Kulak çınlamasını iyiye ya da kötüye yorumlamamak gerekir. Sağ kulak çınlarsa iyi sol kulak çınlarsa kötüye delalet eder anlayışı da doğru bir anlayış değildir. Böyle bir şey düşünmek bidat ve hurafedir dinde de yeri yoktur.
Dolayısıyla kulak çınlaması iyi veya kötüye işaret etmez.
Ölüler şu an cennet veya cehennemdeler mi?
Cennet ve cehennem şuan yaratılmış olmakla beraber insanlar şuan cennette ya da cehennemde değildir. Ölüler, şuan kabir âleminde cennet veya cehenneme benzer bir hayat sürüyorlar. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Mezar ya cennet bahçesinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” (Tirmizi, “Kıyâmet”, 26.) buyurmaktadır. Yani kişi kabirde ya nimet içindedir ya da azaptadır.
Ancak mahşerden sonra hesap verme bitince insanlar cennete veya cehenneme gideceklerdir.
Yanlışlıkla kılınacak vakitten başka bir vakte niyet edilse bu namaz geçerli olur mu?
Kişi yanılarak kılacağı vaktin dışındaki bir vakte niyet etmişse namazına bir zarar gelmez o namaz geçerlidir. Böyle niyet etse dahi namazını bozmamalıdır. Çünkü bilerek değil bilmeyerek ve yanılarak niyet etmiştir. Mesela kişi öğle namazını kılacağı vakitte ikindiye niyet etse ama namaza gelirken öğle namazı diye seccadenin üzerinde durursa bu namaz geçerlidir. Çünkü kalbindeki niyet öğledir.
Velev ki dille ikindiye niyet etse de asıl niyeti kalpte olan niyettir. O da vaktin yani öğlenin niyeti olduğu için bu namaz geçerlidir.
Kişi abdestsizken Kur’an-ı Kerime dokunmadan Kur’an okuyabilir mi?
Abdest, ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir. Abdestsiz olan kimsenin Kabeyi tavaf etmesi, Kur’an’a dokunması, onu elle tutması caiz görülmez.
Abdestsiz kimsenin Kur’ana bakarak ya da ezberden Kur’an okuması caiz görülmüştür. Ancak mümin’in Kur’an okurken abdestli olması, hatta hayatının her safhasında abdestli gezmesi hem Kur’an’ın bereketinden istifade etmesi, hem de maddeten ve ruhen kötülüklerden arınıp, yapmış olduğu güzel amellerden azami ölçüde verim elde etmesi açısından önemlidir.
Aynı şekilde televizyonda ya da bilgisayarda Kur’an okuyan programları takip eden kimse, takip ettiği yerleri sessizce tekrarlıyorsa, Kur’an okumuş gibi olur bunun için de abdestli olması gerekmez. Çünkü Kur’an-ı Kerime dokunmamış olmaktadır.
Günün Ayeti
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, ‘Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.”
Bakara, 2/155-156.
Günün Hadisi
“Sadakanın en faziletlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu din kardeşine öğretmesidir.”
(İbn Mace, Sünne, 20.)
Günün Sözü
“Karnının doymayacağı yerde, açlığını belli etme.”
Günün Duası
Allah’ım bizi helalından yiyen ve helalından yedirenlerden eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Gaben-i Fâhiş Nedir?
Piyasadaki en yüksek satılandan altın ve gümüşte % 2,5 ve daha fazlasına, urûzda yâni ölçülüp tartılan ve taşınabilen mallarda % 5, hayvan için % 10, binâ için % 20'den, ibâdet konularında lâzım olan şeylerde de piyasadaki fiyatından iki misli fazla olan aldanmalar.
Günün Nüktesi
Tekkeye gelen kadı
Kadı Mahmud dervişliğe niyetlenir. Önce Eskici Mehmed Dede’nin kapısını çalar. Ama mübarek:
-Senin nasibin bizden değil! der,
-Üftade hazretlerine gitsen gerek!
Kadı Mahmud adamlarına:
-Tiz atım hazırlansın! der, kurulur eyere.
Üftade Hazretleri’nin dergahına yaklaştığı sırada atının ayakları kayalara saplanır. Gelgelelim, henüz yaşadıklarını muhakeme edecek halde değildir. Atı bırakır, yürür kapıya. Karşısına ilk çıkana:
-Ben! der,
-Bursa kadısıyım. Geldiğimi söyleyin, Şeyh Üftade’yi göreceğim!
Kapıdaki yaşlı derviş önce acı acı güler, sonra:
-Üftade benim evladım! der,
-Ama bu kapı yokluk kapısıdır, eğer malını, mülkünü, itibarını, rütbeni silemeyeceksen var git işine.
Kadı Mahmut mahçup ve pişmandır.
Üftade Hazretleri kadife gibi yumuşak bir sesle devam eder:
-Bak yavrum bu yol çilelidir, görmüyor musun atın bile döndü geriye!
Bunlar ne manalı sözler, bu ne içe işleyici sestir. İşte o an tevhid denizine yelken açar, sıyrılır yalan dünyanın girdaplarından. “Bu huzur hiç bitmese” der. Ama şimdi çetin imtihanlar bekler onu.
Koca Kadı, denilen her şeyi yapar, mesela sırmalı kaftanıyla mahalle mahalle dolaşır ciğer satar. Peşinde yalınayak veledler, arsız kediler.
Alay edenler, fıkır fıkır gülenler. Eski memurları “deli mi ne?” derler. Ama o direndikçe üstüne yürür, nefsinin burnunu sürter yerlere.
İşte helaları temizlediği günlerden birinde avluyu bir davul sesi doldurur, sonra tellalın gür sesi duyulur. Bursa’ya atanan yeni kadıyı ilan ederler. Bir şaşaa, bir depdebe, bir gulgule…
Alçak nefis diklenmek ister. “Sen sürün bakalım” der, “Elin oğlu bıraktığın makama oturdu bile!” Ama o vesvelere güler geçer, “Boş versene!” der, “Sen buna layıksın. Hatta buna bile layık değilsin ama…”
İşte, tam o an ufuklar görünür, gökler duvak duvak açılır. Kalbine anlatılmaz bir huzur ve sürur dolar. Üftade Hazretleri develer yükü kitabın veremeyeceğini bir bakışıyla talebesinin kalbine nakşeder. Artık bulutların üstünü, yerin altını görür, zikreden zerreleri işitir. İşte bu yüzden çimlere basamaz, çiçekleri koparamaz.
Ve Sivrihisarlı Kadı Mahmud, Aziz Mahmud Hüdayi olur. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, hocasına çok hizmet eder, ömrünün son demlerinde yanında olur, duasını alır. Üftade Hazretleri öylesine hoşnut olurlar ki anlatılamaz. Hatta açar ellerini:
-Allah ne muradın varsa versin, der,
-Padişahlar ardınca yürüsün e mi?
Bir gün Sultan Ahmed Han yolda Hüdayi Hazretleri’ne rastlar, derhal atından inip eyeri gösterir:
-Efendim buyurmaz mısınız?
Talebeleri Hüdayi Hazretleri gibi mütevazı bir velinin bu teklifi reddedeceğini sanır. Ancak Hüdayi Hazretleri hayvana biner, Koca padişahı ardından yürütür. Ama birkaç adım ya gider, ya gitmez iner:
-Bunu sırf hocamın duası yerine gelsin diye yaptım, der,
-Yoksa padişahımın atına binmek ne haddime!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kulak çınlamasının dini bir yorumu var mıdır?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Kulak çınlamasını iyiye ya da kötüye yorumlamamak gerekir. Sağ kulak çınlarsa iyi sol kulak çınlarsa kötüye delalet eder anlayışı da doğru bir anlayış değildir. Böyle bir şey düşünmek bidat ve hurafedir dinde de yeri yoktur.
Dolayısıyla kulak çınlaması iyi veya kötüye işaret etmez.
Ölüler şu an cennet veya cehennemdeler mi?
Cennet ve cehennem şuan yaratılmış olmakla beraber insanlar şuan cennette ya da cehennemde değildir. Ölüler, şuan kabir âleminde cennet veya cehenneme benzer bir hayat sürüyorlar. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Mezar ya cennet bahçesinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” (Tirmizi, “Kıyâmet”, 26.) buyurmaktadır. Yani kişi kabirde ya nimet içindedir ya da azaptadır.
Ancak mahşerden sonra hesap verme bitince insanlar cennete veya cehenneme gideceklerdir.
Yanlışlıkla kılınacak vakitten başka bir vakte niyet edilse bu namaz geçerli olur mu?
Kişi yanılarak kılacağı vaktin dışındaki bir vakte niyet etmişse namazına bir zarar gelmez o namaz geçerlidir. Böyle niyet etse dahi namazını bozmamalıdır. Çünkü bilerek değil bilmeyerek ve yanılarak niyet etmiştir. Mesela kişi öğle namazını kılacağı vakitte ikindiye niyet etse ama namaza gelirken öğle namazı diye seccadenin üzerinde durursa bu namaz geçerlidir. Çünkü kalbindeki niyet öğledir.
Velev ki dille ikindiye niyet etse de asıl niyeti kalpte olan niyettir. O da vaktin yani öğlenin niyeti olduğu için bu namaz geçerlidir.
Kişi abdestsizken Kur’an-ı Kerime dokunmadan Kur’an okuyabilir mi?
Abdest, ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir. Abdestsiz olan kimsenin Kabeyi tavaf etmesi, Kur’an’a dokunması, onu elle tutması caiz görülmez.
Abdestsiz kimsenin Kur’ana bakarak ya da ezberden Kur’an okuması caiz görülmüştür. Ancak mümin’in Kur’an okurken abdestli olması, hatta hayatının her safhasında abdestli gezmesi hem Kur’an’ın bereketinden istifade etmesi, hem de maddeten ve ruhen kötülüklerden arınıp, yapmış olduğu güzel amellerden azami ölçüde verim elde etmesi açısından önemlidir.
Aynı şekilde televizyonda ya da bilgisayarda Kur’an okuyan programları takip eden kimse, takip ettiği yerleri sessizce tekrarlıyorsa, Kur’an okumuş gibi olur bunun için de abdestli olması gerekmez. Çünkü Kur’an-ı Kerime dokunmamış olmaktadır.
Günün Ayeti
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, ‘Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.”
Bakara, 2/155-156.
Günün Hadisi
“Sadakanın en faziletlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu din kardeşine öğretmesidir.”
(İbn Mace, Sünne, 20.)
Günün Sözü
“Karnının doymayacağı yerde, açlığını belli etme.”
Günün Duası
Allah’ım bizi helalından yiyen ve helalından yedirenlerden eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Gaben-i Fâhiş Nedir?
Piyasadaki en yüksek satılandan altın ve gümüşte % 2,5 ve daha fazlasına, urûzda yâni ölçülüp tartılan ve taşınabilen mallarda % 5, hayvan için % 10, binâ için % 20'den, ibâdet konularında lâzım olan şeylerde de piyasadaki fiyatından iki misli fazla olan aldanmalar.
Günün Nüktesi
Tekkeye gelen kadı
Kadı Mahmud dervişliğe niyetlenir. Önce Eskici Mehmed Dede’nin kapısını çalar. Ama mübarek:
-Senin nasibin bizden değil! der,
-Üftade hazretlerine gitsen gerek!
Kadı Mahmud adamlarına:
-Tiz atım hazırlansın! der, kurulur eyere.
Üftade Hazretleri’nin dergahına yaklaştığı sırada atının ayakları kayalara saplanır. Gelgelelim, henüz yaşadıklarını muhakeme edecek halde değildir. Atı bırakır, yürür kapıya. Karşısına ilk çıkana:
-Ben! der,
-Bursa kadısıyım. Geldiğimi söyleyin, Şeyh Üftade’yi göreceğim!
Kapıdaki yaşlı derviş önce acı acı güler, sonra:
-Üftade benim evladım! der,
-Ama bu kapı yokluk kapısıdır, eğer malını, mülkünü, itibarını, rütbeni silemeyeceksen var git işine.
Kadı Mahmut mahçup ve pişmandır.
Üftade Hazretleri kadife gibi yumuşak bir sesle devam eder:
-Bak yavrum bu yol çilelidir, görmüyor musun atın bile döndü geriye!
Bunlar ne manalı sözler, bu ne içe işleyici sestir. İşte o an tevhid denizine yelken açar, sıyrılır yalan dünyanın girdaplarından. “Bu huzur hiç bitmese” der. Ama şimdi çetin imtihanlar bekler onu.
Koca Kadı, denilen her şeyi yapar, mesela sırmalı kaftanıyla mahalle mahalle dolaşır ciğer satar. Peşinde yalınayak veledler, arsız kediler.
Alay edenler, fıkır fıkır gülenler. Eski memurları “deli mi ne?” derler. Ama o direndikçe üstüne yürür, nefsinin burnunu sürter yerlere.
İşte helaları temizlediği günlerden birinde avluyu bir davul sesi doldurur, sonra tellalın gür sesi duyulur. Bursa’ya atanan yeni kadıyı ilan ederler. Bir şaşaa, bir depdebe, bir gulgule…
Alçak nefis diklenmek ister. “Sen sürün bakalım” der, “Elin oğlu bıraktığın makama oturdu bile!” Ama o vesvelere güler geçer, “Boş versene!” der, “Sen buna layıksın. Hatta buna bile layık değilsin ama…”
İşte, tam o an ufuklar görünür, gökler duvak duvak açılır. Kalbine anlatılmaz bir huzur ve sürur dolar. Üftade Hazretleri develer yükü kitabın veremeyeceğini bir bakışıyla talebesinin kalbine nakşeder. Artık bulutların üstünü, yerin altını görür, zikreden zerreleri işitir. İşte bu yüzden çimlere basamaz, çiçekleri koparamaz.
Ve Sivrihisarlı Kadı Mahmud, Aziz Mahmud Hüdayi olur. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, hocasına çok hizmet eder, ömrünün son demlerinde yanında olur, duasını alır. Üftade Hazretleri öylesine hoşnut olurlar ki anlatılamaz. Hatta açar ellerini:
-Allah ne muradın varsa versin, der,
-Padişahlar ardınca yürüsün e mi?
Bir gün Sultan Ahmed Han yolda Hüdayi Hazretleri’ne rastlar, derhal atından inip eyeri gösterir:
-Efendim buyurmaz mısınız?
Talebeleri Hüdayi Hazretleri gibi mütevazı bir velinin bu teklifi reddedeceğini sanır. Ancak Hüdayi Hazretleri hayvana biner, Koca padişahı ardından yürütür. Ama birkaç adım ya gider, ya gitmez iner:
-Bunu sırf hocamın duası yerine gelsin diye yaptım, der,
-Yoksa padişahımın atına binmek ne haddime!