TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İnsana zarar veren hayvanları öldürmek caiz mi?

Yazının Giriş Tarihi: 04.05.2024 15:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.05.2024 15:29

       Öncelikle şunu söyleyelim ki İslam her canlının hayatını muhafaza etmeyi amaçlamaktır. Hayvanların hayatı da bunlardan birisidir. Onun için eğer hayvan insana zarar veriyorsa ve başka da bir çözümü yoksa (yılan gibi) insan kendini koruyabilmek için o hayvanı öldürebilir.    

       Ama hayvan insana zarar vermiyorsa (kedi gibi)  bu hayvan insana zararlıdır diyerek öldürmek uygun değildir.

       Dolayısıyla bir hayvanı öldürebilmenin ölçüsü o hayvanın insana açık bir zararı olması ve öldürmeden başka bir çare olmadığı durumlarda öldürülebilir. Öldürme dışında bir çare veya çözüm varsa hayvanlar öldürülemez.

Beyaz eşya satan kişi malı satarken malın kusurunu söylememesi caiz mi?

     Ticarette malın kusurunu söylememek aldatmaktır. Aldatmak ise dinen uygun değildir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu hususta bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Bizi aldatan bizden değildir" (Müslim, “Îmân”, 164.)

    Buna göre bir mal satarken, satılan malın bir kusuru varsa o kusura söylememek bir aldatmadır. Böyle bir aldatma ise dinen kul hakkı ve günahtır. Kul hakkı ise affedilmeyen günahlardan birisidir. Dolayısıyla kişi sattığı malda bir atıp, kusur, kırık, özür varsa sattığı kişiye söylemelidir. Söylemeden satarsa satıcı günaha girer müşterinin de malı geri iade etme hakkı olur.

Her namaz için abdest almak gerekir mi?

      Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Çünkü abdestin eskisi yenisi olmaz.

      Abdest var olduğu sürece bütün namaz çeşitleri farzı, sünneti, nafilesi, kazası, teravihi fark etmeksizin bu abdestle kılınabilir. Yani kişi ne kadar abdestli kalabilirse o kadar o abdestle namaz kılabilir. Dolayısıyla her namaz için ayrıca bir abdest almak gerekmez.

Baliğ olmayan çocuğun adağı geçerli olur mu?

        Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ermiş olması gerekir. Çünkü adakta bulunma sonuç itibariyle ibadet grubunda yer aldığı için tam eda ehliyeti gerekir.

        Dini bir hükümle yükümlü olmadıkları için çocuğun ve akıl hastası kişilerin adakları geçerli değildir.  Ancak yine de bu adağı yerine getirmek isterse bir sakınca yoktur. 

Gusülde bedeninden bir yeri yıkamayı unutan kimse ne yapması gerekir?

       Kişi abdest ya da gusül alırken organlarından birisini yıkamadığını veya bir uzvunun kuru kalmış olduğunu sonradan anlayan kimsenin yeniden gusletmesi gerekmez.

        Sadece bu uzuvları yıkaması yeterli olur. Ancak arada farz bir namaz kılmış ise, onu iade etmesi gerekir.

Günün Ayeti

Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor.

Şûrâ, 42/27.

Günün Hadisi

“Şüphesiz ki Allah, verdiği nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.”

Tirmizî, "Edeb", 54.

Günün Sözü

“Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor.”

 Martin Luther King.

Günün Duası

Ya rabbi haftaya hayırla başlamayı ve hayırla bitirmeyi nasip eyle

Bunları biliyor muyuz?

Savm-i Davud nedir?

   Bir gün oruç tutup ertesi günü oruç tutmamak şeklinde gün aşırı tutulan oruçlara "savm-ı Dâvûd" yani Davut orucu denir. Peygamberimiz bu oruç hakkında şöyle buyurmuştur: "(Ramazan ayından sonra nafile olarak tutulan) en fazîletli oruç, Dâvud peygamberin tuttuğu oruçtur. O, bir gün oruç tutar bir gün tutmazdı" 

Günün Nüktesi

Hz. Musa’nın komşusu…

Hz. Musa “Ya Rabbi bana cennetteki arkadaşımı göster!” dedi. Allah ü Teâlâ:

“Filan şehrin, filan çarşısına git. Orada bir kasap vardır. Yüzü şöyle, boyu şöyledir. Senin cennetteki arkadaşın odur” buyurdu.

Hz. Musa o dükkâna gitti. Güneş batıncaya kadar orada kaldı. Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp zembiline koydu. Dükkândan ayrılırken, Hz. Musa:

“Ey genç, misafir için, yanında yer var mı?” buyurdu. Genç “evet” deyip, beraber gittiler. Eve gelince, genç, bu etten güzel bir çorba pişirdi. Sonra evin bir köşesinden bir zembil daha çıkardı. İçinde çok yaşlı, zayıf, güçsüz bir kadın vardı. Bir güvercin yavrusunu andırıyordu. Onu zembilden çıkardı. Bir kaşık alıp, doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini yıkadı kuruttu ve yine ona giydirdi. Sonra tekrar zembile yerleştirdi. Bu esnada annesinin dudakları kımıldadı. Sonra adam zembili alıp duvara astı. Bunları gören Hz. Musa:

“Bu yaptıkların nedir?” buyurdu.

“Bu benim annemdir. Çok yaşlandı gücü takati yok. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu yedirmeden, doyurmadan, ne yerim ne de içerim” dedi. Bunun üzerine Hz. Musa:

“O esnada annenizin dudaklarını kımıldattığını gördüm” buyurdu.

“Ya Rabbi oğlumu cennette Musa’ya arkadaş eyle” diye dua eder” dedi. O zaman Hz. Musa:

“Gözün aydın olsun, Musa benim ve benim cennetteki arkadaşım sensin” buyurdu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.