İçtenlik Üzerine…

Yazının Giriş Tarihi: 19.06.2021 18:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2022 15:59

GENÇ BAKIŞ

İçtenlik, çoğumuz için sımsıcak hissettiren, güven veren bir olgu. Gözlemlerimde fark ettiğim, üzerinde düşündüğüm...

Özellikle kendimize karşı samimi, saydam ve içten olmak, kendimizi olduğu kadar karşımızdakileri de doğrudan etkiliyor.

Sıcak bir gülümseme, içten bir bakış, kendimize ve çevremize olan saydamlığımız etrafımızdaki insanlarda karşılık buluyor.  Gerçek içtenlik karşıdakinin bize güven duymasına kendisini açmasına yardımcı oluyor. Kendini koruma içgüdüsüyle oluşan aşırı temkinli havayı dağıtıyor. İçteki güzel enerjiyi, kendini sınırlamadan, olduğu gibi dışarı yansıtmak insana büyük bir hafiflik veriyor. İçimizde olan bitenle, kendinle barışık olmanın, ne yaşanırsa yaşansın hepsini kucaklamanın hafifliğini.

Kendimize karşı içten olmamız, kendimizi kucaklarken hissettiğimiz güzel enerji başkalarına da yansıyor. Hatta bulaşıyor. Çünkü pozitif enerji çoğalıyor, etrafa yayılıyor, bizi hafiflettiği gibi başkalarını da hafifletiyor.

Bununla alakalı olduğunu düşündüğüm, hatta deneyebileceğimiz bir deney okudum bugün. Göz temasının ilişkilere olan etkisi üzerine.

Deney sonucu çok ilginç: İlk saniyelerde insan gözünü kaçırmak başka bir şeyle meşgul olmak istiyor. Bunun altındaki sebep karşıdaki kişinin odağı olmaktan kaçınmamız. Çünkü kendimiz söz konusu olunca hedef olmak bizi rahatsız ediyor. Sanki birisi gözlerimizin içine baktığında, iç dünyamızda olan biten her şeyi, kusurlarımızı, komplekslerimizi, maskelerimizi, gerçek duygu ve düşüncelerimizi görebilecekmiş gibi. Utanıyoruz ve bu durumda kalmaktan kaçınıyoruz. Gözlerimizle kaçmak. Anlaşılmaktan, içtenlikten, samimiyetten…

 Peki neden? Böylesine güzel ve gerçek bir bağ kurabilecekken yakın olmaktan neden böylesine korkuyoruz? Oysa gerçek bağlar gerçek arkadaşlıklar maskelerin, duvarların kalktığı yerde başlamıyor mu? Belki bunun üzerine ayrıca düşünmek gerekiyor.

Bahsettiğim deneyde dört dakikalık bir sınır tespit edilmiş. Karşıdaki ile dört dakikadan fazla göz teması kurulduğunda aradaki duvarların kalktığına, içtenliğin ortaya çıktığına dair. Dört dakikanın sonunda insanlar rahatlayarak daha samimi tavırlar sergiliyormuş.

Bu durumda utanma duygusunun üstüne gidildiğinde ruhun perdelerinin açıldığı ve saydam olmanın verdiği güvenle yakınlaşmanın gerçekleştiği söylenebilir mi? Hatta yakınlaşma, maskelerin ortadan kalkmasıyla ilgili diyebilir miyiz? 

Maskeler kalkınca geriye sadece biz kaldığımıza göre cevap “Evet” olmalı diye düşünüyorum.  Maskesiz iki İNSAN. Filtresiz, sade, olduğu gibi, içten, gerçek iki İNSAN.

Fark etmesek de içten içe hepimizin değer verdiği, aradığı ya da özlediği: Gerçek samimiyet, içtenlik…

Ne dersiniz? Denemeye değer değil mi?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.