TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mezarlığı ziyaret etmeden okuduğumuz Kur’an ve dua kabul olunur mu?

Yazının Giriş Tarihi: 28.05.2023 18:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.05.2023 18:48

Mezarlığı ziyaret etmeden okuduğumuz Kur’an ve dua kabul olunur mu?

Hz. Peygamber, mezarlıkları ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerinde de ölülere selam vermiştir. Efendimizin ayrıca mezarlıklarda şu duayı okuduğu kaynaklarda vardır: "Ey Mü'minler yurdu, siz bizden önce gittiniz. İnşallah biz de size ulaşacağız." (Müslim, "Cenâiz," 104.) Sevgili Peygamberimiz bu sözü ile hem ölülere dua etmiş hem de yaşayanları ölüm konusunda uyarmıştır.

            Mezarlıkları ziyaret etmek güzel ve sevap olduğu gibi ziyaret etme imkanı bulunmadığı durumlarda ise kişinin bulunduğu yerden ölüsüne Kur’an okuması ya da dua etmesi de uygun ve sevaptır.       

Aynı şekilde yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Buna göre kişi, mezarlığı ziyaret etme imkanı yoksa bulunduğu yerden okuduğu Kur'anı, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını ölüsüne bağışlayabilir.

 

Münker ve Nekirin görevi nedir?

               Dinen ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata, kabir hayatı denir. Hz. Peygamber, “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse o duraktan kurtulursa, sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulmazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” (Tirmizi, "Zühd", 5.) şeklinde buyurarak, ahiret hayatının ölümle başladığını bizlere bildirmiştir.

            İnsanı öldükten sonra kabirde sorgulayacak melekler Münker ve Nekirdir. Bu melekler ölünün kendisine gelerek “Rabb’in kimdir?”, “Peygamberin kimdir?” “Dinin nedir?” diye soracak, iman ve güzel amel sahipleri, bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak gösterilecektir.

            Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecektir. Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken, müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir.

 

Ölen kimsenin 52. gününde mevlit okumak dinen gerekli mi?

     İslam dininde, ölen kimse için haftası, kırkı veya elli ikisi diye bir şey yoktur. Aynı şekilde  belli bir gün ya da gece de yoktur. Ancak belli bir gün veya gece olmamakla beraber her zaman vefat eden kimse için Kur’an-ı Kerim okunabilir, dua edilebilir, mevlid okutulabilir.      

     Ancak bütün bu güzel amellerin mutlaka şu veya bu günde olma zorunluluğu yoktur.  Yılın her gün veya gecesinde olabilir. Ancak bu farz ya da zorunluluk anlamında değildir. Müstahaplık ve ölülerimize sevap kazandırma anlamındadır.

 

Günün Ayeti

İyi işler yapın, çünkü ben her yapacağınızı gözetiyorum.

Sebe, 34/11.

 

Günün Hadisi

“Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vâdesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.”

İbn-i Mâce, “Sadakât”, 14.

 

Günün Sözü

"Ne kadar zengin olursan ol yiyebileceğin kadar yersin."

Hz. Mevlâna

 

Günün Duası

Allah’ım bizi, toplumu ifsat edenlerden değil ıslah edenlerden eyle.

 

Bunları biliyor muyuz?

Fena Fillah Nedir?

Kalbin yalnız Allah’ı sevmesi, O'nun beğendiği şeylerde fâni olmak yani O'nun sevdiklerini sevmek O'nun sevdiklerini kendi için sevgili bilmek demektir.

 

Günün Nüktesi

Bu ne sabır…

Mevlana Celaleddin-i Rumi Mesnevi'de anlatır:

   “Lokman Hakîm, zengin bir adamın kölesiydi. Bir gün Lokman Hakîmin efendisine olarak bir meyve getirdiler. Efendisi, Lokman Hakîmi sevdiği için, onu çağırdı ve meyveyi kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle meyveyi tekmil yedi; yalnız bir dilim kaldı.

     Efendisi “Bunu da ben yiyeyim; bir bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir meyve” dedi. Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu. Efendisi o dilimi yer yemez meyvenin acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı. Bir eyyam acılığından adeta kendisini kaybetti.

Sonra Efendisi:

     “A benim canım, böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin, bu ne sabır? Niçin ben yiyemem demedin” dedi.

Lokman dedi ki:

      “Ey marifet sahibi efendim! Elinle sunduğun bir şeye nasıl olur da "bu acıdır" diyebilirim! Senin verdiğin her şey bana şifadır. Senin mülkünden o kadar rızıklandım ki, utancımdan adeta iki kat olmuşumdur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.