SON DAKİKA
Hava Durumu

Hac ibadeti hep aynı aylarda mı yapılmak zorundadır?

Yazının Giriş Tarihi: 01.06.2025 12:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.06.2025 14:25

Hac ibadeti hep aynı aylarda mı yapılmak zorundadır?

Hac, hep aynı aylarda yapılır. Çünkü hac ayları, Hicrî takvime göre Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Bu günlere hac ayları denmesi, hac menasikinin yerine getirilmesi bakımından değil, haccın şartı olan ihramın bu zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesinin zorunlu olması itibariyledir.

Bu süre içerisinde ihrama girmeyen kişi, zamanında hacca başlayamadığı için, o yıl haccı kaçırmış olur.

Hacdan gelen kimsenin avuç içi neden öpülmektedir?

Hacca giden kimse hacda cennetten indirilen Hacer-i Esved ile Kabeye el sürüdüğünden hac dönüşünde Müslümanlar onu ziyaret ettiğinde avuç içini öpmektedirler. Ancak bu öpme dini bir vecibe değildir.

Hacca gitmiş bir kimsenin elini öpmek güzel bir davranış olmakla birlikte öpülmemesinde de dinen bir sakınca yoktur.

Örtülü olmayan bir bayan hacca gitse hac dönüşünde örtünmesi şart mıdır?

Dinen örtünmek kadın için farzdır. Bu farziyet hacdan önce vardır. Hacdan sonra da farzdır. Dolayısıyla bu anlamda hacla örtünmenin bir ilgisi yoktur. Yani sadece hacdan gelen kadının değil, buluğa eren her Müslüman kadının örtünmesi farzdır.

Buluğ çağına gelen kadının örtünmemesi ise dinen günahtır. Günah işleyenin ibadetleri, mesela namazı, orucu… sahih olur. Ancak başını örtme bu vecibesini de günlük hayatta yerine getirmediği için de bundan dolayı günaha düşer.

Buna göre örtünmenin hac ibadeti ile bir ilgisi yoktur. Hacca giden Müslüman kadın örtünmek zorunda olduğu gibi hacca gitmemiş bayan da örtünmek zorundadır.

Hac için bütün dünya Müslümanlarının aynı anda, aynı yerde toplanmasının ne gibi hikmetleri vardır?

Hacda, bütün dünya Müslümanları mal, mülk, makam, şan, şöhret, mevki gibi dünyevî unsurlardan sıyrılarak, aralarında maddî bir fark kalmaksızın Allaha yönelmektedir. Bu yönelişin güç ve kudretin yegane sahibine olması insan nefsine kul olduğunu öğretir.

Renk, dil, ırk, ülke, kültür, makam ve mevki farkı gözetmeyen, amaç ve gayeleri aynı olan bu insanlar dünya için eşitlik ve kardeşliğin en canlı tablosunu yaşayarak oluştururlar. Bu durum tüm dünya Müslümanlarının birbirlerini tanımalarına, aralarında ilişki kurarak kaynaşmalarına, birbirlerinin dertlerinden haberdar olmalarına ve aralarında ticarî bağlantılar kurmalarına, dolayısıyla birlikte kuvvetlenmelerine sebep olur.

Arafat’ta; mahşerin bir örneğini oluşturan yerde; yeniden halk olacağını ve ilahi mahkemede hesap vereceğini unutmamacasına hatırlayıp Allaha el açan, affı için yalvaran ve günahlarından sıyrılan bir Müslüman, bir daha kolay kolay eski işlediği günahlara dönmek istemez. Bu yönüyle hac, günahlardan arındırdığı gibi iyileştirme işlemini de görmektedir.

Kısaca ifade edecek olursak; hacda, insanlık adına, diğer ibadetlerde olmayan kendine özgü pek çok hikmetler; ahlâkî, sosyal, ekonomik ve psikolojik yararlar bulunmaktadır.

Günün Ayeti

"Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır.

Bakara, 2/197.

Günün Hadisi

"Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner."

Buhârî, “Hac”, 4.

Günün Sözü

Dünya süslü bir geline benzer, Herkese göz kırpar ama kimseyle evlenmez

Hz. Mevlana.

Günün Duası

Allah’ım her Müslüman’a Kâbeyi görmeyi ve Hz. Peygamberi ziyaret etmeyi nasip eyle.

Bunları biliyor muyuz?

Lukata Nedir?

Yolda veya başka bir yerde bulunup da sahibi bilinmeyen mal.

Günün Nüktesi

Berat Kağıdı…

Abdullah-ı Rumi, Ebülleys-i Semerkandi'den naklen şöyle bir kıssa anlatır:

Bir tarihte Bağdat'ta, zenginler hacca gidiyorlardı. Peygamber efendimizin aşkıyla yanan bir fakir de, o sene hacca gitmeye niyet etti ve hac kafilesiyle yola çıktı. Kafile hareket etmeden önce, herkes eşi-dostu ile helalleşti.

Şehir dışına çıkıldığında, zenginlerden biri bir fakirin de hacca gittiğini görünce;

"Bineğin yok, azığın yok. Sen hacca nasıl gideceksin? Bari cebinde birkaç bin altının var mıdır?" diye alay etti.

Fakir, bu zenginin alaylı sorusuna çok üzüldü ve;

"Allah ne güzel vekildir. Mahlukatın rızkını o vermektedir. Hepimiz O'nun verdiklerini yiyoruz." diyerek, zenginin bulunduğu yerden mahzun bir şekilde ayrıldı. Hac vazifelerini yapana kadar da o zengine hiç görünmedi. Herkes Mekke-i mükerremeden, Medine-i münevvereye yola çıktıkları zaman, o zengin, fakiri sağ salim tekrar karşısında görünce hayret etti ve;

"Komşu, sen de buraya kadar gelip hac vazifeni yapabildin mi?" diye sormaktan kendini alamadı.

Fakir de;

"Allah’a sonsuz hamdü senalar olsun. Yüzümüzün karasına bakmayıp, bu mübarek makamı ziyaret etmeyi nasip etti. Geldim, Beyt-i şerifi tavaf ettim. Sağ salim dönüyorum." dedi.

Zengin;

"Hacı efendi! Acaba sana da berat verdiler mi?" diye sordu.

Fakir; "Bu ne beratıdır ki?" dedi.

Zengin;

"Beyt-i şerifi ziyaret edenlere, Cehennem'den azad olduğuna dair berat kağıdı verilir." diyerek, koynundan herhangi bir kağıt çıkarıp fakiri aldattı.

Fakir, berat kağıdının kendisine verilmediğine çok üzüldü. Derhal geriye dönüp Harem-i şerife geldi. İki gözü iki çeşme halinde, kanlı yaşlar akıtarak çok inledi. Allah’a kırık bir gönülle dualar etmeye, yalvarmaya başladı:

"Ey alemleri yaratan yüce Rabbim! Sen her şeye kadirsin, ihsanların bütün kullarına her an yağmaktadır. Cehennem'den azad olup orada incinmemeleri için kullarının bazısına berat vermişsin. Bu fakir kuluna berat verilmedi. Yoksa bu garip kulun azad olmadı mı?" deyip bayıldı. Baygın halde iken, mana aleminden yanına bir kimse gelip;

"Ey fakir! Başını kaldır ve şu beratını alıp arkadaşlarına yetiş!" diyerek elindekini ona verdi. O anda fakir kendine gelerek ayıldı. Elinde, dünya kağıtlarına hiç benzemeyen, yeşil renkli nurdan yazıları olan ve misk gibi kokan bir berat kağıdı vardı. Kağıdı defalarca öpüp başına koyan fakirin sevincinden neredeyse aklı gidecekti. Şükür secdesine kapandı. Ömründe hiç görmediği o beratı, yüzüne ve gözüne sürdü, bağrına bastı ve koynuna sokarak arkadaşlarına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeğe başladı. Arkadaşları, geriden fakirin geldiğini görünce gülüşmeğe başladılar. Yanlarına soluk soluğa gelen fakire alayla;

"Cehennem'den azad olma beratını alabildin mi?" diye sordular.

Fakir de koynundan beratını çıkararak;

"İşte! Rabbimizin ihsanı olan beratım!" diyerek, misk kokulu beratını zengine sunuverdi. Herkes yerinde donakalmıştı. Beratı alan zengin, nurdan yazılarla fakirin Cehennem'den azad olduğunu okuyunca, aklı başından gidip, atından düştü. Bir süre yerde baygın yatan zengini zor ayılttılar. Kendine gelen zengin, kağıdı öpmeye, misk kokusunu koklamağa başladı. Kendi kendine de; "Vah, vah benim boşa geçen ömrüme! Keşke ben de bu fakir gibi sadık bir fakir olsa idim. Onun kavuştuğu bu saadete ben de kavuşsaydım. Bu fakir, sadakati sebebiyle bu mertebelere ulaştı. Ben ise zenginliğim sebebiyle gurura kapıldım ve bundan mahrum oldum. Bütün malımı versem, bu kağıttakilerin bir noktasını alamam" diyerek ah eyledi. Gözlerinden yaşlar döktü.

Fakir;

"Hacı efendi! Beratım sende kalsın. Sakla. Ben öldüğüm zaman kefenimin arasına koyun da kabrimde sual meleklerine onu göstereyim." dedi.

Hacı efendi beratı büyük bir itina ile koynuna koydu. Uzun yolculuktan sonra evlerine ulaştılar. Zengin olan hacı, beratı sandığına koydu. Aradan günler geçti. Zengin, ticaret için başka memlekete gittiğinde, fakir vefat etti. Yıkayıp kefenlediler, fakat beratını bulup kefenin içine koyamadılar. Fakirin cenazesini kabre defnettiler. Ancak birkaç ay geçtikten sonra, zengin ticaretinden döndü. Fakiri sorduğunda; "Sizlere ömür! Sen gittikten sonra vefat etti." dediler.

Zenginin sanki dünyası başına yıkıldı. Çok ağladı ve;

"O zavallının bende pek kıymetli bir emaneti vardı. Onu yerine getiremedim. Böylece vasiyetini yapamamış oldum. O ahirete göçtü, beratı ise bende kaldı. Beratını yanına koyamadım." dedi. Hemen sandığın yanına varıp ağzını açtı. Fakat beratı koyduğu yerde bulamadı. Tekrar tekrar aramasına rağmen yine bulamadı. "Kabrine gidip bakayım. Belki, birisi beratı alıp ona vermiştir." dedi.

Kazma kürek alarak kabre gitti. Mezarını açmak istedi. O anda;

"Kabri açma! Biz ona o beratı verdik, dışarıda bırakmadık!" diyen bir ses işitti. Nereden geldiği belli olmayan bu ses karşısında zengin, düşüp bayıldı. Mana aleminde fakiri gördü.

Fakir;

"Ey hacı efendi! Allah sana selamet versin. O berat bana verildi. Hamdolsun. Münker ve Nekir meleklerine gösterdim. Onu görünce sorgu sual bile etmediler. Bu beratı almama hacdan dönerken sen sebep olmuştun. Allah senden razı olsun." deyip kayboldu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.