Ülkemizin, deprem kuşağında yer aldığı bir gerçek.. Zaten bilim adamlarının belirttiğine göre ülkemizde karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay hattı bulunmaktaymış.
Yani ülke olarak deprem bölgesiyiz ve bu, yaşam alanlarımızın depreme dayanıklı yapılmasının zaruri bir gerçek olduğunu göstermektedir. Çünkü ülkemiz tarihine baktığımızda çok sayıda yıkıcı depremler olduğunu görebiliyoruz.
Hem de yıkıcı depremler çok fazla olmuş ve olmaya da devam ediyor. Daha geçtiğimiz yıl 6 Şubatta Kahramanmaraş ve Hatay illerimizde meydana gelen depremleri yaşadık. Anadolu ve Arap yarımadasına uzanan 100 kilometreden uzun bir çatlağa yol açan depremlerin bölge tarihinin en geniş etki yaratan depremlerinden biri olduğu da bili adamları tarafından belirtildi..
Daha öncesinde 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 2011 yılı Ekim ve Kasım aylarında yaşanan Van depremlerini de hatırlarız. Ve daha birçok irili ufaklı depremler.. Ülkemizde karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay hattı bulunduğunu söyledik ya..
İşte ülkemizin yüzde 92’si deprem tehlikesi altında ve bunun yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer alıyor denmesi yanlış değil anlamına geliyor. Bununla beraber ülke nüfusumuzun yüzde 70’i, büyük sanayi tesislerinin de yüzde 75’i deprem tehlikesiyle karşı karşıya..
Son günlerde de ülkemizin dört bir yanından küçük de olsa depremleri görmekteyiz. Aslında öyle küçük değil.. 4 ve üzeri birçok depremler oldu. Tokat’ta geçtiğimiz günlerde 5.6 şiddetinde olanı biliyoruz. Umarız bir daha olmaz..
Depremler, doğal aslında.. Doğanın bir parçası, gerekliliği.. Yerkürenin kendi içerisindeki hareketliliği ile madenlerin oluşumu, yeraltı sularının oluşumu, yön değişimi, petrol vs. daha birçok bizim için gerekli olan faydalarını sayabiliriz.
O halde yapmamız gereken, dayanıklı yaşam alanları yapmak.. Depremler doğal bir döngü, onu engelleyemeyiz ama dayanıklı yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde yaşamımızı sürdürebiliriz. Ayrıca yeni ola bir şey değil. Binlerce yıldır bunlar var ve var olmaya da devam edecek.
Bugün Japonya tamamen deprem bölgesinde ve öyle pek can kayıpları olmuyor. Yani depremlerle yaşamayı öğrenmişler ve ona göre yaşam alanlarını kurmuşlar. Bunu herkes yapabilir ve yapmalı da.. Ülke olarak biz de depreme dayanıklı yapılar, yaşam alanları yapmalıyız.
Sonuçta deprem değil, binalar öldürüyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akdeniz
Dayanıklı yaşam alanları
Ülkemizin, deprem kuşağında yer aldığı bir gerçek.. Zaten bilim adamlarının belirttiğine göre ülkemizde karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay hattı bulunmaktaymış.
Yani ülke olarak deprem bölgesiyiz ve bu, yaşam alanlarımızın depreme dayanıklı yapılmasının zaruri bir gerçek olduğunu göstermektedir. Çünkü ülkemiz tarihine baktığımızda çok sayıda yıkıcı depremler olduğunu görebiliyoruz.
Hem de yıkıcı depremler çok fazla olmuş ve olmaya da devam ediyor. Daha geçtiğimiz yıl 6 Şubatta Kahramanmaraş ve Hatay illerimizde meydana gelen depremleri yaşadık. Anadolu ve Arap yarımadasına uzanan 100 kilometreden uzun bir çatlağa yol açan depremlerin bölge tarihinin en geniş etki yaratan depremlerinden biri olduğu da bili adamları tarafından belirtildi..
Daha öncesinde 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 2011 yılı Ekim ve Kasım aylarında yaşanan Van depremlerini de hatırlarız. Ve daha birçok irili ufaklı depremler.. Ülkemizde karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay hattı bulunduğunu söyledik ya..
İşte ülkemizin yüzde 92’si deprem tehlikesi altında ve bunun yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer alıyor denmesi yanlış değil anlamına geliyor. Bununla beraber ülke nüfusumuzun yüzde 70’i, büyük sanayi tesislerinin de yüzde 75’i deprem tehlikesiyle karşı karşıya..
Son günlerde de ülkemizin dört bir yanından küçük de olsa depremleri görmekteyiz. Aslında öyle küçük değil.. 4 ve üzeri birçok depremler oldu. Tokat’ta geçtiğimiz günlerde 5.6 şiddetinde olanı biliyoruz. Umarız bir daha olmaz..
Depremler, doğal aslında.. Doğanın bir parçası, gerekliliği.. Yerkürenin kendi içerisindeki hareketliliği ile madenlerin oluşumu, yeraltı sularının oluşumu, yön değişimi, petrol vs. daha birçok bizim için gerekli olan faydalarını sayabiliriz.
O halde yapmamız gereken, dayanıklı yaşam alanları yapmak.. Depremler doğal bir döngü, onu engelleyemeyiz ama dayanıklı yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde yaşamımızı sürdürebiliriz. Ayrıca yeni ola bir şey değil. Binlerce yıldır bunlar var ve var olmaya da devam edecek.
Bugün Japonya tamamen deprem bölgesinde ve öyle pek can kayıpları olmuyor. Yani depremlerle yaşamayı öğrenmişler ve ona göre yaşam alanlarını kurmuşlar. Bunu herkes yapabilir ve yapmalı da.. Ülke olarak biz de depreme dayanıklı yapılar, yaşam alanları yapmalıyız.
Sonuçta deprem değil, binalar öldürüyor.